06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 1997 PAZARTESI HABERLER Cumartesi Anneleri'ne destek • STRASBOURG (AA) - Kamuoyunda "Cumartesi Anneleri" olarak bilinen, yakınlan kaybolmuş ailelere destek amacıyla Avrupa Konseyı'nin Strasbourg'daki binası önünde önceki gün bir gösteri düzenlendi. Gösteriyi düzenleyenler, eyleme bin kişinin katıldığını belirtti. Eylemi planlayanlar, "Cumartesi Anneleri"nden bir kişinin, gösteriye katılmak üzere Strasbourg'a gelmesinin öngörüldüğünü. ancak Fransa'dan vize alamadığı için gelemedığini belirttiler. Eylemcileri temsilen 5 kişinin, Avrupa Konseyi yetkilileri tarafmdan kabul edildiği kaydedildi. BelçHca prensî TÜPkiye'de • ANKARA (Cumhuriyet Börosu) - Belçıka Veliaht Prensi Philippe ile beraberindekı 124kişilik ticaret heyeti Ankara'ya geldı. Prens Philippe ile Başbakan Yardımcısı, Maliye ve Dış Ticaret Bakanı Maystadt başkanlığındaki ticaret heyeti, Esenboga Havaalanı'nda Ankara Vali Yardımcısı Erol Gökberk ve Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürü Büyükelçi Onur Gökçe tarafından karşılandı. Velıhat prens ve beraberindeki heyet bugün Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'le görüşecek. Dayakçı polislepe dava • İZMİR - Geçen yıl 1 Mayıs kutlamalanna katılan tbrahim Tekbudak adındaki genci döven 15 polis hak- kında dava açıldı. Davayı açan lzmır Cumhuriyet Savcısı Okay Güngör, sa- nıklar hakkında 3'er yıla kadar hapis cezası istedi. Avukat Nedim Değirmenci, 1 Mayıs kutlamalan sırasın- da çıkan olaylarda, müvek- kili tbrahim Tekbudak'ın gözaltına almırken sanık polisler tarafından dövûldü- ğünü ve sağ kolunun kınldı- ğını belirterek polisler hak- kında suç duyurusunda bu- lunduklannı söyledi. Küba'da Hk Türk bakanı • HAVANA (AA) - Küba Kamu Sağlığı Bakanhğı'nın resmi konuğu olarak Küba'ya gelen Sağlık Bakanı Yıldınm Aktuna, zıyaretı sırasında Küba Cumhuriyeti Hükümet ve Devlet Konseyi Başkanı Fidel Castro'ya Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bir mesajını sunacak. Sağlık Bakanı Aktuna, Küba'ya bakan düzeyinde gerçekleştirilen ilk Türk yetkilisinin ziyareti olması dolayısıyla bu gezinin büyük önem taşıdığını bildirdi. Küba'nın aşı ve serum ile kan ve kan ürünleri üretimi konusunda çok ıleri olduğunu belirten Aktuna, ziyaret sırasında bu alanlardaki gelişmeleri yerinde görme ve değerlendirme imkânı bulacaklannı kaydetti. THK şubesine bomba • İstanbul Haber Senisi - Bakırköy İstanbul Caddesi'nde bir işhanının ikinci katında bulunan Türk Hava Kurumu şubesinin kapısı önünde 19.15 sıralannda patlayan bomba, küçük çapta maddi hasara yol açtı. Yetkililer, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce bırakılan bombamn el yapimı boru tipi olduğunu bildirdiler. Türkeş erken seçimde ısrarlı • ANKARA (AA) - MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, "Türkiye'nin kaostan. rejim bunalımından çıkışı, erken seçimle gerçekleşebilir" dedi. Türkeş. fisıltılarla ümitsizliğe kapılmaya gerek olmadığını, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin demokrasiye, milletin hür yaşama hakkına herkesten çok saygılı olduğunu söyledi. Alparslan Türkeş, partisine katılımlar nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, "Türkiye'nin bir buhranlar, dedikodular ve açmazlar boğazmdan geçtiğıni" savundu. Dinsel eğilimlere dayanılarak oluşturulmak istenen D-8'ler insan haklannı tanımıyor Erbakan'ın dostLarı sabıkalı SERKANDEMtRTAŞ ANKARA - Başbakan Necmet- tin Erbakan'ın, Türkiye'nin Batı modeli kalkınmayı esas alan gele- neksel dış politikasınakarşı birara- ya getirmeye çahştığı 7 Islam ülke- smin, insan haklan konusunda sa- bıkalı olduklan belirlendi. Dini eğilimlere dayanılarak oluşturul- maya çalışılan D-8"lenn hemen hepsi "yargısız infazlar. basın öz- gürlüğünü kısıtlama, işkence. kişî- lik haklannın kısıtlannmı. kadın haklannın göz ardı edilmesi. yargı- nın bağımsızlığına müdahale" gibi faalıyetlerle insan haklannın uy- gulanmasını engelliyor. Türkiye, Bangladeş. Mısır, Pa- kistan, Endonezya. Singapur, Iran ve Nijerya'dan oluşan D-8'ler, in- san haklannın uygulanması konu- sunda son derece zayıf kalıyorlar. Türkıye'deki insan haklan duru- munun geçen yıllara oranla gerile- dıği bildirilen ABD Dışişleri Ba- kanlıgı 1996 Yılı İnsan Haklan Ra- poru'nda. D-8 örgütünün diğer üyeleri ile ilgili şu bilgilere yer ve- rildi: Bangladeş: 123 milyonluk nüfu- sunun yüzde 43'ünün günlük te- mel gereksinimlerini karşılayama- dığı ve kişi başına yıllık kazancın sadece 250 dolar (yaklaşık 31 mil- yon TL) olduğu Bangladeş'te hü- kümet. temel insan haklannı inkâr etti. Sistematik işkencenin uygulandığı ülkede, emni- yet kuvvetlerinin geçen yıl içinde 17 yargısız in- faz gerçekleştirdiğı kay- : dedildi. Bangladeş hü- * kümeti, ulusal güvenlik güçlerini, muhalif siya- * si partileri ve bu partile- rin liderlerini baskı altın- da tutmak için kullandı. Yolsuzluklann önem- lı bir sorun ol- dufeu Bangladeş'te. bir önceki Cumhur- başkanı Ershad, 20 yıllık hapis ce- zasınaçarptınluı. Ershad, 1995 yı- lına kadar gerçekleşen 1981 cina- yetten de sorumlu tutuldu. Mısır: Hükümete bağlı emniyet güçleri, 1996'da da sayısız insan haklan ihlalleri işlediler. 1981'den beri uygulanan Olağanüstü Hal Ya- sası, yurttaşlann temel haklannı kı- sıtladı. tktidardaki Ulusal Demok- rasi Partisi, uyguladığı politik sis- tem sayesinde. halkın hükümeti de- ğiştirme çabalannı anlamsız kıldı. Ülkede basın özgürlüğü konusun- da ciddi kısıtlamalar yapıldı. Yol- suzluk ve hükümet yetkililerinin yaptıklan usulsüzlükleri yazan ga- zeteciler, yargı önüne çıkanldı. Endonezya: Endonezya hükü- meti, muhalefet partilerinin geliş- mesinı engellemek amacıyla, "pancasuV (uzlaşma) adı verilen bir ideoloji geliştirdi. Böylece de- mokratik olarak bilinen ülkede. otoriter bir sistem oluşturuldu. Hükümet güçlerinin işlediği in- san haklan ihlallerinin başında yar- gısız infazlar, ortadan kaybolma- lar ve işkence geldı. Otoriter rejim- lerin ağırlıklı olarak uyguladıklan basın özgürlüğünün kısıtlanması Endonezya'da da geçerli. Hükü- met, gazetelere verdiği yayın izni- ni keyfıyen kaldırarak, bu basın kuruluşlannı kapatabiliyor. 1996 yılında. bu yolla 3 dergi kapatıldı. İran: Otoriter-lslami bir yöneti- min olduğu Iran'daki güven- gyi Hk güçleri, sayısız in- *"*'* «A s a n n a k l a n ihlalleri işlediler. Hükü- met, siyasi kar- şıtlannı sürekli denetim altında tuttu. Yöneticilik yapan dini lider- ler seçim sü- recini gö- zeterek, va- tan- daşlann hükümeti değiştirmelerine olanak vermeyen bir sistem uygu- 1adı lar. lran'da gözlemler yapmasma izin venlen Kanadalı insan hakla- n raportörü, Maurice Capithome, insanlık dışı cezalandırmalar, key- fi tutuklamalar, idamlar, adil olma- yan yargılamalar. basın özgürlüğü- nün kısıtlanması gibi ihlalleri rapor etti. Raportör. hükümetin insan haklannın evrenselliğini kabul et- mediğini bildirdi. Uluslararası Af Örgütü, 1996 yılında 110 kişinin idam edıldiğini kaydetti. Nijerym: 1993'te yaptığı askeri darbe ile iktidara gelen General Sa- mi Abacha, ülkede askerlerin ağır- lıkta olduğu bir hükümet kurdu. Hükümet, federal güvenlik sistemi sayesinde keyfı yönetimini sürdür- dü. Abacha hükümeti, eleştirileri susturmak için düzenli ve keyfî gö- zaltına almalarve yargısız infazlar uyguladı. Paldstan: D-8 örgütünün en fa- kir ülkeleri arasında yer alan Pakis- tan'da kişi başına düşen yıllık gelir 450 dolar. Bu ülkede güvenlik güç- leri çok ciddi insan haklan ihlalle- ri işlediler. Yargısız infazlar, keyfı tutuklamalar, işkence ve tecavüz oranlan büyük oranda yaşandı. Hükümet bu ıhlallerin önüne geç- mek için hiçbir ciddi çaba göster- medi. Singapur: D-8 ülkelerinin en zengini olan Singapur'da. insan haklan diğerlerine göre biraz daha gelişmiş sayılabilir. Ancak muha- lefet partilerine ve adaylanna kar- şı baskı uygulandığı gibi zaman za- man yargıya da müdahale ediliyor. Hükümet, iktıdannı sürdürmek amacıyla keyfi gözaltına almala- nn yanı sıra düşünceyi ifade, Örgüt- lenme gibi haklara da kısıtlamalar getirebiliyor. Kadmlara yasal ay- nmcılık uygulanan ülkede, "Yeho- va Şahıtieri" akımı da yasaklı. iş- kence ve yargısız infazlann fazla yaşanmadığı ülkede, basın özgür- İüğüne kısıtlamalar getirildi. Hü- kümet, yetkılilerin yaptıklan yol- suzluk ve diğer usulsüzlüklerin ya- zılmasına hoşgörü göstermıyor. İskenderun Cezaevi kaçaklan aranıyor AKUVBODUR ^iİPYl "TYIflYPt ^ u ^uriukkazasıylabiriiktehalkiçindegüven>itirenvegûndemdekiyeriyleyıprananÖ2ei UVIl ^lyut Cl tim t e ş l d l a t ] n a DYP'li siyasüerin desteği sürüyor. Başbakan Yardımcısı" Tansu Çiller'in, bir süre önce Ankara'daki özel tim ayaretinden sonra, diin de İçişleri Bakanı Meral Akşener Ardahan'daki birliği ziyaret etti. Özel tim üyesi polisleıie hatıra fotoğrafi cektiren Meral Akşener "Terörün beli kınldı. Türkiye gündeminden çıkü"" dedi. ( Fotoğraf. AA) CHP milletvekili, îbrahim Şahin röportajının suç olduğunu öne sürdü , Dıcak'ı şikâyet ettiANKARA (ANKA) - CHP Içel Milletvekili Fikri Saglar. hakkında çete oluşturmak suçun- dan İstanbul DGM'nin gıyabi tutuklama kara- n verdiği eski Özel Harekât Dairesi Başkanve- kili İbrahim Şahin ile görüşme yapan Akşam gazetesi yazan Nazh Ihcak'ı savcılığa şikâyet etti. Sağlar, Ilıcak ile birlikte röportajın yayımlan- dığı Akşam gazetesi ve Kanal 6 televizyonu yöneticileri ile ilgili olarak. "Hakkında yaka- lama emri bulunan kişinin saklı bulunduğu ye- ri bildiği halde yetkili mercilere derhal haber vermemek'" suçundan ceza davası açılmasını istedi. Sağlar, avukatı Sezgin Güraslan aracıhğıyla MersinCunıhunyetBaşsavcılığı'na verdiği suç duyurusu dilekçesinde, Ilıcak'ın, hakkında tu- nıklama karan bulunan Şahin ile yaptığı görüş- menın 4 ve 5 mart tarihlerinde Akşam gazete- sinde, 6 martta ıse Kanal 6 televizyonunda ya- yımlandığını anımsattı. Programda Şahm'in neden teslim olmadığı. ne zaman teslim olaca- ğı, çetelerle olup olmadığı sorulannın soruldu- ğu, ancak sonunda Ilıcak'ın "Bensizinsuçlııol- madığuuzı anladım"" şeklinde yorumlar yaptı- ğı belirtilerek şöyle denildi: "Bu programla suç işknmişrir. Bu durumun. basının haber alma. basın özgürtğü ve haber ka\ naklannı gizleme özgürlüğü sınırlan içine girmediği açıktır. Suç işleyenlerin zabıtaca ya- pılan araşünna ve takiplere rağmen kola> elde edUetnemelerinde, bunlara vatakhk edenkrin rolleri büyük olmakta\v bu durumda suç işlen- mesini teşvik etmek sureth le. ülke emniyet ve asayişi bakınundanzarariıdurum yaratmakta- dır. Kanun ko>ucu. sanık veva hakkında yaka- lama karan olan kişinin saklı bulunduğu yeri bildiği halde yetkili mercilere derhal haber ve- rilmemesini suç saymıştır. Program çekimlerinin yazann evinde vapıl- masu bu program için yapılan hazırlık dönt-mi- nin birkaç gün sördüğü ve gazetede iki gün ya- yunlandıgu televizyonda bir saatten fazla sür- düğü gözönüneahndığında, bu konu da gfiven- lik birimlerine sanıklar tarafından hcrhangi ha- ber verme de gerçekleşmediğine göre saıukla- nn suç kasöyla hareket ettikleri açıkör. Bu ne- denle cezalandırılmalan gerekmektedir." tSKENDERUN - iskenderun Özel Tip Kapalı Cezaevi'nden 50 metrelik tünel kazarak ilk firan ger- çekleştiren PKK ve MLKP üyesi tu- tuklu ve hükümJülerin yakalanması için çalışmalar sürüyor. tskende- run'a gelen Adalet Bakanlıgı'na bağlı bir müsteşar ve 2 müfettiş ile tçişlen Bakanlığfnabaglı2ngkı- y€ mOfettişi cezaevinde "i^^îhe- lerde bulunurken yaklaşık 3.5 met- re derinlikten, 50 metre uzunlukta kazılan tünel de dün sabah kepçeler- le açıldı. Firarilerin tüneli havalan- dırmak için plastik kovalardan kö- rükler yaptıklan, aydınlatmayı da elektrik kablosu döşeyerek gerçek- leştirdikleri anlaşıldı. tskendenm Kapalı Cezaevi'nden firar edenlerin yakalanması için ça- lışmalar devam ediyor. Iskenderun Tugay Komutanlığı ve Jandarma Komutanhğı'na bağlı birlikler ceza- evinin 3 kilometre uzağındaki dağ- lık alanda havadan ve karadan ara- ma çalışmalanna devam ediyorlar. Bölgeden aynlmamış olduklan sa- nılan kaçaklann kent içine girdikle- n varsayılarak dün birçok eve bas- kın düzenlendi. Bu baskınlar sonra- sında iskenderun Terörle Mücadele Âmirliği'ne bağlı birimlerin çok sa- yıda kişiyi gözaltına aldığı öğrenil- di. iskenderun Tugay Komutanı Tuğ- general Ethem Erdağı, Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Tevfik Özdemir, İskenderun Kaymakamı Selahattin Alanya,Cumhuriyet Baş- savcısı Cengiz Çakıroğlu, cezaevi savcısı Muammer Meral, tlçe Em- niyet Müdürü Ömer Şahin ile gö- rüşmelerde bulunan Vali Utku A- cun, kent giriş ve çıkışlan ile yöre il ve ilçelerinde kaçaklann aranması çalışmalannın sürdüğünü belirtti. Tünelin cezaevindeki ucunun 6. ko- ğuşta bulunduğu. 5, 6, 9 ve 11. ko- guşlarda kalan hükümlü ve tutuklu- lann firar ettikleri öğrenildi. SIFIR NOKTASII O M L ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Susuriuk kazasının ilk günle- rinde, devletin üst düzey görev- lilerinin kanunsuz faaliyetler ıçin- de olduğunun ortaya çıkması, önde gelen siyasetçilerin çete- lerle olan bağlantısı, sıradan yurttaşı allak bullak etmişti. Kut- sal bildikleri devlete ilişkin inanç- larında sarsıntılar meydana gel- mişti. Sıradan yurttaş kendisini aldatılmış hissediyordu. Kaza sonrası, iki eğilim ara- sında gidip geliyorduk. Gün olu- yor, tamam bu kez devlet önem- li bir temizliğe uğrayacak diye düşünüyor, umutlara kapılıyor- duk. Gün oluyor, devlet yöneti- cilerinin suçluları koruma çaba- lannı görüyor, bildiğimiz filmi ye- niden izleyeceğimizi düşünüyor, öfkeleniyorduk. Bilgi ve belgeler tepelere doğ- ru tırmandıkça, gözler devletin başına çevrilmişti. Süleyman Demirel, "Devleti yıpratmayın, eğer bazı suçlular varsa onu devletortaya çıkanr. Devletsuç- lu değildir, devlet içinde bazı suçlular olabilir. Gidileceği yere Kaldık mı Yine Çiller'e... kadar gitsin, nereye kadar gidi- yorsa gidilsin" diyerek gelenek- sel yaklaştmı dile getiriyordu. Bu arada Başbakan Yardımcısı Tansu ÇUler'in ve eşi Özer ÇU- ler'in adlan da gündeme geli- yordu. Çiller ailesiyle ilgili şüphe ve iddialar yükseliyordu. Susur- luk'la iyice köşeye sıkışan Çil- ler'in siyasi yaşamının bittiği fık- ri yaygınlık kazanıyordu. Başbakan Erbakan ve arka- daşlarının, çeteler döneminde iktidarı paylaşmamış olmaları, bazı çevrelerde umut yaratıyor- du. RP'liler, soruşturmanın ge- lişmesine yardımcı olabilirierdi. RP'nin, devlet içindeki çetelerin sorgulanmasından yana olma- sı, gelişmenin seyrini değiştire- bilirdi. RP ile ilgili beklentilerin yanlış olduğu kısasürede anlaşıldı. Er- bakan ve arkadaşları, Susuriuk soruşturmasının yavaş yürüme- si ve dosyalann bürokrasi çark- lannın içinde kaybolması için el- lerinden geleni yaptılar. Kutsal devlet geleneğinin takipçisi ol- duklannı kanrtladılar. Demokra- si ve devletin temizlenmesiyle bir ilgileri bulunmadığını, onlara inanan çevreleri hayal kınklığına uğratacak ölçüde ortaya koydu- lar. Tam Susuriuk ne olacak diye düşünürken ve işin tavsadığı en- dişesi yaşanırken RP'nin provo- kasyonları sahneye çıktı. Şev- ket Kazan'ın geri ve saldırgan üslubu, Sincan gecesi, Taksim'e cami gibi bir dizi kışkırtma, Tür- kiye'nin önüne yeni bir gündem getirdi. Bu gündem, Susurluk'u geri plana itebilecek yeni bir sü- rece işaret ediyordu. Erbakan'ın, hükümete gelin- ce muhalefette olduğundan da- ha dikkatli davranacağı ve laik çevrelerle kapışmaktan kaçına- cağı beklentisi boşa çıktı. RP'li- ler, henüz yüzde 20'lik oylanyla bile Türkiye'de çağdaş kurum- lara karşı bir saldın başlattılar. Kültür Bakanlıgı başta olmak üzere, devlet dairelerinde çağ- daşlığı hedef alan girişimleri, her gün yeni bir şoka neden oldu. Siyasi Islamın hayatın toptan de^iştirilmesine ilişkin hedefleri- ni daha ilk günden gerçekleştir- mek amacıyla harekete geçme- sı, toplumun büyük bir kesimin- de derin bir ürküntü yarattı. Demokrasi ve laiklik yanlısı çevreler şaşkınlığa düştüler, te- laşa kapıldılar. Türkiye, Susur- iuk soruşturması ve bu soruş- turmanın Çiller ailesine kadar uzanan bağlantılan ile RP'nin başını çektiği şeriat tehdidi ara- sında sıkıştı kaldı. Siyasi islamın kışkırtmalan Susurtuk'un önüne geçti. Şeriattan ürkenler, paria- mento içinde Refah'sız çözüm aramaya giriştiler. Böyle bir çö- zümün gerçekleşebilmesi ne yazık ki DYP'ye bağlı. Ancak DYP'liler "evet" derse bu hükü- met yıkılabilir ve yerine yenisi kunjlabilir. Siyasi yaşamı brtti diye bakı- lan Çiller, şimdi kilit isim olarak yeniden sahnede. Kendince taktikler geliştirerek en büyük payı kapmaya çalışıyor. Erba- kan'dan başbakanlığı isteyecek kadar ileri gittiği gazetelere yan- sıdı. işin acıklı yanı, şu anda dü- şünülen hükümet formüllerinin gerçekleşebilmesi, Susurluk'la iyice şaibe altında bulunan Çil- ler'e kalmış durumda. Erbakan, devleti teslim alabil- mek amacıyla Çiller'i Yüce Di- van'dan kurtarmıştı. Şimdi ken- disi köşeye sıkıştı. ipîer, aniden Çiller'in eline geçti. Kaderi Çil- ler'in eline kalmış bir hükümet; çözümleri Çiller'e bakarak üret- mek durumunda kalan bir par- lamento... Bu tablo size umut veriyor mu? BKBÎZE ERDAL ATABEK İnsanı Kopyalamak "Genetik kopyalama" yoluyla erişkin bir hücre- den üretilen koyun ve maymundan sonra aynı yön- temle insanın da kopyalanması için iki yıl çalışma- nın yeteceği açıklandı. Bu durumun açıklanmasıy- la birlikte beklenen tartışmalar, eleştiriler, protesto- lar da ortaya çıktı. Konunun anlaksal boyutlan, in- san haklan boyutlan, ikinci kişilik boyutlan doğru olarak ele alınıyor. "İnsanın kopyalanması", yapı- labildiği halde yapılmaması gereken işlere yeni bir örnek oluşturacak. Bütün bunlan tartışmak iyi güzel de, "insanın kopyalanması" sadece genetik yoluyla mı oluyor? Aile öğretileri; örf, âdet, gelenek dediğimiz davra- nış kalıpları, milliyetler, etnik kökenler, dinler yoluy- la naklettiğimiz kültür kalıplan "insanı kopyalamı- yor mu"? Çevremizde gördüğümüz, hemen her şeyi birbirine benzeyen insan gruplan nasıl yaratı- lıyor? Bugün Türkiye'de gördüğümüz "insan kop- yalan" hangi kalıplar içinde biçimleniyor? Gelenek- sel toplum yapısının milliyetçilikle desteklenip din öğretisiyle biçimlendirilmiş bir modelle sürdürül- mesı ortaya tek tip insan" çıkarmıyor mu? Bu in- sana bildiğinden başka bir şeyi anlatmak, inandı- ğından başka bir şeyi göstermek olanağı bulunu- yor mu? Böylesine daraltılmış bilinç sahiplerine hemangi bir konunun seçeneği gösterilebiliyor mu? Ezberci eğitim yoluyla da "kalıplara dökülmüş bilgi parçacıklan'rv aktararak "düşünmeyen beyin- ler" kopyalanmıyor mu? 7 yaşında bir çocuğu "Ar- tık zamanı geldi" diye alıp bu "bilgi aktarma ban- d;"na koyarak, ortalama 15 yıl kalıplayarak 22 yaş- lannda "Artık mesleğin oldu" diye hayat mücade- lesine katmak, başka bir "insan kopyalamak" de- ğil mi? Kişiliğini geliştirmeyi düşünmeden, doğru davranışlar kazandınnayı aklına getirmeden bilgi aktarmacılığını eğitim saymak başka nasıl nıtelen- dirilir? Hiçbir karşıt düşünce, hiçbir ayn seçenekta- nımadan mutlak doğru kabul edilen "dogma kabu- lüne dayalı din eğitimi"r\\ yaygınlaştırarak yetiştiri- len insanlar da "birbirinin kopyası" olmuyor mu? Hiçbir seçimi kendi iradesine dayalı olmayan in- sanlar yetiştirmenin yanlışını görmemek elbette so- nuçlann yaşanmasıyla anlaşılacak bir durumdur. Modemlik diye bilip yaptığı reklam dünyasının pompaladığı tüketim mallarını kullanıp birbirine ca- ka satmak olan "aynısının tıpkısı" tıpler de "kapi- talizmin kopyalan" değil mi? Kendine özgü hiçbir kişilik belirtisi olmayan, sözlerinden davranışlanna kadar her yaptığı aslının taklidi olmaktan öteye geç- meyen "kopyalar" da aslında pek çok şey anlatmı- yor mu? Bu tiplerin bılinçleri de Amerikan rüyasıy- la daraltılmış olmuyor mu? Çevrenize baktığınız zaman geleneksel yapının kopyalannı, ezberci eğitimin kopyalannı, Amerikan kapitalizminin kopyalannı çok sık görmüyor musu- nuz? Bunlann dışında, özgür düşünen, düşünce- lerini açıklayabilen, kendi kararlannı verebilen, ka- rariannın sorumluluğunu alabilen kaç insan göre- biliyorsunuz? Dahası, bu insanlara bu toplum ya- şamaşansı veriyor mu? Bu insanlar yaşayabilecek- leri bir sosyal ortam bulabiliyorlar mı? Bu insanlar kendi anlayışlarına dayalı dürüst bir çalışrnaylaya- şama ekonomilerini sağlayabiüyorlar mı? Bu soruların açık yanıtlan verilmeden bu toplum- da huzur olabilir mi? Böyle bir toplum gelişebilir mi? Böyle bir toplum gelişmiş ülkeler içine girebilir mi? ••• Nasıl iyiliklerin geliştiği bir ortam varsa, kötülük- lerin geliştiği bir ortam da var. Bugün Türkiye, kö- tülüklerin geliştiği bir ortam yaratmış durumda. Curnhuriyetle birlikte içine girdiği "çağdaş uygar- hk yolu "ndaki ivmesi düşmüş, bir ölçüde bu yol- dan da sapmış durumda. Cumhuriyet öncesı dö- neme dönmesi için büyük çabalar görülüyor. Ge- leneksel çevreler temel laik ekseni değiştirme yo- lunda büyük gayret içindeler. Bunu bile bile Tansu Çiller ve Doğru Yol Partisi "Sanki böyle bir şey yokmuş" gibi rahatlıkla iktidar olmayı sürdürüyor. Erbakan'ın her sözü zaman kazanmaya, toplurnu uyutmaya yönelik bir "uyuşturucu" gibi. Gelenek- seli Erbakan'ın, çağdaşı Çiller'in temsil ettiği bir si- yasal iktidarın ne denli büyük bir talihsizlik olduğu ortada değil mi? Peki, bu talihsizlik gökten zembil- le mi inmişti? Hiç de değil. İnsan kopyalamayla ge- çen on yıllar, yirmi yıllar, otuz yıllar işte bu sonucu verdi. Böyle birtoplumda ne demokrasiniz demok- rasi olur, ne laikliginiz güvencede olur. Önce tanm toplumunu endüstri toplumu yapacaksınız. Tanm toplumu kültürü de yerini endüstri toplumu kürtü- rüne bırakacak. Gelenek de, din de, çağdaşlık da yerli yerine oturacak. Toplumun hakkı toplumun, bi- reyin hakkı bireyin olacak. Herkes, kendi bilinciyle kararverecek, hakkını dagörevini de bilecek. Kim- se geleceğinden kuşku duymayacak, kimse ken- di hakkını başkasının inayetinden beklemeyecek. İnsan kopyalanndan değil, yetişmiş insanlardan oluşan bir toplum yaratacaksınız. Her şeyi bekle- meye ondan sonra hakkınız olacak. Ulucak da ziyaret etti RP'liler Yıldız'a sahip çıkıyor ANKARA (AISKA) - Adalet Bakanı Şevket Ka- zan'ın büyük tartışmalara neden olan ziyaretinden sonra RP Genel Başkan Yardımcısı Rıza Uhıcak da eski Sincan Belediye Baş- kanı Bekir Yüdız'ı Ulucan- lar Kapalı Cezaevi'nde zi- yaret etti. Ulucak, Yıldız'ın çok başanlı bir belediye başkanı olduğunu, hiçbir suç işlemediğini savıınarak, "Beraatedecekvegörevinin başına dönecek" dedi. Rıza Ulucak. Yıldız'ı. se- çimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı olarak RP yönetimi adma ziyaret etti. Yıldız'a parti yönetimi- nin "Geçmiş olsun" dileği- ni ileten Ulucak, görüşme hakkında da partiye bilgi sundu. Ulucak ziyareti doğ- rularken, Yıldız'ın, "RP'ye yönelik bir tezgâha kurban edüdrgini" savundu. Ulu- cak, Yıldız'ı, Kazan'dan sonra ziyaret ettıgini, kendi- sinin ve başta RP'lilerin de her zaman ziyaret edebile- ceklerinı belirtti. Ziyaret sı- rasında Yıldız'dan, Kudüs Gecesi hakkında da bilgi al- dığını anlatan Ulucak. aynı gecenin geçen yıl da yapıl- dığını ve o zaman çok daha ağır konuşmalar olmasına karşın hiçbir soruşturma ya- pılmadığını belirtti. DGM'nin gecede Atatfirk posteri bulunmaması nede- niyle Yıldız hakkında 12 yı- la kadar hapis cezası iste- miyle dava açmasını anla- yamadığını kaydeden Ulu- cak, şunlan söyledi: "Orada Filistinlilere yö- nelikbir zulüm protesto edi- liyor. O zulme uğrayan ve zulme karşı mücadele eden- lerin posterinin bulunma- sından daha doğal ne olabi- lir? Orada Bekir Yıldız'm ne konuştuğu kimsenin umurunda değil. O konuş- mada bizim incelememize göre hiçbir suç yok."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle