Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 1997 PAZARTESI
HABERLER
Cumartesi
Anneleri'ne
destek
• STRASBOURG (AA) -
Kamuoyunda "Cumartesi
Anneleri" olarak bilinen,
yakınlan kaybolmuş
ailelere destek amacıyla
Avrupa Konseyı'nin
Strasbourg'daki binası
önünde önceki gün bir
gösteri düzenlendi.
Gösteriyi düzenleyenler,
eyleme bin kişinin
katıldığını belirtti. Eylemi
planlayanlar, "Cumartesi
Anneleri"nden bir kişinin,
gösteriye katılmak üzere
Strasbourg'a gelmesinin
öngörüldüğünü. ancak
Fransa'dan vize alamadığı
için gelemedığini belirttiler.
Eylemcileri temsilen 5
kişinin, Avrupa Konseyi
yetkilileri tarafmdan kabul
edildiği kaydedildi.
BelçHca prensî
TÜPkiye'de
• ANKARA (Cumhuriyet
Börosu) - Belçıka Veliaht
Prensi Philippe ile
beraberindekı 124kişilik
ticaret heyeti Ankara'ya
geldı. Prens Philippe ile
Başbakan Yardımcısı,
Maliye ve Dış Ticaret
Bakanı Maystadt
başkanlığındaki ticaret
heyeti, Esenboga
Havaalanı'nda Ankara Vali
Yardımcısı Erol Gökberk ve
Dışişleri Bakanlığı Protokol
Genel Müdürü Büyükelçi
Onur Gökçe tarafından
karşılandı. Velıhat prens ve
beraberindeki heyet bugün
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'le görüşecek.
Dayakçı
polislepe dava
• İZMİR - Geçen yıl 1
Mayıs kutlamalanna katılan
tbrahim Tekbudak adındaki
genci döven 15 polis hak-
kında dava açıldı. Davayı
açan lzmır Cumhuriyet
Savcısı Okay Güngör, sa-
nıklar hakkında 3'er yıla
kadar hapis cezası istedi.
Avukat Nedim Değirmenci,
1 Mayıs kutlamalan sırasın-
da çıkan olaylarda, müvek-
kili tbrahim Tekbudak'ın
gözaltına almırken sanık
polisler tarafından dövûldü-
ğünü ve sağ kolunun kınldı-
ğını belirterek polisler hak-
kında suç duyurusunda bu-
lunduklannı söyledi.
Küba'da
Hk Türk bakanı
• HAVANA (AA) - Küba
Kamu Sağlığı Bakanhğı'nın
resmi konuğu olarak
Küba'ya gelen Sağlık
Bakanı Yıldınm Aktuna,
zıyaretı sırasında Küba
Cumhuriyeti Hükümet ve
Devlet Konseyi Başkanı
Fidel Castro'ya
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in bir mesajını
sunacak. Sağlık Bakanı
Aktuna, Küba'ya bakan
düzeyinde gerçekleştirilen
ilk Türk yetkilisinin ziyareti
olması dolayısıyla bu
gezinin büyük önem
taşıdığını bildirdi. Küba'nın
aşı ve serum ile kan ve kan
ürünleri üretimi konusunda
çok ıleri olduğunu belirten
Aktuna, ziyaret sırasında bu
alanlardaki gelişmeleri
yerinde görme ve
değerlendirme imkânı
bulacaklannı kaydetti.
THK şubesine
bomba
• İstanbul Haber Senisi -
Bakırköy İstanbul
Caddesi'nde bir işhanının
ikinci katında bulunan Türk
Hava Kurumu şubesinin
kapısı önünde 19.15
sıralannda patlayan bomba,
küçük çapta maddi hasara
yol açtı. Yetkililer, kimliği
belirsiz kişi ya da kişilerce
bırakılan bombamn el
yapimı boru tipi olduğunu
bildirdiler.
Türkeş erken
seçimde ısrarlı
• ANKARA (AA) - MHP
Genel Başkanı Alparslan
Türkeş, "Türkiye'nin
kaostan. rejim
bunalımından çıkışı, erken
seçimle gerçekleşebilir"
dedi. Türkeş. fisıltılarla
ümitsizliğe kapılmaya gerek
olmadığını, Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin
demokrasiye, milletin hür
yaşama hakkına herkesten
çok saygılı olduğunu
söyledi. Alparslan Türkeş,
partisine katılımlar
nedeniyle düzenlenen
törende yaptığı konuşmada,
"Türkiye'nin bir buhranlar,
dedikodular ve açmazlar
boğazmdan geçtiğıni"
savundu.
Dinsel eğilimlere dayanılarak oluşturulmak istenen D-8'ler insan haklannı tanımıyor
Erbakan'ın dostLarı sabıkalı
SERKANDEMtRTAŞ
ANKARA - Başbakan Necmet-
tin Erbakan'ın, Türkiye'nin Batı
modeli kalkınmayı esas alan gele-
neksel dış politikasınakarşı birara-
ya getirmeye çahştığı 7 Islam ülke-
smin, insan haklan konusunda sa-
bıkalı olduklan belirlendi. Dini
eğilimlere dayanılarak oluşturul-
maya çalışılan D-8"lenn hemen
hepsi "yargısız infazlar. basın öz-
gürlüğünü kısıtlama, işkence. kişî-
lik haklannın kısıtlannmı. kadın
haklannın göz ardı edilmesi. yargı-
nın bağımsızlığına müdahale" gibi
faalıyetlerle insan haklannın uy-
gulanmasını engelliyor.
Türkiye, Bangladeş. Mısır, Pa-
kistan, Endonezya. Singapur, Iran
ve Nijerya'dan oluşan D-8'ler, in-
san haklannın uygulanması konu-
sunda son derece zayıf kalıyorlar.
Türkıye'deki insan haklan duru-
munun geçen yıllara oranla gerile-
dıği bildirilen ABD Dışişleri Ba-
kanlıgı 1996 Yılı İnsan Haklan Ra-
poru'nda. D-8 örgütünün diğer
üyeleri ile ilgili şu bilgilere yer ve-
rildi:
Bangladeş: 123 milyonluk nüfu-
sunun yüzde 43'ünün günlük te-
mel gereksinimlerini karşılayama-
dığı ve kişi başına yıllık kazancın
sadece 250 dolar (yaklaşık 31 mil-
yon TL) olduğu Bangladeş'te hü-
kümet. temel insan haklannı inkâr
etti. Sistematik işkencenin
uygulandığı ülkede, emni-
yet kuvvetlerinin geçen
yıl içinde 17 yargısız in-
faz gerçekleştirdiğı kay- :
dedildi. Bangladeş hü- *
kümeti, ulusal güvenlik
güçlerini, muhalif siya- *
si partileri ve bu partile-
rin liderlerini baskı altın-
da tutmak için kullandı.
Yolsuzluklann önem-
lı bir sorun ol-
dufeu
Bangladeş'te. bir önceki Cumhur-
başkanı Ershad, 20 yıllık hapis ce-
zasınaçarptınluı. Ershad, 1995 yı-
lına kadar gerçekleşen 1981 cina-
yetten de sorumlu tutuldu.
Mısır: Hükümete bağlı emniyet
güçleri, 1996'da da sayısız insan
haklan ihlalleri işlediler. 1981'den
beri uygulanan Olağanüstü Hal Ya-
sası, yurttaşlann temel haklannı kı-
sıtladı. tktidardaki Ulusal Demok-
rasi Partisi, uyguladığı politik sis-
tem sayesinde. halkın hükümeti de-
ğiştirme çabalannı anlamsız kıldı.
Ülkede basın özgürlüğü konusun-
da ciddi kısıtlamalar yapıldı. Yol-
suzluk ve hükümet yetkililerinin
yaptıklan usulsüzlükleri yazan ga-
zeteciler, yargı önüne çıkanldı.
Endonezya: Endonezya hükü-
meti, muhalefet partilerinin geliş-
mesinı engellemek amacıyla,
"pancasuV (uzlaşma) adı verilen
bir ideoloji geliştirdi. Böylece de-
mokratik olarak bilinen ülkede.
otoriter bir sistem oluşturuldu.
Hükümet güçlerinin işlediği in-
san haklan ihlallerinin başında yar-
gısız infazlar, ortadan kaybolma-
lar ve işkence geldı. Otoriter rejim-
lerin ağırlıklı olarak uyguladıklan
basın özgürlüğünün kısıtlanması
Endonezya'da da geçerli. Hükü-
met, gazetelere verdiği yayın izni-
ni keyfıyen kaldırarak, bu basın
kuruluşlannı kapatabiliyor. 1996
yılında. bu yolla 3 dergi kapatıldı.
İran: Otoriter-lslami bir yöneti-
min olduğu Iran'daki güven-
gyi Hk güçleri, sayısız in-
*"*'* «A s a n n a
k l a n
ihlalleri
işlediler. Hükü-
met, siyasi kar-
şıtlannı sürekli
denetim altında
tuttu. Yöneticilik
yapan dini lider-
ler seçim sü-
recini gö-
zeterek,
va-
tan-
daşlann hükümeti değiştirmelerine
olanak vermeyen bir sistem uygu-
1adı lar.
lran'da gözlemler yapmasma
izin venlen Kanadalı insan hakla-
n raportörü, Maurice Capithome,
insanlık dışı cezalandırmalar, key-
fi tutuklamalar, idamlar, adil olma-
yan yargılamalar. basın özgürlüğü-
nün kısıtlanması gibi ihlalleri rapor
etti. Raportör. hükümetin insan
haklannın evrenselliğini kabul et-
mediğini bildirdi. Uluslararası Af
Örgütü, 1996 yılında 110 kişinin
idam edıldiğini kaydetti.
Nijerym: 1993'te yaptığı askeri
darbe ile iktidara gelen General Sa-
mi Abacha, ülkede askerlerin ağır-
lıkta olduğu bir hükümet kurdu.
Hükümet, federal güvenlik sistemi
sayesinde keyfı yönetimini sürdür-
dü. Abacha hükümeti, eleştirileri
susturmak için düzenli ve keyfî gö-
zaltına almalarve yargısız infazlar
uyguladı.
Paldstan: D-8 örgütünün en fa-
kir ülkeleri arasında yer alan Pakis-
tan'da kişi başına düşen yıllık gelir
450 dolar. Bu ülkede güvenlik güç-
leri çok ciddi insan haklan ihlalle-
ri işlediler. Yargısız infazlar, keyfı
tutuklamalar, işkence ve tecavüz
oranlan büyük oranda yaşandı.
Hükümet bu ıhlallerin önüne geç-
mek için hiçbir ciddi çaba göster-
medi.
Singapur: D-8 ülkelerinin en
zengini olan Singapur'da. insan
haklan diğerlerine göre biraz daha
gelişmiş sayılabilir. Ancak muha-
lefet partilerine ve adaylanna kar-
şı baskı uygulandığı gibi zaman za-
man yargıya da müdahale ediliyor.
Hükümet, iktıdannı sürdürmek
amacıyla keyfi gözaltına almala-
nn yanı sıra düşünceyi ifade, Örgüt-
lenme gibi haklara da kısıtlamalar
getirebiliyor. Kadmlara yasal ay-
nmcılık uygulanan ülkede, "Yeho-
va Şahıtieri" akımı da yasaklı. iş-
kence ve yargısız infazlann fazla
yaşanmadığı ülkede, basın özgür-
İüğüne kısıtlamalar getirildi. Hü-
kümet, yetkılilerin yaptıklan yol-
suzluk ve diğer usulsüzlüklerin ya-
zılmasına hoşgörü göstermıyor.
İskenderun
Cezaevi
kaçaklan
aranıyor
AKUVBODUR
^iİPYl "TYIflYPt ^
u
^uriukkazasıylabiriiktehalkiçindegüven>itirenvegûndemdekiyeriyleyıprananÖ2ei
UVIl ^lyut Cl tim t e ş l d l a t ] n a DYP'li siyasüerin desteği sürüyor. Başbakan Yardımcısı" Tansu Çiller'in,
bir süre önce Ankara'daki özel tim ayaretinden sonra, diin de İçişleri Bakanı Meral Akşener Ardahan'daki birliği ziyaret etti. Özel tim
üyesi polisleıie hatıra fotoğrafi cektiren Meral Akşener "Terörün beli kınldı. Türkiye gündeminden çıkü"" dedi. ( Fotoğraf. AA)
CHP milletvekili, îbrahim Şahin röportajının suç olduğunu öne sürdü
, Dıcak'ı şikâyet ettiANKARA (ANKA) - CHP Içel Milletvekili
Fikri Saglar. hakkında çete oluşturmak suçun-
dan İstanbul DGM'nin gıyabi tutuklama kara-
n verdiği eski Özel Harekât Dairesi Başkanve-
kili İbrahim Şahin ile görüşme yapan Akşam
gazetesi yazan Nazh Ihcak'ı savcılığa şikâyet
etti.
Sağlar, Ilıcak ile birlikte röportajın yayımlan-
dığı Akşam gazetesi ve Kanal 6 televizyonu
yöneticileri ile ilgili olarak. "Hakkında yaka-
lama emri bulunan kişinin saklı bulunduğu ye-
ri bildiği halde yetkili mercilere derhal haber
vermemek'" suçundan ceza davası açılmasını
istedi.
Sağlar, avukatı Sezgin Güraslan aracıhğıyla
MersinCunıhunyetBaşsavcılığı'na verdiği suç
duyurusu dilekçesinde, Ilıcak'ın, hakkında tu-
nıklama karan bulunan Şahin ile yaptığı görüş-
menın 4 ve 5 mart tarihlerinde Akşam gazete-
sinde, 6 martta ıse Kanal 6 televizyonunda ya-
yımlandığını anımsattı. Programda Şahm'in
neden teslim olmadığı. ne zaman teslim olaca-
ğı, çetelerle olup olmadığı sorulannın soruldu-
ğu, ancak sonunda Ilıcak'ın "Bensizinsuçlııol-
madığuuzı anladım"" şeklinde yorumlar yaptı-
ğı belirtilerek şöyle denildi:
"Bu programla suç işknmişrir. Bu durumun.
basının haber alma. basın özgürtğü ve haber
ka\ naklannı gizleme özgürlüğü sınırlan içine
girmediği açıktır. Suç işleyenlerin zabıtaca ya-
pılan araşünna ve takiplere rağmen kola> elde
edUetnemelerinde, bunlara vatakhk edenkrin
rolleri büyük olmakta\v bu durumda suç işlen-
mesini teşvik etmek sureth le. ülke emniyet ve
asayişi bakınundanzarariıdurum yaratmakta-
dır. Kanun ko>ucu. sanık veva hakkında yaka-
lama karan olan kişinin saklı bulunduğu yeri
bildiği halde yetkili mercilere derhal haber ve-
rilmemesini suç saymıştır.
Program çekimlerinin yazann evinde vapıl-
masu bu program için yapılan hazırlık dönt-mi-
nin birkaç gün sördüğü ve gazetede iki gün ya-
yunlandıgu televizyonda bir saatten fazla sür-
düğü gözönüneahndığında, bu konu da gfiven-
lik birimlerine sanıklar tarafından hcrhangi ha-
ber verme de gerçekleşmediğine göre saıukla-
nn suç kasöyla hareket ettikleri açıkör. Bu ne-
denle cezalandırılmalan gerekmektedir."
tSKENDERUN - iskenderun
Özel Tip Kapalı Cezaevi'nden 50
metrelik tünel kazarak ilk firan ger-
çekleştiren PKK ve MLKP üyesi tu-
tuklu ve hükümJülerin yakalanması
için çalışmalar sürüyor. tskende-
run'a gelen Adalet Bakanlıgı'na
bağlı bir müsteşar ve 2 müfettiş ile
tçişlen Bakanlığfnabaglı2ngkı-
y€ mOfettişi cezaevinde "i^^îhe-
lerde bulunurken yaklaşık 3.5 met-
re derinlikten, 50 metre uzunlukta
kazılan tünel de dün sabah kepçeler-
le açıldı. Firarilerin tüneli havalan-
dırmak için plastik kovalardan kö-
rükler yaptıklan, aydınlatmayı da
elektrik kablosu döşeyerek gerçek-
leştirdikleri anlaşıldı.
tskendenm Kapalı Cezaevi'nden
firar edenlerin yakalanması için ça-
lışmalar devam ediyor. Iskenderun
Tugay Komutanlığı ve Jandarma
Komutanhğı'na bağlı birlikler ceza-
evinin 3 kilometre uzağındaki dağ-
lık alanda havadan ve karadan ara-
ma çalışmalanna devam ediyorlar.
Bölgeden aynlmamış olduklan sa-
nılan kaçaklann kent içine girdikle-
n varsayılarak dün birçok eve bas-
kın düzenlendi. Bu baskınlar sonra-
sında iskenderun Terörle Mücadele
Âmirliği'ne bağlı birimlerin çok sa-
yıda kişiyi gözaltına aldığı öğrenil-
di.
iskenderun Tugay Komutanı Tuğ-
general Ethem Erdağı, Jandarma
Bölge Komutanı Tuğgeneral Tevfik
Özdemir, İskenderun Kaymakamı
Selahattin Alanya,Cumhuriyet Baş-
savcısı Cengiz Çakıroğlu, cezaevi
savcısı Muammer Meral, tlçe Em-
niyet Müdürü Ömer Şahin ile gö-
rüşmelerde bulunan Vali Utku A-
cun, kent giriş ve çıkışlan ile yöre il
ve ilçelerinde kaçaklann aranması
çalışmalannın sürdüğünü belirtti.
Tünelin cezaevindeki ucunun 6. ko-
ğuşta bulunduğu. 5, 6, 9 ve 11. ko-
guşlarda kalan hükümlü ve tutuklu-
lann firar ettikleri öğrenildi.
SIFIR NOKTASII O M L ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planetcom.tr
Susuriuk kazasının ilk günle-
rinde, devletin üst düzey görev-
lilerinin kanunsuz faaliyetler ıçin-
de olduğunun ortaya çıkması,
önde gelen siyasetçilerin çete-
lerle olan bağlantısı, sıradan
yurttaşı allak bullak etmişti. Kut-
sal bildikleri devlete ilişkin inanç-
larında sarsıntılar meydana gel-
mişti. Sıradan yurttaş kendisini
aldatılmış hissediyordu.
Kaza sonrası, iki eğilim ara-
sında gidip geliyorduk. Gün olu-
yor, tamam bu kez devlet önem-
li bir temizliğe uğrayacak diye
düşünüyor, umutlara kapılıyor-
duk. Gün oluyor, devlet yöneti-
cilerinin suçluları koruma çaba-
lannı görüyor, bildiğimiz filmi ye-
niden izleyeceğimizi düşünüyor,
öfkeleniyorduk.
Bilgi ve belgeler tepelere doğ-
ru tırmandıkça, gözler devletin
başına çevrilmişti. Süleyman
Demirel, "Devleti yıpratmayın,
eğer bazı suçlular varsa onu
devletortaya çıkanr. Devletsuç-
lu değildir, devlet içinde bazı
suçlular olabilir. Gidileceği yere
Kaldık mı Yine Çiller'e...
kadar gitsin, nereye kadar gidi-
yorsa gidilsin" diyerek gelenek-
sel yaklaştmı dile getiriyordu. Bu
arada Başbakan Yardımcısı
Tansu ÇUler'in ve eşi Özer ÇU-
ler'in adlan da gündeme geli-
yordu. Çiller ailesiyle ilgili şüphe
ve iddialar yükseliyordu. Susur-
luk'la iyice köşeye sıkışan Çil-
ler'in siyasi yaşamının bittiği fık-
ri yaygınlık kazanıyordu.
Başbakan Erbakan ve arka-
daşlarının, çeteler döneminde
iktidarı paylaşmamış olmaları,
bazı çevrelerde umut yaratıyor-
du. RP'liler, soruşturmanın ge-
lişmesine yardımcı olabilirierdi.
RP'nin, devlet içindeki çetelerin
sorgulanmasından yana olma-
sı, gelişmenin seyrini değiştire-
bilirdi.
RP ile ilgili beklentilerin yanlış
olduğu kısasürede anlaşıldı. Er-
bakan ve arkadaşları, Susuriuk
soruşturmasının yavaş yürüme-
si ve dosyalann bürokrasi çark-
lannın içinde kaybolması için el-
lerinden geleni yaptılar. Kutsal
devlet geleneğinin takipçisi ol-
duklannı kanrtladılar. Demokra-
si ve devletin temizlenmesiyle
bir ilgileri bulunmadığını, onlara
inanan çevreleri hayal kınklığına
uğratacak ölçüde ortaya koydu-
lar.
Tam Susuriuk ne olacak diye
düşünürken ve işin tavsadığı en-
dişesi yaşanırken RP'nin provo-
kasyonları sahneye çıktı. Şev-
ket Kazan'ın geri ve saldırgan
üslubu, Sincan gecesi, Taksim'e
cami gibi bir dizi kışkırtma, Tür-
kiye'nin önüne yeni bir gündem
getirdi. Bu gündem, Susurluk'u
geri plana itebilecek yeni bir sü-
rece işaret ediyordu.
Erbakan'ın, hükümete gelin-
ce muhalefette olduğundan da-
ha dikkatli davranacağı ve laik
çevrelerle kapışmaktan kaçına-
cağı beklentisi boşa çıktı. RP'li-
ler, henüz yüzde 20'lik oylanyla
bile Türkiye'de çağdaş kurum-
lara karşı bir saldın başlattılar.
Kültür Bakanlıgı başta olmak
üzere, devlet dairelerinde çağ-
daşlığı hedef alan girişimleri, her
gün yeni bir şoka neden oldu.
Siyasi Islamın hayatın toptan
de^iştirilmesine ilişkin hedefleri-
ni daha ilk günden gerçekleştir-
mek amacıyla harekete geçme-
sı, toplumun büyük bir kesimin-
de derin bir ürküntü yarattı.
Demokrasi ve laiklik yanlısı
çevreler şaşkınlığa düştüler, te-
laşa kapıldılar. Türkiye, Susur-
iuk soruşturması ve bu soruş-
turmanın Çiller ailesine kadar
uzanan bağlantılan ile RP'nin
başını çektiği şeriat tehdidi ara-
sında sıkıştı kaldı. Siyasi islamın
kışkırtmalan Susurtuk'un önüne
geçti. Şeriattan ürkenler, paria-
mento içinde Refah'sız çözüm
aramaya giriştiler. Böyle bir çö-
zümün gerçekleşebilmesi ne
yazık ki DYP'ye bağlı. Ancak
DYP'liler "evet" derse bu hükü-
met yıkılabilir ve yerine yenisi
kunjlabilir.
Siyasi yaşamı brtti diye bakı-
lan Çiller, şimdi kilit isim olarak
yeniden sahnede. Kendince
taktikler geliştirerek en büyük
payı kapmaya çalışıyor. Erba-
kan'dan başbakanlığı isteyecek
kadar ileri gittiği gazetelere yan-
sıdı. işin acıklı yanı, şu anda dü-
şünülen hükümet formüllerinin
gerçekleşebilmesi, Susurluk'la
iyice şaibe altında bulunan Çil-
ler'e kalmış durumda.
Erbakan, devleti teslim alabil-
mek amacıyla Çiller'i Yüce Di-
van'dan kurtarmıştı. Şimdi ken-
disi köşeye sıkıştı. ipîer, aniden
Çiller'in eline geçti. Kaderi Çil-
ler'in eline kalmış bir hükümet;
çözümleri Çiller'e bakarak üret-
mek durumunda kalan bir par-
lamento...
Bu tablo size umut veriyor
mu?
BKBÎZE
ERDAL ATABEK
İnsanı Kopyalamak
"Genetik kopyalama" yoluyla erişkin bir hücre-
den üretilen koyun ve maymundan sonra aynı yön-
temle insanın da kopyalanması için iki yıl çalışma-
nın yeteceği açıklandı. Bu durumun açıklanmasıy-
la birlikte beklenen tartışmalar, eleştiriler, protesto-
lar da ortaya çıktı. Konunun anlaksal boyutlan, in-
san haklan boyutlan, ikinci kişilik boyutlan doğru
olarak ele alınıyor. "İnsanın kopyalanması", yapı-
labildiği halde yapılmaması gereken işlere yeni bir
örnek oluşturacak.
Bütün bunlan tartışmak iyi güzel de, "insanın
kopyalanması" sadece genetik yoluyla mı oluyor?
Aile öğretileri; örf, âdet, gelenek dediğimiz davra-
nış kalıpları, milliyetler, etnik kökenler, dinler yoluy-
la naklettiğimiz kültür kalıplan "insanı kopyalamı-
yor mu"? Çevremizde gördüğümüz, hemen her
şeyi birbirine benzeyen insan gruplan nasıl yaratı-
lıyor? Bugün Türkiye'de gördüğümüz "insan kop-
yalan" hangi kalıplar içinde biçimleniyor? Gelenek-
sel toplum yapısının milliyetçilikle desteklenip din
öğretisiyle biçimlendirilmiş bir modelle sürdürül-
mesı ortaya tek tip insan" çıkarmıyor mu? Bu in-
sana bildiğinden başka bir şeyi anlatmak, inandı-
ğından başka bir şeyi göstermek olanağı bulunu-
yor mu? Böylesine daraltılmış bilinç sahiplerine
hemangi bir konunun seçeneği gösterilebiliyor mu?
Ezberci eğitim yoluyla da "kalıplara dökülmüş
bilgi parçacıklan'rv aktararak "düşünmeyen beyin-
ler" kopyalanmıyor mu? 7 yaşında bir çocuğu "Ar-
tık zamanı geldi" diye alıp bu "bilgi aktarma ban-
d;"na koyarak, ortalama 15 yıl kalıplayarak 22 yaş-
lannda "Artık mesleğin oldu" diye hayat mücade-
lesine katmak, başka bir "insan kopyalamak" de-
ğil mi? Kişiliğini geliştirmeyi düşünmeden, doğru
davranışlar kazandınnayı aklına getirmeden bilgi
aktarmacılığını eğitim saymak başka nasıl nıtelen-
dirilir? Hiçbir karşıt düşünce, hiçbir ayn seçenekta-
nımadan mutlak doğru kabul edilen "dogma kabu-
lüne dayalı din eğitimi"r\\ yaygınlaştırarak yetiştiri-
len insanlar da "birbirinin kopyası" olmuyor mu?
Hiçbir seçimi kendi iradesine dayalı olmayan in-
sanlar yetiştirmenin yanlışını görmemek elbette so-
nuçlann yaşanmasıyla anlaşılacak bir durumdur.
Modemlik diye bilip yaptığı reklam dünyasının
pompaladığı tüketim mallarını kullanıp birbirine ca-
ka satmak olan "aynısının tıpkısı" tıpler de "kapi-
talizmin kopyalan" değil mi? Kendine özgü hiçbir
kişilik belirtisi olmayan, sözlerinden davranışlanna
kadar her yaptığı aslının taklidi olmaktan öteye geç-
meyen "kopyalar" da aslında pek çok şey anlatmı-
yor mu? Bu tiplerin bılinçleri de Amerikan rüyasıy-
la daraltılmış olmuyor mu?
Çevrenize baktığınız zaman geleneksel yapının
kopyalannı, ezberci eğitimin kopyalannı, Amerikan
kapitalizminin kopyalannı çok sık görmüyor musu-
nuz? Bunlann dışında, özgür düşünen, düşünce-
lerini açıklayabilen, kendi kararlannı verebilen, ka-
rariannın sorumluluğunu alabilen kaç insan göre-
biliyorsunuz? Dahası, bu insanlara bu toplum ya-
şamaşansı veriyor mu? Bu insanlar yaşayabilecek-
leri bir sosyal ortam bulabiliyorlar mı? Bu insanlar
kendi anlayışlarına dayalı dürüst bir çalışrnaylaya-
şama ekonomilerini sağlayabiüyorlar mı?
Bu soruların açık yanıtlan verilmeden bu toplum-
da huzur olabilir mi? Böyle bir toplum gelişebilir mi?
Böyle bir toplum gelişmiş ülkeler içine girebilir mi?
•••
Nasıl iyiliklerin geliştiği bir ortam varsa, kötülük-
lerin geliştiği bir ortam da var. Bugün Türkiye, kö-
tülüklerin geliştiği bir ortam yaratmış durumda.
Curnhuriyetle birlikte içine girdiği "çağdaş uygar-
hk yolu "ndaki ivmesi düşmüş, bir ölçüde bu yol-
dan da sapmış durumda. Cumhuriyet öncesı dö-
neme dönmesi için büyük çabalar görülüyor. Ge-
leneksel çevreler temel laik ekseni değiştirme yo-
lunda büyük gayret içindeler. Bunu bile bile Tansu
Çiller ve Doğru Yol Partisi "Sanki böyle bir şey
yokmuş" gibi rahatlıkla iktidar olmayı sürdürüyor.
Erbakan'ın her sözü zaman kazanmaya, toplurnu
uyutmaya yönelik bir "uyuşturucu" gibi. Gelenek-
seli Erbakan'ın, çağdaşı Çiller'in temsil ettiği bir si-
yasal iktidarın ne denli büyük bir talihsizlik olduğu
ortada değil mi? Peki, bu talihsizlik gökten zembil-
le mi inmişti? Hiç de değil. İnsan kopyalamayla ge-
çen on yıllar, yirmi yıllar, otuz yıllar işte bu sonucu
verdi. Böyle birtoplumda ne demokrasiniz demok-
rasi olur, ne laikliginiz güvencede olur. Önce tanm
toplumunu endüstri toplumu yapacaksınız. Tanm
toplumu kültürü de yerini endüstri toplumu kürtü-
rüne bırakacak. Gelenek de, din de, çağdaşlık da
yerli yerine oturacak. Toplumun hakkı toplumun, bi-
reyin hakkı bireyin olacak. Herkes, kendi bilinciyle
kararverecek, hakkını dagörevini de bilecek. Kim-
se geleceğinden kuşku duymayacak, kimse ken-
di hakkını başkasının inayetinden beklemeyecek.
İnsan kopyalanndan değil, yetişmiş insanlardan
oluşan bir toplum yaratacaksınız. Her şeyi bekle-
meye ondan sonra hakkınız olacak.
Ulucak da ziyaret etti
RP'liler Yıldız'a
sahip çıkıyor
ANKARA (AISKA) -
Adalet Bakanı Şevket Ka-
zan'ın büyük tartışmalara
neden olan ziyaretinden
sonra RP Genel Başkan
Yardımcısı Rıza Uhıcak da
eski Sincan Belediye Baş-
kanı Bekir Yüdız'ı Ulucan-
lar Kapalı Cezaevi'nde zi-
yaret etti. Ulucak, Yıldız'ın
çok başanlı bir belediye
başkanı olduğunu, hiçbir
suç işlemediğini savıınarak,
"Beraatedecekvegörevinin
başına dönecek" dedi.
Rıza Ulucak. Yıldız'ı. se-
çimlerden sorumlu genel
başkan yardımcısı olarak
RP yönetimi adma ziyaret
etti. Yıldız'a parti yönetimi-
nin "Geçmiş olsun" dileği-
ni ileten Ulucak, görüşme
hakkında da partiye bilgi
sundu. Ulucak ziyareti doğ-
rularken, Yıldız'ın, "RP'ye
yönelik bir tezgâha kurban
edüdrgini" savundu. Ulu-
cak, Yıldız'ı, Kazan'dan
sonra ziyaret ettıgini, kendi-
sinin ve başta RP'lilerin de
her zaman ziyaret edebile-
ceklerinı belirtti. Ziyaret sı-
rasında Yıldız'dan, Kudüs
Gecesi hakkında da bilgi al-
dığını anlatan Ulucak. aynı
gecenin geçen yıl da yapıl-
dığını ve o zaman çok daha
ağır konuşmalar olmasına
karşın hiçbir soruşturma ya-
pılmadığını belirtti.
DGM'nin gecede Atatfirk
posteri bulunmaması nede-
niyle Yıldız hakkında 12 yı-
la kadar hapis cezası iste-
miyle dava açmasını anla-
yamadığını kaydeden Ulu-
cak, şunlan söyledi:
"Orada Filistinlilere yö-
nelikbir zulüm protesto edi-
liyor. O zulme uğrayan ve
zulme karşı mücadele eden-
lerin posterinin bulunma-
sından daha doğal ne olabi-
lir? Orada Bekir Yıldız'm
ne konuştuğu kimsenin
umurunda değil. O konuş-
mada bizim incelememize
göre hiçbir suç yok."