Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16ARALIK1997SAU
12 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Memleket hîkâyeleıi sürüyorHikâye 1997'nin Şubat ayında başladı.
Haluk Işık 'Memleket Hikâyeleri' başlık-
lı oyununu tamamlamış, Ankara Ekin Ti-
yatrosu provalara başlamıştı. Adının ba-
şında 'Ankara' sözcüğü bulunmastna kar-
şın, 'salonsuzluk' nedeniyle, başkentte
yerleşik birtiyatro olarak kurumlaşmaola-
nağı bulamayıp. dokuz yıldır Ankara'dan
çok, Anadolu'nun dön bir yanmda perde
açan Ekin'in. sıcak gülüşünden hiç ödün
vermeyen yapımcısı Faruk Güvenç tele-
fonda provaya çağınyor beni. "Provayı iz-
leyince vapnğınız işe ben de kanşmış ola-
cağun. O zaman oyunun ekştirisini yaza-
mam" dedım. Düşündü taşındı. bır süre
sonra yine aradı. "Sizi provaya değil de
oyuna bekliyoruz."
Keşke provaya gideymişim. Mart orta-
sında sahneye çıkan oyunu aradan geçen
dokuz ay içınde yadsınmayacak sayıda
devlet büyüğü. bir dolu vali, yüzleri aşkm
sıvıl ve resmı emnıyet görevhsı, onbinler-
ce vatandaş izledi de ben izleyemedım.
Kendımı oyunun sahnelendiği kent. salon
vesaatlebirtürlübuluşturamadırn. 'Sakm-
suz' topluluklann ve seyircılerinin yazgı-
sıdır bu. Ben yalnızca oyunun metnine ula-
şabıldım.
Şu anda 200. oyuna yaklaşü
Oyunu görmek isteyıp de bir türlü gö-
remeyen yalnızca ben değildım. Yüzlerce
-belki de binlerce- vatandaşın oyunu izle-
me hevesı kursağında kaldı. Bilet aldıkla-
n oyuna izin verilmedığinı kimi zaman tı-
yatronun kapısına ulaştıklan anda. oyun-
cularla birlıkte öğrendıler. 'Memleket Hi-
kâyeleri' Türkiye'nın dört bır yanında o
kadar çok yasaklandı kı, basın ve medya-
run bile ilgisını çekti. Başta Cumhunyet,
Radikal, Hürriyet, Sıyah Beyaz, Milliyet
gazetelerinde olmak üzere otuz dolayında
köşe yazısı ve haber yayımlandı 'Memle-
ket Hikâyeleri' üstüne. Flash TV oyunun
yaşadığı serüvene özel bir bölüm ayırdı.
Serüven sürüyor... Tıpkı yaşadığımız öte-
ki toplumsal serüvenler gibı.
'Memleket Hikâyeleri' şu anda 200.
oyuna yaklaşmış durumda. Aralığın ikın-
cı yansı \e ocak başı ıçın kararlaştmlan
turneler gerçekleşebilirse toplam 85 ıl ve
ılçe merkezınde sergilenmış olacak. Böy-
lece ılginç bir rekora gıdıyor. Dokuz ay
içınde hem 45 dolayında il ve ılçede ya-
saklanmak. hem de ülke düzeymde böy-
lesi bır yaygınlığa ulaşmak...
Bu çelışkih durumun üç yönlü bır açık-
laması var. llkı ülkemızde yasaklama ka-
rannı kolayca verenler gibı, 'yürütmeyi
durdurmaveiptal'kararlannı \erecek ka-
dar. yürekh hukjjk,insan]arının
Sf: Ikincisi, Ekin Tiyatrosu'nun yj
lanna sahip çıkmadaki kararlılığı. Üçün-
cüsü. oyunun başlangıcının REFAHYOL,
süregeldiği aşamanm ise hükümetı 30 Ha-
zıran da devralan, CHP desteklı >enı ko-
alisyon dönemine rastgelmesı. Yasakla-
malar her iki dönemde de sürmüş. Ancak.
DSP'ii ve CHP'li mıllet\ekülerimn Ekin
Tiyatrosu'na yapılan haksız uygulamala-
ra tepki veren çıkışlan ve eylemleri ile
oyunun hiç değilse kimi illerde sürdürül-
mesı sağlanmış.
•Memleket Hikâveleri' 1990'larTürki-
• Haluk Işık'ın 'Memleket Hikâyeleri' 1990'lar Türkiyesi'nde yaşanmış olup da yaşanmamış olması
gerekenleri güldürücü-buruk bir yaklaşımk irdeleyen, güncel taşlamalarla örülü, politik bir oyun.
Yalmzca adı konmuş 'Memleket Hikâyeleri' başlıklı oyununu nasıl yazacağını bilemeyen bir yazann,
evine baskın yapan iki polis tarafindan, (yazılmamış oyun için 'suç unsuru* yaratma yolunda nice •
gülünç çabalar harcandıktan sonra) yalmzca 'yazar' olduğu için tutuklamp mahkemeye çıkanldığı
zaman, düşüncesinden dökûlen 'memleket görüntüleri"nden oluşuyor.
yesi'nde yaşanmış olup da yaşanmamış
olması gerekenlen güldürücü-buruk bir
yaklaşımla irdeleyen. güncel taşlamalarla
örülü, politik bir oyun. Yalmzca adı kon-
muş 'Memleket Hikâyeleri' başlıklı oyu-
nunu nasıl > azacağını bilemeyen bır yaza-
nn. evine baskın yapan iki polis tarafin-
dan, (yazılmamış oyun için 'suç unsuru'
yaratma yolunda nıce gülünç çabalar har-
candıktan sonra) yalmzca 'yazar' olduğu
için tutuklamp mahkemeye çıkanldığı za-
man. düşüncesinden dökülen 'memleket
görüntfileri'nden oluşuyor. Her 'göriin-
tü'den bır epısod bıçimlenıyor.
Episodlarbırleşınce ülkemızde 199O'lı
yıllarda yaşananlann bütüncül bir çözüm-
lemesi çıkıyormu? Bunun başanlmasının
olanaksız olduğunu biliyor yazar. Bu ne-
denle 'yazdığı' değil, 'yazmadığı' bır oyu-
Besra Alaca'nın yerine Jale Aylanç, Mine
Medya'nın yerine Emine Gökalp geçmiş.
Bülent Aksoy. Nihat Büyüktürkoğlu. Ni-
met İyigün. Yaşar Karakulak \e Bülent
Yıküran oyundaki görevlerinı sürdürüyor-
lar.
'Memleket Hikâyeleri1
. "insan hakla-
n'nın ve "insan onuru'nun korunması zo-
runluluğunun temel çıkış noktası olarak
alındığı. laik. Atatürkçü çizgiye oturtul-
muş bir oyun. "İnsana karşT uygulamala-
n sergıleyerek insan haklannı ve insan
onurunu savunan tablolar, insan sevgisiy-
le bezenmiş görüntülerle ve şürlerle beze-
lı. Kendisi ıçerdeyken, dışardakilen sav u-
nan Eşber Yağmurdereli. bekâret kontro-
lunun aşağılayıcılığına dayanamayarak
kendini öldüren liseli kız, yitik çocuklan-
nı geri isteyen ana-babalar. ışkence görür-
len gulmece yûklü eleştıriler yer alıyor.
Susurluk kamyonunun kişisel-toplumsal
tüm sorunlara çözüm bulacağına manılan
birtürbeye dönüştürülmesi. 'yazar' kişile-
re duyulan korku ve çekingenlık. her şey-
den önce de 'bana dokunmayan vılan bin
yılyaşasuı' anlayışı Kjsacası, ülkesinınba-
şma gelenlen degerlendırirken kafası ka-
nşmış, benvmsediği çelişik değerler yü-
zünden,doğrulannı açık seçik belirleye-
meyen bir vatandaş kitlesine sesleniyor
oyun. Yazar Işık. aynı toplumsal yazgiyı
paylaştığı vatandaşlannı bir yandan sev-
gıyle kucaklarken bir yandan da onlan ok-
lannın hedeftahtası yapıyor. Tıpkı, bağım-
stzhk savaşını sonuçlandırma yolunda bir
türlü tek kafa tek beden olamayan, kafası
kanşık, çenesı düşük. duygusal trlanda
halkını eleştiren oyun yazan Sean O'Ca-
Ekin Tiyatrosu'nun yaşadığı serüven de oyundaldler gibi bir 'memleket hikâyesi' olup çıkıveriyor.
nu getınyor sahneye... Sonuç olarak, bel-
leğı zayıflatılmış bır toplumun, görüntülü
ve yazılı med\ada ızleye ızleye 'olağan'
sayageldıği, 'olağandışı' sayılması insan-
lık onurunun ve toplumsal onurun vazge-
çılmez koşulu olan 'carpıkhklar'a. tıyat-
^ jtgıurı •otonıatik algılama ahşkanhğuu' kı-
•flBS'gfeföklenyle bakmasmı sağlayan,
içerdiği izleklenn güncelliği nedeniyle il-
gı çekıcı. kunı ızleklerin ışleniş biçımıyle
de vurucu olabilen bir metin çıkmış orta-
ya.
Oyunu sahneleme işini yillann Devlet
Tiyatrolan sanatçısı Rüştü Asyak yüklen-
mış. Çe\xe tasanmını Devlet Tiyatrolan
sanatçısı Sertd Çetiner, müziğini son yıl-
lann başarılı tiyatro müzıkçısı Kemal Gü-
nüç, koreografıyi Gülüm Ptkcan yapmış.
Oyuncu kadrosu güz başında değişmış.
Metin Coşkun'un yerine Faruk Akgören.
ken bırbinnin attığı çığlıklan dınleven çı-
nlçıplak soyulmuş genç kızlar, insanhk dı-
şı uygulamalara kurban cdılmış Güney-
doğu insanlan... Güncel politik yaklaşım-
lar ve bu yaklaşımlann çarpık görüntüle-
ri gülünçleştirme yoluyla oluştunıhnuş.
Oyunda ille yef alarak tiyatro tarihine de
geçmek isteyen eşarplı bayan başkan. 'bir-
leşme' olgusunu yıllardır erteleyıp duran
sosyal demokratlar. zamparalığıyla gün-
dem oluşturmuş tarikat lidenyle laf tokuş-
turan başka tarikat liderlerinm ağzından
alaya ahnan 2. Cumhuriyetçıler, gerçek
yurtseverlikle gerçek dındarlığı kişıliğın-
de buluşturmuş, sözünü sakınmaz ninenın
gen püskürttüğü politik din tüccarlan..
Ancak, oyunu ören söyleşimlenn teme-
lınde, toplumunda vaşanan olaylan nasıl
değerlendireceğıni şaşırmış, duyarlılığı
gülünç zıkzaklar çizen vatandaşa yönelti-
sey, gibı...
Böylece herkes payını alıyor Işık'ın
eleştırilennden. Seyirciler yazann kendi-
lerine yönelttiği eleştıriyi kabulleniyor.
Taşlamadan pay alan sosyal demokrat mıl-
letvekilleri hiç de kızgın bır tutum sergi-
lemiyorlar Tam tersine. CHP'li Fikrî Sg-'
lar ve Atila Sav, oyunun başına gelenlen
Meclıs gündemirıe taşıyorlar! Meclis Baş-
kanvekılı DSP'li UluçGûrkan,topluluğun
yasaklamalar ve engellemeler nedeıiiyle
uğradıgı maddi ve manev i yıkımı engelle-
yebılmek için tüm yetkısini kullanıyor. D-
SP'li İstemihan Talay 'ın başında bulundu-
ğu Kültür Bakanlığf ndan. Ekin Tiyatro-
su'nun dört mılyan aşan maddi zarannı
ortadan kaldırmasa da. topluluğa en azın-
dan içınde bulunduğumuz tiyatro döne-
mınde rahat soluk aldırarak bır proje des-
teğı çıkıyor. İsmct Sezgin yazılı olarak gö-
rüş bildirme yoluyla. başka milletvekille-
ri de sözlü olarak sahıp çıkıyorlar toplulu-
ğa. Konya Valisi Namık Günel oyunu iz-
liyor ve kutluyor sanatçılan.
Öte yandan, inanılmaz bir hoşgörüsüz-
lük ortamında. devlet eliyle süründürülü-
yortopluluk. 'Yasaklama'olayım başlatan
Bolu Emniyet Müdürü DGM Savcısı'ndan
'göriiş' ıstiyor. Savcı olumsuz görüş bildi-
riyor. Turneye çıkan tiyatro topluluklan
için böyle bır uygulama mı var? Zaman
içinde, >ürürlükteki beş ayn yasa doğrul-
tusunda yasaklı kjlınıyor oyun. 1yı de, ay-
nı oyun. nasıl oluyor da bir ilde yasakla-
nırken bırbaşka ilde sergilenebıliyor?Top-
luluğun her yasaklamşta 26 milyon lira
başv^ıru ücreti ödeyerek mahkemelerden
aldığı yürütmeyi durdurma ve ıptal karar-
lanna karşın, neden bugün bile oyunun
sergilenmesi engellenmeye çalışılıyor?
Neden sanatçılara hakaret üstüne hakaret
yağdınhyor? Nasıl (elımdeki gazete ke-
sıklerinden alıntılıyorum) 'salancab tiyat-
rolar listesi' dıye bir olgudan söz edilebı-
lıyor, topluluğa nasıl "'Çoküstelerseııiz,»-
a ahr götürürüz,tnnin kimsebulamaz" tü-
ründen gözdağı verilebılıyor? Oyunun bır
gün yasaklanıp ertesı gun sergilenmesine
izin veribnesıyle. topluluğun turneye gel-
diği beldedekı masraflannı arttınp, geliri-
ni kısarak, maddi zarara uğramasına nasıl
neden olunabıliyor0
Oyunun sergılendiği
kimi illerde hangi gerekçeyle seyirciler vi-
deoya çekiliyor° Bir hukuk devletınde. gö-
rüntülü ve yazılı medyada yıllardır -hiçbir
yasaklamaya uğramaksızın- onlarca kez
irdelenmiş konulan sahneye getiren bır ti-
yatro oyununun sergilenişi bile böylesine
bir kargaşa yaratıyorsa, aynı oyuna devle-
tın bakışı ilden ile degişiyorsa, sorun Ekin
Tiyatrosu'nun 'Memleket Hikâyeteri' se-
rüvenini kat kat aşan boyutlarda demek ki!
Bu durumda Ekin Tiyatrosu'nun yaşadığı
serüven de oyundakiler gibı bir 'memleket
hikâyesi' olup çıkıveriyor.
Memleket hikâyeleri noktalanmah
Bu memleket hıkâyelen noktalanmalı
artık. Tiyatro, seyircisiyle (halkla) birlik-
te oluşan bir sanattır. Tiyatrodan korkma-
nın ecele fa> dası yoktur Halktan korkma-
nın da. Oyunun epısodlannı baştan sona
kavrayan 'düşünce özgüriüğû' savunması
ve ulusal utancımız olan 'düşünce suçu'
anlayışı doğrultusunda, 'yazar' kişiyi dü-
şüncelennden dolayı 'mahkûraetme'yak-
laşımını kmayan tav ır, yasa yapıcılannı ve
uygulayıcılannı ırkiltmekten çok 'düşün-
dürnıeB' artık. tkibınlı yıllara 'hoşgörü'
ve 'yasaklama' anlayışlanmn bireyseL'ras-
geladuygusal tepkısel politik etkenleVden
anndınldığı. toplumsal vicdanın süzgecin-
den geçirilmiş bir hukuksal düzenlemey-
le gırmek zorundayız. Çocuklannıza
"Adalet mülkün(ülkenin)temelkfir" diye-
bıleceklen bır toplum bırakacaksak...
Ankara Ekin Tıyatrosu'na verdiğım sö-
zü -gecikmeli de olsa- gelecek oyunlann-
da yerine getireceğim. Oyunu ilk gecesin-
de ızleyeceğim. Dılerim o güne dek An-
kara"da bir salona kavuşsunlar ve yaptık-
lan tıyatroyu sürekli bır seyirci kitlesi kar-
şısında sınayabilen. kurumlaşmış bir 'özd
tiyatro' konumuna geçsınler.
Aydın Çukurova'nın 'Düşler' başlıklı sergisi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Sergi Salonu'nda
Düşlerden gerçeğe uzanan resimler
• Yaşamı, bir düş
olarak algılıyor, Aydın
Çukurova. Bu yüzden
de seyahatlerine çok
önem veriyor, çünkü
seyahatler onun için
düşlerin hayata
geçirilmiş hali.
"Seyahatler birer düş.
Kendi iç
yolculuğunuzdan çıkıp
farklı kültürler ve
farklı insanlarla
karşılaşmak, insanı
kendi iç yolculuğuyla
kesiştiriyor."
ESRA ALİÇAVTŞOĞLU
'Düşlerinf, seyahatlerini.
fotoğraf teknığiyle bırleşti-
ren bir sanatçı: Aydın Çuku-
rova. Yıllardır sürdürdüğü
seyahatlerinde karşılaştığı
ınsanlann yüzlenni tuvalle-
rinde bırleştiriyor, onlara ye-
ni bır işlev kazandınyor Çu-
kurova.
Bır bakıyorsunuz Ne-
pal'in tapınaklanndan Hint-
li bir güzel gülümseyerek
bakıyor bize ya da bir türbe-
nin kapısmda beliren küçük
bir çocuğun hüzünlü gözle-
ri karşılıyor bizi.
Aydın Çukurova, 'Düşler'
adını taşıyan sergisini, 8 O-
cak tanhine dek Nâzım Hik-
met Kültür ve Sanat Vakfı
Sergi Salonu'nda izleyıcile-
rin beğenisine sunuyor.
Marmara Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi'ndekı li-
sans eğitimını 1990 yılında
tamamlayan sanatçı, 1987-
1990 yıllannda fakültenın
karma sergılerine katılıp ilk
kişısel sergisini 1989 yılm-
da Adana Belediye Sergi Sa-
lonu'nda açtı. 1990 yılında
Londra, Covent Garden ve
Camden Tovvn'da sokak ser-
Aydın Çukurova, serginin başhğından da anlasılacağı gibi yaşamı bir düş olarak algılıyor.
gıleri de açan Çukurova.
Camden Town School'da, lı-
sans eğitımine karşılık olan
'Uygulamah Dokuma Tasa-
nmı' konusunda dersler ver-
di. 1991-96 yıllan arasında,
artistik çalışmalanm tekno-
lojıyle bütünleştırerek Tür-
kıye ve Avrupa'mn seçkın
kuruluşlanna iplıkten-ku-
maşa tasanmlar yaptı.
"Sanat yapırjnın olmazsa
olmazkoşulu. insanın kendi-
ni aşma istcği olan "yaratıcı-
lıktır'. Ona kimlik kazandı-
ran da yaraOcının, çev re ve
nesneleri algılayış biçimidir"
diyen Çukurova'nın sergisi
yıllardan bu yana süregelen
seyahatlennden izler bann-
dınyor.
Ağırlıklı olarak tarihi ve
yeni mekânlarda ters ışık ko-
nulu çalışmalanm sergile-
yen sanatçının resünlerinde
vazgeçemediği unsurlann
başında insangeliyor. İnsan-
lan resimlerine konu olarak
seçmesini. doğanın bir par-
çası olmasına bağhyor sa-
natçı. "Biz her ne kadar ken-
di iç yokuluklanmızi yaşa-
sak da kendi içimizde ne ka-
dar yalnız olsak da çe\Temiz
hep insan. İnsan olmadan
yaşamın hiçbir anlamı yok.
Farklı kültürden insanlan
belgelemeyi seviyorum. Bu
yüzden de soyut anlaümlara
kaçmak istemiyorum. İn-
sanlan portreliyorum anıa
bu bire bir model formlan
çercevesindc değil. İnsanla-
n, gûnlük doğalan çerçeve-
sinde portrelemeye çanşıyo-
rum. Seyahatlerde, egzotik
mekânlarda karşılaşnğım
insanlan, kurgulainış oldu-
ğum ters ışık mekânlar üze-
rine oturtuyorum."
Çukurova'nın sergide yer
alan yapıtlan genelde 30-40
cm. boyutlannda. Sergile-
rinde konu bütünlügü önem-
h bir yer taşıyor sanatçı için.
^Sergiye baküğım zaman
tüm resimleri bir bütün ola-
rak görmek istiyonım. Sergi
bütün olarak tek bir resim
gibi görünmeli. Çok fazla
konrrası seMniyorum.""
Yaşamı bir düş olarak al-
gılıyor sanatçı, serginin baş-
lığından da anlaşılacagı gibi.
Bu yüzden de seyahatlenne
çok önem venyor. çünkü se-
yahatler onun için düşlerin
hayata geçirilmiş hali.
u
Se-
yahatler birer düş. Kendi iç
>olculuğunuzdançıkıp fark-
lı kültürlerve farklı insanlar-
la karşılaşmak, insanı kendi
iç yolculuğuyla kestştiriyor."
Sanatçının resımlerinde-
kı çıkış noktasını fotoğraf
oluşturuyor. "Çıkış noktam
fotoğraf ama bu tek başına
sadecc belge anlamı taşıyor.
Bu belgenin içindesadeceza-
manı durduruyorsunuz ki
buradabir kişisİH yarab yok.
Oysa sanatta yaraO var. Ben
sadece fotoğrafin tekniğini
kullanıyorum ve böylece sa-
natsal yaraüya dönüştürüyo-
rum çalışmalanmı. Örne-
ğin: fotoğraflannı cektiğiniz
herhangi bir dağ tek başına
yetmiyor bazen ve onun ya-
nında başka şeyieri de gör-
mek istiyorsunuz.İştedüşler
tam bu sırada ortaya çikı-
yor."
Aydın Çukurova son ça-
lışmalannda. fotoğrafin üze-
rine kum ve metal gibi mal-
zemeler katarak farklı anla-
tımlar yaratmaya çahşıyor.
"Malzeme olarak her şeyi
kullanabilirim. bu fotoğrafin
kendisi ya da bilgisayar çıkı-
şı da olabilir. Nlalzeme ne
olursa olsun.amaçyaratuun
görselüğini ön plana çıkar-
mak. Öneırui olan her şeyin
bir bütün olarak esteük bir
düzeye geunesi"
Sanatçı seyahatlennden
oluşan resımlerinı önümüz-
deki kış Hindistan Güzel Sa-
natlar Akademısi 'nde sergi-
lemeyi planlıyor. Aydın Çu-
kurova, resimlerinde ulusla-
rarası temalan kullandığını
ve bundan dolayı tüketimin
sadece Türkiye'de olmama-
sı gerektiğini düşünüyor ve
dünyaya açılmayı amaçlı-
yor.
Hollyvvood
Orta yaşlı
izleyici
avında
Kültür Servisi - Son yıl-
larda özellikle gençlere yö-
nelık fılmler yapan Holry-
vvood stüdyolan şımdılerde
orta yaşh izleyicilen de sine-
ma salonlanna çekebilmek
ıçın çahşmalara başladı.
VTrginia VVoolf, Somerset
Maugham. Henry James.
Hossein .\mini ve Ian McE-
wan. Pat Parkergibi modern
edebiyatçılann yapıtlannı
fılm haline getırme yolun-
da. 1995 yılı Booker Ödülü
sahıbi Parker'ın "Regenera-
tion" isimli kitabı sinemaya
uyarlandı.
20th Century Fox, tara-
findan yapılan piyasa araş-
tırmasına göre 24-35 yaş
grubu gençlerin daha çok si-
nemaya gittiği görüldü. Ge-
çen haftalarda Fox yetkilile-
ri yaptıklan açıklamada 30-
50 yaşındaki izleyicilerin sı-
nemalara geri döndüklerinı
ancak bu insanlann daha ni-
telikli fılmler görmek iste-
diklerini belirtti. Yetkililer
aynca 50'h ve 60'L yıllarda
doğanlar televizyon karşı-
smda otururken 70'li yıllar-
da doğanlann gecelerini bar-
larda geçirmek yerine sine-
malarda geçirdiklerini söy-
ledi. Stüdyolann daha çok
psikolojik ağırlıklı filmlere
yöneldığinden bahseden
yetkililer bugüne dek yalnız-
ca WaltDisııey'in aym filmi
yıllarca sattığından ancak
"İngiliz Hasta" gibi filmle-
rin de yapılabileceğinden
sözettiler.
Emma Thompson'ın rol
aldığı ve bırçok kişi tarafin-
dan ilgiyle izlenen "Aşk ve
Yaşam" isimli fıhnın vide-
osunun ve fılm müziklerinin
önümüzdeki bahar aylann-
da İngıltere'de satış rekorla-
n kırması bekleniyor.
YAZIODASI
SELtM İLERİ
'Sait Faik İçin'
Öğretmenimiz Tahtr Alangu'nun hazıriadığı bir ki-
tap var: Sait Faik İçin. 1956 yılında yayımlanmış; Ye-
ditepe Yayınlan'nın verimi bu kitap demek ki kırk bir
yaşında.
Kapak kompozisyonu birşair ressamın imzasını ta-
şıyor: Metin Eloğlu. Deniz, yakamoz ışıltılan, sanki
şişe içınde kırmızı balıklar...
Aslında kötü kâğıda basılmış, kapak kartonu hay-
li ucuz, baskısı şöyle-böyle bir kitap. Ama sevirrHili-
ğine, sıcaklığına, sonra 'artistik' inceliğine diyecek
yok.
Altbaşlığını da vereyim: "Bir biyografi ve başında
çıkmış yazılardan seçmeler."
Kitabı ne zaman edinmiştim? Hatırlayamadım. O-
la ki ilk gençlik yıilanmdan katma. Ortaokul-lise dö-
nemimde yaz boyu her gün Kapalıçarşı'dan geçip
Sahaflar'a kavuştuğum zaman diliminden. Öyleyse,
onu 'ete geçireli' en az otuz yıl geçmış, belki otuz beş.
Yeditepe Yayınlan ellili, altmışlı yıllarda birbirinden
güzel eserler aımağan etmiş Türk okuruna. Bu eser-
lerin bazılan kitaplığımda 'saklı' duaır.
Örnekse Ege'nin Dibi. Halikarnas Balıkçısı'nın
öyküleri, resimleyen de Halikamas Balıkçısı. Yedite-
pe Yayınlan Türk yazarlannın eserlerine ressamlan-
mızdan o eserier için resimler katardı. Büyük güzel-
likti. Halikarnas Balıkçısı'nın kendi öyküleri için yap-
tığı karakalem, çinimürekkebi çalışmalanna bakaka-
lıyorsunuz...
Oktay Akbal'dan Bizans Defınesi, Kemal Bilba-
şar"dan Pembe Kurt: Ikisınde de unutulmaz öyküler.
Necatigil'in Evler'i ilk kez Yeditepe'de yayımlanmış...
Öyle sanıyorum ki o dönem çağdaş Türk edebiya-
tının hem en venmli, hem de en 'kalıcı' dönemiymiş.
Andığım eserlerin hangisi sılinmiştir, ya da silinip gi-
decektir?
Sözkonusu dönemin yaygın edebiyat anlayışını
Sait Faik özetliyor; kitabın ilk sayfasında alıntılanmış:
"Edebi eserler insanı yenı ve mesut, başka lyı ve
güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyoharsa
neyeyarar?"
Evet, neye yarar?
Altncı sayfada Erdal Öz'ün Sait Faik'i betimleyen
bir portre çalışması var. Yedinci sayiada Yeditepe
Yayınlan -hemalde Hüsamettin Bozok- kitabın ere-
ğini dile getiriyor:
"Bu çeşit anma kitaplan bizde de yavaş yavaş bir
edebiyat geleneği haline gelmektedir. Avrupa'daki
benzerierine erişebildiğımizi iddıa etmemekle bera-
ber, bu kitaplann, tek kişi tarafından yapılmış araş-
tırmalar yanında, birçok kımselerin düşüncelerini
toplaması bakımından ayn bir değeri ve çeşnisi ol-
duğunu söylebiliriz. öte yandan gelecektekı araştı-
ncılariçin bazan birkaynak, çok defa vakit kazandı-
ncı bir hareket noktası ışıni de görebılir."
Inanç ve temenni sözkonusu: Gelecekte araştır-
macılann Sait Faik'i enine boyuna ırdeleyecekleri
umuluyor; böytesi eseriere andığım kitabın hız kazan-
dıracağı sanılmakta.
Aradan geçen kırk yıl içinde Sait Faik'i ancak bir ı-
ki yazanmız kıyısından köşesinden ınceledi. Bence
onun dünyasını, yaşamı alımlayışını gerçekten yan-
sıtabHrfıîş çök âz çalışma var. Dahası, yeni kuşaklar
Sait Faik'i hemen hiç tanımıyoriar.
Inanç da, temenni de çöküp gitmiş.
OysaeMilerinTürkıye'sinde, Demokrat Parti'nin 'ru-
hu'yla tam bir koşutluk göstermese de, edebiyat hâ-
lâ ön plandadır. Hatta Demokrat Parti yandaşı der-
giler bile edebiyata adamakıllı saygı göstermektedir
Haftalık Hayat mecmuası Halide Edib'in ya da Re-
fik Halid'in yeni romanlannı tefrika etmekten 'gurur'
duymaktadır...
Sait Faik'e gelince, hayli genç ölümü, eski ustala-
n da üzmüş. Modern edebiyata pek açık sayılama-
yacak Refik Halid şöyte demiş:
"Dünyayı ve insanlan çok sevdiğim halde bu mu-
habbeti Sait Faik kadar tatlılıkla ve kendime mahsus
bir şefkatle belirtemedığimı biliyorum."
Günümüzde bu soy 'sevgi, hayranlık' sözlerine en-
der rastlanılıyor.
Herkesin birbirini neredeyse silmek istediği, usta-
lannı okumaya tenezzül etmediği edebiyat ortamı-
mızda ve silinen, yıldızı söndürülen edebiyatımızda
bu kitap bugün iç yakıyor.
Takvimde İı Bırakan:
"Ve yine bır bın dokuz yüz bilmem kaçta sizi kim-
seler hatıhamayacaktır. Yaşasın edebiyat!" Sait Fa-
ik, Dergi gazetesi, 1949.
Macar Kısa FHm Günleri
İstanbul'da
• Kültür Servisi - Ankara'da düzenlenen Avrupa
Filmleri Festivalı ile işbirliğı içinde yer alan Macar
Kısa Film Günleri 16-17-18 Aralık tarihlerinde
Istanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampusu'nda
gerçekleşecek. Program çerçevesinde üç gün
boyıınca 12 kısa film göstenlirken Macar Tiyatro,
Sinema ve TV Akademisi öğretim üyesi ve
yönetmen György Karpati de lstanbul Bilgi
Üniversitesi'nin İconuğu clarak Istanbul'a gelecek.
Yann saat 19.00'da Karpati'nin sunuşuyla açılacak
olan program kapsamında "'Concert" ve
"Sapphire" adlı filmlenn gösterimlerinin ardından
tartışmalara yer verilecek. (îstanbul Bilgi
Üniversitesi, Kuştepe Kampusu, Mecidiyeköy
Antikacılar Çarşısı devarru, Kuştepe Karakolu
yanı.)
Genci Festival, yolu yarıladı
• Kültür Senisi - Ankara'dan yola çıkan "Avrupa
Filmleri Festivali" 17 Arahk'a dek îzmir'de yer
alacak. Avrupa ülkelerinde 1996 ve 1997'de çekilen
fîlmlerin yer aldığı festivalde 21 ülkeden 21 uzun,
71 kısa metrajlı fılm göstenlecek. Avrupa
sinemasının Türkiye'de tanıtılması, kültürel
etkinliklerin büyük kentler dışına götürülmesi
amacıyla düzenlenen festivalde yer alan uzun
metrajh önemli filmler arasında Schlöndorff'un
"Teneke Trampet", Fassbinder'in "Maria Braun'un
Evliliği", Macar yönetmen Jansco'nun "Kızıl
tlahe", Ispanyol yönetmen Erice'nin "An
Kovanının Ruhu" isimli Filmleri bulunuyor.
Festivalde gösterilecek tek Türk fılrru ise Yılmaz
Güney'in senaryosunu yazdığı ve Zekı Ökten'in
yönettiği "Sürü". Beyazperdenin ünlü yönetmeni
Fellini'nin "Tatlı Hayat" isimli filmi, oyuncusu
Marcello Mastroianni anısına gösterilecek.
Festivalin Avrupa Avrupa bölümünde de genç
yönetmenlerin filmlenne yer verilecek. Budapeşte
Film Akademisi'nin 50. yılı dolayısıyla hazırlanan
gösteri ise Akademi öğjetım üyesi György Karpati
tarafından sunulacak. Öğrenci 400 bin TL ve tam
600 bin TL olarak belirlenen festival biletleri
Fransız Kültür Merkezi'nde satışa sunuldu. Gezici
festivalin son durağı ise 19-24 Aralık tarihleri
arasında Bursa olacak.