Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYTA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 1997 CUMARTESf
HABERLER
Laik devletin valisi Harput ve kamu yöneticileri 'Nurculann' iftanna katılarak 'ders' dinledi
Urfa'da devlete Nurcu dersiErbakana öfke
Cami
siyasetine
tepki
yağıyor
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-CHP Genel
Başkanı Deniz Baykal,
Taksim"e yapılacak
camıyle İstanbul'un
fethinın tamamlanacağını
ve cumhuriyet rejımiyle
özdeşleşen Çankaya'ya da
yeni bir cami yapılacağını
söyleyen Başbakan
Necmettin Erbakan'in
Türk siyasi yaşamında
eşine az rastlanan tehlikeli
birbölücülük yaptığinı
söyledi. Baykal,
Erttakan'm îstanbul'u
kimden ve kim içın
fethetmek istediğini
açıklamasını istedi. Türk-Iş
Genel Başkanı Bayram
Meral de "Mübarek adanı,
niyetin Allah'a ibadet
etmekse, git Diyarbakır'a
fabrikayap" diyerek
tepkisıni dile getirirken RP
dün de. Taksim'e \e
Çankaya'ya cami yapma
konusunda ısrarlı olduğunu
açıkladı. RP Genel
Sekreten Oğuzhan
Asiltürk. bu konuda zorla
da olsa yollanndan
dönmeyeceklerini söyledi.
Denız Baykal. dün partı
meclısınin açılışında
yaptığı konuşmada.
İstanbul'un 1453'te
Bizans'tan alınarak
fethedıidiğini anımsatarak.
"Şimdi Erbakan,
Taksim'de yapacağı camiyle
bu fcthi kimlere karşı
gerçekleştirecek? İkinci bir
fetih aranıyorsa o
İstanbul'un işgalden
kurtuluş tarinidir.
İstanbul'da yaşayan
insanlann elinden almak
gerektigini ifade ettiğine
göre, kimler adına
fethetmek istiyor? Kimlerin
sözcüsüdür?" dedi
Bayram Meral de Taksim'e
cami hazırlıklannın
gündemı değıştırmeye
yönelik olduğunu
belirterek "Mübarek adam.
niyetin Allah'a ibadet
etmekse. git Diyarbakır'a
fabrika yap. Oradaki
insanlar çoluk çocuklanna
nnk götürsünler. Bundan
biiyük ibadet olur mu?"
dedi. CHP" li Murat
Karayalçın da Erbakan "ın
Çankaya'ya cami
yapılacağına ılişkin
sözlerinı eleştirerek
"Ankara'nın yalnızca
cumhuriyet rejimlerine
başkentlik yapma gibi bir
geleneği \ardir" dedi.
Çankaya Belediye Başkanı
Doğan Taşdelen de
Taksım'den sonra
Çankaya'ya dacami
yapacağını söyleyen
Başbıkan Erbakan "ı
u
din
bezirgânbğı yapmakla"
suçladı. ADD Genel
Başkanı Suphi Gürsoytrak,
RP'nn Türkıye
Cjmhuriyetı anayasası ve
yasabnnı zorlayarak rejımi
deâisnrmeye çalıştığını
bıldiıdi. RP Genel
Sekreten Oğuzhan
Asilrjrk. "metazori
yontemlerle inançlara
miidıhale etmeye çauşanlar
bıhiEduğunu" öne sürerek.
'RPalmasa Türkiye büyük
br çsüşmaya. kaosa girer.
Vtlunuzdan dönmeyiz.
Çmlava'ya da. Taksim'e
d< caui yapacağjz" dedi.
DYT engelleyemez'
Devld Bakanı Abdullah
Gül. ıamu çalışanlanna
tübaı serbestısıne ilişkin
dizedemelerin Bakanlar
Knruj'na gelmesıne gerek
omaiığını belırterek,
branımza
itna acaklannı açıklayan
ZYP'ıbakanlann RP'nin
jrişmlerini
eıge'eyemeyeceği
Tesanı verdi. Bakanlar
«iırujtoplantısı çıkışında
ınkİL-na yapan Gül,
azetcılerin sorulan
ierrc toplantıda, türban
isi. Taksim ve
ÖZCAN GÜNEŞ
a cami yapımı
ıt oriunun rahatsızlığına
ılijkn konulann gündeme
şlrrtdığıni söyledi. Gül.
jduruiı rahatsızlığına
jşkıı >avlann doğru
amabeını belirtti.
ŞAN LIL RFA-Başbakanlık Ko-
nutu'nda tarikat liderlerini topla-
yarak iftar yemeği veren Necmet-
tin Erbakan'dan cesaret alan dev-
let göre\ lilen. gerici örgütlerle ya-
kınlaşmalannı sıklaştırdı. L'rfa'da
"Vurculann" verdıği iftar yeme-
ğıne katılan Yali Şahabettin Har-
put başkanlığındaki kamu yöneti-
cileri. topluca namaz lulıp "ders"e
katıldı. Çevre İl Müdürü Mustafa
KüçükoğJunun müezzınlik ertığı
gecede. Imam Hatıp Lısesı Müdü-
rü Bekir Ayhan ımamlık, Harran
Ünıversitesi okutmanlanndan Cü-
neytGökçedersyaptı. Vaii Harput
"Bugünü biziere gösteren Allah'a
şükrediyorum" dedi.
Devlet daırelerinde türbanın ser-
best bırakılması, kurban derileri-
nin "gerici örgütJerce" toplanabil-
• Urfa'da devlet bürokrasisi Nurculann karargâhında iftar açtı, Nurcu dersi
dinledi. Şırnak Valisi Kâmil Acun da 4 şubattaki Kadir Gecesi için altın yaldızlı
harflerle davetiye bastırarak milletvekillerine gönderdi.
mesi ve tstanbul Taksim'e cami ya-
pılması projelerini uygulamaya ha-
zırlanan RP'nin bürokrasıdekı ka-
nadı da hükümetten destek alma-
nınrahatlığı içinde tarikat etkinlik-
lerinekatılıyor.
Şanlıurfa'da Bedıüzzaman Eğı-
tım Kültür Vakfı'nın verdiğı ıftar
yemeğıne Şanlıurfa'daki bürokrat-
İann hemen hemen tamamı katıl-
dı. Sarayönü'nde Kızılay Işha-
nı'nın üst katında. "Nur ayinle-
ri"nin yapıldığı salonda önceki
gün verilen iftar yemeğıne Vaü Şa-
habettin Harput, vali yardımcılan
A. Hadi Nayır, Hasan Dunıer, Fa-
ruk Işık ile Harran Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Mahmut Seıt,
genel sekreter M. AJi Kılıç, Milli
Eğitim Müdürü Öner Ergenç, Özel
Idare Müdürü İbrahim Tanberk.
Çevre Müdürü Mustafa Küçükoğ-
lu, Müftü Bahattin Biklik, RP'h Be-
lediye Başkanı Ahmet Bahçıvan.
Belediye Başkan YardımciM Şevki
Kapiama,çok sayıda üniversite ça-
lışanı. bazı siyasi parti temsilcile-
ri. kamu kurum ve kuruluşlannın
yöneticileri katıldılar.
Dev let erkânına tmam Hatıp Li-
sesi Müdürü Bekir Ayhan imam-
lık. ÇevTe Müdürü Mustafa Küçü-
koğlu ise müezzınlik etti. Saıd-i
Nursi'nin eserlerinın de seslendi-
rildiği toplantıda konuşan Vali Şa-
habettin Harput, geceyı bir zaman-
lann rüyası olarak nıtelendirdi.
Harput daha sonra şunlan söyledi:
"Bugün bunu biziere nasip etti,
Cenabı Allah'a şükredrvonım. Esa-
sen millet hiçbir zaman devietten
ayn olmayacaktır, olmamalıdır.
Milletle var olan dev let, milletle ku-
cak kucağa oimalıdır. Burada bu-
gün Bediüzzaman Vakfi bu güzel
birlikteliğe vesüe oldu, kendilerine
teşekküredJyorum.Gönüllü kuru-
luşlar dediğimiz bu vakıflann bu
tür faaliyetleri çeşiüi kitleleri orga-
nize içinde kanalize etmesi bakn
mından çok vararlı bir çauşmadır."
"Tarikatçılık yapnğı" gerekçe-
siyle YÖK tarafindan öğretim üye-
liği mesleğinden çıkanlması iste-
nirken sürpnz biçimde ödüllendi-
rilen HÜ Rektörü Prof Dr. Mah-
mut Sert ise yaptığı konuşmada ad
vermeden Saidi Nursi'ye övgüler
yağdırdı. Sert. "Bizi birbirimize
bağlayan harç inançlardır" dedi.
RP'li" Belediye Başkanı Bahçı-
van'm da konuşma yaptığı gecede
daha sonra Nurculann •'ders" diye
adlandırdığı Saidi Nursi eserlerin-
den bir bölüm okundu.-Nurcula-
ruı kurtanlmtş bölgesi*1
olarak bi-
linen HÜ okutmanlanndan Cüneyt
Gökçe'nın verdiğı dersi devlet yö-
neticileri can kulağıyla dinledi.
DYP-SHP hükümetı döneminde
SHP'li bakanlara yönelttıği sert
eleştirilerle adı **Olay vaü"ye çı-
kan Şırnak Valisi Kâmil Acun da 4
şubattaki Kadir Gecesi ıçin altın
yaldızlı harflerle davetiye bastıra-
rak milletvekillerine gönderdi. Ga-
mi görüntülerinin de yer aldığı 4
sayfalık davetiyede, "Kadirgecesi
bin yıklan daha hayırbdır" şeklin-
deki ayet de yer aldı.
TURBAN'da oy sahteciliği
ANAPşaibeli
oylama peşinde
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - ANAP. TUR-
BAN'ın olanaklannı kendi
çıkan için kullandığı ge-
rekçesiyle DYP Genel
Başkanı. Dışişlen Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı
Tansu Çiller hakkında ve-
rilen soruşturma önergesi-
nin oylamasındaki sahteci-
lik iddialan içın Meclis
araştırması istedi.
TURBAN ile ilgili so-
ruşturma önergesını hazır-
layan ANAP tstanbul Mil-
lervekilı Halit Dumankaya
ve arkadaşlannca TBMM
Başkanlığı'naverilenaraş-
tırma önergesinde oylama
sırasında Meclıs'te bulun-
mayan mılletvekilleri adı-
na sahte oy kullanıldığı sa-
vunuldu.
Önergede. bu olay nede-
niyle Meclis'in ıtibannın
sarsıldığı, milletvekili say-
gınlığına gölge düştüğü
belirtilerek şu görüşlere
yer verildi:
"Kullanılan oy lar matbu
oylar olmayıp, elle yazıhp
imzalanan oylardır. Vleclİ-
simizin onunınu korumak
en başta miUctvckillerimi-
an görevidir. Bu sahte oy-
lan kullananlan bulup
bunları belirleyerek hakla-
nnda nasıl bir işlem yapüa-
cağını ve bu olaylann bir
daha yaşanmaması için ne
gibi önlemler alınması ge-
rektiğini beu'rlemek üzere
bir Meclis araşOrması açü-
ması zorunludur."
Tarikatın iyisi kötüsü olmaz'
DSP'de tarikat
kavgası büyüyor
TLREV KOSE
ANKARA - DSP'h bir
grup mıllervekili tarafindan
tarikatçılann Başbakanlık
Konutu'nda kabul gördüğü
ıftar yemeği ile ilgili olarak
hazırlanan genel görüşme
önergesı imzalannın geri
çektırılmesi ile başlayan
kavga büyüyor. DSP Genel
Başkanı Bülent Ecevit mu-
halıf mıllet\ekıllerine dı-
siplın tehdıdinde bulunarak
rest çekerken. önergedeki
28 imzadan 18"i gen çekil-
di. İmzasını geri çekmeyen
Kocaeli Milletvekili Bekir
YurdagüL "Tarikatın iyisi
kötüsü olmaz" dıyerek ba-
zı tankatlann olumlu oldu-
|unu açıklayan Ecevıfe
yanıt verdi. Yurdagül. "Ge-
İişmelere seyirci kalamay ız.
İmzalann geri çektirilmesi
hiç de şık olmamıştır.Öner-
ge grup genel kumlunda
tartışdmalı" dedi.
DSP liden Ecevit'ın
"Olumlu tarikatlar da var"
sözlen ve laiklık konusun-
daki yaklaşımı. tartışma
konusu oldu. 28 milletve-
kilınin Başbakanlık Konu-
tu'ndaki ıftar yemeği ile il-
gili hazırladıklan önerge-
deki imzalann geri çektiril-
mesi. tartışmalan yoğun-
laştırdı. Antalya Milletve-
kili Metih Şahin'in önerge-
ye ımza koyan mılletvekıl-
lerini tek tek arayıp. "Bir
tek sen kaldın" dıyerek im-
zalannı gen çekmeye ikna
ertığı öğrenıldi. Bunun üze-
rine, bazı milletvekillennin
"Biz gruptan geçti sanıyor-
duk, kandınldık"* dıyerek
ımzalannı gen çektıkleri
bıldirildi. Alınan bılgıye
göre. imzasını çekmeyen
mılletvekillerinin adları
şöyle:
Bekir Yurdagül, Cevdet
Sehi, Yüksel Aksu, Veli Ak-
soy. Hilmi Develi, Gökhan
Çapoğlu. Fikret Ünlü, Bü-
lent Tanla, L'luç Gürkan,
Tahir Köse.
DSP lideri Ecevit'in ön-
ceki gün yapılan grup top-
lantısında. imzacı milletve-
killerini "azarlar" bir üs-
lupla uyarması ve "De-
mokratik sol üslubu bilerek
geldimz, beğenmeyen gi-
der" mesajı vermesi de ra-
hatsızlık yarattı. Rahatsız-
hklannı gizlemeyen millet-
vekillen, mücadeleye de-
vam edeceklenni söyledi-
ler.
ANAP'ın hükümeti protestoamacıv la halkadağıttığı deterjanlann kutulannın üze-
rinde "Kirlileriniz sütten çıkmış ak kaşık gibi olur" yazısı yer aldı. ı Fotoğraf: AA)
50 bin 'Refahmatik' deterjanı kapışıldı
'Cinci hoca aklıyor'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
ANAP. TBMM'de kurulan soruşturma ko-
misyonlannda DYP Genel Başkanı ve Baş-
bakan Yardımcısı Tansu Çiller'ı 8'e 7 oy-
la aklayan REFAHYOL hükümetini pro-
testo amacıyla "7'ye 8 formüllii Refahma-
tik" admı verdiği 50 bin dolu deterjan ku-
tusunu Türkiye genelinde dağıtma kam-
panyası başlattı.
ANAP Genel Sekreteri Yaşar Okuyan.
üzennde "7'ye 8 garantili aklama Refah-
matik" yazan ve her birinın içinde bir ki-
lo deterjan bulunan kutulann ilk bölümü-
nü dün Ankara'nın Cevizlidere semtinde
halka dağıttı. Okuyan, burada yaptığı ko-
nuşmada, kampanyalannın Türkıye gene-
linde bir hafta devam edeceğini kaydede-
rek, "Başbakan Erbakan 'Bizimle koalis-
yon kuran sütten çıkmış ak kaşık olur' de-
dL Nitekim TEDAŞ, TOFAŞ, maharlığı ve
Tl RBAN komisyonlannda sütten çıkmış
ak kaşıkuygulamasuugerçekleştirerek 7'ye
8 formülünü uyguladı" dedi. Çiller'in Er-
bakan için seçımlerden önce "uyuşturucu
kaçakçtsı" dediğinı anımsatan Okuyan, an-
cak bu iki liderin koalisyon kurarak Tür-
kiye'yi dünyaya rezil ettiğini ileri sürdü.
Yaşar Okuyan, hazırladıklan detenanın O-
MO. Anel ve Tursıl'den çok daha etkili ol-
duğunu. "cinci hoca tarafindan onaytanan"
deterjanlannın hertürlü pisliği temizledı-
ğini anlattı Kutulann üzennde Refahma-
tik'ın formülü şöyle özetlendi:
"Yüzde 5 sabun tozu, yüzde 45 üfürük-
çü hoca nefesi, yüzde 5 rantiyeci parmağL,
yüzde 35 bakaıilık beklentisi, yüzde 5 iha-
le kapma, yüzde 5 uzun dev ri iktidar."
Refahmatik A.Ş'nin adresı "Cinci Ho-
ca Meydanu Çete Çıkmazı No: 7/8" olarak
gösterildi. Refahmatik'in yapılan testler
sonucunda her türlü ortama ve duruma
uyum sağlamış. hertürlü pisliğı tereddüt-
süz akladığı kaydedilen yazının da yer al-
dığı deterjan kutusunda. tüketiciye şu uya-
nlar yer aldı:
"Çocuklardan mutiaka uzak tutun. Her
türiü temizüktekuUanabilirsuıiz. Ruhunu-
zu asla temizieyemezsiniz. \ icdanınızın se-
sini dinlemeseniz de olur."
ANAP'ın Refahmatik kampanyası ilgiy-
ie karşılanırken, dağıtımda izdıham yaşan-
dı. Kutulan kapmak içın bırbıriyle yanşan
Balgat-Cevızlidere sakinlerinin hücumu
sırasında bazı kutular parçalandı.
Partide sıkıntı
Türban
vehac
DYP'yi
sarsıyor
HÜLYA KARABAĞLI
ANKAR.4 - Koalisyon
ortağı RP'nin türban.
kurban derileri. karayolu ile
hac konulannda yapmak
istedıği değişiklikler
DYP'de tepki seslerinın
yükselmesıne neden oldu.
DYP Genel Başkan
Yardımcısı Hayri
Kozakçıoğlu, RP'nin bu
konulardakı ısrarlı
tutumunun parti tabanında
morali yüksek tutmaya
yönelik olduğunu belirterek
"DYP, kamu kurum ve
kuruluşlannda türban
serbestisi konusunu
kapadı" dedi. DYP Ankara
Milletvekili Ünal Erkan. bu
paketlerden binne bıle onay
verilrnesine karşı olduğnrra
vurgulayarak "Taviz vere
vere nereye kadar gidilir?"
diye konuştu. Tansu Çiller
ve kurmaylannın.
üniversitelerde türban
serbestisini kabul etmeye
sıcak bakmalan, DYP'de bu
konulardaduyarlı
kesimlerin rahatsızlığını
arttırdı. Kozakçıoğlu,
üniversitelerde türban
serbestısinin yaratacağı
olumlu ya da olumsuz
sonuçlann net bir biçimde
ortaya konulması ıçin
araştırma grubu
kurulduğunu söyledi.
Kozakçıoğlu. "Neden
türban serbest değil?
Bırakılmamasının sağlam
dayanagı var rru. bümemiz
gerekiyor" dedi. DYP
içinde bu konuda farklı
görüşler bildiren
milletvekillennin kişisel
görüşlerinin de yönetim
düzeyinde yapılacak
toplantılarda
değerlendirileceği
kaydedildi.
DYP'li Ünal Erkan da hac,
türban ve kurban
denleri konusunda ödün
vermenin doğru
olmayacağı inancı
taşıdıgını belirtirken.
"Taviz vere vere nereye
kadar gidihj-?" diyerek
tepkisıni dile getirdi.
SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr
Oral Çelik,
memleketi olan
Malatya'ya giri-
şinde konvoyla
ve ülkücü dost-
annca büyük sevgi gösterile-
riyle karşılanmış. Kırklarelı Ce-
zaevi'nden çıktığında da bir
grup ülkücü eşliğinde son mo-
del Mercedes'e bindirilerek is-
tanbul'a getirilmişti. Çelik, Ma-
latya'ya girişinde kendisine
sevgi gösterilerinde bulunan ül-
kücülere "Sen Malatya'nın gü-
lüyüm" diye seslenmiş.
Oral Çelık'in kim olduğunu,
artık bütün Türkiye biliyor. Çe-
lik. Abdi İpekçi cinayetinın ve
Papa suikastının kılit ismi. Av-
rupa'da uyuşturucu kaçakçılı-
ğından hükümlü. Malatya'da bir
öğretmenin öldürülmesinin sa-
nığı.
Çelik, sonunda bütün bu da-
valardan, belki bir başka so-
ruşturmayla ortaya çıkacak şe-
kilde, birer bırer sı/rıldı ve tahli-
ye edıldı. Çevresindeki ülkücü-
lerle bir kahraman gibi ortalıkta
dolaşmaya başladı.
Zahmetli ve Zor Ama...
Oral Çelik'i kahraman yapan
neydi? Neden bazı insanlar ona
olağanüstü bir değer biçiyortar?
Onu ünlendiren davalar belli:
Ipekçi'nin öldürülmesi, Pa-
pa'nın yaralanması, öğretmenin
öldürülmesi, uyuşturucu kaçak-
çılığı. Acaba bizim bilmediği-
miz. ama ülkücülerin bildiği
başka kahramanlıklan mı var?
Yoksa ülkücüler onun bu dava-
lardan yargılanmasını bir refe-
rans olarak mı kabul ediyortar?
Çelik, Susurluk Komisyo-
nu'na verdiği ifadeyle devlet ta-
rafindan çeşitli kanunsuz işler-
de kullanıldığını itiraf etti. Ko-
mısyona anlattıklarının ne ka-
dan doğru, ne kadarı saptırma
bilemeyiz? Ama devlet tarafin-
dan kullanıldığı, kendisine yeşil
pasaportlar sağlandığı bir ger-
çek. Acaba ülkücüleri, Çelik'in,
Çatlı'nın devlet tarafindan kulla-
nılması mı guaırlandırıyor?
Susurtuk sonrası lyice netle-
şen bir siyasi süreç ortaya çık-
tı. Bu süreç; 1950'lerde Türkı-
ye'de NATO'ya bağlı olarak ku-
rulan birörgütlenme ile başladı.
Sovyet-ABD rekabet ve hege-
monya mücadelesinde Türkiye;
komünizmle mücadele üssü
olarak seçildi. Ülkücüler, o do-
nemden itibaren ıç gerilim ve
darbe hazırlıklannda tetikçi ola-
rak kullanıldılar.
1980'lerde ülkücüler bu kez
ABD yönlendirmesi yerine, mıl-
li çıkarlar (!) adı altında, devle-
tin tetikçilerine dönüştüler.
1990'larda ise kişisel çıkarlar ön
plana çıktı. Çıkarsavaşlan dev-
let içinde çeteler yarattı. Bu çe-
teleşmenin tetikçileri yine ülkü-
cüler oldular.
Ancak 1990 sonrası, ülkücü-
lerin; Emniyet'te, Özel Tim'de
ve siyasi iktidar içinde önemli
mevzilere gelmeleriyle, önde
gelen tetıkçilerin kaderi değişti.
Giderek onlar da uyuşturucu,
kumarhane, kara para aklama
işlerinden yüksek paylar alma-
ya başladılar. "Ülkücü mafya"
adı verilen yeni bir rantiye grup
ortaya çıktı. Son model Merce-
desler, yeşil pasaportlar, lüks
evler, zengin bir yaşantı döne-
mine girildi.
Onlar; hem devlet içindeki
destekleriyle rahat hareket etti-
ler, hem de para pul sahibi ol-
dular. Tam keyıflerine keyif ka-
tacakken. uluslararası koşullar-
daki değişiklikler, astığı astık,
kestiği kestik tutumlan ve uyuş-
turucu trafiğındeki pervasızlık-
ları; onları Susurluk kazasına
götürdü. Hâlâ devlet içinde, po-
lis içinde güçlerı olduğu görülü-
yor. Hâlâ para musluklan ak-
maya devam ediyor.
Oral Çelik'e Malatya'da "Ben
sizin gülünüzüm" dedirten bu
tablo. Ancak, Susurluk'un dev-
let içindeki çeteler açısından
açtığı delık giderek büyüyor.
Sessız çogunluk ılk kez, devle-
tin gerçekten temizlenmesi ge-
rekecek kadar kirlendiğini ka-
bul ediyor. Gelişmeleri dikkatle
izliyor ve ortaya çıkan pislıkten
dehşete kapılıyor. Türkiye, bir
dönemecin eşiğınde, ancak o
kadar büyük yaralan ve handi-
kapları var ki. Bütün bunlan na-
sıl aşabilecek? Hâlâ ülkenin gü-
neydoğusunda günde onlarca
gencimiz yaşamını yitiriyor.
Bu savaştan para ve iktidar
sağlayanlar, güçieri ellerinde tu-
tuyorlar. Erbakan, bu kargaşa-
lıktafırsattan ıstifadeTürkiye'ye
daha da karanlığa götürecek
planlar peşinde koşuyor. iç ge-
rilimi tırmandırarak, Susurluk'la
ortaya çıkan havayı olumsuz
yönde etkiliyor.
Bütün olumsuz etkenlere
rağmen, Türkiye belkı de çok
uzun sürebilecek bir yola girdi.
Bu yolun sonunda ışık görünü-
yor. Zor ve zahmetli ama umut-
suz değil.
Not: Bu gece 21.00'de bir
dakika süreyle; yolun sonunda-
ki ışığa doğru bir adım atabil-
mek amacıyla ışıklarımızı sön-
düruyoruz. Sessiz çogunluk için
önemli bir başlangıç.
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Ordu ve Marksizm
1970 başlannda Moskova'da bir
metro istasyonunun girişinde sev-
gilisiyle öpüşen subayı gördüğüm-
de çok şaşırmıştım.
Gri renkli özel kalpağına, ünifor-
masına rağmen, o da hertıangi brr"
yurttaştı. Sonra metroda, otobüslerde kitap oku-
yarak yolculuk eden, mağazalarda sıradan yurt-
taşlar gibi alışveriş yapan başka subayları, bir
oyunun bitiminde tıyatro vestiyerı önündekı kuy-
rukta kendi kaputu ve eşinın kürkü için bekleyip
eşinin kürkünü giymesine yardım eden generali
gördüğümde, subay-sivıl ılışkisi bakımından da
farklı bir dünyada olduğumu anlamıştım...
Bizde de 1950'li yıllarda subaylar günlük yaşa-
mın içinde kımselerdi. Fakat sonraki yıllarda bû
görüntü değişmışti.
Onları her günkü yaşamda ünıformalarıyla gö-
rebilmek giderek az rastlanır bir şey olmuştu. Bu
durum günümüzde belki daha da belirgin biçim-
de sürmektedir,
• • •
1966 ya da 67'de Trabzon'daki yedeksubaylı-
ğımı tamamlamaya altı ay kalmışken Malazgirt'e
tayin edildiğim bıldirildi, Bu apaçık bir sürgündü,
Danıştay'a başvurdum. O günlerin koşullannda,
kısa sürede olumlu yanıt aldım: Yürütme durdu-
rulmuştu...
Fakat sevinmeye fırsat bulamadan, alayımızın
ve kolordunun bağlı olduğu Erzincan'daki 3. Or-
du Komutanlığı'ndan bir emir geldi. Ordu komu-
tanı Ülgenalp Paşa Erzıncan'a gönderilmemi is-
tiyordu... Askerı bir jeeple, yanımda kıdemli bir
astsubay arkadaşla "yan tutuklu, yankahraman",
Ziganalar'ı geçerek Erzincan'a doğru yola koyul-
duk...
Erzincan'da önce Ülgenalp Paşa'nın hukuk dar
nışmanı bir yargıç albayın odasına alındım ve var
kit yitirmeksizin 3. Ordu Komutanı Orgeneral Re-
fet Ülgenalp'in huzuruna birlikte çıktık...
Girişte, yanlış, anımsamıyorsam eğer, ordu ko-
mutanının büyük boy bir fotoğrafı asılıydı. Gör^
kemli bir atmosferde, yargıç albay azıcık kenar-
da, ben Ülgenalp Paşa'nın tam karşısında, esas,
duruşta çakıldık...
Birkaç cümlelik diyaloğumuzda Ftefet Ülge-
nalp'in bir cümlesıni unutmam olanaksızdır: "7â-
kımını al, şu tepeyı zapt et desem, Danıştay'a mı.
başvuracaksın?" 25 yaşındaki asteğmenin bu so-,
ruyayanıtı "Hayır komutanım!"dan başka bir şey,
olamazdı... Gece Erzincan'da kaldım, ertesi gün;
zaten Malazgirt'e gıdecek bir askeri konvoyla ye-
ni birliğime hareket ettim.
• • •
Yedeksubaylığımı Malazgirt'tetamamladım ve
teğmen rütbesiyle terhis oldum... Malazgirt'teki
altı ayda garnizon sınırları dışına çıkmam yasak-.
lanmış, peşime de hafiye bir asteğmen takılmış-,
tı...
Fakat (eksı otuzderecede, kitâptan öğrendiğirrt
bilgilerle "kayak komandosu " (!) olarak geçirdiğirn.
altı aylık Malazgirt bölümü de içinde olmak üze-
re), yedeksubaylığımı en lyı duygularla anımsıyo-:
rum... Tanıdığım her rütbeden subayların hemerr
hepsi ilginç, filozof, duygulu kimselerdi... Sivılle-:
rın dünyasından kopuk, içe kapanık bıryaşamla-
rı vardı.
Filozoflukları belki biraz da bundandı... Ülge-*
1
nalp Paşa'yı yıllar sonra (ölümünden kısa bir sü-
re önce) Ankara'da Kızılay Bulvarı'nda uzaktari'
gördüm... Çok yaşlanmıştı. Üzennde ığreti duran
sivil giysıler içinde, kendisi de çevresindeki yaşa-
mın içinde iğreti duran, sağhksız, nutsuz bir ıhti-
yardı... Sivillerin dünyasından kopuk yaşanmış,
fakat sonunda ister istemez bu dünyanın içine'
düşmüş bir ömrün simgesi gibiydi...
• • •
Genelkurmay, TÜSİAD'ın (kendi alanının seçkin
biruzmanınca, Prof. Bülent Tanör'ce hazırlanan)
"demokrasi raporu"na sert bir dille karşı çıktıv
"Amaçlan orduyu bölmek" olan "eski Marksist-
lerveyaMarksistdönekler. aşındincigruplar. bil-
gisiz fikir sahipleri.. vb..." aynı kefeye konarak'
suçlandı. {"Cumhuriyet" 26.1.1997)
Bu karşı çıkışta doğru bulduğum ve yadırgadı-
ğım noktalar var... Yazımın uzunca girişinden son-.
ra, şimdi bu konuda düşüncemi özetlemek isti-
yorum.
Türkiye'de sivil iktidarın bugünkü konumu ve
düzeyinde Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Sa^
vunma Bakanlığı'na bağlanması (raporda GeneP
kurmay'ın itirazının odaklandığı öneri) bana da'
(en azından zamansız) görünüyor...
Türkiye'de sivil iktidar gerçekten sivil (uygar)'
olamadıkça, yaşanmış bunca acı deneye rağmen
ordu toplumun en çok güven duyduğu kurum ol-
maya devam edecektır...
Bunun yanı sıra Genelkurmay'ın karşı çıkışında.
yer alan, çeşitli ülkelerde bu kurumun farklı ko-.
numlarına ilişkin açıklamalar da ilgi çekici, dü-'
şündürücü... Türkiye'de orduyu bölmek, kendi si--
yasal hedeflerinin emir komutası altına almak is-'
teyenlerin varlığı sır değil... Fakat ordu, sivil top-
lumun dışında kalarak bütünlüğünü daha ne ka-
dar süre ve nasıl sürdürebilecek?
Atatürkçülüğü donmuş kalıplar bıçimınde yo-:
rumlamak ya da bilimsel bir yöntemi (Darwif>,'
Newton, Einstein kuramları kendi alanlannın ol-'
gularını kavramada ne kadar önemliyse, toplum-.
sal olguları kavramada en az o kadar önemli bir'
bilimsel yöntem olan Marksizmi), "esto"lere vş
"o
J
öne/c"lere atıfta bulunarak dolaylı bir biçimde^
deolsa küçültmeye, aşağılamaya, ahlak, bilim dı-*
şı, "aşın dinci" görüşlerle aynı değerdegösterme-''
ye çalışmak kime ne kazandınr? ".
• • •
Türkiye'de bugün demokrasıye yönelik tehdit-'
lenn kaynaklan apaçık ortadadır. Genelkurmay
1
Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağ-"
lanmasıyla demokrasi arasında bir neden-sonuç
1
ilişkisi görmek (yukanda değindiğim gibi) bugün-;
kü ortamda. sıvıl ıktidarlann kısa sürede değışe-"
ceğe benzemeyen bugunkü düzeylerinde, ger
L
_;
çekçı görunmüyor..
Fakat toplum sıvilleşırken (ordu mensupları ro-
bot değil. birer insan ve yurttaş olduklanna göre)r
ordunun bu sürecin dışında kalabilmesi de düşü-"
nülemez.
Öyleyse, ordu adına topluma iletilecek bildirf
ve demeçlerde (Sayın Genelkurmay Başkanı'nın'
kişisel bildın ve demeçlenndeki dikkatli ve uygat
üsluptan). hıç değılse şımdılık bu kadarından uzak
düşmemek daha doğru olmaz mı?