Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 EKİM 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Italya'nın aylardır konuştuğu, Ferzan Özpetek'in 'Türk Hamamı' gösterimde
4
Hayat belld de ktanbuPda...9
Nicedir aldığı övgüler ve ödüllerle
gündeme yerleşen, Cannes'dan Antal-
ya'ya kadar çeşitli festivallerde alkışla-
nan, özellikle Italya'da aylardır göste-
rimde kalan 'D Bağno Turco - Hamam'ı
sonunda biz de gördük. Doğrusu ince-
den inceye düşünülüp aynntılandınl-
mış. iyi tasarlanmış, her zevkten ve
cinsten seyirciye cazip gelecek şekilde
kotanlmış, ilgiyle seyredilen, çok renk-
li, folklorik ve egzotik bir film 'Ha-
mam'.
Hayatı yoğun bir iş trafiğine gömül-
müş, ondân daha becerikli, cevval kan-
sıyla gitgide büyüyerek süregelen bir
iletişim kopukluğunun artık evliliğini
tehdit eder hale geldiği. harala gûrele
yaşayan, bezgin, mutsuz bir Italyanın,
kansı Marta'yla (Franeesca D'Aloja)
birlikte dekorasyon işleri yapan. Roma-
h iç mimar Francesco'nun (Alessandro
Gassman).gûnün birinde sürpriz bir mi-
ras nedeniyle azbuçuk şaşkın bir halde
geldiği, 'kühürler mozayigT tstan-
bul'un. yüzyıl kadar önce Pierre Lo-
ti'leri cezbetmiş o büyüleyici, gizemli
atmosferinde, kendini yeniden bulması
ve yeni sevgilerle, farkli ilgi alanlannın
peşine düşmesi, konumuz.
Vaktiyle ailesınden, yurdundan ko-
pup göç ettiği, havasına, suyuna, rengi-
ne. kokusuna yûrekten vurulduğu Ts-
tanbul'u yıllardır mesken tutmuş, gö-
nüller tutuşturmuş, başta 'şair Hikmet*
olmak üzere çeşitli Türk aydınlannı
kendine mecnun etmiş, kahve kralı En-
der Bey'le evlenip 20 gün sonra boşan-
mış, özgür ve başına buyruk takılıp gü-
nünü gûn etmiş bir Istanbullu olarak ya-
şamış, han değilse de bir hamam sahi-
bi olmuş bir madam Anita, bu kimliği-
ni arayan. kansıyla sorunlu îtalyan mi-
mann teyzesi.
Egzotik ve folklorik öğeler
Filmin başında, yıllardır komşuluk
edıp ailenin. gün görmüş, yaşlı. saygın
birbüyüğü gıbi kaynaştığı madam Ani-
ta'ya, her sabah yaptığı üzere. yine kah-
valtısını çıkaran Perran hanımın (Şerif
Sezer) çığlıklanyla irkiliyoruz. Gece
uykusunda ölüveren madam, nedense
yıllardır gönderilmeyen mektuplar yaz-
dığı kızkardeşinin oğluna, yani yeğerıi
olan Francesco'ya bırakmış hamammı,
bütün eskisi püsküsü, inciği boncuğu
ve sandığındaki evrakı metrukesiyle
birlikte. Darbuka, dûmbelek ağırlıldı,
gümbür gümbür bir oryantal müzik eş-
liğinde akıp geçen tanıtma yazılanndan
lorira; once"kansını gönder-
meyi düşündüğü Istanbul'a
hamamı satmak amacıyla
birkaç günlüğüne gelen
Francesco, Roma'daki yo-
gun ama 'bkanmış' yaşa-
mında bulamadığı bir sıcak-
lığı. dostluğu, huzuru. seve-
cenliği keşfediyor, teyzesi-
nin bir süredir kapalı tutu-
lan hamamına bakan, aslın-
da madam Anita'nın uzun
yıllardanberi nerdeyse yeni
ailesi olmuş, komşu Perran
Hanım'la, kocası Osman
Bey'in(HaHl Ergûn) ve ço-
cuİdannın. Füsun'la (Başak
Köklükaya) Mehmet'in
(Mehmet Günsür) evinde.
Hamamı satıverip bir an ön-
ce döneceğini zanneden
Francesco. hamamın bulun-
dugu mahalleyi ele geçirip
yıkarak yeniden inşa ede-
cek. uyanık ve engel tanı-
maz bir emlakçı iş kadınının
(Zerrin Arbaş), üçkâğıtçı,
yalaka avukatının (Zozo To-
ledo) tam tuzağına düşecek-
ken nedense hamamı sat-
maktan vazgeçiyor ve ona-
np dekore etmeye girişiyor,
Roma'da bıraktığı kansını
ve öteki hayatını iyice boş-
la\arak.
Bedeni buğu ve buharlar-
la rahatlatarak ruhu yücel-
ten hamam kültürüne kapı-
lı\or. Teyzesinin Istanbul
yaşamını, onun eski dostu
Oscar'dan (Carlo Cecchi)
öfreniyor tüm aynntısıyla.
Teyzesinin adresine gönde-
rihnemiş mektuplannı oku-
Hamam
II Bagno Turco /Yönetmen: Ferzan Özpetek/
Senaryo: F.Özpetek, Stefano Tummolini /
Kamera: Pasquale Mari / Müzik: Pivio ve Aldo
De Scalzi / Oyuncular: Alessandro Gassman,
Franeesca D'Aloja, Carlo Cecchi, Halil Ergün,
Şerif Sezer, Mehmet Günsur, Başak
Köklükaya, Alberto Molinari, Zozo Toledo,
Necdet Mahfi Ayral, Zerrin Arbaş / 1997
Türkiye, italya, Ispanya ortak yapımı
dukça, onu adeta ttalyan oğullan gibi
benimseyip geleneksel Türk konukse-
\ erliğinden ömekler sergileyerek yedi-
rip içirerek ağırlayan Perran-Osman çif-
tinin sıcak sevgisine, gencecik Füsun'la
delikanlı Mehmet'in hiç tükenmeyen il-
gisine gark oldukça, hamam restorasyo-
nuyla uğraştıkça. sürekli Roma'ya dö-
nüşünü erteleyen Francesco'muz İstan-
bul'a iyice bağlanıyor giderek.
Aslında iki yıldır en yakın ış arkada-
şı Paolo'yla Francesco'yuboynuzlayan
kansı Marta. uçağa atlayıp, nicedir Is-
tanbul'a takılarak sesi soluğu çıkmaz
olmuş, çok değişmiş, sanki Istanbul'da
bambaşka binne dönüşmüş kocasının
yanına geliyor derken, elindeki boşan-
ma evraklannı ımzalatmayı umarak.
Perran-Osman çiftinin otele fılan bırak-
madığı Marta, Doğu'nun farklı yaşam
tarzıyla, sıcak insan ilişkilerinın ve de-
ğışik değer anlayışının çekiciliğine ka-
pılıp bir haller olmuş, hamamcı koca-
sıyla kardeş kardeş yatıyor evin misa-
fır odasında.
Ancak bir gece vaktinde gizlice izle-
diği kocasını hamamda kurna başında,
madamın küçücük bir çocukken ilk kez
hamama götürdüğü, evin parlak deli-
kanb oğlu Mehmet'le yakalıyor, merci-
meğı fınna \enrken. Habire didişip da-
laşarak birbırlerini yiyen Francesco-
Marta çiftinin, herkesin içınde patlak
veren son bir kavgasının ardından, her-
halde hamamı satın alamayışına çok bo-
zulmuş emlak imparatoriçesi(Zerrin
Arbaş) tarafından tutulmuş bıçaklı bir
kıralık katilin devre>e girmesiyle sürp-
nz bir melodramatık finale bağlanan
öyküsü, Francesco'nun ardından tstan-
bul aşkına tutulan kansı Marta'nın her
şeyi sahiplenmesıyle noktalanıyor...
Oldukça Batılı (îtalyan) yaklaşimı-
nın ürünü izlenimi veren Türk filmin-
den çok Îtalyan fılmi gibi algılanan, bü-
yük bölümü de ülkemizde çekilmiş
'Hamam', anlatımından montajına, ışı-
ğından görüntüsüne ve oyunculuğuna
kadar seçkin. özenli bir çalışma. Önce-
likle Şerif Sezer başta olmak üzere, Ha-
lil Ergün ve ötekı Türk oyunculann îtal-
yan meslektaşlanndan hiç de geri kal-
madıklan fılmde. yıllann Cannes fo-
toğrafçısı Zozo Toledo ağabeyimiz ner-
deyse Cario Cecchi'nin performansıy-
la aşık atıyor mahalleliyi evinden bar-
kından edecek avukat rolünde. Bize öz-
gü, temizlikle cinselliği bağdaştıran bir
hamam-eşcinsel bağlantısma dayalı
motiflerle, egzotik \e folklorik öğeler-
le, yerel alışkanlık ve kokularla bezene-
rek, geçerli ticari beklentilere de harfi
harfıne uyan. ilginç bir film gerçekleş-
tirmenin üstesinden gelmiş Ferzan Öz-
petek.
'Klişe' bir Doğu serûveni
Özetle, farklı, hiç bilmediği, tanıma-
dığı, yabancı bir ortamdaki bir bıreyin,
dünyaya farklı gözlerle bakacağı birde-
ğişim sürecini ele alan •Hamam'ın, Ba-
tılı seyirciye ilginç gelecek cinsten. Do-
ğu kültürüne kapı açan, gişeye fazlaca
göz kırpan birtakım renklerle doluştu-
rulduğu da bir gerçek.
Doğu'yla Batı'ya, iki kültüre de va-
kıf, uzun yıllardan beri Italya'nın ha-
vasını solumuş, îtalyan sinemasının
çağdaş ustalanna asistanlık etmiş Fer-
zan Özpetek'in bir 'ilk film'den pek
umulmayacak kadar ölçülü, özenli bu
ilk yönetmenlik denemesi, gelenekle-
ri görenekleri bile yumuşatan hamam
buhanndan Doğu'da yüzyıllardır gizli-
den gizliye hamamla örtüşen erkek cin-
selliğine; ağır, yağlı, okkalı lezzetler
sunan Türk mutfağından Türk kadını-
nın etek tıraşına, sünnet töreninden
kahve falına kadar folklorik özellikle-
rimizle tıklım tıkış doluşturulmuş baş-
tan sona.
Son tahlilde, bir Italyanm yaşamını
anlamlı kıldığı 'klişe' bir doğu serüve-
ni olarak zıhnimize kaydettiğimiz bu
'oryantalist' hoş ve loş filmin egzotik-
turistik bakışına kapılmamak pek olası
değil. tlgiyle izlenen bu 'Hamam'ın çok
önemli bir sinema başyapıtı olduğunu
ileri sürmek de pek olası değil bizce.
Aşk gemisinde son sürat maceraÜç yıl öncesinde, 70 krn. hı-
zın altına düştüğünde kötü adam
Deıuıis Hopper tarafından yer-
leştirilmiş bir bombayla havaya
uçacak olan bir otobüste geçen
süper aksiyon seyirligi "Speed-
HH Tuzağı''yla yıldızı parlayan
Sandra Bullock ve yönetmen
Jan De Bont'u yeniden bir araya
getiren devam filmi "Speed 2-
Cruise Control-Hız Tuzağı 2"de
mekân, bu kez otobüs yerine
"Love Boat-Aşk Gemisi"ni ha-
tırlatan bir yolcu gemisi. Keanu
Reeves'in yerini de Jason Patric
almış, fonda deniz var.
Beylik bir aksiyon filmi
Polis sevgilisinden yeni yaka-
sını sıyırmış, bir daha polisten
sevgili seçmemeye kararlı. ayn-
ca çok kötü bir şoför olan genç
kız kahramanımız Sandra Bul-
lock'u, cennetten farksız Karaib-
ler'e doğru harika bir gemi yol-
culuğuna ikna eder, Los Ange-
leslı özel tim mensubu bir polis
olan genç erkek kahramanımız
Jason Patric.
Geminin zengin. seçkin yol-
culan arasında biri daha var:
Işinden kapı dışan edilmesine
çok bozularak, bombalar yerleş-
tirdiği golf toplan ve sopalany-
la (ve hastalığımn ilacı sülükle-
riyle) bindiği gemiyi ele geçirip
kasadaki mücevherleri de cebe
Hız Tuzağı 2
Speed 2- cruise
Control / Yönetmen:
Jan De Bont /
Senaryo: Randall Mc
Cormick, Jeff
Nathanson /
Kamera: Jack N.
Green / Müzik: Mark
Mancina / Oyuncular:
Sandra Bullock,
Jason Patric, Willem
Dafoe, Temuera
Morrison, Glenn
Plummer, Brian
McCaride/1997
ABD (özen Film)
attıktan sonra, gemiyi petrol
yûklü bir tankerle çarpışacak şe-
kilde programlayan, bilgisayar
dâhisi kötü adamımız VVillem
Dafoe.
Tabii malum heyecan ve gen-
lim sahnelerinin ardından her-
kesi kurtarmak da bizimkilere
düşecektir. antolojilere geçecek
cinsten, geminin St. Martin ada-
sı limanından kentin içine kadar
girdiği o abartılı finalde...
Vatandaşı yönetmen Paul
Verhoeven'le birlikte postu ser-
diği Hollywood'da, son on yılda
ünlü yönetmenlerle çalışarak
"Kıal Ekün", "Zor Ölüm", "Te-
mel İçgüdfi" vb. gibi iyi iş yapan
filmleri görüntülemiş olan usta
kameraman, "uçan Hollandair,
Jan De Bont'un yönetmenlik ka-
riyeri. şimdilik action türüne yo-
ğunlaşmış gibi.
"Speed"i (1994) izleyen
"THİster"dan (1996) sonra
üçüncü yönetmenlik denemesi
"Speed 2"de felaket \e macera
filmiyle kanşık. 2 saatlik. bey-
lik bir aksiyonu karşımıza geti-
riyor. Ancak otobüsten lüks bir
yolcu gemisine geçtiğimiz bu
film, yer yer bir akrobasi kore-
ografısine dönüşen ilk "Spe-
ed^in sürükleyici temposuna
erişemeyen, her şeyin beklendi-
ği gibi geliştiği, hayli yavan kaç-
mış bir action-macera üstün ya-
pımı.
Finali dışında biter bitmez
unutuluveren Willem Da-
foe'nun sevgiye. şefkata muh-
taç. yolcu gemisi hakkında çok
şey bilen, hasta terörist komf>o-
zisyonuyla dahi çeşni katamadı-
ğı, göz boyayıcı efektlerle, zin-
cirleme aksiyon ve klişe heye-
can sahneleriyle doluşturulmuş,
sıra işi bir eğlencelik " H E Tuza-
ğı 2". Holrywood tarzı, "paöa-
ınış nıısu- sineması"nın yepyeni
ama içi boş, göz alıcı bir örneği
olmaktan öteye geçemeyen bu
devam filmi, ancak türünün iflah
olmaz tiryakilerini, aksiyon ba-
ğımlısı sinema kuşlannı ökseye
düşürebilir.
KEDİ GÖZÜ
VECDİ SAYAR
Devlet Baba ile
Oscar Amca
Oscar Amca'yı tanır mısınız?
Yok. öyle tanımıyorum diye kestirip atmayın. Bal gi-
bi tanıyorsunuz.
Hani, şu son günlerde medyanın en gözde konula-
nndan biri oluveren Oscar heykelcığinden söz edıyo-
rum. Oscar Amca ile bu heykelciğın ilişkısini. sinema
tutkunu kediler mutlak biliyordur. Ama, biz gene de bil-
meyenler için anlatıverelim.
Efendim, Amerikan Sinematografık Sanatlar ve Bi-
limlerAkademisı, sinema sektörünün tüm dallannı içe-
ren yıllık bir değeriendirme yapmaya karar verdiğınde,
ödül kazanan yapıtlara verilecek bir de heykelcik ıs-
marlamış. Sanatçı, yaprtını Akademi üyelerine tanıtır-
ken üyelerden biri bağınvermiş: "Aaa, bizım Oscar
Amca'ya ne kadar da benziyor." O gün bu gün hey-
kelcik ve de Akademi ödülleri Oscar diye anılırolmuş...
Oscar Amca'nın benzeri bu mütevazı heykelcik. za-
manla dünya sinema endüstrisinin en görkemli ödülü
haline gelmiş. Büyük yapımevlerinın yöneticılerinin
düşlerini süslemeye başlamış. Bir yapıt Oscar ödülü-
nü kazanmayagörsün, pazardakı değerinde acayıp bir
yükseliş yaşanıyormuş çünkü. Oscar ödülü, temelde
Amerika'da gösterime girmış olan Anglosakson sıne-
malannı ilgilendiren bir ödül, ama "ganban" ülkelen bi-
raz mutlu etmek için olsa gerek, bir de "Yabancı Film"
dalında Oscar konulmuş. Bu kategon ıçın, Amerika'da
gösterime gırmiş ohnak koşulu bile pek aranmıyor.
Daha doğrusu. Vaayef/ kurtarmak" adına yapılan gös-
termelik projeksiyonlara göz yumuluyor.
Yeter kı, mümkün olduğu kadar çok ülke Oscar ya-
nşına katılsın ve de dünya pazartannda Oscar rüzgâr-
larının hızı kesilmesin. Anlayacağınız, tam bir paradü-
menı...
Amerikan sineması dışındaki ülkeler de bu şatafat-
lı gösteride üstlerine düşen figürasyon rolünü üstlen-
mişler çaresız.
Çaresiz, diyorum çünkü her şeye karşın katılmak,
katılmamaktan daha iyi. "Yabancı Film" kategonsm-
de beş aday arasında yer alabilen filmler ıçın dünya
pazarlannın kapısını aralayabihyor bu ödül.
Işte ünü dünyanın dört bir yanına ulaşan Oscar Am-
ca'nın hikâyesi böyle. Bu hikâyenin özü ıse kazancı-
na kazanç eklemek isteyen Amerikan stüdyoları ile
"ma/or"lar diye adlandınlan. Türkiye dahil tüm dünya
pazarlannı parsellemiş büyük dağrtım şırketlerı arasın-
da bir paylaşım savaşı.
Son yıllarda bağımsız yapımcılar bu savaşta beklen-
medik başanlar elde ettı etmesıne ama, Oscar oyunun-
da taşlan yerinden oynatmak pek o kadar kolay bir ış
değil. Savaş, gene de sinema endüstnsının "dev" le-
ri arasında cereyan ediyor.
Peki, bu savaşta devlet babanın rolü ne, diye sora-
cak olursanız, bu da bızım ıcadımız. Diğer uluslarara-
sı sinemayanşmalanndan farklı bir niteliğe sahıp olan,
°seWör"ün kendi kendini değeriendirdıği Oscar yan-
şına biz her nedense devlet babayı da kanştırmışız
(eskiden sosyalist rejimin egemen olduğu ulkeler bu-
nu yapardı, şimdi onlarda da seçım, sektörün bizzat
kendisı tarafından yapılıyor).
Oscar yanşında "Hamam" la mı temsıl edılsek da-
ha doğru olurdu, "Eşkıya" ile mi? Bu sorunun yanıtı pek
de önemli değil. Çünkü ikısi de, teknik kalrte açısından
uluslararası standartlara sahıp filmler. Estetık açıdan
da, birinın dığerine üstünlüğü tartışılır.
Önemli olan. ilkeler açısından yaşanan kaımaşa.
Sektörü temsilen yedı meslek kuruluşu, son yıllarda bu
seçimin kendileri tarafından yapıldığını öne sürerek
kendi aralannda bir seçim yapıyor ve "Hamam" fılmi-
nin aday olarak gönderilmesıni Kültür Bakanlığı'na
öneriyor. Bakanlık ıse bunu bir dayatma diye nitelen-
direrek kendi jürisıni oluşturuyor ve "Eşkıya "yı seçıyor.
Sonuçta, Bakanlık uzman, sınemacı ve bürokratlar-
dan oluşturduğu, jürinin seçtiği "Eşkıya "yı yabancı film
dalında Oscar adayı olarak belirlerken sektör adına SE-
SAM da, Amerikan Sinematografık Sanatlar ve Bilım-
ter Akademısi'ne bir mektupla başvurarak, seçim yet-
kisinin -Oscar yönetmeliği uyarınca- sinema sektörü-
nü temsil eden "s/v/7" bir kuruluşa venlmesıni, dolayı-
sıyla sektör temsilcilerinin seçtiği filmin kabul edılme-
sini istemiş.
Kedinin aklına bazı sorular takılıyor ister ıstemez...
Sektör, önceki yıllarda Bakanlığın kurduğu jürilerı ka-
bul etti de, bu yıl neden direniyor? Sonra, Bakanlığın
sinema ile ilgili müsteşaryardımcısının belırttiğı bıçım-
de "Madem siz seçmek istiyorsunuz, bunu bıze yazı
ile bildirin, buyetkiyisize verelim" dendı ise böyle bir
talepte neden bulunulmadı?..
• • •
Kültür Bakanlığı'nın birfestıvale göndereceği ya da
destek vereceği yapıtları belirleyen kurullarda bürok-
ratlann yer almaması gerektiği görüşü bir gun Bakan-
lıkça benimsenecek mi, çok merak ediyorum.
"Parayı verenin düdüğü çalması" bu ışlerde geçer-
li olmamalı. Devletin bu konularda tarafsızlığına halel
getmemesi gerekir. Bilmem yanılıyor muyum?
Kültür Bakanı Istemihan Talay, sinema alanında
olumlu adımlar atıyor. Televizyon programlannm ya-
yınlanmasından önce yayın kuruluşlannca uyulması
gereken usul ve esaslarhakkında tebliğ"\e, sinema fo-
nuna ciddı bir kaynak yaratması; 5846 sayılı Telıf Hak-
lan Kanunu'na değişiklik getiren ve sinema alanında
"esersahibi" kavramında Avrupa yaklaşımını benım-
seyerek "yönetmen-yazar-besteci" üçlusünü esersa-
hibi kabul eden -Fikri Sağlar döneminde hazırlanan-
yasaya sahip çıkarak bu yasanın uygulanması için ge-
rekli tüzük ve yönetmelıklerın çıkarılması doğruitusun-
da kararlı bir tavır sergilemesi gibi... Ah. bir de sanat
alanının özerkliğıne sahip çıkan ve sivıl toplum kuru-
luşlan ile işbirliğini benımseyen bir Kültür Bakanı olma
kararlılıgını gösterebilse...
Sırcuhşı bir intikam kara komedisi
İkiz Kasaba
Twin Town / Yönetmen: Kevin
Allen / Oyuncular: Dougray Scott,
Dorien Thomas, William Thomas,
Sue Roderick. Rhys Ifans, Llyr
Evans /1997, Ingiltere (Pinema)
Dylan Thomas'ın güneybatı Gal-
ler'deki Swansea kenti hakkındaki
'ugly, lovel)' town' yakıştırmasına
'pretty, shitty citv' (hoş, boş şehir) gi-
bisinden modern bir nazire yapılarak
başlayan 'Twin Town-İkiz Kasaba'.
bu haftanın süprizi. Geçen yılın en
çok ses getiren tngiliz Iskoç filmi
'Trainspotting'le 'Shallow Grave-
Mezarmı Derin Kaz'ın senar>r
olan-
na katılmış Galli Kevin Aüen'in ilk
yönetmenlik denemesi olan 'İkiz
Kasaba'. her cinsten birtakım Galli
tipleri karşımıza getiriyor. Dam ak-
tancısı, deniz tutkunu tonton Fatty
baba, adi bir zevk-masaj salonunda
çalışan, anasının gözü kızı Adie
(Rachel Scorgie), her an duman altı
olmuş, sahiplerine çaktırmadan pa-
halı arabalannı. bizirn 'Tabutta Rö-
vaşata'nın kahramanı gibi ödünç
alarak gezen, salak görünüşlü iki
'cin' oğlu Jeremy'yle Julian (Rhys I-
fans, Llyr Evans), Fatty babanın ya-
nında çalıştığı varlıklı işadamı, rug-
by kulübünün kurucusu ve yerel
mafyanın hep karanlık işler çeviren
lideri Bryn Camvright (VVilliam
Thomas) ve uyuşturucudan köşeyi
dönmek isteyen iki kirli polis. boİc-
tan Swansea kentinden hiç hazzet-
meyen, genç, gözükara Terry "yle se-
sez ve derinden giden. uçkuru gev-
şek Greyo (Dougray Scott'la Dorien
Thomas) vd. sırayla öyküdeki yerle-
rini alıyorlar.
Cartwright'ın rugby kulübünde
çalışırken damdan düşüp bacağını
kıran Fatty baba için tazminat iste-
yen ikizleri hakaretler yağdırarak
ko\an Camvright. hayatının hatası-
nı yaptığını sonradan anlayacaktır
Hafıfe aldığı hınzır ikizler, babala-
nnın intikamını almak üzere hareke-
te geçecekler ve kimse önlerine çı-
kamayacaktır. Kansının (Sue Rode-
rick) sevgili kanişinin kafası kesı-
lince Caıtvvright'ın misilleme yap-
makla görevlendirdiği adamı Ter-
ry'nin, işi yüzüne gözüne bulaştınp
ikizlerin köpeğı yerine tüm ailesi-
nin. yani Fatty babanın, kansının ve
kızının ölümüne neden oluşuyla in-
tikam kaçınılmazdır artık. Kafalan
sürekli "taş gibi' gezen ikizler, U>ÜŞ-
turucu cenneti Fas'a doğru yelken
açacaklardır finalde...
Gerçekçi Mike Leigh filmlerini
çağnştıran kimi atmosfer, durum ve
karakterlerle bezeli 'Twin Town-İk-
iz Kasaba' yer yer zehir zemberek
tonlara bürünen, hınzırca kotanhmş.
keyifle seyredilen bir kara komedi.
Doğma büyüme Svvanseali arkadaşı
Paul Durden'le işbirliği yaparak
yazdığı senaryodaki potonsiyeli gö-
rüntülere çevirmenin üstesinden ge-
len taze yönetmen Kevin Allen. tı-
kınnda bir tempo tutturduğu, finale
doğru şiddet dozunun yükseldiği bu
ilk filmiyle aldığı eleştirmen alkış-
lannı hak eden, ilginç bir güldürü
koymuş ortaya. Karaoke faslı, ikiz-
lerin törene dönüştürdüğü özel he-
sap temizleme(!)yöntemleri. elle tat-
minden saksofona kadar her yolun
açık olduğu masaj salonu, kelli fel-
li. koca koca polislerin daracık bir
tuvalette kokain çektikleri ya da ge-
ce kulübünde düzenlenmiş karaoke
yanşmasından babası sayesinde bi-
rinci çıkacağına emin Cartwright'ın
güzel kızı Bonny'nin (Jeramy E-
vans) sahnede 'I Will Survive'ı ses-
lendirirken üstüne işenmesi vb. gibi-
sinden kışkırtıcı, civelek ve matrak
sahneler banndıran 'Twüı Town',
tüm ahlaki değerlerin içinin boşal-
ması, cinsellik ve uyuşturucu üstü-
ne kotanlmış, usta işi bir kara kome-
di sayılabilir. 'Trainspotting'den
memnun kalmış sinemaseverlerin
kaçırmaması gereken bu intikam
güldürüsü, baştan sona dek geçtiği
Gallerin San Francisco'su addedilen
Swansea'yi de tanıtıyor.
l
Hamam'a Oscar için olumlu yanıt
I Kültür Servisi - Oscar aday adayı Türk
filmlerinin seçimınde Kültür Bakanlığı'nın
Eşkıya'yı seçmesi üzerine Amerikan Sinema
Akademisi Odül Komitesi'ne baş\xıran sinema
örgütlerine olumlu yanıt geldi. Patrick E. Stocksfill,
ödül komitesi adına gönderdiği mesajda kendilerine
yapılan baş\Tiruyu değerlendireceklerini behrterek
Türkiye'den her iki filmin de aday olmak üzere
değerlendirileceğini ve aday olacak filmin kendileri
tarafından seçileceğini söyledi. Stockstill,
SESAM'ın gönderdiği filmi seçmeyi garanti
etmediklerini ancak kesinlikle değerlendinne>e
alınacağını da sözlerine ekledi.
teıklar Sönmesin'e büyük ödül
• Kültür Servisi - Roma'da düzenlenen "Medfılm
Festival 97"de bu yıl ana tema olarak ele alınan
özgürlükler ve açlık adına ana ödül "Işıklar
Sönmesin" isimli filme verilırken, Güney Kıbns.
Tunus ve Ispanya'dan katılan filmler de diğer üç
ödülü kazandı. Medfilm Festivali Roma'daki ödül
töreniyle sona erdi. Toplam 31 ülkeden katılan
filmlerin bir hafta süreyle gösterildiği festivalde
yanşmalı bölümde toplam 18 film yer aldı. Yanşma
dışı kategoride gösterilen filmler arasında
yönetmenliğini Mustafa Altıoklar'ın yaptığı
"lstanbul Kanatlanmın Altında" ve Ferzan
Özpetek'in yönettiği "Hamam" da vardı.