25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İntivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yavın Yonetmenı Orhan Erinç # Genel Yajın Koordınatoru Hikmet Çetinka\a # Yazıışlen Mudurlerı: fbrahim Yıldız (Sorumlu). Dinç Ta\anç # Haber Merkezı Müduru Hakan Kara 0 Görsel Yonetmen Fikret Eser Dış Haberlcr Şinasi Danı^oğlu % ktıhbarat CengizV ıldırım 9 Kuluır Handan Şenköken • Spor Abdülkadir Yücelman • Makaleler Sami Karaören # Düzeltme Abdullah Yazıcı # Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu •Bılgı-Belge Edibe Buğra# Yurt Haberlcn MehmetFaraç YaymK.unılu ç Orhan Erinç. Okta> Kurtböke Hikmet Çetinka\ a. Şükran Soner, Ergun Bakt, Dinç Ta\anç İbrahifH \ı\du. Orhan Bursalı. Mustafa Balbav, Hakan Kara. ^nkaraTemsıleısı Mustafa Balba\ • Haber Mıiduru Doğan Akın Ataturk Bulvan \o 125 Kat 4. Bakanlıklar-Ankara Tel 4195020 17 hat). Faks 4195Û2V • izmır Temsılcısı Serdar Kmk. H Zı\a Bh 1352 S 2 i Tel 4411220. Faks 44191 l 7 #AdanaTembilcısı ÇetinViğenoğlu. lnonüCd. 119 S No.l Katl.Tel 363 12 11.Faks 363 12 15 \luess.e5 e \ludaru Erol Erkut 0 Koordmatör Ahmet Korulsan • Muha.sebe Biilcnt Y ener O Idare Hüseyin Gürer 0 î^letme Önder Çelik 0 Bılgı-lşlem Nail İnal • Bıigısa\ar Sıstem. Mûrii\et Çiier \\ED\ \ C: • Yonetım Kurulu Başkanı - Genel Mudur Gülbiıt Erduran 0 K.oordınator Reha lşıtman 0 Oenel Mudur Yardımcısı Mine Akdağ Tel 514 07 53 - 5Py5 8û-513S460-6I.Faks 5138463 ^ftvunlatan -*<Basaa: Yenı Gun Haber A.ansı. Basın \e Yayıncılık A S TJTlocağı Cad 39 41 Oğaloğlu 34334 lst'PK. M6 Istanbul fel (0 2121 512 05 05 ı^O hatl Fak» (O212I5I3 85 ŞUBAT 1997 İmsak-5.34 Güneş: 7.02 Öğle 12.25 İkındi: 15.09 Akşam: 17 35 Yatsr. 18.57 Dilek /arımadası içhı kampanya • İZMÜİ (Cumhuriyet Ege BüroHi) - Doğal rlıvatı ICcruma Derneği CHKD). Dilek Yjnmada>ı Millı Parkı :e\Tesindi satışı planlanan ıhnlann torunması ınacıyla mza campany/isı başlattı. DHKD tarafmdan yapılan içıklamada. geçen yıl ;Kan "es-arengız" yangının ırdmdan bu yıl Başbakarîık Gayrimenkul Yttmm Crtakhğı Projesi kipsamırda satışa çijcanlan alanın satışından vazgeçilrnesini ve kanuoyuıun konuyla ılgili bılgılendinlmesini is'.edı. Bergama doktora tezi • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)- Sıvanürlü altın madencilığine karşı Bergama ve çevre köylülerinin yürüttüğû mücadek doktora tezine konu oldu. Eee Üniversitesi fietışım Fakültesi Halkla Ilişkiler Tanıtım Bölümü'nde doktora eğıtimi yapan Feryal ÖTS, halkla ilışkilerde araştırrna, ölçme ve değeTİendiıme konulu doktora tez çalışmasında Bergama dırenişinı ınceleyecek. Reklam filmine suç duyurusu • DENtZLt(AA)- Denizli"de Ibrahim Ergin adlı vatandaş. 5 bın lirayı ikiye bölen tıraş bıçağı reklamı ıle "Atatürk'ü Koruma Kanunu'na muhalefet ve Türk parasına hakaret" edildiği ıddıasıyla. cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Metal 5 bin liranın ikıye bölünmesinin. "Türk parasına hakaret", Atatürk portresinin ikiye bölünmesinin de "Büyük Önder'e hakaret" anlamına geldiğini belırten Ergin, dilekçesinde "Türk vatandaşı olarak bu durumdan utanç duyuyorum. Bu nedenle reklam filminın yayından kaldınlmasını talep ediyorum" dedi. Katliam gibi av' • TRABZON (AA) - Kara avcılığını düzenleyen 3167 sayıh kanun ile 1996-1997 av dönemine aıt Merkez Av Komısyonu kararlan uyannca, "Av havy anlannın, gruplan ıtibany la sadece çarşamba, cumartesi ve pazar ıle resmi tatıl günleri" avlanmalanna izin venliyor. Ancak. yoğun kar yağışı ve son 20 yılın en soğuk kış. mevsiminin yaşandığı Doğu Karadenız Bölgesi'nde. kara avcılığıyla ilgili yasaklara ve yerleşim yerlerine en az 300 metre uzaklıkta a\ lanma yapılabileceğı kurahna uyulmadığı belirtiliyor. KTÜ Orman Mühendisliğı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Serez. Türkiye'de av tezkerelen ile tüfek ruhsatlannın "gelişigüzel" verildiğinı belirterek "Ülkemızde avcılık değıl, adeta katliam yapılıyor"' dedi. Prof. Köknel: Gecekondulardaki kültür çatışmasından bu tür sorunlann doğacağı belliydi Kimlik arayışı tarîkata itiyor • Kent yaşamına uyum sağlayamayan gecekondu gençliğinin, boşluğa düşünce tarikatlara yöneldiğini belirten bilim adamlan, bunun önlenebilmesi için devletin gençlere yönelik ciddi bir kültür politikası oluşturmasını istiyor. İPEKYEZDANİ Günümüzde tarikatlann ve bu ta- rikatlara bağlanan gençlenn sayısın- daki artışm temel nedenleri arasında gecekondularda yaşanan kültür ça- tışmasının yarnğı öne sürüldü. Psiko- log Prof. Dr. Özcan Köknel, tarikat- lann. 20-25 yıl önce yaşanan gecekon- dulaşmadan beslenmeye başladığına dikkat çekiyor. Sosyolog Prof. Dr NilüferNariTya göre de gencın şehirde yaşadığı "en- tegrasyon sorunu" ve kimlik arayış- ları. onu Islami bır cemaat ya da ta- rikata üye olmaya itiyor. "Gecekondularda yaşanan kültür çatışmasından bu tür sorunlann do- ğacağı matematik kadar kesindTdı- yen Prof. Dr. Özcan Köknel, tarikat- lara kimlerin neden yöneldiği konu- sunda şunlan söylüyor: "Çoğu kişi kimliksahibiolamamanın.toplumda rol ve ver edüıememenineksikliğini du- yaraktarikatlara>öneliyor. Gençlenn içinde bulunduğu boşluklara çözüm bulmak için bu tarikatlara > öneldiği- ni sö>le>ebiliriz. En büyük neden ise gence toplumla birleşip bütünleşme- sini sağla\acak kurum v e kuruluş se- çeneğinin sunulmamasından ka> nak- lanıvor." Bunun önüne geçilmesi için dev- letin gençliğe yönehk çok ciddi bır kül- tür politikası oluşturması gerektiğini savunan Özcan Köknel. gençlenn ta- rikat gibı "alt kültürgruplanna" yö- nelmesınde aile ortamının çok etkıli olduğunu vurguluvor. Köknel "Tari- katlara girenlerin büyükbir çoğunlu- ğu içinde vaşadığı aile \e toplum or- tamından dışlanmış, burada ilgi göre- nıemiş. aile içinde kişiliği tanınmamış kişiler. Aşırı baskı altında eğitilmiş, gelenek. görenek. töre. din gibi temel davTanışkalıplanbenimsetilmişçocuk, Uerideki seçiminide bu temeltoplum- sal kahplanbenimsemişgruplar dog- rulrusunda yapar. Tarikatlar da de- vamlı bu duygulan işler, 'sosyal hız- lanma" dediğimi/ faktörie grup içeri- sinde duygu son hızlayayılır. Orneğin. 'Alı iyı adamdır' sözü, grup içerisin- deki sosyal hızlanmayla 'Alı tapıla- cak adam'olur. 'Ah pek ışe yara- maz'sözüde 'AH öldürülmelidıfdu- nımuna gelir. Bürün bu müitanlann yetişme tarzı bu" diyor. Cezalandırılma korkusu Prof. Köknel, "şeyhin müridle- ri"nin, tankatlann ilkelerine karşı çıktığında cezalandınlacağından kor- ku ve endışe duymasina da sık rast- landığını belirterek sözlennı şöyle sürdürüyor: "Tarikatlar dinsel kaynaklı oldu- ğundan endişe. suçluluk ve günah- kartıkkorkusunadönüşür. Bu neden- le şeyhin bütün buyruklanna ve aşa- ğılamalanna boy un eğer, aynen eroin gibişeyhe gitgidedahaçok bağunholur. Eroin içmeden nasıl hareketedemiyor- sa bağımlılar. burada da şeyhe sor- madan. onun iznini almadan bir şey yapamaz hale gelir." Marmara Cniversitesi Iktisadi ve tdari Bilimler Fakültesi Ögretım Üye- sı Prof. Nilüfer Narlı da tarikatlann önüne geçilmesi için devletin genç- lığe yönelik çok ciddi bir kültür po- litikası oluşturması gerektiğini savu- nuyor. Tarikatlarda kimlik bunalımı ıçmdekı gençlere bır "Ait olma duy- gusu" venldiğinı belirten \arlı şun- lan söyledı: "Bu duygu ona sosyal ve kültürelemniyetsağbyor. Köy den ken- te göç etmiş gençlerin büyük bir ço- gunluğu duvgusal bir boşluk içinde. Gecekondu bölgelerinde bir gencin üye olabileceği öğrenci kulüpleıi, spor kulüpleri >a da gençlik kulüpleri gibi yerler sağlanamadığı için genç ya te- rör örgütlerine ya da tarikatve cema- atlere yöneliyor. Tarikatlar da gençle- rin bu duygulannı istismar ediyoriar, en son ola>larda da bunu gördük za- ten. Bu bakundan devletin bunun önü- negeçmek için gençliğe \önelikçok ckJ- di bir kültür politikası oluşturması gerekiyorr Akdeniz'e kanal C a r p ı k v e p l a n s ı z y a p ı l a ş m a y ö r e t u r i z m i n i o l u m s u z e t k i l i y o r Kapadokya^nın luııudıı: Koruma yasası SELAHATTİN ŞAHÎN NEVŞEHİR- Kapadokya"da bulunan peribacalannın yıkıldığına ve oyulu kiliselerde tahnbatlann arttığına dikkat çeken bölge tunzmcıleri, TBMM'de bekleyen Kapadokva koruma, geliştirme v e kurtarma kanunu tasansının bir an önce çıkanlmasmı istiyor. Göreme Turizmciler Derneği Başkanı Osman Tan, yaptığı açıklamada. eski Kültür Bakanı Fikri Saglar dönemınde hazırlanan Kapadokya'nın korunmasıyla ilgili kanun tasansının en kısa sürede çıkanlmasının. Kapadokya'nın geleceği için çok önemli olduğunu vurguladı. Kapadokya'da. özellikle 1986"dan sonra başlayan çarpık yapılaşmanın. bugün yöreye gelen turistlerde rahatsızlık uyandırmaya başladığını ifade eden Tan. "Yöreye yapılan plansız, projesi/ yapdar, peribacalannın doğaltağınu tüm estetik özelliğini kaybetmesine neden oluyor. Sonuçta Kapadokva, kapasitesinin altında turist konuk ediyor. Bu da Türk rurizmi için büyük kayıplara yol açıyor" dedi. Tan, Kapadokya'da tunzmin kültürel değerlerle birlvkte peribacalanna dayandığını belirterek şunlan söyledi: "Kapadokya'da doğal yolla oluşan peribacalan yıkılıyor. Buralardaki oyulu kiliselerde de tahribatlar gjderek artıyor. Bu tarihi zenginUklerin yıküması ve tahribe uğraması, turizm geleceğûniri derinden varahyor. Bu olumsuzluklar, yöre turizminin geleceğini tehdit ediyor. Tahribatı mahaüi ünkânlarla çözemeyeeeğünize göre bu zenginliğinin kurtarüması için bir an önce kanunun çıkması gerekir.'' Adana'ya 'liman' girişimi• Seyhan Nehri'nın Akdeniz'e döküldüğü yerden Adana'ya 40 kilometrelik bir kanal açılması ve kente liman yapılması için bir çalışma başlatıldı. SAMÎH AZMIEZER Kapadokya'daki peribacalan ve tarihi kiüselerin hızla tahrip olduğu belirtiliyor. (Fotoğraflar: SEVlM ERTEMUR) ADANA-Akdeniz'in 40 kilometrelik bir kanalla Adana'va getirilmesi için çahş- malar sürdürülüyor. Seyhan Nehri'nin Ak- deniz'e döküldüğü yerden Adana'ya dek ıkı geminm yan yana rahatça geçebilece- ğı bir kanal açılması ve "AdanaBmanrnın vapılmasını öngören çahşmalar için fızi- bilite çalışmaları yapıldı. dış firmalarla protokol ımzalandı. Projenın başlatılabil- mesı için şimdi de bakanhklardan onay bekleniyor. Adana Anakent Beledı\esi'nın söz ko- nusu projesi için bölgenin sanayi, ticaret, dışsatim potansiyeli vebukapsamdayeni bir liman gereksinimi gerekçe gösterili- yor. Iskenderun Limanı'nın ağırlıkh ola- rak Demir-Çelik Işletmesi için çalıştığı, Mersin Lımanf nın da gereksinimi karşı- layamaz duruma geldiğı belirtiliyor. GAP'ın da tümüyle devreye girmesinin ardından ortaya çıkacak yükü. ancak yeni bir lıma- nın kaldırabıleceğı öne sürülüyor. Liman için yapılabilırlik raporu hazır- lanmasının ardından 6 Eylül 1996'da Çev- re Bakanlığı'na başvuruldu. Bakanlıktan 18 ekimde venlen yanıt Seyhan-Ceyhan deltasında yer alan Akyatan, Akyayan ve Yumurtalık lagünlennin "A" sınıfı niteli- ğınde olduğu. deltanın aynı zamanda Ca- retta Carettalann üreme alanı olduğu vur- gulandı Orduıhmlı Yıne 6 eylülde Genelkurmay Başkanlı- ğı'na gönderilen yazıya 25 kasımda ven- len yanıtta genelde olumlu görüş bildiril- di. Yanıtta. 9-10 metre şeklinde öngörülen liman ve kanal derinliklerinın arttınlması "ileride doğabilecek askeri ihtiyaçlar çer- çevesinde anılan projeye rampa kolaylık- lannın dahil edilmesi" ıstendi. Yazışmalann ardından Seyhan Nehri güzergâhında 9 metre dennlikte. 200 met- re genişlikte bır kanal açılması ve bu ka- nalın uygun bir yerinde liman yaptlması amacıyla ABD'den Deratone firmasıyla yap ışlet de\xet modeüi proje protokolu ım- zalandı. 9 aralık tarihli protokolle firma- \a, kanal ve limanı 30 yıl süreyle kullan- mahakkıtanındı. Proje için şimdi, 19ara- lıkta Malıye Bakanlığı'na, Vali Oğuz Ka- ğan Köksal irnzasıyla yapılan izin başvu- rusunun sonucu bekleniyor. ARTVİN^DE ALTIN YÜZÜNDEIN 1200 KİŞİ ARSASINI1L4YBETTİ Tapıüara siyanür bıdaştı SÖYLEŞİ ATT LA LHAN AHMET ŞEFtK TRABZON - Artv in'de maden yönünden çok zengin olduğu be- lirtilen bölgenin eteğınde bulu- nan BalcıoğluMahallesi'nde 1200 vatandaşın tapusu. Orman Genel Müdürlüğü tarafmdan açılan bir dava sonucunda iptal edildi. Böl- gedeki vatandaşlar yüzlerce yıldır ailelen tarafindan kullanılan alan- dan çıkanlırken bölgenin siv anür- le altın arayan Cominco firması- na venleceği belirtiliyor. .\rtvin ça- pında birkaç yıl önce yürütülen al- tın madenı için etüt çalışmalan- nın olumlu sonuçlanmasından son- ra, kentin yakınında yer alan Bal- cıoğlu Mahallesı'nde 1 hektar 2 bin 760 metrekarelık alanda bu- lunan 359 ada için Orman Genel Müdürlüğü öncekı yılın 8 aralık tarihinde mülkiyet davası açtı. 1200 tapuya denk gelen arazi da- vasma bakan Amin Kadastro Mahkemesi 11 Kasım 1996'dada- vayı sonuçlandırdı. Mahkeme, **_ Söz konusu taşınmazlann orman sayılan alanda olduğu, bu neden- le yapılan tespitin iptali ile taşın- nıazın orman vasfi ile Hazine adı- natesciline" karar verdı. Mahke- menin bu karan vatandaşlan ol- dukça şaşırttı. Ellerinde tapulan bulunan ve yüzlerce yıldır bu top- raklan kullanan vatandaşlar yap- nldan girişimlerden ellen boş dön- mek zorunda kaldılar. Her şey altın için Mağdur olan vatandaşlar adına açıklamalarda bulunan muhtar Ali Saraç, bölgenin vatandaşlar tara- fmdan oluşturulan bağ. bahçe ve meyvelık olduğunu, orman idare- sinın tapu kadastrodan mahalle- nin tapu paftalannı alarak tapu iptal davası açtığmı söyledı. Bölgede herkesm sorduğu so- ru ıse "Dava neden önce değü de şjmdiaçıkh?" Yanıtı bulmak o ka- dar güç olmadı. Balcıoğlu Ma- hallesi maden \ ataklannın bulun- duğu bir tepenin eteklerinde yer alıyor. Orman Genel Müdürlüğü, 1200 tapuyu iptal ettirerek söz konusu alanlarda altın aranabilme- si için koşullan hazırlıyor. lddialar bunlarla da kalmıyor- du. Siyanürle altın arayışma kar- şı bölgede "doğal yaşamı koruma savaşı veren" gönüllülerden Ah- met Külekçi. \ atandaşlann çıka- nldığı bu bölgede çok değerli al- tın. gümüş ve bakır madenleri bu- lunduğunu. bölgenin bazı şırket- lere peşkeş çekilmek ıstendığini öne sürüyor. Külekçi, bu çabala- nn da Ankara'dan yürütüldüğünü ve arkasında bürokratlarla sıyaset adamlannın da bulunduğunu ıd- dia edıvor. Soğuk Savaş'ın 'Pisliği'... Ölümlerin nedeni suya karışan siyanür' 35 koyunıın ölümü Burdurluyu korkuttu GÜLÇİN tLCİ e-posta : tan (a vol. com. tr BURDUR - Burdurda Arif Ak- yüz'e ait 33 koyunun organize sana- >i bölgesi yakınlanndaki bır dere- den su içtıkten sonra ölmesinin ya- rattığı endişe sürüyor. Etlık Araştır- ma Enstitüsü'nderu hayvanlann ölüm nedeninin siyanürden kaynaklandı- ğma ilişkin rapor alan Akyüz. Bur- dur Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Müteşebbıs Heyetı aleyhine dava açtı. Mahkeme, bölgedekı 5 fabri- kadan alınan atıksu örneklerini An- kara Refik Saydam Hıfzıssıhha Ens- titüsü'ne gönderdi. Hayvanlann ölümüvje ilgili ola- rak adli ve idari işlemleri başlatık- lannı belirten Burdur Valisi Erhan Tanju, ~l luslararaa önernesahip bi- rinci sınıf bir sulak alan \e kuş cen- neti olan BurdurGölü kesinlikle ko- runacak**dedı. Siyanürden kaynaklanan ölümün çok cıddı bır ıddıa olduğunu sö> le- yen Tanju, bu nedenle tahlıl sonuç- İan gelınceve kadar spekülas>on ya- pılmaması gerektiğini kaydetti. Ya- pılan ön araştırmalarda siyanürün doğada da bulunabileceğıni öğren- diklerinı bildiren OSB Müteşebbis Kurulu Başkanı, Vali Tanju. "V'olka- nik arazilerde kayaçlann altında si- yanür topaç halinde bulunabiliyor- muş. l /nıanlar bu şekildeki siyanür topaçlanmn yağmuria hareketlene- bikceğini bildirdiler. Fabrikalardan atıksu örnekleri alındı, mahkeme kanahyta tahlilegönderildi Alınacak sonucagöre hareketedilecek. Fabri- ka kaynaklıysa, gerekirse tesis ka- panlacak,gölün kirietilmesineizin\e- rümeyecek'* dıye konuştu. Çevre Sağhğı Müdürlüğü'yle bir- likte gerekli girişimleri başlattıkla- nnı belirten Burdur Belediye Baş- kanı Armağan İlci de Burdur Gö- lü'nün Türkiye'nin tüm dünyaya ko- rumak üzere söz \ erdiği bir Ramsar alanı olduğunu kaydederek "Bur- dur' un ve Türkiye'ningörevibu gö- lü korumaktır. Bu bizim ulusal ve uluslararası sorumluluğumuzdur" dedi. Hanidir mektup dosyalarına bakmamıştım. geçen ak- şam gerekti; insan, ne kadar kötü oluyor; nasıl bir ül- keyiz, şu son elli yıl içinde, neler yaşadık, 'icmalini' yapa- bilmek için, mektuplara şöyle bir göz atmak kâfi! Içlerin- de öyle kişilerden gelmiş, öyle mektuplara rastlanıyor ki. söylediklerini insanın kendisine saklaması, düpedüz hak- sızlık! Okuyacağınız satırları aktaracağım mektup, büyük boy kareli bir defter kâğıdına yazılmış; dikkatimi, en başı- na kırmızı ıstampadan basılmış şu mühür çekiyor: 'Gö- rülmüştür, 21 Aralık 1981,' Benzer bâdirelerden geçmiş olanlar, çoktan anladı; birtutuklu mektubu bu; nitekim, sağ köşede, tarih veyer belirtilmiş: 'Merkez Komutanlığı Tu- tukevi, Ankara'. Şimdi şu satırları okur musunuz lütfen! "...sana, hakkımdaki davadan uzun boylu söz etme- ye gerek görmüyorum. Gazetelerde okuduklarından, iyi kötü bir fikir sahibi olmuşsundur sanırım. Bu haf- tanın sonunda, özgürlüğümden koparılışım, tam bir yılını dolduracak. Daha üçüncü duruşmaya sıra gel- medi. Ocak 1982'nin 18'indebu üçüncü duruşma. Da- vamda benden başka tutuklu kalmadığına göre, ben tek başıma bir örgüt gibiyim..." "...bir yerlerde birilerinin tavuğuna kışt demişim, ama nerede, nasıl, kime, kestiremiyorum. Öylefazla vesveseli bin de değilim ama, aklıma ister istemez, benim 'Masonlar' kitabı geliyor. Bunun ceremesini mi çekiyorum acaba? Bilemiyorum. Her ne hal ise... Bi- zim de kaderimiz böyle çizilmiş. Ülkemizin her alabo- ra oluşunda, bizim de kısmetimize sanıklık, hapislik düşüyor biraz; 1950'de böyle, 1960ta böyle, 1971'de böyle, 1980'de böyle... Ama yaşlanmışım galiba ki, en zor bu sonuncusu geldi. En de uzun süreni oldu. Dü- şünebiliyor musun, koskoca bir 1981 yılınınyaşamım- da hiçbir yeri yok. Garip bir duygu bu!.." Bir manada, aktardığım son cümle, ülkesıne yararlı ol- mak isteyen 'ilerici' Türk aydınının ortak çilesini özetliyor. Mektup, azız dostum İlhami Soysal'ın, 12 Eylül sonra- sında cezaevinden bana gönderdiği ilk mektup. buraya niye aldığım sorulabilir; bence, 'Soğuk Savaş' adındaki belânın Türkiye'de gerçekleştirdiği tahribatın, hazin bir ör- neğidir de ondan! ilhami Soysal, son derece dürüst, gayet çalışkan bir gazeteciydi; çok ınsan bilmez, edebiyata büyük bir say- gısı ve düşkünlüğü vardr. onunla kaçyıl. Bilgi Yayınevi'nde beraber çalışmıştık; asla hissettirmedi ama. yanılmıyorsam 'Yeni Ortam'da bir başka aziz dostumun (Uğur Mumcu) boş bıraktığı köşeye. yazmam için tavassutta bulunan da odur. Mektubu yeniden dosyasına koyarken kendi kendime sorduğum soru neydi? Türkiye, 1950'den itibaren 'Sis- tem'e entegre olmasa, 'Soğuk Savaş'ın çarkına kapılma- sa; acaba, haklı ya da haksız, onca çekilen acı, çekilir miy- di?.. Aydın çevresindeki 'tezvirat' lışıyor. Ikımizı de etkileyen, elbette Nâzım'ın yazdığını işit- tığimız destan. ama. o Halûk Nihat Bey'i de tanıyor; onun destanlarını da okumuş; krtaplannın arasından, 'Mütare- ke', Çanakkala' ya da 'Milli Mücadele' destanını çeker, havalı havalı okurdu. Halûk Nihat Pepeyi, 'hececi' bir şa- ir; bırakın şaırliğini, '40 karanlığının ortasında. Emniyet Umum Müdürlüğü (1942-1946), görevini üstlenmiş, yük- sek bır bürokrat o da, 'destan' yazıyor. Bir akşamüstü, o zamanın köhne, bakımsız fakat çok daha etkileyici Çiçek Pasajı'nda, çevremızde sinekler gi- bi dolaşan mıdye dolmacılarını, börekçileri, piyango bile- tı satıcılarını kovalayarak bira içıyoruz; laf neredense, Ha- lûk Nihat Bey'in aynı zamanda 'rejimin adamı' olmasına geldi dayandı; Hasan Tannkut, galiba Hilmi Ziya Bey'den işitmış; gülerekanlatıyor: "-...sen nedıyorsun azizim, Ha- lûk Bey Emniyet Umum Müdürü olduktan bir müddet son- ra, kendi aleyhındeki dosyayı bu/durmuş; meğerse o da şüpheli eşhastan addediliyormuş!"... Bunu nıye anlatıyomm? Türkiye'de, aydın çevresinde- ki 'tezvirat' gerçekte 40'h yıllar boyunca da -muhtemelen savaşın etkisiyle- alabildiğine işlemıştı; barışın ufukta gö- zükmesiyle, sanılıyordu ki, sis dağılacak, ülkede her şey eski halıne dönecektir; olmadı, 'Soğuk Savaş' çok daha beter bir 'tezvirat' ortamını hem yarattı, hem de bazı amaç- ları için bundan yararlanmayı becerdi; 1960'tan itibaren, aşağı yukarı onar yıllık aralarla birbinni takip eden 'aske- ri müdahaleler', 'soğuk savaş'ın çeşitli aşamalarını mı teş- kil ediyordu, yoksa 'insan avı' ortamını geliştiren ve hız- landıran 'sıçramalar' mıydı, artık orasını siz tahmin edi- niz! Benim diyeceğim odur ki, kamuoyunun bir zamandır hay- ret ve dehşet içınde-izledıği irtikâp. irtişâ, rüşvet ve karan- lık işler serüvenı, ancak 'Soğuk Savaş'ın o loş, terli. in- sanın tüylerinı ürperten, zehırli ortamında yaşanabılirdi. Her şeyden önce... M O airliğimin ilkyılları, 'destan' yazmaya hevesliyim; Ha- O san Tannkut'la, sık sık, bu bahse dönüyoruz; o da, 'ueli Dumrul' adını verdiği. 'Dede Korkut' hikâyelerin- den mülhem, yarı piyes, yarı destan bır eser üzerinde ça- eseleyi yerlı yerine oturtabilmek için, besbelli, önce devletin gizli servisleri, bu servislerin görevleri ve so- rumlulukları üzerinde kafa yormak gerekıyor. Bunu yete- rince yaptığımızı sanmıyorum. Milletin gazetecilik diye yaptığı, yan dedikodu yazarlığı, yan öküz altında buzağı aramakgayretkeşliği! Oysa durumu netliğe kavuşturabil- mek için. önce yapılan işlerin sınırlannı çizebilmek iâzım: neyin, ne kadan devletin güvenliğı ve hâkimiyetin sahibin- de kalması ile ilgilidir; neyin ne kadan, bırtakım zevatın men- faati ile ilgilidir? Bana öyle geliyor ki, tozu dumanı dağıtmanın başlıca yolu her şeyden önce devlet istihbaratı ile hükümet istihbaratını birbirinden ayıımaktan geçiyor; zira, dev- letin bekaası ve hükümranlığının sürmesi için öğren- mek ve gereğini yapmak için öğreneceği hususlar, bir- çok halde, hükümetin -yani iktidarın yani iktidar sa- hiplerinin- öğrenmek isteyebileceği, hatta o kadarla da kalmayıp, kullanmaya tevessül edeceği hususlar- dan farklıdır. http:// www. prizma.net. tr/ AILHAN http://www.ada.com.tr./-bilgiyay/yazar/ailhan.html
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle