Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 MART 1997 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
18 Mart 1915 Çanakkale Boğazı Savaşı
METİNERKSAN
1
8 Mart 1915 günü Çanakkale
Boğazı'nda yapılan. Türk yengi-
sı ve Ingılız-Fransız yenılgısıyle
sonuçlanan savaş "deniz savaşı"
değıldir Deniz sa\aşı ıki deniz
gücü arasında yapılan savaştır
"Çanakkale Boğazı Savaşı" kısıtlı ve az Al-
man askeri gücü desteklı Türk kara, hava.
deniz güçleri ıle Ingıliz Fransız denız, hava
güçleri arasında yapılan bır savaşnr. Türk as-
keri gücünün üstünlüğüyle biten '•Çanakka-
le Boğazı SavaşT. ıki yıl süreceği saralan fa-
kat dört yıl süren 1. Dünya Savaşı'nı, İngı-
liz ve Fransız yüksek devkt yöneticılerinın
ve yüksek asker komutanlannın kesm sap-
tamalanna göre iki yıl uzatmış ve savaşın
yapısını değiştırmıştir. Savaştan önce iki
karşıt yanın dört aylık bır savaşı sürdürebı-
leceğini koşut (paralel) olarak düşündüğü ve
bu nedenden ötürü önemsemediğı Osman-
lı devleti \e Türk ordulan. dört yıllık sava-
şı en son bıtiren güç olmuştur. 1. Dünya Sa-
vaşı'nın iki yıl uzamasına neden olan "Ça-
nakkale SavaşT, Ingiliz ve Fransız resmi as-
ken sayılama (istatıstık) belgelerine göre
yalnız Fransa cephesınde Ingiltere'nin
1.670.65 t,Fransa"nın 1.776.000 subayveer
yitirmesine neden olmuştur. Bu yenilgi ve
yıtirmeler, 10 Ağustos 1920'de imzalanan
Sevr Barış Antlaşması ve 24 Temmuz
1923'te imzalanan Lozan Banş Antiaşmas
görüşmelen sırasında Ingıliz ve Fransız de-
legeleri tarafından büyük bır öfke ve acı bir
kınamayla gündeme getırilmiştir 1914-
1918 yıllan arası başlayan ve sona eren 1.
Dünya Savaşı "Demir ve Çetik DönemTni
bitıren ve "Petrol Dönemf"ni başlatan bır
savaştır. Dünya petrolünün ana kaynaklan
Osmanlı devleti sınırlan içinde olduğu için
1. Dünya Savaşı'nın temel nedenlerinden
bın, o sıralarda yayılmacı. sömürgecı dev-
letler olan Rusya, Ingıltere ve Fransa'nın
Osmanlı devletini paylaşmak amacıdır. 28
Temmuz 1914"te 1. Dünya Savaşı başlar.
31 Temmuz 1914 günü Osmanlı devleti
Çanakkale ve tstanbul boğazlannın güven-
liğı için önlemleralma karan verir. 1 Ağus-
tos 1914 günü Yunan savaş gemilen Çanak-
kale Boğazı önüne gelır. Yunan savaş uçak-
lan bu bölgede gözetleme uçuşlan yaparlar.
1 Ağustos 1914'tetngıltere devleti Osman-
lı de\ leti tarafından satın alınıp. paralan
odenmiş "Sultan Osman P, "Sultaıı Meta-
met Reşat 5" adlan verilmiş büyük savaş
gemilerini. satın alınmış fakat satın alma
paralan ödenmemiş iki küçük savaş gemı-
sini vermeyeceğini Osmanlı devletine bıldı-
rir. 2 Ağustos 1914 günü Osmanlı devleti
genel seferberlik ilan eder. 4 Ağustos 1914
günü Osmanlı ordulan başkomutanlığı, Ça-
nakkale ve tstanbul boğazlannın bir bölü-
münün kapanacağıru, kurulacak mayın hat-
lannda ticaret gemileri için geçit bırâkılaca-
ğını, işaret şamandıralannın kaldınlıp, ge-
celeri işaret fenerlerinın söndürüleceğüıı
resmi bir bildiriyle dünyaya açıklar. 4-7
Ağustos 1914 günleri arası Çanakkale Bo-
ğazı'na iki mayın hattı kurulur. 10 Ağustos
1914 günü Alman ağır savaş gemisi Goeben
(Ya\Tiz Sultan Selim 1) hafif savaş gemısı
(Breslau-Midilli Adası) ve 11 Ağustos 1914
günü Yavuz ve Midilli savaş gemilerinin do-
natımını yüklü "General" gemısı Çanakka-
le Boğazı' ndan gırer.
11 Ağustos 1914'te Ingiliz-Fransız savaş
gemileri Çanakkale Boğazı kuşatmasını
başlatırlar. 15 Ağustos I914'te "tntibah*
mayın gemisi Çanakkale Boğazı'nda üçün-
cü mayın hattını kurar. 24 Eylül 1914'te*İn-
tibah" mayın gemisi Çanakkale Boğazı'na
dördüncü mayın hattını kurar. 27 Eylül
1914'te Osmanlı devleti. Çanakkale Boğa-
zı'nın tüm savaş ve ticaret gemılerine kapa-
lı olacağını dünyaya bildinr. Izmir'den ve
Ege Denizi'nden gelen Türk küçük savaş
gemilen 25 Ekim-29 Ekim 1914 günleri ara-
sı Çanakkale Boğazı önünde kuşatma göre-
vi yapan tngiliz-Fransız savaş gemilerine
karşın Çanakkale Boğazı'ndan ıçeri girme-
yı başanrlar. Çanakkale Boğazı önündekı
kuşatmayı delip boğaza giren Türk küçük
savaş gemilerinin en sonuncusu îzmir'den
gelen ünlü"Nusretr
' mayın gemisi olur.
11 Kasım 1914'te Osmanlı devleti sava-
şa katılır. Türk ordulan 1 Kasım 1914'tesal-
dın başlatan Rus ordulanyla Kafkasya'da, 6
Kasım 1914'te saldın başlatan Ingıliz ordu-
larıyla Irak'ta savaşmaktadırlar. Kafkas-
ya'da Türk ve Rus ordulan arasında yapılan
savaşlar iki taraf güçlerine büyük kayıplar
verir. Rus Ordulan Başkomutanı NikolaNi-
kolaieviç 17 Aralık 1914'te Rusya başkentı
St. Petersburg'daki Ingilız ve Fransız Büyü-
kelçılenne şunlan söyier "Kafkasya'da
Türklere karşı yaptığunız saldınlanmızt çok
büyük ve ağır kayıplannııza karşın sürdü-
receğiz.Fakat Bad'da Almanlara ve Avustur-
yalılara karşı yaptığımı/ saldınlanmızı silah
araç ve gereçlerimizin vokluğundan ötürü
durdurmak zonındayız. Rusya'nın dünya-
ya açılan kapılan Kuzeydenizi. Balükdeni-
zi,Türkboğazian (Istanbul Boğaa-Marma-
ra denin-Çanakkak Boğazı), Körfez-İran-
Kafkaslar. Hintdenia-Hindi.stan-Afganistan
ve L zakdoğu-Japondenizi limanlanmızdır.
Türk boğazian dışında bu yollann hiç birin-
den Rusva'ya savaş araç ve gereçleri ulaşa-
maz. İstanbul şehri ve Türk boğazian savaş-
tan sonra Rusya'nın olmak koşuluyla, Türk
boğazlanndan geçip bize savaş araç vegereç-
leri ulaştirmak zorundasınız. Eğer bize sa-
vaş araç >e gereçleri yetiştinnezseniz Rus or-
dulan Alman ve Avusturya ordulanna sal-
dıramaz.'*
Ruslann Alman ve Avusturya ordulanna
karşı saldınlannı durdurmalan Ingıltere ve
Fransa için düşünülmesi bile tehlikeli bir
"karabasandır". Rusya'nın bu karan tngil-
tere ve Fransa'da panık yaratır. Çanakkale
Boğazı'na bir saldın bu sırada düşünülme-
ye başlanır. Rusya, 2 Ocak 1915'te Ingilte-
re ve Fransa'dan, Kafkasya'da Rus ordula-
nyla savaşan Türk ordulannın saldın gücü-
nü azaltacak önlemleri almalannı ivedi ve
zorunlu olarak ıster. Tersi durumda Kafkas-
ya'da Türk ordulanyla savaşan Rus ordula-
n gerileyecektir. Rusya'nın bu kesin karan
sonucu, tngıltere ve Fransa "Çanakkale Bo-
ğazı SavaşTna karar venrler.
Çanakkale Boğazı Savaşı ıçın ilk önen,
Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı'nagirme-
den önce. yansız bulunduğu sırada 19 Ağus-
tos 1914'te Yunanistan tarafından tngilte-
re'ye yapılmışrır. Yunanistan'ın bu girişimi
Osmanlı devleti ve Yunanistan arasında ya-
pılan Balkan Savaşı (1913) sırasında, Yunan
deniz, kara ve hava güçlerinin Çanakkale
Boğazı'na yapacağı bir saldın tasansmın
gündeme gelrnesidir. Bu kez Ingiltere'nin
tasarladığı Çanakkale Boğazı Savaşfnda tn-
gılız denız ve hava güçlerinin desteklediğı
Yunan kara güçleri, Çanakkale Boğazı'nı
ve Gelibolu yanmadasını ele geçirecek ve
böylece ingiliz donanması Marmara Denı-
zi 'ne gırecektir. tngiltere başlangıçta bu Yu-
nan önensıni uygun bulur. Fakat sonra In-
giltere çeşitli nedenlerden ötürü bu Yunan
önerinisi uygun bulmaz. Aslında tngiltere
Genelkurmay Başkanlığı'nın tasarladığı
"Çanakkale Boğazı Savaşı"nda kullanıla-
cak"Yunan kara güçleri"nın sayısal ve nı-
telıksel boyutlannın aşınhğı karşısında Yu-
nanistan devleti ve Yunanistan Genelkur-
may Başkanlığı, tngiltere'nin ve W.Ctaurc-
hiD'in bu girişimini olumlu karşılamaz. Yu-
nanistan'ın bu davranışı üzerine tngiltere,
Gelibolu Yanmadasf nı ele geçirmek ıçın
Rusya'nın bir Kuzey denizı limanı olan
Arkhangelskya da bir Pasıfik Okyanusu li-
manı olan Yladivostok yolu ile bir Rus ko-
lordusunun getirilmesini düşünürve bu öne-
risini Rusya'ya iletir. Rusya, böyle bir aske-
n gücü savaş alanlanndan ayınp Çanakka-
le'ye gönderemeyeceği karşılıgını verir. Ça-
nakkale Boğazı'nı geçme sorunu konuşulur.
Mareşal H. Khschener ve W. Çhurchill bu
saldın için İngiliz kara ve deniz güçlerinin
işbirliği konusunda anlaşırlar. H Kitscshe-
ner, Çanakkale Boğazı'nm ele geçirilmesi
için yüzelli bin kara askerinin yeterli olaca-
ğı bâğlamındaki düşüncesinı açıklar.
Sonuçta W. Çhurchıll'in "Çanakkale Bo-
ğaa Savaşı" yalnız tngiliz-Fransız denız ve
havagüçlen kullanılarakyapılmalıdır. "Ça-
nakkale Boğazı'nı geçmek için kara güçkri-
ni kuflanmava gerek yoktur" düşüncesinı
çoğunluk uygun bulur. 25 Ocak 1915 gü-
nünden sonra İngiliz ve Fransız büyük ve
küçük savaş gemilen ve uçak fılolan Çanak-
kale Boğazı önünde, Bozcaada, tmrozada,
Limni adasında toplanmaya başlamıştır. tn-
giliz-Fransız deniz ve hava güçlerinin baş-
komutanlığma tngıliz Amiral Carden atanır.
lkınci komutan İngiliz Amiral Robeck "Vfeo-
geance-tntikam" adlı Amiral gemisınin dı-
reğine savaş bayrağını çeker. 18 Şubat
1915'te Çanakkale Boğazı önünde Bozca-
ada. Imrozada. Limni adasında en yeni tn-
giliz ağır ve hafif savaş gemilerinin, Fran-
sız ağır ve hafif savaş gemilerinin toplanma-
sı tamamlanır. Amiral Carden, Çanakkale
Boğazı'na yapılacak büyük saldmnın tari-
hi olarak bir gün sonrayı. 19 Şubat 1915 gü-
nünü seçer. Sonuç aiamadıklan bu saldın-
lar 16 Mart 1915 gününe kadar sürer.
16Mart 1915'te Amiral Carden görevın-
den alınır. İngiliz Amiral Robeck Çanakka-
le Boğazı saldınlannı sürdüren Ingiliz-Fran-
sız deniz güçleri başkomutanlığına atanır.
Amiral Robeck hazırlanmış olan büyük sal-
dın tasansını 18 Mart 1915 günü uygulaya-
cağını tngiltere'ye bildirir.
17 Mart 1915'te Çanakkale Boğazı"nda-
ki Türk savaş güçlerinin konumu; berkitil-
miş, sabıt. ağır ve hafif sahil top bataryala-
n, Boğaz ginşinın Asya ve Avrupa yakala-
nndaki tepelerde kondurulmuş devingen
(seyyar) top bataryalan,Çanakkale Boğa-
zı 'nın girişine kunılu on bir mavın hattında
bulunan dört yüz üç mayındır. fid taraf ateş
gücü arasında top sayısı, top çapı. top yeni-
lıği açısından büyük bir eşıtsizlik vardır. İn-
giliz ve Fransız savaş gemilerinde bulunan
yüzlerce top, çaplan büyük yeni toplardır.
Türk ateş hattında bulunan toplann bir bö-
lümü çaplan büyük, yeni toplarotmaklabir-
likte, büyük bir bölümü çaplan büyük ve kü-
çük eskı toplardır. 17/18 Mart 1915 gecesi
saat 22.00'den saat 03.00'e kadar İngiliz,
Fransız mayın arama tarama gemileri Ça-
nakkale Boğazı içinde mayın araması yapar
ve saat 11.15 'te birinci savaş hattında boğa-
za doğru ilerleyen İngiliz. Fransız savaşge-
mrleri ilk ateşi açarlar. Türk topçusu bu ate-
şe hemen karşılık verir. Saat 11.30'da Ça-
nakkale Boğazı savaşı tüm dehşetiyle baş-
lar. Ateş eden yüzlerce topun gürültusü, top
atışlanndan ve gemı bacalanndan çıkan ka-
ra dumanlar, süreklı çalan gemi işaret dü-
dükleri, patlayan top mermilerinin karada ve
gemılerde çıkardığı yangınlar, iki taraf top-
çu komutanlannın emir-komuta bağınşlari,
iki taraf savaşçılannın savaş naralan ve hay-
kınşlan, Türk topçu bataryalannda bulunan
tabur imamlannın sürekli okuduğu ezan ses-
leri. Çanakkale Boğazı' nda bircehnnem gö-
rüntüsü ve sesi oluşturur. Saat 14.00'te top
atışlan ve mayın çarpması sonucu ingiliz,
Fransız savaş gemilerinin bir bölümü batma-
ya başlar. Saat 15.00'te savaş şiddetlerür. İki
taraf topçusu durmadan ateş eder. Saat
16.00'dan sonra İngiliz, Fransız savaş gemi-
lerinin öbür bölümü de top atışlan ve ma-
yın çarpması sonucu batar. Saat 18.30'da tn-
gilız, Fransız savaş gemileri ateşi keser ve
geri dönmeye başlar. Yedi saat süren Çanak-
kale Boğazı Savaşı bitmiştir. O zamana ka-
dar dünyanın gördüğü en büyük deniz gü-
cünüoluşturarak Çanakkale Boğazı'nı geç-
mek isteyen tngiltere ve Fransa bu amaçla-
nnı gerçekleştiremez. 1915'ın 25 Nisan'ın-
da karaya çıkmak istediler. Bu seferde kar-
şüanna Atatürk çıktı. Geçen yılın 25 nisa-
nmda (Unutmak thanettir) başlığı altında
Atatürk'ün askeri dehasını gösterdiği bu
unutulmaz savaşı da yazmıştım.
18 Mart 1915 "Çanakkale Boğazı Sava-
şı"nda ve kara savaşlannda şehit ve gazıle-
ri Türk ulusu hiçbirzaman unutmayacaktır.
Bu unutmamanın en büyük törenlen Ata-
türk döneminde yapılmıştır.
TARTIŞMAARADABIR
FATMA HASENE SOMER
Sömürgen Konuk!
Kayın ağacı ya da kauçuğun önemli karakteristik
özelliklerinin başında, toprak yüzeyine yakınyüzey-
sel kök sistemı oluşturması gelirmiş. Rutubetli yer-
lere daha kolay uyum sağladığından, buralarda da-
ha iyi gelişme gösterebilen bu bitkı, dogai ortamın-
da tohumlannı başka ağaçlann üzerinde çimlendirir,
konukçu olduğu bıtkilerden destek alır, aşağı doğru
hava kökleri salar ve kökleri toprağa ulaştıktan son-
ra konukçu olduğu bitkiyi boğup öldürürmüş. Tıpkı
şeriatgibi...
Ne gariptır ki, "şenat kaynaklı tankatlar" birbirle-
riyle anlaşamazlar. Tarikatlar hep bir yanlışın doğru-
lânması için çalışırlar. Tartışmasız kaynak aynıdır: Şe-
riat. Dinsel inanç adına hep tercih yapılır ve bu, ege-
men otorite tarafından seçilerek kullanılır. Nitekim
Şeyhülislam Ebussuut Efendi; Şeyh Yahya Efen-
di, Ümmi Sinan, Merkez Muslihrttin Efendi gibi ta-
rikat şeyhlerini kollarken kendınden farklı düşünüyor-
larya da şeriata muhalefet ediyortar bahanesiyle şid-
det yolunu seçip bazı tarikat mensuplanna ölüm fet-
vası vermıştir. Ne yazık kı bu fetvalan verirken de ki-
şisel kin ve intikam duygulannın itişıne kapılmıştır. Ör-
neğin, kızdığı Arapzade Muhittin Efendi'yi Bursa'ya
sürmüştür. Tıpkı 1997 Türkıyesi'nde yargı organlann-
da oluşturulan "tayin" adı verilen sürgünler gibı...
Bayrami Şeyhı Muhittin Karamani'yi de Vahdet-i
Vücut'a inanıyor dıye idam ettırmıştir. Asıl neden ise
şeyhi kendine boyun eğdirtememesidir. 19 yaşında-
ki Oğlan Şeyh de hışmından kurtulamamıştır. Mela-
mi tarikatından Hamza Bali'nın idamı ise Ebussuut
Efendi'nin düşünce özgürlüğüne olan düşmanlığın-
dan kaynaklanmıştır. Elbette, hem insanlann özgür
düşünmelerine izin vermek, hem de onlan köle gibi
kullanmak olanaksızdır. Oysa köktendincilerin, bağ-
nazlann, diktatörterin etraflannda görmek istedikle-
ri kölelerdir. Onlar, bu kitleyi uzaktan kumanda ile
yönetilebileceklerini bilmektedırler. Bu kitle, sorgu-
lamadan kabul eden ve uygulayan, henüz toplum
olamamış bir topluluktur. Şiddeti göz kırpmadan ha-
yata geçirebilen, başkalarından farklı, üstün ve ayn-
calıklı olduklannı; kendilerine hoca değil, hocaefen-
di dedirterek ya da cüppe. sarık, türban ile dolaşa-
rak ancak ifade edebilen bu kitle, 'eş/î/ıfc'ten nefret
eder. Bu nedenledir ki, Türkiye'de eşitlikçi birtoplum
anlayışı yaratan, sosyal devletin temellerini atan (her
ne kadar sonuncu sosyal devlet olarak yıkıldığımız
sanılıyorsa da!), egemenlik erkini bu bağjamda elle-
rinden alan Atatürk'ten de nefret ederler.
Hükümetlerin aczınden faydalanan şeriat taraftar-
lan, tarikatlann -kerametleri kendilerinden menkul-
özel yöntemleri ile ve Ebussuut Efendi'nin engin ve-
cizelerinden (!) "Gaye, vasıtayı meşru kılar" özdeyi-
şine sıkı sıkıya bağlı kalarak hatta hiç utanmadan
"Demokrasi bizim için araçtır" diyebılecek kadar fü-
tursuzca hareket edebilmektedirler.
Işte bu güçler. 1950'lerin rutubetli havasında Tür-
kiye'ye uyum sağlamış, tohumlamı demokratik biror-
tamda laik, bağımsız birTürkiye üzerinde çimlendir-
miş, konuk olarak büyüyüp serpildiği bu özgür or-
tamdan destek almış, Kuran kurslan ile imam-hatip
liselerini aşağı doğru saldığı kollan gibi kullanarak
kökleşme yolunu tutmuş, sıra konukçu olduğu Tür-
kiye'ye gelmiştir.
Korku tanrısı adına hoşgörülü şeriat, Hz. AJi'ye
ihanet etmiş, Hallac-ı Mansur'u parçalamış, Nesi-
mi'nin derisini yüzmüş, Şeyh Bedrettin'i katletmiş,
Kubilay'ı kesmiş, Sıvas'ta 37 aydını yakmıştır
Işık, karanlıkta devınirmiş, yoksa ışığa çok mu
yakınız?
Demokraside Milli Güvenlik Kurulu'nun YeriL.
cumhuriyet'i
okumak güzel
bır tiryakilik,
hatta bir
ayncalık değıl
npj?
Ancaaaak... Bukez
Trrmık'a karşı bir görüşû
savunmak zorunda saydım
kendimi.
Milli Güvenlik Kurulu'na
Açık Mektuplar'ın
üçüncüsündeki "Sayın
Generalkr, lafi hiç eveieyip
gevelemeden. söyknmesi
gerekenj sona bırakmadan
başla\acağını: Milli
Güvenlik Kunılu gibi bir
organın çağdaş hukuk
düzeninde karşılığı olmadığı
kanısmdavım'' di\or ve
ekliyorsunuz.
"Demokrasüerde ülkeleri
atanmtşlar değil. seçilmişler
yönetirT Kuşkusuz doğru bır
kural... Son söylenmesi
gerekeni ben de hemen
açıklamalıyım:
"DemokrasL düzenlerin en
iyisi değiktir. En az kötü
olanıdır" kı benim de
katıldığım bu tanımlamadan
yola çıkarsak, kusursuz
demokrasınin bir ütopyadan
ıbaret olduğunu kabul
etmemiz gerekmez mı?
Çağdaş-hukuk devletinde
Milli Güvenlik gibi bir
organın bulunmaması
gerektiği kuramsal olarak ne
denli doğru olursa olsun ben
inanıyorum ki, yönetimlerin
en az kötüsü olan
demokrasinin ülkemizdeki
uygulanmasının zorunlu
kıldığı ve şimdilik
vazgeçılemez bir "baskı
grubu"dur Milli Güvenlik
Kurulifc'Bugün özlemı •
vekılen-ve-yolfed&iıfı için
yaygın bir pişmanlık
yaşanan 163. maddenin
kaldınldığı ülke... Sankı
yürüriükte olduğu yıllarda
çok uygulanmış da!..
Uygulansaydı
köktendıncılik bu denli
azgınlaşabilır miydi. bu da
ayn bir konu. Seçilmişlerin
batırdığı ekonominin halkı
inlettıği, insan haklannm
hiçe sayıldığı ve
"köktendincilik ya da dinin
Cumhuriyet bir tutkudur...
^ • ^ eçenlerdebır
£ \ gazetede -her
M biri bir
H ^pholdinge
^L I bağlı- çok
V « ^ satan
gazetelerin tirajlannı
vermişler, en sona da -bir
hölding gazeesı olmayan-
Cumbunyet'i koymuşlar.
Yapılmak istenen yanş, eşit
koşullu bir yanş olmamış!..
Bilindiğı gibi Cumhuriyet
yalnızca reklam gelirleri ve
okurlannın desteği ile
ayakta durmayı başaran,
yani "okjanustavüzmeyi"
beceren kışilikli bir gazete...
Bu gazetede (1974'ten bu
yana okuruyum) doğru
haber, toplumculuk, bilimsel
düşünce, özgürlük,
bağımsızlık tutkusu, Atatürk
devrimi temelinde boy
vermiş, serpilmiştir.
Bütünsel. sağlam bir
düşünsel yapıyı yıllarca
özenle koruyup
sürdürmesini bilmiş, hiçbir
yozluğa. liboşluğa,
aymazlığa ödün vermeden
yaym yaş.ammda özgün
yerini almıştır. Cumhuriyet
birilerinin sözcüsü değil,
yurdumuzun çağdaşlığın ve
halkımuın çıkarlannın
sözcüsüdür; savaşsız,
sömürüsüz, eşit ve özgür bir
yaşamın... Öteki gazetelen
okur, incelerken bu düzeyi,
tutarlıhğ^ı bulamam.
Cumhuriyet okurlan,
gazetelerini düşünsel ve
tinsel gereksinimleri için
alırlar. tnsanı 'insan' yapan
gereksinimler...
Toplumsal eğitim niteliğinın
belli bir düzeye eriştiği
bir siyasal araç olarak
kullanünıası özellikle Refah
iktidanndan sonra azguı
boyutlara ulaşmışsa" bütün
bu olumsuzluklara karşın
demokrasinin halk
tarafından denetlenebilmesi
ohınaklan
edilmişse... Def
Sendikalar... Polis Vazife ve
Selahiyetleri... Toplann ve
Gösten Yürüyüşleri gibı,
hiçbir çağdaş hukuk
düzeninde yeri olmayan
yasalar ve yasaklarla halk
korkutulup sindirilerek
politikadan uzaklaştınlmış
ve elinden alınmış olan
"baskT hak ve yetkisi,
temiz toplum için bir dakika
karanlık gibi son derece
toplumlarda promosyona ve
fiyat indirimlerine yüz veren
bir okur kitlesi görülemez.
Bu "kalhe bilinci' yaşamın
her alanında yaşanır.
Türkiye'de ınsanı 'insan'
yapan bir eğitim uygulaması
yaşamsallaştınlsaydı.
basından tutun. her alanda
görülen yozlaşmalar söz
konusu olmazdı.
Bu nedenle diyorum ki
"Cumhuriyet, insanltgın
kalesidir." Bizler okurlan ve
yazarlan olarak o kaleyi
savunan dinozorlar... Bunu
edilgin ve masum bir eylem;
için dahi yaptırım •
uygulanmayakalkışıkmşsa-..."
tzin verin, bu gerçek bizim
demokrasimizin bir
kötüsüolsun... Tırmık
J
mda
hakkını yememek-içirr*"^
t«lrtTH«^ tm krSayın •<*?
generallere hitap eden ı -\
mektubun sadece laiklik
konusu ile yetinip.
Güneydoğu politikalanmtz
ve temiz toplum sorunlan
ile ilgili hiçbir öneri
getirmemiş olmasmı da
yadırgadığımı ve bu
konularda Sayın Aydın'm
görüşlerine katıldığımı . .
belirtmek isterim.
NaimKıhç , \
çıkarlannm peşinde, moda
kavramlann ardından daldan
dala konanlar anlayamazlar!
Bu arada şunu da
belirtmeden
geçemeyeceğim: Çarşamba
günleri verilen . • „•• _.
Dinozoreki biz "*
Cumhuriyetçilere çok
yakıştı. Düşünenlerin, emeği
geçen herkesin eline,
kalemıne sağlık! Bütün
dinozorlann gözü aydın!
ÖzgûnO^ür/
Turgutlu
PENCERE
ARÇELİK
Sunar.
AKSAM
21.45
Osmaniı' dan günümüze
500 yıllık serüven...
Geçmişe yeni bir gözle
bakan Türk Iktisat Tarihi
Seifii' Dâfteri belgeseli
her Saıı aksamı
^ekranlarınızda
HAYDARPAŞA GmİŞ GÜMRÜK
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Gümrügümiizcc Arelsan Elektronık Tıc. \ e San. Lusi Öztürk
adınatescillı 22258 savılı 27.4 1994tanhlıgınşbeyannamesm-
den kaynaklanan toplam 3 025 000 TL. gelir eksıği ıle ilgili
olarak mükellefıne yapılan tebilgatlanmız, adres yetersizlığ:
nedenıyle iade edıldifınden ve tebhgata sanh başkaca adres bu-
lunmadığından gümrük ""38 örnek yenne kaım olmak üzere
7201 sayılı kanunun 28 ve 29. maddelen gereğınce ılanen teb-
lıŞ olunur
~2.630.000 - TL. GV
395.000.- TL. KDV
3 025 000.- TL. toplam gelır eksıği Basın. 10017
NTV TURK IKTİSAT TARİHİ
SEYİR DEFTERİ
Nal Toplamak...
Birkaç gün önce dosyalanmı kanştınrken eski bir
yazımı buldum; kesıp bir yana koymuşum, sonra
unutmuşum; merakla yeniden okurken kimi satırlann
altını kırmızı kalemle çızdim; sonra yazıyı sızinle pay-
laşmak istedim.
Birlikte okuyalım:
"Bu üretım yapısı ıle Türkiye de kalkınmaz, ihracat
da artmaz. Her şeyin başı üretim. Üretim demek, kat- •
ma değer yaratmak demek. Türkiye montaj sanayi-
inden, 'yalınkat' üreiımden ileriye gidemiyor. Türki-
ye'rim ihracat tablosuna bakmak yeter. Sanayiin ya-
lınkat montaj endûstrisi olduğunun bundan açıkgös-
tergesiolamaz. İhracatgelihninyûzde 38.5'inidoku-
maya elverişli maddeler ve bunlann mamullerinin sa-
tışındanelde ediyoruz. Açık anlatımıyla pamuk, iplik,
bez, dokuma, giyim eşyası... Dünyada don, fanila ile
zıbın, mintan satarak köşeyi dönmüş ülke var mı?..
Şimdi Bangladeş, Pakistan, Hindistan, Çin bu işiya-
pıyor.
Ihracat tablosunda, Türk sanayiinin medan iftiha- •
n, Türkiye'ye döviz sağlayan ikinci en önemli ürün
'demir-çelik mamulleri'... Nedir bu demir-çelik ma-
mulleri denilen şey? Yurt dışından hurda demir top-
luyoruz. Bizeyetmeyen elektrikenerjisiyle bunlan eri-
tiyoruz. Çubuk haline getirip tekrar gemilere yükle-
yip dışanya satıyoruz. Bunun adı da sanayil. Bu sa-
nayi değil hamallık. Medeni ülkeler bu pis işi kendi-
leri yapmadıklanndan b'ızı kullanıyor. Biz de sanayi
ürünü yapıyoruz, ihraç ediyoruz diye seviniyoruz.
Türkiye'nin ihraç ettiğien önemli 15 madde liste-
sinden 10'uncu sırada kuru bakla 11 'inci sırada ku- •
ru üzüm var. Kuru bakla ile kuru üzüm üretim yapısı '•
içinde bu ağırlığı hâlâ koruyor ise demek ki bizim
üretim yapımızda bir bozukluk var. Tanmda kuru bak-
la, kuru üzüm satarak çağdaş ülkelerin pazanna mı
gireceğiz? Pamuk ipliği, tişört, bluejean, zıbın, fani-
la satarak AB ülkeleriyle aynı gelır düzeyine mi ula-
şacağız? Elektronık sanayiinde yılda beş defa tekno-
loji üreten ülkeler yanında hurda demır eriticisi ola-
rak pazar rekabetine mi gireceğiz?.."
•
Çarpıcı biryazı değil mi!..
Gerçekçi. yürekli, gözüpek bir yazı, ama, birden ay-
rımsadım ki bu yazı benim değil...
Yakimin?..
Ali Rıza Kardüz'ün Sabah'taki köşesinde birkaç .
gün önce çıkan yazısını dalgınlıkla eski yazılanmın "
arasına karıştırmışım. Olacak iş mi!.. Birden eski gün-
lere dalıp gittim, 1980'li yjllarda Türkiye dışa açılıyor;
12 Eylül faşizmi Turgırt Özal'ı getırmiş ülkenin başı-
nakondurmuş; "dışaaçılıyoruz"ve "ihracatpatlama-
sı" yapıyoruz; zamane Başbakanı çıkıp konuşuyor:
"- Ihracatımızın yüzde 857 sanayimalıdır!.."
Alkış, alkış kıyamet!.. Öylesine kendimizden geçmi-
şiz ki "hayali ihracat"\ bile savunuyor Özal:
"- Döviz geliyor ya, sen ona bakL."
O yıllarda, bu köşede, ihracatımızın yüzde 85'inin
gerçekten sanayi malı olamayacağını kaç kez yaz-
dık?..
Unuttum!..
Ama Ali Rıza Kardüz gibi değerli bır ekonomi yaza- •
nnin yazısını okurken düşündüm kı artık iş işten geç-.
ti, kendimizi aldata aldata 21 'inci yüzyılın eşiğine gel-.
dik; nal topluyoruz; Özal'ın V/zyo/i'uyla oluşan 'lıbo-
şizm' modelinin bizi getireceği yer burasıydı. Türkiye ,
"neoliberalizm"adına "liboşizm"] uygularken,Güney ,
Kore bizim dışladığımız 'ithal ikamesi' modeliyle kal-.j
kındı; bugün dünyayı şaşırtıyor.
Şimdi de 'özelleştirme'ye bel bağlamış görünüyo-1
ruz; ama, ne özelleştirme?.. )
Ozelleştirme değil, yağma!..
•
3'üncü binyıla 3 kala, Türkiye'nin başında bozuk
ekonomiden çok daha büyük bir dert var
Şeriatçılık!..
Ulkemizin büyük sermayesi, şeriatçılıktan ürküyor. '
Ne var ki Refahçı muhalefette kaldıkça sandıkta güç-'
lenecek, hükümette kaldıkça iktidara yerieşecek!..
Çünkü köktendinci tepkiyi besleyen güç, başarısız
ekonomide sosyal adaletsizliktir.
Aklımızı başımıza devşiremez miyiz?..
ÇAĞDAŞ YAYINLARI
İLHAN SELÇUK
İSKELE SANCAK
İİ.HAH SELÇUK
iskele sancak
300.000 TL (KDV dah!)
ÇAĞDAŞ YAYINLARI
ORHAN ERİNÇ
MEDYA İLE
POLÎTİKA