23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 ŞJBAT 1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 ALLECRO EVtN İLYASOĞLU Dormen'den bir müzikal belgeseliHddun Dormen. yeni bir müzikal koymış sahneye: EvKa, Hayalet ve Öte- kiterAslında içinde yaşadığımız günle- ri bir anh gibi anlatmayı pek düşiinme- yiz. Bu çahşma ise günümüzün tarihi olmu;: Andrevv Lloyd Weber'in klasik- leşmş müzikallerinın bir tarihçesi çizi- liyor. Haldun Dormen'in televizyon prognmlan üslubundabıranlatım. Faz- lası sihnede canlı bir çalgı topluluğunun variı£ı. Ekıiği ise yapıtlann özgün görüntü- leri. Sarkılann ya da sözü edilen öykü- lerin ^anı sıra sahne duvannda görüntü- leri anyor insanın gözü. Sanki birkaç dia ble yeterli olabilir. Llcyd Weber ve Tim Rice'ın ortak ürünbrinden, Londra ve Broadvvay mii- zikallerinden seçmeleri dinlemek: 1970'teki rock operası Jesus Christ Su- perstır'dan. 1978'deki Evita'ya, 1981 Jeki Cast'den. 1986'daki Phantom of tht Opera'ya. 1989'dakı Aspects of Love'dan 1993'deki Sunset Boulevard a kadaronlan yazılış öyküleriyle izlemek çokkeyıfii. 1948doğumlubesteci 1995 yılında lngiliz Kraliçesinden Sir unvanı almış Lloyd Weber'in, söz yazan Tim Rice ıle işbirliğini çatışmalannı, banş- malannı da oyun boyunca izliyorsunuz. Sahnede canlı müzik bulmak çok sı- cak bir duygu. Henüz ilk temsilini izle- diğim oyunun mûziği de şarkılan da gi- derek oturaCaktır mutlaka. Ancak tngi- lizce konuşulan bir kûltürün üriinü ser- gilendiğine göre iyi Ingilizce bilen oyuncular şarkılarda puan alıyorlar. In- gilizce bilmeden ezberleyenler ise dogal ki çok puan kaybediyorlar. Oyunun en başanlı sanatçılan HaJit Ergenç ve Ay- şe Ayter. Özentisiz. abartısız, müzikal kavramma yaraşır bir ortam sunuyorlar. Ruhsar Ocal, özellikle Phantom of the Opera'da operacıhk deneyimini kanıt- lama fırsatını buluyor. Opera sahnesinin ağırbaşlılığından annıp müzikal sahne- sinin uçanhğma uyum sagladığı pek söylenemez. Ya da biz klasik müzikçi- ler, opera sanatçılanmızı ille de opera sahnesinde görmek gibi rutucu bir kanı- ya sahibiz! Evita Istanbul'da ~ Hemen ertesi Madonna'nın Evita'sı- nı izledik. Görkemli sahneler, etkileyı- ci görüntüler, nerelerden gelip bu role u- .aldun Dormen'in sahneye koyduğu 'Evita, Hayalet ve Ötekiler' müzikalinde Andrew Lloyd Weber'in klasikleşmiş müzikallerinin bir tarihçesi çiziliyor. Şef Fahrettin Kerimov yönetimindeki Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası'ndan nitelikli bir konser dinledik. laşmış bir pop sanatçısının zaferi. Ne yazık ki Kent sinemasının bozuk ses dü- zeni, fılmin etkisini yan yanya yok et- mışti. Müzik öğesinin her şeyden önde gel- diği bir filmi hoparlörlerin çoğu çalış- mayan. dengesız bir ses düzeni ile izle- mek büyük şanssızlık. Ostelik sıradan bir ses düzeni için de- ğil, "sorrounding" (çepeçevre) müzik sisteminegörehazırlanmışbiryapıt. Si- nema yöneticıleri anında dünyanın ko- nuştuğu filmlen getirmekle öğünüyor- lar. Ha lstanbul. ha New York. Ne far- kımızkaldı diyorlar1 Böylesı bırsorum- suzluk acaba dünyanın kaç sanat merke- zinde yaşanır? Geçen hafta Istanbul Büyük Şehir Be- lediyesi Cemal Reşit Rey Senfoni Or- kestrası'nın nitelikli konserini dinledik. Şef Fahrettin Kerimov yönetimindeki genç topluluk, konserin ilk yansında VT- valdi ve Bach konçertolanyla iki devlet sanatçımıza, Ayta Erduran ve tsmail Asan'a eşlik etti. İki sanatçı, üsluplan birbirinden farklı da olsa programa renk kattilar. Konserin ikinci yansında Beetho- ven'in çok bilinen bir yapıtını, beşinci senfonisini cesaretle seslendirdi orkest- ra. Canlı bir tempo. duyarlı bir anlatım, tutkulu bir scherzo ve büyük fortelere ulaşabılen dinamiklerde son derece ba- şanlıydı. Tahta üfleme çalgılann yoru- mu aynca övgüye değer. Bakır üfleme- lerde birbirinden faridı deyişler (özellik- le korno) bu senfoninin tek aksayan yö- nüydü. Programın son yapıtı öncü bir Azeri besteciye, Sultan Hacıbcyov'a aitti. Programda yanlışlıkla, L'zeyir Hacıbe- yov'un tarihleri yazılmış. Oysa Uzeyır Hacıbeyov (1918-1974) ise onun yeğe- ni. Sultan Hacıbeyov'un müzigini daha önce Sabah Duru'nun prodüksiyonu olan Azerbaycanlı besteciler CD'lerin- de dinlemıştim. Özellikle bestecinin "Orkestra kon- certosu"'nda orkestrayı ustaca kullanımı, akıcı melodi çizgisi ve dramatik anlatı- mı dikkatımi çekmişti. Opera ve bale müziklerini de yazdığından olsa gerek bestecinin dramatik bir ifade gücü var. CRR Orkestrası'ndan dinlediğimiz "Kervan" adlı senfonik tablo 1945'te bestelenmış. Bir ticaret kervanının Or- ta Asya'daki yürüyüşüne katılıyorsunuz. Tılsımlı bir yolculuk. Başlangıçtan birkaç ölçü sonra Ra- vel'in Bolero'sunu andıran yınelemeler- le devinım kazanıyor; ancak Bolero'da- ki gibi dorukta sona ermiyor. Sessizce başladığı gibi sessizce sönüyor. Başta Fahrettin ICerimov olmak üzere orkest- ranın tüm üyelerini kutlanz. Belli ki on- lar da severek özenle çalışmışlar. CRR orkestrasının genç üyelerini bir başka özenden daha kutlamak gerek. Giysilerine, üstlerine başlanna göster- dikleri özenden. Her biri hem de kendi olanaklanyla tertemiz giyinip çıkıyor sahneye. Ayakkabılan boyalı, saçlan temiz, ta- ralı. Doğal olan da bu. Kendilenne ve dinleyicilenne saygıyı gösteriyor. TV'de konser yayınlan Cumartesi sabahlan dört kentimızden dönüşümlü olarak yayımlanan canlı konserlerde ekiplerin özveriyle çalıştık- lannı biliyoruz. Bunca özveriye karşın sunuculann özensiz, hazırlıksız olmala- n da dikkat çekiyor! Genelde solistin orkestraya katıldığı bir anons y apılıyor. Örneğın "İstanbul Devlet Senfoni Ör- kestrası bugün şef Strugala'nın yönefj- minde Brahms'ın birinci piyano konçer- tosunu çalacak. İdil Biret de esere solist olarak katılacak!" Her şeyden önce konçerto solist içın yazılmıştır, şefin yönetimindeki orkestra ona eşlik etmek görevindedir. Solist nasıl olur da sonradan katılır! Bu hafta sonu lzmir'den yayın yapan bir hanım sunucu tek biryabancı ismi doğ- ru telaffuz etmemeye neredeyse özen gösterdi. Hele konserin bitiminde, haf- taya dinleyeceklerimizi okurken (belli ki ilk kez okuyordu) inanılmaz hatalar yap- tı. En sonunda Stoiz Stolsavki gibi bir besteciden söz etti. Aslı Witold Lutos- lavvski olacaktı! Bu yayınlar klasik müzigi bilene, sevene, ilgi gösteren ya da ilgi duymak. kendini yetiştirmek is- teyenlere seslenıyor. Onlar için süslü ve iyi makyajlı sunuculardan çok doğru bilgi veren kişıler önemlı. Onca özvenyle yapılan çekimlerden sonra program öncesinde bir bilene sorarak doğru okumaya özen gösteremez mi sunucular? Yine denizleri geçip derelerde bogu- luyoruz. Müzikseverler 'gidilmesi gereken' konserlerin farkında Dnüeyieiııiıı vercüğî temel ders AHMETSAY ANKARA - Üç yıl önce Cumhurbaşkanlığı Senfo- ni'nin başta gelen sorunu, din- leyicinin yoğun ilgisi karşısın- da salonun yetersizliğiydi. Konserlerde ayakta duracak yer kalmıyor, salona gireme- yen yüzlerce dinleyici, fuaye- de 'sinevizyon' denen büyük ekrandan konser podyumunu izliyordu. Orkestrada son iki yılın yö- neticilen, bu işe çare buldu- lar: Dinleyici küstürmek. Bu durum. 'Zurnadadinkmesin- ler' diyen zihniyetin ekmeği- ne yağ sürmüştür; oysa hemen belirtelim, müzik dinleyicisi müzikten değil, basiretsizlik- ten uzaklaşmıştır; müzikse- verlerimiz. olağanüstü bir mü- zikal seçkicilikle 'gidilmesi ge- reken' konserleri bilinçle ayırt etmektedir. Geçen hafta da böyle oldu: Yılbasından beri pek dolma- yan CSO konser salonu bu kez tıklım tıklımdı. Ankara'nm müzikseverleri, besteciden dinleyiciye uzanan müzikal iletişim zincirinde 'yapıt, şef, solist' halkalannın parlaklığını önceden görmüş- tü. Türkiye'de orkestra müzi- ğinin yükselişine uzun yıllar- dan beri emek vermiş olan ve üst düzey niteliğiyle dinle- yicinin güvenini kazanmış bu- İunan şef Tadeusz Struga- la'nın oya gibi ışlediği konser programı, gerçekten bir mü- Zik şöleniydi. Çağatay Akyol fenomeni • Konsenn ilk yansında çağ- idaş bir yapıt vardı. Polonyalı besteci Henryk Gorecki'nin (doğ. 1933) 'Acılann Şarkısı' başlığını taşıyan 3. senfonısi. Bestecinin özellikleri doğrul- tusunda bu yapıt aslında 'sop- rano ve orkestra için' mesajı ön plana alan uzun bir orkest- ra parçasıydı ve 'sotosoprano' partısini İsraılli Sharon Ros- itorf söyledi. Üç 'ağır' bölüm- den oluşan ve 54 dakika süren 'Actlann Şarkısı', inanılmaz bir yahnlıkla ve tekrarlarla örülmüş olmasına karşın, hiç de sıkıcı değildi. Kendı adıma konuşayım: Yalınlığı ve uzunluğu ölçü- sünde bu denli 'etldleyici' baş- ka bir yapıt pek düşünemiyo- rurn. Aynı özellikleri göze alan başka bir besteci, 54 dakika boyunca insanın içini bayılta- bilir. Gorecki'nin üstün tarafı bence buradavdı. Son bölüm (lento cantabile). tonalite de- ğişimlerini içeren aynı ezgınin çeşitlemelerinden olusuyor ve hep aynı akor işitiliyordu, ama bestecinin derin duyarlılığın- dan kaynaklanan 'büyü', din- leyicinin duyarlıklı tarafıyla bütünleşiyordu: Besteci,dinle- yici>1 yüreğinden vurmuştu! Konserin ikinci yarısında arpçı Çağatav Ak>vl'dan Ci- nastara'nm "Arp Konçerto- su'nu dinledik. Bu yapıt. arp için yazılmış en parlak. en renkli, ama 'en zor' konçerto olarak bilinir. Acaba dünyada kaç arpçı bu konçertoyu hakkıyla yorum- layabilir? Belkı üç ya da beş sanatçı... Şu kadannı ıklım tıklım dolu olan CSO konseri, şef Tadeusz Strugala'nın oya gibi işlediği programla gerçekten bir müzik şöleniydi. Konserin ikinci yansında arpçı Çağatay Akyol 'dan Cinestra'mn 'Arp Konçertosu'nu dinledik. Akyol, genç kuşağın üstün yetenekli müzikçileri arasmda en iyilerinden ve tepeden rırnağa bir 'müzikçi'dir. Müzikal bilinç onda 'refleks halinde'dir. yım: Cinastara'nın konçertosu dayatıldığında, arpçılar 'kaşe" olarak ücretin iki katını ister- ler. Bu yapıtta solo arp parti- si, baştan sona 'sürckMk' ta- şır. Arpçıya soluk aldıracak birkaç saniye bırakılmamıştır. Arp ve orkestra yapıta rüzgâr gibi girerler ve rüzgâr kesildi- ğinde yapıt bitmiştir. Olağanüstü müzikçi Şimdi Çağatay Akyol'un olağanüstü müzikçi kişiliğine geçebiliriz: Patırtıyi göze ala- rak iddia ediyorum ki Çağatay. genç kuşağın üstün yetenekli müzikçileri arasında en iyile- rindendır \c uluslararası dü- zeyde vüzümüzü ağartan üç- beş sanatçımızdan biridir. Mü- zikal bilinç onda 'refleks ha- linde'dir. Arpına sanldığı za- man, kulaklannıza inanama- yacakstnız: bir müzikal duyuş, seziş, buluş, yaratış, kavrayış sergiler. Tepeden tırnağa 'mü- zikçi'dir ve asıl önemlisi, en- der rastlanan bir kültürel ol- gunluğa sahiptir. Yalçın'ın açıklaması Kültür Bakanı'nın yasadışı yoldan Devlet Opera ve Bale- si'ne 'genel mfidür yardımct- sı' olarak atadığı Sayın Rıfat Yalçın'dan bir 'açıkİama' al- dım. Sayın Yalçın, Kültür Bakan- lığı'na otuz yıl önce en alt ba- samakta bir memur olarak gir- diğini. süreç içinde basamak- lan tırmanarak 'daire başkan- hğı'na yükseldiğini, operaya 'genel müdür yardımcısı' atan- masının 'yasal' tarafı bulun- madığını bildiğini, Genel Mü- dür Hüseyin Akbulut ile Ba- kan tsmail Kahraman'ın çe- kişmesi yüzünden yıpratıldı- ğını belirtti. Kendisine şunu sordum: "Peki neden yasadışı yoldanbu göre\e atanmayı ka- buledi\t»rsunuz?'' tstemediği- ni söyledi. "Sayın Bakan münasip gör- müşler, tensip buyurmuşlar, ama ben istemediğim için ba- kanlığa bir dilekçe verdim" dedi. Sayın Yalçın gibi inançlı, imanlı bir kişinin yalan söyle- yeceğini sanmıyorum. Ama zaten iş işten geçmiş, Danıştay 'yürütmeyi durdurma' karan vermiş, bu karar, Danıştay ldare Davalan Genel Kuru- lu'nda onanmıştır. Asıl merak ettiğim şu: 'Sanatçı' statüsün- de olmayan bir kişi, Devlet Opera ve Balesi'nde 'sanattan sorumlu' genel müdür yar- dımcısı nasıl olabilir? Bay Yalçın'a 'Örneğin beni Ahmet Say olarak Numune Hastane- si Başbekimi Yardımcılığı"na atasalar,bu işten anlamadığım için kabul etmezdim; iistelik yasadışı yoldan atanmış olma- yı manc\i>atıma sindiremez- dim. siz nasıl oluyor da bu gö- revi kabul edebilirsiniz" diye sordum. Yalçın, "Sanattan sorumlu genei müdür yardımcılığTna değil, "idari ve mali islerden sorumlu'' yardımcılığa getiri- leceğini söyledi. Doğru değil- dir, Bay Yalçın gerçeği söyle- miyor. Eğer iddiası doğruysa belgelesin, kanıtlasın. Asıl açıklamayı belgeleriyle yap- sın. Bekliyoruz... Acı-tatlı izlenimler ÖNDER KİJTAHYALI IZMtR-Yaşamdolubirinsandı.DEÜ Devlet Konservatuvan'ndaöğrenim gör- müşrü. Aynı kurumun Piyano Yapırn ve Onanm Anasanat Dah'nda öğretim gö- revlisiydı. Ûğrencilerinin ve meslektaş- lanrun sevgisini kazanmıştı. Senfoni Or- kestrasf nın piyanosu onun sorumlulu- ğundaydı; gereksinme duyulduğunda, çalgıyı titızlikle akort eder, dinletiye ha- zırlardı. Evet, değerli sanatçı Müfrt Al- tmsoy'dan söz ediyorum. Kanser tanısı bir yıl önce konmuştu; hastalığın pençe- sindenkurtanlamadı.Kendisini 11 şubat günü yitırdık. 12 şubatta yapılan cenaze töreni hüzün doluydu. İZDSO, geçen hafta verdiği dinletiyi, bu değerli dostu- na adadı. Tinsel yönden oldugu kadar sanatsal acıdan da büyük önem taşıyan dinletide orkestrayı şef Erol Erdinç yönetti Yaşa- dığımız en ilgi çekici olay, I. Stravins- Id'nin Petruşka bale sü- itine programda yer ve- rilmiş olmasıydı. Eğer belleğım benı yanılt- mıyorsa bu, tzmirUeki ikinci ya da üçüncü Petruşka seslendirme- sidir. Getirdiği yenilik- lerle yüzyıhmızın kla- sikleri arasına gıren ya- pıt, bizı heyecanla Sa- bancı Kültür Sarayı'na çekti. Petruşka balesinin önemi, Saygun'un her zaman savunduğu bir görüşü belirgin biçım- de uygulamaya aktar- mış olmasıdır. Değerli büyüğümüze göre ça- ğunızda teknik yönden müzığe getirilmış olan yenılikler, ıçerikle bü- tünleştirilmedıği za- man anlammı yitir- mektedir. Nıtekım Stravinski, bu yapıtın- vFitarist Celia (ya da Zeliha) Linde, gitan yumuşak çalıyor. Çok müzikal bir sanatçı, tekniğinde de herhangi bir sürçme yok, güç pasajlann rahatça üstesinden geliyor. da ikili aralıklannı koşut ve çözümsüz olarak kullarurken. tahta bir kukla olan Petruşka'nın aynı zamanda insan ruhu- na da sahip olduğunu belırtmek ister; ka- ba bir yaraük olan zencinin dans sırasm- da fettan balenna>'a ayak uyduramayışı- nı. değişik nitelikteki iki ezgıyi aynı an- da duyurarak canlandınr. Erol Erdinç, Izmir'e her gelişinde mü- zikseverlere yeni bir yapıtı tanıtmak için çaba göstermiştır. Bu kez programına al- dığı Petruşka'da da başanlı bir yorum or- taya koydu. Benim açımdan iki nokta üzerinde du- rulabilir Bırıncı sahntdeki ünlü Rus Dansı'nın ilk ölçülerinde tahta üfleme çalgılar orkesrrav la yetennce bütünleşe- medi. Yapıtın çeşitli kesimlennde, özel- likle de bitimde, üfleme çalgılann kitle halinde duyurdugu akorlarda, tınıya bi- raz daha özen göstenlmeliydi. Aynntılar bir yana bırakılırsa Petruş- ka seslendırmesı. orkestramızın 20 yılı aşan tarihindeki önemli sayfalardan biri sayılabılır. Ortaya konan yorum, kurul- duğundan bugüne orkestramızın geçirdı- ği aşamayı ve geldiği yeri belirlemiş, böylece müzikseverleri gururlandırmış- tır. Sololanyla bu başanya katkıda bulu- nan başkemancı Şebnero Ozdemir'i. flüt- çüŞükrüYalçın'ı, klamet sanatçılan Atif rtjTiirci ıle Ender Gülenler'ı \e fagotçu Reşat Güner'ı candan kutlanm. Erdinç dinletiyi, Nevit Kodallı'nın "Güzellenıe'' adındaki orkestra süitıyle başlatmıştı. Bestecinin, özgün biçemini basitleştirerek halksal yaklaşımlarla yaz- dığı bu sevımli süitı, İZDSO iyi tanıyor; 1983'teki Avnıpa gezisinde, onu Alman- ya'da Hikmet Şimşek yönetimınde, pla- ğa doldurmuş, fakat yetkililerin ihmali yüzünden plak basılamamıştı. Erdinç. <t Güzefleme"ye yumuşak ve romantik bir hava getirdi. Benim beğenıme göre ikin- ci bölüm (moderato) ile dördüncü bölüm (largo) daha hızlı alınabilirdı. Son bölü- mün temposu ise coşturucuydu. Geçen haftaki dinletinin solocusu, ls- veçli bayan gitarcı Ce- lia Linde'ydı. Sanatçı Heitor Vllla-Lobos'un gitar konçertosunu çal- dı. Celia (ya da Zeliha) Linde, bir Türk babay- la Isveçli annenın çocu- ğu; akrabalan. lzmir'de kendisini sevgiyle kar- şılamışlar. Sanatçı, 1984'te Danımarka Kralhk Müzik Akade- misi'ni bitirdikten son- ra New York'ta, Man- hattan Müzik Oku- lu'nda Carlos Barbosa Lima'yla çalıştı. Ce- nevre'de Andres Sego- via'nın ustalık sınıfina dakatıldi. 1983'tebaş- lamış olan dinletı yaşa- mı epey yoğun; aynca ödülleriyle iki CD"si var. Linde gitan yumu- şak çalıyor. Çok müzi- kal bir sanatçı; tekniğinde de herhangi bir sürçme yok; güç pasajlann rahatça üste- sinden geliyor. Ote yandan gitann sesıni yükselten düzenek, bu dinletide güzel ayarlanmış, çalgının doğal tınısı korun- muştu. Böylece doyurucu bir gitar mü- ziği dinlemış olduk. Müfıt Altınsoy'u yitirmenın getirdiği iç buruklugunu, geçen hafta duyduğu- muz mutlu bir haber biraz olsun yatıştır- dı. British Council'in Northern Royal College Of Musıc ile işbırliği yaparak dört yıldır Ankara'da düzenlemekte ol- duğu yanşmalara bu yıl DEÜ Devlet Konsen atuvan Trombon Dalı öğrencisi Burak Baydarda katılmıştı. Baydar, ya- nşmanın bütün aşamalannı başarıyla ge- çerek finalde Ferdinand David'ın trom- bon konçertosunu Prof. Hikmet Şimşek yönetimindeki HÜ Devlet Konservatu- van Ögrenci Orkestrası eşliğinde çaldı ve birincilik ödülünü aldı. Lisans IV sınıfı öğrencisi olan genç sanatçı, gelecek yıl anılan sanat kurumunda bir yıl öğrenım görecektir. Kendisini candan kutlanm. Cemal Nadir Karikatür Odiilii sonuçlandı • Kültür Servisi - Cemal Nadir'in ölümünün 50. yılında Selma Kurdakul'un isteği doğnıltusunda düzenlenen \e organizasyonunu Karikatürcüler Derneği'nin gerçekleştirdıği karikatür yanşması sonuçlandı. Semih Balcıoğlu. Ferruh Doğan, Ali Ulvi Ersoy, Turhan Selçuk ve Kamil Masaracı'dan oluşan jüri, yanşmaya göndenlen toplam 155 karikatür arasında yapılan değerlendirme sonucu Mustafa Bilgin, Muhammet Şengöz, Ümıt Öğmel, Bülent Balaman, Sait Munzur'u ödüle değer buldu. Karikatürcüler Derneği Özel Ödülü'nü ise Murteza Albayrak kazandı. Attilâ İlhan ve anıları • Kültür Servisi - Yazar Attilâ Ilhan, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakff nca geçen ay açılan kültür merkezinde çarşamba günü saat 18.15'te bir söyleşiye katılacak. Nâzım Hikmet ve Af Kampanyası çerçevesinde düzenlenen söyleşide Attilâ Ilhan ilk kez anılanyla yer alacak. Söyleşi PEN Yazarlar Derneği Başkanı. yazanmız Şükran Kurdakul tarafından gerçekleştirilecek. (252 63 14). Üniversitesi'nde Fırtına' • Kültür Servisi - Boğaziçi Ünıversitesi Gösteri Sanatlan Topluluğu -Tiyatro Boğaziçi. VVilliam Shakespeare'in en renkli oyunlanndan 'Fırtına'yı sahnelemeye devam edıyor. Rejisi Ömer Faruk Kurhan. Kerem Karaboğa ve Sevilay Saral tarafından yapılan oyunun dekor-kostüm tasanmı Naz Erayda'nın katkılanyla gerçekleştırildi. Farklı bir yorur/ıla seyirci karşısına çıkan o>iinda müzik canlı ıcra ediliyor. 30 kişilik oyuncu kadrosunun görev aidığı oyunda usta tiyatrocu Engin Cezzar da konuk oyuncu olarak yer alıyor. Demir Demirgil Salonu'nda sahnelenen oyunun biletleri dernekten ve salon girişinden alınabilir. Rezenasyon için tel: 287 02 32. 'İnsan ve Doğa' öykü yanşması • Kültür Servisi - Eleştın Kıtabevı \e Kultur Merkezi, İstanburdakı ilk ve orta dcrecelı okullar arasında ödüllü öykü yanşması düzenliyor. Konusu "tnsan ve Doğa' olan yanşmaya katılacak öykülerin içerisinden 'Övgüye Değer Oç Eser" belirlenecek. Eserlerin, en fazla üç daktilo sayfasına çift aralıklı yazılarak dörder nüsha olarak Eleştiri Kitabevi ve Kültür Merkezi Bağdat Caddesi No: 530 Bostancı adresıne ulaştınlması gerekiyor. Bir fotoğraf ve bir özgeçmişin de ekleneceği eserlenn son teslim tarihi 23 Nisan 1997. Değerlendirilen her esere 5"er milyon lıra para ödülünün yanı sıra çeşitli kuruluşlar tarafından okul araç ve gereçleri hedıye edilecek. Crasti'm pomanı yayımlamyor • Kültür Servisi- Kanadalı yönetmen Davıd Cronenberg'in Cannes Film Festivali Jüri Özel Ödülü'nü alan "Crash - Çarpışma' adlı fîlminin romanı önümüzdeki günlerde Aynntı Yayınlan tarafından yayımlanacak. Dış uzaylara ve geleceğe yönelık yolculuk temalannın kısırlığından kurtulamayan klasik bılim kurgunun giderek teknolojı tapınmasına dönüşüp. verili dünyayı sorgulamadığını öne süren J. G. Ballard'ın romanı, Nurgül Deveci'nin çevırisiyle Istanbul Film Festivalf ne yetiştirilecek. Seks \e şiddet sahneleri yüzünden tutucu çevrelerin tepkisini çeken, araba kazası ile orgazm arasında bağlantılar kuran ve literatüre 'oto-erotizm' kavramını armağan eden 'Crash', sinema tanhınin en tartışmalı filmlennden biri olarak birçok dağıtıcı firma tarafından gösterime sokulmuyor. Tamer Levent Bangladeş'te • Kültür Servisi - Tiyatro Opera Bale Çalışanlan Vakfı (TOBAV) Genel Başkanı Tamer Levent. 15-24 Şubat 1997 tarihleri arasında Bangladeş'in başkenti Dhaka'da yapılan 'Ibsen Oyunlan Seminer ve Atölye Çalışmasf na Asya Tiyatroîan Merkezi'nin davetlisi olarak katıldı. Levent. Ibsen oyunlannda karakter yaratılması ve oynanması konusunda kendi adına açılan özel atölyede profesyonellere bir çahşma gerçekleştirdı. Antalya'da operet ve müzikallepden seçmelen • Kültür Servisi - Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin orkestra ve solistleri, ünlü operet ve müzikallerden seçmeler konserini 8 Mart 1997 Cumartesi akşamı saat 21 .OO'de Antalya Kültür Merkezi Aspendos Salonu'nda seslendirecekler. Konser, Ankara Devlet Opera ve Bale Salonu'nda yeni yıl nedeniyle hazırlanmış ve "Yeni Yıl Şarkılan' adı altında seslendirilmişti. Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrasf nı şef Bujor Hoinic'ın yöneteceği konsere solist olarak Selmin Günöz, Sema Özer, Feryal Türkoğlu, Şebnem Algın. Ömer Yılmaz ve Tuncay Kurtoğlu katılacaklar. Programda "Mavi Tuna". 'Çingene Baron Opereti Uvertürü', 'Radeczki Marşı', My FairLady", 'Damdaki Kemancı" ve 'Evita' gibi ünlü müzikaller ile 'Yarasa', 'Şen Dul". 'Çardaş Prensesi' ve 'Tebessümler Diyan' gibi sevilen operetlerden bölümler sunulacak. BUGÜN • ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 18.30'da Erwin Leiser'ın yönettiği 'Ateş Provası" adlı film gösterilecek. • SCHUBERT AKŞAMI adlı konser Avusturya Kültür Ofisi Palais Yeniköy'de. Konserin solistleri Besra Alaca (soprano) ve Irem Eğriboz Bozkurt (piyano). •ELEŞTİRİ KİTABEVİ VE KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 18.00'de gösterilecek Simurg Belgeseli'nde N. Kazım Akses yer alacak.(373 38 24) • TARANTA BABL' KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 16.00'da Tarkovski'nin Mvan'ın Çocukluğu', saat 19.00'da ise 'Solaris' adlı fılmleri gösterilecek. (235 28 59). • AYHAN BOZKURT saat 17.00-20..30 arasında Pentimento Kitabeti'nde 'Ömür Ölümün Önsözü' adlı şiir kitabı üzerine söyleşecek. (293 49 28).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle