Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16ARALIK1997SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Piyanist ve besteci Kamran İnce, her şeyi özümsedikten sonra köklerine döndüğünü belirtiyor
Esld ve yenîyle ileıiye bakmak.••
ESRA ALİÇAVÜŞOĞLU
Son yıllann 'en heyecan verid' genç
bestecilerinden bıri olarak tammlanıyor
Kamran İnce. Evin İtyasoğlu ıse onu;
"Artık gercekten dünyaçapmdabir bes-
tecimiz var. Çağımızda görselliğiıı mü-
ziğe nasıl yansıdığuu, müzikle bir öykü-
yü bir manzarayı anlatan senfonik po-
em kavramının günümüze nasıl taşına-
bileceğini kanıttıyor Kamran İnce. Mü-
zik diinyanıza \ep\eni bir boyut katmak,
eski\ le yeni>i, geleneksel ile moderni bir-
leştirmek için Kamran İnce'yi dinleme-
lisiniz" diyerek sanatçı hakkindaki dü-
şüncelerinı dile getiriyor.
Birçoğumuz onu 'Kuşatma Altmda
Aşk' filmine yaptığı müziklerle tanıyo-
ruz; oysa İnce, 'Kemerler' adlı yapıtıy-
la müzik tanhının bestecilik dahndakı
en büyük ödülü olan Roma Büyük Ödü-
lü'nün ve Prix De Romeve Lili Boulan-
ger'in de sahibi. Yapıtlan Amerika ve
Avrupa'nın önde gelen orkestralan ta-
rafından seslendiriliyor. Leonard Slat-
kin, David Zinman ve Lukas Foss gibi
orkestra şefleri tarafından yönetiliyor
ve ABD. Avrupa. Japonya ve Avustral-
ya'daki 'Yeni Müzik' topluluklan tara-
fından seslendiriliyor. Sanatçının son
çalışmalan arasında Houston Balesi
için 'Ptesus' adlı bale ve California Sen-
foni Orkestrası için 'Domes' adlı biror-
kestra yapıtı da yer alıyor
Halen, Memphis Üniversitesi Mûzik
Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak
çalışan Kamran tnce'nin Albany Sen-
foni Orkestrası tarafından ısmarlanan
'Fall of Constantinopole' adlı yapıtı ve
oda müziği yapıtlannın yer aldığı bir
başka albümü de büyük îlgi görüyor.
Kamran tnce, 18 Aralık Perşembe
günü saat 19.30'da lstanbul CRR Kon-
ser Salonu'nda kemancı Susan VVater-
bury ile birlıkte bir resital vermek üze-
re lstanbul'da. 20-21 Aralık tarihlerin-
de Boğaziçi Üniversitesi'nde genç bes-
tecilere, kendi müziği ve yeni Amerikan
müziği hakkında seminerler verecek
olan Kamran ince. 21-22 Aralık'ta yi-
ne Boğaziçi Üniversitesi'nde mini bir
konser de gerçekleştirecek. 23 Aralık
Salı günü Ankara'da LİR Sanatevi'nde
yine bir semıner verecek olan tnce'nin,
24 Aralık Çarşamba günü Gazd Üniver-
sitesi Konser Salonu'nda gerçekleştire-
ceği konseri. 25 Aralık Perşembe günü
tzmir Devlet Konservatuvan'ndaki
(Fotoğraflar UĞUR DEMİR)
ürkiye'yi dışan gittikten sonra daha iyi anladım. Her şeyi özümsedikten sonra
köklerime döndüm ben. Amerika'ya yerleştikten sonra, müziğimde birtakım değişimler
olmaya başladı. Eski ve yeni Türk müziğini, eski ve yeni Batı müziğini kendi müziğimde
eritmeye çahşıyorum. Önemli olan eskiyle yeninin kanşımı ve onla ileriye bakmak.
konser izleyecek.
Kamran İnce ile konser vermek için
geldiği CRR Konser Salonu'nda konuş-
tuk.
- 'Kuşatma Albnda Aşk'uı muzikle-
rini yapma fikri nasıl gerçekleşti?
KAMRAN İNCE-Babam, Ersin Per-
tan'ın Bizans'la ilgili bir film yapaca-
ğını öğrendiği zaman, benim bu konu-
da çalışmalanm olduğunu söylemiş. Er-
sin Bey beni aradı ve müziklerimi din-
lemek istediğini belirtti. Müzikleri din-
ledikten sonra da beraber çalışmaya ka-
rar verdik. Filmin çekimi bittikten son-
ra bir kopyasını bana gönderdiler ve ben
de görüntüler üzerine yazdım müzikle-
ri. Müzikler; aşk sahneleri, Anna ve Ge-
orge teması, savaş teması ve Anna'nm
ölümü teması olmak üzere beş bölüm
olarak tasarlandı. Müziklerin beş bö-
lüm, konser suiti gibi olması benim de
işime geldi. Müziklerin yazımı aşama-
sında Bizans ayin müziklerini çokça
dinledim elbette. Zaten 'tkinci Senfo-
ni'mi yazarken de dinlemiştım. Bizans
müziği Türk klasik müziğinin erken ör-
neği gibi.
- 'Fall of Constantiıtople' adh yapıtı-
nız başta olmak üzere Bizans'ı konu alan
birçok çalışmaya imza attmız. Osmanh
ve Bizans'a olan ilgi nereden kaynakia-
nıyor?
- Evet bu konuyla çok ilgiliyim. 20
yaşıma kadar Türkiye'de yaşadım. En
önemli şey Cumhuriyet tarihiydi bura-
da. Oysa yurtdışına gittiğinizde, insan-
lann sizi bütün geçmişinizle değerlen-
dirdiğini görüyorsunuz. Bizler Bi-
zans'ın mirasçısıyız, geçmişinizle ilgi-
lenirken Bizans ve Likya geçmişinizi
es geçmeniz mümkün değil. Kendi ya-
şamımda da kültürlerin karşılaşması ve
çarpışması var. Annem Amerikah oldu-
ğu için bana 'melez' diyorlardı Türki-
ye'de, sanki 'işe yaramaz' der gibi. A-
ma ben iki taneyim yani hem Türk'üm
hem Amerikalı.
- Müzik yaşanunızı nasıl etkiledi
Amerika'ya ghmeniz?
- Türkiye'deyken herkes 'Tûrk motif-
leri kuHan, Türk raüziğini armonize et'
diyerek baskı yapıyordu. Böyle şeyier
hemen olmaz. Türkiye'yi, dışan gittik-
ten sonra daha iyi anladım. Zorlamaya
tepkı olarak önceleri soyut müzik yapı-
yordum. 1994'ten sonra ise modem me-
loditer kullanmaya başladım. Somut
olarak Türk müziği melodilerini kul-
lanmaya başlamam dışan gittikten 17-
18 yıl sonra gerçekleşti. Çünkü önem-
li olan süreci tam olarak yaşayabilmek.
Her şeyi özümsedikten sonra köklerime
döndümben. tkinci Dünya Savaşı'ndan
sonra müzik, soyut temalar üzerine yo-
ğunlaştj. Fakat, biz bu süreçten geçme-
dik. Amerika'ya yerleştikten sonra, mü-
ziğimde birtakım değişimler olmaya
başladı. Yavaş yavaş tonal ve melodik
şeyier sokmaya başladım. Dünyadaki
gelişme Türkiye'de ohnadı. Türkiye'de
teksesliliği ön plana çıkardılar. Müzi-
ğimde Türklüğümden gelen bir etki ola-
rak modal bir çarpıklık var. Eski ve ye-
ni Türk müziğini, eski ve yeni Batı mü-
ziğini kendi müziğimde eritmeye çah-
şıyorum. Zaten bütün bunlan asimile
ettikten sonra ortaya çıkan sentez ve o
sentez bir imza taşıyor mu? Işte bu çok
önemli. Önemli olan eskiyle yeninin ka-
nşımı ve onunla ileriye bakmak.
- Peki, miiziğinizdeTürk müziği enst-
rümanlannın yeri ne derecede?
- Şimdiye kadar pratik yapmak gibi
bir şansım olmadı. Ama olmasını çok
istiyorum. Ömeğin, zurna kullanmayı
çok istiyorum ama Batfda zurna olma-
dığı için bu isteğimi gerçekleştiremiyo-
rum. Orkestralara zurna çaldırmak ise
pek mümkün değil. Obua biraz zurna
gibi olabilir. Zurna çaldıracağim kimse
olmadığı için saksofonlarla obualan
kanştırarak zurna sesi çıkarmaya çah-
şıyorum. Zuma, bağlama ve ney kullan-
mayı çok istiyorum. Bağlama acayip bir
şey. Ney'i de flütçüler çalamıyor Ba-
tı'da. Kısaca, imkânlanm olmadığı için
kullanamıyorum.
- Film müzikleri yapmak sizin içinbû-
yük önem taşıyor. Son olarak Schvvartz-
man'ın 'Afrodizyak' adlı filminin mü-
ziklerini yaptınız. Şu sıralar yeni bir fiim
müriği projesi var mı?
- 'Afrodizyak'ta da dinsel öğeler ağır-
lıkta. Çok enteresan, karakomedi bir
film. Yeni çıkacak olan CD'de hem
'Kuşatma Alünda Ask'ın hem de 'Afro-
dizyak'ın müzikleri yer alacak. Bunun
dışında Spielberg müziklerimi dınle-
miş, 'Afrodizyak'ın videosunu izledık-
ten sonra bırlikte çalışıp çahşmayacağı-
mızbelli olacak. Film müziklen yapma-
yı çok seviyorum. Bu beni kamçılıyor.
Artık Hollywood'a film müzikleri yap-
mak istiyorum.
- Türkiye şu günierde büyük bir pop
küttürü paüaması yaşıyor. Eğer Ameri-
ka'ya gitmemiş obaydnıız, bu küttür si-
zi nasıl etkileyeeekti?
- Öncelikle hiçbir müzik türünü aşa-
ğılamıyorum ve küçük bakmıyorum.
Orneğin, arabeskin bazı efektleri beni
çok enterese ediyor. Pop müziği çok
dinlediğimi söyleyemem. Birkıpırdan-
ma ve talep var ki, iyi iş yapıyor. Asker-
de egitimden kaçmak için Mehmet Ali
Erbil'in de içinde olduğu bir pop-rock
grubu kurmuştuk. Askerlere rock kon-
serleri verdik. O sıralar Mehmet Ali Er-
bil Türk sanat müziği söylüyordu ve
biz de ona eşlik ediyorduk. Fakat bıra-
kın eğitimden kaçmayı, 'Biz müzisve-
niz' dedikçe, bulaşık yıkattılar sürekli
bize. Düşünebiliyor musunuz, Türk sa-
nat müziğinde viyolonsel çaldım, Çi-
gan müziği yaptım.
- Gercekİestirmek üzere oldugunuz
yeni projeter var nn?
- lstanbul'da daha çok konser verme-
yi düşünüyorum. Aynca festivallere ka-
tılmayı çok istiyorum. Şu sıralar üç or-
kestra tarafından ısmarlanan bir kon-
çerto yazıyorum. Sekiz solist ve orkest-
ra için yazılacak olan bu çahşmada,
elektrik gitar, saksofon, klavye, piyano
da olacak. Aynca lstanbul'da verece-
gim seminerleri yılhk bir progîama
oturtmak istiyorum. Festival projem de
var aynı zamanda.
Görsel imgelerin
düşüncelerle
formlandınlması
NECMİSÖNMEZ.
Ayşe Erkmen'in Maçka Sanat Gale-
risi'nde "PFM-1 ve Diğerieri'* ismiyle
açtlan son kişisel sergisi, bir yandan sa-
natçının 19% yılından ben "sistematflt"
bir tarzda geliştirdiği "maym1
' temalı iş-
lerinde vardiğı "son yorumu". öte yan-
da ıse kendisini "uluslararası sanatçı"
konumuna geriren, "görsel imgelerin dü-
şünceterteformlandırnıasısüredne" ışık
tutan bir özelliğın altını çızıyor. Bu ga-
leride açtığı diğer sergilerinde olduğu gi-
bi, sanatçının galeri mekânını "yenklen
tanımlandırmasının'' bu kez farklı bir
metotla gerçekleştirildiğini görüyoruz.
Serginin en önemli özelliklerinden biri
de izleyiciye onu oyalayacak nesneler
sunmaİc yerine, sadece kimi kavramlan
"itetmekle yetinmesi" ve buna Erk-
men'in mantıksal bir "geüşiın süreci so-
Dunda" vardığını duyumsatması.
"Mayın" teması. Erkmen'in 19%'dan
beri geliştirdiği çalışmalannın gövdesi-
ni oluşturuyor. Dünyanın dörtbir yanın-
da halen üretilmekte olan "gerçek" ka-
ramayınlannın fonnözelliklerine sadık
kalınarak, onlan temsil ettikleri *^oket-
me". "öldünne'' söylemiyle birlikte bir
tür "çıkış noktasT olarak ele alan Erk-
men, ilk kez 1996'da Berlin'de sergile-
nen bir yerleştirmesiyle bu temayı yo-
rumlamaya başladı. Bu yonımlama ey-
leminin sanatçıyı yeni ufuklara taşıdığı-
nı düşünüyorum. Çünkü Erkmen, ışle-
rinde önce yeninin, değişikliğin 'Hasan-
mını" yaparak yola çıkıyor. Dolayısıyla
bu eyleminde attığı her adım, yeni bir
"çerçeve oluşturmak" adına girişilen
risklı bir "ürün" niteliğinde. Maçka Sa-
nat Galerisi'nde açılan serginin altı çizil-
mesi gereken nitelikleri arasında bu
"risk alma" faktörünün "gösterfliyor''
olması bence önemli bir özellik. Bunu
ele almadan önce serginin kısa bir ta-
nımlamasmı yapmakta yarar var.
Sanatçı galeri mekânmdaki biri bü-
yük, diğerleri küçük üç nişin içini boy-
dan boya daha önce de yorumladığı altı
"mayın" motifinin fayanslanyla kapla-
mış. Serigrafi tekniğiyle fayanslar üze-
rine gerçekleştirilmiş olan motifler, izle-
yicide sankı mayınlann galerinin içine
gömüldüklenne dair bir duyum oluştu-
ruyorlar. Tamamı seramik karolarla l^p-
lı olan galeri mekânınm sadece nişlen-
ne müdahale edilmiş olması, Erkmen'in
bence galerinin "arka vüzünü" ön pla-
na çıkarmak için uyguladığı bir yöntem
niteliğinde. Genelde bu galerinin en ilgi
çeken. en gözde kısimlanndan biri olan
nişlerin "fonksivonu'', içlerine döşenil-
mişolan mayın motifleriyle yeniden sor-
gulanıyor ve bir tür astar gibi galerinin
"öbür yüzü" izleyicilere açılıyor. Sera-
mik karolann, üzerine ko-
nulan mayın fayanslanyla
kapatılması, onlann görü-
nülmez kılınması bence sa-
natçının galeri mekânını
açımlamaya çalıştığının,
onu birproblematik gibi ele
aldığının kanıtı. Buradadik-
kati çeken bir nokta da sa-
natçının ısrarla "mekinuı
tadına varmak istememesj" ve sürekli
olarak galerinin mımari yagısını yaptığı
işin "söytemİDe" katması. Ozellikle ga-
lerinin ilk odasında bulunan nişin içine
bakanlar, burada daha önceki sergilerde
görmemiş olduklan birçok özelliğin far-
kına vanyorlar. Erkmen'in burada uy-
guladığı "formlandınna'' biçimi, sade-
ce nişlerin içindeki kabank ya da içine
çökük olan mimari detaylan ortaya çı-
karmakla kalmıyor. Serginin genelinde
"yenidenkurulan görselbir dfl"vebudi-
lin anlatımcılığa düşmeksizin "saP öğe-
leri tartışmaya açmasıyla karşılaşıyoruz.
Güncel yaşamla, düşünceyle sürekli bir
A. yşe Erkmen Dünyanın dört
bir yanında halen üretilmekte
olan "gerçek" kara mayınlannın
form özelliklerine sadık
kabnarak, onlan temsil ettikleri
"yok etme", "öldürme"
söylemiyle birlikte bir tür "çıkış
noktası" olarak ele alıyor.
etkileşim içinde olan görsel değerler.
Erkmen'in yerleştirmesine (installation)
hissedilir bir heyecan yüklediği için ser-
giyi bir "süreç" olarak algılamak, oku-
mak yanlış olmayacak.
Galerinin ofıs işlevini gören bölüm-
ünde ise sanatçının animasyon tekniğiy-
le gerçekleştirdiği altı film çalışması ara
verilmeksizin video aracihğıyla izleyici-
lere sunuluyor. tlkkez sanatçının bu yaz
Almanya'da gerçekleştirilen "Münstkr
Heykd Pro}ea" kapsamında, altı büyük
televizyon ekranında sergilediği bu film-
lerde, yeşil renkli, dijital olarak oluştu-
rulmuş olan maymlann aynı hareketi
tekrarederekbirbiri arkasına,hiç durma-
dan ilerledikleri görülüyordu. 23 Nisan
törenlerindeki çocuklar gibi neşeli, hop-
layıp zıplayan bu dijital maymlann "res-
mi geçkfi" lstanbul'da farklı bir sunum-
laizleyiciye gösteriliyor. Altı animasyon
fılmini birbirine ekleyerek tek bir film,
bir bütün oluşturan sanatçı, böylece ser-
gisini "akanimge" ile "duranimge" ara-
sında konumlandıran başka bir boyuta
aktarmış oluyor. Bu yorumda "anûşıl-
Ayşe Erkmen'in sergisi Maçka Sanat Galerisi'nde.
nMyı" güçleştiren hiçbir eğilım karşımı-
za çıkmıyor. Galeri nişlerinin içinden
"durgun" halleriyle gözlemlenen "kara
mayınlan", monitörde başka bir kımli-
ğe bürünerek izleyiciye "eleştirel bakışuı
süreklfliği'' hakkında son derece önemli
bir ipucu veriyor. Gören, düşünceyi al-
gılayabilen, "karşılaştıranlann" önüne
açıhnış olan "knTnıahah" olarak değer-
lendiriyorum benbu özellıği. Erkmen'in
işlerinin taşıdığı devrimci potansiyel, iz-
leyiciyi rahatlatmak yerine onu kendi
kurgulanyla birlikte gelişmeye zorlama-
sı, bu noktada türn açıklığıyla kendisini
ortaya koyuyor. Galerinin genelde çahr
şılan, telefonlann yanıtlandığı, gelen zi-
yaretçilerin oturup konuşmklan ofıs bö-
lümünün "huzuru"buraya yerleştirilmiş
olan video sayesinde bozuluyor. Çünkü
göz hizasına yakınbiryere yerleştirilmiş
olan monitör, ofıs bölümünü yorumla-
mak, onu değiştirmekle kalmayıp
"akan", sürekli olarak form değiştiren
filmin etkisiyle, çok boyutlu bir düşün-
sellığin altım çiziyor. Fayanslar üzerin-
deki soluk renkli mayınlann animasyon
fılmde canlanarak bir tür gerçeklik ka-
zanması, Erkmen'in aynı formlan yo-
rumlamasına rağmen "akan imge" ile
"durgun imge" arasında geliştirdiği
"kurgu örgüsünün" ortaya çıkardığı bir
özellik.
Sergide yer alan iki farklı "yonımla-
ma" biçimi, kuşkusuz ki daha kapsamlı
bir şekilde ele alınıp değerlendirilebilir.
1996'dan beri sanatçının Berlin, Reck-
linghausen, Münster. New York şehirle-
rinde gerçekleştirdiği çalışmalanndabir
"sürece parald'' olarak geliştirdiği ma-
yın temalı işlerine îstanbul'daki bu ser-
gıyle "nokta kojTMa", onun bir temayı
popülerleşmeden "iyi bir zamanda" bı-
rakma tavnnı da belırgin blıyor. Sergi-
yi oluşturan "temel formlann" sergilen-
dikleri ülkelere, farklı zaman dilimleri-
ne göre değil de sanatçının ta başından
belirlediği "kavram sorgulanması" için-
deki gelişmelerini tamamlayarak bir "so-
na" varmalan, kurgunun sahip olduğu
gücü ve Erkmen'in bunu nasıl ele aldı-
ğını gösteriyor. Anlamlandırmanın ta-
mamen izleyiciye bırakılması "PFM-1
ve Diğerleri" ismini taşıyan bu serginin
erdemlen arasındaöncelikli bir yere otu-
ruyor.
Bu kez klinige
değil, hapse...
Robert Downey Jr.'ın uyuşturucu alışkanlığının
temeli, çocukluk yıllanna dayanıyor...
Küttür Servisi - Bir zamanlar Hollywo-
od'un bir numaralı genç yeteneklerinden bi-
riydi... Henüz 22 yaşındayken Rolling Sto-
nes dergısince "Yıhn Aktörü" seçilmişti. Si-
nenu dünyasının efsanevi ismı Chariie
Chapün'ı caniandırdığı filmle Oscar'a da a-
day gösterildi. Bugün hapiste... Yıllardır
uyuşturucu kutlanımı nedeniyle başı dertten
kurtulmayan ünlü oyuncu Robert Downey
Jr^ bukezbir kliniğe değil, hap-
seyatınldı.
Downey Jr. için sonun baş-
langıcı, bir süre önce kendi evı
zannederek gndiğı birevde, kü-
çük birçocuğunyatağında ken-
dmden geçmiş bir halde bulun-
masıyla başladı. Başansı arttık-
ça yaşam biçimi iyice çığnn-
dan çıkanbu genç, yetenekli ve
yakışıklı sinema yıldızmın bun-
dan sonra Holh/wood'da kolay
kolay iş bulup bulamayacağı
merak konusu.
Dovmey'ye altı ay hapis ce-
zası veren yargıç, "Seni iyfleştirecek çareie-
ri tükettia, bu nedenle 180 gün hapis cezası
veriyorum'" dedığınde bile durumun farkın-
da olamayacak kadar uyuşturucunun etki-
sindeydi Robert Downey Jr. Son 10 yıl için-
de "Natural Bom Kfflers", "Restoration",
"HeartandSouk","LessThanZero" ve ya-
kın birgelecekte Türkiye sinema-
lannda göstenme girmesi bek-
lenen "One Night Stand" gi-
bi filmlerde rol alan Dow-
ney'nin filmlerinden bir mah-
keme sahnesiydi sanki yaşa-
nan...
Ama en azından, BretEaston
Ellis'in aynı adlı romanından
uyarlanan ve ölümcül bir ero-
in-kokain kokteyliyle yaşama
veda eden bir oyuncuyu can-
iandırdığı "Less Tban Ze-
ro"daki kahramandan daha
şanshydı Robert Downey Jr..
Playbo>- dergisiyle yaptığı
bir söyleşıde, Los Angeles'ta uyuşturucu-
nun herkesın "en fazia 45 dakika uzagmda"
olduğunu belirten Robert Downey Jr, uyuş-
tucudan kurtulmanın zor olmadığını, bunu
sayısız kereler başardığını, zor olanın uyuş-
turucudan kurtulduktan sonra bir daha baş-
larnamak için gösterilen çaba olduğunu an-
laöyor. Çevresi, Dovvney'nin durumunuacı-
nası buluyor: "Natural Born KiDers'da bir-
'One Night Stand' ve 'Şarlo'da
likte rol aldığı TommyLeeJooes, tedavi gör-
mesi için ısrar etmiş, Dallas'ın Jr.'ı Larry
Hagman tedavi masraflannı ödemeyi teklif
etmiş, yakın dostu SeanPenn ise bir gün ka-
pısını kınp baygın haldeki Downey'yi bir
kliniğe yaürmış. Hemen ertesı gün kliniği
terk eden Robert Downey, bir hafta sonra
Malibu'da arabasında eroin, kokain ve birde
tabancayla bu kez polise yakalanmış.
"Gençliğimde uyuşturucu kuiianmaya
başladığunda, kokain çetap. bütün geceiçki
içerdim, hiçbir şe> olmazdı. Çok para kaza-
nıyordum ve ber şe> yolunda> mtşgi-
bi görünüyordu. Ancak, kokain ye-
rine eroin kullanmaya başladığunda
her şey değjşti" dıyen Robert Dovmey
Jr.'ın uyuşturucuyla olan tanışıklığı uzun
yıllar öncesine dayanıyor.
Dovvney'nin uyuşturucu alışkanlığı, ai-
lesinden kaynaklanıyor. Babası. avangard
film yapımcısı Robert Downey Senior'ün,
oğluna henüz sekizyaşındayken esrar ıçir-
diği vebukonuda "En azmdan bebekba-
krası bulmaktan kolay" dediği biliniyor.
Çocukluğunda çevresindeki herkesin
uyuşturucu kullandığını anlatan Robert
Downey Jr., annesi ile babasmın 13 yaşın-
dayken boşandığmı ve uyuşturucunun, ba-
ba ile oğul arasında bir köprü kurmaya ya-
radığını söylüyor: "Babamlabirlikte uyuş-
turucu alırdık. Babam, sevgisini başka bir
biçiınde ifade etmeyi bitanivordu kL."
Robert Dovvney Jr., altı ay hapis yata-
cak. "One Night Stand", "A Gingerbread
Man" ve "Two Girte and a Guy" gibi he-
nüz Türkiye'ye gelmeyen fılmlen ise ken-
disinden önce piyasaya çıkacak.
Besteci ve öğretim üyesi
Cengiz Tanç \yitirdik
Kültür Servisi- Mımar
Sinan üniversitesi Devlet
Konservatuvan Kompo-
zisyon Anasanat Dalı Baş-
kanı, öğretim üyesi ve bes-
teci Prof. CenguTanç, te-
davi edilmekte olduğu Ça-
pa Tıp Fakültesi'nde dün
saat 06.00'da, 64 yaşında
yaşamını yitirdi.
Tanç. perşembe günü
saat 10.30'da Mimar Sinan
Üniversitesi'nde yapılacak
tören ve Dolmabahçe Ca-
mii'nde kılınacak öğle na-
mazından sonra Karacaah-
met Mezarlığı'nda topra-
ğaverilecek.
1933'te lstanbul'da do-
ğan Cengiz Tanç, 1952"de
Ankara Atatürk Lisesi'ni
bitirdı, aynı yıl Ankara
Devlet Konservatuvan'na
girerek Adnan Saygun'un
kompozisyon öğrencisi ol-
du. 1953'te babasının
Londra'ya askeri ateşe ola-
rak atanması üzerine Gu-
ildhall School of Music'de
Prof. Sidney Compton ile
armoni, kontrpuan ve
XX.yüzyıl müziği çalıştı.
Türkiye'ye dönüşünde yi-
ne Saygun'un sınıfına gir-
di. 1960'da ileri yüksek
devre kompozisyon bölü-
münübitirdi. Ayru yıl Dev-
let Konservatuvan'na teori
ve solfej öğretmeni olarak
atandı. 1967'de TRT An-
kara Radyosu Batı Müziği
Şube Müdürlüğü'ne geti-
rildi. Konservatuvardakı
öğretmenliğini de sürdür-
dü. 1970'de radyonun
2.Program Sube Müdürlü-
ğü'ne, 1972'de Çağdaş
Türk Müziği ve Çoksesli
Müzikler Müdürlüğü'ne
atandı. 1973'te TRT'den
aynlarak Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürlü-
ğü'nde besteci ve drama-
turg olarak çalıştı. 1976'da
lstanbul Devlet Konserva-
tuvan kompozisyon bölü-
mü esas ders öğretmeni
olarak göreve başladı. Mi-
mar Sinan Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Devlet Konservatuvan
Kompozisyon Anasanat
Dalı Başkanlığı yaptı.
Koro, orkestra ve oda
müziği, bale \e opera ol-
mak üzere, yapıtlannın ço-
ğu yurtiçinde ve yurtdışm-
da seslendirildi.
Cengiz Tanç'ın bu yıl
haziran başında Akdeniz
Müzik Konferansı'nda
seslendirilen "Çeflo ve O-
da Orkestrası'' konçerto-
su, eleştirmenlerin yaptığı
bir oylamada en başanlı
eser olarak nitelendirilmiş,
"Çağdaş müzikte yeni ve
gercekten ilginç bir yakla-
şun" olarak değerlendiril-
mişti.
ZehraYIMD için tören yarın
• Kültür Servisi- Geçırdiği ani bir rahat'izlık
sonucu yitirdığimiz lstanbul Devlet Opera ve
Balesi solist sanatçısı soprano Zehra Yıldız için
tstanbul Devlet Opera ve Balesi yann saat 10.00'da
Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da tören
düzenliyor. Zehra Yıldız törenden scnra Teşvıkiye
Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Aşiyan
Mezarlığı'nda toprağa verilecek. tstanbul Devlet
Opera ve Balesi 18 Aralık Perşembe ve 20 Aralık
Cumartesi günkü 'Tosca' temsillerini Zehra
Yıldız'ın anısına adayacak. Heidelberg Operası da
25 Arahk'taki 'Fidelio' operası ve 1 Ocak'taki
Beethoven'ın Dokuzuncu Senfonisi konseri ile
Yıldız'ı anacak.
Hamatn, Fransa'da üç ödül aldı
• Kültür Servisi - Yönetmenlığini Ferzan
Özpetek'in yaptığı 'Hamam', Fransa'nın Annecy
kentinde düzenlenen '15. Annecy ltalyan Fılmleri
Festivali'nde verilen dört ödülden üçünü kazandı.
Festivale katılan yaklaşık 70 fılmden sadece 10'u
yanşma bölümünde yer alırken 'Hamam', Jüri Özel
Ödülü, Halk Ödülü ve ve Sinema Sanatı Ödülü'ne
değer görüldü. Film, ocak ayı sonunda Fransa'da
gösterime girecek. Stephane Audren, Philippıne
Leroy, Jacques Deray, Felice Laudadia gibi ltalyan
ve Fransız sinema dünyasının tanınmış isimlerinden
oluşan jüri , Festival Büyük Ödülü'ne (Grand Prix
du Festival), Francesco Calogera'nın 'Fırtmanın 5
Günü' adlı fılmini seçti.
Sadri Alışık Tıyatrosu'nda
Cumartesi Söyleşüeri
• Kültür Servisi - İki yıldır Yavuz Özkan'ın Zl
Film Atölyesi'nde sürdürülen Cumartesi
Söyleşüeri, Küçük Sahne Sadri Alışık
Tiyatrosu'nda devam ediyor. 'Hayatı savunma ve
toplumsal muhalefet bilincinin gelişmesine katkıda
bulunma' amacını taşıyan söyleşilerde toplumsal
yaşamımızı yakından ilgilendiren çarpıcı konular;
görsel ve işitsel bir zenginlik içinde farklı bir
yaklaşımla tartışmaya açıyor.
Söyleşilerde önümüzdeki haftalarda 'Şiddet',
'Idam Mahkûmlanmn Son Mektuplan",
'Reklamlar ve Hayatımız", 'Erotizm',
'Oryantalizm' gibi konulann işlenmesi
bekleniyor.
İFSAK Arahk 97 Fotoğral Yarışmast
• Küttür Senisi- tFSAK'ta aralık ayı fotoğraf
yanşmasının sonuçlan açıklandı. Yağmur konulu
Siyah - Beyaz Yanşma dalında Uğur Varh birinci,
Vedat Konyalı ikinci, Tülay Günay da üçüncü
seçilirken saydam yanşmasında da birinci yine
Uğur Varh, ikinci Şenay Yılmaz, üçüncü de
Tufan Kartal oldu.
BUGÜN
• İSTANBUL DEV1.ET OPERA VE BALESİ saat
20.00'de 'Midas'ın Kulaklan'nı sahneliyor.
• ANLAT ŞEHRAZAT saat 21.15 'te Yayla Sanat
Merkezi 'nde izlenebilir.
• CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda
saat 19.30'da Ahmet Kanneci'nin gitar resitali
izlenebilir.
• AKBANK ODA ORKESTRASI saat 18.:i0'da
Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Konse
Salonu'nda bir konser verecek. Yalçın Adi{;üzel'in
yöneteceği konserin solisti Cihat Aşkın.
• ÇEKÜL GENÇLİK BİRİMİ etkinlikle-i
kapsamında İTÜ Taşkışla 109 no"lu odada saat
V8.30'da Dr. Sümer Atasoy'un 'Anadolu'da Yunan
ve Roma Arkeolojisi II" başhklı semineri
izlenebilir.