29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 1997 PAZAR PAZAR KONUGU tktisadi Kalkınma Vakfi Başkanı Meral Gezgin Eriş'\e AB'den Kıbnsa, insan haklanndan, demokrasiye söyleşi 'Din faktörünün hiçbirbelirleyici yanı yok'ÇT T\[T JÇ Türkiye'de pek çoğumuzun merakla beklediği Lüksemburg'daki AB *^ *-'-* * y zirvesi, sonunda bitti. Zirve öncesinde, AB'nin Türkiye'nin tam üye adayhğı konumuna nasıl bir tavır alacağı, Kıbns Rum Yönetimi'nin tam üyelik sürecimn nasıl işletileceği spekülasyonlan yapıldı. Şahinler, Kıbns Rum Yönetimi'nin tam üyelik sürecinin işletilmeye başlanmasıyla birlikte KKTC'nin Türkiye'yle bütünleşmesinin derhal ilan edilmesi isteklerini daha yüksek sesle dile getirdiler. Böylece hem Türkiye hem de KKTC'nin, AB'ye iyi bir ders vereceği sanısı içindeydiler. Bir yandan da büyük bir iştah içinde AB üyeliği için kulislerini yapmaktan da geri durmadılar; son ana kadar kapılan açtırmaya çahştılar. Biz bütün bu gelişmeleri izlerken dikkatimizi; son zamanlardaki gerüş vizyonlu projelere, demokratik standartlar ve insan haklan çahşmalanna eğilen Iktisadi Kalkınma Vakfı (tKV) ve onun genç başkanı Meral Gezgin Eriş'e çevirdik. Eriş, ayrıı zamanda vakfı adına AB'yle çok sık temasta olan bir kişiydi. Lüksemburg zirvesinden birkaç gün önce onunla Türkiye'nin AB üyeliği perspektiflerini, Kıbns Rum tarafının üyelik sürecinin işletilecek olmasını, Türkiye'deki demokratik standartlar ve insan haklan sorunlannı konuştuk. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU İKV Başkanı olarak bir süredir AB ka- püarını zoriamak için elinizden geleniyaptyorsu- nuz. Sizce Türkiye 'nin AB 'ye tam üyelikşanst or- ta vadede nedir? - Ben Türkiye'nin orta vadede AB'yle bütünle- şeceği kanısını kesinlikle taşıyorum. Bir zaman sı- nırlaması koymak son derece yanlış. O zaman bek- lentileri erteletmek ya da yapılması gerekenleri er- teletmek gibi yanlış bir sonuç doğurabilir. tmtmmm Bu kesin kanıya varmak için elinizdeso- mut veriler var mı? - Somut veriler AB'nin kendisi ve Türkiye'nin kendisi. Cstelik Türkiye, AB" yle 35 yıllık bir orta- lik ilişkisi içinde. Bu 35 yıl içinde çok ciddi deği- şimler, gelişimler kaydetti. Bunların ekonomik alanda olanlannı özellikle biliyoruz, ama onun dı- şında sosyal ve siy asi alanlarda da aslında birtakım önemli gelişmeler oldu. AB de bu süre içinde çok ciddi bir değişim yaşadı. Ama AB'nin kuruluş ama- cından bugün geldiği noktaya, Türkiye'nin geçir- diği ve geçirmekte olduğu değişim sürecine bakıl- dığı zaman Türkiye ile AB'nin 35 yıl önce karar verdikleri biçimde yollannın kesişeceğinden hiçbir kuşku duymuyorum. Bu, bir yandan Türkiye'nin AB'yle bütünleşmek için göstereceği performan- sın ne hızda olacağına bağlı. Kuşkusuz, aynı zaman- da AB'deki karar alıcılann Türkiye'ye daha objek- tif, daha gerçekçi ve daha akılcı bir gözlükle baka- bilmeleriyle ilgili. Bir anlamda orta vade esnek bir ifadedir diye düşünüyorum. Buna böyle bir zaman- lama baskısı altında bakmak doğru değil. Gereken- lerin bir an önce yapılması baskısı altına girsek çok daha akıllılık ederiz. •"•^•^ AB içinde de ilginçgörüşler var. AB 'nin bir çekirdek üyeleri ve onun dışında da çeşitlipe- riferlerde üyeleri olsun dendi Buna göre Türkiye AB 'yetam üye olursa kaçına periferdeyerini alır? - Şu anda hâlâ AB'nin kaç periferden oluşacağı belli değil. Sanıyorum bu, önümüzdeki süreç için- de biraz daha netlik kazanacak. AB'nin kaç peri- ferden oluşacağını belirleyecek çok önemli bir fak- tör para birliği. Şu anda ikinci halkaya ya da perifere bile tam olarak giremeyecek ülkeler var. Bunlara bir örnek Yunanistan. Bunun ardından Türkiye'den daha ön- ce AB'ye tam üye olmalan söz konusu olan ülke- ler geliyor. Örneğin Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonyagibi... Bu ülkeler para birliği açısından na- sıl bir performans sergileyecekler? AB, kendi ku- rumsal yeniden yapılanmasını ne şekilde ve ne sü- ratte gerçekleştirecek? Biraz bunlar AB'nin kaç halkadan oluşacagını belirleyecek. Şu anda Türki- ye'nin hangi halkada yer alacağını söylemek müm- kün değil. Ama ben şuna dikkat çekmek istiyorum: Türkiye, AB'ye tam üye olabilecek performansı sergilediği anda ya da o kriterleri yerine getirdiği zaman Türkiye'nin AB içinde son derece merkezi, önemli bir rol oynayacağı açıktır. Yani Türkıye, nü- fusunun. ekonomisinın büyüklüğü. sosyal zengin- liği, siyasi heyecanıyla AB içinde gerçekten mer- kezi bir rol oynayacaktır; daha başka bir deyimle, belirleyici bir ülke olacaktır. Bu nedenle Türki- ye'nin hangi halkada olacağı çok da önemli değil. H I ^ H Şöyle klişeleşmiş bir söylem var: AB bir Hıristiyan kulübüdür. Dolaytsıyla nüfusunun bü- yük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye'yi kendi bünyesine almak istemiyor. Siz bu görüşe katllıyor musunuz? -Kesinlikle hayır. Bir kere AB'nin bir Hıristiyan kulübü olduğu söylemi AB kaynaklı değil. Türki- ye kaynakh bir söylemdir; bizim uydurduğumuz bir laftır. Bu bakımdan AB'nin bir Hıristiyan kulübü olduğu söylemi aynca AB'nin gerçekleriyle de uyuşmaz. AB'nin kuruluş anlaşması ve kuruluş amacıyla da bağdaşmaz. AB'yi kuran Roma Anlaş- ması'nın hiçbir yerinde bir dini referans yoktur. Üstelik AB'nin Hıristiyan yapısı da hiç homojen değil. Katolikler. Ortodokslar. Protestanlar, Angli- kanlar var. Belki de insanlar din farkından söz edeıken as- lında yaşam tarzı farkından söz etmek istiyorlar. mmmmm Burada Huntington 'ın "\fedeniyetlerin Çatışmast" teorisi etkiU oluyor mu? - Medeniyet farkı. kültür farkı var. Ama ben bu- nu genellestirerek bir yaşam tarzı farklılığı olarak ele almayı daha yerinde buluyorum. Çünkü yaşam tarzı insanların kültüründen, eğitiminden. ekono- mik yapısından. gelir dağılımının eşitlik düzeyin- den, kadınlann o toplum içindeki yerinden, birçok etkenden etkilenen bir bü- tün. Bu kastediliyorsa orada bir haklılık payı var. Çün- kü Türkiye, kişi basına yıl- da yaklaşık 3 bin dolar ge- liri olan bir ülke. AB ülke- lerinde ise bu rakam 25-30 bin dolar düzeyinde. Bu da tabii ki insanlann yaşam biçimlennietkiliyor. Cste- lik bu gelirin ülke içinde- ki dağılımı çok bozuk. ^ • M H 12-13 Aralık'ta Lüksemburg 'da AB zirve- si yapılıyor. Orada Kıbns Rum Yönetimi'nin AB 'ye tam üyeliğigündemegele- cek. Türkiye 'nin de duru- mu ele alınacak. Sizce Lüksemburg zirvesinden ne gibi sonuçlar çıkar? - Bir Türkiye, bir de Kjbns Rum Kesimi tarafı var bu konunun. dedik. Lüksemburg zirvesinde Türkiye'nin AB'ye aidi- yeti nasıl bir ifadeyle yer alacak, onu henüz bilmi- yoruz. Ama kesinlikle bildiğimiz bir şey var. O da Lüksemburg zirvesinde Türkiye'nin AB'ye aıdi- yeti ifade edilecek. Geçmişteki ıfadelerden farklı bir şey söylenmesi söz konusu değil. Ama Türki- ye'nin AB'ye aidiyetinin ne kadar kuvvetle ve ne kadar netlikle ifade edilecegini 13 Arahk'ta ancak metni gördüğümüz zaman öğrenebileceğız. Ama ben Türkiye'nin AB'ye aidiyetinin Lüksemburg zirvesinde de bir kere daha tescil edileceğinden kuşku duymuyorum. Netlik ve açıklık açısından bir nüans olabilir. Ama bunu önemsiz olarak değer- lendirmek istemem. Artık AB'nin köşeli değil, yu- varlak biçimde Türkiye'nin AB'ye aidiyetini son derece netlikle telaffuz etmesi gerekır. Aslında AB MERAL GEZGİN ERİŞ 1957 îstanbul doğumiu. Ürtaöğrenimini lstanbul'da Sankt Georg Avusturya Lisesi ııde, yüksekögrenimini Vivana da Wirschaftsuniverstaeı de (Eknnomi Üniversitesi) tamamladı. Aynı üniversiteden master derecesi aldı. Iş yasamına Kapsan Ambalaj San. ve Tic. AŞ'de başladı. Halett Hilal Ambalaj San. ve Tic. AŞ. Kapsan Ambalaj San. ve Tic. AŞ Yönetim Kunılıı üyesi ve genel müdürlük görevlerini sürdürüvor. 1986'dunberi îstanbul Sanavi Odası (İSO) meclis üyesi. 1993-95 vılları arasında İSO Yönetim Kurulu üveligi yaptı 1995 'ten bu yana Iktisadi Kalkınma Vakiı (İKV) başkanhğı görevini sürdüriiyor. Aynı zamanda da Dış Ekonomik llişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu ve lcra Kurulu uvesı. ve bütün dünya için Kıbns denıldiği zaman resmen tanınan ve kabııl edilen Kıbns Rum Yönetimi'dır (KRY). AB. Kıbns'la tam üyelik görüşmelennın başlatılması karannı 1995'te almıştı. Burada yenı bir karar alınmayacak. Bizim AB ve öbür Batılı ta- raflarla temaslanmız sonunda edindiğimiz bilgi şu: AB. sadece Kıbns Rum Yönetimi'yle sürdürülecek tam üyelik müzakerelerine taraftar değil. Bunun, Kıbns'taki bölünmüşlüğü çok daha arttıracağının bilinci içinde. Mutlaka Türk tarafinın da bu müza- kere süreci içinde yer almasını istiyor. • • • ^ ^ Yani Kıbns 'ta ikitoplum arasında bir çö- züm bulununcaya kadarbugörüşmelersürecek mi sizce? - Evet, öyle. Ya da iki taraf arasında bir çözüm bulunmasını engelleyecek bir olumsuzluk günde- me gelmediği takdirde, ancak iki bölgeli. iki top- lumlu, eşit egemenlik haklan üzerine oturtulmuş bir çözüm oluşmadan Kıbrıs' ın AB'ye tam üyeliği söz konusu olmayacaktır. M M M Yalmz şu anda güçlü taraf Rumlar gibi görünüyor. Yılda kişi başına yılhk geliHeri 14 bin doların üzerinde. Aynca AB 'ye tam üyelik süreci işletilme aşamasına gelmiş. Rumlar bu pozisvon- tartnda, Türk tarafinın egemenlik haklannı içle- rine sindirirler mi? - Ben Rumlann daha güçlü taraf olduklan fikri- ne hıç katılmıyorum. Tam tersini düşünüyorum. Aslında güçlü taraf Kıbns Türk tarafı. Hem de çok büyük farkla güçlü. Türkiye de, KKTC de uzunca bir süre aslında güçlü tarafın Türk tarafı olduğunun ayırdına varmadv, ya da geç kaldı. Bence Kıbns'ta- ki iki toplum arasında hangisinin daha güçlü oldu- ğıınu belirlemek zor. Ama Türk tarafını güçsüz ola- rak algılayıp Rum tarafını güçlü görmek de çok yanlış. Evet, Rumlann kişi başına yıllık gelirleri Türk- lerinkınden çok yüksek. Ama Rumlarbu geliri mu- hafaza etmenin kavgasını \eriyorlar. Kıbns'taki bu bölünmüşjük ve çözümsüzlük devam ettıği sürece Rumlann kişi başına yıllık 14 bin dolarlık gelirle- rini muhafaza etmeleri mürnkün olmadığı gibi bu- nun aşağı dü$mesı tehlikesi de var. Bölünmüş bir Kıbns'ın. Rum kesimine. KKTC'dcn çok daha faz- la malıycti var. Bunu hem ekonomik, hem siyasi. hem güveniik açısından söyleyebiliriz. H'ashington ve BM'deki söylemlerden, Kıbns için Dayton türü birgörüşme süreci ve Day- ton tipi bir anlaşmadan yana olduklan izlenimi ediniliyor. Sizce Dayton tipi birgörüşme süreci ve anlaşma Kıbns'ın koşullarına uyarmı? - Anlaşmanın bir Bosna modeli üzerine inşa edil- mesi konusunda soru isaretlerim var. Çünkü Kıb- ns, Bosna'ya hiçbir bakımdan benzemiyor. Adada bir savaş yok. tkı toplum 23 yıldan fazla zamandır ayn yaşıyor. Bosna'daki gibi iç içe değiller. İki top- lum arasında dini ve daha birçok farklılık var. Ama ismi ister Dayton, ister başka bir şey olsun. Kıbrıs'ta bir çözüme gidilecekse ne Richard Holb- rooke'un, ne de çözüme katkıda bulunmak isteyen taraflann ille de şu model kopya edilsin ısran için- de olacaklannt sanmıyonım. Kıbns'a uyan çözüm hangisıyle onun bulunması gerekir. Aslında Kıbns'a çözüm için çok uzun zamandır da yeterinceçalışmalaryapıl- dı, üzerinde düşünülüp ta- şınıldı. Biliyorsunuz. BM'nin son derece geliş- miş bir çözüm modeli \ar. Her iki tarafın kâğıt üze- rinde kabul ettikleri birta- kım noktalar da var. Bun- da. üzennde henüz uzlaş- maya varılamayan nokta- lar bulunuyor. Aslında ek- sik oîan da bu. Uzlaşma sağlanamarmş hususlar üzerinde bir mutabakata vanlması gerekiyor. Yoksa Kıbns'a yeniden bir mo- del icat etme zorunluluğu yok. Öncelikle Kıbns Türk kesiminin eşitliği ve ege- menliğinin kabul edilmesi lazım. Türkiye bu konuda esnek de da\ranıyor ve Türk tarafinın ılle de bir devlet olarak tanınması ko- şulunu getirmiyor. Ama eşit toplum olarak kabul edilmesinin yeterli olacağını söylüyor. Bu sağlandıktan sonra zaten BM'nin oluşturdu- ğu plan doğrultusunda çözüme vanlacağı düşünce- sindeyim. Burada tabii bir zamanlama sorunu var. Rum ke- sıminde şubat ayında seçünler yapılacak. Seçimler- den önce Rum kesimindeki herhangi bir siyasetçi- nin çözüm doğrultusundabir deklarasyonda bulun- masını beklemek aşın iyimserlik olur. Şunu yinelemekte yarar görüyorum: AB'nin tam üyelik müzakerelerini başlatmasıy- la, bizim birdenbire heyecanlanıp KKTC'yle bütün- leşme yoluna gitmemiz kendi kozumuzu karşılık- sız bir biçimde karşı tarafa hediye etmemiz anla- mına gelecektir. Bunu yaparsak hareket sahamızı gereksiz yere daraltmış oluruz. Türkiye'nin Batıhlaşma perspektifini 1 ^___^__r|| —^^^^^J sırfAB üyeliğine endekslemesi sizce ne kadar doğ- ru bir politika? - Orada bir aynm yapmamn gerekli olduğunu düşünüyorum. Türkiye, .AB'ye tam üye olmaya, özellikJe son yıllarda çok iştahla baktı. •^•MHH Özellikle de Tansu Çiller'in Başbakanti- ğı ve Dışişleri Bakanhğı dönemlerinde... - Evet, özellikle o dönemlerde. AB'yle gümrük birliği sürecinin hızlanması 1992 Kasımı'ndaki Or- taklık Konseyi'nden sonra başladı. O dönemlerde gümrük birliğiyle birlikte tam üyelik toplumun bel- li kesimlerinin çok iştahlabaktığı birkonu oldu. Fa- kat bu bakış daha çok AB tam üyeliği eriketini ta- şımaya yönelik bir bakış oldu. Bu yanlıştı. Oysa AB'ye tam üye olmanm içeriği hiç önemsenmedi. Aynı şey gümrük birliğinde yapıldı. Gümrük birli- ğini tamamlamış olmak etiketinin Türkiye'yi Ba- tüılaştıracak bir damga olduğu inancı içine girildi. Gümrük birliğinin tamamlanmasından sonra eksik kalan birçok nokta, aradan iki yü geçmesine karşın hâlâ askıda. Rekabet Kurulu ancak bir buçuk yıl sonra, o da zorlayarak çalışabilir hale geldi; hâlâ gümrük kanunu yok, hâlâ bir akreditasyon kanunu yok. Bırakın AB'ye tam üye olmayı gümrük birli- ğinin gereklerinin tam olarak yerine getirilmesi için bir çaba harcanmadı. AB'ye tam üyeliğin içeriği tam olarak özümsenmış olsaydı, evet, AB'ye tam üye olma hedefi Türkiye için bir çağdaşlaşma pro- jesidir, bir toplumsal projedir diyebilirdik. Çünkü AB'ye tam üye olmak için gereken, Türkiye'deki ekonomik, sosyal, siyasi yapıyı çağdaşlaştırmaktır. O yüzden AB bizim ekonomik yapımızı zaman za- man eleştiriyor. Türkiye AB'ye tam üye olmanın gereklerine konsantre olsaydı o zaman hep birlik- te AB'ye tam üye olmanın gerçekten bir ihtiyaç ol- duğunu görecektik. mmm^^ AB 'ye tam üyeliğin içeriğinden söz ettik. Siz Türkiye'de insan haklan sorunuyla da uğraşı- yorsunuz. Bu nedenle geçen hafta birsempozyum düzenlediniz. Türkiye'de insan haklan konusun- daki çalışmalannızla ilgili bilgi verir misiniz? - tKV olarak, Avrupa'da birçok yetkiliyle sık te- maslar içindeyiz. tKV olarak biz bir anlamda Türk özel sektörünün Avrupa'daki avukatıyız. Türk özel sektörünü AB içinde temsil etme gayreti içindeyiz. Bütün bu temsil görevimiz boyunca Türkiye'ye eleştirilerin büyük bölümünün insan haklan ve de- mokratik standartlar konularında yoğunlaştığını gördük. Aynca AB'nin, demokratik standartlar ve insan haklan konusunu, sadece Türkiye gündeme geldiği zaman önemsediğini sanıyoruz. Biz, AB'ye Avrupalılann çok çifte standarth olduklan eleştiri- sini yöneltiyoruz. AB'nin demokratik standartlar ve insan haklanndan neyi anladığını ortaya koymak istedik. Çahşmamız, AB'nin demokratik standart- lar ve insan haklan konusundaki yazılı bütün refe- ranslannı içeriyor. Burada gördük ki demokratik standartlar ve insan haklan sadece Türkiye için gündeme gelmiyor. Bundan önceki AB zirvesinde, AB'ye tam üye olan ülkeler AB'nin demokratik standartlar ve in- san haklan konusundaki müktesebatıyla uyumlu hareket etmezlerse bunlara cezai yaptınm uygu- lanması karan alınmıştı. Bu. bu türden alınan ilk ka- rardı. Çalışmamızda bunu ortaya koyduk. Bir de AB'ye bugün tam üye olan tspanya, Yunanistan ve Portekiz, demokrasileri pek de zengin olmayan ül- kelerdi. Ama bunlar 80'li yıllardan itibaren çok cid- di bir değişim yaşadılar. Bunda AB'ye tam üyeli- ğin ne kadar etkin bir rol oynadığını tam olarak or- taya koymak, hem de bu ülkelerin demokratik ge- lenekleri az olmasına karşın bu kadarkısa süre için- de AB'yle bütünleşmeden aldıklan destekle sağla- dıklan ciddi gelişmeyi ve bugün geldikleri nokta- yı da ortaya koymak istedik. Bir de orta ve doğu Avrupa ülkeleriyle Baltık ülkeleri AB'ye tam üye adaylandır. Bunlann ne kadar genç demokrasiler olduklan üzerinde de çalıştık. Bu çalışma tama- mıyla fotoğraf çekme oldu. Biz Türkiye'de herke- srn çok kolay öneriler ürettiklerini görüyoruz. A- ma önerileri üretmeden önce hastalığı doğru teşhis edelim kı ardından doğru tedaviyi uygulayabilelün düşüncesindeyiz. Buçalışmamızı28Kasım'daka- muoyuna sunduk. O panele katılan herkes Türki- ye'de demokratik standartlann ve insan haklan uy- gulamalannın düzelrilmesi konusunda fikir birliği- ne vardılar. Account Executive Ideally. your universıty degree is in business, economics, or communications. But, if you possess the other qualıfications we re looking for, you may just as well have scudied architecture, medicine, or philosophy... we're still interested in you. Naturally, you're a good communicator... a strategic thinker... and a team player. Your favorite sport is joscling creatıve ideas wıth your colleagues... Your best nourishmenr, challenging assignments to engage your energies until all hours... Your sweetesr success, effectively solving a communication problem. In short, you thrive in a creative environment. As a fınal poinr: your command of written and spoken English would earn the admiratıon of our multinational clients, with Turkish skills to match. Please send your CV and a letter introducing yourself to Manajans/Thompson, PK: 54, Levent, 80620 îstanbul. All applications wıll be treated in strict confidence and mdivıdually answered. Manajans |Thompson Cumhurbaşkanı Demirel'den AB değerlendirmesi 4 Akhn gereği yapdacak' ANKARA (Cumhuriyet) - Cumhurbaş- kanı Sütevman Demire^ Türkiye'nin. Avru- pa Birliği'ne (AB) tam üyeliği konusunda Lüksemburg'da yapılan toplantının sonu- cunu "soğukkanlılıkla'" beklediğini söyle- di. Türkiye'nin "milUgururveonunınuko- ruyacağından r kimsenin endişe etmeme- sinı isteyen Demirel, "Menfaatlann ve ak- hn gereği neyse o >apılacakür" dedi. Demirel, Çankaya Köşkü'nde Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral başkanlığın- daki heyeti kabulü sırasında. Türkiye'nin dış ilişkilerine değindi. Lüksemburg'da ya- pılan zirveyi değerlendiren Demirel. Türki- ye'nin "dünyamn en nazik bölgesinde bu- lunduğunu" vurguladı. Demirel, "Avnıpa değeıieridenilen uygariıkdeğerteritehdh al- tınday ken Türkiye bu değerlerin savunucu- luğunu yaptı. Bunu Avrupa'ya yanınmak için de yapmadı. Çünkü bu değetier, 1 ürki- ye'nin de insan olarak, nıilfct olarak, halk olarak, deviet olarak kabul ettiği değerkr- <fir" diye konuştu. Türkiye ile Avrupa ara- smdaki 1963 tarihli bir anlaşmada Türki- ye'nin AB'nin tam üyesi olmasının öngö- rüldüğünü kaydeden Demirel, Lüksemburg toplantısmda verilecek karar hangi yönde olursa olsun bu anlaşmanın halen yürürlük- te olduğunu söyledi. Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tür- kiye 74 senedir banşçıbğını devam ettirmiş- tir. Türkiye, uygarlığın değerlerini savundu- ğu gil)'u onun kalesi olduğu gibi bugün köp- riisüdür de. Türkiyebu uygarlığın bir taraf- tan bir tarafa geçmesine de yarduncı obnak- tadır. Bütün bunlan yaparken düşündüğü- müz banştır. Barış. milli menfaatıınınn ge- reğidir. Büyük Atatürk'ün gösterdiği istika- met odur. Banşı korurkcn. milli menfaatla- nmızın diger unsıırlannı korurken. milligu- rurunıu/u. milli onurumuzu mutlaka koru- ruz. Ondan hiç kimsenin endişesi olmasın. Ama aklın kaplannı yapanz. diplomasinin bütün incelilderini kullanınz. Türkiye, kar- şdaşacağı durumu soğukkanlıtıkla bekle- mektedir. Menfaatlann gereği. aklın gereği neyse o vapılacaktır." Demirel, Türkiye'nin Batı dışında da iliş- kilen bulunduğunu belirterek İslam Konfe- ransıÖrgütü'nü(lKÖ) örnek gösterdi. Tür- kiye'nin. İKÖ'nün güçlü. büyük ve ıtibarlı bir üyesi olduğunu kaydeden Demirel şun- lan söyledi: "Türkiye,her zetninde olduğu gibi bu zeminde de hukukunu çok iyi savun- muştur. \önelebilecekeleşririleri çok iyi kar- şılamıştır. Çünkü Türkiye. haksız bir işin içinde olmaz. Yani Türkiye, kuzey Irak a toprak kazanmak için geçiyor değil. Türki- ye. eğer genişlemeci olsa, toprak peşinde ol- sa. bu zamana kadar onu ortaya koyardı \e- ya Türkiye'nin hangi ülkeyle. hangi ölçüde işhiriiği yapacağı da kendi bileceği iştir. Kim- senin de zararuıa değildir." Se^in: AB'ye zarar verir Milli Savunma Bakanı İsmet Sezgin de dünyaptığı yazılı açıklamada. AB'nin Tür- kiye ile ortak bir hedefte buluştuklarını bil- dirdi. Sezgin, Türkiye'nin dışlanmak iste- diğine ilişkin bir niyet olduğuna inanmak is- temediklerini anlatarak, "Türkiye'nin ko- nusu ile bu kadar meşgulolanAB üyesidost- lanmızuı Türkiye'ye karşı husumet içinde olduğunu düşünmek bi/i yanlış noktalara götürür. Bu da bizier için düny anın sonu de- nıek değildir. Kaldı ki Türkiye'nin AB'den dışlanması. Türkiye'den çok AB'ye zarar verir" dedi. Fransa, AB zirvesinde Yunanistan'a karşı çıktı ABD devreye girdi LUKSEMBURG(Cumhuriyet)-Türki- ye'nin adaylık istemini reddeden Avrupa Birliği (AB) ile Ankara arasında son daki- ka pazarlıklan yapıldı. ABD ise \Vashing- ton'dan AB Dönem Başkanı Lüksemburg ile temasa geçerek Türkiye'nin AB ile bü- tünleşmesi yolundaki engellerin aşıhnası için devreye gırdi. Ankara'nın, AB lider- lerinin zirvenin ilk günü Türkiye konusu- nu masaya yatırmadan önce bilgi notu şek- linde çektikleri faksla birliği etkileme ça- balan Lüksemburg'da garip karşılandı. 12-13 Aralık Lüksemburg zirvesine dö- nem başkanı olarak ev sahipliği yapan Baş- bakan Jean Claudc Juncker. birlik üyele- rinin yemekli toplantısından bir gün önce akşam saatlerinde Başbakan Mesut Yıhnaz ile uzun bir telefon görüşmesi yaptı. Juncker'in Yılmaz'a. "Cumartesi günü (zirvenin son günü) Lahey'in yetkisini ta- nryacağıııızı açıklayın, maliyardınu hemen başlatalım" dediği öğrenildi. Türkiye'nin birliğe dahil edilmesine karşı çıkanlann başında gelen Almanya Başbakanı Heünut Kohl'ün de Türkiye'nin konuşulduğu ak- şam yemeğinde, "Bugün (cumartesi) La- hey 'e gideceklerini açıklasınlar, paravı al- suüar" şeklinde, Türkiye'nin ,\B'ye bakı- şını parasal soruna indirgeyen bir yaklaşun sergilediği belirtiliyor. Yunanistan'ın kamuoyuna zafer diye sunduğu yemekten çıkan kararlara, Anka- ra'yı destekler görünen Fransa'nın dahi ye- terince tepki vermediği öğrenildi. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın; Baş- bakan Liotıel Jospın ile Lüksemburg zirve- sinde ele alınan bir konuda aralannda çı- kan anlaşmazhk yüzünden enerjisini Tür- kiye konusuna veremediğı yorumlan ya- pıldı. Ancak, Fransa Türkiye'nin gönlünü al- mak için dün sabah genişlemeye ilişkin taslakta yer alan Kıbns bölümune Yunanis- tan'ın itirazına karşı çıktı. Ankara'dan son dakika gjrişimi Türkiye, zirvenin ilk günü akşamı lider- ler toplanmadan birkaç saat önce henüz onaylanmayan taslak üzerinde yorum ya- pan bir bilgi norunu basma dağıttı. Dışiş- leri Bakanhğı'nin bilgi notunda Ankara, taslağın Türkiye bölümü üzerine yorum getiriyor ve AB'nin Türkiye'yi genişleme içine almasırun olumlu karşılandığı belir- tiliyor. Bilgi notunda, "Agenda 2000, Aralık 1997zirvesinde alınacakgenişleme karann- da, sadece on bir ülkenin (10 Doğu Avnıpa ve Rum kesimi) kablacağı kararhhğınıaçtk- lanııştj. Zirve taslak metninde AB'nin ge- nişleme karan kapsanuna Türkiye de ahn- mışör'' deniyor. Oysa dün netleşen AB ka- rannda Türkiye'ye yönelik koşullar ağrr- laştınhyor \ e "global ucu açık bir genişle- me stratejisi" veriliyor. Bilgi notunda, an- cak, Türkiye'nin öteki adaylarlabenzerka- tıhm müzakerelerine eşit noktadan başla- ması beklentisinin gerçekleşmediği vur- gulanıyor. Komisyon Başkanı Jacques Santer ve dışilişkilerden sorumlu üye Hans Van Der Broek'un sözcüleri. Türk basın mensupla- nna yaklaşarak, "hassas ounalannı" rica ettiler ve yanlış yonımlardan kaçmılması- m istediler. Sözcüler. "Bu metin, Ankara hükümetinin büyükbir zaferidir. Gelişıne- leri ve ifadeleri lütfen iyi anlayarak haber yapm" dediler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle