Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 ŞUBAT1997SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR
Sinemalarda gösterime giren 'Picasso ile Yaşamak' usta sanatçının kadınlarla ilişkileri üzerinde odaklanıyor
Pîcasso'yu terk eden kadm
13
S1JNGLÇAPAN
Nazı postallannın çığnediğı 1943'ün iş-
gal edilmiş Parisı'nde, ününün ve sana-
tının doruğuna erişmiş, 60'ını yeni dön-
müş ama üretkenliğinden. enerjisinden
hıçbir şey yitirmemiş olan, resim kadar
kadınlara da tutkun, libıdosu çok güçlü,
dıreniş hareketine de omuz veren, nere-
deyse efsaneleşmiş usta ressam Pablo Pi-
casso'nun (Anthony Hopkins). çaktırma-
dan dalga geçtiği ve ı>i geçindiğı anlaşı-
lan. resim sanatına meraklı ama yenilik-
lere kapalı. sözgelişi bir Georges Se-
urafnın kendine özgü 'noktacı' tarzından
pek hoşlanmayan. hanzo Alman subay-
laruıa. kendı eserleriyle birlikte, kübist dö-
nerninde yaptıklan çok benzeştiğinden
' k a n m ' dedigi Georges Braque. büyüğü
sayıp her zaman saygıda kusur etmedigi
Henri Matisse. gürnrükçü Rousseau vb.
biiyük ressamlann sahip olduğu tablola-
nnı göstermesıyleaçılıyor. James Ivory'nın
son filmi "Surviving Picasso-Picasso'yla
Yaşamak".
Kuşkusuz 20. yüzyıl sananna damga-
sını vuran sayılı resim ustalanndan biri,
belki de başlıcası sayılacak Picasso'nun,
bütiin yaşamı boyunca resme olan büyük
ihtirasıyla at bası giden kadın tutkusu üs-
tüne odaklaşan film, resim göstermek ba-
hanesiyle güzel sanatlar ögrencisi. ressam
adayı, güze] genç kızlan atölyesine ata-
rak baştan çıkarmaktan 60'ındabile vaz-
geçmeyen 'Minotaur'(mitolojideki Gi-
ritJi yan insan yan boğa) gücündeki yaş-
lı üstadın, aynksı yaşamının 1940, 1950
ve 6O'lı yıllara tekabül eden 60'lı 70'li yaş-
lannı kapsıyor.
40 yıllık yaş farkına karşın-
Amerikan askerlerinin öpücüklere bo-
ğulduğu, Alman işgaliyle gözü gönlü ka-
rarmış. ışıklarkenti Paris'in kurtuluşun-
dan sonra, hukuk eğitimini dayatan ba-
basına (Bob Peck) karşı çikıp evini terk
ederek kumar tutkunu ama aklı başında,
görmüş geçirmiş büyükannesinin (Joan
Plowright)himayesınde ressam olmaya yol
alan, yüreğıne resim aşkı düşmüş. gen-
cecık sanat ögrencisi Françoise Gilot (Na-
tascha McElhone) da, yaşlı ama kariz-
matik kurdun atölye tuzağına düşüyor bi-
le isteye, Montpellierli arkadaşıyla birlik-
te. Aralanndakı 40 yıllık yaş farkına kar-
şın, geçmişinde yıgınla kadın bulunan. ni-
telikten çok nicelikçi, cinsel bakımdan
azgın. ilişkilerinde hep hükmedicı. kap-
risli. haşin, bencil ve sadakatsiz olmuş,
ünlü ressamla ressam adayı güze! genç kız
tutkuyla bagjanıyorlar birbirlerine.
Genç. çekicı, akflh, kişilikli Franço-
ise, sanatçı olarak resimlerine yansıyan,
taşkın duyarlılığıyla, insan olarak gös-
terdiği çocukca, kaba ve bencil davTanış-
lannın çelişkisini ve çatışmasını sürekli
soluyan, büyük yaratıcılara özgü, yoğun,
coşkulu, sıradışı bir yaşam süren üstad Pi-
casso'yla, güzelim Güney Fransa'da. gü-
Picasso ile Yaşamak ( g j
Yönetmen: James Ivory / Senaryo: Ruth Pravver
Jhabvala / Kamera: Tony Pierce-Roberts/ Müzik:
Richard Robbins / Yapım tasarım: Luciana Arrighi
/ Oyuncular: Anthony Hopkins, Natascha
McElhone, Joss Ackland, Jufianne Moore, Jane
Lapotaire, Diane Venora, Peter Eyre, Joseph
Maher, Joan Plovvright, Robert Carlyle / 1996
ABD (WB) Beyoğlu Alkazar, Etiler Akmerkez,
Teşvikiye AFM, Ortaköy Princess, Altunizade
Capitol, KadıköyAs, Bakırköy Carousel
sinemalarında.
neşle denizin kaynaştığı, Cote d'Azur
cennetinde on yılı aşkın sürecek. hem
sevgi, tutku, cinsellik ve aydınlık hem de
acı. keder ve nefret içeren, inişli çıkışlı,
böyük bir aşk yaşıyor, büyükannesinin
uyanlarını dinlemeyerek.
Ve iki çocuk doğurduğu (şimdilerde
babasının desenlerini çoraplara bastırdı-
ğı haberlen gelen, Picasso eserlennin mi-
rasçısı Claude'la. kızkardeşi jet sosyete-
den, modacı, parfümcü Paloma). kendi-
ni dünyanın merkezı sayan, bencil, des-
pot, cimn, yaşlı Picasso'yu sonundaterk
etmeyi başaran bıricik kadın olarak tüm
basının peşinden koştuğu. 30 yıl öncesi-
nin en medyatik simalanndan birine dö-
nüşmüştü zorlu kadın Françoise Gilot
Büyük ölçüde. Françoise Gilot'nun ay-
nlıktan sonra yazıp 1960'lann ortalann-
da yayımladığı. ünlü ressamın özel haya-
tını gözler önüne serdiği ıçin geniş yan-
kılar uyandıran, tanınmış '\Tvre avec Pi-
casso-Picasso'yla Yaşamak'' otobıyogra-
fısıyle. Arianna Stassinopoulos Huffing-
ton'un, üstadı, "Françoise'ı herkesten çok
sevmiş, çok sert ve güçlü bir erkek" ola-
rak betimleyen 'Picasso: Varaücı ve Yok
Edici' adlı kitabına dayanan, James
Ivory'nın değışmez senaristi Ruth Pra-
wer Jhabvala'mn imzasım taşıyan bir se-
naryodan çekılmiş film.
Her zamanki ekibini toplamış Ivory
ustanın gelenekselleşmiş özenı ve zevkiy-
le gerçekleştirilmiş film, yüzyılımızın
kültürünü derinlemesine damgalamış bu
büyük ressamın son dönemini ve yaşamı-
nı etkilemiş bellı başlı aşklarıyla kadın-
lannı hikâye ediyor geniş seyirci yığın-
lanna.
Üstadın 1917"de evlendiği, Françoise'la
yaşıt, bir baltaya sap olamamış ilk oğlu
Paolo'yu (Domink VV'est) doğurup sonra-
dan kafayı üşütmüş. 'Bayan Picasso be-
nim' diye diye ortalarda dolaşan. Dıag-
hilev'in grubundan ama yeteneksiz Rus
balerin Olga (Jane Lapotaire), ılk kansı.
Küçük Maya'nın annesi olan. taş gibi,
kütür kütür bedenıyle ustanın bir dönem
seks objesi gibi kullandığı ama biraz ze-
kâ özürlü ve anlayışı kıt, Mane-Therese
(Susannah Harker), ikınci uzun süreli
sevgıiısi.
Guernica tablosunun yapımında. Pi-
casso uğruna Marie-Therese'le saç saça,
baş başa kavga eden. nerdeyse ciğennı
okuduğu, hangi numaralarla kadın tavla-
yacağını, ne tür mavallar atacağını filan
çok iyi bildiği, kadın düşkünü üstadla sü-
regelen firtınalı ilişkisinden ve kullanılıp
bir kenara atıldıktan sonra, Cafe de Flo-
re'larda gösteriye dönüştürdüğü, bıçakla
parmak doğramaca gibi kan çıkaran, teh-
İikeJi oyunlanyla adrenalin yükselten,
vaktiyle Man Ray'a modellık de etmiş,
Françoise'la da dost olan. hüzünlü, buna-
lımlı ve bıçkın Dora Maar (Julianne Mo-
ore), karşısında kul köle olan kadın iste-
yen Picasso hazretlerinin sonunda kapı-
ya koyduğu, bir başka dişli.kişılikli Picas-
so kadını. Üstadın en büyük aşkı Franço-
ıse'ın üstüne getirdiği ve ikinci evliliği-
ni yaptığı, ona ölümüne kadar, tam iste-
diği gibi hizmet eden son domestik kadı-
nı Jacqueline'i de, geçen hafta "Sınıfta
Şenük Var'da seyrettiğimiz Diane Veno-
ra oynuyor.
Sanat tarihine geçmiş ünlü koleksıyon-
cu ve pazarlamacı Kahnvveiler'i Joseph
Maher'in, Paris'i bırakıp güneye yerleş-
miş Picasso'yla Françoise'la birlikte Ni-
ce'dekievindeziyaretettıği, Françoıse'ın
kalbini de kazanan resim sanatının bir
başka ünlüsüolan Henri Matisse'i de Joss
Ackland' ın canlandırdığı film, görsel ba-
kımdan birinci sınıf bir şölen.
Anthony Hopkins'in ustalığı
Ivory sinemasıru oluşturan ekipten, ka-
meraman Tony Pierce-Roberts'ın görün-
tüleri, Richard Robbins"ın müzik çalışma-
sı, 40-50 yıl öncesı Fransası'nın iç ve dış
mekânlannı neredeyse bire bir canlandı-
ran, Luciana Arrighi'nın dekor tasanmı
ve gerçek kahramanlara oldukça benze-
yen \e benzetılmiş oyunculanyla kar-
şımıza gelen ve kuşkusuz hakkında say-
falarca inceleme. ciltlerce kıtap yazılmış.
çağımızın en ünlü ressamıyla kadınlannın
gerçek hikâyesını aktaran bu son James
Ivory eseri 'Picassoile Yaşamak'ailgisiz
kalmak ne mümkün'' 'Ateşli Latin nıhuna
ve sürekli >aratKi sancısı ceken. karmaşık,
üretken veson derece bencil bir büv ükçağ-
daş sanatçı'ya. dingin bir Anglosakson
yaklaşımıy la bakan bu fılmı. her ne kadar
James Ivory'nın 'Manzarah Oda',
'Maurice', 'Howards End\ 'Günlerden
Kalan' gibi, son yıllarda sınemalanmızı
renkJendirmiş. kınıı önemlı fılmleri arasına
pek sığıştıramazsak da baştan sona ilgıy-
le seyredilen ve meraklısını sanat tarihinın
büyüleyici kulvarlannda ve ünlülenn özel
yaşam labirentlennde gezdiren. hoş ve
nezih bir film oldugunu teslim edenz el-
bette.
Maçoluktan, hınzırlıktan, çocukçalık-
tan vazgeçmez, yüzme bilmez, parasını
bankaya koymaz, resim yaparken ken-
dmi nerdeyse tann gibi gören bir tuhaf
Picasso'yu kahverengi lenslerle, her
zamanki ustalığıy la canlandıran Anthony
Hopkins'den çok. 30 yıl öncesinin feminis-
ti sayılabilecek Françoise Gıiot'yu oy-
nayan yenı yetenek Natascha McEIhon'un
öne çıktığı ve göz doldurduğu 'Picassoile
Yaşamak'bizce haftanın filmi kuşkusuz
Braque, vapıtlanyla soyut sanatın yolunu açanlardan.
Picasso'nun
gölgesindeki ressam
KültürServisi - 20. yüzyıl
modern resminın ustalann-
dan Georges Braque'ın ya-
pıtlannı içeren sergi. Lond-
ra'daki Ro>al Academy'de 6
nisan tarihine kadar sergile-
nıyor. Sergide. Braque'in
1940'tan 1963 "e dek yapmış
olduğu \ apıtlar yer alıyor.
Braque, 20. yüzyılda ge-
lişen modern resme büyük
katkılar sağlamasına rağmea
sanat çe\Telennden bekledi-
ği ilgiyi göremedi. Çünkü
sanat hayatı boyunca Picas-
so'nun gölgesi altında yaşa-
dı. Ikisi de kübizmin babası
sayılsa da Braque'ın başan-
lan hep Picasso'nun başan-
sı altında ezildi.
Braque, ilk sergisini
1908'de tüm resimlerini sa-
tın alan ünlü sanat tüccan
Kahnvveiler'ın galerisinde
açtı. Picasso ve Braque, kü-
bizmin temellerini olu^turan
ilkeleri birlikte geliştirdiler.
Bunlar her iki sanatçınında
aradığı, ama daha önce açık-
ça kullanmadıklan bir resim
diline dayanıyordu. 1909son-
lannda Braque hacimleri ge-
ometrik öğelerine aynştır-
maya başladı.
Picasso ile yakın işbirliği
içinde deneylerini. insan fi-
gürü ve natürmortlara uygu-
ladılar. Kullandığı renkleri,
griler, bejler, siyahlar, yeşil-
ler ve yağlı beyazlarla sınır-
layarak elle dokunulabilen
gerçegi, göz aldatmacasına
başvurmadan, iki boyutlu
olarak resmetmeye çalıştı.
Böyle bir çalışma da ancak
soyuta gidebilirdi. Ö\le ki
yaptıklan çalışmalar. soyut
sanatın gelişmesine temel ol-
du.
Picasso ve Braque'ın be-
raberlilderi 1914 yılına dek
sürdü. Braque, Binnci Dün-
ya Savaşı'nda cepheye gitti,
Artois'te savaşa katıldı ve
başındanyaralandı. Uzun bir
dinlenmeden sonra 1917'de
yeniden, fakat Picasso olma-
dan çalışmalanna devam et-
ti. Daha sürekli. sağlam ve
durağan biçimlere yöneldi.
İkinci Dünya Savaşı sırasın-
da yaptığı resimlerde renk-
leri daha zenginleşfi. nesne-
leri dekoratif motıflerle yük-
lü arka planı kurtuldu.
Braque, hayatı boyunca
Rönesans sanatından nefret
etti. Çünkü, 'kötüoyunlaria'
Alberti tarafından geliştinlen.
perspektif hilelerinden hiç
hoşlanmıyordu. O, nesnele-
rin arka planını da gerçekte
nasılsa öyle resmetmeye ça-
lışıyordu.
Sanat çevreleri tarafından
hep ikinci plana atılan Bra-
que için bu sergi, sanatının
önemli yanlannı ve yüzyı-
lın aykın sanatının tüm ince-
liklerini gözler önüne koy-
ması bakımından oldukça
önemli.
Eva veAdde:MüzelikildliKültfir Servisi - Anlat-
tı klanna göre moda dünya-
sı onlardan esinleniyor.
"Manhartan'ın simgesi",
bunun da ötesinde, "dün-
yanın en ünlü ikilisi" ol-
duklannı iddia ediyorlar.
Donald ve Marla Trump
ikilisi mi onlar? YoksaJohn
ve CaroJjıı Kennedy mi?
Hayır. Onlar, sanat dünya-
sının yakından tanıdığı, il-
ginç kılıklı. kel kafalı Eva
ve Adele ikilisi. Belki hiç
duymadınızisimlerini... O
zaman mutlaka duyacaksı-
nız bir gün: "Sanaün gele-
ceği" olduklannı ıddia edi-
yorlar. Fransizlann avan-
gard sanat dergisi Techni-
kart, onlan Andy War-
hol'un ünlü Campbell's
Çorbası Konserve Kutula-
n işiyle karşılaştınyor. Ber-
lin ve Manhattan'ın turist
rehberlerinde fotoğraflan
var. Manhattan rehberinde
yer alan fotoğrafın altın-
da. "NewYbrk'tayalnızhk
çeken insanlar, sonunda
mutlaka kendilerine hitap
eden birilerini bulurlar"
yazıyor.
Berlin'de vaşayan Eva
ve Adele ikilisi, sanat dün-
yasınm benzersiz ikilisi. c . ._ . ., _. . _ . . . . , , .. _ _ _
tkisinin de başı kazınmış, S a n a t
^"VasHiın sıradışı ıkflısı Eva ve AdeJe, ınsanlara hoşgoruyu oğretmek ıstryorlar.
ikisi de birbirine tıpatıp benzeyen da gören Turcat. "İlk başta dikkat de gösteri de yapmıyoruz." Onlar
renkli, sıradışı kıyafetler içinde. Bu
kıyafetleri kendileri tasarlıyorlar.
Her zaman ikiz gibi giyiniyorlar ve
her zaman kadın kılığındalar. Ama
kadın mı erkek mi olduklan belli de-
ğil. Belli cinsel göstergeleri tersyüz
ederek cinsiyet aynmının önüne
geçtilderini savunuyorlar. Yine de
Adele'in kadın olduğu belli. Eva'nın
durumu ıse daha belirsiz. Sesi erkek
sesi, ama gıdısı yok. Erkek olup ol-
madığı sorulduğunda, "Ben first
lad>'iyim" diye yanıt venyor. Eva
ya da Havva, "Ben, doğam gereği ka-
dınım. Adele benden daha erkeksL
Kadınüğı benden öğrendT diyor.
Technikart dergısınin editörü Rap-
hael Turcat ise Eva'nın erkek oldu-
ğunu ve ikilinin gayet normal bir cin-
sel yaşantısı oldugunu anlatıyor.
Eva ve Adele ikilisini ilk kez 1990
yılında Paris'in çağdaş sanat fuann-
çekmekisteyen ikizav-allıdiyedüşün-
müştum. ancak daha sonra bütünnı-
ar. sergi, bienal açıhşlannı belli bir
amaçla zij'aret ettiklerini öğrendim
ve vaphklan bir işe bir anlam vere-
bildim" diyor
Soluk alan sanat yapıtian
Eva-Adele ikilisi bugüne dek tek
bir sergi açmış değil, ama kendile-
rini soluk alıp veren sanat yapıtlan
olarak tanımlıyorlar. Sergi açıhşla-
nna ilginç kıyafetleri içinde el ele
gidiyorlar. resimlerin önünde du-
rup fotoğrafçılara poz veriyorlar.
Aslında onlan performans sanatçı-
sı olarak tanımlamak mümkün, ama,
bu tanıma karşı çıkıyorlar: "Bizim
yaptıgımız performans değil. Per-
formansın bir başı vesonu vardır. Bir
galeride sözgelimi Gilbert&George
gibi durup, belli bir zaman sürecin-
yaşamlannı sanatın kendisi olarak
görüyorlar. Sonu gelmeyen bir per-
formans onlannki; günde 24 saat,
haftada yedi gün. yılda 52 hafta sü-
ren, sonu gelmeyen bir gösten.
Sanatın gelecekte müze. galeri
gibi geleneksel kurumlardan çıkıp,
günlük yaşamın a\nlmaz bir parça-
sı olacağını savunuyorlar. En sev-
dikleri cümle: "Biznereyegidersek,
orası müze oluveri\or.r
Onlar içın
müze kavramı, "dört duvar bir bi-
na" değil. Gıttikleri her yer müze olu-
venyorsa, yaptıklan her şeye de "sa-
nat" diyorlar. Onlara göre gülücük-
leri sanat, kahkahalan sanat, başla-
nnı kazıtmalan sanat...
Gerçekten de sanat olarak kabul
edilebılir mi yaşantılan? Technikart
dergisinin editörü Turcat, "Bence
bir şeve sanat diyebilmemiz için iiç
koşulun var olması gereklidir -este-
tik, entetektüel vesosyal bir
dunımu varsa bir işin, ona
sanatdiyebiliriz-. Eva-Ade-
le ikilisi, görüntüleri HJba-
nvla estetik duruma uyu-
yorlar. Kntelektüel bir dü-
zeyde, müze kavramım sor-
guluyoriar. Sosyal açıdan
baktığımızda da cinsiyet
avTimcıhğıvçkimliksorun-
salını irdelediklerini görü-
yoruz. İşte bunedenle,yap-
tıklanna sanat divebiliriz"
diyor.
Turcat'a göre bu ikili
kendilerinin nasıl görün-
düğüyle değil, başka in-
sanlann onlan nasıl gör-
düğüyle ilgileniyorlar. Bu
nedenle, dünyanın dört bir
yanında katıldıkJan sanat
etkinliklerinde sanatsever-
lere sürekli fotoğraflannı
çektiriyorlar. Bugüne dek
200 fotoğraf bıriktirmiş-
ler. Kimisi, Avustralya'dan.
Japonya'dan.
Çoğu müze ve galeride
yapıtlardan daha çok ılgi
çekıyorlar. Nitekim iki yıl
önceki Venedik Bienali'nin
La Repubblica gazetesin-
de yer alan açılış fotoğra-
fı da bu ikiliyi gösteriyor-
du... Fotoğraflan, dünya-
nın dört bir yanında çeşit-
li dergilerde yer alıyor. Ama
kimse onlarla ilgili pek bir şey bil-
miyor. Geçmişten söz etmeyi sev-
miyorlar. "Biz geleceğin bir parca-
sıyız" diyorlar. Biyografilerinde, so-
yad ya da doğum tanhi gibi aynn-
tılar yer almıyor.
Sergi açacaklar
İnsanlara 'hoşgörii')^ oğretmek
istiyorlar. "İnsanlar,cinsel tercihle-
rini diledikteri gibi yaşayabilmeli-
ler" diyor Adele. "Çoğu insan bize
tuhaf tuhaf bakıyor. Ama aynı za-
manda düşünmeve başlıvorlar."
Pekı nasıl geçiniyorlar? Resim
yaptıklannı ve dostlanna sattıklan-
nı söylüyorlar. Bu yıl, müze ve ga-
leri fikrine karşı çıkmalanna rağmen
ilk kez bir sergi açacaklar, Hano-
ver'deki Sprengler Müzesi'nde. Ar-
tık daha ciddiye alınmak istedikle-
rini. bu yüzden gülücüklerin yet-
mediğinı söylüyorlar...
11. Amerikan Komedi Odülleri
• Kültür Servisi -11. Amerikan Komedi Ödüllen
önceki gece Los Angeles'ta düzenlenen bir törenle
sahiplenni buldu. Törende 77 yaşındaki komedi
oyuncusu Walter Matthau "ömür boyu başan ödülü'nü
'Kaktüs Çiçeği' adlı filmdeki rol arkadaşı Goldıe
Havvn'ın elinden aldı. Matthau'nun son filminin
adıysa T m not Rappaport'. Bu yıl 1 l.'si düzenlenen
Amerikan Komedi Odülleri, yalnızca komedi
ünlülerini konu alan tek yanşma aynı zamanda.
'Evita' Bupsa'da gösterime giriyor
• KültürServisi- Sınemaseverlenn merakla beklediğı
'Evita', Türkiye'de ilk kez Bursa'da göstenme giriyor.
11-14 ve 16-17 şubat tanhleri arasında Bursa Kültür
Sanat ve Turizm Vakfı'nın organizasyonuyla Tayyare
Kültür Merkezi'nde göstenme girecek olan 'Evıta,*
sefaletten gelip dünyanın en güçlü kadınlan arasında
yer alan Arjantin lideri Juan Peron'un eşi Eva
Peron'un yaşamını anlatıyor. Alan Parker'in yönettıği
ve Madonna ile Antonıo Banderas'ın rol aldığı film.
ocak ayında ABD'de verilen Altın Küre Sinema
Ödülleri'nde "En 1yi Kadın Oyuncu'. 'En iyi Müzikal
Film' ve 'En İyi Orijinal Film Şarkısı" olmak üzere üç
dalda ödül kazanmıştı.
Okay Temiz Roxy'de
• Kültür Servisi - Dünyanın önde gelen birkaç
klarnetçisinden bin olan olağanüstü teknik ve
doğaçlama gücüne sahip Ivo Papazov. gitan kendine
has birtarzda çalan Enver Ismailof çarşamba ve
perşembe geceleri saat 22.00'de Okay Temız'le birlikte
Roxy'de konser verecek. Aslen Türk uyruklu olan
tbrahim Papazov Balkan müziğinde büyük bir otonte
Sanatçının kendi grubu ile yaptığı çalışmalan \e
CD'leri dünyanın her tarafında bulunabilıyor. Enver
fsmailof da Karadenız. Balkan ve Türk kültürlennı
Jazz müziği ile yoğurarak sunuyor. Okay Temiz bu iki
değerli müzisyene kendi icat ettiği elektrikli piramitini
ve vurmalı aletlerinı kullanarak eşlik edecek.
'Cem Suftan' Muhsin Ertugrul'da
• Kühür Servisi - Taht ve
ıktıdar kavgasının trajık
sonunu anlatan 'Cem
Sultan' adlı tarihı piyes 19-
23 Şubat tarihleri arasında
Harbiye Muhsin Ertuğrul
sahnesinde izlenebilir. Turan
Oflazoğlu'nun yazıp, Engın
Uludağ'ın sahneye koyduğu
oyunda başlıca rolleri
Hüseyin Köroğlu. Kerem
Yılmazer. Can Başak, Rozet
Hubeş, Aslan Altın, Ali
Karagöz, Turgut Arseven,
Bilge Zobu, Devrim Parscan, Emin Anû, Melike
Altınbaran, Bınnur U>ar. Fatoş Tez, Eftal Gülbudak.
Burak Davutoğlu, paylaşıvor.
Gerçeklep Tükenmez
1
• Kültür Servisi - Marmara Üniversitesi İletişim
Fakültesi Haber Ajansı muhabirlerinin fotoğraf sergisi
Pimapen Kültürevi'nde açıldı. MlHA'lı yirmi gencin
"Gerçekler Tükenmez II" isimli fotoğraf sergisi 19
şubat tarihine kadar açık kalacak. Gençler sergideki
amaçlannı şöyle dile getiriyorlar: "Çiçekleri, insan
yüzlerini. kedi suratlanru, yaşlılan, calışanları,
çalışmayanlan (da)'Bunlar çok çekıldi' diyerek
objektifimizden uzak tutmak istemiyoruz. Neden
tutalım ki... Onlar her an yaşam uğraşısında gülüyor,
ağlıyor. bir yerde duruyorlar. Biz, size, onlan
yaşamlannın başında, sonunda, kıyısında göstermek
istiyoruz..." (Pimapen Kültürevi:212-268 33 58)
Nefesli Çalgılar Beşlisi Türkiye'de
• Kültür Servisi - Avustur>a Kültür Ofisi'nin davetlısi
olarak Istanbul, Bursa ve Eskışehir'de konserler
vermek üzere Türkiye'ye gelecek olan OÖ.
Blasersolisten (Nefesli Çalgılar Beşlisi), konser
çalışmalanna 1986 yılında basladı. Prof. Karl
Ohlberger'in yönetimindeki çalışmalan sonucunda
yüksek bir standarda ve geniş bir repertuvara sahip
olan topluluk, unutulmaya yüz tutmuş Oda Müziği'ni
canlandırma amacıyla çalışmalannı sürdürerek. özgün
müzik edebiyatının yanı sıra her çeşit stil çalışmalan
ve değişik aranjmanlan da repertuvanna kattı. Italya.
Fransa. Almanya ve Türkiye'de konserler veren grup
Hupert Riepl (flüt), Thomas Rischanek (obua), Alois
Wimmer (klarinet), Erhard Zehetner (korno). Reınhard
Gitschthaler (fagot) adlı sanatçılardan oluşuyor.
Topluluğun konserleri 18 şubat salı günü lstanbul
Avusturya Kültür Ofisi'nde saat 19.30'da. 19 şubat
çarşamba günü saat 20.00'de Bursa Tayyare Kültür
Merkezi'nde, 21 şubat cuma günü Eskişehir Anadolu
Üniversitesi Atatürk Sanat Merkezi'nde saat 20.00'de
gerçekleşecek.