Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11ŞUBAT1997SALI
12 KULTUR
SAHNEDE N AYŞEGCLYÜKSEL
İstanbul Şehur Tiyatrolan, Shakespeare'i 21. yüzyıla taşıyan başanlı bir yapım sahneliyor
Ve sonunda, 'Bir Ata, Krİstanbul Şehr Tiyatrolan, için-
de Dulunduğunuz tivatro cbör*emi-
nı raçlandıran bır yapımla k_arşı-
mzda. Başar Sabuncu'nun Sha-
ktspeare'ın or ıkı oyunundan ve
be; sonesindeı bölümleri i ç içe
kugula>arak sıhneledığı "BSrA-
(a KraUığun" büyük ozanın in-
san doğasını gczlemleme gücünü.
ti\£tro olayı lotarmadaki ustalı-
ğını, dahası tiutroyoluyla insanı
kerdisiyle yüdeştirme yetisıni
gczler önüne scren. bilinçiî birça-
lışmanın ürünu
Shakespeare'ınünlütarihi ıoyu-
nu "III. RichanTın Makyavelist
kahramanı Ricıard, hile ve şiddet
yoluyla. İngiltere tahtı ile arasm-
dakı tüm engelerı (ağabeyıni ve
yegenlenni bibl ortalığı lcan gö-
lüne çevirme pıhasına aşıp cLa ül-
kevı içıne attığ. ıç savaşın e n yo-
ğun anında. annı bıle yitirdiği
noktada. iktidar tutkusu uğTuna
ya^adığı ve rün topluma ya^attı-
ğı korkunç serüvenin boşunalığı-
nın bılıncine \anr. Bir " a t " ıçın
bin bir hıleyle, eziyetle, cirayetle
elde ertiği kraKığını feda etmeye
hazırdır artık. Sabuncu'num kola-
jı, adını Richard'ın bu bilsnce u-
laştığı noktadası sözlerinden ah-
yor.
RÖnesans 'insancülığa'
Shakespcare dünva görüşünü,
insanın bırey olarak üstünlüğüne
inanan Rönesans "insancıllığı"
dogrultusunda oluşturmuş bir
ozan. Hamlet'ın deyişıyle ınsan.
olağanüstü bir yaratıktır. Bir baş-
yapıt! Düşünme yetisi üstün, akıl
ve mantığını kullanma yeteneği
sonsuz. görüntüsü v e devinimi et-
kili ve hayranlık verici, eylemleri
meleksi. ka\rama gücü tannsal!
Dünyaya güzellik saçan bir var-
lık! Hayvan türünün kiısursuzluğa
ulaştınlmış birörneği!
Ancak Shakespeare tiyatrosu-
nun özel devinimi. Rönesans
iyimserliğının. ozanın gerçekçi
bakış açısının karamsarlığıyla bu-
luştuğu noktada oluşur. Yine
Hamlet'in deyışiyle, özünü top-
raktan almış. toprağın özü olan,
zavallı bir ölümlüdür insanoğlu,
ne bütünüyle göklerin ne de bütü-
nüyle yeryüzünün bir parçası ola-
bilmış. üstün ve aşağılık özellik-
leriyle bırlikte yaşamaya tutsak bir
yaratık!
Shakespeare coğunlukla, üstün-
ıyı (tannsal) özelliklennı. aşağı-
lık-kötü (hayvansı) özelliklerinin
buyruğuna vererek enerjisini bo-
şa harcayan insanlann serüvenini
dile getirmiştir. Tannsal bir gücü
olduğunu varsayarak dünyanın ve
toplumun dengesini alt üst eden.
stanbul Şehir Tiyatrolan, içinde bulunduğumuz tiyatro dönemini taçlandıran bir yapım sahneliyor. Başar
Sabuncu'nun Shakespeare'in on iki oyunundan ve beş sonesinden çeşitli bölümleri kurgulayarak
gerçekleştirdiği '"Bir Ata, Krallığım", büyük ozanın insan doğasını gözlemleme gücünü, tiyatro olayı
kotarmadaki ustahğını ve tiyatro yoluyla insanı kendisiyle yüzleştirme yetisini gözler önüne seriyor.
Sabuncu'nun kolajı, adını III. Richard'ın 'Bir Ata, Krallığım!' sözlerinden alıyor.
yaşamını koca bir "
t
yalan"a adadı-
ğını, ancak yolun sonuna geldı-
ğinde (ölümle yüzleştiğinde) ka\ -
rayan tutkulu kahramanlann dra-
mını...
Başar Sabuncu. kolajını oluştu-
rurken Shakespeare'ın. bıreysel
tutkulan dogrultusunda yaptıkla-
n yanlış seçımlerle yalnız kendi
yazgılannı değil, toplumun yaz-
gısını da belirleyen, toplumu da
peşlennde karanlık bir sona sü-
rükleyen kahramanlannı ön düze-
ye almıştır. Özellikle "Hamlet",
"Macbeth". "Kral Lear".
u
ffl.
Rkhard" v e "Jül Sezar"ın baş ki-
şıleri üstünde odaklanan bu çalış-
mada "iktidar tutkusu" irdeleni-
yor. "20. yiizyıl barbarhğına dair
binnasaToluşturmayı amaçlıyor
Sabuncu. İktidar tutkusuyla dün-
yanın iki kez kan gölüne çevrildi-
ği, baskı rejimlerinin utanmasızca
sürdürüldügu, toplumlann esenli-
ğinın bıreysel tutkular ve çıkar
ilişkileri uğruna hiçe sayıldığı.
şıddetin önlenemez bir nrmanışta
olduğu. insan yaşamının değeri-
nin sıfıra indırgendıği, amaç uğru-
na her aracı geçerli kılan Makya-
velist yaklaşımlann "erdem" sa-
yıldığı. uygar toplum yasalannın
geçersız kılınıp orman yasalannın
egemen olduğu. yoldan çıkmış
yüzyılımızın masalını... Sabuncu
bu çalışmasıyla Shakespeare'ı,
"insan" açısından yüzyılımızdan
pek farklı olmayacağa benzeyen
21. yüzyıla taşıyor.
Simgesel yeralti dünyası
Macbeth. Richard, Claudıus.
Hamlet, Lear, Brutus ve ötekiler.
iktidar tutkusunun. yasadışılıkla,
şıddetle, ölümle buluştuğu mo-
dern ama "masalsı" ve simgesel
bir "yeralti dünyası"nın cengâver-
leri olarak çıkıyorlar karşımıza.
Sabuncu birinden ötekine hızla
akan episodlarla, Shakespeare'ın
farklı oyunlannda yer alan "ben-
zer" ilişkileri ve söylemleri yan
yana getiriyor. Farklı kişıler ve
söylemler bırbinnde yansıyor
böylece. Shakespeare'ın tüm
oyunlannı ve sonelerini ezbere
bilseniz bıle, zaman zaman ıkı di-
zenın başka oyundan ya da sone-
den iki başka dize içinde eridiğı-
ni görüyor, bir oytmdan bir başka
oyuna geçişi fark etme gücünüzü
yitırdiğinızi anlıyorsunuz. Bir an
bile gözden kaçırmadığınız ise
sahnede adım adırn onursuzlaş-
manın, yozlaşmanın. zulmün sıfır
noktasınaulaşıldığı.. heraşamada,
güncel-toplumsal çağnşımlar ya-
parak. iktidar çılgını kahramanla-
nn "yokohış" doğmltusunda ıler-
leyışlenni izliyorsunuz.
Amaçlanmış olsun. olmasın,
yalnız işitsel değil, görsel düzev-
de de müthiş bir çağnşım zengin-
üğı oluşturulmuş. Herızleyici için
farklı çağrışım alanlan yaratan.
sahne tasanmının temel görüntü-
sünü oluşturan hurda araba. pek
çok izleyiciye Susurluk Olayı'nı
anımsatıyor. Arabanın bagajından
fırlayan Macbeth'in "üç cadısı".
insanoğlunun "kötülüğe ve yodu-
ğa prim verme" eğilimini baştan
sona simgelemek yanında. Sha-
kespeare'in iktidar hırsı nedeniy-
le yozluğa bulaşmış tüm kadın
kahramanlanyla aralanndaki or-
tak yanlan göstenrken, bir yan-
dan da siyaserteki ve yasadışı ey-
lemlerdekı "kadjn parmağı"nı,
kısacası, iktidar tutkusunun "ka-
dınca" cephesini görüntülüyorlar.
Oyun boyunca karanlık bir ye-
raltı dünyasındayız. Devletin ve
yasalann işlevlerıni üstlenmiş bir
"babalar" dünyasında. Tetikçile-
rin. tetıkçilerin gensındekı sınsi
ScıhneKültür Servisi - Çeyrek asırdır gerek
tiyatro sahneierinde. gerekse
beyazperdede çeşitli kımliklere
bürünüyor. Ancak emeğinin karşılığını
yeni yenı alabilen bir oyuncu o. Tiyatro
geçmişinden gelen usta oyunculuğunu
sinemaya da taşıyarak dünya çapında
tanınan, Ian McKellen. şimdi de 'III.
Richard'daki birinci sınıf
oyunculuğuyla konuşuluyor.
Ian McKellen, sahne sanatlannın dünya
üzenndeki en yetenekli temsilcılerinden
bin. 1991'deadının önüne İngiltere
Kraliçesi tarafından asilzadelere verilen
'sir' unvanı eklendi.
25 yılı aşkın kariyerinde ilk sinema
fılmini 1966"da Gregor> Peck ile
birlikte 'The BeUs of Hell Go Tinga
Tinga Ling' adlı projede rol alarak
gerçekleştirecektı ama filmin çekimleri
yanda kaldı. Mirisch Brothers
tarafından çekjmleri İsviçre'de
gerçekJeştirilen filmin başına
umulmadık bir olay gelmişti çünkü.
Filmin öyküsünün yaz aylannda
geçmesı gerekirken Isviçre'ye kar
yağmaya başlayınca ekıp ber şeyi
durdurmak zorunda kaldı ve
McKellen"ın ilk sinema denemesi
böylelikle hüsranla sonuçlanrruş oldu.
O da ilk deneyimin tatsız sonucu
üzenne koltuğunun altına sıkıştırdığı
projeleriyle yeniden tiyatronun yolunu
tuttu. 1969'da Edinburgh Festivali'nde
sergilediği unutulmaz Richard II ve
Edvvard II karakterleriyle 'döneminin
en yetenekli oyuncusu' ilan edilen
nlü îngiliz
tiyatro oyuncusu
Ian McKellen, III.
Richard 'ı
tiyatrodan sonra
bu kez de
beyazperdede
ölümsüzleştirdi.
iyatrodaki
başanlan üzerine
Laurence
Olivier'nin
mirasçısı olarak
görülen Sir Ian
McKellen,film
yapmayı 'egzersiz'
olarak görüyor.
McKellen, çok geçmeden beklemediği
bir övgüyle daha karşılaştı: 'Yeni
Laurence Olivier'. Tiyatroda kazandığı
başanlar. bir kez daha kameralara doğru
itti McKellen'ı. Arka arkaya üç fılm
çevirdi. Bir yandan da sahne ışıklannın
altında sayisız temsıle çıkıyordu.
Yapımcılar, senaristler, yönetmenler
tarafından en çok talep edilen oyuncu
haline gelmesı uzun sürmedı. Derken
1960"larda dillerden düşmeyen
Prufomo Skandah'nın kahramanı bakan
John Prufomo'yu canlandırarak
medyanın da ılgisinı çekti. Ardından
homoseksüel olduğunu kamuoyuna
çekinmeden duyurdu.
Kariyerinin altın çağına 'III. Richard'
ile adım attı McKellen.
1930'lann Ingilteresi'nde geçen vahşi
bir iktidar öyküsünü konu alan yapıt,
1989'da Nat'ional Theatre'da
sahnelenmeye başlandı. Seyirciden
büyük ilgi gören oyun sayısız dünya
turnesi yaptı. McKellen son olarak
ABD"de 300. kez perde diyerek
seyirciyı selamladı.
Ancak kitlelerin sevgisinı kazanması
oyunun sinema uyarlaması sayesinde
oldu. 'Tamamen şans eseri* olarak
filmde rol aldığını belirten 'Sir'
McKellen "Fılm yapmak benim için
egzersiz yapmak gibi bir şey. Kendimi
bir fîlm yaparken başuıdan sonuna dek
bütün sürece kaptınyoruni" dese de
çok uzun bir süre daha. fılm
endüstrisinin vazgeçilmez ismi olacağa
benzıyor.
Türkiye'nin cenneti, cehennemiKültür Servisi - Doğu
Karadeniz kentlerinden
Diyarbakır'a, Şanlıurfa'dan
Adıyaman, Sıvas ve
Hakkâri'ye uzanan çizgide
memleketimizden insan
manzaralan. Yurt ve insan
sevgisinin ıç içe geçtiği
Türkiye izlenimleri.
Gazeteci yazar Z^ynep
Oral'ın yurt gezilen
sırasında derlediği
izlenımlerden oluşan 'Bu
Cennet Bu Cehennem', AD
Yayıncılık'tan çıktı. Türkiye
insanının çilesinı. dertlerini,
sevınçlennı, mızah gücünü
yansıtan bu derlemede
çeşitli yörelerden derlediği
manzaralan yer yer öykü
diline yaklaşan bir anlatımla
yansıtıyor Zeynep Oral.
Yıllardır mesleği gereğı
Türkiye'nin pek çok
yöresine gidip çeşitli
konular üzerine röportajlar
yapan Oral, buralarda
yaşadığı yoğun ilişkileri
gazete yazısına
dönüştürmekle yetinmeyip
yaşamın çoksesli
aynntılanyla donatıyor. "Bu
kitap içimde biriktirdiğim ve
damırtığım bakışlardan,
anlardan ve sözcüklerden
doğdu" diyen Oral, kitabın
adını Nâzım Hikmet'in
şiinnden ödünç alarak
koyduğunu anlatıyor: " "Bu
Cennet, Bu Cehennem';
çünkü bu kavramlan şimdi
ve burada, her birimiz tek
tek ve hep beraber
yaşıyoruz. Bu memleketi
cennete de cehenneme de
dönüştüren bizleriz. Çünkü
yokluktan değerler ureten ve
değerieri yokluğa
dönüştüren; aklımızla
körelten, duyarlılığımızla
yücelten biziz. Hainlerin
kahraman. kahramanlann
hain ilan edildiği bir ülkenin
çocuklanyız."
güçlenn kol gezdiği bir dünyada.
Kral Learde Dûndar Kılıç'ı, Cor-
delia'da Uğur Çakıcı'ya yakalayı-
veriyorsunuz bir an için. Shakes-
peare'in kahramanlan bir episod-
dan ötekı epısoda atlarken. zaman
zaman, sanki televizyonda izledi-
ğiniz ya da tanıdığınız siyasetçile-
rin belirlı sözlerini ve tavırlannı
yakalıyorsunuz. Sözgelimi Ham-
İet'te bir an için Erdal tnönü'yü
fark etmek şaşırtıcı ve keyiflendi-
rici.
Yapımdakı çağnşım zenginliği,
Shakespeare'in dört yüzyıl önce-
sinden, insan doğasının "değiş-
mez"lerini ustalıkla saptamış ve
bu *değişnıez"Ieri kahramanlann-
da somutlamış olmasından kay-
naklanıyor. Başar Sabuncu, ikti-
dar tutkusuyla doğrudan ilintili
"değişnıez"leri bir araya getirdiği
için de örnekse. yalnız "Mac-
beth"! ızleyerek kuramadığınız
özdeşlıkleri bu yapımı izlerken
kolayca kurabiliyorsunuz. Sabun-
cu, yapabileceğıniz tüm çağnşım-
lara açık bir Shakespeare metni ve
sahne eylemi oluşturarak, kısıth
göndermelerle sınırlanmayan, bir
"gösteren"in özgürce bir başka
"gösteren"e ulaştığı, özgür yo-
rum lara engel koymayan bir tiyat-
ro olayı kotarmış.
Inatçı bir tutarhlık
Ancak bu açık uçlu sahne met-
ninin temelde inatçı bir tutarlılığı
var. Sahneden gelip geçen tüm
kahramanlar önce "iktidar tutku-
su"na tutsak oluyorlar. Sonra bu
tutku dogrultusunda ihanetle baş-
layıp. şiddete ve zulme yönelen
eylemlerine ginşiyorlar. Sonunda
da her bin, ürettikleri kötülüğün
bedelıni yaşamlanyla ödüyorlar.
(Tann değil, zavallı ölümlüler on-
lar; sonunda toprağa kanşıyorlar.)
"Babalar" dünyasında yapılan
yanlışın bağışlanmadığını biliriz.
Şunu da bilelım: Rönesansdünya-
sının "insancı" ozanı Shakespe-
are için de "yannşseçim" yapan ve
"trajik durum"içinde yer alan
kahramanlann bağışlanması söz
konusu değil... Yakalannı yasala-
nn öngördüğü adaletten ve/ya da
iiahi adaletten kurtarabılecefine
inanan iktidar tutkunlannın, insa-
nı kendi kendisiyle yüzleştirmede
ustalaşmış büyük ozanın yargısın-
dan, "Shakespeare'ce adalet"ten
kurtulamayacaklannı bilmeleri
gerek!
Oyun, Shakespeare tiyatrosu-
nun amaçladığının tam tersine,
kahramanlann psikolojik dennli-
ğinı ve/ya da ikilemkriru yansıt-
maktan çok. iktidar tutkusuna yö-
nelik söylemlerini dile getırmeyi
amaçladığından, sahnede Brecht'-
çe göstermeci bir tavır egemen.
Hamlet bir anlamda sahnede yer
alan olaylann yorumcusu olarak
da işlev taşıyor.
Oyunculann rolden role geçtik-
leri epısodik bir yapı üstünde bi-
çimlenen oyun, çoğunlukla gro-
teske yaslanan bir oyunculuk biçe-
miyle ve "tersinlemeler" (ironi)
aracılığıyla yol alıyor. Hareket dü-
zeni açısından kusursuz bir takım
oyunculuğu gerçekleştirilmiş. Bu
hızlı düzen içinde oyunculann bir
bölümü çarpıcı kompozisyonlar
oluştururken bir bölümünün söy-
lediklerini anlamakta ya da yansıt-
tıklan tavn kavramakta zorluk çe-
kiyorsunuz. Sözgelimi, Ayhan
Kavvas'tan daha belirgin bir Mac-
beth yorumu, Hamlet kompozis-
yonunda deneyimli Arif Akka-
ya'dan da daha özel bir Hamlet yo-
rumu bekliyorsunuz.
Başanya imza atan yapım
Selim Atakan'ın dört dörtlük
özgün müziğiyle, Nurullah Tun-
cer'in çarpıcı ve işlevsel sahne ta-
sanmıyla, Türkân Kafadar'ın öz-
gün giysi çalışmasıyla, İlhan
Oren'ın duyarlı ışık düzeniyle,
tüm oyunculann coşkuJu ve ener-
jik katkılanyla. "Bir Ata, Kralh-
ğun" başanya ımza atan bir ya-
pım. En büyük övgü ise uyarlama-
cı ve yönetmen olarak içinde bu-
lunduğumuz aşamada tiyatro dö-
neminin en vurucu sahne olayını
yaratan Başar Sabuncu'nun. Sa-
buncu, ne yaptığrnı bilen bir tiyat-
ro adamı olduğunu bir kez daha
kanıtlıyor.
"Bir Ata,KraIhğınr Shakespe-
are metinlerini bilenler ve bilme-
yenler için farklı ama eşit düzey-
de tatlar sunan, profesyonelce ko-
tanlmış, yurtiçi ve yurtdışı tiyatro
şenliklerinde başan kazanmaya a-
day bir yapım. Bu çabanın ve ba-
şannın daha çok seyirciyle payla-
şılabilmesi için yapımın büyük
kentlere, en azından başkente gö-
türülmesinin gerekli olduğu kanı-
sındayım. istanbul Şehir Tiyatro-
lan Genel Sanat Yönetmeni Sayın
Kenan Işık zorluklann kısıth büt-
çelerle de aşılabileceğini bilir. Bel-
ki Ankara Devlet Tiyatrosu da
"Bir Ata, Krallığıın"ı bir haftalı-
ğına salonlanndan binnde konuk
edebilir. Dilemesi bizden...
YAZIODASI
SELtM İLERİ
İlk Gözağrısı
Unutulmuş şairlerden Celâl Sahir Erozan'ın bir
dizesi var: Bir genç şair ilk yazdığı şiiri nasıl se-
verse"...
İlk yazdığım öyküyü düşündüm, hatırlamaya ça-
lıştım, sevmış miydim?
Sonra, ilk yazdığım yazı öykü müydü diye düşün-
düm. İlk ne yazmıştım? Bir türlü çıkaramadım.
llkokul son sınıftayken Atatürk'le ilgili bir kom-
pozısyon yazmıştık. Hiçbir zaman başanlı öğrenci
olamadım. Ama o kompozisyondan -o zamanlar
'tahrir' denıyordu- pekiyı aldığımı, pek gururiandı-
ğımı hatırlıyorum. Daha doğrusu, hiçbir zaman
unutmadım. Arada bir hatırlayıp koltuklarım kaba-
nr.
Firuzağa Ilkokulu'nun üst katında, koridorun
ucunda bir sınıftı. Aylardan kasım. Ama adamakıl-
lı güneşli bir sonbahar günü. Güneş camlardan
yansıyor, çeşit çeşit ışık oyunlarıyla sınıfta gezinip
duruyordu.
Bütün sınıf sessizce yazıyorduk. Gerildiğimi his-
sediyordum. Atatürk'ü ölüm günlerinde tasvir et-
meye koyulmuştum. 'Dokuzubeş geçe'yi anlatma-
ya çalışıyordum. Dolmabahçe Sarayı'nı gözümün
önüne getirmeye...
Gerçekten de o yılların 10 Kasım günleri bende
derin iz bırakmıştır. Içten bir yas hâlâ yaşanıyordu.
'Istiklâl Harbi'm yaşamış büyüklerimız hayattaydı-
lar. 10 Kasım günü onlar mutlaka savaş zamanla-
nndan -sonu zaferle biten- buruk öyküler anlatır-
lardı. Besbelli, bunlann hepsinin etkisi altındaydım.
Celâl Sahir -elbette bambaşka duygularla- "Bir
gemici nasıl Kutupyıldızını gözetler", diyor; o gün-
lerde Atatürk'e ve Cumhuriyet'imize bir Kutupyıl-
dızı çağrışımıyla yaklaşılırdı.
Kimbilir ne olup gitti tahrir ödevim, nerede, nasıl
kayboldu, yırtılıp atıldı...
Yukanda 'öykü' dedim ama, ilk öykümü değil de
ilk romanımı hatıriıyorum sonra. Ortaokul son sınıf-
tayken yazmıştım: Karanlık Yüzlü Günün Aydınlı-
9ı-
Daha doğrusu sonuna erişebildiğim ilk roman.
Yoksa, öncelinde yarım kalmış nice nice roman (!)
var. Galatasaray Lısesi orta ikide, matematik öğ-
retmenimiz Hilâl Pamir'in dersinde polisiye roman
yazarken yakalanmıştım. Sevgili öğretmenımin
hoşgördüğünü hemen söylemeliyim; bağışlamıştı;
bu bağışlamaya, bir anlamda desteklemeye, iteîe-
meye kimbilir ne çok şey borçluyum.
Roman taslaklarımı okul arkadaşlarım Ahmet
Kaptan'la Yaşar ilksavaş'a okurdum. Sabırla din-
lediler.
Sevinç, sevgi değil, büyük heyecanlardı. Yazar-
ken, okurken çok heyecanlanırdım...
İlk romanım kaybolmadı, ben yırtıp attım. Berbat
birşeydi. Şimdi pişmanım.
Reşat Nuri Güntekin dergilerde kalmış bir dizı
yazısında 'ilk gözağn'lar\n\, ilk aşkını, ilk yazısını,
meslek hayatında ilk gününü anlatır. İlk yazısını ya-
yımlanan ilk yazısı olarak değerlendirmiştir.
Yayımlanan ilk yazım hocamız Vedat Günyolun
Yeni Ufuklardergisinde, yıllardan 1967. Arkadaşım
Şaner Erman'la Maçka Taşlık Gazinosu'nda bir
yaz akşamı, üstelik bira içerek bu yazıyı kutluyo-
ruz! Şaner: "Işte en büyük isteğin oldu, yazar ol-
dun!" diyor.
Oysa -bunca yıl sonra itiraf edeyim- ilk gözağ-
rım yazar olmak değıldi: Sinema oyuncusu olmak
istiyordum. Aynanın karşısına geçer, kıpkıvırcık,
şekle girmez siyah saçlarımı Göksel Arsoy'un dal-
galı, kumral saçlarına benzetmeye çalışırdım.
Filmlerden eve dönünce hayal kurar, beyazper-
dede kendimi görür, ya Göksel Arsoy, ya Aytian
Işık olurdum. Derken bir iki yıl geçti; haydi, Celâl
Sahir'den bir dizeyle noktalayayım sinema yıldızlı-
ğı maceramı: "Benim o gün yüreğimde solar bü-
tün duygular."
Duygular solunca... beyazperdede açık kumral,
dalgalı saçlarla görünemeyeceğimi nihayet kavra-
dıkça yazıya çıziye gönül verdim.
1968'de ilk öykü kitabım Cumartesi Yalnızlığı:
Büyük heyecanlar yine. Büyük umutlar. Büyük,
sonsuz sanılmış ülküler.
Otuz yıl öncesinin o ülküleri bir gün hiç iflâs ede-
bilir, batkıya uğrayabilir miydi?! Edebiyatın, edebî
eserierin toplumlann yüzakı olduğuna inanıyordum.
İnsan Yakup Kadri olmuşsa, Reşat Nuri olmuşsa
her zaman, nice zamanlar sonra büyük bir saygıy-
la anılacak umudunu taşırdım.
Bunlar geçti, gerçekliği görebilıyorum. Kimin
umuru Halide Edib, Refik Halid... Hele daha es-
kiler... Onlar çapında asla olamamışken ben mi
umursanacağım?!
Edebiyat: Bugünün üvey evlâdı!
Yazmak heyecanını yitirmedim. Ama Türkçe'de
çok sevdiğim bir deyiş var: 'Eski gözağnsı'... Dü-
şündükçe o yıllan, o eski ülküleri, sevgili gözağrı-
mın eskimesinden çok korkuyorum.
Şu dize de unutulmuş şair Ihsan Raif Hanım'ın:
"Aşkkâfidir, verelini, düşünme, gel gidelim!"
Gel gidelim yazmaya...
Anadolu'nun kıtıç kalkan oyunu
• ANKARA (A.A) - Türkîerin geleneksel kılıç kalkan
oyununun, şimdiye kadar bilinenden daha uzun bir
geçmişe sahıp olduğu, Anadolu'da binlerce yıldır
oynandığı açıklandı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi KJasik Arkeoloji Anabilim Dah
öğretim üyesi Doç. Dr. Ender Varinlioğlu, TürkJer'in
geleneksel kılıç kalkan oyununun Hititler'den de eskiye
dayandığını söyledi. Samsatlı Lukianos'un 1800 yıl
önce yazdığı ve Türkçeye henüz çe\Tİlmemiş olan
"Dans" adlı parçada kılıç kalkan oyunundan
bahsedildiğini bildiren Doç Dr. Varinlioğlu, bu dansın
geçmışinin. Anadolu'nun bilinen en eski tarihine kadar
uzandığım ve Anadolu'nun yerli halkının inancıyla
ilgili olduğunu söyledi.
Ankara'da Brecht Gecesi
• ANKARA (ANKA) - Bertolt Brecht Tiyarrosu'nun
uzantısı olan Berliener Ensemble'nin üç sanatçısı 14
Mart tarihinde Ankara'da 'Love and Revolution' adı
altında müzikli bir 'Brecht Gecesi' düzenleyecek.
Alman Kültür Merkezi'ndeki •Brecht Gecesi'nde tekstin
müzikle, sözün notayla, fikrin duygularla ve oyuncunun
izleyiciyle buluşması amaçlanıyor. Bertolt Brecht'i
yıllardır kendılerine özgü bir tarzda yorumlayan
Carmen-Maja Antonı ve Hans-Peter Reinecke ikilisine
piyanoda Karl-Heınz Nehring eşlik edecek.
Çocuklar Talimhane'de
• Kühür Servisi - Talımhane Sahnesi "Ayının Fendi
Avcıyı Yendı" adlı çocuk oyunuyla çocukJara tiyatro
keyfinı yaşatıyor. Hayvan sevgisinı konu alan oyundan
sonra da küçük ızleyicilere makyaj yapılarak istedikJeri
çizgi film kahramanlanna dönüşmeleri sağlanıyor. Oyun
çarşamba. perşembe cuma v e cumartesi saat 13.00'te
pazar günü de saat 11.00 ve 16.00'da Talımhane
Sahnesi'nde sahnelemyor. (Tel:212-256 66 54)