Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18MART1997SALI
10 DİZt
yolda bir katliaın
Dava sıkıyönetim
mahkemesindeAradanyıllargeçti. 1988yılının 16Martı'nda, 16Mart 1978'deyaralananlar, arkadaşlarınıyitirenler, yani o
günün öğrencileri bir araya geldiler. Neden, herkesin her şeyden umudunu kestiği günlerde duyulan
"sorumluluk"tu. Hem insana hem de tarihe karşı duyulan sorumluluk. Biliyorlardı, geçmiş aydınlatılmadıkça
geleceği ışık saçmazdı insanın. O tarihlerde öğrenciydiler, şimdi çoğu hukukçu... Oyılın 16 Martı 'nda birpanel
düzenlendi. Bir de çağrıda bulunuldu kamuoyuna, o günün tanıklarına seslendiler: "Gelin tarihi aydınlatahm..."
* yi de o tarihe kadar dava nasıl seyretti?
W kırnlerhakkında. TCK'nin kaçıncı
m maddelerinden dava açıldı? lstanbul
ğ CumhuriyetSavcılığı 1.12.1978 tarihinde
JL hazırladı iddianameyı. Bombayı attığı
saptanan Sıddık Polat'ın birden fazla kişiyi
öldürmek ve yaralamak, bomba ve ruhsatsız silah
taşırnak ve öğ'renim özgürlüğünü engellemek
suçlanndan TCK'nin 450/4 ve 264'5 maddelerine
göre cezalandınlması istendi. Mehmet Gül,
Kazım Ayaydın, Ahmet Hamdi Paksoy ve
Orhan Çakıroğlu ıçin istenen ceza ise 450/4-5.
65'3 ve 188. son maddelerini kapsıyordu. lstanbul
1. Ağır Ceza Mahkemesı iddianame hazırlandıktan
kırk altı gün sonra 15.1.1979'da görevsizlik karan
vererek davayı lstanbul Sıkıyönetim
Mahkemesi'ne aktardı. Mahkeme, 30 Mayıs
1980'de delil yetersizliği nedeniyle Sıddık Polat
dışındaki sanıklann beraatına karar verdi. Polat'ın
da bomba taşımak ve öğrenim özgürlüğünü
engellemek suçlanndan beraatı uygun görüldü
çünkü ceza başka maddedeydi. Birden fazla kişiyi
öldürmek ve yaralamak bır sonuçtu ama olayda
149. maddeden, yanı "Türkiye ahalisini birbiri
aleyhine silahlandırarak çatışmaya tes,vik"ten
hüküm kurulmalıydı. Polat'ın suçu ise bu eylemin
icrasını kolaylaştırmaktı. Bu yûzden on yıl hapis
cezasına çarptınldı. Polat'ın avukatı karan temyiz
etti. Askeri Yargıtay 3. Dairesi 5.12.1982'de,
delilleri yetersiz bularak hakkındaki hükmün
bozulmasına karar verdi. Sıkıyönetim Mahkemesi
ise karannda ısrarlıydı, on yıl ağır hapis cezası
yınelendi. Bu kez. Askeri Yargıtay Daireler Kurulu
bozdu hükmü. Artık yapılacak bir şey yoktu. Usul
gereği mahkeme bu karara uymak zonındaydı.
Polat. dört vılı aşkın bir cezaevi sürecinden sonra
"delil yetersizliği"nden beraat etti vel3 Şubat
1985'te karar kesinleşti...
Yeniden dava açılıyor...
Aradan yıllar geçti. 1988 yılının 16 Martı'nda, 16
Mart 1978'de yaralananlar, arkadaşlannı yitirenler,
yani o günün öğrencileri bir araya geldiler. Neden;
herkesin her şeyden umudunu kestiği günlerde
duyulan "sorumluluk''tu. Hem insana hem de
tarihe karşı duyulan sorumluluk. Biliyorlardı.
geçmiş aydınlatılmadıkça geleceği ışık saçmazdı
insanın. O tarihlerde öğrenciydiler, şimdi çoğu
hukukçu... O yılın 16 Martı'nda bir panel
düzenlendi. Bir de çağnda bulunuldu kamuoyuna,
o günün tanıklanna seslendiler, "Gelin tarihi
avdınlatalım..."
Dört yıl geçti aradan. Çağnyı kezlerce gûndeme
getirdiler. ama ses yoktu. 1992 yılında Isot Ailesi
çıkıp geldi, anlatacaklan vardı. Önce avukatlara
sonra Aktüel dergisine yaptıklan açıklamalarda,
mahkemede verdikleri ifadelerde, hiç çelişmediler,
birbırlerini yalanlayacak sözler söylemedılen
"Oğlumuz Zfilküf İsot 16 Mart'ın katiUerinden
birisidir."
Anne Sultan İsot. bir gün önceden yani 15
Mart'tan anlatmaya başladı olanlan. O sabah birisi
Mustafa Doğan, üç polis gelmişti Kanarya'daki
evlerine Doğan'ın ismi bu kadar netse, baba
Kurtulus. Isot'un arkadaşı olmasından. evlerine sık
sık bazen resmi giysili, bazen sivîl gelmesindendi.
O gün, "Biz haanz" demışlerdi Zülküf'e "Toplu
halde yapacağız. Arka kapıdan aülacak." Diğer
polıs. sanşın mavi gözlü olanı "Arka kapıdan
atmayaJırrT diye kanştı söze. Anne tsot'un
anlattıklanna göre, karşı çıkacak gibi oldu Zülküf,
16 Mart 1987 yılında öğrenciler 16 martta arkadaşlannın katledildfği yere karanfiHer bıraktı.
askere gidecek olmaktan söz etti. Ama
konuklannı uğurlarken "tamam" dedi.
Zülküf İsot belki korkudan, belki "kahramanlık"
sevdasından yaptıklannı ailesınden pek gizlemiyor
olmalıydı ki, kardeşi Mehmet Şakir tsot, onun
hem ETKO (Esir Türkler Kurtuluş Ordusu) üyesi
hem de Ülkü Ocaklan Unkapanı Şubesi ikinci
başkanı olduğunu biliyordu. 15 Mart günü evden
çıkan Zülküf ertesi akşam gece yansına doğru eve
döndü. Babası nerede olduğunu sordu, "tşim
vardı" dedı. 16 Mart'tan bir süre önce de Kars'a
gitmişti Zülküf İsot. Katliamdan birkaç gün önce
eve bir arkadaşı gelmiş, onunla görüştükten sonra
ablasına hemen fstanbul'a dönmesı gerektiğini
söylemiştı. Neden diye sormuştu, "Başbuğ
Türkeş'in emri. Çok acele gitmek zorundayım"
diye yanıtlamıştı. Katliamdan hemen sonra yine
Kars'a, ablası Remziye'nin yanına gitti. Bu kez
kıhk kıyafeti değişmişti ve yanında
küçümsenmeyecek mıktarda para vardı. Neler olup
bittiğıni sordu Remziye Akyol. "Vahşetti abla"
diye başladı söze, bombanın nasıl atıldığını, nasıl
ateş ettiklerini anlattı. Bir de yanında kimlerin
olduğunu, Mustafa Doğan'ı, Latif Aktı'yı, Sıddık
Polat'ı ve isimlerini ammsamadığı başkalannı...
Doğan ve Polat'ın baskısıyla bombayı bızzat
kendisinin attığını söyledi. Remziye Akyol, "Polis
yakalarsa..." diye uyardı kardeşıni. "Hayır" diye
karşılık verdi "Onlann çoğu da bizden. Hatta biz
bu eylemi yaparken bir polis minibüsünü
kullandık. Bomba ve silahlan polis minibüsüyle
taşıdık." Yine Aktüel dergisinde yer alan
açıklamalannda kardeşi Zülküf'ün bir başka
eylemini, bir başka cinayeti de anlatıyordu
Remziye Akyol. 1977 yılında olmalı, solcu bir
öğrenciyi bir mahzene götürüp işkence yapmıştı
Zülküf İsot ve arkadaşlan. Zülküf cop sokmuştu
ögrenciye ve öldürmüştu. Sonra bir arabayla
Bakırköy morgunun önüne götürmüş, kapıya
bırakmışlardı cesedi. Akyol, o günlerde
gazetelerde çıkan haberi, morgun önünde bir ceset
bulundugu haberini anımsatıyordu söylediklenni
doğrulayan... Işbirliği sadece polisle sınırlı değildi.
Abla Akyol'un anlattıklanna göre, bir de "albay"
vardı. Öyle kahvelerde Küllük'te, Platin'de
buluşmaya yanaşmayan bır albay. Sokakta çanta
değiştirme usulü, Zülküf'le arkadaşlanna para
sağlayan, tabanca ya da neyse istenen onu sağlayan
işte bu bir kokart üç yıldızlıydı.
KaUiamın soruşturması başladığında kurtuluş,u
askere gnmekte buldu Zülküf İsot. Ama bir süre
sonra kaçağa çıktı. O yılın temmuz ayında da
Elazığ Baskil'de bır kahvede şakağına sıkılan tek
kurşunla öldürüldü. Önce "solcular öldürdü"
denildi. Ama bütün izler "kankardeşim" diye
tanımladığı Latif Aktı'yı gösteriyordu.
Bundan sonrasını baba Kurtuluş İsot anlatacaktı.
Bir süre oğlunun peşinden gitmiş, onu Küllük'ten
daha doğrusu sağa sola borçlanıp sonra bu borçlan
kendisine ödettirmesinden kurtarmaya çalışmıştı.
Kahvede. arkadaşlannın ortasmda konuşmuştu
oğluyla. Dışanya çıktığında arkasından yetişen
Zülküf "Şu sokağa girelim" demiş, sokağa
girdiklerinde de babasına silah çekmişti.
Bununla da kalmamış yoluna devam eden Kurtuluş
Isot'un arkasından taş atmıştı. Baba İsot, oğlunun
Latif tarafından öldürüldügünden emindi. Bir
fotoğrafını ele geçirip dağıttı ve yakalanmasını
sağladı. "Bir kazaydı" dıyecekti Latif Aktı.
Yine de tutuklanacak ve "hedefte hata sonucu"
adam öldürmek suçundan yirmi yıl hapis cezasına
çarptınlacaktı.
Yarın: Cumhuriyet Savcılığı
sonışturma başlattı
ŞcıldvIsot:Abim JstanbnVıın Çctdı'sıyclı
Z
ülküf İsot ismi, ailesi tarafından "16
Mart katliamında bombayı atan oğlu-
rnuzdu" denilerek gündeme getirildi.
Katliamdan dört ay sonra Baskil'de bir
kahvede öldürüldü Zülküf İsot. Katili,
kan kardeşim dediği Latif Aktı'ydı. Cinayeti "kazay-
dı" diye tanımlayan Aktı sekiz yıl cezaevinde yatuk-
tan sonra salıverildi.
Kardeşi Mehmet Şakir İsot sorulanmızı şöyle ya-
nıtladı:
-Onca yıl sonra neden ortaya çıkıp ağabeyinizin
16 Mart katliamına karıştığını açıkladınız?
Binncisi, benim sol tandanslı olmamdı. tkincisi,
konuya duyduğum tepki, yani insanlar birtakım slo-
ganlarla kandınlıyor, kullanılıyor. işlerine gelmedik-
•len noktada da öldürülüyor. Bir de 1986 yılında, üni-
versitede öğrenciyken 16 Mart'ı kınama eylemine ka-
tıldım Ürada atılan "Katliamın hesabını soracağız"
sloganı bana pek anlamlı gelmedi.
-Anlamlı olan neydi?
Ben. kamuoyunun gündemine getirmek istiyordum.
Fakat nedense arkadaşlar buna pek yanaşmadblar.
-Arkadaşlannız Zülküf İsot'un kardeşi olduğu-
nuzu biliyorlar mıjdı?
Öğrenci demeği faaliyetleriyle ılgili olduğurn için
arkadaşlanma anlatmakta bir sakınca görmedim.
-Bir tepkileri olmadı mı?
Ben de bir solcuydum, bu yüzden bİT tepki alma-
dım.
-Olanlan açıklama karannıza üç neden göster-
diniz, bunlar yeterli miydi?
Agabeyim öldürüldükten sonrabizim aileparçalan-
dı. herkes bir tarafa dağıldı. Varlığı çimentoydu. Bu
parçalanmanın acısını duydum ben, öznel bir acıydı
bu
-Tepkiniz ağabeyinize mi yöneldi?
Hayır. ben bu ülkenin bir vatandaşıyım ve bu ülke-
yi bir çöplük olarak görüyorum. Bir şeyler oluyor ve
kimseye hesap vermek zorunda değiller. Susurluk'la
gündeme gelen olaylara bakm. lyiye gittiğine ilişkin
bır haber bile yok.
-16 Mart kattiamı olduğunda siz kaç yaşınızday-
dınız?
14.
-Olup bitenin farkında mıydınız?
Evet. Rahatsızlık duyuyordum. Gerçekten iyi niyet-
li bır insandı. Hiçbir zaman iyi bir faşist olmadı. Ül-
kücü hareketin içinde yer almasının tek nedeni vardı
bence Fevzi Çakmak'ın akrabamız olması.
-Nasıl bir akrabalık bu?
Uzaktan da olsa, baba tarafimızdan akrabaydı.
-Abinizle ilişkileriniz nasıldı?
Babam davranışlannı onaylamadığı ıçin o yokken
gelirdi eve.
-Sizden ayn mı yaşıyordu yani?
Evet, çoğü zaman Platin'de, KüUük'teydi. Bir de
Artvin Öğrenci Yurdu'nda.
-Siz de gittiniz mi oralara?
Kahvelere gıttım. Yurda da.
-Oradaki davranışlan nasıldı?
Kahveye girdiğı zaman ondan yaşlılar bile ayağa
kalkıyordu. Ferhat Tüysüz, Veli Can Oduncu gibi
insanlan tokatlayarak kovuyordu.
-Bunlan siz mi gördünüz, kendisi mi anlattı?
Başkalanndan duydum. Talimatlar verirdi, şunlar
bunlar girmeyecek diye...
-Yurtta?
Yurda gittiğimde altı kişilik bir koguşta buldum
ağabeyımi. Konuştuk. Agabeyim bır dolabı actı, için-
den silah aldı.
-Sürekli silahla mı dolaşıyordu?
Evet. Bırkaç kez de tahrip kalıbı olduğunu söyle-
diği ilaç tüpleri büyüklügünde bakır kaplı, ucunda ba-
kır tel bulunan objeler gördüm.
-15 Mart'ta evinizde yapılan konuşmalan hatır-
lıyor musunuz?
Beni arkaya bahçeye gönderdiler, sonra annemden
öğrendim ama arabayı gördüm.
-Resmi polis aracı mıydı?
Hayır, sivildi.
-Öldürüldfiğfinü nasıl öğrendiniz?
Ablama telgraf geldi. Biz de Baskil'e gittik ama gö-
mülmüştü.
-Sizce kaza mıydı ölümü?
Hayır. eğer yaşasaydı, birilerinin başı fena halde ya-
nacaktı.
-Kimlerin?
Kontrgerillanın, MHP'yle ilgili birtakım isimlerin
olabilir.
-Baskil'de ne işi \ardı ağabeyinizin?
Olaydan sonra hemen askere gıtti ama kaçtı. Bura-
sı da ilginç, aylarca kaçak olmasınarağmenkimse bi-
ze "Bu oğlan nerede" diye sormadı.
Ortaokulu dışandan bitirme sınavlanna hazırlanı-
yormuş... Üzerinde sahte bir kimlik var, Tunceli'den
alınmış, Battal isminde... Bu çok ilginç. Sanıyorum
ağabeyimin görebildiğimizin üzerinde ilişkileri var-
dı. Bu gladyoyla doğrudan ilişkili olabilir diye düşü-
nüyorum.
-Baskil'e gittiğinizde ona ait bir şeyler buldunuz
mu?
Dayımın evınde bır sobanm ıçınde yakılmıştı on-
dan kalanlar. Fotoğraflar vardı ama artık pek bır şey
seçilemiyordu. Yalnız, telefon defterinde silah alımıy-
la ilgili olarak beş bin liranın teslün alındığı yazıyor-
du.
-MHP'yle organik bağını gösteren bir belge yok
muydu?
Bir belge vardı o da Eminönü ilçe teşkilatından ve-
rilmişti. Sanınm 1977 seçimlerinde sandıkta görev
verildigini yazıyordu.
-Altındaki imza...
tsmini anımsamadığım bir bayan avukata aitti.
-Fotoğraflar...
Alparslan Türkeş'le Beyazıt Camii'nde cuma na-
mazı sırasmda çekilmiş fotoğraflar vardı. Koruma
olarak görev yapıyordu...
-Abinizin katliamdan sonra anlatükları var. Siz-
ce korktu mu, pişman mı oldu?
Öyle bir şekilde kullanıldıki bu insanlar yapükla-
nndan korktular, başlanna bir şey geleceğinden de-
ğil. Eğer agabeyim yaşıyorolsaydı Ankara'da Abdul-
lah Çatlı neydiyse lstanbul'da o olacaktı.
-Katliama katüan polis Mustafa Doğan'la bağı-
nız nedir?
Babası babamm arkadaşıydı. Adana'dan tanınz on-
lan, evlerimiz birbirine iki yüz metre uzaklıktaydı.
Ağabeyimle nasıl karşılaştılar, hiç bilmiyorum...
-Katliamdan sonra gördünüz mü Doğan'ı?
Hayır.
-Açıklamalannızdan sonra tehdit aldınız mı?
llk yaymdan sonra sessiz telefonlarla, kimlik sap-
tamaya yönelik sorularla karşılaştık. Eve iki kişi gel-
di, Bakırköy'den emlakçi olduklannı söylediler. Oy-
sa evimiz Devlet Hava Meydanlan'na aıt bir lojman-
dı. Başka bır şey olmadı ama ben bir saldınya uğra-
dım 1995'te.
-Saldırganlar kimlerdi?
Mehmet Şakir Isot Tepki almadım.
Ünıversiteleri ilk ülkücü saldm benimle açıldı. Ede-
biyat Fakültesi'nin önünde otobüsün altına itmeye ça-
lıştılar beni.
-Sizce ismen seçilmiş kişi miydiniz?
Evet. Okulda tanımadığım iki kişi vardı o gün ve
beni izlediler.
-Ağabeyinizin anlattığv olaylarda adı geçenlerle
ya da evinize gelen arkadaşlanyla bugün Susur-
Ink'ta ortaya çıkan isimlcr arasında bir bağlanb
var mı?
Kazadan sonra Abdullah Çath'nın fotoğrafı sık sık
göstenldi televizyonda. Annem, Çatlı'yı da ağabe-
yimle birlikte gördüğünü sanıyor. Annemi tanınm,
doğrudur...
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Ali Yüce'nin Şiirteri!
Izmir'den anlatacaklanm var; öncelikle Izmir, babamm
gençliğinde çok sevdiği bir kent. Kurtuluş Savaşı'nda, or-
du Izmir'e girince, -girenler arasında babam da var- ba-
bam Izrnir'i çok sever. Daha önceleri de, meyankökü kaz-
mak için Aydın-Milas yöresine çok gelip gitmiş, paranın
tadıni buralarda almıştır.
Izmir'de, tertıis edilince Konya'ya, Hadim'e dönmek is-
temez, Izmir'lefde kalmak ister. Bir iş bile tutar buralarda,
manifaturacılığa başlar, ryı mi?
Hadim'ın Hocalar Köyü'nde anamla agabeyim onu
bekler dururlar. Köye dönünce de bir daha gelemez Iz-
mir'iere. Anam bir türtü gelmek istemez. Kadın içgüdüsü,
sezgisi kuşkuludur. Babamm buralarda bır sevdiği olaca-
ğını mı ne düşünür? Vardır da...
- Yakına değin mektuplan gelirdi, ben bilmez miyim?
Babam:
- Ge/, Izmir'e gidelim, orada yaşam bambaşka; çocuk-
lar okur, çok para kazanınz! dese de boşuna:
- Gitmem, ben bu dağlan bekleyeoeğim! der, başkaşey
demez. Babamm degil, anamın sözü geçer...
• • •
Ali Yüce'nin "Sevgım Seryetimdir" kitabını Izmir'de
yazmayı, biri<aç satırta sözünü etmeyi düşünmüştüm. Er-
cüment Behzât Lav'ın dörtlüğünü -güncel- diye öne al-
dım. Şöyle diyor Ercüment Behzat:
"Şeriaf gene pusuda I Gidişat netameli I Çarşafı ata-
madıkgitti/ Milletgene sakalh cüppeii" (llhami Soysal'ın
"Tünk Şiiri Anfo/p//s/"nden.)
Ali Yüce, 2 Temmuz 1993'te, eşi Nimet Hanım'la bir-
likte, Srvas'ta Madımak Oteli'nde yanmaktan kurtuldu.
Günlerce, hatta aylarca ağzını btçak açmadı. Sıvas şiirint
-sanıyorum- 1994'te yazdı. Şiir, "Yunus Dervişimiz Bizim
I Suç Ortağımız Pir Suttan" başlığını taşır, Ali Yüce, şiire
geçerken "Sıvas'ta yakılarak öldürûlen 37 güzel canın
antsına saygıyla" der.
İki bine yedi kala 12 Temmuz 1993te I Sıvas'ta Ma-
dımak Oteli'ne! Tann benzin yağdırdı gökten I Zebaniler
ateşledi I Yanmaya başladı otel I Içındekı kafirierte birlik-
te
Ikibine yedi kala I Çıktı mağarasından I Eski çağlı bir
kiklopO) I Kükredi kirii sesiyie I Ağzı bûyûk yûreği kûçûk
I dili uzun bir kiklop
Verdi fetvasını kiklop I Sakın söndürmeyin dedi I Yan-
gın değıl bu gördüğünüz I Tann'nm gazabıdır kafiriere I
Halkımın öfkesidir dedi I Sırtına bıne bine I Kanını eme
eme halkın I Demokrat oldu kiklop
Şişirdı avurtlannı I Körüklediyangını kiklop I Yaktı otuz •
yedi körpe canı 1 Dünyanın gözü önünde I Aikışiadı ilkel-
liği barbarlığı I Dini sömüre sömüre I Dınokrat oldu kik-
lop
Yedi ipte birden oynar kiklop I Seriat alır laiklik satarl
Hacca gider kafir parasıy/a / Hem Tann'yr hem Muham-
med'i kandınr / Muska yazdmr özel uçağına I Ne kendisi
ne uçağı inantr I Anıtkabre çıkar her bayram I Altın ka-
lemle defter imzalar I Bekçılik yapar devrimlere I Yalan
aynasında süs/en/r / Asker tekmesiyle I Yobaz dışkısryla
beslenir
Ikibinin eşiğjnde I Türkiye denen bır ülkede I Insan in-
sanı benzin dökûpyaktı I Tanığım ol çağdaş uygariıkI Ka- •
fa gûzelliği us güzetlıgı I Yunus Emre konuğum ol I Ge/
gör bizi aşk neyledi I Alo safsata! Sen çık aradan
Sevgilerdivanında I Yunus dervişimizbizim / Hacı Bek-'
taş yargıcımız I Suç ortağımız Pır Sultan I Ne bûyûk di-
van bu böyleI Herkese açık dururkapısı I Güze dunjrhoş
durur I Evreni içine koysam I Gene bir yanı boş dunır I;
Alo Molla Kasım! Hızır Paşa I Siz çıkın aradan" (Sıvas, 2 •
Temmuz 1993) (1 - Mitotojıde bır dev.)
Ali Yüce'nin şiirterini herokuyuşta heyecanlanınrn. Ben- [
zeşen yönlerimiz çok. İRimiz de gülmeceyi, güldürürkenj
ağlamayı bıliyoruz. O, *öksüz Yamalığı-Köy Enstitûleri" •
kitabımı çok sevdiğini söyledi. '.
Ali Yüce'nin "Sevgim Servetimdir" şiiri de şöyle: (Aynı!
adı taşıyan yapıt, Bilgi Yayınevi'nden çıktı).
"Bindim Mikelanj uçağına I Ekmeğime sürdüm gökyü- •
nüzü / Akdeniz'i bardağıma doldurdum I Kafayı çektim'
sonra / Giydinp kuşattım güzel Türkçemi I Saçlannı tara-;
dım ördûm I Koluma taktım şiirterimi I Palermo'ya gez- \
meye götürdüm '<
En acı gurbetin I Dılgurbeti olduğunu I Palermo'ya inin-1
ce anladım I Kimseler görmüyordu! Burkulmuş yüreği-',
min I Dilim dilim olduğunu I Kimseler bilmiyordu I Sa-;
şımda bir karasevda I Ağzsmda acılardan I Tutulmuş bir ı
dilim olduğunu •
Ben bu yaşıma getdim I Böyle büyûk bir düğün I Böy-,
te güzel gelin görmedim I Saçlan savrulurken havada I \
Çözülürken büyûlü düğmeleri I Kanatlanıp uçuyor göğ- j
sûnde I Aşk ve banş güvercinleri I Insan insanı öldürme-
sin artık 1 Köroğlu dağa çıkmasın I Yanmasın Kerem ile
Aslı
Çağırdım bütün güzelleri I Palermo'da top/adım / Kır-
dım attırn bütün tüfekleri I Bütün canlılaria banş imzala-
dım I Kimse kimseyi vurmasın artık I Van Gogh kendi ku-
lağını kesmesin I Fırçasını yakmasın Picasso
Indim Mikelanj uçağından I Şiirimin toprağına ayak
bastım I Toprak mutlu ben mutlu I Züğürt görünmeme ı
bakmayın siz I Ben aslında dünyanın I Büyük zenginle-1
rinden bınyim I Biraz Remzı Inanç 'ım ben I Biraz Musta-1
fa Ekmekçi'ym / Gülmektir güldürmektirI Sevmektiren t
büyük servetim. "(10 Eylül 1994) J
•••
Izmır Kitap Şenliği'nde, emekli Yargıç Muammer Yıl-«
mazoğlu, 12 Mart 1997 günü bir bekjeyi getirdı. Kitabı,
1957'lerde Ankara'da Kocabeyoğlu Pasajfnın arnndaki
eski bır kitapçıda bulmuştu. Orhan Veli, "Karşı" krtabına,
el yazjsryla şunlan yazmışt:
"Bu kitabı kendisine ithaf etmekle şeref duyduğum
Bülbûn Hanım hayatında ilk defa kitaba para verfyormuş.
Ben de böyle bir okuyucuya ilk defa kitap imzalıyorum.
Inşallah bu fevkalade hadise ıkimizin de talihini değiştirir.
O, kitap okumaya başlar, ben de şiırden vazgeçerim. Bu
hal belki de dünyanın setemefj namına, hayırtı bir iştir.
Ankara 12.XI. 1949 Orhan Veli.'
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDAN SAĞA:
1/ Sınır sistemi has-
talıklanyla ugraşan
tıp dah. 2/ Faız...
Madenci ocaği. 3/
Zaman, çağ... Keçi o
kılından hayvan cu-
lu, yem torbası gibi
şeyler dokuyan
kimse. 4/ İnsanı ıs- 5
tenmeyen seçenek-
lerden birini izleme-
ye zorlayan sorun...
Bircetveltürû.5/Y-
ol yapımmda kulla- °
njlanbirmakine. 6/ g
Anadolu halklannın
eneskianatannçası.. Lütes-
yum elementinin simgesi...
Hişkın, değgra. 7/ GenelHk-
le hamurunda yumurta bulu- 2
nan, özel biçım verilmiş çu- 3
buk. 8/ Düşûncesızce her işe
atılan... Bağışlama. 9/ Kalın
kabuklu ve çekirdekli bir
portakal cinsı... Baslangıçta g
yer alan.
YUKARIDAN AŞAĞI- '
YA: 1/ Tûmden çıplak ola- 8
rakaçık havadayaşamayı sa- g
vunanöğreti...Birzamanbi- '
rimi. II Başıboş gezen hayvan sürüsû... Gümüşün simgesi. 3/
Kum falı... Sergen. 4/ Kemıklenn yuvariak ucu... Vladimir
Nabokov'un tanınmış bır romanı. 5/ Yunan mitolojısinde, ba-
kışlanyla msanlan taşa çevıren ve yılan şeklmde saçlan olan ka-
dın. 61 Afrika'da yetişen ve parlakkerestesı mobılyacılıkta kul-
lanılan bır ağaç... Kayak. 7/ Lifleri ip ve çuval yapımında lcul-
lanılan bir bitki... Cezayır'de doğan ve Arap müziğiyle rock,
punk, reggae'nın kanşımı olan müzık türü. 8/ Gelir... Gözü ka-
palı ınanılandüşünce; dogma. 9/ Bankacılıktaeldebulunarr^ara.