25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16ARALIK1997SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Piyanist ve besteci Kamran İnce, her şeyi özümsedikten sonra köklerine döndüğünü belirtiyor Esld ve yenîyle ileıiye bakmak.•• ESRA ALİÇAVÜŞOĞLU Son yıllann 'en heyecan verid' genç bestecilerinden bıri olarak tammlanıyor Kamran İnce. Evin İtyasoğlu ıse onu; "Artık gercekten dünyaçapmdabir bes- tecimiz var. Çağımızda görselliğiıı mü- ziğe nasıl yansıdığuu, müzikle bir öykü- yü bir manzarayı anlatan senfonik po- em kavramının günümüze nasıl taşına- bileceğini kanıttıyor Kamran İnce. Mü- zik diinyanıza \ep\eni bir boyut katmak, eski\ le yeni>i, geleneksel ile moderni bir- leştirmek için Kamran İnce'yi dinleme- lisiniz" diyerek sanatçı hakkindaki dü- şüncelerinı dile getiriyor. Birçoğumuz onu 'Kuşatma Altmda Aşk' filmine yaptığı müziklerle tanıyo- ruz; oysa İnce, 'Kemerler' adlı yapıtıy- la müzik tanhının bestecilik dahndakı en büyük ödülü olan Roma Büyük Ödü- lü'nün ve Prix De Romeve Lili Boulan- ger'in de sahibi. Yapıtlan Amerika ve Avrupa'nın önde gelen orkestralan ta- rafından seslendiriliyor. Leonard Slat- kin, David Zinman ve Lukas Foss gibi orkestra şefleri tarafından yönetiliyor ve ABD. Avrupa. Japonya ve Avustral- ya'daki 'Yeni Müzik' topluluklan tara- fından seslendiriliyor. Sanatçının son çalışmalan arasında Houston Balesi için 'Ptesus' adlı bale ve California Sen- foni Orkestrası için 'Domes' adlı biror- kestra yapıtı da yer alıyor Halen, Memphis Üniversitesi Mûzik Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışan Kamran tnce'nin Albany Sen- foni Orkestrası tarafından ısmarlanan 'Fall of Constantinopole' adlı yapıtı ve oda müziği yapıtlannın yer aldığı bir başka albümü de büyük îlgi görüyor. Kamran tnce, 18 Aralık Perşembe günü saat 19.30'da lstanbul CRR Kon- ser Salonu'nda kemancı Susan VVater- bury ile birlıkte bir resital vermek üze- re lstanbul'da. 20-21 Aralık tarihlerin- de Boğaziçi Üniversitesi'nde genç bes- tecilere, kendi müziği ve yeni Amerikan müziği hakkında seminerler verecek olan Kamran ince. 21-22 Aralık'ta yi- ne Boğaziçi Üniversitesi'nde mini bir konser de gerçekleştirecek. 23 Aralık Salı günü Ankara'da LİR Sanatevi'nde yine bir semıner verecek olan tnce'nin, 24 Aralık Çarşamba günü Gazd Üniver- sitesi Konser Salonu'nda gerçekleştire- ceği konseri. 25 Aralık Perşembe günü tzmir Devlet Konservatuvan'ndaki (Fotoğraflar UĞUR DEMİR) ürkiye'yi dışan gittikten sonra daha iyi anladım. Her şeyi özümsedikten sonra köklerime döndüm ben. Amerika'ya yerleştikten sonra, müziğimde birtakım değişimler olmaya başladı. Eski ve yeni Türk müziğini, eski ve yeni Batı müziğini kendi müziğimde eritmeye çahşıyorum. Önemli olan eskiyle yeninin kanşımı ve onla ileriye bakmak. konser izleyecek. Kamran İnce ile konser vermek için geldiği CRR Konser Salonu'nda konuş- tuk. - 'Kuşatma Albnda Aşk'uı muzikle- rini yapma fikri nasıl gerçekleşti? KAMRAN İNCE-Babam, Ersin Per- tan'ın Bizans'la ilgili bir film yapaca- ğını öğrendiği zaman, benim bu konu- da çalışmalanm olduğunu söylemiş. Er- sin Bey beni aradı ve müziklerimi din- lemek istediğini belirtti. Müzikleri din- ledikten sonra da beraber çalışmaya ka- rar verdik. Filmin çekimi bittikten son- ra bir kopyasını bana gönderdiler ve ben de görüntüler üzerine yazdım müzikle- ri. Müzikler; aşk sahneleri, Anna ve Ge- orge teması, savaş teması ve Anna'nm ölümü teması olmak üzere beş bölüm olarak tasarlandı. Müziklerin beş bö- lüm, konser suiti gibi olması benim de işime geldi. Müziklerin yazımı aşama- sında Bizans ayin müziklerini çokça dinledim elbette. Zaten 'tkinci Senfo- ni'mi yazarken de dinlemiştım. Bizans müziği Türk klasik müziğinin erken ör- neği gibi. - 'Fall of Constantiıtople' adh yapıtı- nız başta olmak üzere Bizans'ı konu alan birçok çalışmaya imza attmız. Osmanh ve Bizans'a olan ilgi nereden kaynakia- nıyor? - Evet bu konuyla çok ilgiliyim. 20 yaşıma kadar Türkiye'de yaşadım. En önemli şey Cumhuriyet tarihiydi bura- da. Oysa yurtdışına gittiğinizde, insan- lann sizi bütün geçmişinizle değerlen- dirdiğini görüyorsunuz. Bizler Bi- zans'ın mirasçısıyız, geçmişinizle ilgi- lenirken Bizans ve Likya geçmişinizi es geçmeniz mümkün değil. Kendi ya- şamımda da kültürlerin karşılaşması ve çarpışması var. Annem Amerikah oldu- ğu için bana 'melez' diyorlardı Türki- ye'de, sanki 'işe yaramaz' der gibi. A- ma ben iki taneyim yani hem Türk'üm hem Amerikalı. - Müzik yaşanunızı nasıl etkiledi Amerika'ya ghmeniz? - Türkiye'deyken herkes 'Tûrk motif- leri kuHan, Türk raüziğini armonize et' diyerek baskı yapıyordu. Böyle şeyier hemen olmaz. Türkiye'yi, dışan gittik- ten sonra daha iyi anladım. Zorlamaya tepkı olarak önceleri soyut müzik yapı- yordum. 1994'ten sonra ise modem me- loditer kullanmaya başladım. Somut olarak Türk müziği melodilerini kul- lanmaya başlamam dışan gittikten 17- 18 yıl sonra gerçekleşti. Çünkü önem- li olan süreci tam olarak yaşayabilmek. Her şeyi özümsedikten sonra köklerime döndümben. tkinci Dünya Savaşı'ndan sonra müzik, soyut temalar üzerine yo- ğunlaştj. Fakat, biz bu süreçten geçme- dik. Amerika'ya yerleştikten sonra, mü- ziğimde birtakım değişimler olmaya başladı. Yavaş yavaş tonal ve melodik şeyier sokmaya başladım. Dünyadaki gelişme Türkiye'de ohnadı. Türkiye'de teksesliliği ön plana çıkardılar. Müzi- ğimde Türklüğümden gelen bir etki ola- rak modal bir çarpıklık var. Eski ve ye- ni Türk müziğini, eski ve yeni Batı mü- ziğini kendi müziğimde eritmeye çah- şıyorum. Zaten bütün bunlan asimile ettikten sonra ortaya çıkan sentez ve o sentez bir imza taşıyor mu? Işte bu çok önemli. Önemli olan eskiyle yeninin ka- nşımı ve onunla ileriye bakmak. - Peki, miiziğinizdeTürk müziği enst- rümanlannın yeri ne derecede? - Şimdiye kadar pratik yapmak gibi bir şansım olmadı. Ama olmasını çok istiyorum. Ömeğin, zurna kullanmayı çok istiyorum ama Batfda zurna olma- dığı için bu isteğimi gerçekleştiremiyo- rum. Orkestralara zurna çaldırmak ise pek mümkün değil. Obua biraz zurna gibi olabilir. Zurna çaldıracağim kimse olmadığı için saksofonlarla obualan kanştırarak zurna sesi çıkarmaya çah- şıyorum. Zuma, bağlama ve ney kullan- mayı çok istiyorum. Bağlama acayip bir şey. Ney'i de flütçüler çalamıyor Ba- tı'da. Kısaca, imkânlanm olmadığı için kullanamıyorum. - Film müzikleri yapmak sizin içinbû- yük önem taşıyor. Son olarak Schvvartz- man'ın 'Afrodizyak' adlı filminin mü- ziklerini yaptınız. Şu sıralar yeni bir fiim müriği projesi var mı? - 'Afrodizyak'ta da dinsel öğeler ağır- lıkta. Çok enteresan, karakomedi bir film. Yeni çıkacak olan CD'de hem 'Kuşatma Alünda Ask'ın hem de 'Afro- dizyak'ın müzikleri yer alacak. Bunun dışında Spielberg müziklerimi dınle- miş, 'Afrodizyak'ın videosunu izledık- ten sonra bırlikte çalışıp çahşmayacağı- mızbelli olacak. Film müziklen yapma- yı çok seviyorum. Bu beni kamçılıyor. Artık Hollywood'a film müzikleri yap- mak istiyorum. - Türkiye şu günierde büyük bir pop küttürü paüaması yaşıyor. Eğer Ameri- ka'ya gitmemiş obaydnıız, bu küttür si- zi nasıl etkileyeeekti? - Öncelikle hiçbir müzik türünü aşa- ğılamıyorum ve küçük bakmıyorum. Orneğin, arabeskin bazı efektleri beni çok enterese ediyor. Pop müziği çok dinlediğimi söyleyemem. Birkıpırdan- ma ve talep var ki, iyi iş yapıyor. Asker- de egitimden kaçmak için Mehmet Ali Erbil'in de içinde olduğu bir pop-rock grubu kurmuştuk. Askerlere rock kon- serleri verdik. O sıralar Mehmet Ali Er- bil Türk sanat müziği söylüyordu ve biz de ona eşlik ediyorduk. Fakat bıra- kın eğitimden kaçmayı, 'Biz müzisve- niz' dedikçe, bulaşık yıkattılar sürekli bize. Düşünebiliyor musunuz, Türk sa- nat müziğinde viyolonsel çaldım, Çi- gan müziği yaptım. - Gercekİestirmek üzere oldugunuz yeni projeter var nn? - lstanbul'da daha çok konser verme- yi düşünüyorum. Aynca festivallere ka- tılmayı çok istiyorum. Şu sıralar üç or- kestra tarafından ısmarlanan bir kon- çerto yazıyorum. Sekiz solist ve orkest- ra için yazılacak olan bu çahşmada, elektrik gitar, saksofon, klavye, piyano da olacak. Aynca lstanbul'da verece- gim seminerleri yılhk bir progîama oturtmak istiyorum. Festival projem de var aynı zamanda. Görsel imgelerin düşüncelerle formlandınlması NECMİSÖNMEZ. Ayşe Erkmen'in Maçka Sanat Gale- risi'nde "PFM-1 ve Diğerieri'* ismiyle açtlan son kişisel sergisi, bir yandan sa- natçının 19% yılından ben "sistematflt" bir tarzda geliştirdiği "maym1 ' temalı iş- lerinde vardiğı "son yorumu". öte yan- da ıse kendisini "uluslararası sanatçı" konumuna geriren, "görsel imgelerin dü- şünceterteformlandırnıasısüredne" ışık tutan bir özelliğın altını çızıyor. Bu ga- leride açtığı diğer sergilerinde olduğu gi- bi, sanatçının galeri mekânını "yenklen tanımlandırmasının'' bu kez farklı bir metotla gerçekleştirildiğini görüyoruz. Serginin en önemli özelliklerinden biri de izleyiciye onu oyalayacak nesneler sunmaİc yerine, sadece kimi kavramlan "itetmekle yetinmesi" ve buna Erk- men'in mantıksal bir "geüşiın süreci so- Dunda" vardığını duyumsatması. "Mayın" teması. Erkmen'in 19%'dan beri geliştirdiği çalışmalannın gövdesi- ni oluşturuyor. Dünyanın dörtbir yanın- da halen üretilmekte olan "gerçek" ka- ramayınlannın fonnözelliklerine sadık kalınarak, onlan temsil ettikleri *^oket- me". "öldünne'' söylemiyle birlikte bir tür "çıkış noktasT olarak ele alan Erk- men, ilk kez 1996'da Berlin'de sergile- nen bir yerleştirmesiyle bu temayı yo- rumlamaya başladı. Bu yonımlama ey- leminin sanatçıyı yeni ufuklara taşıdığı- nı düşünüyorum. Çünkü Erkmen, ışle- rinde önce yeninin, değişikliğin 'Hasan- mını" yaparak yola çıkıyor. Dolayısıyla bu eyleminde attığı her adım, yeni bir "çerçeve oluşturmak" adına girişilen risklı bir "ürün" niteliğinde. Maçka Sa- nat Galerisi'nde açılan serginin altı çizil- mesi gereken nitelikleri arasında bu "risk alma" faktörünün "gösterfliyor'' olması bence önemli bir özellik. Bunu ele almadan önce serginin kısa bir ta- nımlamasmı yapmakta yarar var. Sanatçı galeri mekânmdaki biri bü- yük, diğerleri küçük üç nişin içini boy- dan boya daha önce de yorumladığı altı "mayın" motifinin fayanslanyla kapla- mış. Serigrafi tekniğiyle fayanslar üze- rine gerçekleştirilmiş olan motifler, izle- yicide sankı mayınlann galerinin içine gömüldüklenne dair bir duyum oluştu- ruyorlar. Tamamı seramik karolarla l^p- lı olan galeri mekânınm sadece nişlen- ne müdahale edilmiş olması, Erkmen'in bence galerinin "arka vüzünü" ön pla- na çıkarmak için uyguladığı bir yöntem niteliğinde. Genelde bu galerinin en ilgi çeken. en gözde kısimlanndan biri olan nişlerin "fonksivonu'', içlerine döşenil- mişolan mayın motifleriyle yeniden sor- gulanıyor ve bir tür astar gibi galerinin "öbür yüzü" izleyicilere açılıyor. Sera- mik karolann, üzerine ko- nulan mayın fayanslanyla kapatılması, onlann görü- nülmez kılınması bence sa- natçının galeri mekânını açımlamaya çalıştığının, onu birproblematik gibi ele aldığının kanıtı. Buradadik- kati çeken bir nokta da sa- natçının ısrarla "mekinuı tadına varmak istememesj" ve sürekli olarak galerinin mımari yagısını yaptığı işin "söytemİDe" katması. Ozellikle ga- lerinin ilk odasında bulunan nişin içine bakanlar, burada daha önceki sergilerde görmemiş olduklan birçok özelliğin far- kına vanyorlar. Erkmen'in burada uy- guladığı "formlandınna'' biçimi, sade- ce nişlerin içindeki kabank ya da içine çökük olan mimari detaylan ortaya çı- karmakla kalmıyor. Serginin genelinde "yenidenkurulan görselbir dfl"vebudi- lin anlatımcılığa düşmeksizin "saP öğe- leri tartışmaya açmasıyla karşılaşıyoruz. Güncel yaşamla, düşünceyle sürekli bir A. yşe Erkmen Dünyanın dört bir yanında halen üretilmekte olan "gerçek" kara mayınlannın form özelliklerine sadık kabnarak, onlan temsil ettikleri "yok etme", "öldürme" söylemiyle birlikte bir tür "çıkış noktası" olarak ele alıyor. etkileşim içinde olan görsel değerler. Erkmen'in yerleştirmesine (installation) hissedilir bir heyecan yüklediği için ser- giyi bir "süreç" olarak algılamak, oku- mak yanlış olmayacak. Galerinin ofıs işlevini gören bölüm- ünde ise sanatçının animasyon tekniğiy- le gerçekleştirdiği altı film çalışması ara verilmeksizin video aracihğıyla izleyici- lere sunuluyor. tlkkez sanatçının bu yaz Almanya'da gerçekleştirilen "Münstkr Heykd Pro}ea" kapsamında, altı büyük televizyon ekranında sergilediği bu film- lerde, yeşil renkli, dijital olarak oluştu- rulmuş olan maymlann aynı hareketi tekrarederekbirbiri arkasına,hiç durma- dan ilerledikleri görülüyordu. 23 Nisan törenlerindeki çocuklar gibi neşeli, hop- layıp zıplayan bu dijital maymlann "res- mi geçkfi" lstanbul'da farklı bir sunum- laizleyiciye gösteriliyor. Altı animasyon fılmini birbirine ekleyerek tek bir film, bir bütün oluşturan sanatçı, böylece ser- gisini "akanimge" ile "duranimge" ara- sında konumlandıran başka bir boyuta aktarmış oluyor. Bu yorumda "anûşıl- Ayşe Erkmen'in sergisi Maçka Sanat Galerisi'nde. nMyı" güçleştiren hiçbir eğilım karşımı- za çıkmıyor. Galeri nişlerinin içinden "durgun" halleriyle gözlemlenen "kara mayınlan", monitörde başka bir kımli- ğe bürünerek izleyiciye "eleştirel bakışuı süreklfliği'' hakkında son derece önemli bir ipucu veriyor. Gören, düşünceyi al- gılayabilen, "karşılaştıranlann" önüne açıhnış olan "knTnıahah" olarak değer- lendiriyorum benbu özellıği. Erkmen'in işlerinin taşıdığı devrimci potansiyel, iz- leyiciyi rahatlatmak yerine onu kendi kurgulanyla birlikte gelişmeye zorlama- sı, bu noktada türn açıklığıyla kendisini ortaya koyuyor. Galerinin genelde çahr şılan, telefonlann yanıtlandığı, gelen zi- yaretçilerin oturup konuşmklan ofıs bö- lümünün "huzuru"buraya yerleştirilmiş olan video sayesinde bozuluyor. Çünkü göz hizasına yakınbiryere yerleştirilmiş olan monitör, ofıs bölümünü yorumla- mak, onu değiştirmekle kalmayıp "akan", sürekli olarak form değiştiren filmin etkisiyle, çok boyutlu bir düşün- sellığin altım çiziyor. Fayanslar üzerin- deki soluk renkli mayınlann animasyon fılmde canlanarak bir tür gerçeklik ka- zanması, Erkmen'in aynı formlan yo- rumlamasına rağmen "akan imge" ile "durgun imge" arasında geliştirdiği "kurgu örgüsünün" ortaya çıkardığı bir özellik. Sergide yer alan iki farklı "yonımla- ma" biçimi, kuşkusuz ki daha kapsamlı bir şekilde ele alınıp değerlendirilebilir. 1996'dan beri sanatçının Berlin, Reck- linghausen, Münster. New York şehirle- rinde gerçekleştirdiği çalışmalanndabir "sürece parald'' olarak geliştirdiği ma- yın temalı işlerine îstanbul'daki bu ser- gıyle "nokta kojTMa", onun bir temayı popülerleşmeden "iyi bir zamanda" bı- rakma tavnnı da belırgin blıyor. Sergi- yi oluşturan "temel formlann" sergilen- dikleri ülkelere, farklı zaman dilimleri- ne göre değil de sanatçının ta başından belirlediği "kavram sorgulanması" için- deki gelişmelerini tamamlayarak bir "so- na" varmalan, kurgunun sahip olduğu gücü ve Erkmen'in bunu nasıl ele aldı- ğını gösteriyor. Anlamlandırmanın ta- mamen izleyiciye bırakılması "PFM-1 ve Diğerleri" ismini taşıyan bu serginin erdemlen arasındaöncelikli bir yere otu- ruyor. Bu kez klinige değil, hapse... Robert Downey Jr.'ın uyuşturucu alışkanlığının temeli, çocukluk yıllanna dayanıyor... Küttür Servisi - Bir zamanlar Hollywo- od'un bir numaralı genç yeteneklerinden bi- riydi... Henüz 22 yaşındayken Rolling Sto- nes dergısince "Yıhn Aktörü" seçilmişti. Si- nenu dünyasının efsanevi ismı Chariie Chapün'ı caniandırdığı filmle Oscar'a da a- day gösterildi. Bugün hapiste... Yıllardır uyuşturucu kutlanımı nedeniyle başı dertten kurtulmayan ünlü oyuncu Robert Downey Jr^ bukezbir kliniğe değil, hap- seyatınldı. Downey Jr. için sonun baş- langıcı, bir süre önce kendi evı zannederek gndiğı birevde, kü- çük birçocuğunyatağında ken- dmden geçmiş bir halde bulun- masıyla başladı. Başansı arttık- ça yaşam biçimi iyice çığnn- dan çıkanbu genç, yetenekli ve yakışıklı sinema yıldızmın bun- dan sonra Holh/wood'da kolay kolay iş bulup bulamayacağı merak konusu. Dovmey'ye altı ay hapis ce- zası veren yargıç, "Seni iyfleştirecek çareie- ri tükettia, bu nedenle 180 gün hapis cezası veriyorum'" dedığınde bile durumun farkın- da olamayacak kadar uyuşturucunun etki- sindeydi Robert Downey Jr. Son 10 yıl için- de "Natural Bom Kfflers", "Restoration", "HeartandSouk","LessThanZero" ve ya- kın birgelecekte Türkiye sinema- lannda göstenme girmesi bek- lenen "One Night Stand" gi- bi filmlerde rol alan Dow- ney'nin filmlerinden bir mah- keme sahnesiydi sanki yaşa- nan... Ama en azından, BretEaston Ellis'in aynı adlı romanından uyarlanan ve ölümcül bir ero- in-kokain kokteyliyle yaşama veda eden bir oyuncuyu can- iandırdığı "Less Tban Ze- ro"daki kahramandan daha şanshydı Robert Downey Jr.. Playbo>- dergisiyle yaptığı bir söyleşıde, Los Angeles'ta uyuşturucu- nun herkesın "en fazia 45 dakika uzagmda" olduğunu belirten Robert Downey Jr, uyuş- tucudan kurtulmanın zor olmadığını, bunu sayısız kereler başardığını, zor olanın uyuş- turucudan kurtulduktan sonra bir daha baş- larnamak için gösterilen çaba olduğunu an- laöyor. Çevresi, Dovvney'nin durumunuacı- nası buluyor: "Natural Born KiDers'da bir- 'One Night Stand' ve 'Şarlo'da likte rol aldığı TommyLeeJooes, tedavi gör- mesi için ısrar etmiş, Dallas'ın Jr.'ı Larry Hagman tedavi masraflannı ödemeyi teklif etmiş, yakın dostu SeanPenn ise bir gün ka- pısını kınp baygın haldeki Downey'yi bir kliniğe yaürmış. Hemen ertesı gün kliniği terk eden Robert Downey, bir hafta sonra Malibu'da arabasında eroin, kokain ve birde tabancayla bu kez polise yakalanmış. "Gençliğimde uyuşturucu kuiianmaya başladığunda, kokain çetap. bütün geceiçki içerdim, hiçbir şe> olmazdı. Çok para kaza- nıyordum ve ber şe> yolunda> mtşgi- bi görünüyordu. Ancak, kokain ye- rine eroin kullanmaya başladığunda her şey değjşti" dıyen Robert Dovmey Jr.'ın uyuşturucuyla olan tanışıklığı uzun yıllar öncesine dayanıyor. Dovvney'nin uyuşturucu alışkanlığı, ai- lesinden kaynaklanıyor. Babası. avangard film yapımcısı Robert Downey Senior'ün, oğluna henüz sekizyaşındayken esrar ıçir- diği vebukonuda "En azmdan bebekba- krası bulmaktan kolay" dediği biliniyor. Çocukluğunda çevresindeki herkesin uyuşturucu kullandığını anlatan Robert Downey Jr., annesi ile babasmın 13 yaşın- dayken boşandığmı ve uyuşturucunun, ba- ba ile oğul arasında bir köprü kurmaya ya- radığını söylüyor: "Babamlabirlikte uyuş- turucu alırdık. Babam, sevgisini başka bir biçiınde ifade etmeyi bitanivordu kL." Robert Dovvney Jr., altı ay hapis yata- cak. "One Night Stand", "A Gingerbread Man" ve "Two Girte and a Guy" gibi he- nüz Türkiye'ye gelmeyen fılmlen ise ken- disinden önce piyasaya çıkacak. Besteci ve öğretim üyesi Cengiz Tanç \yitirdik Kültür Servisi- Mımar Sinan üniversitesi Devlet Konservatuvan Kompo- zisyon Anasanat Dalı Baş- kanı, öğretim üyesi ve bes- teci Prof. CenguTanç, te- davi edilmekte olduğu Ça- pa Tıp Fakültesi'nde dün saat 06.00'da, 64 yaşında yaşamını yitirdi. Tanç. perşembe günü saat 10.30'da Mimar Sinan Üniversitesi'nde yapılacak tören ve Dolmabahçe Ca- mii'nde kılınacak öğle na- mazından sonra Karacaah- met Mezarlığı'nda topra- ğaverilecek. 1933'te lstanbul'da do- ğan Cengiz Tanç, 1952"de Ankara Atatürk Lisesi'ni bitirdı, aynı yıl Ankara Devlet Konservatuvan'na girerek Adnan Saygun'un kompozisyon öğrencisi ol- du. 1953'te babasının Londra'ya askeri ateşe ola- rak atanması üzerine Gu- ildhall School of Music'de Prof. Sidney Compton ile armoni, kontrpuan ve XX.yüzyıl müziği çalıştı. Türkiye'ye dönüşünde yi- ne Saygun'un sınıfına gir- di. 1960'da ileri yüksek devre kompozisyon bölü- münübitirdi. Ayru yıl Dev- let Konservatuvan'na teori ve solfej öğretmeni olarak atandı. 1967'de TRT An- kara Radyosu Batı Müziği Şube Müdürlüğü'ne geti- rildi. Konservatuvardakı öğretmenliğini de sürdür- dü. 1970'de radyonun 2.Program Sube Müdürlü- ğü'ne, 1972'de Çağdaş Türk Müziği ve Çoksesli Müzikler Müdürlüğü'ne atandı. 1973'te TRT'den aynlarak Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlü- ğü'nde besteci ve drama- turg olarak çalıştı. 1976'da lstanbul Devlet Konserva- tuvan kompozisyon bölü- mü esas ders öğretmeni olarak göreve başladı. Mi- mar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Devlet Konservatuvan Kompozisyon Anasanat Dalı Başkanlığı yaptı. Koro, orkestra ve oda müziği, bale \e opera ol- mak üzere, yapıtlannın ço- ğu yurtiçinde ve yurtdışm- da seslendirildi. Cengiz Tanç'ın bu yıl haziran başında Akdeniz Müzik Konferansı'nda seslendirilen "Çeflo ve O- da Orkestrası'' konçerto- su, eleştirmenlerin yaptığı bir oylamada en başanlı eser olarak nitelendirilmiş, "Çağdaş müzikte yeni ve gercekten ilginç bir yakla- şun" olarak değerlendiril- mişti. ZehraYIMD için tören yarın • Kültür Servisi- Geçırdiği ani bir rahat'izlık sonucu yitirdığimiz lstanbul Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı soprano Zehra Yıldız için tstanbul Devlet Opera ve Balesi yann saat 10.00'da Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da tören düzenliyor. Zehra Yıldız törenden scnra Teşvıkiye Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verilecek. tstanbul Devlet Opera ve Balesi 18 Aralık Perşembe ve 20 Aralık Cumartesi günkü 'Tosca' temsillerini Zehra Yıldız'ın anısına adayacak. Heidelberg Operası da 25 Arahk'taki 'Fidelio' operası ve 1 Ocak'taki Beethoven'ın Dokuzuncu Senfonisi konseri ile Yıldız'ı anacak. Hamatn, Fransa'da üç ödül aldı • Kültür Servisi - Yönetmenlığini Ferzan Özpetek'in yaptığı 'Hamam', Fransa'nın Annecy kentinde düzenlenen '15. Annecy ltalyan Fılmleri Festivali'nde verilen dört ödülden üçünü kazandı. Festivale katılan yaklaşık 70 fılmden sadece 10'u yanşma bölümünde yer alırken 'Hamam', Jüri Özel Ödülü, Halk Ödülü ve ve Sinema Sanatı Ödülü'ne değer görüldü. Film, ocak ayı sonunda Fransa'da gösterime girecek. Stephane Audren, Philippıne Leroy, Jacques Deray, Felice Laudadia gibi ltalyan ve Fransız sinema dünyasının tanınmış isimlerinden oluşan jüri , Festival Büyük Ödülü'ne (Grand Prix du Festival), Francesco Calogera'nın 'Fırtmanın 5 Günü' adlı fılmini seçti. Sadri Alışık Tıyatrosu'nda Cumartesi Söyleşüeri • Kültür Servisi - İki yıldır Yavuz Özkan'ın Zl Film Atölyesi'nde sürdürülen Cumartesi Söyleşüeri, Küçük Sahne Sadri Alışık Tiyatrosu'nda devam ediyor. 'Hayatı savunma ve toplumsal muhalefet bilincinin gelişmesine katkıda bulunma' amacını taşıyan söyleşilerde toplumsal yaşamımızı yakından ilgilendiren çarpıcı konular; görsel ve işitsel bir zenginlik içinde farklı bir yaklaşımla tartışmaya açıyor. Söyleşilerde önümüzdeki haftalarda 'Şiddet', 'Idam Mahkûmlanmn Son Mektuplan", 'Reklamlar ve Hayatımız", 'Erotizm', 'Oryantalizm' gibi konulann işlenmesi bekleniyor. İFSAK Arahk 97 Fotoğral Yarışmast • Küttür Senisi- tFSAK'ta aralık ayı fotoğraf yanşmasının sonuçlan açıklandı. Yağmur konulu Siyah - Beyaz Yanşma dalında Uğur Varh birinci, Vedat Konyalı ikinci, Tülay Günay da üçüncü seçilirken saydam yanşmasında da birinci yine Uğur Varh, ikinci Şenay Yılmaz, üçüncü de Tufan Kartal oldu. BUGÜN • İSTANBUL DEV1.ET OPERA VE BALESİ saat 20.00'de 'Midas'ın Kulaklan'nı sahneliyor. • ANLAT ŞEHRAZAT saat 21.15 'te Yayla Sanat Merkezi 'nde izlenebilir. • CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda saat 19.30'da Ahmet Kanneci'nin gitar resitali izlenebilir. • AKBANK ODA ORKESTRASI saat 18.:i0'da Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Konse Salonu'nda bir konser verecek. Yalçın Adi{;üzel'in yöneteceği konserin solisti Cihat Aşkın. • ÇEKÜL GENÇLİK BİRİMİ etkinlikle-i kapsamında İTÜ Taşkışla 109 no"lu odada saat V8.30'da Dr. Sümer Atasoy'un 'Anadolu'da Yunan ve Roma Arkeolojisi II" başhklı semineri izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle