Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
KÜLTÜR
28 ŞUBAT1997 CUMA
14
Anma yılı kapsammda uluslararası çeviri kolokyumu düzenlşjıecek
Tarihler ve çağnşımlarla Hasan Ali Yücel
ZEYNEPSAYGI
"Medeniyetbırbütündür. Şarkı, Gar-
bı, yeni veya eski dûnyası şahsiyetfark-
lariyle bu bütünün birer tezahürü sayı-
labilır. Biz Tvrlder, tarihin türlü çağla-
rında ona yeni unsurlar katmış ve on-
dan. bizim için veni olan unsurları hiç
taassup göstermeden bol bol almışızdır.
(...) Kültür tanışkanhğının Jikri manza-
rası, herzaman ve heryerde, dil veya-
zılı eser alışverişi ile olmuştur; bizde de
aynı hal vah oluyor. Tercüme zihni.fik-
ri ve medeni bir intibak olduğuna göre,
güngünden daha mütekâmilbir 'anadi-
le nakil' hareketi bizde de tekevvün et-
miştir. Münevverlerimiz, kendi aralann-
da verimli bir birieşmeyapamadıkları ve
bu işlerde başka memleketlerde büyük
müessiriyeti olan naşirlerin bilgili öna-
yak oluşlarına imkân bulunmadığı için
tercüme davamız bir türlü rasyonel bir
tertibin zincirini takip edemedi. Hususi
teşebbüs ve teşekküllerle vücut bulması
temenniye çok layık olan bu büyük kül-
tür davasımn devlet eline intikali, bu se-
beplerle bir zaruret olmuştur.
Maarif Vekilliği 'nin tercüme işi ile
ciddi surette meşgul oluşu, bu hareketin
devlet kadrosu dışında inkişafına bir
başlangıç olmak içindir. Bir asırdır ni-
ce nice eserlerı tercüme ve basma için
emek verdiği halde, dünya şaheserlerin-
den başhcalannın milli kütüphanemiz-
de bulunmayışı, gelişigüzel çalışıldığı-
nın en kuvvetli.fakat en acı bir delilidir.
(...)••
(Tercüme Mecmuası, 19 Mayts 1940)
Tercüme Dergisi'nin 19 Mayıs 1940
tarihli ilk sayısında. dönemin Milli Eği-
tim Bakanı Hasan Âü Yücel'in önsözü,
genç Türkiye Cumhuriyeti'nin Aydın-
lanma'ya bakışını yansıtıyordu. Ulke-
mizdeki çeviri çalışmalannın hızlanarak
Rus ve Batı klasiklennin büyük bir öz-
veriyle Türk aydınına kazandınldığı bir
dönemin 'maarif vekiH' Hasan Âli Yü-
cel... Kültür ve eğitım üzerine düşünce-
leri ve bu konudaki uygulamalan dünya
eğitım lıteratürüne geçen siyaset adamı-
mız, doğumunun 100. yılında, UNES-
COtarafından 1997'deanılacakJarliste-
sine alındı.
1927 yılında Milli Eğitim Bakanlı-
ğı "nda müfettiş olarak göreve başladı Ha-
san ÂIı. İlk ışi 'genç' Türkiye Cumhuri-
yeti'ni köy köy dolaşarak eğitim sorun-
lannı belirlemek oldu.
Atatürk'le çıktığı yurt gezilerinde ka-
fasında oluşan eğitim politikası, Ata'nın
ölümünden iki ay sonra 28 Aralık 1938
tarihinde üstlendigi Milli Eğitim Bakan-
lığı görevi sırasında ve sonrasında ger-
çekleştıreceği, gerçekleşmesine destek
vereceği sayısız projenin yapı taşını oluş-
turdu.
Yakın arkadaşı ve dönemin tlköğretim
Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç'la
birlikte giriştikleri 'Köy Enstitüleri' de
bu gezilerde oluşan eğitim reformu dü-
şüncesinin en önemli ve verimli ürünle-
nnden binydi. Halka, aydınlanışmı ken-
di elleriyle hazırlama olanağı veren bu
atılım, Demokrat Parti döneminde. "Köy
Enstitüleri'nde komünist yetiştirilryor"
NESCO, 1997 yılını, Türkiye'nin çağdaş
kültür ve eğitim alanmdaki yapılanmasının
miman Hasan Âli Yücel'i anma yılı olarak
belirledi. Bu nedenle Yıldız Teknik Üniversitesi
Batı Dilleri ve Edebiyatı Mütercim Tercümanlık
Bölümü, mayısın 19'unda Hasan Âli Yücel'i
anma kitabı çıkanyor. Bölüm, 22-24 ekim
tarihleri arasındaysa 'çevirinin kültürler arası
iletişimdeki rolü' konulu bir kolokyum
düzenliyor.
Hasan Âü YüceL, 'en venflikçi' ve 'en çahşkan' Milli Eğitim Bakanı olarak Tercüme Bürosu'nu kurmuşru.
denilip engellense de, bugün dünya eği-
tim literatürüne geçmiş bir uygularna
olarak kabul ediliyor.
Hasan Âli 'nin Türkiye'nin gördüğü en
yenilikçi ve en çalışkan eğitim bakanı
olarak 7 yıl 7 ay ve 7 gün süren bakanlık
dönemini, FaldrBaykurt 'Yüceliş Döne-
mi' olarak adlandınr. Gerçekten de Ay-
dınlanma ve bilinçlenme adına bir 'Yü-
cefiş' olarak kabul edilmesi gereken bu
dönemin ürünlerinden biri de; 'Tercüme
Bürosu'... Milli Eğitim Bakanlığı bünye-
sinde kurulan Tercüme Bürosu, her yılın
29 ekim günü, en az bir düzine çeviri ya-
pıt yayımlayarak, halkın aydınlanması
adına önemli bir adım atıyordu. tlki 19
Mayıs 1940'ta yayımlanan 'Tercüme
Mecmuası' ise. klasikten güncele yazın-
sal ve felsefi çevırileri özgün metınle-
riyle birlikte sunuyor, çeviri alanmda ya-
pılmış inceleme ve araştırmalarla da
Türk yazın ve düşün dünyasına önemli
katkılarda bulunuyordu.
A UNESCO tarafından bu yılın "Hasan
Âli Yücel'i Anma Yıh" olarak belirlen-
mesi Türkiye'deki çevinmenlik kurum-
lannı de harekete geçirdi. Yıldız Teknik
'Şnrimizin lıayal gücünü zengiııleştirdF
• Şükran Kurdakul,
Nazım'ın şiirinin önemini
vurgularken, Atilla llhan
pekçok şairin ufkunu
genişlettiğini belirtti.
KültürServisi-Nâzım Hikmet
Kültür Merkezi'nde önceki gün
gerçekleştirilen Attilâ Ühan söy-
leşisinde anılar dile geldi. Attilâ
tlhan ve PEN Yazarlar Derneği
Başkanı yazanmız Şükran Kur-
dakul, 50 yılı aşkın dostluklann-
dapaylaştıklannı aktardılardinle-
yicilere. Söz dönüp dolaşıp Nâ-
zım'a geldi sık sık. llhan ve Kur-
dakul'un dostlukJannınbaşlangıç
noktasında Nazım'ın ayncalıkh
yeri vardı çünkü.
Kurdakul, Nâzım Hikmet şi-
ijjyle ilk kez Attilâ Ilhan'ın ver-
mği 'Taranta Babu'ya Mektup-
lar' kitabı sayesinde tanıştığını an-
lattı. Attilâ llhan ise ortaokul yıl-
lannda yakalandığı sıtma nede-
niyle okulun revirinde yatarken
'Yalm Ayak' şiirini okumuş ve öy-
le tanımıştı Nâzım'ı. Lise çağın-
da bir delikanlı olduğunda ise bü-
tün arkadaşlanna Nâzım sevgisi-
ni aşılamaya çalışacaktı. Hapse
ilk düşüşü de Nâzım'm şiirleri yü-
zünden olacaktı ama Attilâ llhan
Atilla tlhan ve Şükran Kurdakul, NazrnıHikmet'ledostiuklannıanlattı.(Fotoğraf: KADERTUĞLA)
ısrarla, hapislik macerasınm 'aşk
uğruna' olduğunu söylüyordu.
"Karşıyaka Kız Mektebi'nde
okuyan sevgilime gönderdiğim
mcktuplarda Nâzım'dan şiirler
yazıyordum. Mektubu okuduk-
tan sonra imha etmesini sövlü-
yordum, ama o, bütün duy gusal
kadınlar gibi mektuplan yok et-
miyor, hatta annesi görmesin
diye okul çantasında taşıyor-
du." Yok edilmeyen mektuplar
okul idaresi tarafından bulununca
Attilâ tlhan'ın başına iş açılıyor
ve ilk hapis deneyimini daha 16
yaşında yaşıyordu. Hapisliğin pe-
şi sıra, Manisa Akıl Hastanesi'nde
kısa bir süre 'müşahede' altına alı-
nacaktı, ama arka arkaya alınan
bu darbeler İlhan'ın Nâzım'a yö-
nelik sevgisini değiştirmeyecekti.
Dönemin edebiyat dergileri de
Nâzım'dan söz ediyorlardı sık sık.
Şükran Kurdakul, 'Yeni Edebi-
yat', 'Yürüyüş' gibi dergilerden
söz ederek edebiyat yaşamındaki
ılericı atılımlanndan ve bu geli-
şim içerisinde Nâzım Hikmet şı-
ırinin önemini anımsattı. Na-
zım'ın şiirindeki ımge sisteminin
benzersizliğinden, klasik Türk şı-
iriyle çağdaş toplumcu şiirarasın-
da oluşturduğu çarpıcı sentezden
söz edildı Attilâ llhan'ın tanım-
lamasıyla 'hayal gücü dar olan
Türk şnri'nı Nâzım Hikmet zen-
ginleştirmişti. Pek çok şairin uf-
kunu genişletmiş. imgelemini da-
ha geniş alanlara taşimışti. Türki-
ye'de istenmeyen adam haline ge-
len usta şair yurtdışına çıkmak zo-
runda kalınca, bir grup genç ay-
dının Paris'te 'Nâzun Hikmet'i
Kurtarma Kampanyası'na nasıl
giriştiklerini yine Attilâ llhan an-
lattı. 1949-50 tarihlerinde Paris'te
bulunan tlhan, hiçbir geliri olma-
yan bir avuç genç Türk aydınınm
canlan pahasına giriştikleri bu
kampanyada neler yaşadıklannı,
Paris'te Nâzım için düzenlenen
toplantmın amacına ulaşabilmesi
için nasıl büyük birgayretle çalış-
tıklannı dile getirdi.
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Mü-
tercirn-Tercümanlık Bölümü, 19 Mayıs
1997 tarihinde yayımlayacağı bir 'Anma
KJtabTnm yanı sıra, 22-23-24 ekim tarih-
lerinde gerçeklesecek 'Çevirinin Küttü-
rel Yönleri' konulu uluslararası bir de ko-
lokyum düzenliyor.
Aralannda Türkiye'den Vedat Günyol,
Can YüceL, Arslan Kaynardağ, Ahmet
Cemal ve Tahsin Yücel gibi isimlerin bu-
lunduğu 20-25 kadar yazın insanı kitabın
oluşumuna katkıda bulunmuş. 400 say-
fa olması tasarlanan kitapta, Mkbel To-
urnier, Jean-Rene Ladmiral, Fransa'nın
en önemli çevin okullanndan biri olan E-
SIT'in eski başkanı Danka Sefeskovitch
ve şimdiki başkanı Marianne Lederer,
Oslo Üniversitesi Çeviri Bölümü Başka-
nı Antm Fougner Rydning ve yine ES-
IT'ten Christine Durieux gibi dünya çe-
viri biliminin önemli isimlerinin de im-
zalan bulunuyor.
YTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Müter-
cim Tercümanlık Bölüm Başkanı Hasan
Anamur, u
Hasan Âli Yücel'in başlatnğı
çeviri çalısması çok önemli bir çauşma,
başlama tarihi olarak da._ Çeviri Dergi-
si'nin çıkış yılı 1940, >^ni savaş yıllannda
böyle bir etkinliğe gûişilmiş. Daha çok
Batı uygariığının ağırlıklı olduğu, ancak
Doğu uygariığına da >er veren "Tercüme
Dergisfnde hem vazınsal. felsefi çeviri,
hem de çeviri kuramlan üzerine yazdmış
incetemelerin çevirileri yer alıyordu. Bu
nedenle TürkiyeVleki çeviri hareketini sis-
temli bir şekilde ateşleyen örgütlü bir et-
kinlik olarak gerçekten de son derece ve-
rimli çalışma oldu. Sonuçta bu calışma-
lan dünyaya açıian pencere ya da kapı
değil, Türkiye'nin bütünüyle dünyaya
açılışı olarak değerlendirivoruz" diyor.
Çevirinin kûltürel yönleri
Hasan Âli Yücel'ı anma yılı kapsa-
mında gerçeklesecek 'uluslararası çevi-
ri kolokyumu'na epey başvuru olmuş.
Kolokyumun tarihinin, Tercüme Büro-
su'nun, çeviri kıtaplan yayımladığı 29
ekıme denk gelmesi düşünülmüş; ancak,
bu, yurtdışı katılımcılann programına
uymaması nedeniyle aynı hafta içindeki
22-24 ekim tanhlerine alınmış.
Anamur, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"VTl salonlannda gerçeklesecek koktk-
yuma Kanada, Yugoslavya, Fransa. Nor-
veç, Cezayir ve Küba'dan birçok başvu-
ru oldu. tzleği çevirinin kûltürel yönleri'
olarak belirienen koiokyumun, gecen
ağustos ayında, uluslararası çeviri çevre-
lerinin a>1ık bülteni 'Transt Dergisi'nde
çıkan ilanuun, katılınun çeşitliligine
önemli katkısı oldu. Tel Avfv Cnrversite-
si"nden, ESIT ve Belçika'daki çeviri okııl-
lanndan geliyoriar. KoJokyumda Türk-
çe, Fransızca ve tngiüzce çeviri olacak. Et-
kinliklerin düzenlenmesinde L'NESCO
Türkiye Milli Komisyonu'nun çok yardı-
mı oktu. Kitabın masraflannı da komis-
yon karşdıyor."
YTÜ Mütercim-Tercümanlık Bölümü
öğretim üyelerinden Dürrin Tunç, bölü-
mün kuruluşundan bu yana sürdürdüğü
seminerlerin, Hasan Âli Yücel'i anma
yılını firsat bilerek bir kolokyum kimli-
ği kazanmasını istediklerini belirtiyor.
Anma kitabında, çevirinin çeşitli alanla-
nnın ele almacağını söyle-
yen Tunç, dilbilime yönelik
yazılann da yer alacağı kita-
bın akademik bir çatı altın-
da çeviri ve çeviribilim üze-
rine çalışmalan bir araya
toplaması yönüyle, dışanda-
ki yayıncının da katkıda bir
ilk oluşturduğunu vurgulu-
yor.
Brecht ölümünün 40. yılında anılıyor
Kültür Servisi - BertoK Brecht
ölümünün kırkıncı yılında, 7-20 mart
tarihleri arasında tstanbul Devlet
Tiyatrosu ve Alman Kültür Merkezi
işbirliği ile düzenlenen etkinliklerle
anılacak. AKM Oda Tiyatrosu'nda yer
alacak olan etkinlik dizisi, Berlin ve
Istanbui'da değışimli olarak
gerçekleştinlecek olan 'Sınırsız-
Istanbul'da Berlin' projesınin ilk
durağı olacak.
Programın açılışı 7 martta, Berlin'de
yaşayan Türk sanatçı Özay Fecht'in
konseri ile yapılacak. Konser 9 martta
tekrar edilecek. tkinci konser, 8 martta
Mathias Bauer yönetimindeki jazz
topluluğunun seslendireceği Hans
• AKM Oda Tiyatrosu'nda yer
alacak olan etkinlik dizisi, Berlin
ve Istanbul'da değişimli olarak
gerçekleştinlecek olan 'Sınırsız-
Istanbul'da Berlin' projesinin ilk
durağı olacak.
Eisler'in 'Hollywood Şarkılan'ndan
oluşuyor. Bu konserde Caspar
Brötzmann, Butch Morris, Conrad
Bauer ve Dietman Diesner Berlin 'deki
jazz ve free müzik çalışmalanndan
örnekler sunacak.
Etkinlikte yer alan bir başka konser ise
11 martta Berliner Esemble
sanatçilannın sunacağı Brecht şarkılan
ve Brecht şıirlerinden oluşan 'Love and
Revolution / Aşk ve Devrim'
başlığını taşıyor.
Bu konsere benzer bir başka etkinlik ise
'Brecht Şarkılan ve Şörieri' başlığı
altında Zdiha Berksoy tarafından
gerçekJeştirilecek.
10 ve 11 mart tarihlerinde yapılacak
olan film gösteriminde ise 'Kuhle
Wampe' ve 'Cesaret Ana' adlı
filmlerizlenebilecek. Etkinlikte aynca,
13 martta 'Gelenek ve Yeniden
Başlama', 14 martta 'Brecht Artık
Kimin Lmurunda' ve 18 - 20 mart
tarihlen arasında üç gün sürecek olan
•Modernizmin KrizT başlığı altında
panel ve sempozyumlar
düzenlenecek.
Tercüme Hareketi
Kitapta döneme tanıklık
etmiş isimlerin varlığı he-
men göze çarpıyor. Hasan
Âli Yücel'in oğlu Can Yü-
cel, 19 yaşında Latin ve Yu-
nan Edebiyatı öğrencisiyken
'TercümeMecmuası'nda çe-
virilennin çıkmış olmasın-
dan büyük kıvanç duyduğu-
nu belirtirken, anma kitabın-
da yer alacak yazısında;
"Hasan Âli Garplaşmanın
başıru çeldyordu. Batıhlaşma
bir hümanizma hareketiydi.
Etranna topladığı kadrolar-
la 'Tercüme Hareketi 'nebaş-
laması bunun en büyük ka-
nıtKhr" diyor.
Dönemin bir başka tanığı,
Vedat Günyol ise 'Tercüme
Mecmuası'yla girişilen kûl-
türel yenileniş hareketini
şöyle değerlendiriyor: "(„)
Sömürgeci Bah'ya kafa tu-
tan. ama akılcı Batı'ya öy-
künmeyip'Yaşamda en ger-
çek yol gösterici bilimdir'
formülüne gönül baglayan
Atatürkçü bir Türkiye'de
Batı düşüncesine ne yoldan
vanlabilirdi? Bunu düşüne-
Bm. Bu yol çeviri yolu idi kuş-
kusuz. Sevgili Ataç bir yazı-
sında şöyle diyordu: 'Avru-
pa'dan gelen kitaplan oku-
mamak olmazdı. Onlar bize
kafamız için gerekli bir azık
getiriyorlardı.' Bu 'azık' ya-
bancı dil bilen aydınlar için
söz konusuydu, yabancı dil
bflmeyen Türk insanına. da-
ha doğrusu Türk aydınına
bu azıgı ulaştırmanın yolu çe-
viriden geçmekteydi. tşte,
Hasan Âli'nin en övünülesi
çabası, 'Tercüme Bürosu'nu
kurup,Türk okurianna, Ba-
tı ağuiıkh ohnakla birlikte,
Doğu'nun da önemli yapıtla-
nnı sunmak oldu. (_.)"
Y4ZIODASI
SELİM İLERİ
Kahveler
İlk hikâyelerimden biri "Hüzün Kahvesi"yü\. O
zamanlar lise öğrencisiydim. Kasımpaşa'da otu-
ran bir sınıf arkadaşıma gidip geldikçe o kahve-
yi, yol üstünde, köşe başında görüp dururdum.
Onü bütün çardakla çevriliydi. Çardakta mor
salkımlar ve sarmaşıklar mevsimden mevsime
kahvenin görünümünü değiştirir, hele sonbahar
gelip çatınca, sarmaşığın olanca yaprağı kıpkır-
mızı, ateş rengi kesilirdi.
"Hüzün Kahvesi"n\ yazarken birçok etki altın-
daydım. Dinlediğim, yaşanmış bir hayat hikâye-
si söz konusuydu. Sait Faik'in çok sevdiğim
"Mahalle Kahvesi" hikâyesi yanı başımdaydı.
Kendi duygulanm, karmakarışık, bu hikâyeye sı-
zıyordu. Nihayet Kasımpaşa'daki kahvenin ken-
disi...
Ama ben, kahveyi değil de, kahve geleneğinin
dışında kalmış bir insanı anlatmışım, yaralı bir in-
sanı. Kahveyi hep dışandan görmüş.
Istanbul kahvelerinin yazık ki pek azını biliyo-
rum. Çocukluğumda her semtte, her köşe başın-
da handiyse bir kahve vardı. Büyüklerimiz 'te/i-
ve'demiyoriardı da Vcafrveftane'diyorlardı. Üste-
lik, kahvehaneye gitmek galiba pek hoş karşılan-
mıyordu.
Aile çevremdekilerin koskoca bir kahve küttü-
ründen habersiz, yoksun yaşadıklannı şimdi kav-
nyorum.
Onlara kalırsa kahveye işsiz güçsüz giderdi.
Kahvehane insanı aylaklığa alıştınrdı. Hele kapa-
lı mekân söz konusuysa, havasız birortamda sa-
ranp solmanız işten bile değildi.
Bununla birlikte dedemin gizli gizli kahveye git-
tiğini bilirdik, tıpkı gizli gizli meyhaneye gittiğini bil-
diğimiz gibi.
Zaten kahveye ilk kez dedemle gittim. Altı ye-
di yaşlanmda olmalıyım. Burası Kısıklı'da bir kah-
veydi. Usul usul 'aile gazinosu'na dönüyordu a-
ma, o ilk gidişimde kahvede tek bir hanım gör-
merrüştim. Önümüzden tramvaylar geçiyordu.
Dedem kahvesinı içmiş, bana da kabakçekirde-
ği almıştı.
Bahar günüydü. Kısıklı boydan boya yeşertiy-
le, bahar çiçekleri açmış ağaçlarla donanmıştı.
Boyuna çekirdek yiyor, boyuna su içiyordum.
Sanki özgürlüğüme kavuşmuştum...
Hatırladığım ve yetişme yıllanmda sık sık gitti-
ğim bir kahve, Beşiktaş'ta, Barbaros Bulvan'nın
sonundadır. Bugün de duruyor galiba. Gelgele-
lim geçmiş günlerin yaz gecelerindeki dinginliği
çoktan uçup gitmiştir. Bu kahveye Behçet Ne-
catigil'in geldiğini, bir masada kendi kendine otu-
rup küçük kâğıtlara, sigara paketi arkasına dize-
ler, şiirler yazdığını bilirdik.
Necatigil, Beşıktaş'ı yansılayan şiirlerini belki
hep o kahveden esinlerie kaleme getirdi...
Beyazıt'ta 'ağaçaltı' vardı. Bazen de 'çınaraltı'
denirdi. Asıl adı herhalde başkaydı. Hasır, arka-
• lıksız iskemlelerinde oturduğumuz gözümün
önünde. Kısa süren, yarım kalan yükseköğreni-
mim sırasında üniversiteden çıkıp 'çınaraltında'
otururduk. Ve tabii lezzetsiz çaylan üst üste içer-
dik.
Geçenlerde Haldun Taner'ın bir yazısını oku-
dum. Ustayazanmız bizde kahvelerin kültür oca-
ğı olmaktan git git çıkışlanna değiniyor. Avrupa ül-
kelerinin ünlü kahvelerini, orada yaşananlan an-
latyor.
Belki o kültür ortamı silinişinden dolayı 'kıraat-
hane' sözcüğü desönüp gitmiştir. Oysa, 1960'la-
nn Istanbul'unda kıraathaneler hâlâ vardı. Tepe-
başı'ndaki bir kıraathanede 70'lere kadar günlük
gazeteler, haftalık dergiler boy gösterdi.
Yan okuma salonu bu soy kahveler günümüz
Istanbul'unda hayat bulmaya çalışıyor ama, artık
o eski kıraathane geleneğiyle değil. Dahası kah-
ve, kahvehane deyişleri de kayboldu. Kahvenin
imlâsı bile değişti. Şimdi 'cafe' diye yazıyoruz ve
'kafe' diye okuyoruz. istanbul züppelerinin 'kafe'
demesıni gönlüm nasılsa kaldınyor da Anado-
lu'nun kentlerinde, kasabalannda 'cafe 'lererast-
lamak hâlâ ağnma gıdiyor.
Sabahattin Kudret Aksal'ın ilk şiir kitabının
adı Şarkılı Kahve'dir. 1944'te basılmış.
Halıd Ziya Uşaklıgil, Aşk-ı Memnu'da geçen
yüzyılın iyice sonundaki istanbul'da 'kafeşan-
tan lara şöyle bir uğrar. Her biri kozmopolit Istan-
bul'un rengidir.
Ama Şair Nigâr Hanım eşinin oralara sıkça gi-
dişine yerinmiş, aile mutluluklannın bozulmasına
oralan sebep göstermiştir.
Demin Şarkılı Kahve'yi andım. Kitaba adını ve-
ren şiir şöyle:
'Bu şehrin şarkılı kahvesi I Denize yakındır/Her
gece o I Şarkı söyler I Saçında bir beyaz karan-
mn
...
Kimdi acaba, beyaz karanfiliyle...
... Hangi şarkılan söylüyordu?
K Ü L T Ü R » ÇİZİK
KÂMİL MASARACI