Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 MART 1997 CUMA
14 KÜLTÜR
tstanbul Film Festivali'nin yönetmeni Hülya Uçansu, nitelikli sinemadan ödün vermeyeceklerini vurguluyor
'Hedef, daha seçici seyircîye ıdaşmak"
CUMHUR CANBAZOĞLU
Bu gece 'Oyunevine Hoşgeldiniz' ad-
lı fıimleaçılacak 16. Ulusiararası tstan-
bul Film Festivali'nin programı artık iyi-
ce sinema tutkunlannın zevkine göre
şekillenmeye başladı. Geçmişte popü-
ler Amerikan sinemasının ömeklerini
piyasadan önce getirterek önemli bir se-
yirci potansiyeli yakalayan festival,
şimdi tiraj kaybı pahasına nitelikli sine-
manın örnekleri peşinde koşuyor. Fes-
tivalın yönetmeni Hülya Uçansu, özel
sektörün de yardımıyla bu politikanın
gelecek yıllarda da sürdürüleceğini vur-
guluyor :
- Bu yıl festivalin lokomotifliğini han-
gi bölüm yapacak sizce?
Bence bu yıl festival tek özellikle an-
latılamaz, çünkü program çok yönlü.
Biryanda 17 filmiyle çok büyük bir Bu-
nuel bölümü, öte yanda ilk kez günde-
rae gelen Amerikan bağımsız sinema-
sı. Aynca ilk defa senfoni orkestrasıyla
bir sessiz film seslendirilecek Lütfü
Kırdar'da. Bence geleneksel program-
lanmızın yanı sıra festivali belirleyen
anq başlıklar bunlar.
- Filmleri ikive ayırmadan gösterme
kararı neden 15 yıl gecikti?
Bunun çok gecikmiş bir
karar olduğunun farkında-
yız . Hıçbir ülkede festival-
lerde ara venlmiyor. Seyir-
cilerin ara alışkanlığı, siga-
ra talebi, sinema yönetimin-
den büfeyle ilgili gelen bas-
kılarbizi bu hataya ortak ol-
maya zorladı. Sonunda Is-
tanbul Festivali uluslararası
platformda daha dikkat çek-
meye başlayınca hatalarf
azaltmak gerektı. Gecikmiş
de olsa bu işi düzeltmek is-
tedik.
- Biletfi>atının yüksek tu-
tulmasıyla büfecilerin zara-
nnın karşılanması arasında
bir bağlantı var mı ?
Festival dokuz yüz bin
dolarlık bütçeyle yapılma-
sına rağmen bilet gelirine
ihtiyacımız var. Buyılpiya-
sadaki bilet fiyatlannın or-
talamasını aldık ve öğrenci
400 bin. tam 600 bin TL
yaptık. Yine de rakamın
yüksek olduğunu biliyo-
rum. ama bilet geliri ancak
bütçenin yüzde 30'nu oluş-
turuyor ve aşağı çekmek
çok zor. Yönetimle anlaş-
mak için gerekirsebüfecıle-
re para verilebilir, ama şu
anda \ ermeme taraftanyız.
- Kaç izleyici bekliyorsu-
nuz festivale ?
• "Yaptığımız işin ve kurumun imajı çok yükseklerde.
Bugün için büyük bir sponsor katılımı sağlıyoruz. Gönül
diler ki 1996'da sıfır olan resmi kaynaklann katkılan
büyük rakamlara ulaşsın. Biz gelecek için özel sektöre
güveniyoruz. Bilet geliri düşerse özel sektör,
önümüzdeki yıllarda sinefillere yönelmiş festivali
destekleme görevini üstlenecektir. Programa yönelik
olarak çıtayı daha da yükselteceğiz. Çünkü bir misyon
tamamlandı. Nitelikli fılmler artık piyasada. Bu ortamı
yarattıktan sonra biz farklı ve zor bir programla daha
seçici bir izleyiciye ve sinefillere doğru kayacağız."
Geçen yıl seksen bin bilet satmıştık.
Bu sayı akreditasyon ve davetiyelerle
yüz bini bulmuştu. Istanbul piyasasın-
da bilet satışmdaki düşûş festivale de
yansıyor. Gerçekçı olalım, piyasanın bi-
ze yansıması yine bir düşüşü getirebilir
ve bilet fiyatını 600 bin yerine 500 yüz
bin de yapsanız bir şey değişmez.
- Cannes, Venedik, Berlin popüler si-
nemaya vcrdikleri primle bunca yıl
ayakta kalabiliyor. İstanbul gibi sinefil-
lere yönelen bir festivalin gekceğini na-
sıl görüyorsunuz ?
Yaptığımız işin ve kurumun imajı
çok yükseklerde. Bugün için büyük bir
sponsor katılımı sağlıyoruz. Gönül di-
ler ki 1996'da sıfir olan resmi kaynak-
lann katkılan büyük rakamlara ulaşsın.
Biz gelecek için özel sektöre güveniyo-
ruz. Bilet geliri düşerse özel sektör önü-
müzdeki yıllarda sinefilllere yönelmiş
festivali destekleme görevini üstlene-
cektir.
- Bol para bulsaydınız ilk etapta ne ya-
pardınız?
Bugünkünden farklı bir şey yapmaz-
dık, ama sinemalann teknik olanaklan-
nı arttınrdık. Çünkü teknik bizde zayıf.
Çok büyük paramız olsaydı, Cannes'da
olduğu gibi bir festival sarayı yaptınr-
dık.
'Çok saygın bir imajımız var'
- Salonlan beğenmiyor musunuz?
Standardı iyi olan az sayıda salonu-
muz var. Uluslararası düzeydeki kon-
forlu salonlara yaklaşabilmiş değiliz.
- Son Venedik jürisinde görev yapn-
nız. Dısandan tstanbul Festivali nasıl gö-
züküyor?
Festival, ttalya'dan çok parlak övgü-
ler alıyor. Son derece saygın bir imajı-
Festivale ve 'Oyun Evine Hoş Geldiniz'
15 yıl boyunca 60 ülkeden 1700 filmin yer
aldığı 2 milyonu aşkın sinemaseverin
izlediğı Uluslararası Istanbul Film Festivali,
bu yıl 1996 Sundance Jüri Büyük Ödülü'nü
alan Amerikalı yönetmen Todd Solondz'un
'Oyun Evine Hoş Geldiniz'
(Vvelcome to the Dollhouse) adlı
filmiyle açılıyor.
Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın 25.
yılında festivalde. beş kıtadan 130'u aşkm
fılmle yıne dünya sinemasından geniş bir
panorama sunulacak. 'Yaşam Boyu Başan
Odülleri' Actors Studio'nun
kuruculanndan Türkiye doğumlu
yönetmen Elia Kazan ve Fransız
yönetmen Claude Sautet'ye verilecek.
'Onur Odülleri' ise Erol Taş ve Suna
Pekuysal'a sunulacak.
5 kıtadan 130'u aşkın film
•Lluslararası Yanşma' bölümünde,
festivalin özel temasını oluşturan 'Sanat ve
Sanatçı" dünyasını işleyen 10 ayn ülkeden
10 ayn film Altın Lale ödülü için
yanşacak. Seçici kurulun başkanlığını
Çek yeni dalga akımının yönetmenlerinden
Jiri Menzel üstlenecek. 'Anısına' bölümünde
sinema tarihıne damgasını vurmuş dört usta
yer alıyor Marcel Carne, Marcello
Mastroianni, Luis Bunuel ve Krzysztof
Kieslovvski. 'Ustalara Saygı' bölümünde ise
Elia Kazan, Jiri Menzel, Claude Sautet ve
ISTMNBUL
KULTUR
VtSANAT
UAKfl
I1B.ÜLÜSIARARASI
İSTANBUL
FİLM FESTİVALİ
Memduh Ün'ün yapıtlan yer alıyor. Bu yıl
düzenlenen 'Sınırsız: Istanbul-Beriin Kültür
Buluşmalan' kapsamında 'Bir Kent-Bir
Sinema' bölümünde. arasında Fassbinder'in
'Berlin Aiexanderplatz' adlı 15 saatlik
filminin de bulunduğu yedi yönetmenin yedi
filmiyle Berlin'e saygı sunulacak. 8-9 nisan
geceleri Istanbul Lütfü Kırdar Kongre ve
Sergi Sarayı Büyük Salonu'nda Alman
orkestra şefi Berdnt Heller'in yönetimindeki
Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın
seslendireceği özgün beste eşliğinde Fritz
Lang'ın bilimkurgu klasiği 'MetropoKs'
gösterime sunulacak. 'Edebiyattan
Beyazperdeye' bölümünde yedi edebiyat
uyarlaması yer alırken altı usta yönetmen,
Avrupa ağırhklı bir erotizm panoraması
sergileyecek,'kadın yönetmenler de ş r";
kendilerini ilginç ve farklı bir gözle *•' "•*"'
anlatacak. 'Bir Ulke Bir Sinema' bölümünde
Fransız sineması, 1996 yapımı 9 yapıtla
karşımızda olacak. Usta yönetmenlerin yanı
sıra genç yeteneklerin de son filmleri
gösterilecek. Daima sinema sanatına
canlı bir alternatif oluşturagelmiş, geçmiş
yıllarda da kimi seçkin örneklerinin
festivalimizde gösterildiği 'Amerikan
Bağımsız Sineması'ndan her zaman
her yerde yakalanamayacak
nıtelikteki 10 film göze çarpıyor bu yılm
programında. 'Bağımsız Sinema' bölümü
festivale tam bir 'Sinematek' işlevı
kazandınyor. 'Dünya Festivallerinden' farklı
kültürler, 'Dünya Sinemasının Genç
Yıldızlan' da kendine
özgü dünyalan yansıtacak.
Ustalara Saygı ve Anısına bölümleri
Marcello Mastroianni son filmi 'Üç Yaşam
Bir Ölüm'le anılırken Krzystof
Kieskjwski'nin 'Dekalog-10 Emir' ve 14 kısa
belgeseli gösterilecek, Luıs Bunuel'in yine
ancak Sinematek'lerde rastlanabilecek
türden 17 filminin yer aldığı retrospektif de
yeni kusak sınemaseverlere bu önemli ustayı
tanıtacak. Festivalin bir başka konuğu, son
yıllann çarpıcı yönetmeni Peter Greenavray
de hem bir konferans verecek hem de
ressam yönünü, açacağı bir sergiyle
tanıtacak sinemascveTİerer*EşJqya'jıı» -"
v
_ >
yanşma dışı katıldığı festivalde. Lfisal
Yanşma'da 9 Türk fılmi Altın Lale için
yanşacak. lyı seyirler...
mız var. Istanbul'a gelmek isteyen çok
sinemacı oluyor.
- Kimleri konuk ediyorsunuz bu yıl?
Açılışa gelecek Elia Kazan'a yaşam
boyu onur ödülü veriyoruz. Kazan, 6O'lı
yıllarda Amerikan sinemasında büyük
ağırlığı olan bir yönetmen. 1988'de bi-
zimjüri başkanlığımızı yapmıştı, sansür
heyeti o yıl beş filmi kesmek istiyordu.
Kazan, bizim sinemacılarla birlikte gös-
terilere katıldı ve dönemin Kültür Ba-
kanı Tınaz Titiz bu gösterilerin sonu-
cunda ülkemizdeki uluslararası festival-
lerden sansürü kaldırdı. Ikinci önemli
konuğumuz adına toplu gösteri yapıla-
cak Claude Sautet Bu isimlerden baş-
ka bir sergisiyle birlikte Peter Greena-
way geliyor. 'Küller ve Tohumlar' adlı
sergisi 29 mart-13 nisan tarihleri arasın-
da Maya Plastik Sanatlar Galerisı'nde
yer alacak. Adına toplu gösteri yaptığı-
mız Çek sinemasının büyük ustası Jiri
Menzel, jürinin başkanlığını yapıyor.
Jüride görev alacak Peter Del Monte,
Durgun Sular Derin Akacak'ın yönet-
meni Jacques Deschamps da aramızda
olacak.
- Bundan sonrald hedefler?
Programa yönelik olarak
çıtayı daha da yükselteceğiz.
Çünkü bir misyon tamam-
landı. Nitelikli filmler artık
piyasada. Dağıtımcılar nite-
likli film izleyicisinin varlı-
ğını fark ettikten sonra Peter
Greenavvay'in 'Pillow Bo-
ok'u gibi bir filmi getirme
cesaretini yakaladılar ve ye-
ni bir dağıtımcı profili doğ-
du. Lelouch'un fılmi geldi-
ği zaman yönetmenin kendi-
si de galaya katılabiliyor.
Geçen yıl' "Ulis'in Bakı-
şı"nda Angektpoulos getiril-
di. Bu ortamı yarattıktan
sonra biz farklı ve zor bir
programla daha seçici bir iz-
leyiciye ve sinefillere doğru
kayacağız.
-Gelecekte kısa film bölü-
mü düşünüyor musunuz?
Şu anda gündemimizde
kısametraj yok. Nedeni
farklı bir yapıda kurulma-
mız. Biz sürekli aldığımız
kararlan iyi uygulamanın
peşindeyiz. Unutmayalım ki
bir Ankara Festivali belge-
sellere ve kısa filme daha
yönelik işler yapıyor. Festi-
vallerin belli bir işte uzman-
laşmalannı ve onu iyi başar-
mak için çaba sarf etmesinı
*«ioğrü buluybrum.' "Ancak
gelecekte kısa filme doğru
bir viraj alınabilir, ama şim-
dilik böyle bir nıyet yok.
Kristin Scott-Thomas ve Juliette Binoche, 'İngiliz Hasta'yı anlattılar
Kendilerinioynayan kadmlar• Son Berlin Festivali 'nde en iyi kadın
oyuncu seçildikten sonra, sürpriz şekilde
en iyi yardımcı kadın Oscar'ına da layık
görülen Fransız Juliette Binoche ile
umduğu ödüle kavuşamayan İngiliz
yıldız Kristin Scott-Thomas'la Empire
dergisi söyleşti
Kültür Servisi - Büyülü, epik öyküsü ve 'yıkhz'
oyunculardan oluşan kadrosuyla geçen günlerde ve-
rilen Oscar ödüllerinin galibi olan 'The English Pa-
tient- tngiiiz Hasta'. sadece öykünün büyüleyici ni-
tehğıyle değıl ; Kristin Scott-Thomas ve 'En tyi
Yardımcı Kadın Oyuncu' Oscar'ıyla ödül-
lendinlen Fransız aktrist Juliet-
te Binoche' un parlak oyuncu-
luklan sayesinde de sinema-
verlerin belleklerinden
uzun süre silinmeyecek.
Michael Ondaatje'nin
kitabından Anthony
Minghella tarafın-
dan sinemaya uyar-
lanan 'İngiliz Has-
ta'nın ıkı kadın
oyuncusu,
fılmde na-
sıl yer al-
dıklannı
Em-
pire dergisine anlattılar Kristin Scott - Thomas:
Filmde Katharine rolünü oynamaya can atıyordum.
Yönetmen Anthony Minghella'ya göre ise bu hiç iyi
bir fikir değildi. Benim için berbat sayılabilecek bir
görüşmeden ve birkaç mektuptan sonra nihayet be-
nim filmde rol almam konusunda ikna oldular.
Juliette Binoche: Saul, senaryonun bitiminden i-
ki hafta önce Hana rolünü önerdı. Onu oynamak için
içimde müthiş bir tutku uyandı.
Öykünün her karesinde yer almak istedim, hiç du-
raksamadan hem de. Kitapta, Hana'nm ziyaret etti-
ği kilisede gördüğü Piero Della Francesca freskle-
rinden söz ediliyordu. Francesca'nın yapıtla-
nna yıllardan beri âşığım! Aslında her şe-
yi tümüyle anlatabilmek imkânsız, belki
de tek söylenebilecek olan bunun kader-
le ilgili olduğu.
Scott-Thomas: Anthony ese-
rin yapısında ufak değişiklikler
yapmıştı, ama kitabın ruhuna
dokunmadı. Kitabı üç kez
baştan sona okumuştum.
Senaryoyu okuduktan
sonra her şey daha iyi
oturmuştu. Katherine Clif-
ton. ete kemiğe bü-
rünmüştü, kitapta
ise ulaşılamaz
' F birgölge gibiydi.
Yine de çekimler
.» boyunca kitabı ya-
nımdan hiç ayırmadım.
Bir şeye âşık olduğunuzda
her şey kendiliğinden gelişi-
yor. Şimdi her şeyin dışında
hissediyorum kendimi. Bu
Anthony'nin filmi, bense işimi
\aptim.
- Her ikiniz de fibnin
'yıldızı' değfldiniz.Bu
durumdan rahatsız ol-
dunuz mu?
Binoche: Gerçek hayatta da Tan-
n değilsiniz ki. Kendi rolünüzü oy-
namak için gelmişsinizdir dünyaya.
Rolümün ne kadar uzun olduğu hiç önemli de-
Scott-Thomas: Bu bence de sorun değil.
Filmden konuşmak, canlandırdığınız ka-
rakter üzerine konuşmaktan daha zordur.
Bunun için oyunculann yorum yapma-
sının gerekli olduğunu sanmıyorum.
Bu, yönetmenin işidir. Oyuncularko-
nuşmaktansa göstermeyi yeğlemeli.
- Bu Minghella'nın 20jiflık pro-
jesh'dL Onunla birlikte çahşmak
nasıldı?
Binoche: Anthony film bo-
yunca rehberim oldu. Bu
yüzden her şey çok kolay-
dı. Kimi filmleri yaparken yönetmenle ilişkiye bile
girmezsiniz. Çünkü farklı düşünürsünüz. Kimi za-
man da içinizden geçenleri avaz avaz bağırmak is-
tersiniz. Bu filmde Saul gibi bir yapımcının olması
çok önemliydi. Saul, harikaydı. Çok sabırlı, çok yar-
dımcı.
- 'Ötesiye', 'Köprü Üstü .\şıklan', 'Randevu', 'Va-
rolmanın Davanılmaz Hafifliği'. 'Mavi\_ aşkı veölü-
mü konu alan filmlerden bıkmadınız mı hâlâ?
Binoche: Biliyor musunuz, bazen sorunlardan
zevk alırsınız, çünkü onlar sayesinde büyür, olgun-
laşırsınız. Insanlar bana neden komedilerde oynamı-
yorsunuz diye soruyor.
Neden olmasın, severek! Ama ben bunun için
oyuncu olmadım. Canlandırdığım karakterler ölüm-
den çok yaşama daha yakın, çünkü hayatlannda bir
şeylerini yitirmiş insanlar. Ama endişelendiğim bir
şey var, insanlar yakında Jan Dark'tan başka kimse-
yi canlandırmayacağımı düşünecek!.
Bekova Kardesler
' Bir Vücut ve
Altı El'
Türkiye'de
Kültür Servisi - Dünyanm en ünlü
piyano 'trio'lanndan 'Bekova
Kardeşler', Philip Morris SA'nın
desteğiyle iki konser vermek üzere
Türkiye'ye geliyor.
Piyano sanatçısı Eleonara
Naİdpbekova, keman sanatçısı Elvira
Nakipbekova ve çello sanatçısı Ahla
Nakipbekoa'dan oluşan Kazak Bekova
Kardeşler, 14. Uluslararası Ankara
Müzik Festivali'ne katılarak 10 nisan
perşembe akşamı Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrası Konser Salonu'nda
bir konser verecek. Bekova Kardeşler
daha sonra, 14 nisan pazartesi akşamı
Izmir Hilton Oteli Salonu'nda Izmirli
müzikseverlerle buluşacak.
Philip Morris SA, Uluslararası Ankara
Müzik Festivali'ni son 5 yıldır
destekleyerek sanata katkılannı
sürdüriiyor. Bu kapsamda Türkiye'de iki
konser verecek olan Bekova Kardeşler,
Sovyetler Birliği'nın en çok sevilen
sanatçılanndan. Perestroyka sonrasında
başta Ingiltere olmak üzere tüm
dünyada tanınan Kazak sanatçılar.
eleştirmenlerce 'dünyanuı en iyi
trio'lanndan biri' olarak tanımlanıyor.
Karaganda adlı küçük bir kasaba Kazak
kasabasmda birer yıl arayla doğan
Bekova Kardeşler, ünlü çellist Roman
Mazanov tarafından keşfedildi. Hangı
müzik aletlerini çalacaklanndan
başlayarak Moskova'da eğitim görmeye
kadar Mazanov'un gösterdiği yoldan
ilerleyen kardeşler müzik eğitimlerini
Çaykovski Konservatuvan'nabağlı
'Central Musk School for Children'da
üstün derecelerle tamamladılar. Bu ünlü
okulda Elvira' nın öğretmenliğini Igor
Bezdrony, Eleonora'nınkini ise Yakov
Zak üstlenirken Alfia da M.
Rostropovich tarafından çalıştınldı.
Belgrad Piyano Trio'lan yanşmasmda
birincilik, Paganini Keman
Yanşması'nda 'en iji derece' gibi ödüller
alan kardeşler trio olarak 1989 yılında
Londra'da South Bank Center'da
verdikleri konserle eleşn'rmenlerin
övgülerini topladılar. Piyano
trio'lanndan oluşan zengin
repertuvarlannın yanı sıra çeşitli
kemaa'piyano. çello/piyano sonatlan ve
herbirinin ayn ayn solistliği, Bekova
Kardeşler'i en ünlü sanatçılar arasma
taşıdı. Onlar ise kendilerini 'Bir Vücut
ve Am El' olarak tanımlamayı
yeğliyorlar.
YAHODASI
SELİM İLERİ
Sevilmiş, Unutulmuş |
Şiirler ;
Annem babam şiirsever miydiler? Evimizde kaç
şiir kitabı vardı? Şiir kitabı var mıydı?
Yalnızca bazı dizeler hatırtıyorum. Annem ikide
birde: "Melâli anlamayan nesle aşina değiliz" dize-
sini söylerdi. Önceleri bir dize olduğunu bilmiyor-
dum. 'Melâl' sözcüğünün anlamını çözemezdim, a-
ma tuhaf bir etki sarardı.
Annemin başka dizeleri galibayoktu.
"Melâli anlamayan nesle aşina değiliz^ günün bi-
rinde Ahmet Haşim'in şiirteri arasında bulunca,
melâlin 'keder', 'sebebi olmaksızın üzülmek' an-
tamlanna geldigini öğrenince çocukluğumun bir gi-
zi daha çözülmüş oldu.
Anneme yıllar yılı dizesini söyleten Ahmet Ha-
şim'se hayatımızdan galiba çekip gitmişti. Otuz kırk
genç adamdan oluşan lise son sınıfımızda "O Bel-
de"ye kaç kişi vurulup kalabilirdi?
Hele: "Sana yalnız bir ince taze kadın, I Bana yal-
nızca eski bir budala I Diyen bugünkü beşer" di-
zeleri bırtakım gülüşmelere, alaycı iç çekişlere yol
açmıştı. O günden şimdiye otuz yıl geçti. Ahmet Ha-
şim herhalde büsbütün yaşam dışı kaldı.
Oysa annemi ne kadar çok etkilemiş! Şiirle ilk ta-
nışmam annemin ondan söylediği dize dolayısıyla.
Gerçi Haşim de öcünü almıyor değil: "Bana yal-
nızca eski bir budala I Diyen bugünkü beşer, I Bu
sefil iştiha, bu kirti nazar, I Bulamaz sende, bende
bir mâna" derken günümüzde yaşr/ormuşçasına
öcünü alıyor.
Öyle değil mi? Siyasaldan toplumsala, nereye
baksanız: "Bu sefil iştiha, bu kirti nazar..."
Evimizde herhalde şiir kitabı yoktu. Sadi'nin,
Ömer Hayyam'ın çeviri kitaplannı hatıriıyorum a-
ma, o çevırileriyle şiirden saymak olanaksız.
Babama gelince, Yahya Kemal hayranı görü-
nürdü. Görünürdü diyorum, çünkü Yahya Kemal'in
şiirlerini ne ölçüde sevdiğini pek saptayamıyorum.
Yahya Kemal o sıralar her pazar günü Hürriyet ga-
zetesinde bir şiir yayımlardı. Bunlar artık günlerce
konuşulurdu.
Yahya Kemal'in ünü büsbütün sonmedi. Ne var
ki onu sevenlerin o yıllardaki coşkusuyla anılıyor mu
kestiremiyorum. Komşumuz sağlık memuru Irfan
Bey "Büyük Itn'ye eskiler derler: I Bizim öz musi-
kimizin pîri." dizelerini handiyse tspazmozlar için-
de söylerdi.
Ben "Geçmiş Vaz'atutkundum: "Mehtab, irigül-
ler ve senin en güzel aksin..." Tutkunluğum bugün
de sürüyor.
Babamın sık sık andığı bir şair, Tevfik Flkret'ti.
Fikret'i hemen hiç bilmediği, henüz bir iki yaşında
olduğu Abdülhamit devrinin bir hürriyet adamı ola-
rak tanıtırdı.
"Yiyin, efendiler, yiyin; bu hn-ı iştiha sizin; I Do-
yunca, tıksınnca, çatlayıncaya kadar yiyin!" dizele-
rini ezberden, ağdalı ağdalı söyleyişini işitirgibiyim.
Dilinin bugün bizim için zoriayışlanna karşın "Yağ-
mur"un hâlâ etkılediğine inanınm. Tevfik Fikret'ten
en çok sevdiğim şiirdir "Yağmur."
Şimdi hatıriıyorum ki evimizde eski yazı bir Mak-
ber kitabı vardı. Kapağı hiç açılmadan, yorgun, bık-
km dururdu. .. ~. . * *» w
Bir zamanlar sevilmiş, git git unutulmuş neçok
şiir var! Hangi seçkide okuduysam, Ali Mümtaz
Arolat'ın şu dizelerine vurulmuştum: "Gecenin su-
lannda I Mehtab bir nilüferdir, I Açıimış bir keder-
dir I Gecenin sulannda."
Ayışığını çoğu kez nilüfer gibi gördüm sonralan,
gökyüzünü geceleyin durgun bir havuz sandım, ço-
cukluğumun bahçelerindeki havuzlardan son bir
tanesi...
"Çılgın gönüllerinde aşkın en büyük kini; I Yosun-
lu kayalann o yeşil aözlerini I Deli âşıklargibi oya-
cak bu sşrhoşlar!,. "İşte yitip gitmiş "Deniz Sarhoş-
lan" ve Ömer Bedreddin Uşaklı.
Evimizde şiir kitabı yoktu, ama bir 'şiir' duygusu,
bilinci, iyi kötü de olsa, vardı. Öğretmenlerimde de
vardı. llkokuldayken sevgili öğretmenimız Belkıs
Öğretmen. "Bir Yolcuya" şiirini sesi titreyerek oku-
muş, tüylerim diken diken olmuştu. Necmeddin
Halil Onan'ın bu şiiriyle sonralan alay ettik. Birgün
geldi, bize neler kattığını hissedebiliyorum...
Şimdi 'şiirhayatı' çok kapalı bir ortamda belki de-
vam ediyor. Sevilmiş, unutulmuş şiirierin kılavuzlu-
ğuna artık güvenilmiyor, inanılmıyor.
Halide Nusret Zorlutuna: "O gecelere hasretim
var, / Hasretim var!" diyor...
Takvimde Iz Bırakan:
"Evet, insan yazarken de okurken deyalnızdır. Ne
kadar çok yazar, ne kadar çok okursa öylesi çoğa-
lır." Mehmed Kemal, Denemeler Elemeler (Çağ-
daş Yayınları, 1997).
KÜLTÜR • ÇtZİK
K Â M İ L M A S A R A C I