29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 1997 PAZAR HABERLER TMMOB Demokrasi Kurultayı • ANKARA (AA) - Türk Mühendis ve Mimar Odalan Birliği (TMMOB) Genei Başkanı Yavuz Önen, "Askeri otoritenin en önemli çalışma ortamlanndan biri de MGK'dir. Bu kunıl 28 Şubat müdahalesiyle ve belırlediği yenı milli güvenlik konseptleriyle toplumu yönlendirmekte, ülkeyi yönetmektedir" dedi. TMMOB'nin düzenlediği "Demokrasi Kurultayı "nda konuşan önen, "Yasama ve yürütmenin bu yeni biçimine yargı erki de eşlik etmektedir. Yargı, yûrütmeye bağımlı ve kararlannda yanlı duruma düşürülmüştür. Adil yaıgılama ortamı kalmamıştır" diye konuştu. İşsizlik sigortası • ANKARA (AA)- Türkiye Işveren Sendikalan Konfederasyonu (TtSK), işsizlik sigortasının, kıdem tazminatıyla birlikte ele alınmasını istedi. TlSK'ten yapılan açıklamada, "Bu düzenleme yapılmadan gelecek bir işsizlik sigortası, işyerleri için ek kûlfet olacaktır. Işletmelerin buna gücü yoktur" denildi. Açıklamada, işsizlik sigortasından önce istihdamı arttıncı tedbirlerin ele alınması istenerek "İşsizlik sigortasının hem sebebinin hem sonucunun istihdam olduğu unutulmamalı. Öncelikle istihdam yaranlmah, ondan sonra işsizlik sigortasıyla uğraşılmalıdır" denildi. Cezaevindeki hükümlülep • ANKARA(AA)- Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, cezaevlerinde toplam 60 bin 415 tutuklu ve hûkümlü bulundugunu, bunlardan 9 bin 5'inin terör suçlusu oldugunu açıkladı. RP Grup Başkanvekili'nin soru önergesini yanıtlayan Sungurlu, Kasım ] 997 iribanyla cezaevlerinde toplam tutuklu ve hükûmlü sayısının60bin415 oldugunu kaydetti. Bunlardan 9 bin 5'inin terör suçlusu oldugunu da belirten Sungurlu, 113 sağ terör hükümlüsü, 4 bin 487 de sol terör hükümlüsü bulundugunu büdirdi. ftemen tutukkı' kampanyası • İZMİR(AA)- Uluslararası Af Örgütü, eski Yugoslavya'daki savaş suçlulannın hemen tutuklanması için başlattıgı kampanyada, uluslararası camiayi konuya duyarlı olmaya çağırdı. Merkezi Londra'da bulunan örgütün tzmir Girişim Grubu'ndan yapılan açıklamada, Uluslararası Savaş Suçlulan Mahkemesi tarafından savaş suçlusu olduğu iddia edılen 51 kişiden bugüne kadar ancak 9'unun yargı önüne çıkanldıgi belirtilerek "Bu durum devletlerin de taraf olduğu savaş kurbanlannm koranması için düzenlenen Cenova Konvansiyonu 'nun ihlalidir" denildi. Demirel'den af • ANKARA (AA)- Cumhurbaşkanı Süleyraan Demirel'in, bir mahkûmun cezasını sürekli hastahğı nedeniyle kaldırdığma ilişkin karar Resmi Gazete'de yayımlandı. Kararda, hırsızlık suçundan bir yıl hapis cezasına çarptınlan Mustafa Karaağaç'm cezasınm, Adli Tıp Kurumu'nun rapomna göre tespit edilen sürekli hastahğı ve sakatlığı nedeniyle, anayasanın 104. maddesinin2. fikrasmın (b) bendi hükmü uyannca kaldınldjğı belırtildı. Başbakan Yardımcısı Ecevit, Susurluk'ta gelinen aşamayı Cumhuriyet'e değerlendirdi 'Ağar ve BucakTa smırh değiPANKARA (Cumhuriyet Büro- su)-DSP Genel Başkanı \e Baş- bakan Yardımcısı Bülent Ecevit, dokunulmazlıklan kaldınlan DYP Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar ile Şanlıurfa Millervekili Sedat Edip Bucak'ın, dev let yapısında- ki kökleşmiş "h&stahklardan" so- rumlu olmadıklannı belirterek "Onlar o hastalıklar içinde yerle- rini almışlar. En azından açılacak dava vesilesiyle. devletin içindeki karanlık ilişkikr ağı aydınlığa çı- kanisın" dedı. Cumhuriyet'in sorulannı yanıt- layan Bülent Ecevit, Türkiye'de sorunlardan sürekli şikâyet edildi- ğini anımsatarak "ÖnetnJi olan çö- züm bulmak veonlan uygulamak. Kamuoyundan, gönüllii kuruiuş- lardaıu medyadan destek geune- dikçe, öneriİerimizi ne Meclis'in ne hükümetin gündemiııe getirebi- • DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, dokunulmazhklan kaldınlan Ağar ve Bucak'ın devlet yapısındaki kökleşmiş 'hastalıklardan' sorumlu olmadıklannı söyleyerek "Onlar o hastalıklar içinde yerlerini almışlar. En azından açılacak dava vesilesiyle, devietin içindeki karanlık ilişkiler ağı aydınlığa çıkanlsın" dedi. liyoruz'4 görüşünü dıle getirdi. Emniyet örgütünde baa ilişkilerin örtbas edilmesine ilişkin soru üze- rine, aynı meslek grubundakılenn birbirlerini korumasının doğal ol- dugunu anlatan Ecevit şunlan söyledi: "DeneÖeme kurullanndan hiç değilse birinin özerk duruma gel- mesi gereldr. Adli kolluk kurulma- yınca polis polisi koruyor. Me- murin Muhakematı Kanunu bu durumda kaldıkça ntemur menıu- ru koruyor. Dokunulmazhklar sı- lurlandınlmayınca nûlletvekiii millefvekilini korumaeğifimine gj- riyor." Soruşturma kanallannın önü- nün açılması gerektiğine dikkat çeken Ecevit, "Çözümleri çok açık. YıHardan beri dile getiriyo- ruz. Anayasa degişikügini, yasa önergelerini hazııiayıp TBMM'ye sunduk. Anıa ne komisyonlann ne Meclis'in gündemine getirebildik*" dedi. Ecevit, Ağar ve Bucak'ın do- kunulmazlıklannın kaldınlması- nı degerlendirirken, iki milletve- kilinin, ülkenin devlet yapısında- ki kökleşmiş hastalıklardan so- rumlu ohnadıklannı kaydederek şunlan söyledi: "Onlar o hasta- hklann içinde yerlerini almışlar. Dünyanııı neresindegörülmüştür, bir devlet, 30 köy sahibinin adam- lannı devlet adına silahlandırsın. Devietin güvenliğini ondan bekle- sin. Ama devlet bunu yapmış. So- run bir Ağar, bir Bucak somnıı değiL Ama en azından açılacak da- va vesilesiyle devletin içindeki ka- ranlık ilişkiler ağı aydınlığa çıka- nlsın. Buna yarayacağuıı temenni ediyorum." Memurlann ış bırakma eylemi- ni de değerlendiren Başbakan Yar- dımcısı Bülent Ecevit, "Şikâyetle- rinde hakhlar. Büyük bir kısnu sı- kıntı çekiyor. Biz önümüzdeki yıl memuru da işçiyi de köylüyü de enflasyona ezdirmemeye kararb- yız. Hükümet kamu görevlileri- nin sendikalaşmasryla ilgili yasayı kararlaşürdı. Gündemdeki görüş- meler tamamlandı. Biraz daha beldenirse TBMM'yegelecek" di- ye konuştu. Ecevit, DÎSK'in tepkisine de hak verdiğini belirterek, özel sek- törün, sigorta primlerini ödeme- mek için genç yaştaki işçileri iş- ten çıkardığma dikkat cekti. Ece- vit, "DİSK özel sektörde. Ve özel sektördeo şikâyetci. Onun için hü- kümetin muhatap alınması çok doğnı değil. Hükümetin yapabile- ceği şeyter var. İşsizlik sigortası başta geliyor. Onu ilk defa tasarv yadönüştürmüşdurumdayız" de- di. DSP lideri, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nun ba- ğımsızduruma getirilmesi için ge- rekli anayasa değişikliğini de ge- lecek günlerde gündeme getire- ceklerini açıkladı. Kayip eyleminde öğrenciyegözaltı Cumartesi Anneleri 135'inci haftada diin yine bir aradaydılar. Vlusa Anter Banş Treni yolculan ile Berlin Cumartesi Anneleri de kayıp yakınlanna destek verdiler. tHD İstanbul Şube Başkanı Ercan Kanar, kayıplann ve insan hakian ihlallerinin sürdüğûnü betirterek "İnsan Hakian HaftasTnda kayıplann sona ermesini isteyen Cumartesi Anneleri'yle birükteyiz. Kayıplar sona erene kadar oturma eyleminüz sürecek" dedi Ev lem dağıldıktan sonra golis, 2'si Karadeniz Teknik Universitesi öğrencisi ve 2'si de lise öğrencisi olmak iizere 4 kişivi gözalüna aldı. (Fotoğraf: ALPER TURGUT) KSP lideri Burkay'la güncel politik gelişmeler üzerine söyleşi -2- 'Şeriatçı düzeneisarşıyız'METİNGÜR KÖLN - RP'nin ka- pmlmasıda- vası için ne düşünüyor- sunuz? - "Oh ol- sun" demi- >oruz. Er- bakan ve ar- kadaşlan gi- bi çifte standartlı değiliz. Reji- min iç kavgalannda elbet taraf olamayız. Ama demokratik ilke- leri savunmak da görevimiz. Biz, göriişlerinden. siyasal çalışmala- nndan dolayı partilerin kapatıl- masına karşıyız. Hiçbir görüş ya- sak olmamalı. Demokrasi budur. Biz sosyalistiz, elbet halkın di- ni inançlanna saygılıyız; ama şe- natçı bir düzeni istemeyiz. Bu- nun mücadelesi ise siyasal plan- da venlmeli. Siyasal kanailar açık oldukça şeriatçı akımlann başan şansı olmadığı kanısında- yım. Kitlelerin dini akımlara yö- nelmesine neden olan, baskı re- jimlerinin kendisidir. Iran'da, Ce- zayir'de, Afganistan'da böyle ol- du. Türldye'de de rejim, demokra- tik kanallan ükayarak, ısrarla kit- leleri başka kanallara yöneltiyor. Sonra da kendi yol açtığı sonuç- larla savaşıyor. Kürt sorununda böyle oldu, baskı ve şiddet poli- tikası karşı şiddete yol açtı. Dev- let yıllardır Kürtlerle savaşıyor. Şimdi de şeriatçılık gündemde. Ote yanda, devieti bir ağ gibi sa- ran çeteler var. Bunlann tümü re- jimin kendi eseri. Çözüm RP'nin kapatıbnası de- ğildir. Şeriatçı harekete karşı şid- det de değildir. Önemli olan ne- denleri ortadan kaldırmaktır. Halkın önü açılmalıdır. Bu da an- cak banş ve demokrasiyle olur. Türkiye sorunlannı ancak böyle çözer ve ancak böyle çağdaşjaşır. - Sayın Burkay, bildiğiniz gibi Sedat Bucak ve Mehmet Ağar'm dokunulmazhklannın kaldınl- ması doğrultusunda Meclis'ten karar çıkt. 1970'Ii yıllarda Sive- rek bölgesinde Rızgari'nin önde gelen yöneticilerinden olan, şim- di ne yapüvsa devlet adına y apü- ğını sövieyen Bucak'ın, aynı za- manda Ağar'ın, Susurlukolayma bagb olarak dokunulnıaznklan- nın kaJduılması çauşmalannı na- sıl yorumluyorsunuz? ^Savaş, çeteleri doğurdu' - Kürt ağalannın, aşiret reisle- rinin. duruma, güç dengesine gö- re hızla yer ve taraf değiştirme- leri yeni bir olay degil. Bucak son dönemlerin tek örneği de değil. Böyle olmasında devletin yıllar- dır sistemli şekilde izlediği poli- tikalann rolü büyük. Rejim, ken- di ajan ve provokatörleri eliyle yurtsever örgütleri, aşiretleri, ay- n mezhep ve din grupiannı çatış- tırmak, halk muhalefetini böl- mek için ne lazımsa yaptı. 12 Ey- lül sonrası ise bölge tümüyle te- rörize oldu ve toplum. savaşanla- ra göre kutuplaştı. Kürtler de bö- lündüler. Kimi PKK'nin. kımi devletin yanında yer aldı. Uyuşturucu kaçakçıltğı Savaş, çeteleri de doğurdu. Ya- sadışı işler yapan. provokasyon- lar ve cinayetler düzenleyen. kit- leleri terörize edenler zaten var- dı. Bunlara korucular ve "özel timler'' de eklendi. Aynca devlet, OHAL bölge- sınde insan haklannı askıya ala- rak ve özellikle 1991 "de tüm bu güçleri. Kürtlere yönelik sindir- me savaşında başanya ulaşmak için dilediklerini yapmakta ser- best bıraktı. 3-4 bin köy böyle boşaltıldı, milyonlar böyle sürül- dü, binlerce aydın katledildi ve katiller yakalanmadı. Kara para Türkiye'yi fınanse etri ve ekono- rrüyi tam bir yıkımdan kurtardı! Ancak söz konusu güçler, za- manla bol parayı görünce uyuş- turucu ve silah ticaretini kendi adlanna yapmaya ve kendi he- saplanna vuruşmaya başladılar. Çeteler büyüdü, devlet ve siyasi partiler içinde dal budak saldı ve denetlenemez oldu. Işte bu aşa- mada toplumsal yaşam ve devle- tin kendisi tehlikeye girdi, yoz- laştı. Çetelere karşı tedbirler bu aşamada gündeme girdi. Ağar'ın. Bucak'ın üstüne gidil- mesi bundandır. Bu da aynen "şe- riat tehükesi" gibi. baskı ve şid- det politikalannın. yıllardır süren savaşın ürünüdür. Ağar, Bucak ve tüm ötekiler, "Devlet bize gö- rev verdi, biz ne yapnksa devlet için yapük" diyorlar. Devlet ise onlann sımn aştık- lannın, işin şirazesinden çıktığı- nın farkında. Ne var ki geç kahn- mıştır. Bu aşamadan sonra temiz- lik kolay değil. Çeteler güçlü. Belki bazılan, artık gereksiz ha- le geldiği için törpülenecek veya harcanacak. Örneğin Sedat Bu- cak'ın aşireti silahlıdır, küçük bir ordu gibidir. Ona göz yummaz- lar. Işi bitenJeratılır... Temiztop- lum içinse toplumun kendisinin harekete geçmesi gerek. Halk meydanlara inmedikçe, hüküme- te kim gelirse gelsin bir şey de- ğişmez. İÎTTİ Cazi davası Tanıklar dinlenecek AHMETŞEFİK TRABZON - Gazı olay- lan sırasmda 7 vatandaşın ölümüne neden olduklan gerekçesiyle 8'i tutuklu, 20 polisin yargılanmasına Trabzon Ağır Ceza Mah- kemesi'nde yann devam cdilecek. Dördüncü duruş- mada görgü tanıklan ile olay lar sırasmda çekim ya- pan gazetecilerin dinlen- mesi ve daha önceki duruş- maya katılmayan üç sanık polisin de yannki duruş- mada hazırbulunması bek- leniyor. Öte yandan, Trab- zon Ağır Ceza Mahkeme- si'nin Adalet Bakanlıfı ve Yargıtay'ayapnğı 'davanın Istanbul'a yakın bir vere afanmasına' yönelik başvu- rusuna henüz yanıt gelme- di. Davanın İstanbul yakın- lannda bir yere alınması konusundaki mahkeme ta- lebine şu ana kadar ne Adalet Bakanlıgı ne de Yargıtay'dan bir yanıt gel- di. Yannki duruşmaya, hak- kında gıyabi tutuklama ka- ran bulunan, ancak henüz teslim olmayan Isa Bostan ile tutuksuz olarak yargıla- nan, ancak daha önceki du- ruşmaya katılmayan AH Doğan ile Orhan Dur- muş'un da katılması belde- niyor. Yine duruşmada, dokuz görgü tanığınm din- lenmesi ve olaylar sırasın- da çekim yapan ya da olay- lan izleyen gazetecilerin ıfadelerinin de okunması bekleniyor. Geçen duruş- ma nedeniyle başta İstan- bul olmak üzere Türki- ye'nin çeşitli yerlerinden Trabzon'a gelen mağdur- lara karşı bazı ülkücü gnıplann yaptığı gösterile- rin tekrarlanmaması ve gerginliğin azaltılması için polis çok geniş güvenlik önlemlen alıyor. Geçen duruşma öncesinde. kente gelenlerin kimlik kontrolü gerekçesiyle sık sık yolla- nnın kesilmesinin Cumhu- riyet Başsavcılığı'na bildi- rilmesi karan nedeniyle, bu duruşma öncesinde benzeri bir olayın gerçek- leşmeyeceği belirtiliyor. MtKRO TIKNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR oral.calıslar(gTaksnet.com Sayın Bülent Ecevrt, Siz deneyimli bir politikacı ol- manın yanında gazetecisiniz. Gazeteciliği çok sevdiğinizi ve bu mesleğe özel bir önem ver- diğinizi de biliyorum. Özel TV kanallannın çoğalmasıyla, ga- zetecilik, yazılı olmanın yanın- da, bir de görsel boyut kazan- dı. Bu nedenle basın sözcüğü yerine medya sözcüğünü kul- lanmaya başladık. Size iki konuda başvurmayı gerekli gördüm. Birincisi pro- mosyon, ikincisi şu anda TBMM komisyonlarında görü- şülmekte olan Radyo ve Tele- vizyon Kuruluş ve Yayınlan Hakkındaki Kanun'a ilişkin hü- kümetin yasa tasansı. Biliyor- sunuz, 1995 yılı içinde "pro- mosyon ç//g;n/;ğ/"nı önlemek amacıyla bir kanun çıkanldı. Halen hükümetinizin de Sana- yi ve Ticaret Bakanı olan Yalım Erez, bu kanun çıkarıldığında da aynı bakanlık görevini yeri- ne getiriyordu. Yalım Erez, bu kanun çıkarı- lırken çok net şekilde, gazete- lerin asJİ görevlerine döneceği- ni, tencere tava satmak işinin DSP Genel Başkanı'na Mektup engelleneceğini belirtmişti. Gerçekten de sizden önceki hükümet döneminde, tencere tava kampanyalan büyük ölçü- de sona ermişti. Kanun, pro- mosyonu yalnız kültür ürünle- riyle sınırlandırarak çok doğru bir şekilde yürüriüğe girmişti. Sizin dikkatli bir gazete oku- ru olduğunuzu biliyorum. Ga- zetelerin sürmanşetlerinin ta- mamının, tabak ve çanak pro- mosyonlarıyla dolu oldugunu da sanırım görüyorsunuz. Bu manzara bizim mesleğimizi cid- di olarak yaralıyor. Çûnkü gaze- telerin tirajını ve etkinliğini, ha- ber ve yorumları değil, dağıttı- ğı promosyonlar belirler hale geldi. Gazetelerin eskiden en temel toplantısı yazı işleri toplantısı olur, hangi haberin nasıl venle- ceği, gelişmelerin nasıl yorum- lanması gerektiği tartışılırdı. Si- zin zamanınızda da, bizim mes- leğe başladığımız dönemde de böyleydi. Şimdi büyük basın adını verdiğımiz kuruluşların, haberden çok tüketim eşyası pazarfamak amacıyla toplantı- lar düzenlediği, gazetenin en yetkili ve etkili kişilerinin bu pa- zarlama işiyle uğraştığı görülü- yor. Sayın Ecevrt, şimdi etkili bir yerdesiniz, gazetecilik mesle- ğini ciddi olarak yaralayan "promosyon savaşlan"nı önle- yecek girişimlerde bulunun. Mesleği gazetecilik olan herke- sin bundan rahatsız oldugunu biliyorum. Ya bu kanun, ruhuna uygun bir şekilde uygulansın ya da kanunun boşluklan varsa doldurulsun. ••• Ikinci konu ise TBMM komis- yonlanndaki Radyo ve TV yasa taslağı. Biliyorsunuz, 1994 yı- lında ilk kez bir yasa çıkanldı, özel TV ve radyolann çalışma koşulları bir düzene bağlandı. Şimdi bu yasa değiştirilmek is- teniyor. Hükümetiniz tarafından ha- zırlanan taslağın, bu alana şef- faflık getirmeyi amaçladığı be- lirtiliyor. Hisse senetlerinin na- ma yazılı olması esasıyla bunun sağlanacağı da kanunun genel gerekçesinde vurgulanıyor. TV kanallannın kime ait olduğunun bilinmesı iyi biradım. Ancak de- ğişiklik bununla kalmıyor. Yü- rürlükte olan kanundaki yüzde yirmiden fazla paya sahip ola- mama sınınnı ortadan kaldın- yor. Yani yeni taslağa göre; bir ki- şi eskiden ancak bir kanalın, yakın akrabalanyla birlikte an- cak yüzde yirmisine sahip ola- bilirken, şimdi tamamına sahip olabiliyor. Bununla da kalmıyor, yeni kanun izlenme oranında yüzde otuz sınınnı getirerek, bir kişinin birden fazla kanala sahip olmaanın olanağını da getiriyor. Bir kanalın izlenme oranının yüzde onlann biraz üzerinde ol- duğu Türkiye'de, en büyük üç kanala birden sahip olma şan- sı da ortaya çıkıyor. Yine yasa taslağında, yüzde onun altında izlenme oranı olan kanallardan istenildiği kadar sahip olma yo- lu açılıyor. Bu sınırların kalkması ciddi bir tekelleşme ve kartelleşme tehlikesini beraberinde getiri- yor. Daha da dikkat çekici bir nokta vartaslakta: Eskiden her- hangi bir TV kanalının yüzde onundan fazlasına sahip olan kişi devlet ihalelerine giremfyor- du, şimdi bu engel de kalkıyor. Yani TV sahipleri devlet ihalele- rine girip, istedikleri ihaleyi ala- bilecekler. Arkalarındaki med- ya gücüyle diğer rakiplerini ko- laylıkla alt edebilirler. Devletten aldıklan ihale nedeniyle, siyasi iktidara bağımlı hale gelirler. Bu da haber alma ve haber verme özgürlüğünü ciddi olarak zaafa uğratır. Sayın Ecevrt, Bu sorunları çok yakından bildiğinize inanıyorum. Meslek- ten gelen bir siyasetçi olarak, gerekli duyarlılığı göstermenizi bekliyorum. Hükümet taslağı- nın bu haliyle yasalaşması çok büyük sakıncalar doğuracak. Tekelleşme, medyanın önem- li sıkıntılarından birisi. Değişiklik taslağı bu gelişmeyi azdıncı özellikler taşıyor. DEVÇ TAYAJVÇ Yazgı Olmasın Olüm Gece gelen telefon iki kelimeydi: Baban öldü! Yanrtım, tek kelime olabildi: Geliyorum! Ben, o günden beri nefret ediyorum gece ça- lan telefonlardan... Gün ortasında gelen telefon da iki kelimeydi (ve Fransızca): Doktor geldi mi? Yanıtım gene tek kelime olabildi (ve Fransız- ca): Öldü! Telefonun beri yanındaki kadının attığı çığlık, doktorunu yrtirmiş bir hastanın değil, çocuğu- nu yitireceğini anlamış bir ananın çığlığıydı... Ben, o günden beri nefret ediyorum çocuklan ölüme yazgılanmış anaların umarsız çığlıklann- dan... Babam Muin Tayanç, çocuklarda toprak ye- me hastalığının demir eksikliğinden kaynaklan- dığını "tanılamış"' ve uluslararası tıp tarihineTa- yanç Hastalığı'nı "tedavisiylebirlikte"armağan etmiş bir hekimdi. Uzmanlığı kan hastalıklan, ustalığı kan kanserini yenmekti... Babamın ölümüyle, çocuğunun da ölüme yazgılandığına çığlık atan Fransız hanımı hiç ta- nımadım; çocuğunun ölümcül yazgısından kur- tulup kurtulamadığını da bilmiyorum. Bildiğim tek şey, hastalıklar arasında en çok kan kanserinden nefret ettiğim! • • • Günlerden cumartesi, ikindi saatieri, yağmur bardaktan boşalıyor... Altıyol sinemalanndan bi- rine sığınmaya çabalıyorum ki, yolumu bir grup genç kesiyor: "Kan kanseriolan birarkadaşımız var. Yardım eder misiniz?" Günlerden pazar, öğlen saatleri, yağmur ko- vadan boşalıyor... Ev keyfine hazırlanıyorum ki, kapımı bir grup genç çalıyor: "Kan kanseri olan birarkadaşımız var. Yardım eder misiniz?" Günlerden pazartesi, sabah saatleri, yağmur Istanbul'u tutsak ediyor. Kadıköy Iskelesi'ne sı- ğınmaya koşturuyorum ki, bir grup genç "her- kesin" önünü kesiyor: "Kan kanseri olan birar- kadaşımız var. Yardım eder misiniz?" Günlerden salı, çarşamba, perşembe, cuma, gene cumartesi, gene pazar; yağmur çamur, güneş rüzgâr, sıcak soğuk... Altıyol, Kadıköy Is- kele alanı, Carrefçur alışveriş merkezi, Taksjrrı Alanı, lstiklal Caddesi... Gençler hızla "örgütleniyor"'... Kiminin elinde A4 kâğıtlar "Kadir'i kadere terk etmeyeceğiz"; kiminin elinde boyunca pankart "Kadir'in kur- tuluşu 60 milyar liraya bağlı. Yardım edin"; ki- minin elinde megafgn "Bir haftada 15 milyar topladık. 60'ı buluncaya kadar yılmayacağız! Arkadaşımızı ölüme yenik düşürtmeyeceğizJ"; kimileri el ele, gönül gönüle halay çekiyor, göz- yaşından boğuklaşmış seslerinde "Seninle be- raberiz arkadaş" türküsü! Ve; devieti "derinlik sarhoşluğu"ndan kurtar- mak istercesine; bordro hükümlüsünden ev ka- dınına, resmi giysilisinden beli bükük emeklisi- ne, şık şıkırdamından pejmürdesine "yurttaş- lar" ceplerinde ne "bırakılmışsa" yardım kutu- suna atıyor... Kenan Evren Lisesi'nin yerini bile bilmiyorum. Ne Aydoğdu ailesini ne yazgıya yenilmeyeceği- ne inandığım Kadir'i ne de gençliklerini yaşat- maya adayan genç "insanlar"\ tanıyorum. Da- hası; Dr. Muin'in ölümünden bu yana geçen 31 yıl içinde, yerini dolduracak yeni ustalar yetişip yetişmediğini, hatta kan kanserine karşı tıbbın nasıl yenilikler ile donatıldığını bile bilmiyofum... Bildiğim tek şey, ben artık yalnızca kan kan- serinden değil; 60 milyariık hastane giderlerini karşılayacak sosyal güvenlik sistemini kurama- yıp da "yaşatma" görevini vatandaşlannın sır- tınayükleyen "derin" devlet kafasından da nef- ret ediyorum! Ana fikir "Her şey bir insan yaşatmak için!" Ana fikrin ana fikri: Ziraat Bankası Fikirtepe Şubesi; 0848-000300030-11120-2 (sffır sekiz dört sekiz - srfır sıfır sıfır üç sıfır srfır sıfır üç srfır - bir bir bir iki sıfır - iki) No'lu hesap... DinozoRH A F T A L I K M İ Z A H D E R G İ N İ Z Kan basmcını düzenler, şekeri düşürür, pekliği giderir. ÇIKTl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle