02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DEĞİŞEN DÜNYADAN 2 ŞUBAT 1997 PAZAR HÜSEYİN BAŞ Amerikabunuhep yapıyora. bumunun dibindeki "kötii örnek". onurun "küçük dev adasını" Meksika Körfezi'nin sulanna gömme tutkusundan "zerrece" vazgeçmiş görünmiiyor. O kadar ki çogunca arkadan vuran sayısız yüz kızarticı komplonun yanı sıra çoluğu çocuğuyla on bir milyondan fazla insanı aç bırakarak dize getirmeye yönelik insinhk dışı ekonomık ambargonun etkisizliği karşısında, çaresiz. akl'n ve idrakin sınırlannı zorlayan yollara başvurmakta hiçbir sakınca görmüyor. Siyasal ve ekonomik ambargosunu bir nebze de olsi "delmeye" çalışan ülkeleri, en yakın münefiklen de dahil, inai'lmaz &açmalıkta yasalar çıkararak cezalandırmaya çalışıyor. Tepkiyle karşılaşınca da geri adım atıyor. MüttefikJerini cezalandırrnayı altı ay erteleyerek, başka bahara bırakıyor. Dünya jandarmalığı sa\ı düne oranla bugün çok daha güçlenen tysshington'un Küba ve Castro'ya onulmaz hastahk ölçüsüne ulajan tahammülsüzlüğü ve dışavuran karakuşi yaptınmlan. aslnda kimse ıçin şaşırtıcı değil. Latin Amenka'yı u arka bahçesi" olarak gören (Bugün. dünyanın hemen tümünü öyle görüyor. Ne yarık kı çok sayıda ülke de buna çoktan razı) saldırgan Amerikan poitikası, sayısız ömeklerinin. şu anda bile açık seçik kanıtladıgı gjb% bunu hep yapıyor. Küba'da her şeyin yolunda gittiğini kimse sö>lüyordeğil. Küba. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bu >ana insinlan günlük yaşamlanna kadar agır biçimde etkileyen ve bü>ük oranda Amenka'nın otuz yıldan bu yana acımasız ve son deıecede kapsamlı bir biçimde sürdürdüğü "ambargodan'* kaynaklanan. derin bir ekonomik darboğazın içinde. Ancak Küba rejimi. dünyaya ayak uydurarak krizi aşma yönünde hiç çaba göstermıyor da değil. Amenka'nın baskısından kurtulsa, rejimin her açıdan, vahşi liberalizmin tuzağına düşmeden, çok daha demokratik \e liberal işleyeceğinden. belki de bu konuda da çok sayıda ülke için "örnek" oluşturacağından kuşku yok. Washington'un asıl istemediği de budur. Ambargo ve baskılardan annmış, Birleşik Devletler dahil tüm dünya ükeleriyle "normal" ekonomik ve siyasal ilişkiler içinde olan bir Küba'nın. yine "kötü bir örnek" olarak Latin Amerika'yı etkilemesi olasılığı. dün olduğu gibi bugün de Washington"un. bir türlü üzerinden atamadığı korkulu düşüdür. Işte biraz da bu yüzden, ebedi korku ve "Kartaca yıkılmabdır" tutkusunun kör ettiği bir akılla. olmayacak işlere girişmekte. tıpkı "Domuzlar Körfezi" bozgunu sırasında olduğu gibi. ele güne gülünç düşmekten kurtulamamaktadır. Clinton'un ikinci başkanlık döneminde daha "liberal" ve demokratik tercihleri benimseyeceğine ilişkin öngörülerin de Washington'un bu inanılması güç girişimleriyle. salt bir düşten ibaret olduğu ortaya çıkmıştır. Aslında burada herhangi bir çelişki yok. Clinton. ülkesini. artık Cumhuriyetçilerin "sertiik" yanlılanyla yönetmek karanndadır. Dışişleri'ne BM temsilciliği döneminde "sertliğir ile sınanmış bir "şahini*' getiımesi, bu yüzden, boşuna değildir. Milyarlarca dolar saçarak Küba'daki "darbe* heveslilerini kışkırtması, Castro suz bir ara rejimin önüne iştah kabartan dolar sofralan kurması da keza. bu yeni sertlik politikasının kanıtlan arasındadır. Cumhuriyet gazetesinin iki günden bu yana art arda aynntıh bir biçimde yansıttığı. Beyaz Saray'ın Washington Post tarafından yayımlanan 23 sayfalık ünlü Küba raporu. gerçekten de dünya politika literatüründe kolay kolay rastlanması olanaksız bir u ibret" belgesidir. Büyük bir ülkenin, çoğunluğuyla sosyalizmj seçen küçük bir ülkeyi çökertmek için. işi nerelere kadar götürebileceğini göstermesi açısından, bu rapor, büyük önem taşıyor. Aynca Washington'un bu saldırgan tutumunun. Küba'nın Papa ziyareti dahil çok sayıda ülkeyle ilişkilenni normalleştirme yolunda somut adımlar attığı bir zamanla çakışması. kuşkusuz. raslantı değildir. Washington'un özlemiyle yanıp tutuştuğu, Batista'nın eski Küba'sıdır. Mafyanın. yolsuzluğun, karapara ve kumarın, fuhuş ve açlığın. cehaletin. sağlık hizmetlerinden yoksunluğun. vergi ve uyuşturucu kaçakçılığının, Amerikan usulü "demokrasininr 'Küba'sı. Amerika bu özlemini gerçekleştirebilir mi'.' Buna en güzel yanıtı Fidcl Castro verivor: "Küba satılık değildir. Dünvada bi/j \eniden köle haline getirebilecek güç ve para mevcut değildir. Ozgürlük \e itibarın satın alınabileceğini düşünen zihnrvet, kendini gülünç duruma düşürür." "Kartaca yıkıhnayacak." HÜSEYİN BAŞ 'Amerikan mucizesi'nin bitmeyen dönüşü Bir yıldan az bir sürede, birbırinden farklı üç model: Alman, Amerikan ve Ingiliz. Bir zamanlann sosyal güvence ülkeleri arasında yer alan, ancak küreselleşmenin dayatması, IMF ve Dünya Bankası'nın reçeteleriyle 'bu özelİiklerinT bütünüyle yitiren Hollanda ve Yeni Zelanda'nın çığlıklan şimdiden kulaklan tırmalıyor. Öte yanda ve buna koşut biçimde, edinilmiş sosyal haklanndan vazgeçmeleri ve yaşamlarmda daha fazla 'esnekliğp kabul etmekte hâlâ direnen işçileri 'ikna etmek 5 için patron ilhamlı ideolojik makine soluksuz çalışıyor. Bu konuda, Birleşik Devletler'de iş sayısının sürekli arttığı örnek gösteriliyor. Ama eşitsizliğin çığ gibi büyüdüğü, ücretsel güvensizliğin toplumun 3ır Fransız bakanı gibi, kesin konuşuyor: "Birle- şj Dcvletter*dc artık iş&iztik diye bir şey yoktur, deni- leülir." Oysa aynı ülkeden söz ettiğinde. IMF, saf bir toıiamayla sahte bir açıklama yapmayı yeğliyor: 'İş- sniği ters-yûz etmek olası mıdır?' \e altı ay öncesi. sıfii yapılanma kurbanı •Amerikan ortasınınnın kor- ktfunu' keşfeden gazeteciler. birdenbıre tam kapa- sir ile çalışan bu 'işyaratan makine' karşısında ken- diirinden geçıyorlar. Özetle. burada eğer sanat ve bi- ç0i mevcutsa da, sonuç hiç değişmıyor: Durgunluk- ta çıkmak için. Avrupa gözlerini Atlantik ötesine çe- \ımelidir. Jyan öylesine acil, öylesine sürelcli yirielenmek 1 ** 1 ıeir ki, boyun eğme ıstenci"eksik kalıyor. Örneğin Fmsa'da iş güvensizliğinin (precante) genelleşen doeyimi emek pazannda giderek artan esneklık yo- ludaki gidişi, gerçekte, teşvik etmeye zorlamamak- taır. \merikan model i, zafer söylemlerine karşın, her- ksın kafasında on iki yıl önce olanlan çağnştınyor. 0 iki yıl önce Ronald Reagan yenıden başkanlığa stilmiştir: Amerika geri dönmüş, eski ritmine ka- vşmuş, yeni işler yeşermeye başlamıştır. Sonra bir gn. 'perde yırtılır.'Evet. yeni işlerin yaratıldığı doğ- nlur. Ama bunlar ne tür ışlerdir ve ne pahasma ya- nilmıştır? Toplum dışına yeni ıtilenlenn sayısı ne ka- jrdır. tş hakkı nerededir. geçıcı işçilerin sayısı kaç- u' sorulannın yanıtlanması gerekmektedir. Ameri- laı usulü 'esnekliğin' taraftarlannın bu karşı çıkış- ln önlemesı gerekiyordu. Bu da yapıldı. Bunlara bkarsanız Clinton'lı yıllarda milyonlarca küçük iş vrine, ortalamanın üzerinde ücret ödenen iyi ve sağ- İ.n işler yaratılmıştır. jtatistiklerln çarpıtılması Burada iki öncelik ortaya çıkıyor. Bir yandan. ile- rle görülecek. Birleşik Devletlerçalışma tablosunu oişturan, özellikle bölgesel nitelikli farklı öğeler Dİamını kesin bir tümce ile özetlemek isteyenlerin •kgiinahJan'. istatıstiklerin çarpıtılması ya da kötü ıvetle kullanılmasıdır. Sekiz ay önce. Vfassachu- tts lnstitute of Technology (MİT) ekonomi profe- irkrinden Frank Levy, 'verileri titiz bir biçimde seç- tV.\? baa olgularla biıiikte ele almak surethle Ame- ıcan çalışanlannın durumunun istediğimiz gibi yan- olmasının mümkiin otduğunu" anımsatıyordu. Bu- da üç örnekle yeteniyoruz. Avrupa ve Birleşik Dev - der'de yaratılan iş sayısının, geçen yıl Amerikan nü- sunun Avrupa Birliği'ne göre beş katı daha fazla ttığını hesaba katmadan kıyaslamanın ne anlamı •rdır ikinci örnek: Birleşik Devletlerortalama saat jretlerinin 1973'ten itibaren yüzde 13 gibi hissedi- • biçimde düşmesine karşm, Amerikan modelinin raftarlan, ortalama aile gelirinin yuzde 4'lük hafif tışından söz etmeyi yeğliyorlar. Ama burada ista- itikler yanıltıcı olmaktadır. Aile gelirinin belli bir izevde tutulabilmesi için. aile bireylerinin giderek tan sayıda emek pazannda boy göstermeleri gerek- ektedir. Bu ise, iş ücretlerinin genlediği anlamına îlmektedir. Üyelerinin daha fazla sayıda (ya da da- ı uzun bir süre) çalıştıklan durumda, söz konusu ai- nın gelin, daha az gelır anlamına gelmektedir. Üçüncüsü: Amerikan gerçekliğini daha iyi yansıt- ak ıçin olsa gerek, başkan Bush'un eski ekonomik ınışmanı Michael Boskin'ın başkanı olduğu bir ko- isyon kısa bir süre önce. yıllık enflasyon oranı tah- ininın yüzde 1.1 oranında düşük tutulmasını salık îrmiştir. Bu teknik görünümlü reform fivat artışla- düzeyineendeksli bulunan veemeklilik bazının ve ^retlerde eşel mobil öngören kuruluşlann yüzde Jsinin yakın gelecekte yapılacak yeni değerlendir- ıdennin hissedilir ölçüde düşürülmesine yol aça- ıttır. Geriye dönük olarak da, Amerikan 'altın ça- ''imhiçbirzaman kesmtiye uğramadığının savlan- ıssiîia olanak sağlayacaktır. Tüm istatistikler tara- ndanyansıtılan 1970-1980 on yıllık döneminde or- lımayaşamdüzeyininyerindesaydığı ileilgiliger- ;l. böylece enflasyon düzeyinin 'abarblmasının' jsucu olduğu gösterilmiş olacaktır. Bu tür bir ica- n'cgüne kadar kuşkulanılmayan savTirganlığın er- •knen cezası olarak sosyal vicdanın bir diş daha sı- ısrmlmasıni haklı göstermek için tez elden Atlan- k'inöbüryakasınagcç riicccûinchah-^c gırcbilirim. 3bür öncelik, avnı zanıandadahagenel veçokda- atemel niteliktedir. Bu. 'araçlann'. özellikle Birle- I Devletler'de, kötüve kullanılmasıdır. Ücretlerde- neredeyse tümünü sanp sarmaladığı unutuluyor. Eğer bugün model, adına layık olmaya devam ediyorsa bu dünyanın en zengin ülkesinin iş güvensizliğinin küreselleşmesinde devasa bir deneysel laboratuvar işlevini sürdürmesinden kaynaklanmaktadır. Serge Halimi, Le Monde Diplomatique gazetesinin Ocak 1997 sayısında yer alan incelemesinde Birleşik Devletler'in tüm dünyaya örnek gösterilmeye çalışılan İşyaratan makinesinin', gerçek yüzünü sergiliyor. Amerikan İşçi Federasyonu'nun (AFL-CIO) yöneticilerinden James Sweeney'in şu çarpıcı sözleri, konunun gerçeklik içinde kavranmasına ışık tutuyor: "Amerikalılar son yıllarda katır gibi çalıştılar, buna karşılık köpek muamelesi gördüler." ki ve gelirlerdeki eşitsizliğin giderek derinleştiği. yıl- lık işçı ücretleriyle, patronlann gelirleri arasındaki oranın 1987'dek'i I'e4rden, 1994'te l'e 187'yeu- laştığı. en az saat ücretinin degeri yüzde 25 geriler- ken yüzde 20 oranındaki en zengin ailelerin. ekono- mik büyümenin yüzde 97'sini sahiplendiği bir ülke- de. ortalama gelirya da ücretlerinin artmasının ne an- lamı vardır? İşi başmdan aşkınbirokuyucuyadaga- zeteci için, •ortalama gelir'le 'ortaç (median) gelir' eşanlamlıdır. Ama Birleşik Devletler'de. ailelerin or- talama geliri (toplam gelirin aile birevlerine bölün- mesiı göreli olarak yüksektir (yılda 48.165 dolar). 'Ortaç (median) geür' ise. aile bireylerinin yüzde 50"sinin daha fazla olan kazancı ile daha az kazanan yüzde 50 arasındaki 'denge noktası'dır. Ve bu. yıllık 35.536 dolann altındadır. Gerçek orta sınıf Ameri- kan ailesi - ortaç' gelire sahiptir. Aynca. hiç bir Av- rupalının kabul etmeyeceği sigorta ve üniversite gi- derlerini de ödemek zorundadır. Bu öncelikJer hesaba katıldığında 'iş üreten maki- ne'nin gerçekte ne olup olmadığına bakmak gereki- yor. 1980'den bu yana Amerikan ekonomisi, 11 mil- yonu 1991 Mart ayındaki gerileme döneminin sonun- da olmak üzere, toplam 27 milyon iş yaratmıştır. Fi- ravunlar da piramitleri inşa ettirdikJerinde çok sayı- da iş yaratmışlardı. Ama bu rakamlar yine de şaşır- tıcıdır ve tartışmasız. gerçektir. Ancak onca eleştiri- len JamesCarter döneminde. Amerikan ekonomisi, daha o zaman yılda net 2.800.000 'yeni iş'le. oransal olarak bu son altı yıldan daha fazla iş yaratmıştı. Ne var ki. Amerikan modelinin pohpohçulannın bize salt yeni işlerin sayılanndan değil. işlerin kali- tesinden de söz etmeleri gerekmektedir. Örneğin OECD bu konuya açıkhk getirmıştir. 'Yaraülan iş- ler, gerçekte en iyi ücrete sahip iş alanlannda voğun- laşmışür' ve geçen nisanda büyük yankı uyandıran açıklamasında. Başkanlık Ekonomik Konseyi (Coun- cil of Economic Advisers) şu özelliğin altını önem- le çizmiştir: 'Yeni işlerin üçte ildsi ortaç ücrete oran- la daha iyi gelir getiren sanayi ve benzer kesimlerde varanlmışnr.' İki formülasyon arasındaki fark belki göze batmamaktadır. Ama 'fark 1 son derecede önem- lidir. Ortalama ücret yerine 'ortaç' ücretten söz eden Sonuçta başbakanlığın ekonomistlerinin istatistikle- ri Goldman Sachs'ın hizmetkânnı 'ayncalıklıva'. Burger King'in patronu ise 'iblise' çevirmektedir. Ra- kamlann birbirine kanştınlması Reagan döneminin büyük oyunlannı anımsatmaktadır. MİT'in ekonomi profosörlerinden LesterThunm. bunatepki göstere- rek Beyaz Saray'ın açıklamalannın 'muhtemelen doğru, ama yeterli bebrginükten yoksun' olduğunu ileri sürmüştür. Thurow'a göre, 'her çafaşma kesimi geniş bir ücret yelpazesine sahiptir. Ve yeni işler, her çahşma kesiminin en alt ücret basamağında yaranl- mıştır.' Microsoft'dan çok Manpower Oysa, eğer ücret düzeyi, ki bunu gördük. bireysel olarak aynı meslek içinde çok farklılık arzediyorsa. bu benzer şekilde. aynı kategonde yer almış olsa bi- le. ortalama olarak, bir meslekten öbürüne de farklı- lık göstermektedir. 1983 ve 1994'te resmi ve serbest meslekler gurubu 10.300.000 yeni iş yaratmıştır ( + A M E R İ K A N S O S Y A L M O D E L İ - Yüzde 1, en zengin Amerikalı, ülkenin finansal servetinin yüzde 48'ini elınde tutuyor. Yüzde 80 en yoksul Amerikalının bu servetten payına düşen ise sadece yüzde 6. -1983 ve 1989 arasında ulusal zenginlik artışından yüzde 1 en zengin Amerikalı, yüzde 61 pay sağlamıştır. Yüzde 80 en yoksul Amerikalının söz konusu artıştan payına düşen ise yüzde 1.2'dir. - Yüzde 5 en zengin Aınenkalının elinde tuttuğu ulusal gelirdeki pay, 1974'teki yüzde 16.5'ten 1994'te yüzde 21.l'e yükselmiştir. Yüzde 20 en yoksul Amerikalının payı ise yüzde 4'ten, yüzde 3.6'ya gerilemiştir. - Gelirler arasındaki eşitsizlik 1973-1993 döneminin tümünde ivme kazanmış, gerçek ücretler yüzde 10 en yoksul kesim için yüzde 21 azalırken. yüzde 10 en zengin kesim için yüzde 22 artmıştır. - Emeklilikte, 'sosyal yardımlar' ortalama işçi ücretlerinin sadece yüzde 40'ını kapsamaktadır. Bu oran OECD ülkelerinde çok daha azdır.' - lşsizlik konusunda. yine OECD'nin tahminlerine göre. Birleşik Devletler'de işçilerin büyük bölümüne verilen tazminat, eski ücretinin yüzde 20 si ile yüzde 4O'ı arasında değişmektedir. Amerikan sistemi işsizler için kamu sağlık programlan öngörmemektedir. Hastahk sigortasının bulunmadığı kuruluşlarda çalışan işçiler için de durum farklı değildir. - Başkan Clinton. itiraf ediyor Biz, altmış beş yaşından daha genç ücretlilerin hasialık sigortasından yararlanmalanna ızin venneyen tek Batılı sanayi ülkesiyiz. Yüzde 43.8). Olaya ücretler düzeyinde yaklaşıldı- ğında ise bu cafcaflı kategori finansal analizcilerle motel yöneticılerini, öğretmenlerle din adamlannı, sosyal görev lilerle atletleri bir potada görmektedir. Bir diğer alt topluluk, teknik, tican ve idari eleman- lar gurubunda 6.100.000 iş yaratmıştır (- Yüzde 22). Ama burada da kategori uçak pilotlan ve kasiyerle- ri. daktilolarla teknisyenleri. servis elemanlan ile la- boratuvar görevlilerini kapsamaktadır. Hizmetlerdi- ye anılan işler de yüzde 21 artmıştır. Hizmet eleman- lan ve polisin yer aldığı bu kategoride birincisi, ikin- ciye göre daha az kazanmaktadır. Kim gelişme hızı patlama düzeyinde olan bir iş da- man anyorsa, bu durumda gözlerini Microsoft'dan çok, Manpovver'a çevirmelidir. On beş yıldan bu ya- na geçici iş bürolannın çalışanlannın sayılan (yüz- de 72 kadın) beş katı artmıştır. Enformatik 1990'dan bu yana 300.000 yeni iş yaratırken, geçici iş bürola- n 800.000 yeni iş sağlamıştır. Ancak bu, bütünüyle görelidir: Geçici işçilergenellikle tam gün ücretlile- rinin yerini almaktadır. Çok esnek ve geçici olduk- lan için de çok daha ucuza mal olmaktadır Nevv York Tımes. çahşma bakanlığmın verilerine dayanarak düzenlediği bir anket gerekleştirmiştir. Yeni işe sahip olanlara sorulan sorulann yanıtlann- dan çıkan sonuçlara göre bu işlerin yüzde 55'inin üc- | retlerinin 1995'teortalamanınaltındabulunduğuan- j laşılmıştır. Bu durum. 1992 için yüzde 78'le daha da vahimdir. Halihazır rakamlan iyi olarak nitelemek, Wall Street'in iki yılda yüzde 80 kazanç sağladığı ve göreli olarak. sürekli büyüme döneminde bile. mo- da düşüncenin onay lanması. ücret belgesinin işe kur- ban edilmesidir. Ama ne olursa olsun yüzde 45, 'üç- te ikiden'fazla demek değildir. 'Yaratılan 10 milyon işin toplamının hesaplanmasında'Jier yıl ortadan kal- dınlan üç milyon iş de göz önüne alınmaktadır. Ama bu, ücretler söz konusu olduğunda, çoğunlukla unu- tulmaktadır. Gerçekte 1993 ve 1995"te işten çıkan- lanlann yüzde 73'ü 1996 Şubatı'nda yeniden iş bul- muştur. Ama ne pahasma? Bunlann sadece yüzde 35'i, daha önceki işlerinin ücret düzeyine eşit mik- tan ya da fazlasmı elde eckbilmiijtir. Geçen yıl sü- rekli bözü cdilen bu durum. birdenbire önemini ne- den kaybetmiştir? Az oranda ış güvenceli işsizlik, parçalanmış hastahk sigortası. ortalama çahşma sü- resinin artışı: "İşyaratan Amerikan makinesi", işte budur. 1992'denbu yana ticaretaçığı ikiye katlanmış, dolar düşmüş. ailelerin borçlanması rekor düzeylere ulaşmıştır. Modelin. Maa^tricht Anlaşması'nın içer- dığı defla>yonist politikava /:: ı-ıan bu yanlanndan neden daha fazla söz edilmcnıektedir.' Serge Halimi (Le Monde Diplomatique) ANKARA NOTLARI MUSTAFA EOIEKÇİ Bodrum'da Mumcu Gününde (2) Bugüne Nasıl Geldik?Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğı'nin Bodrum'da düzenlediği, "Uğur Mumcu'yu Biriikte Analım"izlence- sinde, emekli yazın öğretmeni, Bodrum Özel Yalı Ders- hanesi'nden, ÇYDD üyesi Ismail Hakkı Bayram ilgi çe- kici bir konuşma yaptı. Bayram. özetle şunları söyledi: "Sevgili Uğur Mumcu dostlan, değerii konuklar, sev- gili öğrencilerim! Bugün gözyaşı dökmeyeceğiz. Yani, gözyaşı anma dönemi Türkiye'dekapandı. Evet, Uğur Mumcu gibi, dü- şünceleri uğrunayaşamını tehlikeye atabilen, herparça- sı, bugün milyonlarca insanımızda Uğur Mumcu olarak, gericiliğin, yozluğun ve yobazlığın karşısına dikilen kişi- lerin anılmasında hiç gözyaşı dökülmez, dökülmemeli. Sizler, bizler ve bir davaya inanmış olan Türkiye 'de bi- zim gibi düşünen binlerce insan bugün Uğur Mumcu ile bütünleşiyor. Ben olayın bir yanına değineceğim, şiddet, tarihte şiddet ve şiddetin getirdikleh, götürdükleri... Özellikle ül- kemizde şiddetin kısa birgeçmişine gidelim, bunlara de- ğinelim ve yaşadığımız olaylan doğru yorumlayalım. Bazı gerçekler, öfkeyle kinie kanşık söylendiği zaman, belki o an için rahatlıyoruz; ama onu biiince çıkarmak, bilinç haline dönüştürmek, kitlelerin malı yapmak ve on- dan sonra da, o dava uğmnda eğitmek, onu yaşama ge- çirmek... Bilinç, doğru bilinen bilginin yaşama geçırilmesidir; doğru bildiğımiz şeyleri yaşama geçirmiyor, geçiremi- yor isek, bilgi olarak beyinlerimizde depo etmenın pek de bir anlamı yok. Evet, şimdişiddetolayı tarihte... Tarih tekeheğinihız- lı çevirmek isteyen kimi kişiler: - Efendim, bu tekertek ağır dönüyor! diyorlar. Tarih tekerieği ne hızlı dönüyor, ne yavaş dönüyor, o dönüyori Bizim toplumumuzda, insanoğlunun insan ha- line dönüşünden günümüze değin, şiddetin olumlu olumsuzyanlan... Bunuyaşadı toplumlar; şiddetin olum- lu yanlan var mıdır diye bir soru olabılir; şiddetin olum- lu yanlan, işte az önce söyledığim, tarihin tekerieğini hızlandırabilirsek, haksızlığa uğramış ınsanlann son tah- lilde şiddete başvurduğunu görüyoruz. Yani, insan do- ğasında, canlılann doğasında da bu var, savunma ref- leksi. şiddet araçlanna gereksinimi var insanlann, bakı- yoruz, 'yıkıcı akım' dediğimiz akım şiddet araçlannı öy- le geliştirmiş ki adeta teknolojiyle atbaşı beraber geliş- tirmiş. Bu araçlan, tanh içinde sınıflı toplumlarda iktida- n elinde tutan egemen güçler bu araçlan kullanmakta beis görmüyoriar. EngelsVn (1820-1895) birsözü usu- ma geldi, diyor ki: - Bir ülkede siyasal iktidar ile halk istekleri çatışırsa, siyasal erki elinde bulunduran iktidartar şiddete başvu- rurlar! Ama, diyor Engels, onlann yenilmesi de kaçınıl- mazdır! Bir şiddet olgusunu sınıfsal açıdan göremedikçe yo- lumuzu aydınlatamayız. Demek ki şiddet, egemen sınıf- lann, varlıklannı sürdürebilmek için, iktidarda kalmak uğ- runa başvurduklan bir araçtır. Sonra bu aracı, bireysel olarak, mantığı budur, kişiden kişıye, kişilere uyguluyor- lar. Biz Türkiye'de, Osmanlı'da, bu şiddet olaylannı çok gördük, yaşadık. Osmanlı'nın sarayda birşiddeti vardır uyguladığı; şehzadeleri değiştirirken öldürüyordu, kesi- yordu. (Fatih Kanunnamesi). Padişah hal'lennde, boğu- lanpadişahlarvardı, öldürüyoriardı. Ve asıl üzerinde dur- mamız gereken, 1960'lardan sonra, Türkiye'de şiddet olaylan... 1960'larda, bugünkü duruma gelışimızin to- humlan atılmıştı. Efendim, Türkiye'de şiddete başvuran sağ iktidariar, 50 yıldırbu memleketi onlaryönetiyoriar. 50 yıldır da şid- deti, onlar araç olarak kullanıyoriar. Kime karşı kullanı- yoriar? Sömürdükterisıntflara karşı, yoksul kesirr)e?hal-' ka karşı... 1960 27 Mayıs devriminden sonra, biliyorsunuz, Tür- kiye 'de bir gerçek Türkiye İşçi Partisı gerçeği vardı. O güne değin, yasaklanmış sosyalıst görüşler, ilk kez legal olarak öne çıkıyor ve çalışıyor. İşte o günlerde birtakım failı meçhul cinayetler işlen- meye başlandı. Kimliği belirsiz bazı kişiler, kimliği belir- li bazı kişileri öldürmeye başladı. Egemen sınıfın söyle- mi buydu. Tabii bu arada, tek tük duymaya başladık; iş- te, dnayetişlendi, kimi kişiler cinayetışledi, öldürülenin kimliği belli, kimdi öldürülen? Öldürülenler gerçek yurt- severier, halk için çalışan insanlar, halk çocuklan. Egemen sınıfın savunması da şuydu: Türitiye'de şid- deti kendilerine göre (yorumluyoriardı); 'Bu olaylar k o münistlerin uzantılandır. Komünizm tehlikesine karşı ön- lem almamız gerekir'. Mantık budur. Kim alıyor önlemi? Yasalar almıyor, yasadışı birtakım güçler alıyor İnsanla- n öldürerek alıyor. Yıllar belleklerimızde canlanırsa, ge- lışmeler şöyle oldu: Türkiye 'de şiddetin ıç kaynaklan vardı, dış kaynaklan vardı. iç kaynak demin anlattığım biçimde, asıl şiddeti uygulayan güçler, komünizm teh- likesini bahane ederek, ülkede gerçekten tam bir de- mokrasi isteyen, halktan yana birtakım önlemleralınma- sını isteyen kişilere yöneltilmiş şiddet. Onlann gerekçe- si buydu ama, onlar bu gerekçeyi birtakım 'vatan-mil- let-Şakarya' edebiyatı ile yapıyoriardı. Öldürülen insanlar bu gerekçeye bağlandı. Sonuç: - Efendim, bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz! diyordu birileri. - Tespih çeken elle, tetik çeken el bir olur mu? diyor- du birisi. Başka birisi: - Eee bu çocuklar, bu tosunlar devletten yana, bunla- n koruyalım! diyordu. Bütün bunlar, us: mantık süzge- cinden geçirildikten sonra, ortaya şöyle bir gerçek çıkı- yor Devletin en üst kesiminden, en alt kesimine değin, belli kişiler, güçler bugünkü durumu elbiriiğiyle yarat- tılar..." (Alkışlar) (i. H. Bayram'ın konuşmasının arkası, salı günü yayım- lanacak.) BULMACA SEDAT YAŞAYA!\ 1 2 3 4 1 2 3 4 6 7 8 SOLDAN SAGA: 1/ Denızcılikte, birlikten yoksun ve anlaşamayan gemı mürettebatı içın kullanılan sözcük. 2/lslamda geçici evlilik... Anahtar. 3/ Bir ışı yerine getırme... Şiltev i taşımaya yarayan, yaylarla donatılmış kere- vet. 4/ German- yum elementimn simgesi... Doğu kilısesinde piskoposlara verilen unvan. 5/ Bir tanm ^ aracı... Katarakthastalığı- na halk arasında verilen ^ ad. 6/ Paçasız küçük kü- 3 lot... Duman lekesi. 7/ Ba- 4 bası ölmüş olan çocuk... g Derebeylik Japonyası'nda en aşağı sınıfı oluşturan ° halk. 8/ Bir iş için yetişti- 7 rilmekte olan kimse... Ki- 3 ra. 9/ 'Oyun. dolap' anla- „ mında argo sözcük. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: : 1/ Spor karşılaşmalannda seyircileri coşturan kimse... Tibet sığın. 2/ Eti lezzetli bir balık.. Büyük erkek kardeş. 3/ So- yundan gelinen kimse... Bızmutun alfa ışınlanyla bombar- dımanı sonucu elde edilen yapay element. 4/TropikaI Afri- . ka'da yetişen ve ohi adıyla da bilinen ağaç... Akıl hastalık- lanyla ilgıh hekımlık kolu. 5/ Antnnon elemcntinın simge- - si... Parcla. 6/Sıcak ülkelcrde \etişcn. çok kalın gövdelı bir, ağaç... Inceurgan.7/Cennet...Güzelkadın.8/Eskidildeça- mur... Hıntmüziğineözgütellibırçalgı.9/Biretkinliğınge-' çici olarak durdurulduğu süre... Özsu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle