Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25ŞUBAT1997SALI
10 DİZtYAZI
ÇüriimüşlükveUmut1997 seçimlerj de 1945 ve 1970 seçimleri gibi yaşamsal önemdeydi. Halka tanınan nadir fırsatlardan
biriydi. Ama bu ilk ikisindeki harekete getirici güç yoktu; bu nedenle katılım yüzde 27 dolaylarında kaldı.
Benazir'in perişanlığı, Butto ailesinin halktan uzaktavrı, beceriksizliği ve çürümüşlüğüne birtepkiydi.
Pakistan
seçimleri
Prof. Dr. TURKKAYA ATAOV
- 1 -
on 12 yılda altı seçim görmüş
olan Pakistan'ın son
seçimlennde Bırleşmiş
Milktler'ebağlı uluslararası
bir örgütün (IPO. Viyana)
gözlemcisı olarak bulundum. Çok az
yabancı gözlenıci vardı. Neredeyse tümü
başkent Islamabad'da kaldı ve
ızlenimlenni daha çok resmi çevrelerle
temas sonucu edmdi. Ben ise vaktimi
genlımın en çok yaşanacağmı tahmin
ettiğim Sindh bölgesınde. özellikle
Karaçı'de geçirdım Başkenttekı beş
yıldızlı otellerle bazı bakanlıklann
kondorlannda dolaşan bırtakjm
yabancılar. karnpanyayla oylamanın
"özgür, adil \« şeffaf"" geçtiğine ilişkin
açıklamalar yaparken belirli birpartıye
oy vereceğı bilınen bazı kışılerin
evlerinden çıkmamak içın ıhtar
aJdıklannı, bazı seçim bölgelennin
terörıst gruplarca "güilmez" ilan
edıldiklerini, buna karşın girme
cesaretıni gösteren adaylara (ve onlarla
birlıkte olduğum içın bana da) ateş
edıldiğinı, seçim listelerinin
değıştınldığıni, bazı parti temsilcilerinin
kaçınlıp işkence edildiklerini, hatta
öldürüldiikJennı \ e tüm bu olaylann
asker \e polis gibi güvenliUe görevli
resmı kişilerin çoğunlukla gözleri
önünde yer aldığını Cumhurbaşkanı
Faruk Ahmet Leghari'ye, seçim kurulu
başkanına ve ajanslara yazılı olarak
bildirdim. Seçim sandığı başında
göreviru yaparken göçmen diye kaçınlıp
işkenceyle öldürülen, benim de morgda
gördüğüm altı çocuklu 38 yaşında
Muhammed HaniTin hesabmı biri
herhalde sormalıydı. Oy kullandıktan
sonra sessizce evinin yolunu tutan, ama
tercihini gene göçmenlerin partisi
yönünde gösterdiği kuşku götürmeyen
Muhammed Said'in izlenerek
tabancayla öldürülmesınin hesabını da
sormak gerekirdi. Sandık başında
görevli olan Muhammed Yasinde
kaçınlmış, kafatasıyla kollan kınlmıştı.
onu da Abbasi Şehid Hastanesi'nde
gördüm. Öteki gözlemcıler görevlerini
gereğı gıbı yapmadı. Ingiliz Uluslar
Topluluğu Gözlem Grubu'nun Başkanı,
eskı Avustralya Başbakanı Makolm
Fraser'ın BBC'ye yaptığı açıklamanın
yanıltıcı olduğunu belirtmek bana ve
Prof. Hans Köchler'e düştü. Fransız
grubunun başındaki L'lusal Meclıs
Başkan Yardımcısı Loic Bouvard'ın
demeci de "adil, özgür ve yansız"
sözcükleriyle, sanınm bir kez gazeteye
yansıdı. Ama şikâyetler benle
köchler'in bulunduğu yerde
1997 Pakistan seçimlennde bir seçmen grubu.
odaklaşıyor, gerçekler orada
konuşuluyordu. Yüzde 26-27 gibi son
derece düşük katılım da kitlelerin
seçimden soğuduğunun rakamsal bir
göstergesiydi.
Üç önemli seçim
Pakistan, elli yıllık geçmişinde üç
önemli seçim görmüş. jüzun yıllar da
seçimsiz yönetılmişti. Önemli
seçimlerden birincısi ülkenin kunıcusu
Cinnah'ın oluşturduğu Müslüman
Cemiyetı Partisi'nın gücünü ortaya
koyan 1945-46 seçimlenydi. Halkın bir
daha oyuna başvurulması için 25 yıl
daha geçmesı gerekiyordu. Aradaki
süreyi peşpeşe diktatörlüklerin
pekiştirdiği siyasal bir karmaşa
doldurmuştu. 1970 yılının seçimleri,
gerçekten. en azından sonuçlan
yönünden tarihsel nitelikteydi. Halk,
eline geçen fırsatı iyi değerlendirmesini
bildi. Pakistan'ın o zaman bir parçası
olan Doğu Bengalliler, özerkliği
yeğleyerek Mücibürrahman'ın Avami
Partisi'ne en büyük oyu verdıler. Batı
Pakistan da ZüJfıkâr Ali Butto'nun
PPP'sinı seçtı. Katılım yüzde 60'tı.
Bu olayın olağan uzantısı en çok oyu
alan Avamı Partisi'nin merkezde
hükümeo oluşturması ve ikinci en güçlü
Sık sık saldınya uğrayan Muhacir Partisi merkezinde öldürülen ve
işkence gören yandaşlannın fotoğraflan.
partı PPP'nın de muhalefet yapmasıydı.
Ilki, Doğu Pakistan'da da eyalet
yönetimini kurar. Öteki de güçlü
göründüğü Pencap ve Sindh'te aynı şeyi
yapardı. Oysa askeri diktatör Yahva Han
ve cuntası, Batı Pakistan şovenizmine ve
baba Butto'nun baskılanna boyun
eğerek Pakistan'ın bir çeşit idam
fermanını imzaladılar. Yahya Han,
savaşa yönelince Bengal'in Müslüman
halkı çatışmanın sonunda umduğundan
da fazlasını ele geçirdi; aynlma ve
bağımsızlık. Yani Bangladeş. Ancak
ulusun önderi, despotizme yöneldi ve
tüm ailesiyle birlikte öldürüldü. Batı
Pakistan'da da Butto, diktatörlüğü seçti
ve onun da sonu aynı oldu. Pakistan
1970 seçim firsatını en kötü biçimde
kullanmıştı, Butto'yu darbeyle deviren
Ziya Ül Hak çığ gibi büyüyen sorunlan
Islarn'a biçimsel bir yönelişle
gizleyebilme umudundaydı. Oysane"
Islam, çağdaş ekonomik açmazı
çözebilir, ne de demokrasi feodalizmle
kucak kucaga yaşayabilirdi.
1997 seçimleri de 1945 ve 1970
seçimleri gibi yaşamsal önemdeydi.
Halka tanınan nadir fırsatlardan biriydi.
Ama bu ilk ikisindeki harekete getirici
güç yoktu; bu nedenle katılım yüzde 27
dolaylannda kaldı. Benazir'in perişanlığı
Butto ailesinin halktan uzak tavn,
beceriksizliği ve çürümüşlüğüne bir
tepkiydi. Bağımsızlıktan bu yana geçen
elli yıl içinde ne firsatlar heba edilmişti.
Sınırlı birkaç başanlı yıl, sağlıklı bir
ekonomik büyümenin değil,
rastlantılann sonucuydu. 1950'li yıllarda
ülkeye döviz gırmesinin nedeni,
hıntkeneviri ve pamuğun fıyatlannın
Kore Savaşı nedeniyle çıkmasıydı. Onu
hemen durgunluk ve grevler izledi. Bir
göçmen olan Başbakan Liyakat Ali
Han'ın öldürülüşü on bir yıllık siyasal
bunalrmdan başka bir şey getirmedi.
General EyüpHan'ın darbesi bir çeşit
"istikrar" getirmişti, ama demokrasiden
ne kaldıysa onu da alıp götürdü. 1964
seçimlerinde, kurucu-baba Muhammed
.Ali Cinnah'ın kızkardeşi Fatima
Cinnah'ı yenebilmek için seçime hile
kanştırmaktan geri durmamıştı. Genel
kurmay başkanıyken devlet
başkanlığından uzaklaştırdığı tskender
Mirza ile Istanbul'a 1953'te
geldiklerinde, basın toplantılannda
çevirmenlik yapışmu gösteren fotoğrafı
ne yazık ki bulamıyorum. Pakistan'ın
Amerika'ya ilk kapılanışı daha çok Eyüp
Han zamanına rastlar. Pakistan silahlı
kuvvetlerinin bu dış kaynağa bağımlı
kalışı ve iç politikada ağırlık kazanması
da bu yıllann ürünüdür. Benazir'in
babası Zürfikâr Ali Butto'nun
"demokrasi ha\arisi~ kesılmesi de bu
yüzdendır. Yahya Han'ı Doğu Pakistan'a
askeri müdahaleye iten odur. "Islam
sosyalizmi" adını taktıği içeriksiz sloganı
da bir toprak ağası olan Butto'nun
kemikleşmeye çalışan Pakistan
sermayedarlığının belını kırmasını
kolaylaştırmış, yerli parayı ülke dışına
kaçırmaktan başka işe yaramamıştır. Bir
yandan feodal peşin hükümlerini Islam
ve sosyalizm görüntüsüyle gizlerken
1977 seçimlerine de hile kanştırmış,
muhaliflerine karşı acımasız olmustur.
Onlan sık sık işkence zindanlanna
attırdığını Ziya Ül Hak ortaya çıkarmış.
O da iktidarda 90 gûnden fazla
kalmayacağını söylediyse de, dokuz yıl
kalmış, bu arada yüzlerce kişiyi
astırmıştı. Afganistan savaşının
başlamasıyla Amerika bu kanlı diktatöre
"komûnizme karşı mücahid" imajı
kazandıımaya çalışmış, bu uğwda yedi
miryar dolar akırmıştı. Bu para eğitime,
sağlığa ve ileriye dönük yatınmlara
değil, Amerika'dan uçak ve tank alımına
ve sivil-asker bürokratlann cebine gitri.
'Poğu'nun Kızı'
Ziya, 1988'de gizemli bir uçak kazasmda
öldüğünde iktidar yolu "şehıt"
sözcüğüyle hak etmediği bir sıfata
kavuşturulan Zülfıkar Ali'nin en iyi
Amerikan ve Ingiliz üniversitelerinden
diplomah kızı Benazir'in PPP'sine
açıldı. Çekici görünümüyle yalruz
Pakistan halk yiğınlannın değil, yabancı
çıkarlan için yapabilecekleriyle de
Amerikan hükümetinin sevgilisiydi.
'Doğu'nun Kıa' bu ilk imajını, kocası
polo oyuncusu ve aynı zamanda karanlık
işler uzmanı Asif Zardari'nin de
yardımıyla kısa sürede yitirdi. Kabinede
Yatınm Bakanlığı'na da getirilmiş olan
Zerdari'nin özel pedikürlü atlan, devlet
kesesinden ortalama bir Pakistanlı'dan
çok daha iyi beslenirken ülke iflasın
eşiğine gelmışti. Benazir'in anası
"Buttolar yöoetmek için yaratdmtştır''
derken Benazir, babası gibi feodal
sistemin sahiplerine özgü biçimde,
eleştiri dinlemiyor. Bu özellikleri 1977
seçiminde ona kesin bir yenilgi getirdi,
eşi de kayınbiraderini öldürtme
suçlamasıyla hapiste. Bu sömürgen ve
çürümüş aileyi, Amenka'nın da terk
etmek zorunda kaldığı anlaşılıyor.
Pakistan halkı asıl büyük keneyi,
feadolizmi sırhndan atamadı. Kırlık
bölgelerden kentlere sürekli akıma
karşın "han, serdar, zemindar, cegirdar,
vadera" diye bilinen toprak ağalan,
seçmene bugün de türlü yollardan
egemen. Oxford'da okumuş olan
Cumhurbaşkanı Leghari de yanm
milyonluk bir Baluçi kabilesinin
başkanı. Ona ait Dera Gazi Han
çiftliğinin içinden geçen ırmaktan,
köylünün biri çömlek yapmak için
birkaç avuç kil almaya kalkrnca, onu 15
gün hapsettirmiş. Demek ki toprak
sahibinin çamurunu bile alamazsm!
Leghari'nin kendi de hapse girmiştir,
diktatör Ziya Ül Hak'a karşı çıktığı için.
Cumhurbaşkanı için bir süre "Faruk
kardeşinT diyen Benazir, Leghari'yi
"toprak ağasTdiye kınamıştır da. Ne var
ki Benazir ile kocası kadar belki hiçbir
toprak ağası bu denli mülk ve paraya el
koymamışlardır. Toplumsal hastalık,
kişilerle değil. yapiyla ve sistemle
ilgilidir. MücahkJ Hüseyin adlı bir yazar
Pakistan'ın Soygunculan adlı kitabında
suçluluğun batağındakı politikacılann
dini de bir ticaret aracı yaparak
toplumsal dokuyu onanlmaz biçimde
kirlettiklerini gözİCT önüne seriyor.
Ulusal pastadan "çalanlar," hacı da
olmayı ihmal etmemekte, sıyasete dinsel
bir ideoloji gıydirmektedirler. Toprak
ağalığı bağımsızlıktan önce de vardı.
tngiliz sömürgecıliği bu sistemi bir kez
daha "meşrulaştırdL." Öyle ya
majestelerinin tümen tümen askerlerini
denizaşın yerlerden buralara getirmek
yerine yapılacaklan satın alınabilir yerli
kişilerle gerçekleştirmek daha kolay ve
ucuzdu. Bugün de her yerde öyledir.
Nacma Sadıki adlı Pakıstanlı yazar,
Liyakat Ali Han'ın öldürülmesinden bu
yana hiçbir yönetimin temel sorunlara
eğilmediğini, özellikle çok şeye sahip
olanların mülklerini tehlikeye atmaktan
sürekli kaçındıklannı belirtmektedir.
Doğu'nun Kızı Benazir Butto kı-
sa zamanda imajını yitirdi.
Gerçekten kuruluştan bugüne beş
anayasa yapılmış, ama elli yıl önceki
iktidar odağı olduğu gibi kalmıştır. Hem
ulusal, hem bölgesel düzeyde karar
verme süreci belirli yerleşmiş çıkarlara
hizmet etmekte devam ediyor.
Bürokrasi: var olan düzeni değil
sallamak, kıpırdatmaktan bile kaçınıyor.
Ülke ve toplum çıkarlannı çiğnemek
pahasına da olsa, düzenın ses
çıkarmayan parçası oluyor. Öyle ki
Pakistan, Nijerya'dan sonra dünyada en
çürümüş toplum ilan edildi. Benazir
görevden alınırken Leghari'nin
suçlamalanndan bin buydu. Öteki de
iktidann umursamazlığı, hatta desteğıyle
ardı kesilmeyen karanlık cınayetler.
Hukuk dışılığın türlü görünümleri aşın
çürümüşlüğün göstergeleriydi.
Sürecek
Ekonomi Politikalan Çalışma Grubu (*) Kamuoyu Duyurusu:
Sosyal güveıdikte çözüııısüzlük üretîlîyor
0 Kaçak işçiliğin önlenmesine ilişkin önlemler
getırilmesi de yenndedir: ancak bunlar yetersiz kal-
mıştır. Kaldı ki zonınlu tasarruf uygulamasının sür-
dürüldüğü, gelir vergisı tarifesinin başlangıç oranı
ile sigorta prim oranlannın yüksek tutulmaya de-
vam edildiğı. yani brüt ücret-net ücret arasındaki
açıklığı aşın yüksek tutan uygulamalann yürürlük-
te kaldığı bır ortamda, kaçak işçiliğin bizzat devlet
eliyle özendirildığı unutulmamalıdır.
0 Tasannın en olumsuz yönü ise prime esas ka-
zanctn üst sının yeni bir esasa bağlanarak asgari üc-
retin 2 katına yükseltilir ve hatta Bakanlar Kuru-
lu'na bırakılan yetkiyle bunun asgari ücretin 3 katı-
na kadar arttınlması kabul edilirken, emekli aylık-
lannın üst sınınnın buna intibak ettirilmemesi ol-
muştur. Hükümete denetimsiz bir keyfiyet tanıyan
bu girişim. çalışanlann sırtına hizmet karşılığı olma-
yan ek prim yükü getirmektedir. Istihdam maliyet-
lerine yeni yükler getiren ve brüt ücret, net ücret far-
kını daha da açan bu tür bir uygulama. tavan miktar-
larda da kayıt dışına çıkma ve primden kaçınma yö-
nünde bır eğilimi başlatacak veya hızlandıracaktır.
Bu durum gelir vergisi matrahlannm da aşağıya çe-
kilmesine yol açacağından, aslında sonuçta kamu
geliri kaybına neden olacaktır.
# Hükümet, siyasal oportünizmin tipik belgele-
ri niteliğindeki kaynak paketleriyle Sosyal Güven-
lik Sistemi'nin temel sorunlannı daha da ağırlaştır-
maktadır. Bunlardan ilki, II. Kaynak paketiyle bır-
likte getinlen, sosyal güvenlik kuruluşlannın taşm-
mazlannm satışının planlanarak. 425 trilyon TL'lik
bir 'kaynak' beklentisidir. Sürekli gelir ve hizmet
üretıminde vazgeçilmez nitelik taşıyan bu varlıkla-
nn elden çıkanlarak, özel sermaye birikiminin kısa
dönemli çıkarlanna terk edilmesi anlamına gelen bu
yaklaşım, uzun vadeli dengelere dayanan sosyal gü-
venlik sistemi için ciddi bir potansiyel tehdit oluş-
rurmaktadır.
# Aynı derecede tehlikeli bir başka girişun, III.
Kaynak paketiyle kamuoyuna sunulan 'dövizüemek-
HKk' projesidir. Yurtdışında çahşanlara 12 bin 500
dolarlık sembolik ve bir kerelik bir prim ödemesi
karşılığında ek bır emeklilik hakkı tanıyan bu pro-
jeden Hazine'ye devletin garantisi ve hizmeti karşı-
lığında yüzde 20 oranında bir pay ödenmesi öngö-
rülmekte; bu arada geri kalan yüzde 80'lik bölümün
de emeklilik aylıklannm bağlanmasına kadar geçe-
cek asgari üç yıllık süre içinde bir döviz rezervi gi-
bi kullanılması açıkça belirtilebilmektedir. Sisteme
başvuracak olanlann 400 bin kişiyi bulacağı, dola-
yısıyla yaklaşık 5 milyar dolarlık bir giriş beklenti-
sinin olduğu bu yeni hakkın, eğer uygulamaya ge-
çebilirse önemli sakıncalar ortaya çıkaracağı görül-
mektedir:
- Öncelikle bu uygulama hiçbir sigortacıhk tek-
niğıne uygun değildir. Sistemin fızibilitesi olmadı-
ğı gibi hiçbir kurumsal altyapısı da bulunmamakta-
dır. Aktüaryal dengeleri gözetmeyen böyle bir uy-
gulamanın uzun vadeye yayılmış son derece ciddi
dengesizlikleri bulunmaktadır.
- Sonuçta uygulamanın bütün yükünün SSK üze-
rine yıkılacağından kuşku duyulmamalıdır. Bu,
SSK'nin gelecekteki dengelerinden tamamen umut
kesilmesi anlamına gelmektedir.
- Tasan, yurtdışında çalışanlar ile yurtiçinde çalı-
şanlar arasında çok büyük bir eşitsizlikyaratacak ni-
teliktedir. Sembolik bedeller karşılığında ek bir
emeklilik aylığma hak kazanan kesimler sadece
mevcut sosyal güvenlik sisteminin gelecek yıllarda-
ki dengelerini olumsuz olarak etkilemekle kalmaya-
cak, bir yandan da yurtiçindeki sigortalüar gözünde
meşru olmayan bır hakkm kullanıcılan olarak görü-
leceklerdir.
0 Nihayet, III. Kaynak paketi içinde yer alan ve
gecikmiş kamu alacaklannın faizlerinin yüzde 50'si-
ne af getiren tasan da, vergi ve prim borçlannı dü-
zenli ödeyen yükümlüler açısından büyük bir ada-
letsizlik taşıması yanında, yeni af beklentilerini bes-
leyerek rutin vergi ve prim girişlerini caydıncı ve
özellikle de SSK'nin alacaklannın bir bölümünütas-
fiye etmesi nedeniyle kurumun bozuk mali yapısı-
nı daha da kötüleştirici etkıler taşıyacaktır.
Sosyal güvenlik sisteminin finansmanı Türki-
ye'de, şimdiye değin, özel finansman mantığına ve
bu mantık çerçevesinde de aktüarya hesaplanna da-
yandınlmaktadır. Yine bu mantığm doğal bir sonu-
cu olarak. SSK pnmleri ışçi ve işveren ödentilerin-
den gelmektedir. İşveren payının felsefi nedeni de
yaptığı katkının işveren payı yolu ile emekçiye dön-
dürülmesi esasına dayanmaktadır. Kuruluşlann re-
kabet piyasasında faaliyet göstermeleri halinde,
SKK'ye yapılan işveren ödentisi, kâr üzerine otur-
tulmuş olabileceğinden. emeğin sermayeye yaptığı
katkıdan sağlanan aktanm olarak değerlendirilebi-
lir. Buna karşılık, giderek oligopolistik bir yapıya
bürünen ve fıyat belirleyici konuma geçmiş olan fır-
malar, işveren ödenti payını fiyatlar yolu ile tüketi-
ciye yansıtabilmektedir. lşte bu sorunu çözmeye yö-
nelik olarak SSK ödentileri yanmda devlet katkısı
kaçmılmazdır. Buradaki devlet katkısımn gerekçe-
si, emek katkısı ile oluşturulan sermaye getirisi üze-
rinden tahsil edilen vergilerde emekçi payırun da bu-
lunması olgusudur. Bu payın bir bölümünün, sosyal
güvenlik kurumlanna aktanlması yolu ile emekçi
katkısımn önce sermayeye, oradan da devlete geç-
miş olan bölümünden tekrar emekçiye dönüşü sağ-
lanmış olacaktır.
Kamunun sosyal niteliği, bugünkü uygulama ile
savunulamaz durumdadır; ve bu nitelik, ancak böy-
lesi bir aktanmın gerçekleştirilmesi ile oluşturula-
bilir.
(* ) Ekonomi Politikalan Çalışma Grubu
(EPÇG); Haeer Ansal, Korkut Boratav, Nazım
Ekinci, Fikret Görün. Alper Güzel, Yusuf Işık. Gûl-
tea Kazgan, Yakup Kepenek, Oğuz Oyan, Izzerrin
Önder, Lerzan Özkale, Erdal Ozmen, Şevket Pa-
muk, Veysi Seviğ, Cem Somel, Ümit Şenesen, Erol
Taymaz, Oktar Türel, Serap Aşık Türüt, Erinç Yel-
dan ve Nurhan Yentürk'ten oluşmaktadır.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Soyguncular Elinde Din!..
Günlerdir, Atatürk ün Adalet Bakanlanndan Mahmut
Esat Bozkurt'un yazılarını okumaya doyamıyorum.
Olaylan tüm çıplaklığıyla, kafa ütülemeden öyle güzel
anlatıyor ki... "Soyguncular Elinde Din!.." yazısını da il-
giyle okuyacağınızı sanıyorum.
Savunman Veli Devecioğlu başta, telefon açıp kut-
layanlar oluyor. Ben, o kutlamalan Mahmut Esat Bey
adınaalıyorum. Mahmut Esat Bey'i, Kuşadası'ndaki gö-
mütünde erinç içinde yaşatabilirsem, görevimı yapmış
sayıyorum. Kalemi Mahmut Esat Bey'e bırakıyorum. Ba-
kın, 16 Mart 1933 günlü "Anadolu öa neler yazıyor:
"Sözû tarihe bırakıyorum:
Üçüncü SultanSelim devhndeyız; (d. 1761-Ö. 1808)
valde sultan kethüdası Yusuf Ağa 'nın yalısında, Galata
'kadı's/ Mehmet Emin Efendi'nin nyasetinde birçok
kimseler toplanıyor. Bu toplantının adına, o zamanın ta-
birince 'Meclisi şer'ı enver' deniyor. Bu meclisin vazife-
si, elhac (hacı) Sadullah Ağa tarafından Kethüda Yusuf
Ağa lehine yapılacak hibeye (bağışa) şahadettir.
Fakat hibenin mevzuu nedir?! Ne hibe edilecektir?!
Bunu söytemeye utanıyorum. Fakat söylemek lazım.
Ta ki hakikatler gizli kalmasın. Elhac Sadullah Ağa, öm-
nınden yedi senesıni Yusuf Ağa'ya bağışlayacakttr. Ve
bu rezaletiKur'an'a ıstinatla (dayanarak) Galata 'kadı's/
Mehmet Emin cahili tasdik edecek. Hazır bulunanlar da
şahit olacaklardır.
Bu bir masal değil; bir hakikattir. Işin daha bûyûk bir
rezaleti de şu ki, hibe muamelesi yapıldıktan kısacık bir
zaman sonra, YusufAğa ölüyor... Şeriat namına yapılan
bu maskaralığa âlem şaşıyor. Fakat ne beis var. Hibeyi
ayetlerle tasdik eden cahil 'kadı'n/n patlayasıca mide-
sıyle, cebi doidurulmuştur! O şeriab ileri sûrerek parası-
nı çekmiftir.
Buna inanmakta zoriuk çekenlere Cevdet Tarihi'nin 8.
cildinin 452. sayfasmı gözden geçirmelerini tavsiye ede-
rim."
"Cumhunyetin Hanından hayti evvel, bir vatandaş bir
'kadı'ya (o zamanki yargıç) müracaat ediyor. Kadı dinli-
yor.
Neye dair müracaat olunuyor? Ne dınleniyor?!
Söylemeye utanıyorum. Fakat söylemek lazım. Ta ki
hakikatler gızlı kalmasın.
Adını hatırtayamadtğım vatandaş, tariasının çekirge
hücumuna maruz kaldığtnı yana yakıla kadı efendiye an-
latıyor. Kadı efendi 'mürasele' (mektupla çağn) gönde-
riyor. Çekirgelea mahkemeye davet ediyor. Gün tayin
olunuyoh Muayyen günde çekirgeler şeriat hâkimi hu-
zuruna gelmediklerinden muhakemelehne gıyaben (yok-
luğunda) bakılıyor ve aleyhlerine hüküm verilıyor. Hü-
kümde tariayı derhal terketmeteri kendilenne şeriat na-
mına bildihliyor. Tabii haşarat buna aldırmadığından va-
tandaşın ekinleriyok olup gidiyor! Fakat ne beis var. Ka-
dı efendidinikullandı. Parayııçekti. Cebinidoldurdu. Bu-
na inanmakta müşkülata düşenlerin hakikati Adliye Ve-
kâleti teftiş raporiannda görmelerigüç olsa bile duyma-
lan zor değildir."
• • •
"Gene Üçüncü Selim zamanında 'Aygır Imam'ad/n-
da bin ortaya çıkryor. Sarayın 'imamı evvetı' oluyor. Der-
ken kadaskerliği elde ediyor! Gitgıde Üçüncü Selim 'den
hoşlanmaya başlıyor. Sebebi nedir biltr mısıniz?! Söyle-
meye utanınm. Fakatsöylemek lazım. Takihakikatler giz-
li kalmasın...
'Aygır Imam'a bir kazanın arpalığı verilmiş. Fakat bu
herifefcafigelmemiş. Heriforanın 'hükümeti her'iyesi'nı
de iltizama vermek ıstemiş... Yani şeriat hûkümetini me-
zada çıkarmak dilemiş! Bereket versin, zamanın 'Ibra-
him Kethüda'g/ö/ bazı namuslu adamlan bu soytanh-
ğın önüne geçmışler, geçmışler amma, Aygır herif hııf-
ctnıalmakiçın Nizamı cedıt askeri dıne muhalıftir' diyen-
lerie beraber olmuş... Kabakçı Mustafa'/an teşvik et-
miş, Üçüncü Selim'in katlinde e// bulunmuş... Görüyor
musunuz din namına ileri atılıp, herkesi dinsizliUe töh-
met altına alanlann içyüzlerini?! Görüyormusunuz şu din
soygunculannı?! Buna inanmakta müşkülat çekenlere
Cevdet Tarihı'ni tavsiye edenm."
• • •
"Eskizamanlann Şeyhülislamlanndan birisi, kadıhkla-
n (yargıçlıklan) mezada çıkanrmış. Kim fazla para verir-
se kadjltğı ona ihale edermış. Günün birinde efendinin
fazla paraya ihtiyacı hasıl olmuş. Halep kadılığını bir ca-
hıle satmış, derken arkadan bir talip daha çıkmış; daha
fazla para vermiş, bu defa aynı makamı buna da peşkeş
çekmiş!.. Bu haberi alan ilk kadı hiddetle Şeyhülislam 'ın
yanıpa gelmiş. Meşihat dairesinde (Şeyhülıslam'ın da-
iresinde) ağıza alınmayacak lakırdılarla birbirterini söğüp
saymaya başlamışlar! Bu rezalet yüzlerce halkın önün-
de cereyan etmiş...
Fakat ne beis var. Hırsız Şeyhülislam dini kullanarak
ceplerini doldurmuş ya! Üst tarafı ne olursa olsun!
Bu vakada şüphesi olanlara 'Naıma Tarihi'n; tavsiye
ederim."
•••
"Emlak Eytam Bankası'nı kurmaya teşebbüs ettiğim
zaman, en çok müşkülatı (güçlüğü) Eytam (yetimler) me-
muru bazı hocalardan gördüm. Kendılerinı din kisvesi
içinde saydırmaya çalışan bu adamlar, bankayı kurdur-
mamak için ellerinden gelen tahrikâtı (kışkırtıcılığı) yap-
tılar. Fakat muvaffak olamadılar. Yetimlerin hakkı bunla-
nn sirkatinden (hırsızlığından) kurtanldı. Neticede bu din
soygunculanndan birçoğu vaktiyle yedikleri yetim hak-
lanndan dolayımahkûm oldular. Şimdı hapishanededir-
ler."
(Sevgili okuriar, yer daıiığından dolayı, Mahmut Esat
Bey'in verdiği çarpıcı örnekleri burada kesmek duru-
mundayım. Ancak, yazılanna kıyamadığım Mahmut E-
sat Bey'in bu kısa bolümünü de bir başka yazının girişi
olarak okuyacaksınız. Yazılardan, özellikle şeriatçı
geçinenler de bir ders çıkanrlarsa, onlar için yararlı olur!)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Ortaçag Latin
devletlerinin hafıf '
süvari birliklerine 2
verilen ad. 2/ Ya-
şanmış olaylann 3
anlatıldığı yazı tü- ,
rü... Yakup Kadri
Karaosmanoğ- 5
lu'nun bir romanı. „
3/ Cıvanın simge- "
sı... Uzun tüylü bır 7
süs köpeği. 4/ Bir-
birine bağlanmış i- 8
ki tekneden oluşan g
ve gezi denizcıh-
ğinde kullanılan taşıt
Teknelerdeki hamuru kazı-
maya yarayan araç. oVTom-
bul Teyze. Sıska Dayı, H a o
ağa gibi tiplerin yaratıcısı 3
olanünlükarikatürcümüz... 4
Kışinin öz benliği. 7/ Bir
renk... Insanı güldürüp eğ-
lendiren lcimse. 8/ Mimar-
lıkta "sahın" anlammda
kullanılan sözcük... Bır çe- 8
şit cımnastik ayakkabısı. 9/ „
Binne dokunsun diye söyle-
nen söz... VTzon adıyla da tanınan. kürkü değerli bir hayvan.
YUKAMDAN AŞAĞlYA:
1/ Parlak renklerle bezenmış küçük çiçekleri nedeniyle bahçe
ve saksılarda yetiştirilen bir süs bitkisı. 2/ Ses... Yazıda ya da
sözde bayağı sözcük ve deyim bulunmaması durumu. 3/ Ge-
milerin yükleme boşaltma yaptıklan yer... Bir nota. 4/ Orhan
Veü, Okta> Rifat ve Meöh Ccvdet Anday'ın öncülüğünü yap-
tığı şiir akımma verilen ad. 5/ Rey... Eti lezzetli bir balık. 6/
Genellikle eşeklere vurulan bir çeşit eyer... Zehir. 7/Gereğin-
den çok yemek yıyen... Ucu yanık odun. 8/Yağda kızartılarak
üzerine şeker ya da şerbet dökülen bir hamur tatlısı. 91 Arap
abecesinde bır harf... Üst yani açık boru.