06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1O MART1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Ordu, temmuz ayından itibaren açacağı gıda ihalelerinde ISO 9000 kalite belgesini şart koşacak Asker 'kaliteııin belgesfrıi istiyor• Milli Savunma Bakanhğı, ordunun yıllık trilyonlan bulan gıda ihalelerine katılabilmeleri için ISO 9000 belgesi aranacağını geçen hafta firmalara gönderdiği genelgeyle duyurdu. SEDAOĞUZ Bu yılbaşından itibaren kumaş, iç çamaşın gibi tekstil ürünleri ahmlannda ISO 9000 kalite belgesi isteyen Millı Savunma Bakanhğı, 1 Temmuz 1997 tarihınden itibaren gıda ihalelennde de ISO 9000 belgesini şart koşacak. Söz konusu karann, ilk aşamada konserveler. ayçiçeği yağı, zeytinyağı, salça, makarna ve kahvaltıhk margarinlen kapsayacağı belirtiliyor. Milli Savunma Bakanhğı, ordunun yıllık tnlyonlan bulan gıda ISO 9000 Standartlar Serisi nedir? ISO 9000 Standartlar Serisi, kaliteyi ûretimin içine katmayı esas alan bir sistem. ISO 9000 standartlanna sahip olunması, aynı iş için benzer teklifler veren şirkeüer arasında belirgin bir avantaj sağlıyor. Tüm sanayi dünyasmm bu standartlara dofru yöneldiği ve birkaç yıl içinde dünyada iş yapabilmek için, bu standartlann gerekli ve zoranlu hale geleceğine inanıhyor. ISO 9000 serileri, 5 standarttan oluşuyor: ISO 9000: Kullamcıya yardım için tasarlanmış, ISO 9001/2/3"e ait genel bakış ve tanımlan içeriyor. ISOÇOOl.- Tasanm/geliştirme, ûretim, tesis ve hizmet aşamaJannı içeren kalite güvencesi modeli. ISO 9002: Istenen şartlara uygun ûretimin sağlanması için gerekli dûzenlemeleri belirleyen standart ISO 9003: Son muayene ve deney aşamalannı içeren kalite güvencesi modeli. ISO 9004: ISO 9001/2/3'e ulaşmak amacıyla kalite sistemmi geliştiren üreticiler için hazırlanmış rehber. ISO 9005: Kalite terimlerinin belirlenmesi ve tanımlannın yapılması için hazırlanan kalite sözlüğû. ihalelerine katılabilmeleri için ISO 9000 belgesi aranacağını geçen hafta firmalara gönderdiği genelgeyle duyurdu. Böylece tekstil, gıda derken yakm bir gelecekte ordunun her çeşit mal ahmlannda IŞO 9000 kalite belgesi şartını getireceği kaydediliyor. Geçen yıl 2 triryon 800 milyar liralık gıda ahmı yapan Istanbul Askeri Iç Tedarik Bölge Başkanhğı'ndan yetkili subaylar, ISO 9000 kalite belgesi şartınm farklı şartnameleri ortadan kaldırarak gjda alımlanna standardizasyon getireceğini belirttiler. Mevcut uygulamada, ihalelerdeki rekabet nedeniyle firmalann fıyat kırarak maliyeti düşürmesinin ürün kalitesine yansıdığını belirten askeri yetkililer, konuya ilişkin olarak şu açıklamalan yaptılar: "Açtığımız ihalede, kaliteden taviz vererek düşük fiyat veren firmanın ürünü. teknik şartnameye uygun bulunmayarak. Muayene Komisyonu'nda reddediliyor. Bu durumda da her şeye yeniden başlaıuyor. Askere zamanında lojistik desteği sağlayabilmek için acilen, cüzi miktarlarda alım yapıhyor. Diğer taraftan da tekrar başa dönerek yeniden ihale açmak zorunda kahyoruz. ISO standardına geçiîmesiyie bu sorun ortadan kalkacak." Askeri ihalelere katılan_ müteahhitlerden Bahri Ozcan. Milli Savunma Bakanhğı'nın karanyla firmalann Avrupa'da olduğu gibi ISO kalite belgesi almak zorunda kalacağını belirtirken. bazı ûretici fırma yetkilileri ise uygulamanın haksız rekabete yol açacağmı ifade ettiler.Firma yetkilileri, yüzlerce fırmanm faaliyet gösterdiği gıda sektöründe, ISO 9000 belgeli fırma sayısının az sayıda olması nedeniyle uygulama tarihinin uzatılmasını istediler DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDH4 ABD, Ingiltere ve diğer Batı ülkelerinde olduğu kadar, Türkiye ve Latin Amerika ülkelerinde de, 1980'lerin başında, eko- nomi yönetiminde yeni bir paradıgma, "Neo-Libera- lizm" egemen olmuştu. Thatcher, Özal gibi poli- tikacılartarafından "Alter- natifiyok!" sloganı iletop- luma dayatılan bu para- digma, sermaye piyasala- nnın, uluslararası ticaretin serbestleştirilmesini, e- mek piyasalarının esnek- leştirilmesini, toplumsal harcamaların kısılmasını, vergilerın azaltılmasını, özel sektörün desteklen- mesini gerektiriyordu. Hü- kümetler 1980'ler boyun- ca bu paradigmanın ge- reklerıni uzlaşmaz bir şe- kilde uygulamaya koydu- lar. 1990'lann ikınci yarısı- na gelindığinde, sonuç tam bir iflas! 1996 yılında yayımlanan Everything For Sale, Ro- bert Kuttner, Knpoft; Contested Commodities, Margret Jane Radin - Harvvard University Press; L'Horreure Econo- mique, Vıviane Forres- ter, Fayard; One World, Ready or Not: The Manic Logic of Global Capita- lism. VVilliam Grieder, Si- mon and Schuster isimli kitaplar bu iflası konu alı- yor. Wall Street Journal, The Economistgibi "ma- lum çevrelerde" hoşnut- suzluk yaratmasına rağ- men, bu çalışmalar top- lumda ve akademik çev- relerde büyük ilgi gördü. Gizli elin sakariıklarT Robert Kuttner ve Margret Jane Radin'in çalışmaları, özleri itibarıy- la piyasa ekonomisini de- ğil yetersizliklerinı hedef alıyor. Kuttner, genelde pi- yasa ekonomisine olumlu bakan bir yazar, ancak ba- zı alanlarda piyasa ekono- misinin başı boş bırakıl- masının felakete yol aça- bileceğine inanıyor. Kutt- ner, sağlık, eğitım, emek piyasası, insan yaşamı gi- bi alanlarda, kaynakların dağıtılmasında "fıyat me- kanizmasının" tek göster- ge olarak kabul edileme- yeceğini vurguluyor. Kutt- ner'e göre piyasa ekono- misinde üç tip verimlilik söz konusu. Biri Adam Smith verimliliği. Kaynak- ların dağıtılmasına ilişkin bu venmlıliğe göre mallar serbest piyasa içinde ken- dilerine "en uygun" fiyat- ları bulur ve satılırlar. Ikin- cisi, kriz sırasında üretimi düşen ekonomınin, po- tansiyel üretim kapasite- sini konu alan Keynesgil verimlilik. Üçüncü olarak da büyümenin motoru olarak teknolojiye dikkati çeken Schumpeter ve- rimliliği. Kuttner, A. Smıth verim- liliğinin gerek kriz sırasın- da ekonominin dengeleri- ni daha da bozduğunu, ekonominin potansiyel gücünün harekete geçiril- mesinde, ya da teknoloji- ye yatırım yapılması için gereken ortamın (istikrar ve kaynak) sağlanmasın- da yetersiz kaldığını söy- lüyor. Salt maliyet ve kâr kaygısının, sağlık, eğitim ve emek pazarlarında dengesizlikleri ve yoksul- luğu arttırdığına da deği- nen Kuttner, piyasanın ha- reketinın devlet tarafından dengelenmesi gerektiğini düşünüyor. Margret Jane Radin, çalışmasında, piyasa eko- nomisinin yaygınlaşması- nın ve giderek hız kaza- nan metalaşmanın top- lumsal ve ahlaki etkilerin- den duyduğu endişeleri dile getiriyor. Radin'e göre liberaliz- min temel prensibi olan "alma ve satma özgüriü- ğü", gelir dağılımının bo- zuk olduğu koşullarda, kaçınılmaz olarak ciddi ahlaki ve insani sorunlar yaratacaktır! Cinselliğın, çocuklann, insan organla- rının, yağmur ormanları- nın, ticarete konu olması, yoksulların gerekli sağlık hizmetlerinden faydalana- maması gibi sorunlara atıfla Radin, liberalizme karşı ahlaki ve hukuksal bir açıdan etkin ve öğreti- ci bir eleştiri dile getiriyor. Her iki yazar da "piyasa- nın gizli elinin" sakarlıkla- rına dikkat çekerek bu yı- kıcı etkilere karşı tedbir alınması gerektiğini sa- vundular. 'Ekonomik dehşet*~ Forrester ve Gri- eder'in çalışmalanna ge- lince, Forrester, sadece li- beralizmin değil kapitaliz- min artık medeniyetimiz için bir tehlike oluşturdu- ğunu anlatıyor. Grieder ise küreselleşmenin ve libe- ralizmin küresel çapta, sistemin tümünü tehdit e- den bazı çatlakları, tehli- keli bir şekilde derinleştir- diğini çok zengin bir veri ve anekdot tabanı üzerin- de gösteriyor. Bu iki yaza- ra göre durum gerçekte çok vahim! Fransa'da Medici Ödülü'nü de alan Horre- ur Economiçue (Ekono- mik Dehşet) isimli çalış- mada Forrester, emek sö- mürüsüne dayalı medeni- yetimizin, kendi varlık prensiplerini artık yerine getirmediğini çok çarpıcı bir şekilde gösteriyor. For- rester, "toplumun büyük bir kısmı için sorunun ar- tık sömürülmek değil, sö- mürüye bile konu olama- mak" halinegeldiğine işa- ret ediyor ve "Ekonomik kriz mi? Ne ekonomik kri- zi" diyerek bu kavramın genel bir şekilde kullanıl- masına da karşı çıkıyor. Çünkü Forrester, toplumu "yaşam güçlerini" kontrol eden, ilk fırsatta daha u- cuz işgücü alanlanna göç eden bir azınlığın, büyük şirketlerin, kriz sırasında daha da zenginleştiğine dikkati çekiyor: Piyasa ekonomisi, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor. Ama daha önem- lisi, bu bir avuç zengin, toplumun önemli bir kıs- mını ekonomik anlamda gereksiz görerek, işsizlik yoluyia, toplumdan dışlı- yor. Forrester'e göre "bir korku piyesi" sergileniyor bugün, IMF, OECD, Dün- ya Bankası ve hükümetler tarafından. Bu piyesin te- ması ise "en fazla kân kim yapacak?". Merkezinde ise gittikçe sayıları artan işsizler var. Kapitalizmde, nüfusun çok büyük bir kısmı toplu- ma işgüçlerini satarak ve tüketici olarak katılırlar. İş- sizlik, işgücünü satma olanağını bu insanların elinden alır; yoksullaşma da tüketici olmaözelliğini. Bu koşullarda ınsanlar. şiddetle toplumun dışına Paradigmanın Çöküşü Neo-Liberalizm savunuculan arasında Thatcher, Tiırgut Özal da vardı. atıldıklarını hisseder ve büyük bir kişilik bunalımı- na girerler. Forrester, in- sanlık nüfusunun, bu bü- yük kesiminin, olmayan işlerin peşinde dolaşarak, sürekli iş arayarak, dilene- rek, bireysel haysiyetlerini tıyaKJar altına akJıklanrça, dikkati çekiyor ve çok ra- dikal bir tutumla, emek ve çalışma kavramlanna karşı çıkmak ve bu etkin- liklerden kurtulmak, top- lumu başka prensipler et- rafında örgütlemek gerek- tiğini savunuyor. Forres- ter'in kitabı bugüne kadar 11 basım yaptı. GriecterSn çözümleme- leri en son küreselleşme atılımıyla birlikte, kapita- list sistemle çelişkilerin hızla derinleşmeye başla- dığını gösteriyor. Mali pi- yasaların serbestleşmesi, para piyasalarının patlayı- cı bir hızla büyümesi, bir- çok az gelişmiş ülkede hızlı sanayileşme, tekno- tojik gel'ışme ve çokulustp şirketler arasında gittikçe sertleşen rekabet, Gri- eder'e göre istikrarsızlığı arttırıyor. Yeni piyasalara ulaşmak için, birbiri ardına kurulan fabrikalar, bir ka- pasite fazlası yaratıyor. Buna paralel olarak. daha düşük ücret bölgelerine doğru yaşanan sermaye hareketleri ve yeni tekno- lojinin etkileri büyük bir iş- sizler ordusu yaratıyor Böylece, bem üretken ka- pasite piyasaların bunu emme gücünü aşıyor hem de çalışmaya hazır kitle ile azalan iş olanaklan ara- sındaki makas açılıyor, iş- sizler ordusu büyüyor. Üretim kapasitesi artar- ken, kârlı yatınm alanlan- nın ve piyasalann aynı hız- la artmaması (bu hem ar- tı değer üretiminin daraldı- ğını hem de kârlann eği- limsel olarak düştüğünü gösterir) sermayenin gi- derek daha fazla spekü- lasyona yönelmesine ve mali araçlann aşın değer- lenmesine, dolayısı ile bir köpüğe yol açar. Buna pa- ralel olarak, yoksulluk ve işsizlikten dolayı daralan tüketici talebinin basıncı- nı azattmak için, tüketici kredileri yaygınlaşır ve in- sanlar gelecek yıllardaki gelirlerini bugünden har- camaya teşvik edilirler. Grieder, bu koşullan 1920'lerin ABD ve Avru- pası'na benzeterek, bu gi- dişle dünya ekonomisini çok şiddetli bir depresyo- nun beklediğine işaret ediyor. Grieder, kapitalizmin tekrar genişlemeye başla- yabilmesi için fazla kapa- sitenin, geçen sefer, nasıl iki büyük savaşla temiz- lendiğini ise hatıriatmadan edemiyor. Liberalizmden Sonra isimli çalışmasında Prof. Wallerstein, kapitalizmin krize tepki olarak yeni-li- beralizmi geliştirdiğini, an- cak sorunlan çözmekte ve krizı aşmakta bu yaklaşı- mın başarılı olmadığını tespit ediyordu. Yukanda- ki dört çalışmanın da gös- terdiği gibi VVallerstein haklı. Kapitalizmin yöne- tim paradigması çökmüş durumda ve kapitalist me- denıyet eğer tedbir ala- mazsa büyük bir felakete doğru koşuyor. Bütün araç sahiplerine önemle duyurulur!.. Trafik Sigortası'nın yeni limitleri belirlendi... KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTAS1 ARACINTÜRÜ Özel Otomobil Taksi Kamyonet Minıbüs (8-14 yolcu) İş Makinesı Kamyon Otobüs (1-25 yolcu) Otobüs (26 ve fazlası yolcu) Römork ve Traktör Motosiklet ve Yük Motosikleti Diğer Araçlar (*) T E M İ N A T L A R ( T L ) A-MADDI 250.000.000 250.000.000 250.000.000 250.000.000 250.000.000 250.000.000 250.000.000 250.000.000 250.000.000 250.000.000 250.000.000 B-TEDAVİ GİDERLERİ KİŞİ BAŞINA 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500 000.000 1.500 000.000 KAZA BAŞINA 7.500.000.000 7.500.000.000 15.000.000.000 15.000.000.000 15 000 000.000 15.000.000.000 19.500.000.000 33.000.000.000 15.000.000.000 7.500.000.000 7 500 000.000 C-SAKATLANMAveÖLÜM KİŞİ BAŞINA 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500.000.000 1.500.000.000 1 500.000.000 1.500.000.000 1 500.000.000 1.500.000.000 KAZA BAŞINA 7.500.000.000 7.500 000 000 15.000.000.000 15.000.000.000 15.000.000.000 15.000.000.000 19.500.000.000 33.000.000.000 15.000.000.000 7.500 000.000 7.500.000.000 PRİMLER (TL) 4.500 000 20.500.000 10.500.000 15.000.000 2.150.000 11.000.000 12.500.000 37 500.000 400.000 300.000 3 600.000 (*) Diğer Araçlar: Yukarıdaki tanımlamalara gırmeyen araçlardır. T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarhğı tarafından. Trafik Kanunu gereğince. 10 Mart 1997 tarihinden geçerli olmak üzere. Trafik (Zorunlu Mali Sorumluluk) Sigortası teminat limitleri ve primleri yeniden saptanmıştır. Unutmayın, aracınızın trafik sigortasını yeni teminat limitlerine yükseltmeyi ihmal etmeniz halinde. ölüme, yaralanmaya ya da hasara neden olacak kazalarda şahsi sorumluluğunuz artacaktır. Sigorta şirketinize hemen başvurarak, trafik sigortası poliçesi ek belgenizi ve yeni "SARI - MAVİ" renkli taşıt pulunuzu alın. Hem yasal bir zorunluluğu yerine getirin, hemde trafik sigortasının yeni ve yüksek hasar ödeme olanağından yararlanın. Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Kamu kuruluşu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Uygarlıktan Sapma Sorunu Avrupa Hıristiyan Demokrat Partileri Birliği, Tür- kiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olamayacağını açık- ladı. Bu karar kadar, "gerekçeleri de çok ilginç; Avrupa Birliği'nin "biruygaıiık tasarımı olduğu ve Türkiye'nin bu tasanmın içinde yer almadığı" vur- gulandı. Bu kararlar, Türkiye açısından, gerçekten "tarih- seldönüm noktasıdır". Avrupa uygariığının gerçek "doğum yeri" olan Anadolu, neden Avrupa uygar- lık tasanmında yer alamıyor. Bu sorunun yanıtı tüm yönleriyle irdelenmeli, ül- keyi uygarlık yolundan ayıran gerçek oluşumlar "nedenleriyle ve suçlulanyla" saptanmalı, çağdaş- laşmadan sapmanın "tarihi düşülmetidir". ••• Daha eskiye gitmeye gerek yok, son çeyrek yüz- yılın gelişmelerine kısaca bakılması, bu konuda ki- mi önemli ipuçları veriyor. Öncelikle, Türkiye siyaseti, ne dış ilişkilerde ne de ülke içi sorunlarda çözüm üretmiyor. Türkiye, Kıbns'ran temel insan haklanna ve rşkenceye, Kürt sorunundan uyuşturucu kaçakçılarının yakalan- masına uzanan çok geniş siyasal alanda, yıllardır yeni yaklaşım geliştiremiyor. Gerçekte çok daha olumsuz bir süreç yaşanıyor, "çözüm yollannın ge- rektiği tartışılamıyor"; "çözümsüzlüklerin veri alın- masını" zorunlu kılan karabasan bir baskı ortamı, siyasal önderlerin yetersizlikleri nedeniyle bir türiü kaldınlamıyor. Toplumun üstüne çöken kalın bas- kı örtüsünü aralayacak açılımlar gerçekleştirilemi- yor. Çözüm üretemeyen siyasetin, "kendisi sorun" oluyor; "yeraltı dünyasına, uyuşturucu kaçakçılığı- na" uzanan kendi "kiriiliğini" temizleyemiyor; yal- nız yerlı güvenlık ve yargı güçlerinin değil, bunun ötesinde uluslararası örgütlerin aradığı "sanıklar" bile, hükümet edenlerce "onuriu " bulunabiliyor. Bu suç-ceza mantığı uygar bulunabilir mi? Ekonomisinin, yatırımsızlık, işsizlik ve üretimsiz- lik gibi köklü sorunlanna eğilemeyen Türkiye'nin halkı, geçen hafta açıklanan enflasyon oranlannın da kanıtladığı yüzde 85 dolayında yıllık fıyat artış- lanna artık "alıştınldı". Yıllarca süren yüksek enf- lasyonla uygarlık olmuyor; "gelir farklılıklan" hiçbir düzenli yapının kaldıramayacağı büyüklüklere ula- şıyor. Günümüzde yasal asgari ücret net 11 milyon 677 bin TL, öbür çıkar olanakları bir yana milletve- killerinin aylığı da 340 milyon TL'dir. Bu durumda "yasal en az-en çok gelir farkı 29.1 kattır". "Vekil- ler", öbür yan getirileri ve olanakları bir yana, ken- dilerini seçenlerin, o da yalnızca bir bölümünün alabildiği aylığın 29 katından daha çok bir ücret ala- biliyor. Günümüzde hiçbir uygar toplum bu tür bir "yasal ücret eşitsizliği"n\, ne yasa ne de ahlak düz- leminde haklı bulmaz; bu uygarlık dışı tutumu be- nimsemez. Kaldı ki gelir farkı "uçurumunun'tuta- n kestirilemeyen kayıt dışı ya da yasadışı bölümü, toplumun ahlak dokusunu ve kamu kurumlannı yı- kıma sürüklüyor. Ekonominin "uygarlıktan uzak" yönleri, bu gelir eşitsizliğiyle bitmiyor. Türkiye'de, uluslararası insan haklan sözleşmeleriyle hiçbir biçimde bağdaşmaz bir "çocukışçiliği" ve "kaçakişçi" çalıştınlması uy- gulaması var. Çağ nüfusu kadınlannın yaklaşık üç- te biri okuma-yazma bilmiyor; toplam işgücünün dörtte biri, yaklaşık beş milyon kadın, herhangi bir "etonom//cvesosya/güvences/"bulunmayan"üc- retsiz aile işçisi" durumundadır. Ve günümüzde ka- dın-erkek eşitliğini içine sindiremeyenler, ülke yö- netiminde egemen oluyor. Gelelim uygarlığın kültür ayağına. Kültürün iki boyutu önemlidir; geçmişin kültür ürünlerini koru- mak ve yeni üretimde bulunarak dünya kültürüne katkı yapmak, orada yer almak. Pek çok örneğiy- le kanıtlandığı gibi Türkiye toprakları üzerindeki o eşsiz uygarlık kalıtına sahip çıkamıyor; günümüz- de bile sanatçılan sürekli ezerek yazar ve düşünür- leri "düşünce/erineden;y/e"hapsederek kendi "in- sanının yaratıcılığını sürekli olarak köreltiyor" ya da öldürüyor. Yetersiz siyasal yöneticilerinin elin- de "kültürcinayetleri" Anadolu'yu uygarlıktan uzak tutuyor. ••• Hiç kimse suçluyu başka yerde aramasın. Tür- kiye'yi uygarlıktan uzaklaştırarak batıranlar, kendi- lerine "Müslüman demokrat parti" aü\n\ uygun gö- ren, gerçekte "ne demokrat ne de Müslüman olan" siyasal partilerdir. Türkiye'de yıllardır süren kavga, Mustafa Ke- mal'in çizdiği uygariaşma çizgisi ile bundan uzak- laşmak isteyen karanlık güçlerin kavgasıdır. Ülke bir an önce bu kavga ortamından çıkmak, yeniden çağdaş uygarlık çizgisindeki yürüyüşünü sürdürmek zorundadır. Bunu Avrupa Biriiği'nden dışlanmakta olduğu için değil, kendi insanının kur- tuluşu, özgürleşmesi ve uygarlık yolunda ikinci sı- nıf ülke konumundan kurtulmak için yapmalıdır. Asiında tarihin akışı bu yöndedir; adı ister Hıristi- yan olsun ister Müslüman, insan yaratıcılığının ır- mağını tersine çevirmeye güçleri yetmeyecektir. Otomotivcîlerden 6 acil eylem' çağrısı FİLİZGÜMtŞ Otomobil sanayicilen, çevre-otomobil ilişkisinde Avrupa Birliği (AB) ile uyum için hükümetten "acil eylem uygulama planı" ha- zırlanmasını istiyorlar. Tür- kiye'nin ihraç ettiği sektör mallanmn yeterli çevre ko- ruma ilkeleri altında imal edilmediği gerekçesiyle AB Gümrük Birliği kapsarrun- da Türk ürünlerinın tarife dışı engellerle karşılaşabi- leceğini belirten sanayiciler, Dışişleri Bakanhğı'nın tari- fe dışı engelleri durdurmak için gerekli diplomatık giri- şimleri yapmasını istiyorlar. Istanbul Sanayi Odası (İSO). Otomobil Sanayici- leri Derneğı (OSD), Taşıt Araçlan Yan Sanayii Der- neği (TAYSAD) ve Kalite Derneği (KalDer) tarafın- dan ortaklaşa hazırlanan ra- porda, çevre koruma ve in- san sağlığı konulanndaki, sansasyonel de olsa bazı ay- nntılann mallann sınırlar ötesi ticaretini kısıtlamak için kullanılabilecegi belir- tilerek şöyle deniyor: "Tt- cari araçlar için gerekli olan düşük kükürt oranlı (\ ü/dc 0.05) motorinin ülkemizde üretilmemesi nedeniyle Eu- ro 2 uyum programını uy- gulama imkânı yoktur. Temmuz 1993'ten itibaren tüm otomobiller için kur- şunsuz benzin kullanabile- cek teknik >apı\a sahip ol- malanna karşın bunlar için yeterli miktarda kurşunsuz benzinin üretimi ve yurt ça- pında dağıtımı sağlanma- maktadır. Yetkili mercilerin denetim yeterstdiği ve buna bağlı olarak vapünm zoıia- maJannın gündeme gelrne- mesi nedeniyle i>i niyetlile- rin dışında kalan sanayici- ler, çe\Te koruma vaünmla- nndan kaçmaktadır. Bunun sonucunda haksız rekabet varaölmaktadır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle