05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYTA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 1997 CUMARTESf HABERLER Laik devletin valisi Harput ve kamu yöneticileri 'Nurculann' iftanna katılarak 'ders' dinledi Urfa'da devlete Nurcu dersiErbakana öfke Cami siyasetine tepki yağıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Taksim"e yapılacak camıyle İstanbul'un fethinın tamamlanacağını ve cumhuriyet rejımiyle özdeşleşen Çankaya'ya da yeni bir cami yapılacağını söyleyen Başbakan Necmettin Erbakan'in Türk siyasi yaşamında eşine az rastlanan tehlikeli birbölücülük yaptığinı söyledi. Baykal, Erttakan'm îstanbul'u kimden ve kim içın fethetmek istediğini açıklamasını istedi. Türk-Iş Genel Başkanı Bayram Meral de "Mübarek adanı, niyetin Allah'a ibadet etmekse, git Diyarbakır'a fabrikayap" diyerek tepkisıni dile getirirken RP dün de. Taksim'e \e Çankaya'ya cami yapma konusunda ısrarlı olduğunu açıkladı. RP Genel Sekreten Oğuzhan Asiltürk. bu konuda zorla da olsa yollanndan dönmeyeceklerini söyledi. Denız Baykal. dün partı meclısınin açılışında yaptığı konuşmada. İstanbul'un 1453'te Bizans'tan alınarak fethedıidiğini anımsatarak. "Şimdi Erbakan, Taksim'de yapacağı camiyle bu fcthi kimlere karşı gerçekleştirecek? İkinci bir fetih aranıyorsa o İstanbul'un işgalden kurtuluş tarinidir. İstanbul'da yaşayan insanlann elinden almak gerektigini ifade ettiğine göre, kimler adına fethetmek istiyor? Kimlerin sözcüsüdür?" dedi Bayram Meral de Taksim'e cami hazırlıklannın gündemı değıştırmeye yönelik olduğunu belirterek "Mübarek adam. niyetin Allah'a ibadet etmekse. git Diyarbakır'a fabrika yap. Oradaki insanlar çoluk çocuklanna nnk götürsünler. Bundan biiyük ibadet olur mu?" dedi. CHP" li Murat Karayalçın da Erbakan "ın Çankaya'ya cami yapılacağına ılişkin sözlerinı eleştirerek "Ankara'nın yalnızca cumhuriyet rejimlerine başkentlik yapma gibi bir geleneği \ardir" dedi. Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen de Taksım'den sonra Çankaya'ya dacami yapacağını söyleyen Başbıkan Erbakan "ı u din bezirgânbğı yapmakla" suçladı. ADD Genel Başkanı Suphi Gürsoytrak, RP'nn Türkıye Cjmhuriyetı anayasası ve yasabnnı zorlayarak rejımi deâisnrmeye çalıştığını bıldiıdi. RP Genel Sekreten Oğuzhan Asilrjrk. "metazori yontemlerle inançlara miidıhale etmeye çauşanlar bıhiEduğunu" öne sürerek. 'RPalmasa Türkiye büyük br çsüşmaya. kaosa girer. Vtlunuzdan dönmeyiz. Çmlava'ya da. Taksim'e d< caui yapacağjz" dedi. DYT engelleyemez' Devld Bakanı Abdullah Gül. ıamu çalışanlanna tübaı serbestısıne ilişkin dizedemelerin Bakanlar Knruj'na gelmesıne gerek omaiığını belırterek, branımza itna acaklannı açıklayan ZYP'ıbakanlann RP'nin jrişmlerini eıge'eyemeyeceği Tesanı verdi. Bakanlar «iırujtoplantısı çıkışında ınkİL-na yapan Gül, azetcılerin sorulan ierrc toplantıda, türban isi. Taksim ve ÖZCAN GÜNEŞ a cami yapımı ıt oriunun rahatsızlığına ılijkn konulann gündeme şlrrtdığıni söyledi. Gül. jduruiı rahatsızlığına jşkıı >avlann doğru amabeını belirtti. ŞAN LIL RFA-Başbakanlık Ko- nutu'nda tarikat liderlerini topla- yarak iftar yemeği veren Necmet- tin Erbakan'dan cesaret alan dev- let göre\ lilen. gerici örgütlerle ya- kınlaşmalannı sıklaştırdı. L'rfa'da "Vurculann" verdıği iftar yeme- ğıne katılan Yali Şahabettin Har- put başkanlığındaki kamu yöneti- cileri. topluca namaz lulıp "ders"e katıldı. Çevre İl Müdürü Mustafa KüçükoğJunun müezzınlik ertığı gecede. Imam Hatıp Lısesı Müdü- rü Bekir Ayhan ımamlık, Harran Ünıversitesi okutmanlanndan Cü- neytGökçedersyaptı. Vaii Harput "Bugünü biziere gösteren Allah'a şükrediyorum" dedi. Devlet daırelerinde türbanın ser- best bırakılması, kurban derileri- nin "gerici örgütJerce" toplanabil- • Urfa'da devlet bürokrasisi Nurculann karargâhında iftar açtı, Nurcu dersi dinledi. Şırnak Valisi Kâmil Acun da 4 şubattaki Kadir Gecesi için altın yaldızlı harflerle davetiye bastırarak milletvekillerine gönderdi. mesi ve tstanbul Taksim'e cami ya- pılması projelerini uygulamaya ha- zırlanan RP'nin bürokrasıdekı ka- nadı da hükümetten destek alma- nınrahatlığı içinde tarikat etkinlik- lerinekatılıyor. Şanlıurfa'da Bedıüzzaman Eğı- tım Kültür Vakfı'nın verdiğı ıftar yemeğıne Şanlıurfa'daki bürokrat- İann hemen hemen tamamı katıl- dı. Sarayönü'nde Kızılay Işha- nı'nın üst katında. "Nur ayinle- ri"nin yapıldığı salonda önceki gün verilen iftar yemeğıne Vaü Şa- habettin Harput, vali yardımcılan A. Hadi Nayır, Hasan Dunıer, Fa- ruk Işık ile Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Seıt, genel sekreter M. AJi Kılıç, Milli Eğitim Müdürü Öner Ergenç, Özel Idare Müdürü İbrahim Tanberk. Çevre Müdürü Mustafa Küçükoğ- lu, Müftü Bahattin Biklik, RP'h Be- lediye Başkanı Ahmet Bahçıvan. Belediye Başkan YardımciM Şevki Kapiama,çok sayıda üniversite ça- lışanı. bazı siyasi parti temsilcile- ri. kamu kurum ve kuruluşlannın yöneticileri katıldılar. Dev let erkânına tmam Hatıp Li- sesi Müdürü Bekir Ayhan imam- lık. ÇevTe Müdürü Mustafa Küçü- koğlu ise müezzınlik etti. Saıd-i Nursi'nin eserlerinın de seslendi- rildiği toplantıda konuşan Vali Şa- habettin Harput, geceyı bir zaman- lann rüyası olarak nıtelendirdi. Harput daha sonra şunlan söyledi: "Bugün bunu biziere nasip etti, Cenabı Allah'a şükredrvonım. Esa- sen millet hiçbir zaman devietten ayn olmayacaktır, olmamalıdır. Milletle var olan dev let, milletle ku- cak kucağa oimalıdır. Burada bu- gün Bediüzzaman Vakfi bu güzel birlikteliğe vesüe oldu, kendilerine teşekküredJyorum.Gönüllü kuru- luşlar dediğimiz bu vakıflann bu tür faaliyetleri çeşiüi kitleleri orga- nize içinde kanalize etmesi bakn mından çok vararlı bir çauşmadır." "Tarikatçılık yapnğı" gerekçe- siyle YÖK tarafindan öğretim üye- liği mesleğinden çıkanlması iste- nirken sürpnz biçimde ödüllendi- rilen HÜ Rektörü Prof Dr. Mah- mut Sert ise yaptığı konuşmada ad vermeden Saidi Nursi'ye övgüler yağdırdı. Sert. "Bizi birbirimize bağlayan harç inançlardır" dedi. RP'li" Belediye Başkanı Bahçı- van'm da konuşma yaptığı gecede daha sonra Nurculann •'ders" diye adlandırdığı Saidi Nursi eserlerin- den bir bölüm okundu.-Nurcula- ruı kurtanlmtş bölgesi*1 olarak bi- linen HÜ okutmanlanndan Cüneyt Gökçe'nın verdiğı dersi devlet yö- neticileri can kulağıyla dinledi. DYP-SHP hükümetı döneminde SHP'li bakanlara yönelttıği sert eleştirilerle adı **Olay vaü"ye çı- kan Şırnak Valisi Kâmil Acun da 4 şubattaki Kadir Gecesi ıçin altın yaldızlı harflerle davetiye bastıra- rak milletvekillerine gönderdi. Ga- mi görüntülerinin de yer aldığı 4 sayfalık davetiyede, "Kadirgecesi bin yıklan daha hayırbdır" şeklin- deki ayet de yer aldı. TURBAN'da oy sahteciliği ANAPşaibeli oylama peşinde ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ANAP. TUR- BAN'ın olanaklannı kendi çıkan için kullandığı ge- rekçesiyle DYP Genel Başkanı. Dışişlen Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller hakkında ve- rilen soruşturma önergesi- nin oylamasındaki sahteci- lik iddialan içın Meclis araştırması istedi. TURBAN ile ilgili so- ruşturma önergesını hazır- layan ANAP tstanbul Mil- lervekilı Halit Dumankaya ve arkadaşlannca TBMM Başkanlığı'naverilenaraş- tırma önergesinde oylama sırasında Meclıs'te bulun- mayan mılletvekilleri adı- na sahte oy kullanıldığı sa- vunuldu. Önergede. bu olay nede- niyle Meclis'in ıtibannın sarsıldığı, milletvekili say- gınlığına gölge düştüğü belirtilerek şu görüşlere yer verildi: "Kullanılan oy lar matbu oylar olmayıp, elle yazıhp imzalanan oylardır. Vleclİ- simizin onunınu korumak en başta miUctvckillerimi- an görevidir. Bu sahte oy- lan kullananlan bulup bunları belirleyerek hakla- nnda nasıl bir işlem yapüa- cağını ve bu olaylann bir daha yaşanmaması için ne gibi önlemler alınması ge- rektiğini beu'rlemek üzere bir Meclis araşOrması açü- ması zorunludur." Tarikatın iyisi kötüsü olmaz' DSP'de tarikat kavgası büyüyor TLREV KOSE ANKARA - DSP'h bir grup mıllervekili tarafindan tarikatçılann Başbakanlık Konutu'nda kabul gördüğü ıftar yemeği ile ilgili olarak hazırlanan genel görüşme önergesı imzalannın geri çektırılmesi ile başlayan kavga büyüyor. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit mu- halıf mıllet\ekıllerine dı- siplın tehdıdinde bulunarak rest çekerken. önergedeki 28 imzadan 18"i gen çekil- di. İmzasını geri çekmeyen Kocaeli Milletvekili Bekir YurdagüL "Tarikatın iyisi kötüsü olmaz" dıyerek ba- zı tankatlann olumlu oldu- |unu açıklayan Ecevıfe yanıt verdi. Yurdagül. "Ge- İişmelere seyirci kalamay ız. İmzalann geri çektirilmesi hiç de şık olmamıştır.Öner- ge grup genel kumlunda tartışdmalı" dedi. DSP liden Ecevit'ın "Olumlu tarikatlar da var" sözlen ve laiklık konusun- daki yaklaşımı. tartışma konusu oldu. 28 milletve- kilınin Başbakanlık Konu- tu'ndaki ıftar yemeği ile il- gili hazırladıklan önerge- deki imzalann geri çektiril- mesi. tartışmalan yoğun- laştırdı. Antalya Milletve- kili Metih Şahin'in önerge- ye ımza koyan mılletvekıl- lerini tek tek arayıp. "Bir tek sen kaldın" dıyerek im- zalannı gen çekmeye ikna ertığı öğrenıldi. Bunun üze- rine, bazı milletvekillennin "Biz gruptan geçti sanıyor- duk, kandınldık"* dıyerek ımzalannı gen çektıkleri bıldirildi. Alınan bılgıye göre. imzasını çekmeyen mılletvekillerinin adları şöyle: Bekir Yurdagül, Cevdet Sehi, Yüksel Aksu, Veli Ak- soy. Hilmi Develi, Gökhan Çapoğlu. Fikret Ünlü, Bü- lent Tanla, L'luç Gürkan, Tahir Köse. DSP lideri Ecevit'in ön- ceki gün yapılan grup top- lantısında. imzacı milletve- killerini "azarlar" bir üs- lupla uyarması ve "De- mokratik sol üslubu bilerek geldimz, beğenmeyen gi- der" mesajı vermesi de ra- hatsızlık yarattı. Rahatsız- hklannı gizlemeyen millet- vekillen, mücadeleye de- vam edeceklenni söyledi- ler. ANAP'ın hükümeti protestoamacıv la halkadağıttığı deterjanlann kutulannın üze- rinde "Kirlileriniz sütten çıkmış ak kaşık gibi olur" yazısı yer aldı. ı Fotoğraf: AA) 50 bin 'Refahmatik' deterjanı kapışıldı 'Cinci hoca aklıyor'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ANAP. TBMM'de kurulan soruşturma ko- misyonlannda DYP Genel Başkanı ve Baş- bakan Yardımcısı Tansu Çiller'ı 8'e 7 oy- la aklayan REFAHYOL hükümetini pro- testo amacıyla "7'ye 8 formüllii Refahma- tik" admı verdiği 50 bin dolu deterjan ku- tusunu Türkiye genelinde dağıtma kam- panyası başlattı. ANAP Genel Sekreteri Yaşar Okuyan. üzennde "7'ye 8 garantili aklama Refah- matik" yazan ve her birinın içinde bir ki- lo deterjan bulunan kutulann ilk bölümü- nü dün Ankara'nın Cevizlidere semtinde halka dağıttı. Okuyan, burada yaptığı ko- nuşmada, kampanyalannın Türkıye gene- linde bir hafta devam edeceğini kaydede- rek, "Başbakan Erbakan 'Bizimle koalis- yon kuran sütten çıkmış ak kaşık olur' de- dL Nitekim TEDAŞ, TOFAŞ, maharlığı ve Tl RBAN komisyonlannda sütten çıkmış ak kaşıkuygulamasuugerçekleştirerek 7'ye 8 formülünü uyguladı" dedi. Çiller'in Er- bakan için seçımlerden önce "uyuşturucu kaçakçtsı" dediğinı anımsatan Okuyan, an- cak bu iki liderin koalisyon kurarak Tür- kiye'yi dünyaya rezil ettiğini ileri sürdü. Yaşar Okuyan, hazırladıklan detenanın O- MO. Anel ve Tursıl'den çok daha etkili ol- duğunu. "cinci hoca tarafindan onaytanan" deterjanlannın hertürlü pisliği temizledı- ğini anlattı Kutulann üzennde Refahma- tik'ın formülü şöyle özetlendi: "Yüzde 5 sabun tozu, yüzde 45 üfürük- çü hoca nefesi, yüzde 5 rantiyeci parmağL, yüzde 35 bakaıilık beklentisi, yüzde 5 iha- le kapma, yüzde 5 uzun dev ri iktidar." Refahmatik A.Ş'nin adresı "Cinci Ho- ca Meydanu Çete Çıkmazı No: 7/8" olarak gösterildi. Refahmatik'in yapılan testler sonucunda her türlü ortama ve duruma uyum sağlamış. hertürlü pisliğı tereddüt- süz akladığı kaydedilen yazının da yer al- dığı deterjan kutusunda. tüketiciye şu uya- nlar yer aldı: "Çocuklardan mutiaka uzak tutun. Her türiü temizüktekuUanabilirsuıiz. Ruhunu- zu asla temizieyemezsiniz. \ icdanınızın se- sini dinlemeseniz de olur." ANAP'ın Refahmatik kampanyası ilgiy- ie karşılanırken, dağıtımda izdıham yaşan- dı. Kutulan kapmak içın bırbıriyle yanşan Balgat-Cevızlidere sakinlerinin hücumu sırasında bazı kutular parçalandı. Partide sıkıntı Türban vehac DYP'yi sarsıyor HÜLYA KARABAĞLI ANKAR.4 - Koalisyon ortağı RP'nin türban. kurban derileri. karayolu ile hac konulannda yapmak istedıği değişiklikler DYP'de tepki seslerinın yükselmesıne neden oldu. DYP Genel Başkan Yardımcısı Hayri Kozakçıoğlu, RP'nin bu konulardakı ısrarlı tutumunun parti tabanında morali yüksek tutmaya yönelik olduğunu belirterek "DYP, kamu kurum ve kuruluşlannda türban serbestisi konusunu kapadı" dedi. DYP Ankara Milletvekili Ünal Erkan. bu paketlerden binne bıle onay verilrnesine karşı olduğnrra vurgulayarak "Taviz vere vere nereye kadar gidilir?" diye konuştu. Tansu Çiller ve kurmaylannın. üniversitelerde türban serbestisini kabul etmeye sıcak bakmalan, DYP'de bu konulardaduyarlı kesimlerin rahatsızlığını arttırdı. Kozakçıoğlu, üniversitelerde türban serbestısinin yaratacağı olumlu ya da olumsuz sonuçlann net bir biçimde ortaya konulması ıçin araştırma grubu kurulduğunu söyledi. Kozakçıoğlu. "Neden türban serbest değil? Bırakılmamasının sağlam dayanagı var rru. bümemiz gerekiyor" dedi. DYP içinde bu konuda farklı görüşler bildiren milletvekillennin kişisel görüşlerinin de yönetim düzeyinde yapılacak toplantılarda değerlendirileceği kaydedildi. DYP'li Ünal Erkan da hac, türban ve kurban denleri konusunda ödün vermenin doğru olmayacağı inancı taşıdıgını belirtirken. "Taviz vere vere nereye kadar gidihj-?" diyerek tepkisıni dile getirdi. SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Oral Çelik, memleketi olan Malatya'ya giri- şinde konvoyla ve ülkücü dost- annca büyük sevgi gösterile- riyle karşılanmış. Kırklarelı Ce- zaevi'nden çıktığında da bir grup ülkücü eşliğinde son mo- del Mercedes'e bindirilerek is- tanbul'a getirilmişti. Çelik, Ma- latya'ya girişinde kendisine sevgi gösterilerinde bulunan ül- kücülere "Sen Malatya'nın gü- lüyüm" diye seslenmiş. Oral Çelık'in kim olduğunu, artık bütün Türkiye biliyor. Çe- lik. Abdi İpekçi cinayetinın ve Papa suikastının kılit ismi. Av- rupa'da uyuşturucu kaçakçılı- ğından hükümlü. Malatya'da bir öğretmenin öldürülmesinin sa- nığı. Çelik, sonunda bütün bu da- valardan, belki bir başka so- ruşturmayla ortaya çıkacak şe- kilde, birer bırer sı/rıldı ve tahli- ye edıldı. Çevresindeki ülkücü- lerle bir kahraman gibi ortalıkta dolaşmaya başladı. Zahmetli ve Zor Ama... Oral Çelik'i kahraman yapan neydi? Neden bazı insanlar ona olağanüstü bir değer biçiyortar? Onu ünlendiren davalar belli: Ipekçi'nin öldürülmesi, Pa- pa'nın yaralanması, öğretmenin öldürülmesi, uyuşturucu kaçak- çılığı. Acaba bizim bilmediği- miz. ama ülkücülerin bildiği başka kahramanlıklan mı var? Yoksa ülkücüler onun bu dava- lardan yargılanmasını bir refe- rans olarak mı kabul ediyortar? Çelik, Susurluk Komisyo- nu'na verdiği ifadeyle devlet ta- rafindan çeşitli kanunsuz işler- de kullanıldığını itiraf etti. Ko- mısyona anlattıklarının ne ka- dan doğru, ne kadarı saptırma bilemeyiz? Ama devlet tarafin- dan kullanıldığı, kendisine yeşil pasaportlar sağlandığı bir ger- çek. Acaba ülkücüleri, Çelik'in, Çatlı'nın devlet tarafindan kulla- nılması mı guaırlandırıyor? Susurtuk sonrası lyice netle- şen bir siyasi süreç ortaya çık- tı. Bu süreç; 1950'lerde Türkı- ye'de NATO'ya bağlı olarak ku- rulan birörgütlenme ile başladı. Sovyet-ABD rekabet ve hege- monya mücadelesinde Türkiye; komünizmle mücadele üssü olarak seçildi. Ülkücüler, o do- nemden itibaren ıç gerilim ve darbe hazırlıklannda tetikçi ola- rak kullanıldılar. 1980'lerde ülkücüler bu kez ABD yönlendirmesi yerine, mıl- li çıkarlar (!) adı altında, devle- tin tetikçilerine dönüştüler. 1990'larda ise kişisel çıkarlar ön plana çıktı. Çıkarsavaşlan dev- let içinde çeteler yarattı. Bu çe- teleşmenin tetikçileri yine ülkü- cüler oldular. Ancak 1990 sonrası, ülkücü- lerin; Emniyet'te, Özel Tim'de ve siyasi iktidar içinde önemli mevzilere gelmeleriyle, önde gelen tetıkçilerin kaderi değişti. Giderek onlar da uyuşturucu, kumarhane, kara para aklama işlerinden yüksek paylar alma- ya başladılar. "Ülkücü mafya" adı verilen yeni bir rantiye grup ortaya çıktı. Son model Merce- desler, yeşil pasaportlar, lüks evler, zengin bir yaşantı döne- mine girildi. Onlar; hem devlet içindeki destekleriyle rahat hareket etti- ler, hem de para pul sahibi ol- dular. Tam keyıflerine keyif ka- tacakken. uluslararası koşullar- daki değişiklikler, astığı astık, kestiği kestik tutumlan ve uyuş- turucu trafiğındeki pervasızlık- ları; onları Susurluk kazasına götürdü. Hâlâ devlet içinde, po- lis içinde güçlerı olduğu görülü- yor. Hâlâ para musluklan ak- maya devam ediyor. Oral Çelik'e Malatya'da "Ben sizin gülünüzüm" dedirten bu tablo. Ancak, Susurluk'un dev- let içindeki çeteler açısından açtığı delık giderek büyüyor. Sessız çogunluk ılk kez, devle- tin gerçekten temizlenmesi ge- rekecek kadar kirlendiğini ka- bul ediyor. Gelişmeleri dikkatle izliyor ve ortaya çıkan pislıkten dehşete kapılıyor. Türkiye, bir dönemecin eşiğınde, ancak o kadar büyük yaralan ve handi- kapları var ki. Bütün bunlan na- sıl aşabilecek? Hâlâ ülkenin gü- neydoğusunda günde onlarca gencimiz yaşamını yitiriyor. Bu savaştan para ve iktidar sağlayanlar, güçieri ellerinde tu- tuyorlar. Erbakan, bu kargaşa- lıktafırsattan ıstifadeTürkiye'ye daha da karanlığa götürecek planlar peşinde koşuyor. iç ge- rilimi tırmandırarak, Susurluk'la ortaya çıkan havayı olumsuz yönde etkiliyor. Bütün olumsuz etkenlere rağmen, Türkiye belkı de çok uzun sürebilecek bir yola girdi. Bu yolun sonunda ışık görünü- yor. Zor ve zahmetli ama umut- suz değil. Not: Bu gece 21.00'de bir dakika süreyle; yolun sonunda- ki ışığa doğru bir adım atabil- mek amacıyla ışıklarımızı sön- düruyoruz. Sessiz çogunluk için önemli bir başlangıç. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Ordu ve Marksizm 1970 başlannda Moskova'da bir metro istasyonunun girişinde sev- gilisiyle öpüşen subayı gördüğüm- de çok şaşırmıştım. Gri renkli özel kalpağına, ünifor- masına rağmen, o da hertıangi brr" yurttaştı. Sonra metroda, otobüslerde kitap oku- yarak yolculuk eden, mağazalarda sıradan yurt- taşlar gibi alışveriş yapan başka subayları, bir oyunun bitiminde tıyatro vestiyerı önündekı kuy- rukta kendi kaputu ve eşinın kürkü için bekleyip eşinin kürkünü giymesine yardım eden generali gördüğümde, subay-sivıl ılışkisi bakımından da farklı bir dünyada olduğumu anlamıştım... Bizde de 1950'li yıllarda subaylar günlük yaşa- mın içinde kımselerdi. Fakat sonraki yıllarda bû görüntü değişmışti. Onları her günkü yaşamda ünıformalarıyla gö- rebilmek giderek az rastlanır bir şey olmuştu. Bu durum günümüzde belki daha da belirgin biçim- de sürmektedir, • • • 1966 ya da 67'de Trabzon'daki yedeksubaylı- ğımı tamamlamaya altı ay kalmışken Malazgirt'e tayin edildiğim bıldirildi, Bu apaçık bir sürgündü, Danıştay'a başvurdum. O günlerin koşullannda, kısa sürede olumlu yanıt aldım: Yürütme durdu- rulmuştu... Fakat sevinmeye fırsat bulamadan, alayımızın ve kolordunun bağlı olduğu Erzincan'daki 3. Or- du Komutanlığı'ndan bir emir geldi. Ordu komu- tanı Ülgenalp Paşa Erzıncan'a gönderilmemi is- tiyordu... Askerı bir jeeple, yanımda kıdemli bir astsubay arkadaşla "yan tutuklu, yankahraman", Ziganalar'ı geçerek Erzincan'a doğru yola koyul- duk... Erzincan'da önce Ülgenalp Paşa'nın hukuk dar nışmanı bir yargıç albayın odasına alındım ve var kit yitirmeksizin 3. Ordu Komutanı Orgeneral Re- fet Ülgenalp'in huzuruna birlikte çıktık... Girişte, yanlış, anımsamıyorsam eğer, ordu ko- mutanının büyük boy bir fotoğrafı asılıydı. Gör^ kemli bir atmosferde, yargıç albay azıcık kenar- da, ben Ülgenalp Paşa'nın tam karşısında, esas, duruşta çakıldık... Birkaç cümlelik diyaloğumuzda Ftefet Ülge- nalp'in bir cümlesıni unutmam olanaksızdır: "7â- kımını al, şu tepeyı zapt et desem, Danıştay'a mı. başvuracaksın?" 25 yaşındaki asteğmenin bu so-, ruyayanıtı "Hayır komutanım!"dan başka bir şey, olamazdı... Gece Erzincan'da kaldım, ertesi gün; zaten Malazgirt'e gıdecek bir askeri konvoyla ye- ni birliğime hareket ettim. • • • Yedeksubaylığımı Malazgirt'tetamamladım ve teğmen rütbesiyle terhis oldum... Malazgirt'teki altı ayda garnizon sınırları dışına çıkmam yasak-. lanmış, peşime de hafiye bir asteğmen takılmış-, tı... Fakat (eksı otuzderecede, kitâptan öğrendiğirrt bilgilerle "kayak komandosu " (!) olarak geçirdiğirn. altı aylık Malazgirt bölümü de içinde olmak üze- re), yedeksubaylığımı en lyı duygularla anımsıyo-: rum... Tanıdığım her rütbeden subayların hemerr hepsi ilginç, filozof, duygulu kimselerdi... Sivılle-: rın dünyasından kopuk, içe kapanık bıryaşamla- rı vardı. Filozoflukları belki biraz da bundandı... Ülge-* 1 nalp Paşa'yı yıllar sonra (ölümünden kısa bir sü- re önce) Ankara'da Kızılay Bulvarı'nda uzaktari' gördüm... Çok yaşlanmıştı. Üzennde ığreti duran sivil giysıler içinde, kendisi de çevresindeki yaşa- mın içinde iğreti duran, sağhksız, nutsuz bir ıhti- yardı... Sivillerin dünyasından kopuk yaşanmış, fakat sonunda ister istemez bu dünyanın içine' düşmüş bir ömrün simgesi gibiydi... • • • Genelkurmay, TÜSİAD'ın (kendi alanının seçkin biruzmanınca, Prof. Bülent Tanör'ce hazırlanan) "demokrasi raporu"na sert bir dille karşı çıktıv "Amaçlan orduyu bölmek" olan "eski Marksist- lerveyaMarksistdönekler. aşındincigruplar. bil- gisiz fikir sahipleri.. vb..." aynı kefeye konarak' suçlandı. {"Cumhuriyet" 26.1.1997) Bu karşı çıkışta doğru bulduğum ve yadırgadı- ğım noktalar var... Yazımın uzunca girişinden son-. ra, şimdi bu konuda düşüncemi özetlemek isti- yorum. Türkiye'de sivil iktidarın bugünkü konumu ve düzeyinde Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Sa^ vunma Bakanlığı'na bağlanması (raporda GeneP kurmay'ın itirazının odaklandığı öneri) bana da' (en azından zamansız) görünüyor... Türkiye'de sivil iktidar gerçekten sivil (uygar)' olamadıkça, yaşanmış bunca acı deneye rağmen ordu toplumun en çok güven duyduğu kurum ol- maya devam edecektır... Bunun yanı sıra Genelkurmay'ın karşı çıkışında. yer alan, çeşitli ülkelerde bu kurumun farklı ko-. numlarına ilişkin açıklamalar da ilgi çekici, dü-' şündürücü... Türkiye'de orduyu bölmek, kendi si-- yasal hedeflerinin emir komutası altına almak is-' teyenlerin varlığı sır değil... Fakat ordu, sivil top- lumun dışında kalarak bütünlüğünü daha ne ka- dar süre ve nasıl sürdürebilecek? Atatürkçülüğü donmuş kalıplar bıçimınde yo-: rumlamak ya da bilimsel bir yöntemi (Darwif>,' Newton, Einstein kuramları kendi alanlannın ol-' gularını kavramada ne kadar önemliyse, toplum-. sal olguları kavramada en az o kadar önemli bir' bilimsel yöntem olan Marksizmi), "esto"lere vş "o J öne/c"lere atıfta bulunarak dolaylı bir biçimde^ deolsa küçültmeye, aşağılamaya, ahlak, bilim dı-* şı, "aşın dinci" görüşlerle aynı değerdegösterme-'' ye çalışmak kime ne kazandınr? ". • • • Türkiye'de bugün demokrasıye yönelik tehdit-' lenn kaynaklan apaçık ortadadır. Genelkurmay 1 Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağ-" lanmasıyla demokrasi arasında bir neden-sonuç 1 ilişkisi görmek (yukanda değindiğim gibi) bugün-; kü ortamda. sıvıl ıktidarlann kısa sürede değışe-" ceğe benzemeyen bugunkü düzeylerinde, ger L _; çekçı görunmüyor.. Fakat toplum sıvilleşırken (ordu mensupları ro- bot değil. birer insan ve yurttaş olduklanna göre)r ordunun bu sürecin dışında kalabilmesi de düşü-" nülemez. Öyleyse, ordu adına topluma iletilecek bildirf ve demeçlerde (Sayın Genelkurmay Başkanı'nın' kişisel bildın ve demeçlenndeki dikkatli ve uygat üsluptan). hıç değılse şımdılık bu kadarından uzak düşmemek daha doğru olmaz mı?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle