Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 ARALIK 1997 PAZAI
8 PAZAR YAZILARI
Aziz Nikola aşkına
pamuk eller cebeABD'de Tann'nın "Yürü ya
kuhım" dedigi millet olma
şerefıne üka basa hindi yenerek
kutlanan Şükran Günü ile Hazreti
tsa'nın dünyaıruza teşrifini (iiç
aşağı beş yukan) kaydeden Noel
arasına düşen 25-30 günlük süre
her yıl gayri resmi alışveriş
mevsimini oluşturur.
Daha doğrusu, şu ya da bu
nedenle ilan edilen sezonlann en
şatafathsııu oluşturur, demek
gerekli. (tşci bayramı mı var, hadi
mağazalara hücum. Şehitleri anma
bayramı geldi, şehitler adına
buyrun kapışa. Gazileri anıyoruz,
ilk hedefmiz butikler. Ve bu böyle
yjl boyu sürer.)
Ülkedeki halka doğrudan satış
yapan işletmeler, yıllık cirolanıun
% 25-50'sini bu dört haftaya
sıkıştıracaklar istatistikJere
dayanan tahminler doğru çıkarsa.
Bu nedenle Şükran Günü'nü
izleyen cuma sabahı, haftaiar
süren hazuianışın ardından
dükkânlar 8'de, 7'de, hatta bazen
daha erken açılır. Açılışa yanm
saat kala park yerinde
egzoz*lanndan soluyan arabalar
beklemeye başlarruştır bile.
Kapılann aralanmasıyla raflara
saldınlır. Başlangıçta yüzler
gergindir. ArananJar bulundukça,
dev bir orduyu yenen bin atlının
"çocuklar gibi şen" ruh hali
u
akMalar"ı bırer birer
gamzelendirir. Bu arada radyolar,
gazeteler, ilanlar, noele doğru
VVASHINCTON
AZİZ
GÖKDEMİR
gûnleri geri saymaktadır.
Sevdiğinize uygun armağanı
vaktinde alamamışsanız kendinizi
öldürün daha iyi. Son gûnlerde
panik had safhadadır. Kararsız
kasımlar cep telefonlanyla
eşlerinden gizli gizli tuvaletlere,
gardroplara kapanıp kataloglardan
mal sipariş etmeye çalışır.
Binalarda hoparlörlerden yayılan
güzelim kJasik ilahilerin
şurupsallaştınlmış aranjmanlan
içinizi bayılta duran bir
kıstınlmışlık duygusu herkesin
üzerine çöker. ÖtoparkJarda park
yerieri için kanlı bıçaklı olunur,
tezgâhtarlara çuvalla hakaret
yağdınlır. Bütûn bunlar, beğenilip
beğenilmeyeceğinden bile emin
olmadığımız bir (daha doğrusu
beş, on yirmi) armağan için. Ne
kadan içten, ne kadan tüketim
selinin dayatması, bilmek olanagı
yoktur. Yıllar ilerleyip
çevrenizdekileri "Nod Baba'nın
çırvabndan msflar"la donanp
kendıniz de aynı şekilde
donandıkça perspektifi fîlan
kalrruyor işın. Kutular arasma
sıperdeymişçesine yorgun argın
gömülmüş, bir sonraki yılın
alışveriş savaşına hazırlıkJı
olmanın dışında pek bir şey
dûşünmüyorsunuz artık.
Toni Morrison'un TarBaby adlı
romanında anakişinin şu alaylı
ilenişinin Noel arifesine denJc
gelmesi rastlantı olmasa gerek:
Dûnyalannın tek dersi buydu, çöp
üretmek... Ve bir gûn boğacakrj
onlan bu; kendi pisliklerinin,
çöplük haline getirdikleri
dünyanın içine batıp, ancak o
zaman arayıp durduklan gerçek
huzur ve mutluluğa erişeceklerdi.
Iki bin yıl kadar önce doğan ve kıt
kanaat bir yaşamın sonunda
çarmıha gerilen Nasıralı Yahudi
genci, ölûmünden sonra adına
oluşturulan dinin bu akıl almaz
tüketim çılgınlığına alet edildiğini
görebilse ve "Ben size yeryûzünde
kendinize hazineler biriktinueyiıı
dememiş miydim" diye yeni
dünyalı tebaasını paylasa. "Bu ne
her pazar kilise>« üşûşüp tncfl
okumak, bu ne laiuma turşusudur
bre" diye sorsa, verecek yanıtımız
var mı? Ama sormayacale Cario
Levi'nin yoksul Ebolisi'nde duran
fsa Washington'da asia
durmayacak, buraya dikilen
dünyanın dördüncü en büyük
katedraline inat. O şimdi dağlann
kovuklarına sıkışmış, rüzgânn itip
kalktığı, güneşin okşadığı minik
kiliselerdedir. Kim bilir, Don
Camillo'yla dertleşiyordur
belkide.
J997*VP VPda Pttİ Yemyılagjnneınizebirkaçgaııka-
±yy / y v vtUU VUI tob
atündünyahalklanflgjııçkul-
iamalaria eski yıla veda edip 1998'e merhaba deme\e hazırlanıyor. Costa Rka'nm
başkenti San Jose'deki kutlamalar kapsamında, aüar geleneksel yıl sonu yürü-
yüşü yapü. Geleneksel at vüriiyüşüne 1500'den fazla atla binicisi kabtdı.
Mithat Paşa saftı, filozof Rıza ise değilOğlunun yazdığına göre Mithat Paşa, lngıliz
kraliyet ailesiyle "teklifsEce" görüşen biriymiş.
Bir gün Londra'da bulunduğu sırada Hydex
Park'da oğlu ve damadıyla dolaşırken o
zamanlar veliaht olan Prens Edward ile
karşılaşır. Ileride VTI. Edward olarak Ingiltere
tahbna oturacak olan genç prens büyük bir
samimiyetle paşanın koluna girer. bir süre
birlikte yürürler. Tesadüfe (!) bakın ki az ileride
de prensin annesi, yani Büyük Britanya Kraliçesi
Vîctoria, parkta gezinti yapmaktadır.
Abdülhamid'e muhalıf olduğu bilinen Mithat
Paşa'yı görünce "Saygıdeğer bir devlet adamıyla
karşdaşınış olmaktan duyduğu mutluluğıT
belütir, park gezintısinı Paşa'y la birlikte
sürdürür. Paşa'nın oğlu AK Haydar MMıat'a
göre bu park gezisi, Osmanlı padışahı
Abdüihamid ile arasının açılmasını istemeyen
Victoria'nın düzenJediği bilinçh bir
karşılaşmadır. Dönemine göre yenilikçi
sayılabilecek düşünceleri, devlet yönetimindeki
başanlan ve yazıimasında büyük katkılan
buiunan anayasaya olan inancıyla, hepsinden
önemlisi Abdüihamid diktasına karşı verdiği
mücadelesiyle, gerçekten döneminin çok çok
ilerisinde olan Mithat Paşa, kuşkusuz bu
özellikleriyle yabancı devletler nezdinde de
hayranlık uyandırmış btr devlet adanuydı.
Kraliçe de, uygar bir imparatorluğun (!) başı
olarak. bir türlü uygarlaşamayan Osmanlı'da
böylesi nitelikJere sahip bir devlet adamma,
uygarlık dünyasının değerlerini
savunduğu için en azından saygı
duymuş ve onunla tanışmayı
istemiş olmalı. Eğer sonradan
tahta çıkan Edvvard'ın, zor
durumda kalan Paşa için
istenilen desteği nazikçe gen
çevirdıği bilinmese, Kraliçe ve
oğlunun -dolayısıyla temsil
ettilden ımparatorluğun-
Paşa'ya bu nıtelikJeri yüzünden muhabbet
besledikleri düşünülebilirdi. Oysa biliyoruz ki,
işin içine imparatorluğun gerçek sahipleri olan
sermaye sınıfinın çıkarlan girdiğinde yukandaki
kavramlan kişilığinde toplayan Mithat Paşa ve
benzerlerinin, Kraliçe veoğlu için hıçbir
önemleri yoktur. lngiltere Kraliçesi Victoria, bu
görüşmeye neden gerek duymuştu acaba?
Paşa'nın Osmanlı yönetimindeki etki gücünün
farkında olan Ingiliz sermayesinin önde
gelenlen, ileride ülkenin en güçlü adamı
olacağını tahmin ettilderi Mithat Paşa'ya
fikirlerinin hayranı gibi görünmektedirler.
Osmanlı Imparatorluğu'nun kendileri için iyi bir
pazar olduğunu bilen Krallık, Osmanlı
yönetimiyle ilişkilerinı hoş tutmayı sürdürürken
kaz gelecek yerden tavuk esirgemez lngiliz
işadamlanna, Paşa'yla ilişki kurmalan için her
olanagı sağlamaktan da geri durmamaktadır.
Iktidan eline alma ihtimali çok yüksek olan
Mithat Paşa'nın, ekonomik ilişkilerde ola ki
MUSTAFA
KEMAL
ERDEMOL
herhangı bir sorun yaratma
tehJikesi vardır, bu görmezden
gelinemez. Ingiltere Krallığı'nın
Osmanlı ülkesindekı ekonomik
çıkarlan, özgürlük. reform gıbı
kavramlarla birlikte ele alınır
nedense. Ticari kuruluşlar bu
kavramlara çok çok önem
verirler. Paşa, belki de
kendisinin bile anlam
veremediği bir ilgi toplamıştır Londra'da. llgilı
ilgisiz ne kadar lcişi, kuruluş varsa herkes Mithat
Paşa hayranı kesiliniştir. Herkes Paşa'nın ne
kadar özgürlükçü, ne kadar yenilikçi olduğunu
söyler ve duyduğu hayranlığı ifade eder.Paris'te
de ilgiyle karşılanan Paşa. yaşamını tehlikede
gördüğü için sığındığı Fransa
Büyükelçiliği'nden ıltica talebmde bulununca.
Fransa, sözümona hayranlık duyduğu bu dev let
adamını "Al Tunus'u. ver Mhhal Paşa'yı" diven
Osmanlı'ya teslim eder. Ingılızler de Fransızlar
da Paşa'ya zor dönemlerinde hiçbır yardımda
bulunmazlar. Günümüzde Batı'nın aydınlanmıza
olan ilgisi bana hep Mithat Paşa'ya takınılan bu
tavn anımsaöı. Bugün Batı, Türk aydmlannı
Mithat Paşa gibi ortada bırakmıyor belki. Tuhaf
karşılanması gereken Mithat Paşa'nın
aymazlığıdır. Avrupa'nın kimı kurumlanndan
destek ararken ölçüyü ıyı ayarlayabilirdı. Ama
"öJçûyii iyi avarlayumayan" Türkiyeli aydının
aymazlığı, giderek sorumsuzluğa dönüşüyor.
Insan haklan gıbı kutsal ka\Tamlan bazı
başkentlerden "esmJenerek" savunurken.
emperyalizmi korkanm ıskalıyor. Batı. insan
haklan konusunda yönelttıği ve doğru olduğuna
ınandığım eleştınlerinı. Türkıye'ye biçtiği rolün
gerekçeleri yapıyorken Türkiyeli aydın bunu da
fark edemiyor. Kişisel olarak hiç de umurumda
olmayan AB'ye alınmama karannın asıl
nedenlerinı açıklamak yerine, insan haklannı
öne sürerek "aile dışı" bırakrha karannı itiraz
edilemez böylesi bir gerekçeye dayandıran
Batı'nın, asıl yüzünü görmemizi engelliyor.
SokakJannda kimsenin "kaybedilmedigi'',
karakollannda. cezaevlerinde hiç kimsenin
işkence görmcNJiğt bir ülkeye kavuşmak için,
eğer ışe yarayacaksa şeytanla bile ışbiriiği
yapılabilir. Ama bu yapılırken, şeytanı melek
gibi göstermemelidır. Günümüz aydını. Filozof
Rıza Tevfik ile arasmdaki farkı bilmelıdir.
Istanbul hükümetinın 1919 hazıranında Pans'e
gönderdıği bir heyette yer alan Rıza Tevfik,
Fransız gazetelerinden birine şu demecı venr:
"İngilizlerden çok şe> öğrendim. Fransız
medennetine tutkununı. Bende his ve fikir
itibari\le beğeniiecek ne varsa sizindir. Bende
fena olan ber şeyin ka> nağı benim." Türkiye
aydınının, ülkesini işgal eden emperyalist
ülkelere, üstelik işgal de sürüyorken daikavukluk
yapan bu adamdan elbete bir farkı olmaJıdır.
Yozgat'tan çok Floransa'yı sevenJere söylenecek
bir şey yok elbette.
'İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı'"Ben orarrcı kovmuştum, alnuşlar/
Arasına akışık saaderin /Çıkanr
bakardım kimsekT yokken / Beni bana
gösteren a> namdL alnuşlar / Kışken
ükyaz sularunda acardı / Buziu dağlar
gerisine kaçıracak ne vardı? / Eski
defterlerde sararmış
yaprak / Beni bana gösteren anlamdı, al
m^tan" Uzak bir Istanbul gecesiydi. tki
gencecik sevgılınin NecatigU'le
anımsadığı üzgü dolu dızelerin hemen
yanı başında, Buddv HoOy vardı. Tüm
evreni tanımsız bir coşkuyla
kucakJayan "RockAnd Rofl*un en
büyük simge öncüsüydü Teksaslı
yetenek. tlk kez siyah Amerika'dan
kaynaklanan o firöna müziğin. ilk
duyulduğu gûnlerde, başka nice seçkin
adlarla, gönüllere taht kuran Buddy
Holly'ı dinliyonJu sevgilıler. Adı
"Çaö" olan gece kulübünde, henüz
arabeskle yozlaşmamış o duyarlı
gençliğin ağzından "ftggy Sue" adlı
şarkı duyuluyordu. Dışarda çiseleyen
sonyaz yağmuru hızlanadursun,
Istanbul'un özçocugu olan şantöz
Bertha'dan, "Raining In My Heart"
adlı parçayı duydu sevgilıler. Daha
sonra "Chantifly Lace", "Maybe Bab>*
ve "ThinkItO\«-" adlı şarkılara
başlayan Bertha, Buddy Holly'nin
unutulmaz parçası "That'U Be The
Day" adlı şarkıyı bitirdikten sonra,
kahredici bir açıklama yaptı. "Buddy
HoOy. Amerika'daki bir konser
turunda. uçak kazasında yaşamını
TORONTO
ENGfcV
AŞKIN
yitinnişti.'' Uçak kazasında, ona eşlik
eden Ridıie Vakns, FrankieSardo ve
"Big Bopper" adıyla bilinen ünlü
adlarda yaşama veda eti. 40 yıl önceki
o tstanbul anısı, tüm sevgililerin
yüreğinde hep sızlamaya devam
edecekti. Buddy Holry'in müzıksel
biyografısi olarak derlenen dev
gösteriyi, Toronto'da seyredenler,
birbirinden yetenekli sanatçılaria
hayranlığa düştü. Hepsi tngiliz
tiyatrosunun ustalanndan oluşan
topluluk. sunduklan müzikli öykûde.
çok genlerde kalmış. bir masumluk
çağının, kirlenmemış bir değerler
evrenmin de anatomısını sergıledı.
ABD'de 1950"Ierin son bölümüyle
1960'lann tümünde izienen
ırkçılığın acımasıziığına da değinen
müzikal. Rock And Roll'un,
Buddy HolK' ile başlayan
atılımcı başlangıcınıa sıcacık ve coşku
dolu bir açıklamasıydı. Daha sonraian.
konformist bağnazlığuı karşına
dikılecek olan Rock And RoII. Buddy
Holly ile birlıkte, değişimi kutsayan bir
simge müzik dalı olacaktı. lngiliz
tiyatro yazan Alan James'ın varatımı
olan müzikal, 3 saat süreyle "The
Princes OfWsks" adlı salonu
sarsmaya devam ediyor. Ölümcül bir
kazaya kurban giden Prenses Di'nin
adını taşıyan tiyatro, seyirciyle
bütünleşen bir görkem şölenine
tanıklık ediyor her gece. Budy
Holly'nin Oyküsü'nü, bitımsizbir
heyecanla izleyen seyirciler, müzikalin
özellikle son I saatlik bölümünde,
koltuklanndan ayağa kalkarak sürekli
Rock And Roll yaptılar. Hemen "her
yaştan" yüzlerce gencın bir çoğunun
gözleri nemlenmiş ve müzikalin
bıhmınde *Oh Boy* ve "Ir's So Eas"
adlı parçalar. artık dede olmuş eski
"RockAnd Rofl"culan da coşkuya
boğmuştu.
YQDİ yıla ilk
adımlanmızı
atarken
Önümüzdeki hafta ortalannda
1997 yılmı geride bırakmış,
1998'e ilk adımJanmızı atmış
olacağız. I997'yi geride bırakıp
da ne olacak yani! Yine
birbirlerinin art niyetierini
araştıracak kendilerini büyük
gören dünya çapındaki
yöneöcilerle çeşit çeşit
uzmanlar. Duruma bakılırsa pek
değişik olmayacak galiba
Fransa'nın durumu. Her şeyden
önce, şu "iki kişilik birfikte
yaşam", kimi zaman "ortakhk''
kavramının pek de olumlu bir
şekilde uygulanamadığı
görüldü. Ama her
anlaşmazhktan sonra ortalığın
derhal yatışması, bir yerde
rahatlatıcı olmuyor değıl.
Fransa önemli olaylara sahne
oldu 1997 boyunca. Kuşkusuz,
bunlann arasında en önemlisi,
Cumhurbaşkanı Jacques
Chirac'ın gecen 21 Nisan'da
aniden Millet Meclisi'ni
feshetmesi oldu. Devlet
Başkanı'nın bu karannı
anlamak - Fransız siyasal
uzmanlarından bin de olsanız
son derece zor. Düşünün, sağ
partiler egemen mı egemen. Bu
koşullarda sen gel yandaşlanna
yeni bir sınav yükle.Böylesine
bir "yanlış besabın" ağır
bedelini ödüyor şımdilerde eski
sağ iktidar. Ortada fol yok
yumurta yokken feshedersen
Meclis'i, "evdeld hesabm
çarpya uyTnadıgını" da
görmezliîcten gelemezsin işte,
diye hayıflanıyor. 1997'nin
sıcak bir yaz akşammda
Fransa'yı çalkalandıran, türü
değişik bir olay bir anda
küreselleşmenin "flrtına''sına
kaptırdı kendisini. Galler
Prensesi Diana ile sevgilisi Dodi
El-Fayed, Ritz otelinin önünde
arabaya binıp, Dodi'nın evine
doğru âdeta ok gibi rirlayarak
PARIS
IVtiŞEL
PERLMAN
Alma tünehne vardıklannda
ecel bekliyordu onlan. Kaza
günierce tartşıldı halk arasında.
Fransız polisi ise soruşturmayı
henüz noktalamış değil. Ancak
bu olayda bir günah keçisine
gereksinim vardı. Gece gündüz
demeden koşuşturan. büyük bir
"scoop" (atlatma haber)
peşindekj foto muhabiri
arkadaşlardı suçlular...
Ya, bu tür dedıkodu
dergıleriyle fotoğraflan her
hafta gazete bayiinden saön
aldıktan sonra âdeta kapagından
son sayfasına kadar ezberleyen
merak edenler kimdi?
Değinmek ıstediğımız bir başka
konu Başbakan Lionel Jospin'in
Fransızlar tarafından nasıl
algılandığı. Hükümet başkanı,
yakınlanna göre, kendisini
"gururiu", "emin" ve "nmtla''
görüyormuş. Buna karşılık,
seleflen Alain Juppe
küçümseyici, Edouard BaDadur
kendisi beğenmış ve Pierre
Beregovej- teknokrat olarak
değerlendiriliyor. Lionel
Jospin'ı ise "mütevaa"olarak
görenJer var. Öte yandan, son
zamanlarda, çok şükür, Fransa
terönst eylemlere hedef obnadı.
Paris ağır ceza mahkemesinde
geçen salı gecesi ünlü "Cartos",
"Yaşasın devrim, ADahüekber"
diye bağırmaktan kendinı
alamadı, yaşam boyu hapis
cezasına mahkûm edildikten
sonra. Bir "efeane"nin sonunu
gözler önüne sermekteydi
bu bağınş...
Stockholml998'de
kültür başkenti
Stockholm yeni yıla büyük
beklentilerle giriyor. tki yıllık
haarlanıştan sonra Stockholm,
Avrupa'nın kültür başkentliğini
Selanik'ten
devralıyor. Kültür başkentliği d
emek, yılm 365 günü hemen he
r sanat ve kültür dalında
1000'den fazla program
yapılması anlamına geliyor.
Programın yalnızca yabancı
gazetecilere tanıtılması, otel
dahil iki gün iki gece
sürecek. Tema; buz ve ateş,
yazıyor bize gönderilen
davetiyelerde. Kuzey
lsveç'teki Jukkasjarvi
kasabasındaki buzdan otelin
bir benzeri, buz katedrali
Stockholm'de, o bölgeden
getirilecek buzlarla kurulacak.
Buzdan masalar, iskemleler
ve meşalelerle aydınlatılan
buz duvarlar konukJar için
gerçekten de bir buz ve ateş
gösterisi olusturacak. 1020
programdan 600'ü devlet
desteğiyle gerçekleştiriliyor;
diğerlerideya sponsorlar
aracılığıyla ya da özel sanat
kuruluslannın işbirliğiyle.
Kültür başkenti olmanın
bedeli 460 milyon kron, yani
12 triryon lira. Aranjörler,
masraflann çıkanlması
konusunda kaygılı değiller.
Çünkü kent,heryıl
bir önceki turizm rekorunu
kırmakta. Ne var kı. gerçek
GURHAN
UÇKAN
kazarumın çok başka olması
bekleniyor. Kentin çokuluslu
ve çok kültürlü olmasmın bir
kaynak olduğunun 1998
boyunca gösterilmesi,
kanıtlanması amaçlanıyor
aynı zamanda. Kentin 24 dış
semt yönetimi, bu amaçla
yüzden fazla öneriyle geldi
aranjörlere. Ömeğin,
Türklerin ve diğer
bazı göçmen gruplannın
yoğun olduğu semtlerde farkh
kültürlerin gerçek bir değer
kaynağı olduğunu gösterecek
programlar hazırlanıyor.
"Okuma snrûyor" başlıkb
program çerçevesinde yerli ve
yabancı yazarlann okullan
ziyaret ermeleri ve kendi
yapıtlanndan örnekleT
okuduktan sonra öğrencilerle
konuşmalan tasarlanıyor.
Bizdeki lise n-III'ün
karşılığı olan cimnazyumlarda
gençlerle birlikte olacak konuk
yazarlar. Sergiler, bale ve opera
ziyaretleri. tiyatro turneleri ve
müzik konserleri de günleri ve
yerieri saptanmış olarak
programda yer alıyor.
VEFAT ve BAŞSAGUGI
îstanbul Oniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Profesörlerinden, Türkiye Bilimsel
ve Teknik Araştırma Kururnu kuruculanndan ve Bilim Kurulu ilk Başkaru, Türkiye
Bilimler Akademisi Onur Üyesi, TÜBtTAK Marmara Araştırma Merkezi gönüllü
araştıncısı, Mainz Akademisi muhabir üyesi Fransız Legion d'Honneur nişanı sahibi,
Turkish Joumal of Mathematics Advisory Board üyesi, Türkiye'nin onur duyduğu
MATEMATÎKÇI,
BÜYÜK BlLlM ADAMI
Ord. Prof. Dr.
CAHİTARF26 Aralık 1997 Cuma günü vefatetmiştir.
29 Arahk 1997 Pazartesi günü saat 10.00'da Istanbul Üniversitesi merkez binasında
düzenlenecek törenden sonra Levent Camii'nde (lç Levent) kılınacak öğle namazını takiben
Zincirlikuyu Mezarlığı'na defhedilecektir.
Kendisine Tann'dan rahmet, ailesine ve bilim dünyasına başsağlığı dileriz.
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ
İSTAÎVBÜL ÜNİVERSİTESİ-ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNİK ARAŞTD3MA KURUMU
TÜBİTAK MARMARA ARAŞTIRMA MERKEZİ
Modern Türkiye'de temel bilimlerin
kuruculanndan olan
Ord. Prof. Dr.
CAHtTARF'ı
kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Ailesine.
ve Türk bilim dünyasına başsağlığı dileriz.
BfLKENT ÜNİVERSİTESİ FEN
FAKÜLTESİ
MATE1VIATİK BÖLÜMÜ
Bilimi yaşamının her anında dolu dolu
yaşayabilmiş Matematikçi
CAHİT
ARF'ı
kaybettik. Sevgili hocamızın yasam
biçimi ve Matematik tutkusu her zaman
esiıı kcyrsağımtz olacaktır.
ODTÜ, MATEMATİK BÖLÜMÜ
ÖLÜMSÜZLÜĞE
SAYGI
JJlkemiz ve dünyanın sayılı
bilim adamlanndan
CAHİT
ARF'ı
yitirdik.
Sayın Hocam,
Matematiğe ve bilime, tabii ki insanlığa
olan katkılannız bizi hep onurlandırdı.
Ölümünuz ise sorumluluğumuzu
arttınyor..
Rahat uyu. .
MEF (Modern Eğitirn Fen
Dersanesi)
Matematik Öğretmenleri
VEFAT ve BAŞSAGUGI
TÜBÎTAK
KURUCULARINDAN
Ord. Prof. Dr.
CAHİT
ARF'ı
kaybetmenin derin üzüntüsü
içindeyiz. Merhuma Tann'dan
rahmet, ailesine ve bilim
dünyasına başsağlığı dileriz.
MARMARA ARAŞTIRMA
MERKEZİ
CAHİTARF
KÜTÜPHANESİ