Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2SARAL1K 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt
Güclüııılü yanşmalar ve kuruDar• 1997 yılında gerçekleşen kimi önemli devlet yatınmlanna
ait proje yanşmalannda mimarlığın bir "tasanm sanatı"
olduğu unutularak, idarenin öngördüğü türden çözümlerin
elde edilebilmesi yönünde "memurlardan oluşan jürilerle"
seçmeler yapıldı. Mimarlar ise bu "güdümlü yanşmalan"
r,\ boykot ederek meslek ilkelerini korumaya çalıştılar...
Geride bıraktığımız
1997 yılı, siyasal iktidar-
lann "mimarlığa'' karşı
duyarsızlıklannı giderek
müdahalecı bir tutumla
adeta "dştanaya" dönüş-
tûrdülden bır yıl oldu. Bu
sûreçte en fazla gerilim
yaşanan alanlar ise bü-
yük kamu yatınmlanna
ait kimi "proje yanşma-
lan" ve Koruma Kurut-
lan'ndaki atamalar ve gö-
revden almalarla yaraülan
"mimariığa ve tarihe sav-
gKH"ortamlard!...
Yarışmalardaki
'Oyunlar'
Mimarlığın bir "tasa-
run sanatı" oldugunun
belki de en yoğun olarak
yaşandığı proje yanşma-
lannda, buna gölge düşüren ve "yönlen-
dirilmis proje* elde etmeye dek varan kı-
mı "resmi" uygulamalar, 1997 yılı boyun-
ca "ınimarlık gûndeminden" hemen hiç
eksılmedi.
Örneğin Atatürk Havalimanı Dış Hat-
lar Terminali içın dayatılan "güdümlü
vanşma" yöntemı mımarlık açısından o
denli onur kıncıydı ki, jün olustururken
bile tüm üyelerin "devlet memuru" olma-
lan, böylece "idarenin tasarladığı tür-
den" bır projenin önceden garantiye alın-
ması tercih edilmişti.
Böylesi koşullarda mimarlığın değıl, an-
cakw
teknisyenliğiır kazanabıleceğinı gö-
ren mimarlar, Mimarlar Odası'nın "boy-
kot'' çağnsına da uyarak yanşmaya ka-
tılmadılar. Sadece 7 proje teslim edildi ve
birinci seçilenin dışındakilere de "ödül"
verilerek. boykota uymadıklan için, bır
anlamda "devlet adma"teşekkür edilmiş
olundu...
Bu gelışmelere koşut olarak. yıne Dev-
let Hava Yollan Genel Müdürtüğû'nce
açılan Ankara-Esenboğa, İzmir-Adnan
Mendemve Muğla- Müashavalimanla-
op,jgni,ienninalj?inallançıa ait.proje ya-
Tişmalannda da ayru güdümlü koşullar ge-
tirildi. Mimarlar Odası bu yanşmalar için
de boykot karan almak zorunda kaldı.
Istanbul'daki Borsabinası için önceden
saptanmış az sayıdaki mımar arasında
düzenlenen yanşma da "fiyaskoyla" so-
nuçlanıyordu. Çünkü bu kez "güdüm-
süz*oluşturulanjüri "mnnarca"birtitiz-
lik gösteriyor, çağnlı projeler arasında
"uygulanmaya değer" bir tasanm bula-
mıyordu...
Işte böyiesi bir ortamda, Harran Üni-
versitesi Kampusu için 1995'te açılan ya-
nştnayı kazanan mimarlann da yine 1997
yılı içinde "uygulama projesi veyapı de-
netimi''sürecinden "dışâanmalan^daha-
sı bu önemli aşamalann "inşaatçı firma-
yayapönJmasumimarlıkilkeleriyiesM^k-
ça cetis.mesinin ötesuıde, bir hukuk dev-
leti için de "skandal" sayılması gerekir-
ken, kimse oralı bile olmadı. Özellikle
"spor basımnın" gündeme getırdiği ve
"mimarlardan başka herkesin" fikrının
sorulduğu "İstanbul Olimpiyat Stadı"
proje tartışması ise sadece devletin değil,
kimi çok tanınmış okumuş-yazmış kesı-
min de "mimarnk" diye bir kavramdan
pek haberleri olmadığını gösterdi. Her-
kes stadın kapalı olup olmamasını tartı-
şırken, bu projenin de "hangi kuraDar
içinde eldeedfldiği''merak bile edilmedi.
Oysa ki ne "yer seçiminde" şehircilik
çevrelerinden fıkir alınmış ne de proje-
nin tasarlanma süreci için öncelikle ülke-
miz mimarlanna özgürce bir "kanhm ve
yanşma'1
olanağı sağlan-
mıştı...
Bütün bu "resmi du-
yarsızlıklanrT arasında,
belki de ılk kez "demok-
ratik bir meslek kurulu-
Hiç değilse "kalan yeşilin" korunabilmesi için 1995 vüı sonlannda Sanyer
ve rîeykoz'u StT ilan eden Koruma Kunüu ûyelerinden bugün arbkhiç bi-
ri görevde değiller. Üstelik, "5 vühk" sürelerini bile dolduranıadılar...
İstanbul'da temeü atalan olimpiyat stadı projesi 1997"nin en popüler miman
tartışmasını başlatb. Ne var ki "mimarlar dışlanarak" elde edilen bu
projenin tarüşmasında da yine mimariara fikir soran oimadu.
Asım Mutlu'yu ve M. Tank Carım'ı aynı yıl içinde yitirdik...
Cumhuriyet'e ve IstanbuTa
sevdahyddar1997yılı, Cumhuriyetdönemi mimarhğımızın iki emek-
tar neferini ve "taıuğını" da yıtirdiğimiz yıl oldu. Prof. Yük.
Mimar AsımMuthı lOMayıs 1997'de, Yük. Mimarve Res-
sam MehmetTankCarun ise 30 Kasım 1997'de aramız-
danaynldılar...
1912'de lstanbul'da doğan Asım Mutlu, cumhuriyetin ilk
kuşak mimarlanndandı. GüzelSanatlar Akademisi(GSA)
diplomasını aldıktan sonra Milli Eğitim Bakanhğı proje-
lerinde sorumlu mimar olarak görev yaprruş, aynı yıllar-
da katıldığı "Köy Enstitüleri'' yanşmalannda da ödüller
kazanmıştı. Aksu ve Gölköy Köy Enstitüleri binalannın
da miman olan Asım Mutlu 1957'de GSA Mimarnk Bö-
lüm Baskanı. 1959'da da GS A Başkanı oldu. 1983'te etnek-
lije ayrıldıktan sonra da tüm yaşamını "tstanbuTun ko-
runmasâ" çabalanna ayırdı. 85 yaşında öldüğünde, baş-
kanlığını yapüğı Ada Dostlan Derneğf mn belki de en ça-
lışkan üyesiydi... . • •"'
İIIC HABITAT flÖnÜIIÜSÜ
Yük. Mımar M. Tank Canm da Moskova'da doğduğu
yıl olan 1923'ten ölünceye dek mimarlığımızla birlikte re-
sim sanatımıza da sürekli katktda bulundu. Babası diplo-
mat olarak görevliyken yükseköğrenimini, Paris Üniver-
sitesi'nde de Şehircilik Enstirüsü'nü bitirmişti. Fransa,
onunaynı zamandaresimlebuluşmasını da saglamtsü-1960-
1%7 yıllannda İstanbul Nâzım Plan Bürosu nda görev
yapan Canm, bir süre Marmara Planiama Dairesi'nı de
• Şimdiye kadar Koruma Kurullan üzerindeki siyasal
baskılara karşı hep Mimarlar Odası gibi hükümet dışı
kuruluşlar tepki göstermişlerdi. 1997 yılında ilk kez
üniversiteler de seslerini yükselttiler ve Mimarlık Fakülteleri
deklarasyonlar yayımlayarak, "güdümlü kurulların"
mimarlık etiğini de zedelediğini açıkladılar...
ner ile ardından gelen
RP'HBakanİsmaflKab-
raman" ın ve bu iki baka-
na "mflitanca" destek ve-
ren Koruma Genel Mü-
dürü Ahan Akat'ın ku-
rullar üzerinde kurmak
istedikleri *^iyasi ve bû-
rokratik egemenlik" öy-
lesine onur kıncı düzeye
gelmişti ki sonunda OD-
TÜ Mimarlık Fakülte-
si'nin "sabn" da taşmış
oldu. Fakülteye bağlı şe-
hir ve Bölge Planiama
Bölümü öğretim üyele-
n, ODTÜ Rektörlüğü ka-
nahyla YÖK'e ilettikle-
ri 17 Ekün 1996 tarihli
" BöKkmgörûşü" yazısın-
da; bu ortamda; "kurul
üyekfininözerkçak^nave
bilimsel karar verme ko-
şullan ortadan kalktığı''
için, Koruma Kurullanna "ûyeolnıantt''
karan aldıklannı bildirdiler...
Bütün bu serzenişler, Anasol-D hükü-
metinde İstemihanTalay'ın Kültür Baka-
nı olmasıyla birlikte önce "umutlu bir
bekleyişe'' dönüştüyse de birkaç ay için-
de "o umutlann da lanbnasıyia'' yeniden
ve bu kez diğer üniversiteleri de hareke-
te geçirecek şekilde yükselmeye başladı.
Örneğin lstanbul'daki kurullarda Ta-
lay'ın başlattığı atamalann ve görevden
almalann da "bflhnsel ve mesleki kriter-
lerden uzak" bir karmaşa yaratmasına
artık sessiz kalamayan YıkhzTeknik Üni-
versitesi (YTTJ) Mimarnk FaküHesi,ken-
dilerinden Ankara, Trabzon ve Eskişehir'e
de kurul üyesi istenmesi üzerine 18 Ka-
srnı 1997 tarihinde aldığı 22 sayılı Yöne-
tim Kurulu karannı şöyle noktahyordu:
'H^ûdûmlüolarak üretifcn kararlara mnv
lak biçimde uyması istenen ve sonuçlan-
na kananabflen bir kurul üyesi konumu-
na girmek istemeyen akademisyenler ola-
rak(_) kamu yaranna bdimsd görevyap-
ma ortamı sağlanuıcaya değin, fakülte-
mizöğretimetemanlanmn koruma kurul-
lannda görev alına oianağı bu aşamada
<to bulunmuyor-"
Benzer şekilde yine ODTÜ Mimarnk
Fakültesi Fakülte Kurulu'nun bu kez 20
Kasım 1997 tarihini taşıyan ortak görü-
şünde de "aynı eğflinr özetle şu şekilde
\-urgulamyordu: -Koruma Kurullan(~)
siyasiiktidarveyerd baskı gruptanrun mü-
dahalelerine açık bir biçimde çahşmak-
tadır(_) Budurumun sürmesi halindeye-
ni görevlendirmeler için olumhıgöriişver-
meyeceğimizi ve kurullarda şu anda gö-
rev yapan üveterimize de çekilme telkin
edeceğimizi bfldHTriz»"
...Ve Taskışla Bildlrgesl'
Prof. yüksek Mimar Asım Mutlu gözlerini İstanbul'dan
hiç ayırmamıştL..
yönetti. 1967-1984 yıllannda ise BM'deki "HABITAT"
merkezinde ülkemizi temsil etti. Buradan emekli olunca
da mesleki hizmetlerini Mimar Sinan Üniversitesi'nde öğ-
retim görevlisi olarak sürdürdü...
Asım Mutlu ve Tank Canm'ı sadece yakınlan, dostla-
n ve öğrencilen değil, tüm mimarlık çevreleri de hep say-
gı ve özlemle anacaklar. Hele ki İstanbul plansızlığın gir-
dabında kıvrandıkça, her ikisinin de kıymetini yıllar ge-
çerken çok daha iyi anlayacak...
buna bağlı estirdiği "tayun firbnasu."
Gerçi,yineyıllardan buyana hemen her
hükümet değişikliğinde Koruma Kurul-
lan'ndada Kültür Bakanı'nın tercihlen-
ne bağlı değişiklikler oluyordu. Ne var ki
hiçbır dönemde, 1996 başlannda ANA-
VOL'labirlikte başlayan, 1996 ve 1997'de
Refabyol'la birlikte "nrmanarak" devam
eden ve yıne 1997'nin ikınci yansındaki
"Anasol-D''sürecinde -beklenmedik ata-
malar" ve "onur kıncı görev den almalar-
la''doruğa ulaşan böyiesi bır "sr.'asalmû-
dabale ortamı" doğrusu hemen hiç yaşan-
mamıştı.
Son iki yılda gerçekleşen atama ve
uzaklaştırmalarla her biri 5'er kişilik 17
koruma kurulunda "60'ayakuı" değişik-
lik ve kıyım uygulanırken, sadece Ana-
sol-D döneminde bile bu rakam 20'yi ge-
çiyordu. Üç hükümet sürecinde de "siya-
sierk'" sankı açıkça şunu istıyordu: "Ku-
nıflar >ine çahşsın; ama miman v« doğal
mirası koruma adına rant düzeni önün-
de de engel oluşturmasınlar-1
'
Işte böyiesi bir süreçte yine öncekı yıl-
larda pek gerçekleşmeyen belki de en
"ohunhT gelişme ise "tepki cephesin-
de* Mimarlar Odası'nın ya da diğer hü-
kümet dışı duyarlı kesimlerin artık "yal-
nızr
kalmaması, bu cephede "•iiniversite-
lerin" de seslerini yükselterek etkin bir
şekilde yer almaya başlamalanydı.
Oniversitelerin özellikle "mimarlıkfa-
küHeleri' ardı ardına çıkışlar yaparak ve
deklerasyonlar yayımlayarak, korumacı-
lıkta "ikili bir savunma" içine girdiler.
Birincisi; siyasi erkin bu tutumuyla ülke-
nin mimarlık, arkeoloji ve doğal zengin-
liklerini "koruma ortanH" yok ediliyor-
du. tkincisi ise yine bu tutumlar içinde ko-
ruma kurullannda görev yapan mimar-
lann, plancılann, arkeologlann ve sanat
tarihçilerinın "mesleki ve bilimsel saygın-
fağl" da ayaklar altına alınıyordu.
Örneğin, kunıüara atanan kimi yeni
uyeler için "hangi nzmanlık birikimi"
göz önüne almmıştı; aynı şekilde üyelık-
lerine son verilen uzmanlann da "hangi
tutumlanyetersiz,ya dasalancah"bulun-
muştu? Bu gibi sorulann hep "yanrtsa"
kalması. üniversiteler için artık "araç
ohınmamasıgereken" şaibelı \e bilim dı-
şı bır ilişkının de "gözdengeçirilınesi''ge-
reğini doğurmuştu...
'Blllmsel dlrenl$' başlıyor...
Nitekim, bu "biMmsel başkaldım-a" ilk
adımı atan, daha geçen yı! ODTÜ oldu.
ANAP'h KültüT Bakanı AgâhOktay Gü-
şu" kendı binası için *tek-
Kf alma" gibi kolay ve
ucuz bir yöntem yerine
"proje yanşmasını" se-
çerek pahalı ve zorlu bir
yolu yeğledi. TûrkEcza-
cılar Biriiği'nin 1996'da
açtığı yanşma 1997'de
sonuçlanıp "temel atma
töreni" de yapıldığında,
aslında mimarlık tarihi-
ne geçecek bir "dayanış-
ma" süreci de yaşanıyor-
du. ÇünküTEB yönetimi,
kısıtlı parasal olanaklan-
nı bu yönteme ayınrken;
"Eczaalar olarak,bir baş-
ka meslek dalı olan mi-
marhgın gelişmesine de
katkıda bulunmanın
önemli bir aydın sorum-
hiugu okluğunu düşünü-
yoruz_." diyordu...
Mimarhğın gelişmesi
için bir başka sorumlu-
luk olan "kültüreJ mira-
sm korunması" alanmda
ise 1997 yıh, çok daha
müdahaleci davranışlara
ve olumsuz gelişmelere
sahneoldu. Özellikle Kül-
tür BakanhğVnın Koruma
Kurullan üzerinde uygu-
ladığı "siyasal terör" \ e
Mimarlann 'Taksim'direnişL.Refahyol döneminde aylarca gün-
demde kalan "Taksim Camisi" ko-
nusu ağırlıklı olarak "siyasi değer-
lendirmeter" içinde tartışılmasına
rağmen, bu projenin her şeyden ön-
ce "mimarhklaçdişea" bir dayatma
olduğunu da yine mimarlar kanıtla-
dılar ve "toplu bir direniş" göstere-
rek gerçekleşme şansını daha da
azalttılar...
1997'nin Mart ayında tstanbul
Büyükşehir Belediyesi sadece "da-
vetli mimarlann'
1
katılabileceği bir
"proje ihatesi" düzenieyerek, Tak-
sim Meydanıiçin genel bir "yeniden
yapılanmavı" öngören kentsel tasa-
nm çalışmasına "tekfif verttmesini''
istedi. Belediye bu çalışmayı Ko-
ruma Kurulu'nun Taksim Cami-
si'ni "prensip olarak uygungören"
11.6.1996 tarih ve 7816 sayılı kara-
nna göre başlatıyor. Taksim Geaâ'n)
de aynı karar doğrulrusunda "yeni
proje kapsamına" sokuyordu...
Şartnamede açıkçayazmasa bile,
"önceden bir proje raporu" istene-
rek açılan böyle bır ihalenin, sonuç-
ta "Taksün'e cami yeri bulunması-
na" hizmet edecek bir çalışmaya
dönüşeceğini gören çağnlı mimar-
lar, Mimarlar Odası'nın da bu iha-
leye itırazındakı gerekçelere katıla-
rak "teküf vermediter."
Zaten bu duyarlı mimarlar.
1987'deki Taksim yanşmalanna da
katılmış, bu nedenle şimdiki bele-
diye yönetiminin biraz da "olası tep-
kfleriyumuşatmak'' için ihaleye da-
vet listesine aldığı mimarlardı. Ni-
tekim, diğeT teklif veren ve "adlan
bflehiç duyutmamış*olan iki mimar-
lık bürosundan bırinde karar kılı-
narak, Taksim Meydanı için "yeni-
den düzenleme projesine" başlan-
mış oldu...
11 Mart 1997'deki bu "güdümlü
proje ihatesi" koşullanna göre Bü-
yükşehir Belediyesi'nce uygulana-
tstanbul'daki
RP'ti
beiediyeciler
Taksim
Gezisi'ne
cami yapmak
için
mimarlan
"yanştmnak"
istedfler.
Mimarlar bu
oyunu
bozunca,
oturup
kendileri
planlamaya
başladılar...
cak "yeni Taksim Meydanı" ve çev-
re tasanmının bugüne dek aslında
çoktan "sonuçlanmış"olması da ge-
rekiyordu. Oyle görünüyor ki pro-
jenin açıklanması, 1998'deki olası
"uygun siyasi ortamlara" dek erte-
lenmişdurumda...
Üniversitelerdeki bu "direniş" hemen
aynı söylemlerle diğer fakültelerde de
yaygınlaşınca, İstanbul, Izmir ve Anka-
ra'daki Mimarlık Okullan "ortakbşa"
bir etkinlik düzenleme karan da aldılar.
13 Aralık 1997 günü tTÜ'nün Taşktş-
labinasındagerçekleştirilen "Türkiye'de
Gflncel Koruma Sorunlan Toplannsıw
na
katılan İTÜ, MSÜ (Mimar Sinan Ün.J
YTÜ, DEÜ (Izmir-Dokuz Eylül Ün.) GU
(Ank. Gazi Ün) ve ODTÜ öğretim ele-
manlanyla İstanbul,Ankara, uanir, Edir-
ne, Bursa, Diyarbakır ve Trabzon gibi
bölgelerin kurul başkanlan ve üyeleri,
toplantıda hazır bulunan çok sayıda mi-
mar. arkeolog, sanat tarihçisi ve eski ku-
rul üyeleriyle birlikte yaptıklan değer-
lendirmelerden sonra, ortak imzalı bir de
"sonoç biktirisi'' yayımladılar.
"Tarihive doğal değer-
lert, mimarlığın etiğiyle
debtaiBdekorumak" yö-
nündeki 1997'nin sonbü-
yük seslenişi olan ve ko-
ruma tarihinde de "Tas-
kışla Bildirgesi" olarak
geçen bu sonuç belgesin-
den bazı bölümler ise
özetle şöyle:
• "Kuruüar siyasi de-
ğişünterden etküenmeven,
özerk,demokratikve ana-
yasalgüvenceöbir>aprva
kavusturulmabduf
• "Kurul üyçliklenn-
debflimselbirikimvede-
neyimgözetilmeti,görev-
lendirme ve görevden al-
ma gerekçeleri açıklan-
matadır.''
• "Kurul karaıian ge-
rekçeh' olarak yayunlan-
mahdnf
• "Koruma ilkelerini
bürokratiar değü,uıman-
larbeliriemelidir.''
(•••)
• "Bu önerilerin ger-
çekleşmemesi durumun-
da. akademik kadrolar
kurullarda görev alma-
ma egflimindedir_"
Evet. 1998yıuiştebu
seslenişler içinde karşı-
lanıyor. 1997'nin ise he-
men "heryönüyle" sona
ermesi, mimarlığa ve mi-
mariık değerlerimize say-
gılı olan herkesin ortak
beklentisi...
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Bora Banş Güler
İçin Bir Agıt.
Ben, Bora Barış Güler'le hiç tanışmadım.
Adını da hiç duymamıştım. Ta ki televizyonlar,
günün birindegörev başındavurulupöldüğünü ha-
ber verene kadar.
Öldüğünde yirmi beş yaşındaymış.
Yaşı olmadığı söylenen ölüm, duygularda hele
yirmi beş yaş gibi bir yaşa ne kadar uzaktır! Ölüm
olasılıklannın değil, amayaşamasevinçlerinin, ge-
leceklerin düşünüldüğü bir yaştır yirmi beş yaş.
Bora Banş Güler, istanbul Emniyet Müdürlüğü
Narkotik Şubesi'nde görevliydi. Ölümüne pek az
kala, eminim ki onun kafasında da ölüm yoktu. Ge-
lecek vardı. Hatta belki de pek yakın bir gelecek
vardı. örneğin daha kısa süre önce evlendiği eşi-
r.in hazırladığı geç bir akşam sofrasına ya da er-
ken bir kahvaltıya dönmek, yorgunluğunu demli
bir ev çayıyla gidermek vardı.
Eşi, ölümünden sonra onu anlatırken, "Hiç kim-
se onun kadar güzel gülemezdi" dedi. Televiz-
yonda gösterilen resimlerine ve düğününde çeki-
len filme bakıhrsa, gerçekten de öyleydi.
Hayata, hayat yolundaki bütün bugünlere ve
yannlara kocaman bir evet diyen bir gülmeydi Bo-
ra Barış Güler'in gülüşü.
Sonra bir görev anında, tek bir kurşunla o gü-
lüş, zamandan kopanlıp donduruldu.
Bora Barış Güler'in görevi, ülkesini uyuşturucu-
nun uçurumlarından kurtarmaya yönelik çabala-
ra katılmaktı. Üstelik bu her defasındayaşamın or-
taya konulmasını gerektiren bir katkıydı. öldüğü
gün, Bora da gözünü kırpmadan öyleyaptı. Ve ya-
şamaya doymuş olmaktan henüz çok uzak olan
hayatını bir anda yitirdi.
Onun için gözyaşı dökenler, o yaşta kurşunla ge-
len, onca erken bir ölüme başkaldıranlar, yalnız-
ca arkadaşlan ve meslektaşlan oldu. O çevrenin
dışında, dahayirmi beş yaşındayken ülkesini uyuş-
turucudan koruma uğruna canını veren Bora'nın
ölümü fazlayankı uyandırmadı. "Bu ölüme de ha-
yır!" diye yollara düşen hiçbir kesim olmadı. Ar-
kasından yazılar çıkmadı.
Çünkü Barış'ın ölümü, yeterince medyatik de-
ğildi ve çünkü o, ne sağdan, ne soldan, ne de
başka yerdendi. Bora Banş Güler, yalnızca her an
canını ortaya koymasınt gerektiren görevinden ya-
naydı ve yine Bora Banş Güler, çoktandır ölümler
arasında "kınanmaya değer''ve "kınanmaya değ-
mez" diye bir aynm gözetip buna karşın hâlâ in-
sanlıktan, insan sevgisinden, kardeşlikten söz
edebilen, böyle davranırken nasıl derin biryozlaş-
maya sürüklendiğinin hiç farkında olmayan bir
kültürde yaşıyordu.
O, insanlann bütün öldürmelere karşı birlikte
ayaklanmak yerine, ölümler arasında kesime ve
kişiyegöre bir tür işbölümCınün yapıldığı bir ortam-
da yaşıyordu.
Genç eşi, Barış'ın ölümünden sonra onun ça-
lışma arkadaşlanna bir mektup yazmış. Gencecik
yaştayitmmjş bir hayat arkadaşının arkasından dö-
külen gözyaşlannı, onun geride kalan polis arka-
daşları için bir sevgi yumağına dönüştüren bir
mektup. Bu mektubun bir yerinde Banş'ın eşi,
"Her defasında, acaba bu pazar birlikte kahvaltı
edebilecek miyiz, diye düşünürdüm" diyor...
Bir kez daha yineliyorum: Bütün öldürmelere
aynı tepkinin gösterilmediği birtoplumda, öldürü-
lenler arasında sınıflandırma yapılan bir toplum-
da, kimsenin insan haklanndan söz etme hakkı yok-
tur...
Pavarotti ve Bono Bosna'da
müzikokulu
açtılar
• Kültür Serviâ-
Ünlü tenor
Luciano Pavarotti
ve Irlandalı
topluluk U2'nun
solisti Bono, geçen
harla Bosna'daki
Pavarotti Müzik
Okulu'nun açılışını
gerçekleştirdi.
Pavarotti yapüğı
açıklamada okulun
Bosna'daki gençler
için yararlı
olacağına inandığım ve okulda dünya banşı için tüm
insanlann biraraya gelmesini arzuladığını söyledi.
Açılışa aynca Lorenzio Jovanotti ve
Zuckero da katıldı.
Kültür Bakanlığı'ndan genç
yetenektere destek
• Kültür Servisi - Kültür Bakanlığı, kasik ban
müziği dalında yetişen yorumcu ve bestecileri
desteklemek ve Türk eserlerinin tanıtımını yapmak
amacıyla "Genç Yetenekler" yanşması düzenledi.
Kültür Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, her
yıl değişik dallarda yapılması planlanan yanşmanın
ilki 2-6 Temmuz 1998 tarihleri arasında
gerçekleştirilecek. • ••
T
Yanşma iki kategoride •keman ' dalında yapılacak.
Genç yetenekleri teşvik etmek ve Türk müziğinin
uluslararası alanda tanıtımına katkıda bulunmak
amacıyla düzenlenen yanşmaya Türk ve Kuzey
Kıbns Türk Cumhuriyeti vatandaşlanran yanısıra
Türkiye'de eğitim gören yabancılar da katılabilecek.
Yanşmada seçici kurulu Gürer Aykal, Ersin Onay,
Viktor Pikaizen, Suna Kan, Ayla Erduran, lonesku
Galati, Server Ganiyev, Cengiz Özkük, Saim Akçıl
ve Yusuf G. Aksöz oluşturacak. Yanşmanm ilk
kategorisine 19 yaşından, ikinci kategorisine ise 25
yaşından gün almamış müzisyenler katılabilecek.
Yanşmada birinci, ikinci ve üçüncülüğün yanısıra üç
mansiyon ve 'En iyi Türk Eseri Yorurncusu Ödülü"
verilecek.
kviçpeli ressam Moser öMü
• Küîrur Servisi - Isveçli ressam Wilfred Moser
geçen cuma aksamı yaşamını yitirdi.
1914 yılında doğan sanatçı Paris'e gitti ve
1950'lerin soyut ekspresyonist akımından etkilendi.
196O'lı yıllarda heykelciliğe soyunan sanatçı 1970'li
yıllarda resime ve soyut ekspresyonizm
akımına geri döndü. Moser 1989 yılında Zürih'te
ödül aldı, 1993 yılında da Fransa Kültür Bakanlığı
tarafindan ödüllendirilen sanatçının Kunthaus
Galerisi'nde de retrospektif sergisi açılmıştı.