27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 MART 1997 CUMARTESİ Fatih Erbakan cezadan kıırtuldu • ANKARA (ANKA)- Başbakan Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan, ehliyetsız araba kullanarak kaza yaptığı gerekçesiyle çocuk ıslahevine gönderilmekten trafik kaza tespit tutanağı ile kurtuldu. DSP Ankara Mılletvekili Hikmet Uluğbay ile ANAP tstanbul Milletvekili Bülent Akarcah'nın soru önergelerini yanıtlayan Içişleri Bakanı Meral AkşeneT, Ankara'mn Esat Caddesi'nde meydana gelen trafik kazasında Fatih Erbakan'ın araç kullandığı iddıasının doğru olmadığını belirm. Basın şehidi Kezer amlıyor • ANKARA (AA) - Basm Şehidi İzzet Kezer, bugün mezan başında düzenlenecek törenle anılacak. Çağdaş Gazetecikr Derneği, 1992 yılında Cizre'de Nevruz olaylannı izlediği sırada başından vurularak şehit olan Izzet Kezer için bugün. Karşıyaka Mezarlığı'ndaki kabri başında anma töreni düzenledi. IstŞcrarlı siyaset çağrısı • Haber Merkezi - Almanya'da yaşayan değişik mesleklerden bir grap Türk aydını açıklama yaparak bütün siyasi parti liderlerini ve millervekillerini. kişisel önceliklerini ve parti hesaplannı bir yana bırakarak laik demokratik sosyal hukuk devletini yaşama geçirmeye ve savunmaya davet etti. Refah Partisi'nin geçmişe dönük anlamsız tartışmalarla ve dini inançlan istismar ederek Türk toplumunu karanlığa sürüklediğinin belirtildiği açıklamada, "Bütün milletvekillerine, anayasa ve cumhuriyet yasalan üzerine yapnklan yemini hatırlatıyor ve kendilerini bunun gereğini yerine getirmeye çağınyoruz" denildi. Ttejimin teminatı ANAP'tiP' • ESKİŞEHtR(AA)- ANAP Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Yaşar Dedelek, "Rejimin ve demokrasinin teminatı ANAP'tır" dedi. Hükümetin iki kanadının çelişkili açıklamalarda bulunduğunu kaydeden Dedelek, "Koalısyonun bir kanadı başka, diğer kanadı başka konuşuyor" dedi. Merkez sağın mutlaka ANAP'ta birleşeceğini öne süren Dedelek. "ANAP, geçmişte solcusunu ve muhafazakânnı bir çatı altında topladı. llk seçımde de bunu yapacaktır. ANAP demokrasinin ve rejimin teminatıdır" diye konuştu. 1090kişiyakm korumada • ANKARA (ANKA) - Emniyet Genel Müdürlüğu'nden yapılan açıklamaya göre. ocak sonu itibanyla çeşitli nedenlerle 1090 İcişi yakın korumayla birlikte yaşıyor. Emniyet tarafindan söz konusu kişılerin yakın koruması için görevli personel sayısı da 1877'yeulaşıyor. Bu arada, Türkiye'de asker ve polisler dışında 3 milyonun üzerinde kişinin çeşitli nedenlerle silah taşıdığı ya da bulundurduğu belirlendi. İzmip yağmura teslim oldu • tZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Izmir'de sağanak yagmur, kentteki yaşamı bir kez daha etkiledi. tşyerleri, sokaklar, caddeler sular altında kaldı. Trafik sıkışıkhğı ve kazalar nedenıyle yurttaşlar işyerlerine ulaşmakta güçlük çekti. Yağrnur bir kez daha kentı teslim aldı. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü yetkililerinin verdikleri bilgiye göre metrekareye 44 kilogram yağış düşen Izmir'de trafik kilitlendi. zemin katlardaki ev ve işyerlerini su bastı. Bu arada Çanakkkale ve Aydın'da da yoğun yağış nedeniyle maddi hasar meydana geldi. HABERLER Türkîye, Avrupa Birliği kapısının esiğinde Öymen: Verilen sözler tutulmalıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyeliği konusundaki tavn büyük önem taşıyan Almanya'nın Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel, pazartesı günü başlaya- cak Ankara gezisinden önce, ''Türki- ye'deki insan haklan ihlallerinin peşini bırakmajacağız" dedi. Türk Dışişleri Bakanlığı Müsteşan Büyükelçi Onur Öymen ise Türkiye'ye verilen sözlerin tutulması gerektiğinı belirterek "Takıy- ye yaparlarsa cevabını veririz'' dıye ko- nuştu. Öymen. 31 Aralık 1997 tarihine kadar insan haklannın AB-Türkiye gün- deminden çıkacağmı savundu. Cumhurbaşkanı Süleynıan Demirel'in de katıldığı Pakıstan'ın bağımsızhğını kazanmasının 50. yıldönümü resepsiyo- nunda gazetecilerin sorulannı yanıtla- yan Öymen, AB Konseyi'nin Apeldo- orn'da yaptığı toplantıda verilen "Tür- kiye'nin diğer 11 aday iilke ile eşit kıstas- larladeğerlendirileceğiııe" ilişkin sözle- rin tutulması gerektığıni kaydetti. Öy- men, Hıristiyan de- mokratlann bahset- tiği ve Türkiye'nin AB'ye almmaması için öne sürülen "medeniyetin" en önemli özelliğınin verilen sözlerin tu- tulması olduğunu belirterek "Türkiye daha önce de takrv- yelerle karşüaştı. O yüzden neyin takıyye olup oünadığını biü- riz. Ama takıy>r e ya- parlarsa gereken ce- vabı veririz" dedi. Öymen, şöyle ko- nuştu: "Ispanya, AB'ye tam üyelik müracaad yaptığı za- man. Türkiye'den hiçbir farkı yoktu. Türkiye'nin potansiyelini ve giicünü gö- rünce kendileri de şaşınyor. 1993 Kopen- hag toplantısında belirienen eşhlik kısta- Dışişieri Müsteşan Öymen sının, Türkiye için de uy- gulanacağı garantisi al- dık. Roma'da 6 ülke, Apeldoorn'da isetüm AB üyeleri bize eşit kriter ga- ran tisini verdiler. Bizesöz verildi ve biz bu sözü ta- ahhüt olarak alıyoruz. Bunun mutlaka yazılı bi- çimde olması gerekmez. Biz AB kapısının eşiğine ayağımızj koyduk. kapı- nın kapanması söz konu- su değüdir." KinkeTin gezisi Almanya Dışişleri Ba- kanı Klaus Kinkel'in 24 mart pazartesı günü Türkiye'ye yapacağı ziyaretin ana gün- deminin Türkiye-AB ılişkileri olacağı- nı kaydeden Öymen. insan haklan konu- • sunda da Türkiye'nin tezlerinin Kinkel'e anlatılacağını söyledi. Öymen, Kin- kel'in Türkiye'de İnsan Haklan Derne- ği'ni (İHD) ziyaret edeceğinin anımsa- tılması üzerine, "EvetOnlardan Türki- ye'nin gerçeklerini dinleyecekler. Sonra da biz görüşeceğiz ve esas gerçekleri biz- den duyacaklar" dedi. Büyükelçi Öy- men, insan haklannın iyileştirilmesı için ileriki günlerde yeni atılımlar yapacak- lannı anlatarak "31 Aralık 1997 tarihi itibanylainsan haklan Türkiye-AB gün- dcminden çıkacak. Bunu böyle yazın, al- üna imzamı atanm" diye konuştu. Kinkel. hafta başında IHD Genel Baş- kan Yardımcısı Eren Keskin ile yaptığı görüşmede. Alman hükümetinin, Tür- kiye'dekiler de dahil olmak üzere insan haklan ihlallerine ilişkin tüm somut ipuçlannı araştırmaya devam edeceğini bildirdi. Türkiye'nin uluslararası anlaş- malardan kaynaklanan yükümlülükleri- ni yerine getirmesi için sürekJi diyalog içinde bulunduklannı belırten Kinkel. bu politikanın izlenmeye devam edilece- ğini de kaydetti. Çifler'den AB'ye iki ödün• Türkiye'nin tam üyesi olması durumunda AB, Türkiye'den çok sayıda işsiz akını ve birlik içindeki Türk yurttaşı dolaşımını önlemiş olacak. AB, birlik içindeki bölgesel dengesizliği ortadan kaldırmak amacıyla AB'ye ilk katılan ülkelere yaptığı mali yardım yükünden de kurtulmuş olacak. LALE SARIİBRAHİMOĞLU ANKARA - Başbakan Yardımcısı ve Dışişlen Bakanı Tansu Çiller'in, Avrupa Birliği'nin (AB) 6 üyesine, tam üyeltk gü- vencesı verrlmesi karşılı- ğinda Türkiye'nin iki önemli ödün verebileceği- ni bildirdiği öğrenildi. Dışişleri Bakanlığı tu- tanaklanna göre. Çiller, u AB'ye tam üyelik pers- pektifi" çizilmesi karşılı- ğında insanlann serbest dolaşım hakkı ve bölgesel fonlardan Türkiye'nin vazgeçmesi ya da bu ko- nuda ısrarh olmamasını kabul etti. Çiller'in AB'ye verdiği ödünler nedenıyle Dışişleri Bakanlığı bürok- ratlannın ciddi bir rahat- sızlık içinde olduklan be- lirtildi. Taviz Roma'da Tansu Çiller'in, ocak ayı sonunda Italya'nın başkenti Roma'da bir ara- ya geldiği AB üyesi 6 ül- kenin dışişleri bakanı ile yaptığı görüşmede, AB"- nin üye ülkelere tanıdığı iki önemli ayncalıktan üyelik pahasına vazgeçe- bileceği yolunda Türkiye adına ödün verdiği ortaya çıktı. îtalya, Ingiltere, Fransa, Almanya, İspanya ve dönem AB Başkanı Hollanda'nın dışişleri ba- kanları ile Roma'da bir araya gelen Çil- ler'in. Türkiye'ye tam üyelik yolunu aç- malan karşılığında serbest dolaşım hakkı ve bölgesel fonlarda ısrarh olunmayacağı yolunda verdiği güvence Dışişleri Bakan- İığVnın görüşmelere ilişkin tutanaklannda yeralıyor. Çiller başbakanlığı sırasında da, Tûrk SAT komandolan Kardak'a Yunan bayrağı çeldlmesi üzerine kayahklara çıktL Krizin aşrt- iMnnrian sonra komandoiar geri döndüler. AB önerisineKardak engeli ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanı Hollanda'nın Dışişleri Bakanı Hans Van Mîerlo'nun birlik adına, Türkiye ve Yunanistan arasmdaki Ege sorunlannın çözümü konusunda getirdiği "akil adamlar" önerisine Yunanistan'ın sıcak bakmadıgı bildırildı. Yunanistan, Kardak kayalıklannın kime ait olduğunun belirlenmesi için bu konuyu tek başına Lahey Uluslararası Adalet Divanı'na Türkiye'nin götürmesi koşulundan vazgeçmiyor. Hollanda Dışişleri Bakanı Mierlo, yaklaşık iki hafta önce Istanbul ve Atina arasında yaptığı mekik diplomasisi çerçevesinde Türkiye ve Yunanistan'ın birer "akil adam" seçmesini ve bu kişilerin Ege'deki tüm sorunlan inceleyip her iki ülkeye bir çözüm yöntemi önermelerini içeren bir formül getirmişti. Bu formül. Türkiye'nin Ege sorunlannın bütüncül çözümü çerçevesinde ikili diyalogdan sonra Lahey Uluslararası Adalet Divanı'na gidilmesi ya da üçüncü taraf hakemliğinin kabul edileceği yolundaki önerisine uygun düşüyor. Ancak Yunanistan'ın Mierlo'nun getirdiği bu öneriyi kabul etmediği belirtildi. 4 Biz öneri yapalınT Dönem başkanı olarak Hollanda Dışişleri Bakanı Mierlo'nun, "Madem Türkiye Kardak'ı tek başına Lahey'e götürmeye yanaşmıyor o zaman biz bir öneri götürelim" görüşünden hareketle yalnızca Kardak değil, Ege'deki tüm sorunlann çözümü için akil adamlar önerisını getirdiği belirtildi. Akil adamlar her iki ülkenin kendisinin seçeceği üçüncü ülkelerden hukukçu ya da bir siyaset adamı olabiliyor. Dıplomatık kaynaklar. bu öneriye olumlu yanıt verilmesi konusunda hem Türkiye hem de Yunanistan'ın birbirlerini kolladığı değerlendirmesini yapıyorlar. Ancak Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos'un, Mierlo'nun sır gibi sakladığı bu çözüm önerisini bir süre önce kendi basınına sızdırması, Atina'nın öneriye sıcak bakmadıgı şeklinde yorumlandı. Akil adamlar yoluyla çözûm önerisinin gerçekleşmesi için Yunanistan'ın, "Türidye Kardak'ı Adalet Divanı'na götürsün" tezinden vazgeçmesi gerekiyor. Hollanda, Türkiye ve AB arasında gümrük birliğinin (GB) işleyişini sağlayacak Ortaklık Konseyi'nin toplanması önündeki Yunan vetosunun kalkması için mekik diplomasisi yürütüyor. Ancak Yunanistan son olarak ortaya atılan akil adamlar önerisine de sıcak bakmıyor ve vetoyu kaldırmanın önkoşulu olarak Türkiye'nin Kardak'ı tek başına Lahey'e götürmesi politikasında ısrar ediyor. koalisyon ortağı CHP'li Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın ile birlikte 5 Mart 1995 tarihinde AB ile "insan \e hizmet dolaşınu- na kapab, mala açık, Kıbns ödünlü" bir gümrük birliği (GB) belgesine imza atmış- tı. Bu imzaya karşın, Türkiye ve AB ara- sında sonuçta tam üyeliği öngören 1963 Ortaklık Anlaşmasf ndan sonra >Tİrürlüğe giren 1973 tarihli katma protokol, taraflar arasında diğer bazı hükümlerin yanı sıra " işgücü, hizmetlerve sermayenin dolaşum- nın serbestleştirilmesini" öngörüyor. Çiller'in GB'den sonra AB'ye tam üye- lik için de birliğe vermek istediği ödünler, Türkiye'yi AB ile benzeri görülmemiş bir ilişki içine girmeye zorlarken, Anka- ra'nın AB ile pazarlık koz- lannı ortadan kaldınyor. Çiller'in tam üyelik ha- linde üyelere tanınan iki önemli ayncalıktan Türki- ye'nin vazgeçebileceğini söylemesi AB'ye şu kolay- lıklan getirecek: - İnsan ve hizmet dola- şımı haklanndan yararlan- madığı halde tam üyeliğe kabul edilmiş bir Türkiye. Böylece Türkiye'deki mil- yonlarca işsiz AB üyesi ül- kelere işbulmak için gide- meyecek. Türk girişimci- ler, Avrupa içinde diğer üye ülkeler gibi serbestçe iş kuramayacaklar. Özel- likle topraklannda 2 mil- yonu aşkın Türk yTirttaşı bulunan Almanya açısın- dan böyle bir üyelik sakın- calı olmayacak. - AB üyesi ülkeler.ara- • sında bölgesel dengesizh- ğin giderilmesi birhğin sağlıklı işleyişi açısından önem taşıyor. Bu nedenle AB'nin zengin ülkeleri, üyeliğe kabul edilen ülke- lere uzun vadeye yayılmış bölgesel fonlar veriyorlar. Çiller'in, Türkiye için tam üyelik yolunun açılması halinde "bölgesel fonlar- dan yararianma konusun- da ısrarh oünayız" yolun- da AB'ye verdiği ödün, birlik için avantaj sağlayı- cı bir gelişme. Böylece. birlik üyeleri. AB'ye gir- mesi durumunda Türki- ye'ye parasal yardım yap- maktan kurtulmuş olacak- lar. 2010 yılında Türki- ye'yi AB'ye tam üye yap- mayı hedeflediği bildirilen Çiller'in, Kıbns sorunu- nun çözümü konusunda Birleşmiş Milletler (BM) ve AB'nin ortaya attığı çö- züm planlan konusunda KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş'ı "bizzatik- na ettiğjni" söylediği de kaydedildi. Çiller'in. AB'li muha- taplan ile ikili görüşmele- rinde. Kıbns sonınunun çözümüne ilişkin gerek fi- kirlerdizisi, gerekse güven arttıncı önlemler (GAÖ) paketinin uygu- lanması konusunda Denktaş'ı ikna ettiği- ne yönelik görüşlerinin Dışişleri Bakanlı- ğı tutanaklanna geçtiği ve Denktaş'ın da önüne gittiği belirtildi. KKTC Cumhurbaş- kanı Denktaş'ın Çiller'in bu yaklaşımından ciddi şekilde rahatsız olduğu belirtildi. 'SİFÎÎNOKTASI / ORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Itirafçı Alaattin Kanat ın iş- lediği cinayetleri ve kanştığı ah- laksızlıkları acaba kim yapabi- lir? Üç kuruşluk çıkar uğruna, insanlann canına kıyan, en bü- yük acımasızlıklara başvuran bu tür insanlar acaba hangi re- jimlerde ortaya çıkarlar? Alaat- tin Kanat'ı bu kadar büyük bir rezilliğin içine nasıl bir kafa sü- rüklemiştir? Itirafçılık, özellikle devletin muhalefet güçleriyle giriştiği sert çatışmalarda başvurduğu bir yöntemdir. Devlet, muhatif güçleri çözebilmek ve içeriden hançerleyebilmek amacıyla bölme ve ele verme taktiğini uygular. Özellikle polis. yaka- ladığı muhalif güçleri, ağır bas- kı koşullannda kendisiyle işbir- liğine zorlar. Tehdit, çıkar vaat etme, davadan kurtulmasına yardımcı olma gibi çeşitli tek- lifler, direnen insanı çökertmek için kullanılır. îtirafçı Yaratma Kafası... Kişi bir kez çökertildi mi, son- rası çorap söküğü gibi gelir. Ar- kadaşını ele veren, uğruna mü- cadele ettiği davayı baskı ko- şullannda kişiliğinden ödün ve- rerek terk eden kişinin yapa- mayacağı şey yoktur. Devlet onu son kertesine kadar sömü- rür. Vereceği her şeyi sonuna kadar alır. İnsan kişiliğinin en çokzede- lendiği anlar, böyle anlardır. Ar- kadaşını ele veren kişi, kendi- sini iyice aşağılanmış hisseder. Bir sının aştıktan sonra yapma- yacağı alçaklık kalmaz. Devlet de böyle insanlar yaratmayı bir marifet sayar. Örgütleri ve mu- halefeti böyle çökerteceğini sanır. Büyük baskı rejimleri, bu tür alçaklann yaratıldığı binler- ce örnekle doludur. Böyle re- jimlerde alçaklık, bir meslek, geçerli bir davranış biçimi ha- line dönüşür. Bu yolla geçici bir süre, iste- nilen amaçlara ulaşmak bakı- mından başanlar etde edilebi- lir. Ama uzun vadede bu yolla ayakta kalmış bir rejim yoktur. Polis rejimleri olarak adlandın- lan bu türden rejimler, büyük bir kokuşmuşluk içinde kendi sonunu da hazırlar. Çöker ve paramparça olur. Türkiye tarihinde, insanları polisleştirmek bir gelenek ha- linde sürüp gitmektedir. Ab- dülhamit döneminin hafiyele- ri, bu anlayışın tipjk ömekleri olarak edebi literatüregeçmiş- tir. Özellikle askeri darbe dö- nemleri, bu türden uygulama- ların yaygınlık kazandığı dö- nemlerdir. Son dönemde Kürt sorunu nedeniyle itirafçılaştır- ma yöntemine hız verilmiştir. 12 Mart ve 12 Eylül döneminde, itirafçılık daha çok örgütü ele vermek amacıyla kullanıldı. İn- sanlann gizli gizli polisle işbirli- ği yapmaları yolu denendi. Kürt sorunu nedeniyle artan şiddet ortamında, itirafçılık mi- litan bir eylemcilik haline geldi. Itirafçılar, cinayet işleyen katil- lere, köy yakan, vatandaşlan kaçırarak fidye alan bir eşkıya çetesine dönüştüler. Son gün- lerde TV ekranlarında "Ben iti- rafçıydım" diye söze başlayan ve yapmadığı alçaklık kalma- mış, kişiliksiz insanları görünce bu yolun ne kadar sakat bir yol olduğu daha iyi anlaşılıyor. Umudunu itirafçılara bağlamış bir siyasi yönelim, aynı zaman- da bir çaresizliğin de itirafı an- lamına geliyor. Nedir bu çaresizlik? Yurtta- şıyla birteşemeyen, demokra- siye ve insan haklanna saygı göstermeyen rejimlerin çare- sizliğidir bu. Yurttaşından ölü- müne korkan bir çaresizlik. As- lında, itirafçılık, halkla birleşe- memenin, halktan korkmanın itirafıdır. Bir ülkeyi yönetenler, zulüm ve baskı yolunu seçince önce kendileri kişiliksizleşiyor- lar, ardından kendileri gibi kişi- liksiz tiplerte siyasetlerini sür- dürebileceklerini sanıyorlar. Itirafçılıkla, halk düşmanlığı arasında birebir bağlantı vardır. Kendine güvenen, halkıyla bir- leşmekten korkmayan bir sis- temin, itirafçıya ihtiyacı yoktur. Her sistemde belli bir haber al- maolacaktır. Hersistemin ken- disini korumak amacıyla baş- vurduğu yollar vardır. İnsanları kişiliksızleştirerek çözüm arayan sistemler çürü- müş sistemlerdir. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Bağışlamamak llhan Erdost için yazdığım şiirin tarihini anımsaya- madım. Kitaba baktım: Ocak 1981. Ankara'da kapa- nık, soğuk bir kış günüydü. llhan'lara bir demet kır- mızı gül götürmüştüm. Evde eşi Gül ve o sırada sa- nınm üç dört yaşlarındaki Türküler vardı. O kıvırcık kara saçlı küçük kız bugünmüş gibi gözlerimin önün- de. Sonra gozlerimden akan yaşlan engellemeye ça- lışmadan Ankara sokaklannda rasgele dolaşarak zih- nimde dizeler oluştururken düşündüğüm hep Türkü- ler'in bir sözüydü: Annesine, "Babama küstüm" di- yormuş... llhan Erdost'un 7 Kasım 1980'de askeri bir cemsede ve Mamak Cezaevı avlusunda dövülerek öl- dürülüşünün on yedinci yılındayız. Birkaç yıl önce bir kez daha gördüğüm Türküler şimdi yirmi yaşlannda bir genç kız. llhan'ın katilleri (bir astsubay ve jandar- ma erleri) acaba şimdi neredeler? Uyurken bir tedir- ginlik duyarak uyandtklan, yemek yerken boğazlan- na lokmaların dizildiği, vicdanlannı bir şeylerin rahat- sız ettiği anlar oluyor mu? Hiç sanmam. Tersine, ki- mileri, hem de büyük olasılıkla, ödüllendirilmiş, °çe- fe"ye alınmış, belki başka cinayetler de işlemtşlerdir. • • • Cumhuriyet Dergi'nın 8 Aralık 1996 tarihli sayısın- da, öldürülen yurtseverlerin, aydınlann yakınlanyla Berat Günçıkan'ın yaptığı röportajlar yayımlandı. llk okuyuşumda altını çızdiğım yerleri yeniden okuyo- rum. 24 Mart 1978'de öldürülen savcı Doğan Öz'ün o sırada avukat, sonra yargıç olan eşı anlatıyor: "Do- ğan katledildiğinde Bengi beşyaşındaydı. Olayı kav- rayamadı. Nasıl kavrayabilir ki? Kendinin bile anlaya- madığın bir şeyi beş yaşındaki bir çocuğa nasıl an- latabilirsin ki? ..... Sonra 'Babamı göremeyecek mi- yim?' dedi. Yani 'Babamı görmek istiyorum' dedi ve ben ona 'Işte onun mezannı ziyaret edeceğiz' demek zorvnda kaldım. O başka şeyler an/amış. Mezara ilk götürdüğümzaman 'Bu muydu!' dedibana, 'Bu muy- du bana söylediğin?' Çok üzüldü o zaman. 'Ben yü- zünü görmek istiyorum, burada toprak var. Burada babam yok' dedi..." Doğan Öz'ün katili birkaç kez ida- ma mahkûm edildt. Bir süre cezaevinde tutulduktan sonra salıverildi. Birkaç ay önce, "çefe" olayı patlak verdiği sırada "saygın" bir ışadamı, üstelik de kendi- ni beğenmiş, kibirli bin, neredeyse bir "lider" kimliğiy- le toplumun karşısına çıktı. Doğan Öz'ün katilinin vic- danında işlediği cinayetten ötürü herhangi bir sızı var mıdır? Hiç sanmam. Ya onu aklayan yargıçlann? Bu konuda da en ufak bir iyımserliğe sahip değilim. Do- ğan Öz'ün eşi anlatıyor: "Zaman zaman bu katille, sa- lındıktan sonra sokakta karşılaştığım oldu. İnsan o an- daki duygulanndan ün\üyor." Bayan Sezen Öz'ü anlamamak mümkün mü? • • • Abdi Ipekçi'nin öldürulmesınin üzerinden de on sekiz yıl geçti. (Bu "öldürülmesi" sözünü yazarken bi- le kendi kendimden utanıyomm. Sankı cinayetleri ka- nıksamışız ve kanıksatmak istıyormuşuz duygusuna kapılıyorum.) Cinayet sanığı olarak ise "mesih" oldu- ğunu iddia eden ve eğer Papa suikastında ele geç- mese aramızda hiç kuşkusuz ki bir kahraman edasıy- la dolaşacak olan birıyle, onun kameralar karşısında keyiften ağzı kulaklanna varan, kahraman edasıyla demeçter veren suçortağı var. İnsan hayatlanyia boy- lesine-oynandığı, en insanca duygularia böylesine alay edildiği bir başka ülke ve bir başka zaman aca- ba var mıdır? Ipekçi'nin kızı Nükhet Ipekçi Izet'le 27 Mayıs 1996'da Milliyet'te, onunla ve (1980'de Banş Derneği'nin bir toplantısındaki kısa karşılaşmamızın bende uyandırdığı saygı ve hayranlık duygulan hâlâ canlıhğını koruyan) Sayın Sibel Ipekçi'yle geçen ay Cumhuriyet'in "Pazar Konuğu" köşesinde yapılmış söyleşileri bir kez daha okuyorum... Hayatlan zede- lenmiş, yaralanmış insanların sözlerinde, büyük ro- manlann kahramanlarına özgü iç yaşantılann, gerilim- lerin, hesaplaşmaların yansımalarını duyuyorum... "Nefret ve kin bıriktirmiyorvm. Ağca'n/n ailesinin çek- tiği çileyi hissedip kendimi onlann yerine bile koya- biliyorum bazen. Bunu bana babam öğretmişti..." Milliyet'teki söyleşide bu sözlerin hemen ardından Nükhet Ipekçi izet şöyle diyor. "...Babam canından olmasaydı belki Ağca'yı affedebilirdi, ama Ağca'nın açtığı yoldan rahatça ilerleyen katillen, işlemeyen adalet mekanizmasını görseydi Ağca'yı affettiği için kendiniaffedemeyebilirdi..." Nükhet Ipekçi Izet'in ay- nı söyleşideki son cümleleri şunlar: "Ağca'yla birtik- te affetmediğim ise çok kişi var: Tahrikçiler, sahte diplomacılar, yardımcılar, hesaplara para yatıranlar, sahte pasaportçular, asken giysileri çalanlar, sorgu- layanlar, dosyalan eksikbırakanlar, takipetmeyenbr... Ve kim bilir daha ne çok kişi. Şimdiye dek hiç duy- madığımız birtakım gizli adlar olduğuna eminim. Hiç- birini affetmiyorum..." ••• Ülkemiz, çok uzun zamandır, "söz"ün değer taşı- madığı, kavramlann yıpratıldığı, insanca değerierin kirletilip yozlaştırıldığı bir süreci yaşıyor. Bunun daha ne kadar sürebıleceği bıraz da bizlere bağlı... Kötülü- ğün, yalanın, acımasızlığın. zorbalığın karşısında ge- rilemeden, dirençle durabilmek, "nefret ve kin birik- tirmeksizin" bağışlamamayı başarabilmek, sarsılmaz bir irade gücü, büyük bir ahlak sağlamlığı gerektiri- yor... Bu sureçte, sadece en çok acı çekenlerin, en sevgili yakınlannı yitirenlerin değil, hepimizin, insan ol- manın değerliliğine inancını koruyarak yaşamını sür- dürmek isteyen herkesin insanlığı sınanıyor... Ankara'da AB trafiği 'Türkiye'nin sorunu din değil, demokrasf ANKARA (Cumhumet Bürosu) - Avrupa Birligı (AB) Konseyi'nin Apeldo- orn'da yaptığı toplantının ardından yoğunlaşan Türki- ye-AB ılişkileri. Ankara'yı ziyaret eden AP liberal ve sosyalıst grup parlamente- lerince ele alındı. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri. siyasi parti temsilcileri ve sivil toplum örgütlerinin temsil- cileri ile bir araya gelen Green. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir ile de görüştü. Görüş- mede demokrası, insan hak- lan ihlalleri, Kürt sorunu ve Kıbns konulannın ele alın- dığı bildirildi. AP Liberal Grup Başka- nı Gijs De Vries ve grup üyesi Alexander Beels. dün sabah CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve RP'li Dev- let Bakanı Abdullah Gül ile bir araya geldikten sonra ts- tanbul'a geçtiler. Gül, Tür- kiye'nin gümrük birliği ile yetinmeye razı olmadığını, AB'nin avantajlanndan ya- rarlanmak istediklerini be- lirtirken, De Vries de, Tür- kiye'nin bölgesi için kilit konumda olduğunu vurgu- ladı. De Vries, Türkiye'nin coğrafik konumu itibanyla da AB'nin çıkarlan için çok önemli olduğunu kaydetti. Sosyalist Grup parla- menterleri dün sabah Dışiş- leri Bakanlığı Müsteşan Büyük-elçi Onur Oyraen, Gül, Baykal ile de öğle ye- meğinde bir araya geldiler. Grup Başkanı Green, Tür- kiye'nin AB'ye üyeliğinin önündeki sorunun "din ol- madıgıra'' belirterek sorun- lan "demokrasi, insan hak- lan, Kürtsorunu ve Kıbns" olarak sıraladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle