Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 ARALIK 1997 PAZAR
12 KULTUR
Kiıııler geldi geçtL, ldmler kaldı• Parliament Caz
Festivali'nde Michel
Petrucciani, John
Scofield, Bobby Mc
Ferrin ile en çarpıcı
gece yaşandı. îstanbul
Caz Festivali'nde
Legends 97, 'tarihe
geçen bir konser'
gerçekleştirdi. En
çarpıcı etkinlik ise
1. îstanbul Müzik
Şenliği'ydi.
GÖRGÜNTANER
Yeni bir bin yıla girişimize i-
ki çarpı 365 gün kaldı. 1997 se-
nesinin önemli "jazzy" etkinlik-
lerine göz atacağımız kısa ge-
zintımizde ilk durağımız her za-
man, genellikle müzikal kurak-
lıkla geçen ilk altı ay sonrasında
heyecanla gidilen Parliament
Caz Festivali olurdu. 1997'de
Parliament, festivalinı tzmir'e
taşıdı ve Îstanbul ayağını ger-
çekleştirmedi. 4-7 Hazıran ta-
rihlen arasında yapılan festiva-
lin en çarpıcı gecesı, ilk yansın-
da Michel Petnıcciani'nın piya-
nosuyla. ikinci yansında John
Scofıeld'in grubuyla sahne aldı-
ğı geceydi. Gecenin sonuna doğ-
ru, Scofield'e piyanoda Petruc-
ciani vokalde ise Bobby McFer-
rineşlikedince "özel proje" ola-
rak gerçekleştırmeye kalksanız
binlerce dolara mal olacak bir
jam -session ortaya çıktı. Geor-
ge Benson ve Dionne VVanvkk
ise aynı festivalin dıger "ajhr
toplanydr. Kerem Görsev, U-
han Erşahin, Can Kozlu ve VbJ-
kan Hürsever'den oluşan dörtlü.
sürpriz bir şekılde ağır toplar-
dan rol çaldı. Aldığımızduyum-
lar doğruysa Parliament Caz
Festivali 1998'de de sadece iz-
mır'de yapılacak. Haziranın ilk
haftası içınde tzmir'dekı oteller-
de yer bulmak giderek zorlaşa-
cağa benzıyor.
36 konserlik restni geçit
Parliament Caz Festivali'nin
Istanbul'da ardında bıraktıgı
boşluğu 1 Boğaziçi Festivali
doldurmaya çalıştı Türk Caz
Starlan Gecesı, Fish, Colosse-
um hatınmdakalan gruplar. Bü-
yük usta Ray Brown'ı üçlüsüyle
izledik. lzleyicı sayısmın azlığı
konserin atmosferini etkilediyse
de usta formundaydı.
Temmuz ayı ise hem cazse-
verlerin hem de caza şöyle veya
böyle bulaşan, cazm kıyısında
dolaşan müziklen sevenlerin ve
"Dünya neteri dinüyor"u merak
edenlenn 15 gün boyunca mûzık
soluyup. müzik konuştuklan îs-
tanbul Caz Festivali'nin damga-
sını vurduğu ay oldu. İstanbul
Kültür ve Sanat Vakfı tarafından
gerçekleştirilen festival, gör-
kemlı açılışında "Legends '97"
adı altında Vlarcus Miller, Eric
Clapton, David Sanborn, Joe
Sample ve Stew Gadd'den olu-
şan beşliyi konuk ertı. Konser.
kimilerine göre "bol stariı içi boş
bir rılm",kimılerine göre ise bır
daha bir araya gelmeyecek bir
grupla "tarihe tanıklık" olarak
1) John Scofield, 2) Bobby Mc Ferrin, 3) Michel Petrucciani, 4) David Sanborn, 5) Joe Sample,
6) Nigel Kennedy, 7) Eric Clapton, 8) Marcus Miller.
değerlendirildi. Gerçekten de
dünyada sadece 10 kentte ger-
çekleştirilen konser için Atina
ve Tel Aviv'den bile gelenler ol-
duğu düşünüldüğünde konseri
izleme şansını bulan 4 bin kışi-
nın "tarihe geçen bir konsere"
tanıklık ettığini söyleyebihriz.
5 ayn nıekânda değişık mü-
zik türlerini banndıran progra-
mıyla 36 konserlik bir resmi ge-
çit sunan festival, Roxy"de ger-
çekleştırdiği gece yansı konser-
leri ıle de bır yenilığe imzasını
attı. Geçen günlerde Roxy'yi yi-
ne ziyaret eden Groove CoUecti-
ve bu silsılenin en altı çizilecek
ismi olarak öne çıktı. Açıkhava
Tiyatrosu'ndaki Goran Bregoviç
konseri. en eğlenceli konser ol-
du. Giiher ve Sûher PekineTin
Jacques Loussier Trioile gerçek-
leştırdikleri konser bir dünya
prömiyeri idi. 200O'lı yıllara gi-
rerken müzik nereye gıdıyor di-
yenler, 10 yıl önce Bristol'de
iken aynı soruyu sorup yola çı-
kan \e verdikleri cevaplarlatrip-
hop'un isim babası kabul edilen
Massive Attack konseriyle baş-
ka bir gezegene seyahat ettiler
Fazı) Say izleyenleri büyüledı.
Radio Tarifa ise keşke Cemal
Reşit Rey Konser Salonu'ndan
daha büyük ve grubun atmosfe-
nne uygun bir yerde konser ve-
riyor olsalardı dedirtti.
Nigel Kennedy''nin konseri
Kapanıştaki Latın Gecesi her-
kese uzun geldi. Sonuna kadar
dayananlar kurtlannı döktüler.
Gecenin sürpnzı ise Michel Ca-
milo oldu. Tüm tahminlerin ak-
sine yine ve Legends '97 konse-
rinden bile önce Jan Garbarek
konserinin biletleri tükendi. Fes-
tival arkasında artık alışıldığı
üzere. katılanlan ve katılmayan-
lan, festivale "yakışanlan" ve
"yakışmayanlarT. "caz olanla-
n" ve "caz olmayanlan" ıle ıl-
gili birçok tartışma bırakarak so-
na erdi.
Geçen sene H ABITAT kurba-
nı olan Yapı ve Kredi Festivali
bu sene de ne yazık ki yağmur
ve soğuk kurbanı oldu. Chaka
Khan, Al di Meola Gnıbu, Nigel
Kennedy, Ottmar Liebert gibi
tanınan isimler arasından yeni-
likçiliği ve üretkenliği ile Nigel
Kennedv sıynldı. '97'nin en gü-
zel konserlerinden birini sunan
Kennedy, yağmur, soğuk ve at-
mosfere uymayan mekân (kon-
ser Açıkhava Tiyatrosu'ndaydı)
gibi bütün sorunlan arkasında
bırakü. tzleyenlere parmak ısırt-
n.
Major Müzik Organizasyon
tarafından 4 Ekim'de Bostancı
Gösteri Merkezi'nde gerçekleş-
tirilen Therapy konserini 8-18
Ekim tarihleri arasında yapılan
Akbank Caz Festivali izledi. Sa-
natçı seçimi ve organizasyonu-
nu yıllardır hep belli bir çizgide
tutan ve Pozitif tarafından ger-
çekleştirilen festivalde James
Carter Ouartet ve Courtney Pi-
ne Ban yanm adım öne çıktılar.
Açılış konserini ise Akbank Caz
Festivali'nin açılışına en uygun
düsen sanatçı Betty Carter ger-
çekleştirdi. llhan Erşahin'in
"house band"liği üstlendiği Es-
ki Yeşil'deki jam-session'lar en
güzel geceler oldu.
12-14 Kasım tarihleri arasın-
daki Efes Pilsen Blues Festiva-
li'nin "ağnrcatopu" EddieKirk-
land & The Energy Band idi.
5 ve 6 Aralık'ta Fuji VVorld
Musk Days'in üçüncüsü vardı. 5
Aralık tanhindeki Baaba MaaL
Senegal'den kalkıp gelmesıne
değmiş, dedirtti.
lyj planlanmış bir şenük
1997'nin en çarpıcı etkinliği-
ni en sona sakladım. Pozitif ve
Açık Radyo tarafından 25-26
Ekim tarihlerinde Harbiye As-
keri Mûze'de gerçekleştirilen 1.
Îstanbul Müzik Şenliği, alınan
büyük mali riske (bildiğim kada-
nyla) değdi ve keyifli bir ortam-
da, yoğun fikir ahşverişinde bu-
lunmayı sagladı. Müzik endüst-
risini (olduğu kadanyla) sanat-
çılarla ortak bir platformda bu-
luşturdu (mu?). Bu buluşmanın
gerçekleşmesi için en azından
buluşacak taraflann artık bir
"buluşma platformu yok" baha-
nelen ortadan kalktı. Şenlik, ka-
taloğundan konser organizasyo-
nuna, yemeğinden güvenliğine
kadar son derece iyj planlanmış
ve kotanlmıştı. Ömer Mad-
ra'nın dediği gibi "Müzik, kab-
taoı ve eğtence. Bu üç anahtar ke-
Kmeden bir kelime Çlk(jor orta-
ya: ^enlfk^ Şenliğe katılan bi/-
çok sanatçt ve topluluk ilk kez
"içkiH iokanta ve bar" haricinde
konser düzenınde çalma ve söy-
leme olanağına kavuştular. Şen-
likte yeT alan gruplardan dinle-
yebildiklerim arasında AyşeTû-
tüncü "Piyano-Ferküsvon Gru-
bu" ve "Kapsû!" grubu müziğe
bakış açılanyla ve icralanyla,
yeni, değişik ve çarpıcı birer 45
dakika sundular.
Birçok müzik türünü bir ara-
da izleme olanağını bulup türler
arasındaki çizgilerin nasıl yok
olmaya yüz tuttuğunu, disiplin-
ler arası ahşverişin arttığını ve il-
gili tanunlann nasıl yeniden sor-
gulanması gerektiğini gördük.
Umanm bir arada bir kültür mo-
zaiğinde yaşamayı bilmeye çalı-
şan toplum olma yolundayızdır.
Şenliğın ikincisinin kapısındaki
kuyruk bunun göstergelerinden
bin olacak.
Jean Pierre Raynaud, denizin altında seyircisi olmayan 'sessiz çığlık'lı bir sergi gerçekleştiriyor
Kıgldeniz'de 'gezginci saksdar'sergisiKültür Servisi - Bugüne dek pek çok
sergi açıldı. Ancak herhalde hiçbirimiz
denizin altında açılan bir sergi görmedik.
Peki sergi nasıl gezilecek? Önce dalgıçlık
derslen mı almak gerekıyor?
Tüm bu sorulan sergınin sahibı Fransız
sanatçı Jean Pierre Raynaud da sormuş
kendine. Ancak sonunda karar vermiş ser-
gisini Kızıldeniz'de açmaya. Raynaud
kim? Ra>Tiaud ilk yapıtlannı 23 yaşın-
dayken gerçekJeştirmiş. Kullandığı mal-
zemelerin başmda saksılar geliyor. Bunun
dışmda şişe. tabak, çömlek kınklan, atıl-
mış ancak yeniden kullanılabılecek pek
çok eşya Raynaud'nun yapıtlanna malze-
me oluyor. Yaptığı çalışmalann hepsinde
ortak bır özelik var: 'Çiçek saks lannın
farklı bıçimlerde kullanılışı. Sanatçının
dığer çok önem verdıği malzeme ise, mo-
zaik döşeme. Sanatçı bu döşeme tarzını o
kadar çok seviyor ki, 1975 yılında moza-
ik döşemeden bir ev inşa ediyor. Ancak.
1993 yılında bir sanatçının yaşadığı sıkın-
tılan ifade etmek amacıyla bu evi yıkıyor.
Saksılarla ilk kez nerede ve ne zaman
tanışmış Raynaud? Bundan 40 yıl önce
yaşadıklan İcasabadaki bir evin garajına
gırmiş. İlk gözüne çarpan şeylerse 'boş
saksılar' olmuş. O gün, bugündür de hep
hayatının bır parçası olmuş bu eşyalar.
Raynaud, onlan kullanarak denizin altın-
da bir sergi açmaya kadar vardırmış bu
seriiveni. Bunlar sanatçının ilk renkli sak-
sılan değıl. Ancak Kızıldenız'e indirilen
ilk saksılar. Saksılann deniz altına indıri-
liş aşamasında profesyonel dalgıçlar gö-
revlendırilmiş Fotoğraflannı ise Rayna-
ud'nun ışortağı PhiMppeChancelçekmış.
Ra\ naud için saksı, 'sessiz bir çığlığı' simgeliyor. Serginin fotoğraflanyla 'sessiz bir çığlık' yoUuyor denizin altuıdan.
"Köpekbahklan. mercanlar,deniz kabuk-
lan. denizatlan, yosun tutmuş kayalar ara-
sındakifosforiusaksılar görülmeye değer-
dT diye dile getiriyor düşüncelerini Chan-
cel.
En çok gezen 'Yaldızh Saksı'
Seyircisi olmayan bır sergi. Sanatsever-
ler bu sergınin salt fotoğraflannı görebi-
lecekler. Bu da sanatın başka bir boyutu
Raynaud'ya göre. Sanatçı saksılannı
'Gezginci Saksılar' olarak adlandınyor.
Sergide ayn bır yeri olan 'Yakhzlı Saksı'
en çok gezenlerden birisi. 1985 yılında
Cartier'nin kuruluş yılı kutlamalan kap-
samında kullanılmak üzere yapılan bu
saksı daha sonra Berlin ve Pekin'de sergi-
lenmiş. Önümüzdeki günlerde ise Paris'te
Pompıdou Merkezi'nde yer alacak. Deniz
altında çekilen fotoğraflar ise en kısa sü-
rede Cartier'nin sponsorluğunda sergıle-
necek.
Ra>naud, bu sergıden sonra ınsanlann,
diğer ev eşyalanndan farklı görmedikleri
'saksdar'a daha dikkatli bakacaklannı dü-
şünüyor. 'tînlara çarparak kırmadığıınız
sürece, onlan pek dikkate alrnavız." Oysa
Raynaud. onlann salt bıtkilenn yaşammı
sürdürmelerine yardımcı olan birer eşya
gibi görünmesine karşı. Belkı ıçinde gü-
zel bir canlı yetiştirdiği için hoş görüne-
bilir. Ama, amaç onlann içlerinde o can-
lıyı banndırmadıklan zaman da bir şey
ifade edebileceklerini kanıtlamak. Rayna-
ud, saksılarla karşılaşmasını rastlantısal
bir olay ya da kader olarak değerlendiri-
yor. Sanatçı önce süreç içindekı yerlerini
düşünüyor bu eşyalann. Çıçeksız bir sak-
sı düşünebiliyor musunuz? Içlerindekı
boşluğu mutlaka doldurmak mı gereki-
yor? Hareketsiz olan bu nesnelenn içlerin-
de sakladıklan gerceklik ne? Devinimsiz
olan bu 'saka'lara nasıl bır devinim ka-
zandınlabilir?
Doğal olanın ve yaşamın izi
Sanatçı, çalışmaya başladığı andan iti-
baren hep sorgulamış kendini ve onlan
kendi deyimiyle, 'çiceklerckiralamak' is-
tememiş. Önce içlerinı çımento ile doldu-
rup dışlannı kırmızıya boyamış. Kısaca
onlara birer 'üniforma' giydirmiş. Ünifor-
malanyla daha çok dikkat çektiklerini, ön
plana çıktıklannı fark etmiş. Çünkü sıra-
dan görünüşlerindenkurtulup, 'devinim'e
kavuşmaya başlamışlar yavaş yavaş. Bu
görünüşlenyle, dığer eşyalardan da sayut-
lamışlar kendilerini. Sanatçı için gerçeği
gizleyen donukluğu zarara uğratmadan
yok etmek imkânsızlaşmış. Ancak bu eş-
yalann özelliklerini ortaya çılcarmak için
eglenceli birtakım yöntemlere başvur-
muş: Göz yanıltıcı yöntemleri kullanarak
saksılan olduklanndan daha büyük ya da
daha küçük gösterme, renklerini değiştir-
me, koyulduklan yere göre diğer nesneler-
le uyum içinde olmalannı sağlama. Ray-
naud, deneme-yanılma yöntemini kulla-
narak hangi renkleri ve hangi mekânlan
daharahatkullanabileceğini anlamış. Son
sergisinde ise kullanılan renklerin hemen
hemen hepsi fosforlu.
Çoğumuzunkafasında hâlâbir soru işa-
reti olabilir Bir saksı ıçinde bir bitki ye-
tişmeyecekse ya da içine herhangı başka
bır şey konulmayacaksa ne işe yarayacak?
Bu bir simge olabilir mi? Bir saksı neyi
sımgeler? Raynaud için saksı 'sessiz bir
çtğhk'. Hâyattaki boşluğa, işe yaramazlı-
ğa, şiddete karşı doğal birçığlık. Yaşayan
ve doğal olanı dışanda bırakarak, bir eş-
yanın kullanılırlığı ıle dalga geçme, bu
karşrtlıklarla ekinin çıplakhğını ortaya
koyma. Raynaud da işte tam bu eşikte du-
ruyor. Onun çalışmasını da bu cansızlık ve
sessizlik oluşturuyor. Doğal olanın ve ya-
şamın izini sürüyor. Bu yüzden de sergisi
için dogal ve aynı zamanda da yaşayan,
devingen bir ortam olan denizin altını seç-
miş. Yapıtlannı da bu sağhklı ortamda
yer alan birer yaşam olarak görüyor ve
salt serginin fotoğraflanyla sessiz bir 'çığ-
lık' yolluyor denizin altuıdan. 'Saksılann'
ise hepsinin ağzı kapalı ve boyalı... Güzel
göriinüyorlar ama dış dünyaya kapalı lar!
KÖŞEBENT
ENtS BATUR
Ciddi Bir Kavram:
Avrupa
Avrupa'da geçen öğrencilik yıllanmın ardın-
dan yurda dönüşümde işe ilk başladığım yer
AET'nin Ankara Bürosu olmuştu: Brüksel karar-
gâhındagördüğüm on beş günlük bir "ön staj"\n
ardından, altı aylık bir staj yaptıydım başkent-
te, o vakitler "topluluk", adından da anlaşılaca-
ğı gibi "ekonomik" bir eksene hapsolmuş du-
rumdaydı.
Staj süresinde, sonradan defalarca yeniden
basılan bir "AETTerimlerSözlüğü" hazırladım;
Türkçe yayımlanan, çeviri ağırlıklı Avrupa der-
gisine katkıda bulundum. Staj brttiğinde "başa-
nlı" bulunduğumu gösteren bir stajyerlik serti-
fikası aldım gerçi, ama büro yöneticisinin beni
pek başarılı bulmadığının, odamda "dalgacı
Mahmut" kimliğini benimseyerek "iş dışı" uğ-
raşlara daldığım yönünde saptamalar yaptığı-
nın farkındaydım.
Bana öyle geliyor ki, AET Ankara Bürosu yö-
neticisi yanılıyordu: Çünkü, "Avrupa"nın ne ol-
duğunu pek bilmiyordu, daha önemlisi "toplu-
Iuğun" gelişme ekseninin geleceği konusunda
ciddi bir perspektife sahip olmamasıydı: Yirmi
yıl sonra, "Avrupa "nın ekonomik bir topluluk
tanımıyla ele alınmasının söz konusu olamaya-
cağını iyi-kötü herkes anlamış durumda ya, yir-
mi yıl önce ortamın alabildiğine sise boğulmuş
olduğunu hiçbirimiz unutmuş olamayız, sanı-
yorum.
Konuya kişisel sayılabilecek bir deneyimden
hareketle girdiğim düşünülebilir, tam öyle değil
oysa: Yıllar geçti, Helsinki Yurttaşlar Derneği
kolektrf bir "Avrupa Nerede Bitiyor?" kitabının
hazıriıklannı başlattığında Türkiye'nin bazı ya-
zarianndan da katkı istedi, onlardan biri bendim:
Kitap yayımlandığında bir kez daha anladım ki
"Avrupa"nın ne olduğunu kimse bilmiyor hâlâ,
hepimiz bunu anyor, aramayı sürdürüyoruz.
"Avrupa"nın ne olduğunu, ne kadar olduğu-
nu, nerede başlayıp bittiğini "Avrupalı" da tam
kestiremiyoraslında. Dahası, "Avrupalı"nın kim
olduğunu söylemek çok güç: Auschvvitz'i ya-
ratanlar, Franco, Le Pen, Neo-Naziler, Sırp mil-
liyetçileri, Berlusconi mi Avrupalı; Günter
Grass, Goytisolo, Derrida mı? Bu karşıtlığı çö-
zümlemek gerekir. Avrupalının nasıl bir bireşimi
temsil ettiğini kavramak için siyasetin ötesine
taşınmak gerekir.
Avrupalı siyaset adamlan, "topluluk" kavra-
mını öncelikle ekonomik gerekçelere dayanarak
tohumladılar, sonra bunun sıyasal çerçevesini
aradılar, en sonunda da, oldukça sınırtı dona-
nımlanyla uygarlık ve kültür odaklanna yaklaş-
tılar.
Avrupa'nın da Avrupalının da "yumuşak kar-
m" buradadır. Uygar dünyanın gelişkin felsefî bi-
|ioc;i(Ye kültürel derinliği olan bireyine Avrupa'nın
ve Avrijpalılığın ne otduğunu gösterebilecek
merci, kusura bakılmasın, herhalde Helmut
Kohl gibi bir iktidar sopası değildir: Hiç şüphe
yok ki, Günter Grass gibi köktenci bir muhale-
fetin yönelttiği sorulann sağlıklı yanıtlanna ulaş-
madan herhangi bir tanıma ulaşamayız.
Türkiye'de Avrupa konusunu ciddiye alanla-
nn öncelikli açmazı, sorunu siyasal bağlamda
sıkıştırmalanndan kaynaklanıyor. Avrupa'nın
"değer sistemi"nde Sokrates'ten Erasmus'a,
Rousseau'dan Husserl'e sayısız kilit-odak y-
er alıyor terazinin bir kefesinde. Öbür kefede,
buna karşılık, Neron'dan engizisyon'a, Gö-
ring'den Drieu la Rochelle'e sayısı yabana atı-
lamayacak günümüze uzantılar vermiş karşı ki-
lit- odaklar yer alıyor.
Avrupa'yla, Avrupalıyla diyalog kurmanın yo-
lu Avrupalı olmaktan geçiyor. Kendi değer sis-
temimizi doğru bir düzeye yerleştiımeyi başar-
madıkça monoloğa bile hak kazanamayız. Ba-
şaracak olursak, asıl o zaman partönerlerimiz
terlemeye başlayacaklar demektir. Avrupa'nın
siyaset adamlannın korkulu düşlerini sahici Av-
rupalılar beslemiyor mu?
Japon sanatçı Toshira IVffune öMü
• TOKYO(AA) -Türkiye'de 1980'de gösterime
giren 'Shogun' adlı televızyon dizisinin
yıldızlanndan Japon Toshiro Mifune öldü.
Toshiro ailesi adına yapılan açıklamada, 77
yaşındaki ünlü yıldızın uzun süredir hasta olduğu ve
yaşamını yitirdiği belirtildi. Japonya'nm
yurtdışında tanınan en iyi oyunculanndan
biri olan Mifune'ın ölüm nedeni konusunda
açıklama yapılmadı. 1947'de oyunculuk hayatına
başlayan Mifune, Akira Kurosavva'nın
1954 yapımı '7 Samuray" ile 1950 yapımı
'Roshoman' fılmlerinde o>nadığı rollerle ün
yapmıştı.
Münir Nurettin Selçuh'un
konser kaydı çıktı
• Kültür Servisi - Münir Nurettin Selçuk'un 1964
yılı ekim ayında Beyoğlu'nda bir sinemada verdiği
konserin, ailesi tarafından gerçekleştirilen kaydı
müzikseverlere sunuluyor.
Şiirsel şarkı sözleri ve değerli şairlerin dizeleri
üzerine bestelenmiş bu yapıtlarda, Osmanlı
kültürüyle genç Cumhuriyetin coşkusu bir arada
sunuluyor.
Bedri Rahmi Eyuboitfnun
resimleri İzmir'de
• Kültür Servisi - Bedri Rahmi Eyuboğlu'mın
resim sergisi İzmir D & R Sanat Galerisi'nde
izleyicilerin beğenisine sunuluyor. Türk resim
sanatının ustalanndan Bedri Rahmi Eyüboğlu
191 l'de Trabzon'un Görele ilçesinde doğdu. 1931
yılında Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdikten
sonra 1931-33 yıllan arasında Fransa'da bulunan
sanatçı, yurda döndükten sonra Güzel Sanatlar
Akademisi'nde öğretim görevlisi olarak göreve
başladı. O yıllarda beş arkadaşı ile birlikte D
grubunu kuran Eyüboğlu, ilk çalışmalannda lirik biı
üslup, daha sonraki yapıtlannda ise halk sanatının
etkilerini sergiledi. 1958'deuluslararası Brüksel
sergisinde mozaik panosu ile altın madalya aldı. 20
Eylül 1975'te ölen Bedri Rahmi
Eyuboğlu'nun bu sergide 25 yapıtı tzmirii
sanatseverlerle buluşuyor.