Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DEĞİŞEN DÜNYADAN
2 ŞUBAT 1997 PAZAR
HÜSEYİN BAŞ
Amerikabunuhep yapıyora. bumunun dibindeki "kötii örnek". onurun "küçük dev
adasını" Meksika Körfezi'nin sulanna gömme tutkusundan
"zerrece" vazgeçmiş görünmiiyor. O kadar ki çogunca arkadan
vuran sayısız yüz kızarticı komplonun yanı sıra çoluğu çocuğuyla
on bir milyondan fazla insanı aç bırakarak dize getirmeye yönelik
insinhk dışı ekonomık ambargonun etkisizliği karşısında, çaresiz.
akl'n ve idrakin sınırlannı zorlayan yollara başvurmakta hiçbir
sakınca görmüyor. Siyasal ve ekonomik ambargosunu bir nebze de
olsi "delmeye" çalışan ülkeleri, en yakın münefiklen de dahil,
inai'lmaz &açmalıkta yasalar çıkararak cezalandırmaya çalışıyor.
Tepkiyle karşılaşınca da geri adım atıyor. MüttefikJerini
cezalandırrnayı altı ay erteleyerek, başka bahara bırakıyor.
Dünya jandarmalığı sa\ı düne oranla bugün çok daha güçlenen
tysshington'un Küba ve Castro'ya onulmaz hastahk ölçüsüne
ulajan tahammülsüzlüğü ve dışavuran karakuşi yaptınmlan.
aslnda kimse ıçin şaşırtıcı değil. Latin Amenka'yı u
arka bahçesi"
olarak gören (Bugün. dünyanın hemen tümünü öyle görüyor. Ne
yarık kı çok sayıda ülke de buna çoktan razı) saldırgan Amerikan
poitikası, sayısız ömeklerinin. şu anda bile açık seçik kanıtladıgı
gjb% bunu hep yapıyor. Küba'da her şeyin yolunda gittiğini kimse
sö>lüyordeğil. Küba. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bu >ana
insinlan günlük yaşamlanna kadar agır biçimde etkileyen ve
bü>ük oranda Amenka'nın otuz yıldan bu yana acımasız ve son
deıecede kapsamlı bir biçimde sürdürdüğü "ambargodan'*
kaynaklanan. derin bir ekonomik darboğazın içinde. Ancak Küba
rejimi. dünyaya ayak uydurarak krizi aşma yönünde hiç çaba
göstermıyor da değil. Amenka'nın baskısından kurtulsa, rejimin
her açıdan, vahşi liberalizmin tuzağına düşmeden, çok daha
demokratik \e liberal işleyeceğinden. belki de bu konuda da çok
sayıda ülke için "örnek" oluşturacağından kuşku yok.
Washington'un asıl istemediği de budur. Ambargo ve baskılardan
annmış, Birleşik Devletler dahil tüm dünya ükeleriyle "normal"
ekonomik ve siyasal ilişkiler içinde olan bir Küba'nın. yine "kötü
bir örnek" olarak Latin Amerika'yı etkilemesi olasılığı. dün
olduğu gibi bugün de Washington"un. bir türlü üzerinden atamadığı
korkulu düşüdür. Işte biraz da bu yüzden, ebedi korku ve "Kartaca
yıkılmabdır" tutkusunun kör ettiği bir akılla. olmayacak işlere
girişmekte. tıpkı "Domuzlar Körfezi" bozgunu sırasında olduğu
gibi. ele güne gülünç düşmekten kurtulamamaktadır.
Clinton'un ikinci başkanlık döneminde daha "liberal" ve
demokratik tercihleri benimseyeceğine ilişkin öngörülerin de
Washington'un bu inanılması güç girişimleriyle. salt bir düşten
ibaret olduğu ortaya çıkmıştır. Aslında burada herhangi bir çelişki
yok. Clinton. ülkesini. artık Cumhuriyetçilerin "sertiik"
yanlılanyla yönetmek karanndadır. Dışişleri'ne BM temsilciliği
döneminde "sertliğir
ile sınanmış bir "şahini*' getiımesi, bu
yüzden, boşuna değildir. Milyarlarca dolar saçarak Küba'daki
"darbe* heveslilerini kışkırtması, Castro suz bir ara rejimin önüne
iştah kabartan dolar sofralan kurması da keza. bu yeni sertlik
politikasının kanıtlan arasındadır.
Cumhuriyet gazetesinin iki günden bu yana art arda aynntıh bir
biçimde yansıttığı. Beyaz Saray'ın Washington Post tarafından
yayımlanan 23 sayfalık ünlü Küba raporu. gerçekten de dünya
politika literatüründe kolay kolay rastlanması olanaksız bir u
ibret"
belgesidir. Büyük bir ülkenin, çoğunluğuyla sosyalizmj seçen
küçük bir ülkeyi çökertmek için. işi nerelere kadar götürebileceğini
göstermesi açısından, bu rapor, büyük önem taşıyor. Aynca
Washington'un bu saldırgan tutumunun. Küba'nın Papa ziyareti
dahil çok sayıda ülkeyle ilişkilenni normalleştirme yolunda somut
adımlar attığı bir zamanla çakışması. kuşkusuz. raslantı değildir.
Washington'un özlemiyle yanıp tutuştuğu, Batista'nın eski
Küba'sıdır. Mafyanın. yolsuzluğun, karapara ve kumarın, fuhuş ve
açlığın. cehaletin. sağlık hizmetlerinden yoksunluğun. vergi ve
uyuşturucu kaçakçılığının, Amerikan usulü
"demokrasininr
'Küba'sı. Amerika bu özlemini gerçekleştirebilir
mi'.' Buna en güzel yanıtı Fidcl Castro verivor: "Küba satılık
değildir. Dünvada bi/j \eniden köle haline getirebilecek güç ve para
mevcut değildir. Ozgürlük \e itibarın satın alınabileceğini düşünen
zihnrvet, kendini gülünç duruma düşürür."
"Kartaca yıkıhnayacak."
HÜSEYİN BAŞ
'Amerikan mucizesi'nin bitmeyen dönüşü
Bir yıldan az bir sürede, birbırinden farklı üç model: Alman, Amerikan ve
Ingiliz. Bir zamanlann sosyal güvence ülkeleri arasında yer alan,
ancak küreselleşmenin dayatması, IMF ve Dünya Bankası'nın
reçeteleriyle 'bu özelİiklerinT bütünüyle yitiren Hollanda ve Yeni Zelanda'nın
çığlıklan şimdiden kulaklan tırmalıyor. Öte yanda ve buna koşut
biçimde, edinilmiş sosyal haklanndan vazgeçmeleri ve yaşamlarmda
daha fazla 'esnekliğp kabul etmekte hâlâ direnen işçileri 'ikna etmek
5
için
patron ilhamlı ideolojik makine soluksuz çalışıyor. Bu konuda,
Birleşik Devletler'de iş sayısının sürekli arttığı örnek gösteriliyor. Ama
eşitsizliğin çığ gibi büyüdüğü, ücretsel güvensizliğin toplumun
3ır Fransız bakanı gibi, kesin konuşuyor: "Birle-
şj Dcvletter*dc artık iş&iztik diye bir şey yoktur, deni-
leülir." Oysa aynı ülkeden söz ettiğinde. IMF, saf bir
toıiamayla sahte bir açıklama yapmayı yeğliyor: 'İş-
sniği ters-yûz etmek olası mıdır?' \e altı ay öncesi.
sıfii yapılanma kurbanı •Amerikan ortasınınnın kor-
ktfunu' keşfeden gazeteciler. birdenbıre tam kapa-
sir ile çalışan bu 'işyaratan makine' karşısında ken-
diirinden geçıyorlar. Özetle. burada eğer sanat ve bi-
ç0i mevcutsa da, sonuç hiç değişmıyor: Durgunluk-
ta çıkmak için. Avrupa gözlerini Atlantik ötesine çe-
\ımelidir.
Jyan öylesine acil, öylesine sürelcli yirielenmek
1
**
1
ıeir ki, boyun eğme ıstenci"eksik kalıyor. Örneğin
Fmsa'da iş güvensizliğinin (precante) genelleşen
doeyimi emek pazannda giderek artan esneklık yo-
ludaki gidişi, gerçekte, teşvik etmeye zorlamamak-
taır.
\merikan model i, zafer söylemlerine karşın, her-
ksın kafasında on iki yıl önce olanlan çağnştınyor.
0 iki yıl önce Ronald Reagan yenıden başkanlığa
stilmiştir: Amerika geri dönmüş, eski ritmine ka-
vşmuş, yeni işler yeşermeye başlamıştır. Sonra bir
gn. 'perde yırtılır.'Evet. yeni işlerin yaratıldığı doğ-
nlur. Ama bunlar ne tür ışlerdir ve ne pahasma ya-
nilmıştır? Toplum dışına yeni ıtilenlenn sayısı ne ka-
jrdır. tş hakkı nerededir. geçıcı işçilerin sayısı kaç-
u' sorulannın yanıtlanması gerekmektedir. Ameri-
laı usulü 'esnekliğin' taraftarlannın bu karşı çıkış-
ln önlemesı gerekiyordu. Bu da yapıldı. Bunlara
bkarsanız Clinton'lı yıllarda milyonlarca küçük iş
vrine, ortalamanın üzerinde ücret ödenen iyi ve sağ-
İ.n işler yaratılmıştır.
jtatistiklerln çarpıtılması
Burada iki öncelik ortaya çıkıyor. Bir yandan. ile-
rle görülecek. Birleşik Devletlerçalışma tablosunu
oişturan, özellikle bölgesel nitelikli farklı öğeler
Dİamını kesin bir tümce ile özetlemek isteyenlerin
•kgiinahJan'. istatıstiklerin çarpıtılması ya da kötü
ıvetle kullanılmasıdır. Sekiz ay önce. Vfassachu-
tts lnstitute of Technology (MİT) ekonomi profe-
irkrinden Frank Levy, 'verileri titiz bir biçimde seç-
tV.\? baa olgularla biıiikte ele almak surethle Ame-
ıcan çalışanlannın durumunun istediğimiz gibi yan-
olmasının mümkiin otduğunu" anımsatıyordu. Bu-
da üç örnekle yeteniyoruz. Avrupa ve Birleşik Dev -
der'de yaratılan iş sayısının, geçen yıl Amerikan nü-
sunun Avrupa Birliği'ne göre beş katı daha fazla
ttığını hesaba katmadan kıyaslamanın ne anlamı
•rdır ikinci örnek: Birleşik Devletlerortalama saat
jretlerinin 1973'ten itibaren yüzde 13 gibi hissedi-
• biçimde düşmesine karşm, Amerikan modelinin
raftarlan, ortalama aile gelirinin yuzde 4'lük hafif
tışından söz etmeyi yeğliyorlar. Ama burada ista-
itikler yanıltıcı olmaktadır. Aile gelirinin belli bir
izevde tutulabilmesi için. aile bireylerinin giderek
tan sayıda emek pazannda boy göstermeleri gerek-
ektedir. Bu ise, iş ücretlerinin genlediği anlamına
îlmektedir. Üyelerinin daha fazla sayıda (ya da da-
ı uzun bir süre) çalıştıklan durumda, söz konusu ai-
nın gelin, daha az gelır anlamına gelmektedir.
Üçüncüsü: Amerikan gerçekliğini daha iyi yansıt-
ak ıçin olsa gerek, başkan Bush'un eski ekonomik
ınışmanı Michael Boskin'ın başkanı olduğu bir ko-
isyon kısa bir süre önce. yıllık enflasyon oranı tah-
ininın yüzde 1.1 oranında düşük tutulmasını salık
îrmiştir. Bu teknik görünümlü reform fivat artışla-
düzeyineendeksli bulunan veemeklilik bazının ve
^retlerde eşel mobil öngören kuruluşlann yüzde
Jsinin yakın gelecekte yapılacak yeni değerlendir-
ıdennin hissedilir ölçüde düşürülmesine yol aça-
ıttır. Geriye dönük olarak da, Amerikan 'altın ça-
''imhiçbirzaman kesmtiye uğramadığının savlan-
ıssiîia olanak sağlayacaktır. Tüm istatistikler tara-
ndanyansıtılan 1970-1980 on yıllık döneminde or-
lımayaşamdüzeyininyerindesaydığı ileilgiliger-
;l. böylece enflasyon düzeyinin 'abarblmasının'
jsucu olduğu gösterilmiş olacaktır. Bu tür bir ica-
n'cgüne kadar kuşkulanılmayan savTirganlığın er-
•knen cezası olarak sosyal vicdanın bir diş daha sı-
ısrmlmasıni haklı göstermek için tez elden Atlan-
k'inöbüryakasınagcç riicccûinchah-^c gırcbilirim.
3bür öncelik, avnı zanıandadahagenel veçokda-
atemel niteliktedir. Bu. 'araçlann'. özellikle Birle-
I Devletler'de, kötüve kullanılmasıdır. Ücretlerde-
neredeyse tümünü sanp sarmaladığı unutuluyor. Eğer bugün model,
adına layık olmaya devam ediyorsa bu dünyanın en zengin ülkesinin iş
güvensizliğinin küreselleşmesinde devasa bir deneysel laboratuvar işlevini
sürdürmesinden kaynaklanmaktadır. Serge Halimi, Le Monde Diplomatique
gazetesinin Ocak 1997 sayısında yer alan incelemesinde Birleşik
Devletler'in tüm dünyaya örnek gösterilmeye çalışılan İşyaratan makinesinin',
gerçek yüzünü sergiliyor. Amerikan İşçi Federasyonu'nun (AFL-CIO)
yöneticilerinden James Sweeney'in şu çarpıcı sözleri, konunun gerçeklik
içinde kavranmasına ışık tutuyor: "Amerikalılar son yıllarda katır gibi
çalıştılar, buna karşılık köpek muamelesi gördüler."
ki ve gelirlerdeki eşitsizliğin giderek derinleştiği. yıl-
lık işçı ücretleriyle, patronlann gelirleri arasındaki
oranın 1987'dek'i I'e4rden, 1994'te l'e 187'yeu-
laştığı. en az saat ücretinin degeri yüzde 25 geriler-
ken yüzde 20 oranındaki en zengin ailelerin. ekono-
mik büyümenin yüzde 97'sini sahiplendiği bir ülke-
de. ortalama gelirya da ücretlerinin artmasının ne an-
lamı vardır? İşi başmdan aşkınbirokuyucuyadaga-
zeteci için, •ortalama gelir'le 'ortaç (median) gelir'
eşanlamlıdır. Ama Birleşik Devletler'de. ailelerin or-
talama geliri (toplam gelirin aile birevlerine bölün-
mesiı göreli olarak yüksektir (yılda 48.165 dolar).
'Ortaç (median) geür' ise. aile bireylerinin yüzde
50"sinin daha fazla olan kazancı ile daha az kazanan
yüzde 50 arasındaki 'denge noktası'dır. Ve bu. yıllık
35.536 dolann altındadır. Gerçek orta sınıf Ameri-
kan ailesi -
ortaç' gelire sahiptir. Aynca. hiç bir Av-
rupalının kabul etmeyeceği sigorta ve üniversite gi-
derlerini de ödemek zorundadır.
Bu öncelikJer hesaba katıldığında 'iş üreten maki-
ne'nin gerçekte ne olup olmadığına bakmak gereki-
yor. 1980'den bu yana Amerikan ekonomisi, 11 mil-
yonu 1991 Mart ayındaki gerileme döneminin sonun-
da olmak üzere, toplam 27 milyon iş yaratmıştır. Fi-
ravunlar da piramitleri inşa ettirdikJerinde çok sayı-
da iş yaratmışlardı. Ama bu rakamlar yine de şaşır-
tıcıdır ve tartışmasız. gerçektir. Ancak onca eleştiri-
len JamesCarter döneminde. Amerikan ekonomisi,
daha o zaman yılda net 2.800.000 'yeni iş'le. oransal
olarak bu son altı yıldan daha fazla iş yaratmıştı.
Ne var ki. Amerikan modelinin pohpohçulannın
bize salt yeni işlerin sayılanndan değil. işlerin kali-
tesinden de söz etmeleri gerekmektedir. Örneğin
OECD bu konuya açıkhk getirmıştir. 'Yaraülan iş-
ler, gerçekte en iyi ücrete sahip iş alanlannda voğun-
laşmışür' ve geçen nisanda büyük yankı uyandıran
açıklamasında. Başkanlık Ekonomik Konseyi (Coun-
cil of Economic Advisers) şu özelliğin altını önem-
le çizmiştir: 'Yeni işlerin üçte ildsi ortaç ücrete oran-
la daha iyi gelir getiren sanayi ve benzer kesimlerde
varanlmışnr.' İki formülasyon arasındaki fark belki
göze batmamaktadır. Ama 'fark
1
son derecede önem-
lidir. Ortalama ücret yerine 'ortaç' ücretten söz eden
Sonuçta başbakanlığın ekonomistlerinin istatistikle-
ri Goldman Sachs'ın hizmetkânnı 'ayncalıklıva'.
Burger King'in patronu ise 'iblise' çevirmektedir. Ra-
kamlann birbirine kanştınlması Reagan döneminin
büyük oyunlannı anımsatmaktadır. MİT'in ekonomi
profosörlerinden LesterThunm. bunatepki göstere-
rek Beyaz Saray'ın açıklamalannın 'muhtemelen
doğru, ama yeterli bebrginükten yoksun' olduğunu
ileri sürmüştür. Thurow'a göre, 'her çafaşma kesimi
geniş bir ücret yelpazesine sahiptir. Ve yeni işler, her
çahşma kesiminin en alt ücret basamağında yaranl-
mıştır.'
Microsoft'dan çok Manpower
Oysa, eğer ücret düzeyi, ki bunu gördük. bireysel
olarak aynı meslek içinde çok farklılık arzediyorsa.
bu benzer şekilde. aynı kategonde yer almış olsa bi-
le. ortalama olarak, bir meslekten öbürüne de farklı-
lık göstermektedir. 1983 ve 1994'te resmi ve serbest
meslekler gurubu 10.300.000 yeni iş yaratmıştır ( +
A M E R İ K A N S O S Y A L M O D E L İ
- Yüzde 1, en zengin
Amerikalı, ülkenin finansal
servetinin yüzde 48'ini elınde
tutuyor. Yüzde 80 en yoksul
Amerikalının bu servetten
payına düşen ise sadece yüzde
6.
-1983 ve 1989 arasında ulusal
zenginlik artışından yüzde 1 en
zengin Amerikalı, yüzde 61
pay sağlamıştır. Yüzde 80 en
yoksul Amerikalının söz
konusu artıştan payına düşen
ise yüzde 1.2'dir.
- Yüzde 5 en zengin
Aınenkalının elinde tuttuğu
ulusal gelirdeki pay, 1974'teki
yüzde 16.5'ten 1994'te yüzde
21.l'e yükselmiştir. Yüzde 20
en yoksul Amerikalının payı
ise yüzde 4'ten, yüzde 3.6'ya
gerilemiştir.
- Gelirler arasındaki eşitsizlik
1973-1993 döneminin tümünde
ivme kazanmış, gerçek ücretler
yüzde 10 en yoksul kesim için
yüzde 21 azalırken. yüzde 10
en zengin kesim için yüzde 22
artmıştır.
- Emeklilikte, 'sosyal
yardımlar' ortalama işçi
ücretlerinin sadece yüzde
40'ını kapsamaktadır. Bu oran
OECD ülkelerinde çok daha
azdır.'
- lşsizlik konusunda. yine
OECD'nin tahminlerine göre.
Birleşik Devletler'de işçilerin
büyük bölümüne verilen
tazminat, eski ücretinin yüzde
20 si ile yüzde 4O'ı arasında
değişmektedir. Amerikan
sistemi işsizler için kamu
sağlık programlan
öngörmemektedir. Hastahk
sigortasının bulunmadığı
kuruluşlarda çalışan işçiler için
de durum farklı değildir.
- Başkan Clinton. itiraf ediyor
Biz, altmış beş yaşından daha
genç ücretlilerin hasialık
sigortasından yararlanmalanna
ızin venneyen tek Batılı sanayi
ülkesiyiz.
Yüzde 43.8). Olaya ücretler düzeyinde yaklaşıldı-
ğında ise bu cafcaflı kategori finansal analizcilerle
motel yöneticılerini, öğretmenlerle din adamlannı,
sosyal görev lilerle atletleri bir potada görmektedir.
Bir diğer alt topluluk, teknik, tican ve idari eleman-
lar gurubunda 6.100.000 iş yaratmıştır (- Yüzde 22).
Ama burada da kategori uçak pilotlan ve kasiyerle-
ri. daktilolarla teknisyenleri. servis elemanlan ile la-
boratuvar görevlilerini kapsamaktadır. Hizmetlerdi-
ye anılan işler de yüzde 21 artmıştır. Hizmet eleman-
lan ve polisin yer aldığı bu kategoride birincisi, ikin-
ciye göre daha az kazanmaktadır.
Kim gelişme hızı patlama düzeyinde olan bir iş da-
man anyorsa, bu durumda gözlerini Microsoft'dan
çok, Manpovver'a çevirmelidir. On beş yıldan bu ya-
na geçici iş bürolannın çalışanlannın sayılan (yüz-
de 72 kadın) beş katı artmıştır. Enformatik 1990'dan
bu yana 300.000 yeni iş yaratırken, geçici iş bürola-
n 800.000 yeni iş sağlamıştır. Ancak bu, bütünüyle
görelidir: Geçici işçilergenellikle tam gün ücretlile-
rinin yerini almaktadır. Çok esnek ve geçici olduk-
lan için de çok daha ucuza mal olmaktadır
Nevv York Tımes. çahşma bakanlığmın verilerine
dayanarak düzenlediği bir anket gerekleştirmiştir.
Yeni işe sahip olanlara sorulan sorulann yanıtlann-
dan çıkan sonuçlara göre bu işlerin yüzde 55'inin üc- |
retlerinin 1995'teortalamanınaltındabulunduğuan- j
laşılmıştır. Bu durum. 1992 için yüzde 78'le daha da
vahimdir. Halihazır rakamlan iyi olarak nitelemek,
Wall Street'in iki yılda yüzde 80 kazanç sağladığı ve
göreli olarak. sürekli büyüme döneminde bile. mo-
da düşüncenin onay lanması. ücret belgesinin işe kur-
ban edilmesidir. Ama ne olursa olsun yüzde 45, 'üç-
te ikiden'fazla demek değildir. 'Yaratılan 10 milyon
işin toplamının hesaplanmasında'Jier yıl ortadan kal-
dınlan üç milyon iş de göz önüne alınmaktadır. Ama
bu, ücretler söz konusu olduğunda, çoğunlukla unu-
tulmaktadır. Gerçekte 1993 ve 1995"te işten çıkan-
lanlann yüzde 73'ü 1996 Şubatı'nda yeniden iş bul-
muştur. Ama ne pahasma? Bunlann sadece yüzde
35'i, daha önceki işlerinin ücret düzeyine eşit mik-
tan ya da fazlasmı elde eckbilmiijtir. Geçen yıl sü-
rekli bözü cdilen bu durum. birdenbire önemini ne-
den kaybetmiştir? Az oranda ış güvenceli işsizlik,
parçalanmış hastahk sigortası. ortalama çahşma sü-
resinin artışı: "İşyaratan Amerikan makinesi", işte
budur. 1992'denbu yana ticaretaçığı ikiye katlanmış,
dolar düşmüş. ailelerin borçlanması rekor düzeylere
ulaşmıştır. Modelin. Maa^tricht Anlaşması'nın içer-
dığı defla>yonist politikava /:: ı-ıan bu yanlanndan
neden daha fazla söz edilmcnıektedir.'
Serge Halimi
(Le Monde Diplomatique)
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EOIEKÇİ
Bodrum'da Mumcu Gününde (2)
Bugüne Nasıl Geldik?Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğı'nin Bodrum'da
düzenlediği, "Uğur Mumcu'yu Biriikte Analım"izlence-
sinde, emekli yazın öğretmeni, Bodrum Özel Yalı Ders-
hanesi'nden, ÇYDD üyesi Ismail Hakkı Bayram ilgi çe-
kici bir konuşma yaptı. Bayram. özetle şunları söyledi:
"Sevgili Uğur Mumcu dostlan, değerii konuklar, sev-
gili öğrencilerim!
Bugün gözyaşı dökmeyeceğiz. Yani, gözyaşı anma
dönemi Türkiye'dekapandı. Evet, Uğur Mumcu gibi, dü-
şünceleri uğrunayaşamını tehlikeye atabilen, herparça-
sı, bugün milyonlarca insanımızda Uğur Mumcu olarak,
gericiliğin, yozluğun ve yobazlığın karşısına dikilen kişi-
lerin anılmasında hiç gözyaşı dökülmez, dökülmemeli.
Sizler, bizler ve bir davaya inanmış olan Türkiye 'de bi-
zim gibi düşünen binlerce insan bugün Uğur Mumcu ile
bütünleşiyor.
Ben olayın bir yanına değineceğim, şiddet, tarihte
şiddet ve şiddetin getirdikleh, götürdükleri... Özellikle ül-
kemizde şiddetin kısa birgeçmişine gidelim, bunlara de-
ğinelim ve yaşadığımız olaylan doğru yorumlayalım.
Bazı gerçekler, öfkeyle kinie kanşık söylendiği zaman,
belki o an için rahatlıyoruz; ama onu biiince çıkarmak,
bilinç haline dönüştürmek, kitlelerin malı yapmak ve on-
dan sonra da, o dava uğmnda eğitmek, onu yaşama ge-
çirmek...
Bilinç, doğru bilinen bilginin yaşama geçırilmesidir;
doğru bildiğımiz şeyleri yaşama geçirmiyor, geçiremi-
yor isek, bilgi olarak beyinlerimizde depo etmenın pek
de bir anlamı yok.
Evet, şimdişiddetolayı tarihte... Tarih tekeheğinihız-
lı çevirmek isteyen kimi kişiler:
- Efendim, bu tekertek ağır dönüyor! diyorlar.
Tarih tekerieği ne hızlı dönüyor, ne yavaş dönüyor, o
dönüyori Bizim toplumumuzda, insanoğlunun insan ha-
line dönüşünden günümüze değin, şiddetin olumlu
olumsuzyanlan... Bunuyaşadı toplumlar; şiddetin olum-
lu yanlan var mıdır diye bir soru olabılir; şiddetin olum-
lu yanlan, işte az önce söyledığim, tarihin tekerieğini
hızlandırabilirsek, haksızlığa uğramış ınsanlann son tah-
lilde şiddete başvurduğunu görüyoruz. Yani, insan do-
ğasında, canlılann doğasında da bu var, savunma ref-
leksi. şiddet araçlanna gereksinimi var insanlann, bakı-
yoruz, 'yıkıcı akım' dediğimiz akım şiddet araçlannı öy-
le geliştirmiş ki adeta teknolojiyle atbaşı beraber geliş-
tirmiş. Bu araçlan, tanh içinde sınıflı toplumlarda iktida-
n elinde tutan egemen güçler bu araçlan kullanmakta
beis görmüyoriar. EngelsVn (1820-1895) birsözü usu-
ma geldi, diyor ki:
- Bir ülkede siyasal iktidar ile halk istekleri çatışırsa,
siyasal erki elinde bulunduran iktidartar şiddete başvu-
rurlar! Ama, diyor Engels, onlann yenilmesi de kaçınıl-
mazdır!
Bir şiddet olgusunu sınıfsal açıdan göremedikçe yo-
lumuzu aydınlatamayız. Demek ki şiddet, egemen sınıf-
lann, varlıklannı sürdürebilmek için, iktidarda kalmak uğ-
runa başvurduklan bir araçtır. Sonra bu aracı, bireysel
olarak, mantığı budur, kişiden kişıye, kişilere uyguluyor-
lar. Biz Türkiye'de, Osmanlı'da, bu şiddet olaylannı çok
gördük, yaşadık. Osmanlı'nın sarayda birşiddeti vardır
uyguladığı; şehzadeleri değiştirirken öldürüyordu, kesi-
yordu. (Fatih Kanunnamesi). Padişah hal'lennde, boğu-
lanpadişahlarvardı, öldürüyoriardı. Ve asıl üzerinde dur-
mamız gereken, 1960'lardan sonra, Türkiye'de şiddet
olaylan... 1960'larda, bugünkü duruma gelışimızin to-
humlan atılmıştı.
Efendim, Türkiye'de şiddete başvuran sağ iktidariar,
50 yıldırbu memleketi onlaryönetiyoriar. 50 yıldır da şid-
deti, onlar araç olarak kullanıyoriar. Kime karşı kullanı-
yoriar? Sömürdükterisıntflara karşı, yoksul kesirr)e?hal-'
ka karşı...
1960 27 Mayıs devriminden sonra, biliyorsunuz, Tür-
kiye 'de bir gerçek Türkiye İşçi Partisı gerçeği vardı. O
güne değin, yasaklanmış sosyalıst görüşler, ilk kez legal
olarak öne çıkıyor ve çalışıyor.
İşte o günlerde birtakım failı meçhul cinayetler işlen-
meye başlandı. Kimliği belirsiz bazı kişiler, kimliği belir-
li bazı kişileri öldürmeye başladı. Egemen sınıfın söyle-
mi buydu. Tabii bu arada, tek tük duymaya başladık; iş-
te, dnayetişlendi, kimi kişiler cinayetışledi, öldürülenin
kimliği belli, kimdi öldürülen? Öldürülenler gerçek yurt-
severier, halk için çalışan insanlar, halk çocuklan.
Egemen sınıfın savunması da şuydu: Türitiye'de şid-
deti kendilerine göre (yorumluyoriardı); 'Bu olaylar k o
münistlerin uzantılandır. Komünizm tehlikesine karşı ön-
lem almamız gerekir'. Mantık budur. Kim alıyor önlemi?
Yasalar almıyor, yasadışı birtakım güçler alıyor İnsanla-
n öldürerek alıyor. Yıllar belleklerimızde canlanırsa, ge-
lışmeler şöyle oldu: Türkiye 'de şiddetin ıç kaynaklan
vardı, dış kaynaklan vardı. iç kaynak demin anlattığım
biçimde, asıl şiddeti uygulayan güçler, komünizm teh-
likesini bahane ederek, ülkede gerçekten tam bir de-
mokrasi isteyen, halktan yana birtakım önlemleralınma-
sını isteyen kişilere yöneltilmiş şiddet. Onlann gerekçe-
si buydu ama, onlar bu gerekçeyi birtakım 'vatan-mil-
let-Şakarya' edebiyatı ile yapıyoriardı.
Öldürülen insanlar bu gerekçeye bağlandı. Sonuç:
- Efendim, bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz!
diyordu birileri.
- Tespih çeken elle, tetik çeken el bir olur mu? diyor-
du birisi. Başka birisi:
- Eee bu çocuklar, bu tosunlar devletten yana, bunla-
n koruyalım! diyordu. Bütün bunlar, us: mantık süzge-
cinden geçirildikten sonra, ortaya şöyle bir gerçek çıkı-
yor Devletin en üst kesiminden, en alt kesimine değin,
belli kişiler, güçler bugünkü durumu elbiriiğiyle yarat-
tılar..." (Alkışlar)
(i. H. Bayram'ın konuşmasının arkası, salı günü yayım-
lanacak.)
BULMACA SEDAT YAŞAYA!\
1 2 3 4
1 2 3 4 6 7 8
SOLDAN SAGA:
1/ Denızcılikte,
birlikten yoksun
ve anlaşamayan
gemı mürettebatı
içın kullanılan
sözcük. 2/lslamda
geçici evlilik...
Anahtar. 3/ Bir ışı
yerine getırme...
Şiltev i taşımaya
yarayan, yaylarla
donatılmış kere-
vet. 4/ German-
yum elementimn
simgesi... Doğu
kilısesinde piskoposlara
verilen unvan. 5/ Bir tanm ^
aracı... Katarakthastalığı-
na halk arasında verilen ^
ad. 6/ Paçasız küçük kü- 3
lot... Duman lekesi. 7/ Ba- 4
bası ölmüş olan çocuk... g
Derebeylik Japonyası'nda
en aşağı sınıfı oluşturan °
halk. 8/ Bir iş için yetişti- 7
rilmekte olan kimse... Ki- 3
ra. 9/ 'Oyun. dolap' anla- „
mında argo sözcük.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA: :
1/ Spor karşılaşmalannda seyircileri coşturan kimse... Tibet
sığın. 2/ Eti lezzetli bir balık.. Büyük erkek kardeş. 3/ So-
yundan gelinen kimse... Bızmutun alfa ışınlanyla bombar-
dımanı sonucu elde edilen yapay element. 4/TropikaI Afri- .
ka'da yetişen ve ohi adıyla da bilinen ağaç... Akıl hastalık-
lanyla ilgıh hekımlık kolu. 5/ Antnnon elemcntinın simge- -
si... Parcla. 6/Sıcak ülkelcrde \etişcn. çok kalın gövdelı bir,
ağaç... Inceurgan.7/Cennet...Güzelkadın.8/Eskidildeça-
mur... Hıntmüziğineözgütellibırçalgı.9/Biretkinliğınge-'
çici olarak durdurulduğu süre... Özsu.