Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 1997 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Unutulmaz Hasan Ali Yücel
RAHMİ KUMAŞ Öğretmen, Hukukçu ve Eski Trabzon Milletvekili
V
efa Lısesı'aden sonra yük- eğitiminde çağ açtı.
sek öğretnen okulu ve Nasıl oldu bu?
edebiyat fakültesi felsefe Işe başladığı ve işten aynldığı günlen
bölümünübitirmışti. Izmır saymazsak 7 yıl 7 ay 7 gün bakanlık yapan
Öğretmen Okulu. Kulelı Yücel, Tûrkıye Cumhunyeti'nin en uzun
Askeri Lisesı, Istanbul Er- süre eğitim bakanlığı yapma üstünlüğünü
sek öğretnen okulu ve
edebiyat fakültesi felsefe
bölümünübitirmışti. Izmır
Öğretmen Okulu. Kulelı
Askeri Lisesı, Istanbul Er-
«kLisesiveGalatasaray Lsesi'ndeedebi-
/at ve felsefe öğretmeniiğı yapmıştı. Son-
-a bakanlık denetmenı ı müfettişı) daha son-
"a da ortaöğretim genel mücürlüğü yapmış-
n. Buradan yasama kurumuıa geçme>r
i dü-
jünmüştü ki 1935 seçımlertnde tzmir Mil-
etvekilı olmuştu. Dört dönem süren rmllet-
.ekılliğini hep tzmır'den seçilerek koru-
mustu.
Milli Eğitim Bakanf yken yaptığı konuş-
maiardışında milletvekili oiarak iki kez söz
aldığını TBMM tutanaklan gösteriyor. llk
konuşmasını 1937 bütçesı görüşülürken
yaptı. Bu kısa konuşma ile Türk çocuklan-
nın da "parasız yanlT ola-ak Galatasaray
Lısesı'ne gırebılmelerini sağladı
(29 5 1937). tkınci konuşmasını, kürsüye
çağnldığı halde yennden >aptı ve bununla
Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer'ın
"teknik öğretim gkfcrleri" ile ılgıli olarak
yaptığı yanlışı düzelttı (24 12 1946).
Rıza Nur, Hamdullah Suphi Tannöver.
Vehbi Bolak. İsmail Safa Özler, VasıfÇınar,
Şükrü Saracoğlu, Mustafa Necati LğuraL
Cemal Hüsnü Taray, Esat Sagay, Reşit Ga-
ip, Yusuf Hikmet Bayur, Zeynd Abidin Öz-
men ile Saffet .\nkan'ın ardından eğitim
bakanlığına getırildi: 28 Aralık 1938 günü.
Türkiye Cumhunyeti'nin 14. eğitim baka-
nı olan Yücel. 41 yaşındayds.O. bakan olun-
caya değin bütceden eğitıme aynlan pay
yüzde 3 ile yüzde 4 arasında değişmektey-
di. Işi akçalı yönden de zordu. Ama o Türk
de taşımaktaydı. Osmanirnın 1857"de eğı-
time ilk kez bırbakan atamasından sonra y ı-
kılıncaya dek 36 eğitim bakanı olmuştur.
Bunlardan ZühtüPasa( 1833-1902) ile Mü-
nif Paşa'nın (1830-1910) bakanlık süreleri
Yücel'inkinden uzundur. Demek ki o en
uzun süre bakanlık yapmada 3. olmaktadır.
Bu bakanlardan yalnız Zühtü Paşa'dan,
"Mektepter obnasaydı maarifl gül gibi ida-
re ederdinı"* sözleri anı olarak kaldı. Oysa
Yücel'den kalanlar onu hiçbir zaman unut-
turamayacak sağlamlıktadır. tkinci Dünya
Savaşı'nın 1942'de devletın bütçesınin yüz-
de 46.4'ünü(SavunmaBakanlığı'na aynlan
pay) getirdiği ortamda Eğitim Bakanlığf na
yüzde 3.4 gibi bir bütçe payı düşerken. o
yurdunun en uzak yerinde bile kendi ken-
dıne açıp solan bir çıçek bırakmayacaklan-
nı haykıracak ölçüde ınançlı ve güçlü bir
Türk aydınlanmacısıydı. 3.6.1942 günlü
TBMM tutanağına baktığımızda şu sözleri
okuyoruz:
"_ei kayduğumuz ilköğretim ülküsünü
gerçekleştirerek Türk yurdunun dağlann-
da, bay ırlannda ve kıriannda. avnca en üc-
ra \erierinde kendi kendine açıp solan çiçek
tarakmayacağız.''
Hasan Âli Yücel 17 Nisan 1940 günü
hem kendisıni hem de Türk eğitimını doru-
ğa çıkarmıştı. O gün Köy Enstitülen Yasa-
sı çıkanlmıştı. Kendinı bilen her Türk'ün o
günün Meclis tutanaklannı okumasında
azımsanmayacak yarar vardır. Orada onun
çok yönlü bir aydın olarak Meclis'e ve ül-
keye nasıl ışık tuttuğu görülmüştür.
1940 yılında devletın bütçesınden savun-
maya yüzde 36.9; Düyun-u Unnımiyediye
bilinen Osmanlı borçlanna yüzde 11.5 pay
giderken, eğitime Cumhuriyetın 1932 yı-
Undan sonra en düşük payı aynlıyordu. Bu
pay yüzde 3"tü. Öyle bir ortamda eğitim atı-
lımını gerçekleştirmeye kalkan Yücel, ba-
kanlığrnın son yılında, yani 1946'da bütçe-
den yüzde 8.3 gibi en büyükpayı koparabı-
liyordu. Demek ki o bütceden eğitime en
yüksek payı aktaran ilk eğitim bakanıdır.
Daha sonra bütceden eğitime aynlan pay
daha büyük olmuştur Ama Yücel'in eğiti-
me getirdiği a>dıniık ortam hiç olmamışür.
Nitekim kendısı 1946 bütçesi üzerinde ko-
nuşurken dönemınde bağunsız öğretmene-
vi sayısmın 993 olduğunu belirtmıştir. Bü-
tün köylerde. yeniden okul, onanlarak ya-
pılan okul, işlik, bağımsız öğretmenevi ol-
mak üzere 3490 parça yapı yapıldığını açık-
lama onurunu elde etmiştir (24.12.1945).
Ülkenin İsmetİnönü'den sonra enüstdü-
zeyde bulduğu Mareşal Fevzi Çakmak,
1941 yılında kendısine yazdığı bır yazıda,
bakanlığa teşekkür ederek "yükseksaygıla-
nnıarzedryor"du (27.5.1941 günlü Meclis
tutanağı). Tutucu dıye bilmen Fevzi Çak-
mak"tan da böylesine saygı görüyordu. Bu
durumu, özeliikle belirtmek istedim ki şim-
dıki bakanlar kendilenni belki özeleştiriye
bağlı tutarlar.
"İnsana ait işleri insansız yapmak mürn-
kün değüdir" (7.5.1943) diyen Hasan Âlı
Yücel, bakanlığı döneminde ülkeye nasıl
baktığını şu özlü sözlerle anlatıyordu
(23.5.1945):
"Arkadaşlar. Emin Sazak arkadaşımızın
oturduğu yerde içini çekmeye hakkı vardır.
Çünkü ilköğretim davası, milletkrin rüşdü-
nü ispatetmedavastdır. İlköğretim davası, fe-
odal sistemle kendisini idare etmek isteyen-
lerin samimi olarak istemeyeceği bir dava-
dır. (Bravo seslen). Öyledir. İkrlemiş miBet-
lerden birinin parlamentosunda ilköğretim
davası söz konusu olduğu vakitte azalardan
biri kürsüye çıkıp "Biz bindığimiz atın in-
sanlar gibi akıllı olmasını istemeyiz' demiş
ve böyle diyenkr olmuştur.
Bunlar tarihlerde yazılıdır. Sözün kısası.
biz,flerimillet olmak istiyoruz. bütün evlat-
lanmızı okutmak istiyoruz."
Çok partili yaşama geçilince, işte bu ko-
nuşmadan anlaşüdığı üzere halkı at gibi bin-
mek isteyenleT öyle bir baskı oluşturdular
ki Yücel, hem de Atatürk döneminin dev-
rimci diye bilinen Recep Peker'inin bakan-
lar kurulunda yer bulamadı. Saffet An-
kan'ın yerine gelerek onun açtığı yolu do-
ruğa çıkaran Yücel'in yerine, Reşat Şemset-
tin Sirer getirilerek eğitim yokuş aşagı yön-
lendırilmeye başlandı. O zamandan bu ya-
na da eğram birfiğL bilimi kılavuz alan özel-
liğı yok edümeye çalışıldı. Bugün ülkenin
çektiği sıkıntılann temelınde eğitimi yozlaş-
tıran bu anlayışın kökleri vardır.
Sonuç: Eğjtimci, yazar ve devlet adamı
olan Hasan Ali Yücel denince hemen Köy
Enstitülen anımsanmaktadır. Doğrudur da.
Ama onun başka ölümsüz uygulamalan ol-
muştur. Onlan da burada özetlemek yarar-
lı olacaktır:
1) 1939'da I. Eğitim Kurultayf nı (Şûra)
toplamıştır.
2) Ankara Üniversitesi Fen ve Tıp fakül-
telerini kurmuştur.
3) Yüksek Mühendis Okulu ile Teknik
Okulu birleştirerek Istanbul Teknik Üniver-
sıtesı'ni kurmuştur.
4) Üniversıteler Yasası'nı çıkararak ora-
lan çağdaş bir bilim yuvasına dönüşüm içi-
ne sokmuştur. Üniversiteleri özerk yapmış-
tır.
5) Dünya edebiyatı klasiklerini çevıri yo-
luyla Türk kültürüne armağan etmiştir.
6) Devlet Konservatuvan'nı kurmuştur.
7) Tiyatro ve operanın devlet hizmetleri
arasına katıknası yönünde çalışmalar baş-
latmıştır.
8)Birleşmiş Milletler'in eğitim. bılım ve
kültür örgütü durumundaki UNESCO'nun
kuruluşunu Türkiye adına imzalamıştır. (*)
9) Tebhğler, Tercüme ve Teknik Öğretim
dergilenni çıkarmaya başlamıştır.
Eğitim, bilim ve kültür yoluyla banşı ger-
çekleşrirmek \e yaygınlastırmak arnacı olan
UNESCO, bu yılı Hasan Âlı Yücel yılı ola-
rak tüm yeryüzüne duyurmuştur. Bu yıl,
Yücel. yeryüzünün dört bir yanında arula-
caktır. Bakalım onun en üstün kışılıği ka-
zandırdığı Eğitim Bakanlığı, Yücel'i nasıl
anacakur? Bakalım onun kurdugu kurum-
lar Yücel'i anımsayacaklar mıdır?
26 Şubat 1961'd'e Istanbul'da dostu Prof.
Dr. Tevfik Sağlam'ın evinde öğle yemeği
için bulunduğu sırada sofra başuıda yüre-
gine yenılen Yücel 2 Mart günü Ankara-Ce-
beci Asri Mezarlığı'nda toprağa venldi.
Atatürk ve tnönü'den sonra en büyük Türk
aydınlanmacısı olan Yücel'in yattığı yerde
ışıklar içinde olması, ülkenin bilim ve Ata-
türk yolundan gitmesine bağlıdır. O öldü-
ğünde cumhuriyette Sabahattin Eyuboğlu
onun için "menijeketçi insan" nitelemesinı
yapmıştı. Ne denlı yerinde bır nıteleme yap-
mıştı Anadolu aydmlanmacılanndan Eyu-
boğlu. tkisı de ışıklar içinde yatsın.
(*) BSİ Turk Derneğı nısan ayı içinde Hasan Âli
Y&cel'e armağun bıryayım çıkarmış olacak. avn-
ca Gıresun 'da bır anma topîanlısı düzenlemış
olacaktır
ARADABIR
Ş Ü K R Ü ATILGAN Emekli Öğretmen
Uyan Ey Halkım!
Tarikatçılar din sömürücülüğü yapmaktan öte,
kendilerine en kolay geçim yolunu edinmişlerdir.
Ellerinde sopa, başlarında sank, uzun sakal ve
cüppeleri ile kendilerine peygamber, mehdi ve er-
miş süsü vererek sokaklarda cami avlulannda ge-
zerler.
Kimileri de kendilerinı tarikat şeyhi ya da müridi
sayan, uygarca gıyim ve davranışlardan uzak ya-
şamaktadırlar. Bu karnaval kılıklı kişilerin ne
Kur'an-ı Kerim'de ne toplum ya saları içinde yerie-
ri vardır.
Kurmuş oldukları dergâhlarda topluma yararlı
olabilecek ne sanatsal ne de bilimsel bir çahşma-
ları vardır. Tarikatçıların amaçladıkları yol şöhret,
servet, şehvet yoludur. Bu da ahlaksızlığın ta ken-
disidir. Onlara göre durum şudur:
Hu Allah hu der gideriz biz
Kılıf elimizde gezeriz biz
Din sömürüsü yapmaktır işimiz
Her tarafa uzanır kolumuz . . u. :.' ı
Biz ötesini hiç düşünmeyiz. _ , ,t . t
Şöhret, servet ve şehvet yolumuz
Zenginler genç kızlar kulumuz
Şeriatçıdır bizim topluluğumuz
Saf ve uyanmayan insanlann
Elindedir bizim mutluluğumuz.
Bu karnaval kılıklı güruhun bedenlerine şişler ba-
tırmak ya da başlarını şarlatanca sallamaktan baş-
ka yaptıklan, şiddet ve öfke ile karşıdevrime hazır-
lanma egzersizleridir. Bu ahlaksız ve soysuzlara
dur diyecek yok mu?
Atatürk bunlara güvenseydi 70 yıl önce bu şer
yuvaları tekke ve zaviyeleri ortadan kaldırmazdı.
"O yenilmeyen ve yanılmayan büyük insan " bir
kez daha haklı çıkmıştır.
UYAN EY HALKIM UYAN!
Atatürk ile Arkeoloji ve Tarih
Dr. ŞEHRAZAT KARAGOZ Arkeolog
U
lusal Kurtuluş Savaşımızın büyük garlık tarihini araşhracak Türk talebeler yetiştıril-
önden \e Cumhunyetımizin bincık
kurucusu Atatürk yalnızca asken bır
komutan değıl, aynı zamanda tanh
ve kültürün gerekliliğine inanmış bir
devlet adamıydı. Bir ülkenin kültü-
DOSTLAR!
Ozan HASAN HÜSEYİN
70 Yaşında..
Azime KORKMAZGİL
rel köklennin derinlere inmesi gerektiğine dikkati
çekmiş \e arkeoloji ile tarihin birer bilim dalı olarak
kurulmasını sağlamıştır. Bır vatanın sahibı olmanın,
o topraklarda yaşanmış tarihı olaylan bilmek, doğ-
muş uygarlıklan tanımak ve sahip olmakla gerçek-
leşeceğıne inanmıştır.
Atatürk'ün kültürel olaylann bir de\let polıtıkası
olması gerektiğini bıldiren düşüncesinı. 22 Mart
1931 'de Konya gezısı sırasında ıken Başbakan Ismet
Paşa'ya çektiği telgraftan öğrenmekteyiz..
"-Son incelemcgezüerimdebazı müzderineski sa-
nat ve uygartık eserlerini de gözden geçirdim. Istan-
bul'dan başka Bursa, Izmir. AntaNa. Adana ve Kon-
ya'daki müzderi gördüm. Bunlardan şimdiye kadar
bulunabilen bazıeseıier korunmaktave kısmendeya-
bancı uzmanlann yardımıyla tasnif otunmaktadır.
Ancak memleketimizuı hemen her taraûnda emsal-
siz dcfı ncler haü ndo \atmakta olan kadim medeniyet
eserlerinin ilerde taranmı/dan meydana çıkanlarak
ilmi bir surette muhafaza \e tasnifİeri \e gecen de\ir-
lcrin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale gei-
miş olan abiddcrin muhafazalan için daha fazla ihti-
manı gosterilmesi. arkeoloji için daha fazla talebe ye-
tiştirilmcsine kati surette lüzum vardır_"
Görüldüğü üzere. arkeologlann ülke çapında eği-
tılerek uzmanlaşmasını istemektedir ve böylece Ts-
tanbul ile Ankara üniversıtelennde ilgılı bölümlenn
açılması sağlanır. Atatürk'ün ilk Kültür Bakanı Re-
şjtGaMp ile ekıbuıin çalışmalan sonucu eski üniver-
sitelerin yerine bilimsel temele dayanan, reformlara
yönelık 'Yeni Üniversite Yasaa' hazırlanır ve 31 Ma-
yıs 1933 yılında kabul edilır. Bu yasa içinde arkeolo-
jı-tarih bölümleri de bulunmaktadır. O tarihlerde 30
Ocak 1933 te Almanya'da Hiöer'in iktidara geteıe-
sı ile ülkelerinden kaçmak zorunda kalan bilim adam-
lanna Ata'nm kurdurduğu üniversiteler kucak açar.
Her alanda olduğu gibi arkeoloji dünyasında da ün
yapmış arkeologlar, sanat tarihçileri, filologlar Ata-
türk üniversıtelennde çalışmalannı özgürce sürdürür-
ler. Artık. arkeoloji eğitiminın yanı sıra, tarih, fılo-
lojı gibi bilımlerin de kurulduğu bu kurumlarda uy-
mektedir. Bilinçli bir kültür hareketi olarak, arkeolo-
ji ve gereği olan müzecilik Atatürk sayesinde olgun-
laşır. Çağdaş bir ülkenin temellenni atarken. bu top-
raklarda yaşamış eski uygarlıklann belgeler buluna-
rak incelenmesini isteyen Atatürk, 15 Nisan 1931 yı-
lında Türk Tarih Kurumu'nun kurulmasını sağlar.
Amacı Anadolu uygarlıklannın, Türk tarihinın bel-
gelerle, maddı kahntılarla saptanmasıdır. Mırasının
büyük bir bölümünü araştırmalarda, kazılarda kulla-
nılmak üzere bu kuruma bırakır. Ata'nın bu gırişimi
bir eğitim ve öğretim seferberlik harekâtı yaratmış,
böylece, arkeoloji de bılimler arasında yerinı almış-
tır. Ata, Ankara Dil-Tanh-Coğrafya Fakültesi'nin Ta-
rih Bölümü'nde ilk dersıni veren Afet tnan'a Ocak
1936 yılındayazdırdığı; "Tabtaün esrar dolu sinesi-
ne her gün daha çok ginnekte olan insan zekâsı, re-
aliteve kav uşmak için çahşanlan tatmin edecek ve in-
sanlık tarihini aydınlatacak ilimler bulmuş ve tesbit
etmiştir. fşte arkeoloji ve antropoloji o ilimlerin başın-
da gelir. Tarih bu son ilimlerin bulduğu belgelere da-
yandıkça temelfi olur. Tarihi bu belgelere dayanan
milletlerdir kL kendi ashnı bulur ve tanır_ İşte bizim
tarihimiz Türk tarihi, bu ilim belgelerine dayanır.
Onun içindir ki. bizim tarih belgelerimizin her par-
çasu klasiksayüan kültüresericrinin de anasıdır" söz-
leriyle arkeolojıye verdiği önemi açıklamaktadır.
20. yüzyılın ilk çeyreğınde "uhısal bir miOet" ya-
ratmış ulu önderimizın bu düşüncesi, milli suıırlan-
mız içindekı tüm Anadolu uygarlıklannın biricik sa-
hibı, mirasçısı olduğumuzun göstergesidir.
Atatürk'ün sağlığında yapılan kazılar genellikle
Ankara civanndaki uygarlık merkezlerinde yapılır.
Hıtitlerle Türk tarihi arasında paralellık kurulmasını
isteyen Atatürk'ün amacı, yeni Türkiye Cumhuriye-
ti'nin köklerini tarihm derinliklerinden gelen belge-
lerle sağlamlaştınnaktır. Bu düşünce ya da tez şim-
di gerçeği yansıtmamakta ise de, kurtuluş savaşlann-
dan henüz çıkmış yorgun bir milletin, "Misak-ı Mil-
li'' sımrlannda yaşayan aynı topluma aıt bireylerini
ortak uygarlık mirasının sahiplenmesi için doğal bir
ülkü olarak kabul edilmelidir.
Ata'nın kurduğu Türk Tarih Kurumu'ndan alınan
destek ve teşvik ile 1933 yılında Ankara'ya 16 km.
uzaklıkta Ahlatlıbel (Bakîr çaği ile Hitit devirleri),
1933'te Ankara'ya 60 km. uzaklıkta Karalar (Galat-
lar Dönemi), 1934 yılında Göllüdağ, Alacahöyük,
1935-1937 yıllan arasında -yine 1937'de- Ankara
Kalesi, Çankınkapı, Pazarlı. Etıyokuşu, Çubuksuyu
kazılan yapılır. Bu kazılarda Atatürk Cumhunye-
ti'nin arkeologlan, tarihçilen. antropologlan. sanat
tarihçilen, fılologlan çalışmıştır. Kazı ve araştırma-
lann sonuçlannda, Anadolu uygarlıklannın binlerce
yıl öncesine giden köklerinın izleri bilim dünyasma
sunulur. Bugün başkentin sımgesi olan 'Günes, Kur-
su' buluntular arasında ılgınç bır parça, 22 Ağustos
1935 yılında Alacahöyük kazılannda Hamit Züboj
Koşay ve Remzi Oğuz Ank tarafından bulunur. fö
2500-200 yıllannda Orta Anadolu'da yaşamış Hattı
Krallıgı Güneş Tannçası'nın simgesidir ki. bu sım-
ge egemenlığın, doğudan gelen ışığın belirtecıdir.
Trakya Bölgesi'ne de aynca önem verilmesını ıster.
Bunda Selanik doğumlu olmasının da a>Ti bir rolü ol-
malıdır. Böylece 1930'lu yıllarda yörede, TTK des-
teğinde araştırma ve kazılara başlanır Genç cumhu-
riyetin yetişmiş ilk arkeologlanndan tstanbul Arke-
oloji Müzelen Müdür Muavini olan Dr. Arif Müfid
ManseJ tarafından yürütülen araştırmalarda 700 ka-
dar tümülüsün varlığı saptanır. Adı ölümsüzlüğe ula-
şan hocalann hocası Prof. Arif Müfid Mansel'in
Trakya kazılan sonuçlan, bugün bile çalışmalarımı-
za ışık tutmaktadır. Yine TTK'nin desteğınde araş-
tırtfıalan yapılan bazı yerler Kuştepe, h
gâh ve İstanbul Sarayburnu'dur. Atatürk yarn
zılann yeterli olama^ptağını, buluntuJaofl
yon görerek korunmasına dair notlan, 1935 yıhnda
A. lnan ile o zamanki TTK Başkanı Hasan Cemil
Çambel'e yazdınr. Bu 10 maddehk yazıda:
- Her türlü kültürelvearkeolojik belgelerin toplan-
ma. korunma. restorasvonu için yeterli tedbiıierin
ahnması, gerekli kururrilaria işbirİiği, yerel çevrele-
rin duyarholmalan_ gibi hâlâ güncelliğini koruyan
önemli noktalar vardır. O'nun sadece devlet adamlı-
ğı yanında bir kültür ve düşün bilgeliği yanının ol-
ması Anadolu uygarlıklanna çok sey katmıştır. Ar-
keolojinin bir bilim dalı olarak eğitimde yer alması-
nı O'na borçluyuz Ata'nın şu sözlerinde olduğu gi-
bi: ~Geçmişbillnmes€,gelecekbOinemez.Geçmişmo-
dern bir devlet kurmada en ivi örnektirJ'
PENCERE
- A. lnan, Atatürk Hakkmaa Hatıralar ve Belgeler Ankara, 1969
•A lnan. MustafaKemalAtatûrk len Ytzuhklarım MıltıEğUunBa-
sımevı, tstanbul, 1971
• M. Seyırcı, A TA TÜRK vr Çağdaş Müzealığmız Afvon, 1981
- T Özgüç, MemonalA TA TURK (ZtudesD Archaeogteetde Phü-
lohgıe Anatolıennes). Parıs. 1982, 9 vd
- ATATÜRKVNKÜLTÜR VE MEDEStYETKONVSINDAKİ
SÖZLERl, AtatürkKültur, Oı/ve Tanh YüksekKurumu-AtatürkKül-
tûrMerkezı Yayuu 3? Ankara.1990
Başbakan'a Yakışmıyor.
(Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması)
Hizmet Sistemi
Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46
S
ayın Başbakan Erbakan tam
bir beyefendilik ömeği (!)
gösterdiği konuşmasında.
olayı duyuran gazetecilere
"cami yapılacak diye kudur-
duklannı". "gulu gulu yamyam dana
\aptiklannı"söyledı. Bir yorum ancak
bu denlı düzeyli, bu denİi ahlaka uy-
gun, bu denlı ınsanca olabilirdi. Sayın
Başbakan'ın, kendi partilileri kudurup
kadın gazetecileri yumruklarken bu tür
laflar etmesi de apayn bir pişkinlik ör-
neği.
Ben aslında. Erbakan'ın, gazetecile-
nn kudurduklannı söyleyerek Türkı-
ye'de gazetecilik yapan binlerce insa-
na hakaret etmiş ohiıasını önemsemi-
yorum. "Kötü söz sahibinindir" der
atalanmız. Aynca bu şahıs eğer gaze-
tecilere hakaretetmeyıp gerçekten övü-
cü sözler söyleseydi gazetecilerin otu-
rup nerede hata yaptıklannı düşünme-
leri gerekirdi. Ben Başbakan'ın olayı
hafife almasını da yadırgamış değilim.
Eğer olaya cıddi yanaşsaydı şaşırmak
gerekirdi.
Benim üzerinde durmak istediğım,
Sayın Erbakan'ın kullandığı başka bır
betimleme. Bu ülkenin başbakanı. ga-
zetecilerin "gulu gulu yamyam dansı"
yaptıklannı iddia etti. (Her ne demek-
se bu "gulu gulu"!) Kullandığı bu ilkel
betimlemeler. Başbakan'ın bütün me-
ziyetlennin yanında bir de böyle üs-
tünlüğü (!) olduğunu gösteriyor.
Son birkaç yüzyıl süresince emper-
yalistler, aralannda Sayın Erbakan'ın
din kardeşlerinin de olduğu birçok ül-
keyi sömürgeleştirdiler. Bu sömürge-
leştırme, öyle insani yardımlarla falan
olmadı. Tam tersine, kanla baskıyla
zorbalıkla oldu. Emperyalistlerin ora-
larda yaptıklan zorbahklan, sömürü-
yü hatta barbarlığı (en azından kendi
halklanna karşı) haklı göstermeleri ge-
rekiyordu. Bunun için de Afnkalılann
insanlan (özeliikle de beyazlan) yiyen
"yamyamlar'' olduklannı öğrettiler
dünyaya. Sayın Başbakan gazetecilen
suçlarken, belki bilerek belki bilme-
den, kendi din kardeşlerini köleleşti-
ren emperyalistlerin dili ile konuşmak-
tadır. Son bir nokta da şu ki, Sayın Baş-
bakan bu "gulu gulu yamyam dansT
laflannı Kaddafi'nin çadınnda etseydi,
değil azar işitmek, dayak bile yiyebilir-
di. Bunu da anımsatmakta yarar var.
Serdar Kazak Senar\o yazan
Kassel / Almanya
Darbe Olur mu?..
Sokakta, çarşıda, Meclis'te, televizyonda, gazet&l
de konuşmalar:
- Darbe olur mu?
- Yok canım, olmaz..
- Peki, bu ortam ne?
- Asker akıllandı, darbe yapmaz...
- Sivil akıllandı mı?..
- Refah yumuşar...
- Sonra ne olur?
- Hıristiyan demokrat partileri gibi bir Islam de
mokrat partisi olur...
-Olurmu?..
•
Avrupa'da, Hıristiyan demokrat partisi, fikirözgür
lüğüne saygılıdır. Türkiye'de Demokrat Parti 1950'de1
iktidara geçınce ilk ışı minarelerde Türkçe okunan
ezanı Arapçaya çevirmek, ikincı işi Ceza Kanu-
nu'ndaki fıkir yasaklannı ağırlaştırmak oldu... •
ANAP merkez sağ partisi sayılabilir mı?.. Turgırf
Özal, 12 Eylül askeri hükümetınde başbakan yardım-i
cısıydı, ANAP'ı sıyasal yasaklar üzerine kurup geliş-j
tirdi. Doğru Yol'un bugün bile demokratlıkla ne ilişj
kisi var?.. Bu partiler üstelik Batı'daki bir Hıristiyan
demokrat partısınden daha çok dincilik yapıyorlar..i
Ya Refah?
Mostrası meydanda değil mi Refah'ın?.. Adarn
açıkça dıyor ki: >
- Ben şeriatçıyım!.. '
RP yumuşarsa ne olur?.. Evcilleşirse, ehlileşirse
gerçekten demokrasiyi mi benimser?.. Yoksa "takıy-
ye" yöntemiyle amacını gizleyip çevreyi kandıraraK
taktik mi uygulamaya yönelır?..
•
Refah neden Avrupa'daki Hıristiyan demokrat par-i
tileri gibi olmaya özensin? ;
O alanda Doğru Yol var...
ANAP var...
Refah, ıdeolojisıni dincilik üzerine kurdu, şeriatçı-
lığa dönük söyleminı geliştirdi, örgütün büyük bır bö-
lümü partiden ne bekliyor?.. Beklenti gerçekleşmez-
se Refah'ın varoluş nedeni de ortadan kalkacak!..
"Batı taklitçisi" partilerin kimliğine gırdiği gün Refah
sizlereömür...
Erbakan diyor ki:
- Bizden başka bütün partiler Batı taklitçisi...
Biz Erbakan'a öğüt veriyoruz:
- Merkeze yanaş, Hıristiyan demokrat partisi gibi
olL
Daha başka deyişle Refah'a "Batı taklitçiliğiyap"
önerisini getınyoruz; bu durumda RP ister istemez
DYP veya ANAP'a benzeyecektir ki bu da Erbakan'ın
sonu olacaktır.
•
Refah, Türkiye'nin yerinı, Batı'da değil, Islam dün-
yasında arayan bir ideolojiyı geliştirdi. Bu yaklaşım
köktencı birdınselfelsefenin siyasetidir; uygarlık ta-
rihinde Türkiye'nin yeni bir yol seçmesidir...
Bu yol bizi nereye götürür?..
Refah bu yoldan vazgeçip de Avrupa kapsamın-
da kalmayı yeğlerse bugüne dek söylediklerini ya-
lanlamış. argo deyişle 'tükürdüğünü yalamış' ola-
caktır.
Şımdi yazımızın başına dönelim:
- Askeri darbe olur mu?..
Düşunelim: Siviller ıstemeden askeri darbe olur
mu?.. Hem yaşadığımız tarihsel olay öylesıne kök-
ten bir sorunu içeriyor ki askeri darbenin lafı bunun
yanında önemsiz kalır.
ÇAĞDAŞ YAYINLARI
Olaylar, anılar, işgaller, boykotlar,
grevler, politikacılar
Htiiu iumuk
SancılıYılar
dar
250.000 TL(KDVdahil)
Çağ Pazartama A.Ş. Yerebatan Caddesi Saikımsoğüt Sokak
No: 9/B Cağaloğty istanbui Tel:514 01 95/96
Posta çekı no.: 666322
-Istikbalimle nvnuvorsun daaV. benim istikualimi Ğaranti-ı\e dıyorsun.
Ne diyorsuuun
/\rtık he de Fadime. Yeter beklet
tiğin. IstiknalİTnle oynuyorsun!..