Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 2ŞUBAT1997PAZAR
S PAZAR KONUGU
îpekçi ailesifotoğraflarının gazetelere yansımasından korkar hale geldi
'Oral Çelik biliyor... Korunuyor...'
Abdi İpekçi'nin öldürülmesinin üzerinden tam tamına 18 yıl geçti. Döne-
min yakililerinin "Failleri bulacağız, kanı yerde kalmayacak" yolundaki hamasi açıkla-
malaruın hiçbir işe yaramadığı ortada. Cinayetin tetikçisi olarak yakaianan Mehmet AIi
Ağca':ın cezaevinden kaçınldıktan sonraki marifetlerini dünya âlem biliyor. Olayda kilit
adam -olündeki Oral Çelik, yıllar sonra Türkiye'ye iade edilmesinin ardından mahkeme
karan}la serbest bırakıldı. Elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Cinayeti planlayan ve azmet-
tirenle-de ö}le... Hatta herkesin gözünün içine baka baka yalan söyleyebiliyorlar. Bütün
bu sayp döktüklerimiz öbür faili meçhul cinayetlerin kurbanlan için de geçerli. Bir Uğur
Mumcı, bir Çetin Emeç, birTuran Dursun... Ve öbürleri. sendikacılar, akademisyenler. ya-
zarlar. Bu cinayetlerin eli kanlı katilleri nasıl ortaya çıkar? Devlet ne zaman üzerine ça-
lınan şiibelerden kurtulmaya karar verir? Zaman geçiyor... Bu karar bir an önce verilse iyi
olacak Yoksabirilerinin kellelerini kurtarmak uğruna Türkiye elden gidiyor. Türkiye Cum-
huriyetı vatandaşlannın her biri vergi mükellefi \e vatandaş olma haklannın bilincinde,
ceplerhden odenen paralarla en yakınlannı öldüren çeteleri beslemeyi reddettiklerini yük-
sek ses e duyurmahdırlar. Abdi İpekçi'nin 18. ölüm yıldönümünü anmak için eşi Sibel İpek-
çi ve k_zı Nükhet İpekçi İzet'i ziyaret ettik. Nükhet İzet çok doluydu. Son fotoğraflannın
çekilmesini istemiyordu. "Gazetelerde İpekçi'nin kızının değil, İpekçi'nin katillerinin, su-
ikast pancılannın, suikast emri verenlerin fotoğraflarının çıkmasını istiyorum" diyordu.
Anne -kız aynca Cumhuriyet'in sorulannı tek ses halinde yanıtladılar.
SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOGLU
Faili meçhul cinayetlerde yakınlan-
nı kaybeden aileler olarak ortaklasa nelerya-
pabilirsiniz?
tPEKÇt / İZET - Önce bazı olaylardaki ben-
zerlikeri ortaya çıkarabılıriz. Bu benzerlıkler
sadece yakınlanmızın bir gün evınin ya da iş-
yerinin önünde bır anda yaşamlanna son venl-
mesinden kaynaklanmıyor. Bizlen birleştıren
nokta asıl bundan scnra gelişen olaylarda, so-
ruşturmalarda, duruşmalarda yasadığımız ben-
zerlikler...
Bazan her şey o kadar birbirine benziyor ki
"Arük bu kadan da olmaz" diyoruz. Bir önce-
kı olayda yaşanan yanlışlıklar. dalgınlıklar,
unutkanlıklar. görev savsaklamalar. yetkiyi kö-
tüye kullanmalar, olaylan örtbas etme çabalan
artık bu yeni olayda tekrar edilmez diye umut
ediyoruz.
En azından o sıra görev başında olan hükü-
met yetkiiisı. eğer olay tenezzülleri dahilındey-
se. verdiği demeçte aynı sozleri tekrarlamaz,
kendi onurunu, namusunu bile bile ayaklar al-
tına almaz, dıye düşünüyoruz.
Kimbilir? Bizler bu konuda aşın duyarlı ol-
duğumuz için bazı sözler yer ediyor; kolay unu-
tamıyoruz, verilen sozleri... Hep aynı sözlerin
verildığini ve aynı sözlerin yerine getırilmedi-
ğini görüyoruz. Biz kendi adımıza kıdemlıler ve
bılhassa medyatikler arasında sayıldığımız için
bu konuda on sekiz yıldır epeyce örselenmiş
durumdayız.
On sekiz yıllık birikimimizle soruyoruz:
Niçın bize verdiğiniz sozleri yerine getirmi-
yorsunuz? Getiremiyorsunuz?
Işte. bu soruyu sormak için birleşelim. dtyo-
ruz.Bu sorunun çok deiinde yatan cevaplânnı
araştırmak için devleti temsil eden kışilerden
destek isteyelim, yardım isteyelim.
Biraz giilümsüyorsunuz sanlci... Fazla iyim-
ser mi buldunuz, yoksa çocukça, hayalperest
duygular mı? Biz çok ciddiyiz. Vatandaşının
can güvenliğini korumakla yükümlü olan bin-
lerini ciddiyete davet etmek için de bundan baş-
ka çaremiz yok. Üstelik size iyimserlik gibi gel-
mesin, ama devlette görev alan birilennin en
azından devlet sözünü böylesıne yıpratanlan
ortaya çıkarmak için bîr çaba harcayacaklanna
inanmak istiyonız artık.
Hatta. bu sözlerin neden yerine getırilemedi-
ği arastınlırken. soruşturmalann hangı noktalar-
da tıkandığı, delillerin nasıl görünmez. tanıkla-
nn nasıl söylemez hale getirildiği, turukevi ve
karakollardan kimlerin kaçırıldığı. zanlılann
ifadelerinin birbiri ardına gelen duruşmalarda
neye göre farklılaştığı, o üstten bakan. o giiçlü,
o alaycı güluşlü. o mağduredilmekten dolayı öf-
kelı görüntülennin nereden kaynaklandığı da
birer araştırma konusu olabilir.
Tek tek değil de hep birlikte değerlendirildi-
ğinde belki de farklı boyutlara ulaşılabilır.
Bu çağnyı bir kez de hep birlikte tekrarlaya-
lım.
Çünkû çok çoğaldı ölülerimiz... Artık sığmı-
yorlar içimize...
^mamm Kendi de bir faili meçhul cinayete
kurbangiden L'ğur Mumcu,yazılarında, kitap-
larında Oral Çelik 'ten, Abdullah Çatlı 'dan çok
söz etmişti Hangi olaylara karıstıklannı, na-
sıl kirli işlere bulaştıklarmı, hangi cinayetlerin
zanldan olduklartnı bir bir anlatmışa. Oral Çe-
mıyoruz. Televızyon ekranlanndan yansıdığı
kadanyla Oral Çelik'in arkasındaki desteğe çok
imrendık. "Buranın efendisi bcnim" edasından
ise ürktük: Türk toplumu, Türk milleti adına
ürktük.
Devlet içinde çeteler kurulduğıt, on-
lartn bu cinayetleri, suikastlan azmettirdikle-
ri, çeşitli gruplan da tetikçi olarak kullandık-
lart anlaşılıyor. Abdi İpekçi'nin öldürülüşünü
de bu bağlamda mı düşünüyorsunuz?
ABDİ İPEKÇİ
1929'da tstanbul'da doğmustur. Galatasa-
ray Lisesi 'ni bitiren ipekçi, Istanbul Üniver-
sitesi Htıkuk Fakültesı nden mezun olmuştur.
Okulsıralarında gazeteciliğe başlayan İpekçi,
Yeni Sabah (1949) gazetesinde muhabirlik ve
sekreterlik, htanbul Ekspres gazetesinde ya-
zıişleri müdürlüğü yapmıştır (1951). ipekçi,
1954'ten itibaren Milliyet gazetesinde genel
yayın müdürü ve başyazar olarak çalışmıştır.
İPEKÇİ / İZET - Yıllar içinde o baglamdan
bu bağlama savrulduk durduk. Bazen, keşke ci-
nayetin tanıklığını yapsa ne kadar iyi olurdu, di-
ye düşündüğümüz oldu.
Cinayetin sanığı Ağca'nın söylemleri değiş-
tikçe, bir onu, bir bunu düşündük.
Ne tuhaf bir durum bu. GerçekJer ortaya çık-
madıkça herkes suçlu, hiç kimse suçlu değil.
Babamın. eşimin ölüsü üstünde hiç kimsenin
izi yok, ama pek çok kişinin ismi var.
Binleri sanki bizim kafamıza vura vura çeşit
çeşitcinayetler arasında bir de "canisizcinayet"
denen bir tür olduğunu belletmek istiyor.
Bir de geçen yıldan beri "eski cina>etler' gi-
bi bir kavram yerleştiımeye çalışanlar \ar orta-
da.
"Canım, bırakın şimdi bu olayı. Eskide kaldı
bu iş. O zaman nice cinavetler işlenmisti. Bu ka-
dar büyütmeyin arük" gıbı sözler edıldı.
Yanı. birileri gönül rahatlığı içinde "Cinayet-
ler arasında, canileri olmayan cinavetler de var-
dır ve cinayetier, yeni cinavetler ve eski cinavet-
ler olmak üzere iİdye aynurlar" diyebiliyorİar.
Siz olsanız ne düşünürsünüz?
Ü
lik 'in mahkeme tarafından serbest burakılma-
sını nasd değerlendirdiniz?
İPEKÇİ / İZET - Tam da o günlerde gazete-
lerde tam sayfa ilanlar çıkıyordu. Koca bir say-
fa dolusu umuttu bu... Büyük puntolarla yazılı
"Arük hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" cümle-
sini okuyorduk.
Halbukı o tahliye günü bizim için her şey es-
kisi gibiydi.
Oral Çelik'in kardeşi Metin ÇeBk ın "Allah
herkesin hasretini kavuştursıuT sozleri kulak-
lanmıza takıldı sadece.
Asıl mesele, o kişinin ceza alması ya da tah-
liye edilmesı değildi. Savcılık aşamasında. so-
ruşturma aşamasında. duruşma aşamasında or-
taya çıkmayan bilgilerin eksıkliğiydi. Bir hiç-
likti: tıpkı eskısi gibi...
Şaşıramadık. kızamadık, üzülemedik. Çünkü
bu. bildiğimiz bir şeydı.
Başka kişilerin adlan da çok geçmişti Mum-
cu'nun araştırmalannda. Biz daha önce '80"li
yıllarda. kimı duruşmalara katılmıştık.
Sankı yanlış sandalyede otururgibıydik. Biz-
ler onlan mağdur ermekten dolayı suç işlemek-
te olan kişilergörünümündeydik. Tüm suçlama-
larreddedildi. Bıraz sıkışıldığında. Türkdevle-
tinin bir yabancı ülke nezdindeki ilışkileri ze-
delenmesin diye gizli oturum istendi. Ardından
da bir bir tahliyeler geldi...
Tahliyeoldular... Duruşmasalonundanbirlik-
te aynldık. Gıdenlenn ardından bakmıştık. El-
lenni kollannı havaya kaldırarak birpolitik par-
tinin selamını veriyorlardı. Sankı tuttuklan ta-
kım maçtan galip çıkmış gibi bir tavırlan vardı.
Sizce yargının adaletine kavuşmuş kışiler da-
ha dingin, daha huzurlu olmazlar mı?
OralÇelik'edönersek... Onun da öbürleri gi-
bi bir şeyler bildiğini. onun bildiği bir şeylen
başka bılen birilerinin olduğunu ve bu yüzden
korunduğunu dûsünmek için artık vasat bir te-
levizyon izleyicisi olmak yeterli galiba.
Ama bundan ötesinı sorarsanız, yine Uğur
Mumcu'nun yaıdımıyla söyleyelim; bu konu-
da başka bilgimız olmadığı için fikir sahibı de
olamıyoruz; öyle derin değerlendirmeler yapa-
Göstermelik duruşmalarda dik dik bakan sa-
nıklann, "Bir konuşursam görürsünüz" gibi bir
tav ır içıne girdıkten sonra kaçınldıklannı ya da
duruşmalannseyrinıntamamıyladeğişiverdiğı-
ni. adı geçen kişilerin resmı giysiler, sahte pa-
saportlar, tomar tomar paralarla yolculuk ettik-
lerini. çok sayıda ülke ve kentte çeşitli bağlan-
tılardan yardım gördüklerini duysanız ne düşü-
nürdünüz?
Arada kulağınıza MİT, CIA. KGB gibi adlar
çalınsa. bu adlann üstüne biraz silah. biraz es-
rar kaçakçılığı sosu eklense. sonışturmalar sı-
rasında yüzünüze açık açık çeşitli engellemeler-
le karşılaşıldığı söylense...
Tanıklar. sürpnz tanıklar, müthiş tanıklar ara
sıra heyecanlı televizyon programcılan sayesin-
de sağîam bir rol kapsalar dahi genelde figüran
düzeyinde kalsalar \e sonuçta hep fos çıksalar,
arada bir bazı tanıklann izlerinin kaybolduğu,
bazılannınsa resmen öldürüldüğü haberleri gel-
se. cinayet dosyalan kaybedilse ve arada çok sa-
yıda kişi adı yan yana gelse, ama hepsi de bır-
birlennı tanıdıklannı inkâr etseler, ama ortada
hep "birkonuşursam"tehdidi dolaşsa, insan ne
düşünür?
"De>letin ihmali" ya da "devletin vurdum-
duy mazlığı'' demektense "devletin içinde bir ye-
re vuvalanmıs kişiler demeli\miş demek" diye
daha kesin bir biçimde düşünmeye başladık bu
yıl hep birlikte. Aslında bu da yeni bir varsayım
değil. Başta Uğur Mumcu olmak üzere birçok
araştırmacı gazeteci. yazar bu konu üzerinde
bızi aydınlatmışlardı. Ama hiç şu son zamanlar-
daki gibi hep birlikte bağıra çağıra söylemedik;
bu kadar belirleyemedik.
Ama hâlâ bilmiyoruz. kimdirler bu kişiler...
Bu kadar çok kişıyı kullanarak işlettikleri ci-
nayetleri kimleri nelerden korumak. veya nele-
ri sa\-unmak için planlamışlardır0
Öldürülen kı-
şilenn ortak paydası nedir?
Öldürülen kişılenn aılelen ne yapabilirler?
Adalet mekanizmasının işlemedığinı göriin-
ce nereye başvurabilırler?
Cinayetlerin hangi bağlamda değerlendinle-
ceğinı nasıl arastırabilirler?
Bu sorulan cumhurbaşkanına, başbakan ve
başbakan yardımcısına. kendini konuyla ilgili
gören bakanlara, bir zamanlar kendilen de ikti-
darda bulunmuş olan milletvekillerine, siyaset
bilimcilerine, hukukçulara, güvenlik görevlile-
rine. tutuklandıklan için mağdur duruma düşe-
rek daha sonra tahliye olanlara, gazetecilere, te-
levizyon programcılanna sorabilmek istiyonız.
Sız bizim yenmizde olsaydınız ne yapardınız?
• ^ ^ ^ ^ İtalya 'dapatlak veren Gladio skanda-
lından sonra, bu ülkede kamuoyunun da bas-
kısıyla "temiz eller" operasyonu başlatUdı. On
bes yıldan fazla bir zaman içinde İtalya 'da bir-
takım karanlık iliskiler,faili meçhul cinayetler
açığa çıkanldL Türkiye 'dedebugûn devlet için-
de kendi karanlık işlerini çeviren çetelerin ey-
lemleri sorgulanıyor. Sizce Türkiye, İtalya 'ya
kıyasla bugün bu konuda hangi noktada bulu-
nuyor?
İPEKÇİ / İZET - Yıne fikır ilen sürmekten
kaçınıyoruz. "Bizce._'" diye söze başlasak şim-
di, sonunu nasıl getıririz?
Yeterli bilgiye sahıp değiliz. Keşke hukuk,
ttalyancabilseydik, siyasalbilgilerden daha çok
anlasaydık... Son aylarda yazılı vesözlüiletişim
araçlanndan çok şeyler öğrendik. AklımızaGü-
neriCrvaoğlu'nun "Durum" programmda Ital-
ya'daki olaylan değerlendırcn Scarpatti'nin söz-
ien gelıyor. Program sırasında bir ara savcı Fa^
cone'nın katledilışının ardından halkın duydu-
ğu müthiş tepkiyi örnek olarak göstermiştı.
Bu olayın, kamuoyunda bir çığ etkisi yarattı-
ğını. topİum baskısının de\letı nasıl harekete
geçırdiğini anlatmıştı.
Program yapımcılan ve ızleyiciler, hepimizo
anda Uğur Mumcu'yu düşündük. Ondan söz et-
tik. Dört yıl önce \e şimdi yollara düşen, büyük
salonlan dolduran. haykıran yığınlan düşün-
dük. Uğur Mumcu'nun katledilmesı artık bar-
dağı taşıran son damla olmalıydı. Bizler de bu
çığ etkisini yaratabilirdik. Ama bizler, sokakla-
n. salonlan dolduran halk yığınlan mumlarda,
karanfillerde kaldık ne yazık ki... Devletin ada-
let mekanizmasını harekete geçiremedik.
Amabakın... "On bes yıldan fazla bir zaman
içinde" dıyorsunuz. Kım bilır
9
Belki biz de top-
lum olarak birbılinç oluşturabılinz. Tek tek ki-
şiler olarak. neleryapabileceğımizi bilirsek. bel-
ki on beş yıl sonra o noktaya ulaşabiliriz.
Eğer sağ kalırsak 2012 yılında bir üçüncü rö-
portaja ne dersiniz?
• M B B Sorumu şimdi Sükhet Hanım 'a yö-
neltmek istiyorum. Bu söyleşimiz sırasında fo-
toğraf çektirmediniz. Arsivlerimizdeki eski bir
fotoğrafınızı kullanabileceğimizi söylediniz.
\eden?
İZET - Bugünlerde aydınlığa ulaşmak için
ışığımızı karartacağızya... Ben de gerçeklere u-
Iaşmak için "medyatik" görüntümü saklamaya
karar verdim. Bilerek ve ısteyerek kameraya
poz vermeyeceğim. Gazetelerde, Abdi İpek-
çi'nin kızının değil, Abdi İpekçi'nin katillerinin,
suikast plancılannın, suikast emn verenlerin fo-
toğraflannın çıkmasını beklediğim için..
ÖRÜŞl BEDRİ BAYKAM A N A P i k t i d a r i ç i n s e f e r b e r l i k b a $ l a t t ı
Taksim'de solcuların miting
yapması yasaktır. "Güvenlik" ve
hassas merkezi konumu nede-
niyle buna izin verilmez. En çok
yılda bir Taksim - Galatasaray ve-
ya Taksim - Harbiye arasında ka-
çak, küçük yürüyüşler yapabilir-
sinız. RP'lilerin yıllardır inatla ve
ağızlarının suyu akarak talep et-
tikleri "Taksim Camii" için bele-
dıyenin bulduğu yeni yer, Taksim
Gezisi'nin arkasındaki park.
Olaya tabii şehircilik açısından
da yaklaşabiliriz. Bu alan kentin
gobeğinde, Dalan çıkartmaları
sonrasında sağ kalabilmiş ender
noktalardan. Şehir mimarisi açı-
sından oraya otel de koysanız,
cami de koysanız sonuç korkunç
oür. Bununla ilgili tüm irdeleme-
yızaten Mimarlar Odası yapıyor.
Ama olayın esas ürkütücü bo-
yttu, günümüzTürkiyesi'ndedo-
ğurabileceği çok daha büyük fe-
la<etleri gündeme getirmesi. Bu-
nın ne olabileceğinı görmek için
b'kaç soruya yanrt arayalım.
Refah Partililer bu camiyi yap-
rrayı cumhuriyetı defi eden, iflah
ol-naz bir dikkafalılığın iddiası ha-
lire yıllardır getirmişler midir?
DJET, bu tartışılmaz.
Taksim ve civarındaki tüm di-
ğer camiler dolup taştığı için mi
bu camiye kaçınılmaz bir gerek-
smm vardır? HAYIR, gidin her
ezan vaktinde çevre camilerini
kcntrol edin. Böyle biryereksik-
lığsöz konusu değildir.
Türkiye'nin eğlence dünyası-
nn merkezi oian Taksim ve Be-
yoğlu'nun burnunun dıbıne bu
caniyi yapmak, RP'liler için bir
acım ötesinde bu tanhi böîgenin
Taksim'e Cami ve Sıvas Faciası
yaşam tarzını değiştirmeye ve
onların deyimiyle ıhlas, pardon
ıslah etmeye kalkışmak için bır
gerekçe oluşturacak mıdır?
EVET, kesinlikle öyle olacaktır.
Cami ve içkili yer uzaklıklan abar-
tılı ve komik şekilde gündeme
getirilecek, bölgeye malum bas-
kılar uygulanmaya başlanacak-
f/rTaksim'in o noktalarda gerçek
gereksinimleri nelerdir?
Daha fazla otopark, daha faz-
la sanat galerisi, daha geniş park
alanları. Onbinlerce camisi olan
Türkiye'de hangi büyük projele-
re daha çok ihtiyaç vardır? Yeni
camilere mi, yoksa yeni hasta-
neler, yeni otobanlar, yeni ambu-
lanslar, yeni üniversiteler, yeni
(ilk!) çağdaş sanat müzelerine
mi? kesinlikle gerçek ihtiyaç
ikinci sayılanlardır. Türkiye 'de in-
sanlar hastane kapılarında öl-
mekte, altyapı yetersizlikleh hâ-
lâ yüzlerce ilçemizi mağdur et-
mektedir.
Türkiye'de şeriatçılıkla beyni
yıkanmış, eğitim ve gelir seviye-
si düşük belli insanlartopluluğu,
siyasi islam ve radikal islam ara-
sında köprü kurup, her fırsatta
olaylan provoke etmek gibi bir
eğilim içinde midirler? EVET, bu
kesinlikle böyledir. Cuma nama-
zı çıkışlan, iki-üç haftada bir tek-
birli protesto, şiddet ve dinı gös-
teriş-taciz yürüyüşüne dönüş-
mekte, emniyet bunları çok iyi
bilmekte, üstelik de tepkisiz kal-
maktadır.
Türkiye'de şeriatçılann filozof
kılıklılannın bile hoşgörüsüzlük-
lerini ve gerçek karanlık emelle-
rini açık açık ortaya koydukları
bilinen bir veri midir? EVET, de-
mokrasi onlariçin yalnız biraraç,
şeriat rejimi ise adım adım ben-
zemeye çalıştıkları İranvari bir
modeldir. Çeşitli yasaklar koy-
maya çalışarak her gün özgüriük
düşmanlıklarını zaten kanıtla-
maktadıriar.
Yann Taksim'in göbeğinecami
kondurulursa, şeriatçılar aralann-
da örgütlenip o camiden dışarı
taşacak şekilde onbinlerce kişiy-
le orada gösteriş ve eylem na-
mazı kılmaya çalışacaklar mıdır?
EVET, bunun böyle olacağı ke-
sindir. Demokrasi düşmanlığıyla
beyni yıkanmış insanlarbu fırsa-
tı kaçtrmayacaklar ve Fatih, Sul-
tanahmet gibi yeherde yaptıkla-
n toplu duaların çok daha büyü-
ğünü "sefere çıkarak" "laiklerin
kendi evinde" gerçekleştirmeye
çalışacaklardır.
Buna benzer senaryolar daha
önce yaşanmış mıdır? EVET, ta-
rihimizin kara sayfalannı işgal e-
den Sıvas olaylarının oluşum sü-
reci aynen anlatılan şekilde ol-
muştur. Aynca geçen günlerde
Istanbul'da, Sulukule'ye tekbir
getirerek saldıran çeşitli molla-
lar, bu "stili" Istanbul'a da taşı-
manın ön provalannı yapmışlar-
dır. Cami oraya Kondurulduktan
sonra, böyle bir topluluğun ora-
da bırıkmesinı veya camiden
meydana taşmasını yasalarla en-
gellerrek mümkün müdür? HA-
YIR, değildir. "Ibadet özgürtü-
ğü" adı altında geri dönülmez
şekilde ok yaydan fırlayacak,
Ortadoğu'nun suçluluğu kanıt-
lanmış malum terörist ülkelerinin
de işbirlığiyle olay rahatlıkla tez-
gâhlanabilecektir.
Taksim'e cami operasyonuna
ANAP ve DYP nasıl bakacaktır?
Aleyhinde konuşamayacaklardır.
Çünkü onlar RP'ye benzemeye
çalışarak erimekte olan,- tarikat-
larla iç içe geçmiş birer "Elham-
dülillah laikiz / Müslümanız" fırıl-
dağıdırlar.
Yann Taksim'in gobeğinde bu
şekilde yeni bir Sıvas olayı, yeni
bir katliam, yeni bir facıa yaşan-
dığında bu iki sağ partinin, bası-
nın veya bazı aydınların, "Biz
böyle olacağını öngörememiş-
tik" deme hakları var mıdır? HA-
YIR, yoktur. Onlar öyle bir olası-
lıkla olaydan tepkisizlikleriyle bi-
rinci derecede sorumlu olacak-
lardır. Bütün bu sayılan şıkların
ışığında Taksim'e cami konulma-
sı ulusal güvenliğimizi tehdit e-
den bir unsur mudur? EVET, ke-
sinlikle öyledir. Böyle birihtimal-
de konuya müdahale etmeden
seyretmiş her kişi ve KURUM
suçludur.
O halde şimdi siz ne yapacak-
sınız? DERHAL telefonunuzu eli-
nize alıp gazetelerde baskı ya-
pacaksınız, sivil toplum örgütle-
riyle beraber çalışacaksınız, ko-
nuya duyarlı partilerle işbihiğiya-
pacaksınız ve bunun "din düş-
manlığı" ıle hiçbirılgisiolmadığı-
nı anlatarak olaya müdahale edip
sonuç almadan önce hızınızı
kesmeyeceksiniz.
'Varoşları ahrsak iktidar oluruz'
DÜRDANE KOCAOĞLU
ANKARA - ANAP Genel Başkanı
Mesut Yılmaz başkanlığında gerçek-
leştirilen il başkanlan toplantısında
1997 yılında izlenecek politıkalar be-
lirlenirken iktidar için seferberlik baş-
latıldı. Yılmaz. ANAP'ın. kırsal kesim
ve varoşlan kazanmadan tek basina ik-
tidar olamayacağını belirttı.
ANAP Başkanlık Divanı, grup ve
MKYK toplantılannın ardından il baş-
kanlan toplanarak 1997 yılında izlene-
cek parti politıkalanna son şeklini ver-
dı. Toplantının sonuç bildirgesi bugün
ANAP Genel Başkan Yardımcısı Meh-
met Keçecüer taranndan açıklanacak.
Alınan bilgiye göre Yılmaz, sahura ka-
dar süren il başkanlan toplantısının ılk
bölümünde yaptığı konuşmada, il ve
ilçe teşkilatlannın çalışmalan konu-
sunda her ay rapor vermelerini istedi.
Raporlarda "edebiyatyapümamasını"
isteyen Yılmaz, hangı köylere. hangi
ilçelere gidildıği ve hangi milleuekil-
lennin bölgeyi ziyaret ettiğine ilişkin
teknik bilgiler istediğini anlattı.
Her il için ANAP Genel Merke-
Sincan Beledîye Başkanı RP'li Bekir Yıldız
'Başörtüsüşerefsancağıy
ANKARA (UBA) - Sincan Belediye
Başkanı RP'li Bekir Yıldız, başörtüsünün
Müslümanlar için "şerefsancağı" olduğu-
nu ileri sürerek "Dünya Müslümanlan ola-
rak sabıruyız. Ancak bütün dünya bilmeli
ki biartı, MüslümanJarm sabn tasmasın"
dedi.
Tarikat liderlerine Başbakan Necmetün
Erbakan tarafindan iftar yemeği verilme-
si karşısında getirilen eleştirilere de sert
tepki gösteren Yıldız, ."Viriis bu vücuda
girdi bir kere. Bir tğneyapıka ateş düşecek.
Yere) atınpo enjekteji zorlayapacagız" di-
ye konuştu.
Yıldız. Iran devrimi lideri Ayetullah Hu-
meyni'nin işgal altındaki Kudüs'ü anmak
için 17 yıl önce başlattığı geleneği dün dü-
zenlediği birtoplantı ile sürdürdü. lran'da
ramazan ayının son cuma günü yapılan an-
ma töreni, Sincan'da bir hafta öne alınarak
gerçekleştirildi. Gecede, Israil ile Filistin
Devlet Başkanı YaserArafateleştirildL
Yaklaşık 500 kişinin katıldığı gecede bir
konuşma yapan Yıldız, türbanı ve karayo-
lu ile haccı savundu. Yıldız, "Bizim için vü-
cudumuzAllah'uıistediğidoorultudagider
ise şerefini onda bultır. Bizim için basörtü-
sü şerefsancağı. Biz inancımı/, ştrefduy-
duğumu/sancağınuziçin mücadelemizi ve
müdafaamızı yapan/. Bizim sabrımız bü-
yük. Bütün dünya bilmtlikiMüslünıanla-
nn sabn taşmasın" dedı.
zi'ndeki bilgi bankasında bir dosya
açılacağını ve gelen bilgilerin buraya
aktanlacağını kaydeden Yılmaz, yılda
bir kez tüm il, ılçe ve belediye başkan-
lannın karılımıyla birtoplantı gerçek-
leştirileceğini açıkladı. Her 3 ayda bir
bölge toplantısı yapılacağını kaydeden
Yılmaz, 6 ayda bir de ıl başkanlannı
Ankara'da toplayacağını söyledi.
Yılmaz, aynca her ay il başkanlık-
lannda, il ve ilçe yönetimlerinin katı-
lacağı dıvan toplantısı yapılması tali-
matını verdi. Yılmaz. başkanlardan
bölgelerindeki ekonomık ve sosyal so-
runlanna ilişkin rapor hazır-
lamalannı istedi. Yılmaz. ye-
rel ve genel seçimlerde aday-
ların ön seçimle belirlenece-
ğıne ilişkin güvencesini yi-
neledi. ANAP'ın en büyük
eksiğinin kırsal kesim ve va-
roşlarda varlık göstereme-
mesi olduğunu kaydededen
Yılmaz. "Buralan kazan-
ma/sak iktidar olanıayız"
dedi.
4 il başkanının mazeretle-
ri nedeniyle katılamadığı
toplantıda, üye kayıt sefer-
berliğınin başlatıiması, köy
ve mahalle temsilciliklerinin
oluşturulması kararlaştınldı.
Toplantıya katılan ıl baş-
kanlan. milletvekillerine
ılişkın şikâyetlerini de dile
getırdiler. Eskişehir İl Baş-
kanı bölge mılletvekili Mus-
tafa Bakdar'ın dört aydır ili
ziyaret etmemesi eleştirildi.