Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 1997 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Taksim Parkı'na Cami!
Prof. Dr. YÜKSEL ÖZTÂN Ankanı Üni. Ziraat Fak. Peyzaj
Mimarlığı Bölümü Öğr. Üyesi
Y
irmincı yüzyılın gelecek
vüzyıla devredeceğı en
önemlı dınamik olgulardan
biri de canlı-cansız eleman-
lar ıie çeşitli konulardakı
kullanımlar ve elde edılen
ürünlerdeki'sayısal artışlar olacaktır. Örne-
ğin. bunlararasında:Nüfusartışı(dünyanü-
fusu l99l'de5.9milyar.2020yıhnda8mil-
yar); konulannın çeşitliliği gıderek artan en-
düstnyel yerleşmelen araç trafıği ve oto-
parklardakı voğunlaşmalar; çeşitli kullanım-
İar. yapılar veyerleşmeler ile ulaşım, dola-
şım aglan vb gıbi olgular sayılabılir.
Bu olgular sonucunda, \ apı aralannda ka-
lan ve gerçek yaşam ortamlanmız olan di-
key ve yatay mekânlar. başka bir anlatımla
m2 ve m3 ölçülü boşjuklar gıderek azal-
makta ve daralmaktadır. Bu durumun gele-
cek yuzvıhn en buyük sorunlanndan bin
olacağı kuşkusuzdur. Bu nedenle, kentleri-
mızde her nasılsa kalabilmış açıklıklann,
boşluklann ve serbest alanlann gelecek vüz-
yıla devredilecek en değerlı kalıtlar ve kay-
naklar olacağı düşünülmelidır. Yerleşme
alanlanmızdaki boşluklann ve açık alanla-
nn konanması v e yeni olanaklaruı yaratılma-
S!, ülke yönetıcılennın, plancılannın ve top-
lumurv 21 yuzyıl içın en önemlı görevlen
arasında olmalıdır
Batı ülkelerinde birçok konulann geçen
yÜ7yılda, hatta daha önceki dönemlerde ele
alındığını; bu konulara ilişkin uygulamala-
nn ve bazı kurallann günümüzde de geçer-
lı olduğunu ve etkmliğini gıpta ile izlıyoruz.
Örneğin, Londra merkezınde 17. yüzyılda
kralıvet beyannamesıyle topluma açılan
Hyde Park; geçen yüzyılın ikinci yansmda
Nevv York'un en yoğun yerleşme alanı olan
Manhattan adası ortasında uygulanan Cent-
ral Park; yine geçen yüzyılda düzenlenen
Londra merkezindeki Trafalgar Alanı ile bir
ortaçağ kenti olan Viyana'nın orta kesimi-
ni çevreleyen yeşile dayah Ring sıstemi gü-
nümüzde de ışlevseldirler, tirizlikle korun-
maktadırlar. Bu örneklerin günümüzde ve
gelecekteki işlevleriyle hangi yapısal kulla-
nışlar boy ölçüşebilir? Buna karşın, kentle-
rimizdeyaşamımızı sürdürdüğümüzdış me-
kânlann acaba kaç yıllık bir geçmişi ve ge-
leneği vardır? Mevcut olanlann geleceği ne
kadar süreyle güvence altındadır? Ne yazık
ki ölçüsü, konumu, işlevi. etkinlıği kesinleş-
miş alanlar ve yapılar ile kotlan artık değiş-
mez olan yol, kaldınm, basamak ve yapı gi-
rişlenni belirten kesin imar planlannın öz-
lemi içındeyiz. Özet olarak belirtmek gere-
kirse, binlerce yıllık bir geçmişi olan Ana-
dolu uygarlığı potasında oluşan kentlerimiz
için hâlâ arayışlar içindeyiz.
Yazımızın buraya kadar olan kısmınm
içenği. tstanbul'un kent kültüründe sembo-
lık birodak noktası durumuna getirilmek is-
tenen Taksim Alanı'nda camı yapma proje-
si ya da ülke gündeminde yer alması özel-
likle örgütlenen siyasal bir eylemler senar-
yosuyla ilgilıdir. Çünkü, ramazan mesaisi,
türban, hac, kurban derisi gibi ıdeolojik tar-
tışma konulan dizısınde "Taksiın'e veÇan-
kaya'ya cami" konulannın yer almayışı bu
senaryonun bütün olarak algılanmasında bir
zaafkuşkusuyaratabılirdi. tstanbul'un ikin-
ci kez fethi (!) için bugünlerde hangı konu,
Taksim camisinden daha etkili ve kalıcı ola-
bilır, kentın her tarafından algılanabilir? İs-
tanbul'un en yüksek konumda olan ve her
nasılsa bugüne kadar yeşıl olan olarak de-
ğerlendirilmek suretiyle korunabilmiş "Tak-
sim ParkTndan başka hangi yer bu amaç
için uygun olabilir? Bu konuda kişisel gö-
rüşlerimi mesleksel ve bilimsel açılardan
özet olarak belirtmek istiyorum.
• 1937 yılında ünlü Fransız şehirciük uz-
manı Henri Prost tarafından Taksim Alanı
Taksim Gezisı ve 2 nolu park, bir bütün ola-
rak îstanbul Kentı'nin en yoğun ve işlek bir
yerleşım alanında, kentin çok yönlü işlevle-
rini yerine getırmek için planlanmış ve uy-
gulanmıştır. tstanbul'da benzer işlevsellikte
ikinci bir ömek göstermek sanıyorum ola-
naklı değıldir. Taksim Meydanı ve parkı, Is-
tıklâl Caddesi, Tarlabaşı Caddesi. Cumhu-
riyet Caddesi. Gümüşsuyu Caddesi ile Sıra-
selviler Caddesi gıbi çok yoğun yaya ve araç
trafiğinin toplandığı ve dağildığı, adeta İs-
tanbul kentinin toplar ve atar damarlanrun
merkezi olan bir kalbidir. Bu nedenle, böy-
le bir alanda büyük bir caminin ya da başka
bir yapınm yer alması bu yoğunluğu belirli
saat ve günlerde çözümü olanaksız bir du-
nıma getirmeyecek midir?
• Kimi siyasal yetkeler (otoriteler), din-
sel gercksinimleri gıdermenin anayasal gö-
rev olduğunu sık sık vurgulamaİctadırlar.
Ancak içinde yaşanabilir bir çevre yaratrna-
nm devletin sonımluluğu içinde olduğuna
da aynı anayasada yer verilmiştir. Aynca
İmar Yasası ve yönetmelikler bu sonımlu-
luğu daha aynntılı ve güçlü biçimde güven-
ce altına almıştır. lstanbul'da inanılmaz ar-
tış gösteren insan ve yapı yoğunluğu karşı-
sında kent içindeki boşluklara ve yeşil alan-
lara mı yoksa camiye mi gereksinme vardır?
Îstanbul Büyükşehir Beledıyesi'nin birtnl-
yonluk ağaç dışalımından (ithalinden) önce,
bu kentin yeşil alanlannın sorumlusu olarak
Taksim Parkı'na. daha doğrusu maiına sa-
hipçıkması veemanetehıyanetetnıeınesige-
rekmezmi?
• Ülkeler, kaybolan kimliklerinı yenıden
bulmaya uğraşmakta, var olan kimliklenne
yeni yorumlar getirmekte va da zayıflayan
kimliklerinı güçlendırmeye çalışmaktadır.
Bu arayışlar yalnızca siyasal bir eylem ol-
mayıp, kültürel bir eylemdir.
Kültürel kımliğin somut olarak yansıdığı
platformlar; kentlerdir (şehirler). Bu neden-
le, söz konusu kimlik, bir bakıma kent kım-
liğidir. Bunuyaratan öğelerden etkın olan bi-
ri ya da biıkaçı kentin belleğinı yaratır. Baş-
ka bir anlatımla, kentlenn yaşam mekânla-
nna dördüncü boyut olan "zaman boyıı-
tu*nu veren "tarihsel çevre"lerdir Tarihsel
çevrelerde yaşayan kişiler, nereden geldiği-
ni ve nereye gittiğini kestirebilirler.
Taksim Alanı ve parkı alanı, II. Beyazrt
(1481-1512) zamanında inşa edılen ve Os-
manlı dönemi şehircilik hızmetlerini belge-
leyen so maksemi binası; onu takiben Îstan-
bul kozmopolizmı, batıya açılan kapısı ve
modemleşmeyitemsil eden Pera'sı; cumhu-
riyet döneminin kültür ve eğlence amaçlı
yapılan ile bir bütün olarak Istanburun ve
hatta Türkiye'nin siyasal ve kültürel bir sim-
gesidir. Yanlışıyla, doğrusuyla akılcı (rasyo-
nel) mantığm biçimlendirdiği bır düzenle-
meyi (organizasyonu) temsil eder. Oysa, ls-
tanbul'un günümüze kadar gelebılmış pey-
zajmı unutulmaz ızdüşümüyle (siluetiyle)
örnekleyen "tarihsd yanmada"sı ise Os-
manlı döneminin simgesidir. tstanbul'un sı-
hirli özgünlüğü, çarpıcılığı ve eşsiz izdişüm-
leri bu gibi kontrastlardan oluşmuyor mu?
Şimdi, Mimar Sinanın o görkemli Süle>-
maniye ve Selimiye camilerini zoraki ve çır-
kin bıçımde taklit eden. zaman boyutunu
vadsıyan bir yapıyı Taksim'e sıkıştırmak
gülünç ve çağdışı bir davranış olmayacak
mıdır? Taksim Parkı ve alanının bulunduğu
bir alana camı yerleşiminın sakıncalanna
.birçok eklemeler yapmak olanaklıdır. Bura-
da özellikle bir hususu belirtmek ve vurgu-
lamak istiyorum. Taksim'e bir camı yenne.
başka bır yapı-örneğin, otel. işhanı. alışve-
riş merkezi vb gibi - önerisi gündeme getı-
rilmiş olunsaydı-, bu yazınm içeriği yine ay-
nı olacaktı. Omeğın, Taksim Parkı altında-
ki dükkânlann tahlıyesi için belediyenin gı-
rişimi, park lehine bır düşünce ürünü ıse bu
davranışı bütün içtenlikle alkışlamak istenz.
Bilimsel ve mesleksel açıdan mantık ve sağ-
duyuya dayalı bir düşünce. buraya herhan-
gi bır yapısal kullanımı önermemelıdir. De-
ğerli bilim adamı Sayın Prof. Dr. DoğanKu-
banın kısa bir süre önce yayımlanan maka-
lesinde bu konuda ne anlamlı bir uyanya
yer verilmiştır- "Ciddi bir mimar buraya -
Taksim'e - cami yapmaz. Bilgili bir konıma
kurulu uzmanı. burası için cami izni \ermez.
Namuslu bir şehirci buraya bir cami öner-
mez. İstanbul'un tarihini bilen birisi burada
camidüşlemez." Taksim camısinin bir manç
konusu ve duygusal açıdan toplum isteği
olarak gündeme getirilmesı bilimsel değil-
dir, yanıltıcıdır. Eğer. topluma ilişkin yaygın
ve önemli konular sübjektif ve çağdışı yar-
gılarla çözümlenecek ise yasa ve yönetme-
liklere, bunlarla ilgılı sorumlu kişi ve kuru-
luşlara ne gerek var? Yazımı, Türk toplumu-
nun önden ve Islam öndennin sözleriyle bı-
tırmek istiyorum. Birincısi. AtatünVün "Ha-
vattaen hakiki mürşit üimdir"; ikıncısi. Pey-
gamberimize ait "İslam akıl dinidir. aklı (A-
mayanın dini de voktur" özdeyişlen.
ARADABIR
EROL BİLBİLİK
Uğur Mumcu'nun
Araştırmaları
Uğur Mumcu hayatı boyunca demokratik ve la-
ik bir Türkiye yaratmak için olağanüstü bir çaba
içinde olmuştur. Ülkenın bu yöndekı gelişimini en-
gelleyen terör. silah kaçakçılığı, uyuşturucu ticare-
ti, mafya, tarıkatlar, kirlı para, kirli siyaset, Rabıta,
işkence, kontrgerilla, MİT, 12 Mart, 12 Eylül darbe-
leri, Papa suikastı, ipekçi cinayetı, faşizm, Güney-
doğu ve PKK gıbi soaınlann içyüzünü ortaya çıkar-
mak için gece gündüz demeden araştırmalarını
sürdürmüştür. Uğur Mumcu son çalışmalarında
özellikle PKK'yi ameliyat masasınayatırmışveAb-
dullah Öcalan'ın kuşkulu geçmişinin perdelerini
aralamaya öncelik vermişti. Bu karanlık ilişkileryu-
mağı içinde Abdullah Öcalan'ın o dönemlerin MtT'i
ile ilişkilerı konusunda elde ettiği bilgilerden yolaçı-
karak 12 Mart döneminde Abdullah Öcalan'ı yar-
gılayan Askeri Savcı Baki Tuğ'un Abdutlah Öca-
laıi'ı MİT aracıfıgı ile salıvermesini belgelemenin
birçok sorunu büyük ölçüde aydınlatacağı sonu-
cuna varmıştı.
Uğur Mumcu, bu konuda bilgi sahibi olduğunu
saptadığı kilit kişilerle devamlı temas olanağı ara-
mış ve bu yolla bilgi, duyum ve kanaatlerini belge-
lemeye hız vermiştir. Uğur Mumcu'nun saptadığı
kişiler arasında en önemlilerinden birisinin de eski
MİT Müsteşan Fuat Doğu olduğuna kuşku yoktur.
Nitekim, yanılmıyorsam 1987 yılı baharında yaptı-
ğımız telefon görüşmesinde Uğur Mumcu, Fuat
Doğu ile birkaç kez buluşarak bazı önemli konula-
rı görüştüğünü, görüşmelere devam etmek istedi-
ğini. bu görüşmelerden özellikle MİT, 12 Mart ve
benzerı konularda çok önemli bilgiler edindiğini,
bununla beraberbazı krftik bilgilere ulaşmaktazor-
luk çektiğıni, bu zorluğun da Fuat Doğu'nun anıla-
rını yazmakta olmasını neden göstererek bazı ger-
çeklerin kendı anılarının
yayımlanması ile ortaya
çıkması isteğinden kay-
naklandığını, buna karşın
edindığı bilgilerin Türki-
ye'yi sarsacak nitelikte ol-
duğunu ifade etmiştir. Bu
görüşmelerde Fuat Do-
ğu'nun sıcak ve samımi
davrandığını sözlerine ek-
lemeyi de unutmamıştı.
Uğur Mumcu'nun Abdul-
lah Öcalan'ın MİT ile ilişki-
leri yanında başka odak-
laria ilişkileri konusunda da
Fuat Doğu'dan bazı
önemli bilgilere ulaştığını
kabul edebiliriz. Fuat Doğu
ile Uğur Mumcu arasında-
ki bu görüşmelerin çok
önemli olduğuna şüphe
yoktur.
Söz konusu telefon gö-
rüşmesinin yapıldığı 1987
yılından Uğur Mumcu'nun
öldürüldüğü 1993 yılına
kadar geçen altı ve ölü-
münden bu yana geçen
dört yıl olmak üzere top-
lam on yıllık sürede Fuat
Doğu'nun anılarını yayım-
lama olanağı bulamadığı
anlaşılmaktadır.
Oysa Uğur Mumcu gibi
seçkin bir düşün ve yazın
önderinin ölümündeki giz
perdesinin aralanması,
Abdullah Öcalan'ın MİT ile
ilişkilerı ve benzen önemlı
bilgi ve bulguların ortaya
çıkarılması bakımından
söz konusu anıların yayım-
lanması önem taşımakta-
dır. Fuat Doğu'nun bu öne-
mi göz önünde bulundu-
rarak anılarını bır an önce
yayımlamasını, anılarının
içinde Uğur Mumcu ile
yaptığı görüşmelerin aynn-
tılı bir şekilde yer almasını,
anıların yayımlanması za-
man alacaksa o zaman
gereklı göreceği bilgıleri
aktararak Susurluk Araş-
tırma Komisyonu çalışma-
lanna katkıda bulunmasını
dilıyoruz.
Canlının Kopyalanması Nedir?
Doç. Dr. ŞÜKRAN ŞAHİN Immünoloji Öğretim Üyesi '-
son günlerin en
çok konuşulan
konusu, kuşku-
suz gen kopyala-
masıdır. Genetik
materyalin bir
hücreden öbürune nakli, 1975
yılında ilk kez Köhler ve
Müstein tarafından gerçekleş-
tirilmiş ve o tarihten itibaren
koplama işlemi başlamtştır.
Hücrelerin etrafını çevrele-
yen hücre zan. belirli koşul-
İarda birbıri ile bırleşme özel-
liğine sahıptir. Bu çalışmalar-
da, bır kimyasal madde (poli-
etilen glikol) hücrelerin bu-
lunduğu ortama, kısa bir süre
için eklenilmekte ve bu sıra-
da iki hücrenin zarlan birleşe-
rek tek hücre durumuna gel-
mektedir. İlk kez yapılan bu
- çalışmada, iki hücrenin bk-,
leştirilmesi ile genetik bilgiler
de bir hücreden öbürüne ak'-
tanlır duruma gelmiştir. Iste-
nen genetik bilgiye sahip hüc-
re ile ölümsüz özelliğe sahip
kanserhücrelerinin (cell line)
birleştirilmesi ile oluşan bu
melez hücre (hibrid hücre)
hem istenen genetik bilgiye
sahip hem de ölümsüz kılm-
rruştır.
Ölümsüz özelliğe sahip ve
devamlı çoğalma yeteneğin-
deki bu melez hücre, kendi
genetik bilgileri dogrultusun-
da bazı maddeleri laboratuvar
koşullannda üretmektedir. Bu
yöntem, bilimsel araştırmalar
için ya da tıpta tanı ve tedavi-
dekullanılabilen ürünlerin el-
de edilmesinde başanlı bır şe-
kilde kullanılmaktadır. Bu
yöntemi kullanarak bır tür
kan kanserinin (kronik lenfo-
sitik lösemi) tanısında kulla-
nılan bir maiddeyi üreten me-
lez hücre, laboratuvar koşul-
lannda tarafımdan yapılmış-
tır. Bu hücre, şu anda labora-
tuvarda çok özel koşullarda
saklanmaktadır ve gerekti-
ğinde üretilıp ürünleri topla-
narak bu hastalığın tanısında
kullanılırdurumdadır. MAR-
1 (Marmara Üniversitesi'nin
kısaltılmışı) adını verdiğim
bu hücreye Türk Patent Ens-
titüsü'nce de patent verilmiş-
tir.
Ingiltere'de gerçekleştiri-
len kopyalarna işlemi biraz
daha farklıdır. Bu çalışmada,
bîrkoyunun yumurta hücrcsi
(ovum) ile başka bir koyuna
ait meme hücresi birleştiril-
miştir. Bu işlemde, yumurta
içindeki genetik bilgi, saç kı-
lı inceliğinde iğnelerle va-
kumlanarak hücre dışına alın-
mış ve bu işlem yapılırken de
yumurta hücresinin öbür hüc-
resel elemanlanna dokunul-
mamıştır. Daha sonra, sperm-
le yumurtanmbirleşmesi sıra-
sında hücre zannda görülen
elektriksel değişiklik, yumur-
ta hücresi ile meme hücresi
üzerinde oluşturularak hücre-
lerin birleşmesi sağlanmıştır.
Sonuçta, iki hücrenin birleş-
mesi ile oluşan yeni melez
hücrede sadece meme hücre-
sinin genetik bilgisi bulun-
maktadır.
Bu araştırmada yumurta
hücresinin seçilmesinin nede-
ni ise canlı oluşturma kapasi-
tesine sahip yegâne hücre ol-
masıdır. Oluşan bu melez
hücre, daha sonra bir rahim
(uterus) içine yerleştirelerek
normal döllenmiş cenin gibi
büyümesi sağlanmıştır. Üste-
lik oluşan yeni canlı, meme
hücresinin alındığı canlının
ikizi gibi tüm özelliklerini ta-
şımaktadır. Olayı daha basit-
çe ıfade etmek gerekirse yu-
murta hücresi. sperm yerine,
canlıdan alınan başka bir hüc-
re ile birleştirilmiştir? Sonuç-
ta bu yöntem sperm kullanı7
mına gerek kalmaksızın yeni
carüi oluşumunu sağlamakta-
dır. Bu yöntemle insan üreti-
mi başladığında yeryüzünden
erkek cinsinin ortadan kalk-
ması da bazı çevrelerce düşü-
nülebilecektir. Radikal femi-
nistler ise konunun bu yönü-
nü hemen sahiplenmişlerdir.
Yumurta hüçresi ve sperm-
ler, canlılann genetik mater-
yalinin yansını taşımaktadır-
lar ve yumurta hücresi ile
spermin birleşmesi ile oluşan
yeni hücre (zigot, cenin) yu-
murta ve spermin ait olduğu
anne ve babanın genetik bil-
gilerini eşıt olarak taşımakta-
TURKİYE'NİN |
POSTERLER
OZAN
ORHON
ŞEBNEM
FERAH
KARACAN
HER CARSAMBA...
dır. Ingiltere'deki araştırma-
da ise yumurta içindeki gene-
tik materyal tamamen boşal-
tıldığından sadece meme hüc-
resine ait genetik bilgi içeren
cenin, yani meme hücresinin
ait olduğu koyunun tam bir
kopyası oluşmuştur. Bir can-
lıda yumurta \e sperm dışın-
da, vücuttaki tüm hücreler ge-
netik materyalin tamamını ta-
şımaktadır ve tümündeki ge-
netik bilgi birbirinin aynıdır.
Bu nedenle burada kullanılan
meme hücresi yerine kan, de-
ri ve başka organlara ait hüc-
re kullanılsa bile sonuçta yi-
ne "Dofly" adlı koyunun tüm
genetik özelliklenne sahip bir
kopya oluşacaktır.
Amerika'da maymunlarda
yapılan çalışmada ise normal
bır yumurta hücresı ile bir
spermin birleşmesi sonucu
oluşan cenin, dört hücre hali-
ne geldiğînde, bu hücreleray-'
"nitp ayn'ayn rahımlere yer-
leştirilmiştir. Yumurta hücre-
si ve spermin birleşmesi ile
oluşan normal bir döllenme-
de. birhücrelık ceninden hüc-
relerin çoğalmasıyla bir can-
lı oluşmaktadır. Hücrelerin bu
çoğalmalan sırasında 16 hüc-
re durumuna gelındiğınde or-
ganlar oluşmaya başlamakta-
dır. Organ farklılaşması he-
nüz dört hücre aşamasında
başlamadığı için ve bu dört
hücreden her birinin tekrar
cenin oluşturma özelliğinden
yararlanılarak bu çalışma ya-
pılmıştır. Sonuçta bu iki araş-
tırmadaki yöntemlergöz önü-
ne alındığında, lngiltere'deki
yöntem ilk aşamadır, burada
da daha sonra Amerikalılann
yöntemi kullanılabilir. O za-
man ortaya şöyle bir tablo
çıkmaktadır: Bir canlıdan alı-
nan herhangi bir hücre, bu bir
kan hücresi de olabilir, gene-
tik materyali boşaltılmış yu-
murta hücresi ile birleştirilip
cenin oluşturulabilir ve bu ce-
nin henûz dört hücre aşama-
sında iken hücreler aynlıp ay-
n ayn tekrar dört hücre hali-
ne gelmeleri sağlanabilır, her
dört hücre aşamasında, hüc-
relerin tekrar tekrar aynlma-
sı ile bir canlının akıl almaz
sayıda kopyası çıkanlabilir.
Sonuçta bir yumurta hücresi
bulunduğu takdirde, bir dam-
la kandan bile o insanın bin-
lerce kopyasını yapmak ola-
naklı olacaktır.
Amerika'da yapay rahim
içinde insan üretme çalışma-
lan yasaklanmıştır. Ancak
görünen o ki yapay rahim ya-
pımı gerçekleştırildiğinde ay-
nı özelliğe sahip binlerce can-
lı kopyası yapmak olanaklı
duruma gelebilecektir. llkba-
kıştabüimkurgu gibi görünen
bu düşünce. hıç kuşkusuz bir-
kaç yüzyıl sonra şon derece
sıradan bir işlem olacaktır.
Bazı çevrelerin karşı çıktığı
gibi bu çahşmalar canlıyı ye-
niden yaratmak değildir. Sa-
dece çoğalma yönteminin de-
ğiştirilmesidir.
Canlıyı yeniden yaratmak
içın birkaç yüzyıl da yetme-
yecektir ve amaç da zaten
canlıyı yeniden yaratmak de-
ğildir. Bilimin amacı, doğayı
kavrama. onun gizlerini çöz-
me ve elde edilen bulgulann
yine doğa ve sonuçta insantn
yaranna kullanılmasıdır. Bu
yöntemler doğada soyu tü-
kenmekte olan canlı türleri
için kullanılabilir ve bu bu-
luş. bu anlarru ile bilimsel he-
deflere uygun olacaktır. Ko-
nu\a bu pcncereden bakıldı-
ğında. bilim adamlannın yak-
laşımının, insan kopyalan
üretmek olmadığı anlaşıla-
caktır. Bu nedenle bu konuda-
kı yasaklarla bır yere vanlma-
yacaktır. Yasaklar ve kurallar
lyi insanlarıçindirve kötüni-
yetliler için kurallann. yasak-
lann hiçbir önemi bulunma-
maktadır. Ancak resmi ku-
rumlar ve bizzat toplumun
kendısının sıkı denetimı ile
amacı aşan yaklaşımlann
önüne geçmek değil, ama za-
rarlannı en aza indirmek ola-
naklı duruma gelebilir. Bazı
çevreler ise bu yöntemi ileri-
de gerekebilecek organ nakil-
leri için bir depo gibi kullana-
bilme düşüncesiyle destekle-
mektedir. Ancak bu yakla-
şım, insan ahlakına son dere-
ce aykındır. lleride organ ge-
rekebileceği düşüncesinden
haeketle bir cenini üretmek
ve daha sonra gerektiğinde
onu parçalayarak organmı al-
-makhiç de ahlaki ve insatıi
r
'' Bunun savurimast ıse *t»-'
mamen bir kopya olduğu ve
kişinin kendi vücudu gibi dü-
şünülebileceği ve kişinin de
kendi vücudu üzerinde istedi-
ği tasarrufta bulunma hakkı-
na sahip olduğu" bıçiminde
yapılmaktadır. Ancak sonuç-
ta, oluşan bır bireydir ve bu
bireyin kişılik haklan bulun-
maktadır. Anne ya da babanın
çocuklannın \iicutlan üzerin-
de tasarrufta bulunma hakla-
nnın olmaması, çocuğun ge-
netik yapısının sadece yansı-
na sahip olmalan nedeniyle
değil. çocuğun ayn bir birey
olmasından kaynaklanan. ki-
şilik haklan bulunması nede-
niyledir.
Bütün bunlara karşın bu
türden insan üretimi gerçek-
leştiğinde ise ortaya çözülme-
si gereken, hukuksal sosyal
ve psıkolojık sorunlar çıka-
caktır. Sonuçta, üretilen insan
olduğundan, her ne kadar bu-
nu üreten kötü amaçlarla da
üretmiş olsa insandır ve öbür
insanlar gibi haklara sahip
olacaktır. Kötü amaçlar için
üretilmış olması iddiasıyla bu
ınsanlann yol^edilmesi yolu-
na gidilemeyeceğinden, bu
insanlann kişilik haklan ile
ılgili hukuksal düzenlemeler
için çalışmalann başlatılması
gerekmektedir.
Bütün bunlar olayın yalnız-
ca bir yönüdür. Bu kadar ya-
pay koşullarda gerçekleştiri-
len üretimin hatalan olma
olasılığı çok yüksektir ve
özürlü insan oluşumu riski de
o oranda yüksek olacaktır
Çünkü laboratuvar koşulla-
nnda hücre üretiminde, bu
hücrelenn sıklıkla değışım
gösterdiklen, bu işle uğraşan-
larca bilinmektedir. Hücrede
oluşabilecek en küçük deği-
şiklik, hücrenin karaktennı
tamamen değiştirebilmekte
ve bu değışikliği saptayabıl-
mek her zaman mümkün ola-
mamaktadır. Bu nedenle hüc-
relerin laboratuvar koşulla-
nnda üretilmesi oldukça zor
ve zahmetlidir. Bu biçimde
oluşabilecek değişiklikler so-
nunda ortaya çıkacak özürlü
insanlann sosyal, kültürel,
ekonomik ve psıkolojik so-
rumluluklan kime ait olacak-
tır? Bunun yanıtının bulun-
ması gerekmektedir.
Sonuç olarak, bu konudaki
ilerleme bilim açısından ol-
dukça önemlidir ve pek çok
başka araştıncıya da çok de-
ğişik açılardan rehber olma
niteliğıni taşımaktadır. Ancak
yine de bunun insan üretimin-
de kullanılması. hukuksal ve
sosyal nedenlerle etik olma-
yacaktır ve insanda denenme-
mesı gerekmektedir.
PENCERE
Içsel ve Dışsal?..
Çok satışlı bir gazetede çarpıcı bir başlık:
"Çiller'den sarık harekâtı!.. Cüppe ve sankgibi
çağdışı kıyafetlerin giyilmesi yasaklanacak!.."
Peki, cüppe gerçekten çağdışı mı? Üniversite
profesörünün, yargıcın, avukatın giydiği cüppe
çağdışılığı mı simgeliyor? Frenk gömleğiyle kravat
çağdaşlığı mı vurguluyor?. Giyimine kuşamına ba-
karsan Necmettin Hoca kıt pranga kızıl çengi;
ama, kafasının içi örümcek tutmuş...
Sarık ne anlama geliyor?.. Yerine göre saygın bir
din adamını simgeliyor. Kimi zaman kara sakallı yo-
bazı vurguluyor.
Külah, kavuk, fes üzerine sanlan ince uzun birpez
parçasıdır sarık; tarihimizdeki türleri saymakla brt-
miyor. Topkapı Sarayı'nda eskiden bir "sank oda-
sı" varmış; padişahın sanklan altın ve gümüş kap-
lama sarıklıklar üzerinde boy boy sıralanırmış...
Padişah cuma namazına mı gidecek!.. Önce 'sa-
nk alayı' yola çıkarmış. Sultanın biri sorguçlu öteki
sorguçsuz iki sanğını taşryan alayın çavuşu başı çe-
kermiş, görevliler sankları sağa sola eğip sallaya-
rak yol kenarına dizilen halkı padişah adına selam-
larlarmış...
Tarih baba diyor kı:
"Padişahlık döneminde bir de sank sandalı var-
dı. Deniz gezintisine çıkan sultanın kavuğunun bu-
lunduğu kayık en önde giderdi. Kavuğu tutan sa-
ray görevlisi kalabalığı sankla selamlar, padişahın
kavuğu halka iltifat etmiş olurdu. Sank sandalını sa-
ray ağalannın bulunduğu sandallar izler, en arka-
dan padişahın bulunduğu 'saltanat kayığı' getirdi."
Sank deyip geçmeyin; hünkâr, vezirler, uleması-
nıfı beyaz; tarikat mensupları siyah, yeşil, kırmızı,
vb. renklerde sarıklar kullanılırdı; sarığın biçimi ve
rengi, kişinin hangi cemaate, tarikata, mezhebe, sı-
nıfa bağlı olduğunu gösterirdi.
İkinci Mahmut sarığı kaldırdı...
Yerine fesi koydu...
•
Mevlânâ'nın deyişi:
"Ya olduğun gibi görün..
Ya göründüğün gibi ol!.."
Dilimizde "içi dışı bir" sözü, bir insana övgü di-
ye kullanılır; kafası örümcekli kişinin giyim kuşamı
çağdaş olsa da ne değeri var!.. Amaç yobaz, sof-
ta, kul, mürit olmaktan çıkarak yurttaşlığa yükse-
lebilmektedir. Bu içsel gerçeğin dışavurumu da giy-
siye elbette yansır. Giyim-kuşam devrimini kim
azımsayabilir?..
İkinci Mahmut kavuğu, külahı, sanğı attıktan son-
ra padişahlar fes giymeye başladılar, Topkapı Sa-
rayı'nda sarıkçıbaşılara gerek kalmadı; şapka dev-
rimi de Cumhuriyet'in simgesi oldu; ama, günü-
müzde şapka giyen bir tek Cumhurbaşkanı Süley-
man Demirel kaldı.
Peki, bizden gayn giyim kuşam devrimi yapan var
mı?
Olmazolur mu!..
IBM'de kısa süre önce bir devrim, yöneticilerin
başı çekmesiyle gerçekleşmiş; Le Monde gazete-
si birinci sayfasından verdi: Beyaz gömlek, kravat,
koyu renk ceket, etekten oluşan resmi kılık aşıtmış^
pikniğe gıder gibi rahat giysilerle işe gelenlere hoş-
görüyle bakılıyormuş; var mı blucin gibi rahat ve ke-
yifli olanı? Bu Amerikan icadı görüntüde sınıfsal
ayrımlan da siliyor.
•
Sonuçta sankla türbanla uğraşırken kafalann içi-
ni unutmayalım!..
*Aİ*
PANEL
Popüter Bilim Yaymcılığı,
Toplum ve Bilim
(Cumhuriyet Bilim Teknik 10. yaşında)
Tarih: 15 Mart 1997
Yer İTÜ Mimarlık Fakültesi Taşkışla binası
14.00 Panel
Prof. Dr. Gülsün Sağlamer (İTÜ Rektörü)
Açılış konuşması:
Orhan Bursalı (CBT Yayın Yönetmeni)
Katılanlar:
Dr. Ersin Arıoğlu (Bilim Merkezi Vakfı Başkanı)
Doç. Dr. Reşrt Canbeyli (BÜ Psikoloji Bölümü)
ilhan Selçuk (Cumhuriyet Gazetesi
Yayın Kurulu Başkanı)
Prof. Dr. Celal Şengör (İTÜ Maden Fak.)
15.30 Tartışma
16.00 Kokteyl
CUMOKIara ÇAGRl
15 Mart 1997 saat 18.00'de
Caddebostan Kültür Merkezi'nde
Sn AydınENGtNûe
"Demokrasi, Sosyal Demokrasi, Yurttaş"
başlıklı söyleşide buluşuyonız.
Onümuzöekı 5 yıl ıçtncte, çocuklannın "sağlıklı. kendıne guvenen,
sorumluluk duyguları gelışmış, bağımsız kışılıklı mutlıı bırSyter" olarak
yetışmesını ısîeyen 50 000 aılemıze hızmet vermeyı hedeflemış
buîunuycnjz Bu amacımıza ulaşmak tçın.
EV OGRETMENLERIARIYORUZ
J Bebek ve çocukları çok sevıyorsanız
3 Çocuğun evınde, sevgı dolu ortamda, 0-3 yaş
arasına tam gun egrtım vermek ıstıyofsamz
Zi Atakoy, Ulus, Tarabya. Ataşehn, Bostancı,
Goztepe ve ıstedığınız semtte çalışmak
ıstıyorsanız
J Emeklı ogretmen, unıversrte veya iıse mezunu,
egıtım almaya açıksanız
-1 20-45 yaş arasında ve sıgara kullanmıyoreanız
MATURE ekıbinın btr üyesı olmâk
ısteyen
bayanlar, lutfen bîzı arayırnz.
MATURE Eğıtım & Aıle Danışmanlığı
Tel: (O216) 327 68 77
Nüfus cüzdanımı kaybettım. Hükümsüzdür.
ŞEHMUZASLAN