07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16ARALIK1997SAU 12 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Memleket hîkâyeleıi sürüyorHikâye 1997'nin Şubat ayında başladı. Haluk Işık 'Memleket Hikâyeleri' başlık- lı oyununu tamamlamış, Ankara Ekin Ti- yatrosu provalara başlamıştı. Adının ba- şında 'Ankara' sözcüğü bulunmastna kar- şın, 'salonsuzluk' nedeniyle, başkentte yerleşik birtiyatro olarak kurumlaşmaola- nağı bulamayıp. dokuz yıldır Ankara'dan çok, Anadolu'nun dön bir yanmda perde açan Ekin'in. sıcak gülüşünden hiç ödün vermeyen yapımcısı Faruk Güvenç tele- fonda provaya çağınyor beni. "Provayı iz- leyince vapnğınız işe ben de kanşmış ola- cağun. O zaman oyunun ekştirisini yaza- mam" dedım. Düşündü taşındı. bır süre sonra yine aradı. "Sizi provaya değil de oyuna bekliyoruz." Keşke provaya gideymişim. Mart orta- sında sahneye çıkan oyunu aradan geçen dokuz ay içınde yadsınmayacak sayıda devlet büyüğü. bir dolu vali, yüzleri aşkm sıvıl ve resmı emnıyet görevhsı, onbinler- ce vatandaş izledi de ben izleyemedım. Kendımı oyunun sahnelendiği kent. salon vesaatlebirtürlübuluşturamadırn. 'Sakm- suz' topluluklann ve seyircılerinin yazgı- sıdır bu. Ben yalnızca oyunun metnine ula- şabıldım. Şu anda 200. oyuna yaklaşü Oyunu görmek isteyıp de bir türlü gö- remeyen yalnızca ben değildım. Yüzlerce -belki de binlerce- vatandaşın oyunu izle- me hevesı kursağında kaldı. Bilet aldıkla- n oyuna izin verilmedığinı kimi zaman tı- yatronun kapısına ulaştıklan anda. oyun- cularla birlıkte öğrendıler. 'Memleket Hi- kâyeleri' Türkiye'nın dört bır yanında o kadar çok yasaklandı kı, basın ve medya- run bile ilgisını çekti. Başta Cumhunyet, Radikal, Hürriyet, Sıyah Beyaz, Milliyet gazetelerinde olmak üzere otuz dolayında köşe yazısı ve haber yayımlandı 'Memle- ket Hikâyeleri' üstüne. Flash TV oyunun yaşadığı serüvene özel bir bölüm ayırdı. Serüven sürüyor... Tıpkı yaşadığımız öte- ki toplumsal serüvenler gibı. 'Memleket Hikâyeleri' şu anda 200. oyuna yaklaşmış durumda. Aralığın ikın- cı yansı \e ocak başı ıçın kararlaştmlan turneler gerçekleşebilirse toplam 85 ıl ve ılçe merkezınde sergilenmış olacak. Böy- lece ılginç bir rekora gıdıyor. Dokuz ay içınde hem 45 dolayında il ve ılçede ya- saklanmak. hem de ülke düzeymde böy- lesi bır yaygınlığa ulaşmak... Bu çelışkih durumun üç yönlü bır açık- laması var. llkı ülkemızde yasaklama ka- rannı kolayca verenler gibı, 'yürütmeyi durdurmaveiptal'kararlannı \erecek ka- dar. yürekh hukjjk,insan]arının Sf: Ikincisi, Ekin Tiyatrosu'nun yj lanna sahip çıkmadaki kararlılığı. Üçün- cüsü. oyunun başlangıcının REFAHYOL, süregeldiği aşamanm ise hükümetı 30 Ha- zıran da devralan, CHP desteklı >enı ko- alisyon dönemine rastgelmesı. Yasakla- malar her iki dönemde de sürmüş. Ancak. DSP'ii ve CHP'li mıllet\ekülerimn Ekin Tiyatrosu'na yapılan haksız uygulamala- ra tepki veren çıkışlan ve eylemleri ile oyunun hiç değilse kimi illerde sürdürül- mesı sağlanmış. •Memleket Hikâveleri' 1990'larTürki- • Haluk Işık'ın 'Memleket Hikâyeleri' 1990'lar Türkiyesi'nde yaşanmış olup da yaşanmamış olması gerekenleri güldürücü-buruk bir yaklaşımk irdeleyen, güncel taşlamalarla örülü, politik bir oyun. Yalmzca adı konmuş 'Memleket Hikâyeleri' başlıklı oyununu nasıl yazacağını bilemeyen bir yazann, evine baskın yapan iki polis tarafindan, (yazılmamış oyun için 'suç unsuru* yaratma yolunda nice • gülünç çabalar harcandıktan sonra) yalmzca 'yazar' olduğu için tutuklamp mahkemeye çıkanldığı zaman, düşüncesinden dökûlen 'memleket görüntüleri"nden oluşuyor. yesi'nde yaşanmış olup da yaşanmamış olması gerekenlen güldürücü-buruk bir yaklaşımla irdeleyen. güncel taşlamalarla örülü, politik bir oyun. Yalmzca adı kon- muş 'Memleket Hikâyeleri' başlıklı oyu- nunu nasıl > azacağını bilemeyen bır yaza- nn. evine baskın yapan iki polis tarafin- dan, (yazılmamış oyun için 'suç unsuru' yaratma yolunda nıce gülünç çabalar har- candıktan sonra) yalmzca 'yazar' olduğu için tutuklamp mahkemeye çıkanldığı za- man. düşüncesinden dökülen 'memleket görüntfileri'nden oluşuyor. Her 'göriin- tü'den bır epısod bıçimlenıyor. Episodlarbırleşınce ülkemızde 199O'lı yıllarda yaşananlann bütüncül bir çözüm- lemesi çıkıyormu? Bunun başanlmasının olanaksız olduğunu biliyor yazar. Bu ne- denle 'yazdığı' değil, 'yazmadığı' bır oyu- Besra Alaca'nın yerine Jale Aylanç, Mine Medya'nın yerine Emine Gökalp geçmiş. Bülent Aksoy. Nihat Büyüktürkoğlu. Ni- met İyigün. Yaşar Karakulak \e Bülent Yıküran oyundaki görevlerinı sürdürüyor- lar. 'Memleket Hikâyeleri1 . "insan hakla- n'nın ve "insan onuru'nun korunması zo- runluluğunun temel çıkış noktası olarak alındığı. laik. Atatürkçü çizgiye oturtul- muş bir oyun. "İnsana karşT uygulamala- n sergıleyerek insan haklannı ve insan onurunu savunan tablolar, insan sevgisiy- le bezenmiş görüntülerle ve şürlerle beze- lı. Kendisi ıçerdeyken, dışardakilen sav u- nan Eşber Yağmurdereli. bekâret kontro- lunun aşağılayıcılığına dayanamayarak kendini öldüren liseli kız, yitik çocuklan- nı geri isteyen ana-babalar. ışkence görür- len gulmece yûklü eleştıriler yer alıyor. Susurluk kamyonunun kişisel-toplumsal tüm sorunlara çözüm bulacağına manılan birtürbeye dönüştürülmesi. 'yazar' kişile- re duyulan korku ve çekingenlık. her şey- den önce de 'bana dokunmayan vılan bin yılyaşasuı' anlayışı Kjsacası, ülkesinınba- şma gelenlen degerlendırirken kafası ka- nşmış, benvmsediği çelişik değerler yü- zünden,doğrulannı açık seçik belirleye- meyen bir vatandaş kitlesine sesleniyor oyun. Yazar Işık. aynı toplumsal yazgiyı paylaştığı vatandaşlannı bir yandan sev- gıyle kucaklarken bir yandan da onlan ok- lannın hedeftahtası yapıyor. Tıpkı, bağım- stzhk savaşını sonuçlandırma yolunda bir türlü tek kafa tek beden olamayan, kafası kanşık, çenesı düşük. duygusal trlanda halkını eleştiren oyun yazan Sean O'Ca- Ekin Tiyatrosu'nun yaşadığı serüven de oyundaldler gibi bir 'memleket hikâyesi' olup çıkıveriyor. nu getınyor sahneye... Sonuç olarak, bel- leğı zayıflatılmış bır toplumun, görüntülü ve yazılı med\ada ızleye ızleye 'olağan' sayageldıği, 'olağandışı' sayılması insan- lık onurunun ve toplumsal onurun vazge- çılmez koşulu olan 'carpıkhklar'a. tıyat- ^ jtgıurı •otonıatik algılama ahşkanhğuu' kı- •flBS'gfeföklenyle bakmasmı sağlayan, içerdiği izleklenn güncelliği nedeniyle il- gı çekıcı. kunı ızleklerin ışleniş biçımıyle de vurucu olabilen bir metin çıkmış orta- ya. Oyunu sahneleme işini yillann Devlet Tiyatrolan sanatçısı Rüştü Asyak yüklen- mış. Çe\xe tasanmını Devlet Tiyatrolan sanatçısı Sertd Çetiner, müziğini son yıl- lann başarılı tiyatro müzıkçısı Kemal Gü- nüç, koreografıyi Gülüm Ptkcan yapmış. Oyuncu kadrosu güz başında değişmış. Metin Coşkun'un yerine Faruk Akgören. ken bırbinnin attığı çığlıklan dınleven çı- nlçıplak soyulmuş genç kızlar, insanhk dı- şı uygulamalara kurban cdılmış Güney- doğu insanlan... Güncel politik yaklaşım- lar ve bu yaklaşımlann çarpık görüntüle- ri gülünçleştirme yoluyla oluştunıhnuş. Oyunda ille yef alarak tiyatro tarihine de geçmek isteyen eşarplı bayan başkan. 'bir- leşme' olgusunu yıllardır erteleyıp duran sosyal demokratlar. zamparalığıyla gün- dem oluşturmuş tarikat lidenyle laf tokuş- turan başka tarikat liderlerinm ağzından alaya ahnan 2. Cumhuriyetçıler, gerçek yurtseverlikle gerçek dındarlığı kişıliğın- de buluşturmuş, sözünü sakınmaz ninenın gen püskürttüğü politik din tüccarlan.. Ancak, oyunu ören söyleşimlenn teme- lınde, toplumunda vaşanan olaylan nasıl değerlendireceğıni şaşırmış, duyarlılığı gülünç zıkzaklar çizen vatandaşa yönelti- sey, gibı... Böylece herkes payını alıyor Işık'ın eleştırilennden. Seyirciler yazann kendi- lerine yönelttiği eleştıriyi kabulleniyor. Taşlamadan pay alan sosyal demokrat mıl- letvekilleri hiç de kızgın bır tutum sergi- lemiyorlar Tam tersine. CHP'li Fikrî Sg-' lar ve Atila Sav, oyunun başına gelenlen Meclıs gündemirıe taşıyorlar! Meclis Baş- kanvekılı DSP'li UluçGûrkan,topluluğun yasaklamalar ve engellemeler nedeıiiyle uğradıgı maddi ve manev i yıkımı engelle- yebılmek için tüm yetkısini kullanıyor. D- SP'li İstemihan Talay 'ın başında bulundu- ğu Kültür Bakanlığf ndan. Ekin Tiyatro- su'nun dört mılyan aşan maddi zarannı ortadan kaldırmasa da. topluluğa en azın- dan içınde bulunduğumuz tiyatro döne- mınde rahat soluk aldırarak bır proje des- teğı çıkıyor. İsmct Sezgin yazılı olarak gö- rüş bildirme yoluyla. başka milletvekille- ri de sözlü olarak sahıp çıkıyorlar toplulu- ğa. Konya Valisi Namık Günel oyunu iz- liyor ve kutluyor sanatçılan. Öte yandan, inanılmaz bir hoşgörüsüz- lük ortamında. devlet eliyle süründürülü- yortopluluk. 'Yasaklama'olayım başlatan Bolu Emniyet Müdürü DGM Savcısı'ndan 'göriiş' ıstiyor. Savcı olumsuz görüş bildi- riyor. Turneye çıkan tiyatro topluluklan için böyle bır uygulama mı var? Zaman içinde, >ürürlükteki beş ayn yasa doğrul- tusunda yasaklı kjlınıyor oyun. 1yı de, ay- nı oyun. nasıl oluyor da bir ilde yasakla- nırken bırbaşka ilde sergilenebıliyor?Top- luluğun her yasaklamşta 26 milyon lira başv^ıru ücreti ödeyerek mahkemelerden aldığı yürütmeyi durdurma ve ıptal karar- lanna karşın, neden bugün bile oyunun sergilenmesi engellenmeye çalışılıyor? Neden sanatçılara hakaret üstüne hakaret yağdınhyor? Nasıl (elımdeki gazete ke- sıklerinden alıntılıyorum) 'salancab tiyat- rolar listesi' dıye bir olgudan söz edilebı- lıyor, topluluğa nasıl "'Çoküstelerseııiz,»- a ahr götürürüz,tnnin kimsebulamaz" tü- ründen gözdağı verilebılıyor? Oyunun bır gün yasaklanıp ertesı gun sergilenmesine izin veribnesıyle. topluluğun turneye gel- diği beldedekı masraflannı arttınp, geliri- ni kısarak, maddi zarara uğramasına nasıl neden olunabıliyor0 Oyunun sergılendiği kimi illerde hangi gerekçeyle seyirciler vi- deoya çekiliyor° Bir hukuk devletınde. gö- rüntülü ve yazılı medyada yıllardır -hiçbir yasaklamaya uğramaksızın- onlarca kez irdelenmiş konulan sahneye getiren bır ti- yatro oyununun sergilenişi bile böylesine bir kargaşa yaratıyorsa, aynı oyuna devle- tın bakışı ilden ile degişiyorsa, sorun Ekin Tiyatrosu'nun 'Memleket Hikâyeteri' se- rüvenini kat kat aşan boyutlarda demek ki! Bu durumda Ekin Tiyatrosu'nun yaşadığı serüven de oyundakiler gibı bir 'memleket hikâyesi' olup çıkıveriyor. Memleket hikâyeleri noktalanmah Bu memleket hıkâyelen noktalanmalı artık. Tiyatro, seyircisiyle (halkla) birlik- te oluşan bir sanattır. Tiyatrodan korkma- nın ecele fa> dası yoktur Halktan korkma- nın da. Oyunun epısodlannı baştan sona kavrayan 'düşünce özgüriüğû' savunması ve ulusal utancımız olan 'düşünce suçu' anlayışı doğrultusunda, 'yazar' kişiyi dü- şüncelennden dolayı 'mahkûraetme'yak- laşımını kmayan tav ır, yasa yapıcılannı ve uygulayıcılannı ırkiltmekten çok 'düşün- dürnıeB' artık. tkibınlı yıllara 'hoşgörü' ve 'yasaklama' anlayışlanmn bireyseL'ras- geladuygusal tepkısel politik etkenleVden anndınldığı. toplumsal vicdanın süzgecin- den geçirilmiş bir hukuksal düzenlemey- le gırmek zorundayız. Çocuklannıza "Adalet mülkün(ülkenin)temelkfir" diye- bıleceklen bır toplum bırakacaksak... Ankara Ekin Tıyatrosu'na verdiğım sö- zü -gecikmeli de olsa- gelecek oyunlann- da yerine getireceğim. Oyunu ilk gecesin- de ızleyeceğim. Dılerim o güne dek An- kara"da bir salona kavuşsunlar ve yaptık- lan tıyatroyu sürekli bır seyirci kitlesi kar- şısında sınayabilen. kurumlaşmış bir 'özd tiyatro' konumuna geçsınler. Aydın Çukurova'nın 'Düşler' başlıklı sergisi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Sergi Salonu'nda Düşlerden gerçeğe uzanan resimler • Yaşamı, bir düş olarak algılıyor, Aydın Çukurova. Bu yüzden de seyahatlerine çok önem veriyor, çünkü seyahatler onun için düşlerin hayata geçirilmiş hali. "Seyahatler birer düş. Kendi iç yolculuğunuzdan çıkıp farklı kültürler ve farklı insanlarla karşılaşmak, insanı kendi iç yolculuğuyla kesiştiriyor." ESRA ALİÇAVTŞOĞLU 'Düşlerinf, seyahatlerini. fotoğraf teknığiyle bırleşti- ren bir sanatçı: Aydın Çuku- rova. Yıllardır sürdürdüğü seyahatlerinde karşılaştığı ınsanlann yüzlenni tuvalle- rinde bırleştiriyor, onlara ye- ni bır işlev kazandınyor Çu- kurova. Bır bakıyorsunuz Ne- pal'in tapınaklanndan Hint- li bir güzel gülümseyerek bakıyor bize ya da bir türbe- nin kapısmda beliren küçük bir çocuğun hüzünlü gözle- ri karşılıyor bizi. Aydın Çukurova, 'Düşler' adını taşıyan sergisini, 8 O- cak tanhine dek Nâzım Hik- met Kültür ve Sanat Vakfı Sergi Salonu'nda izleyıcile- rin beğenisine sunuyor. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ndekı li- sans eğitimını 1990 yılında tamamlayan sanatçı, 1987- 1990 yıllannda fakültenın karma sergılerine katılıp ilk kişısel sergisini 1989 yılm- da Adana Belediye Sergi Sa- lonu'nda açtı. 1990 yılında Londra, Covent Garden ve Camden Tovvn'da sokak ser- Aydın Çukurova, serginin başhğından da anlasılacağı gibi yaşamı bir düş olarak algılıyor. gıleri de açan Çukurova. Camden Town School'da, lı- sans eğitımine karşılık olan 'Uygulamah Dokuma Tasa- nmı' konusunda dersler ver- di. 1991-96 yıllan arasında, artistik çalışmalanm tekno- lojıyle bütünleştırerek Tür- kıye ve Avrupa'mn seçkın kuruluşlanna iplıkten-ku- maşa tasanmlar yaptı. "Sanat yapırjnın olmazsa olmazkoşulu. insanın kendi- ni aşma istcği olan "yaratıcı- lıktır'. Ona kimlik kazandı- ran da yaraOcının, çev re ve nesneleri algılayış biçimidir" diyen Çukurova'nın sergisi yıllardan bu yana süregelen seyahatlennden izler bann- dınyor. Ağırlıklı olarak tarihi ve yeni mekânlarda ters ışık ko- nulu çalışmalanm sergile- yen sanatçının resünlerinde vazgeçemediği unsurlann başında insangeliyor. İnsan- lan resimlerine konu olarak seçmesini. doğanın bir par- çası olmasına bağhyor sa- natçı. "Biz her ne kadar ken- di iç yokuluklanmızi yaşa- sak da kendi içimizde ne ka- dar yalnız olsak da çe\Temiz hep insan. İnsan olmadan yaşamın hiçbir anlamı yok. Farklı kültürden insanlan belgelemeyi seviyorum. Bu yüzden de soyut anlaümlara kaçmak istemiyorum. İn- sanlan portreliyorum anıa bu bire bir model formlan çercevesindc değil. İnsanla- n, gûnlük doğalan çerçeve- sinde portrelemeye çanşıyo- rum. Seyahatlerde, egzotik mekânlarda karşılaşnğım insanlan, kurgulainış oldu- ğum ters ışık mekânlar üze- rine oturtuyorum." Çukurova'nın sergide yer alan yapıtlan genelde 30-40 cm. boyutlannda. Sergile- rinde konu bütünlügü önem- h bir yer taşıyor sanatçı için. ^Sergiye baküğım zaman tüm resimleri bir bütün ola- rak görmek istiyonım. Sergi bütün olarak tek bir resim gibi görünmeli. Çok fazla konrrası seMniyorum."" Yaşamı bir düş olarak al- gılıyor sanatçı, serginin baş- lığından da anlaşılacagı gibi. Bu yüzden de seyahatlenne çok önem venyor. çünkü se- yahatler onun için düşlerin hayata geçirilmiş hali. u Se- yahatler birer düş. Kendi iç >olculuğunuzdançıkıp fark- lı kültürlerve farklı insanlar- la karşılaşmak, insanı kendi iç yolculuğuyla kestştiriyor." Sanatçının resımlerinde- kı çıkış noktasını fotoğraf oluşturuyor. "Çıkış noktam fotoğraf ama bu tek başına sadecc belge anlamı taşıyor. Bu belgenin içindesadeceza- manı durduruyorsunuz ki buradabir kişisİH yarab yok. Oysa sanatta yaraO var. Ben sadece fotoğrafin tekniğini kullanıyorum ve böylece sa- natsal yaraüya dönüştürüyo- rum çalışmalanmı. Örne- ğin: fotoğraflannı cektiğiniz herhangi bir dağ tek başına yetmiyor bazen ve onun ya- nında başka şeyieri de gör- mek istiyorsunuz.İştedüşler tam bu sırada ortaya çikı- yor." Aydın Çukurova son ça- lışmalannda. fotoğrafin üze- rine kum ve metal gibi mal- zemeler katarak farklı anla- tımlar yaratmaya çahşıyor. "Malzeme olarak her şeyi kullanabilirim. bu fotoğrafin kendisi ya da bilgisayar çıkı- şı da olabilir. Nlalzeme ne olursa olsun.amaçyaratuun görselüğini ön plana çıkar- mak. Öneırui olan her şeyin bir bütün olarak esteük bir düzeye geunesi" Sanatçı seyahatlennden oluşan resımlerinı önümüz- deki kış Hindistan Güzel Sa- natlar Akademısi 'nde sergi- lemeyi planlıyor. Aydın Çu- kurova, resimlerinde ulusla- rarası temalan kullandığını ve bundan dolayı tüketimin sadece Türkiye'de olmama- sı gerektiğini düşünüyor ve dünyaya açılmayı amaçlı- yor. Hollyvvood Orta yaşlı izleyici avında Kültür Servisi - Son yıl- larda özellikle gençlere yö- nelık fılmler yapan Holry- vvood stüdyolan şımdılerde orta yaşh izleyicilen de sine- ma salonlanna çekebilmek ıçın çahşmalara başladı. VTrginia VVoolf, Somerset Maugham. Henry James. Hossein .\mini ve Ian McE- wan. Pat Parkergibi modern edebiyatçılann yapıtlannı fılm haline getırme yolun- da. 1995 yılı Booker Ödülü sahıbi Parker'ın "Regenera- tion" isimli kitabı sinemaya uyarlandı. 20th Century Fox, tara- findan yapılan piyasa araş- tırmasına göre 24-35 yaş grubu gençlerin daha çok si- nemaya gittiği görüldü. Ge- çen haftalarda Fox yetkilile- ri yaptıklan açıklamada 30- 50 yaşındaki izleyicilerin sı- nemalara geri döndüklerinı ancak bu insanlann daha ni- telikli fılmler görmek iste- diklerini belirtti. Yetkililer aynca 50'h ve 60'L yıllarda doğanlar televizyon karşı- smda otururken 70'li yıllar- da doğanlann gecelerini bar- larda geçirmek yerine sine- malarda geçirdiklerini söy- ledi. Stüdyolann daha çok psikolojik ağırlıklı filmlere yöneldığinden bahseden yetkililer bugüne dek yalnız- ca WaltDisııey'in aym filmi yıllarca sattığından ancak "İngiliz Hasta" gibi filmle- rin de yapılabileceğinden sözettiler. Emma Thompson'ın rol aldığı ve bırçok kişi tarafin- dan ilgiyle izlenen "Aşk ve Yaşam" isimli fıhnın vide- osunun ve fılm müziklerinin önümüzdeki bahar aylann- da İngıltere'de satış rekorla- n kırması bekleniyor. YAZIODASI SELtM İLERİ 'Sait Faik İçin' Öğretmenimiz Tahtr Alangu'nun hazıriadığı bir ki- tap var: Sait Faik İçin. 1956 yılında yayımlanmış; Ye- ditepe Yayınlan'nın verimi bu kitap demek ki kırk bir yaşında. Kapak kompozisyonu birşair ressamın imzasını ta- şıyor: Metin Eloğlu. Deniz, yakamoz ışıltılan, sanki şişe içınde kırmızı balıklar... Aslında kötü kâğıda basılmış, kapak kartonu hay- li ucuz, baskısı şöyle-böyle bir kitap. Ama sevirrHili- ğine, sıcaklığına, sonra 'artistik' inceliğine diyecek yok. Altbaşlığını da vereyim: "Bir biyografi ve başında çıkmış yazılardan seçmeler." Kitabı ne zaman edinmiştim? Hatırlayamadım. O- la ki ilk gençlik yıilanmdan katma. Ortaokul-lise dö- nemimde yaz boyu her gün Kapalıçarşı'dan geçip Sahaflar'a kavuştuğum zaman diliminden. Öyleyse, onu 'ete geçireli' en az otuz yıl geçmış, belki otuz beş. Yeditepe Yayınlan ellili, altmışlı yıllarda birbirinden güzel eserler aımağan etmiş Türk okuruna. Bu eser- lerin bazılan kitaplığımda 'saklı' duaır. Örnekse Ege'nin Dibi. Halikarnas Balıkçısı'nın öyküleri, resimleyen de Halikamas Balıkçısı. Yedite- pe Yayınlan Türk yazarlannın eserlerine ressamlan- mızdan o eserier için resimler katardı. Büyük güzel- likti. Halikarnas Balıkçısı'nın kendi öyküleri için yap- tığı karakalem, çinimürekkebi çalışmalanna bakaka- lıyorsunuz... Oktay Akbal'dan Bizans Defınesi, Kemal Bilba- şar"dan Pembe Kurt: Ikisınde de unutulmaz öyküler. Necatigil'in Evler'i ilk kez Yeditepe'de yayımlanmış... Öyle sanıyorum ki o dönem çağdaş Türk edebiya- tının hem en venmli, hem de en 'kalıcı' dönemiymiş. Andığım eserlerin hangisi sılinmiştir, ya da silinip gi- decektir? Sözkonusu dönemin yaygın edebiyat anlayışını Sait Faik özetliyor; kitabın ilk sayfasında alıntılanmış: "Edebi eserler insanı yenı ve mesut, başka lyı ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyoharsa neyeyarar?" Evet, neye yarar? Altncı sayfada Erdal Öz'ün Sait Faik'i betimleyen bir portre çalışması var. Yedinci sayiada Yeditepe Yayınlan -hemalde Hüsamettin Bozok- kitabın ere- ğini dile getiriyor: "Bu çeşit anma kitaplan bizde de yavaş yavaş bir edebiyat geleneği haline gelmektedir. Avrupa'daki benzerierine erişebildiğımizi iddıa etmemekle bera- ber, bu kitaplann, tek kişi tarafından yapılmış araş- tırmalar yanında, birçok kımselerin düşüncelerini toplaması bakımından ayn bir değeri ve çeşnisi ol- duğunu söylebiliriz. öte yandan gelecektekı araştı- ncılariçin bazan birkaynak, çok defa vakit kazandı- ncı bir hareket noktası ışıni de görebılir." Inanç ve temenni sözkonusu: Gelecekte araştır- macılann Sait Faik'i enine boyuna ırdeleyecekleri umuluyor; böytesi eseriere andığım kitabın hız kazan- dıracağı sanılmakta. Aradan geçen kırk yıl içinde Sait Faik'i ancak bir ı- ki yazanmız kıyısından köşesinden ınceledi. Bence onun dünyasını, yaşamı alımlayışını gerçekten yan- sıtabHrfıîş çök âz çalışma var. Dahası, yeni kuşaklar Sait Faik'i hemen hiç tanımıyoriar. Inanç da, temenni de çöküp gitmiş. OysaeMilerinTürkıye'sinde, Demokrat Parti'nin 'ru- hu'yla tam bir koşutluk göstermese de, edebiyat hâ- lâ ön plandadır. Hatta Demokrat Parti yandaşı der- giler bile edebiyata adamakıllı saygı göstermektedir Haftalık Hayat mecmuası Halide Edib'in ya da Re- fik Halid'in yeni romanlannı tefrika etmekten 'gurur' duymaktadır... Sait Faik'e gelince, hayli genç ölümü, eski ustala- n da üzmüş. Modern edebiyata pek açık sayılama- yacak Refik Halid şöyte demiş: "Dünyayı ve insanlan çok sevdiğim halde bu mu- habbeti Sait Faik kadar tatlılıkla ve kendime mahsus bir şefkatle belirtemedığimı biliyorum." Günümüzde bu soy 'sevgi, hayranlık' sözlerine en- der rastlanılıyor. Herkesin birbirini neredeyse silmek istediği, usta- lannı okumaya tenezzül etmediği edebiyat ortamı- mızda ve silinen, yıldızı söndürülen edebiyatımızda bu kitap bugün iç yakıyor. Takvimde İı Bırakan: "Ve yine bır bın dokuz yüz bilmem kaçta sizi kim- seler hatıhamayacaktır. Yaşasın edebiyat!" Sait Fa- ik, Dergi gazetesi, 1949. Macar Kısa FHm Günleri İstanbul'da • Kültür Servisi - Ankara'da düzenlenen Avrupa Filmleri Festivalı ile işbirliğı içinde yer alan Macar Kısa Film Günleri 16-17-18 Aralık tarihlerinde Istanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampusu'nda gerçekleşecek. Program çerçevesinde üç gün boyıınca 12 kısa film göstenlirken Macar Tiyatro, Sinema ve TV Akademisi öğretim üyesi ve yönetmen György Karpati de lstanbul Bilgi Üniversitesi'nin İconuğu clarak Istanbul'a gelecek. Yann saat 19.00'da Karpati'nin sunuşuyla açılacak olan program kapsamında "'Concert" ve "Sapphire" adlı filmlenn gösterimlerinin ardından tartışmalara yer verilecek. (îstanbul Bilgi Üniversitesi, Kuştepe Kampusu, Mecidiyeköy Antikacılar Çarşısı devarru, Kuştepe Karakolu yanı.) Genci Festival, yolu yarıladı • Kültür Senisi - Ankara'dan yola çıkan "Avrupa Filmleri Festivali" 17 Arahk'a dek îzmir'de yer alacak. Avrupa ülkelerinde 1996 ve 1997'de çekilen fîlmlerin yer aldığı festivalde 21 ülkeden 21 uzun, 71 kısa metrajlı fılm göstenlecek. Avrupa sinemasının Türkiye'de tanıtılması, kültürel etkinliklerin büyük kentler dışına götürülmesi amacıyla düzenlenen festivalde yer alan uzun metrajh önemli filmler arasında Schlöndorff'un "Teneke Trampet", Fassbinder'in "Maria Braun'un Evliliği", Macar yönetmen Jansco'nun "Kızıl tlahe", Ispanyol yönetmen Erice'nin "An Kovanının Ruhu" isimli Filmleri bulunuyor. Festivalde gösterilecek tek Türk fılrru ise Yılmaz Güney'in senaryosunu yazdığı ve Zekı Ökten'in yönettiği "Sürü". Beyazperdenin ünlü yönetmeni Fellini'nin "Tatlı Hayat" isimli filmi, oyuncusu Marcello Mastroianni anısına gösterilecek. Festivalin Avrupa Avrupa bölümünde de genç yönetmenlerin filmlenne yer verilecek. Budapeşte Film Akademisi'nin 50. yılı dolayısıyla hazırlanan gösteri ise Akademi öğjetım üyesi György Karpati tarafından sunulacak. Öğrenci 400 bin TL ve tam 600 bin TL olarak belirlenen festival biletleri Fransız Kültür Merkezi'nde satışa sunuldu. Gezici festivalin son durağı ise 19-24 Aralık tarihleri arasında Bursa olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle