25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 EKİM 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Italya'nın aylardır konuştuğu, Ferzan Özpetek'in 'Türk Hamamı' gösterimde 4 Hayat belld de ktanbuPda...9 Nicedir aldığı övgüler ve ödüllerle gündeme yerleşen, Cannes'dan Antal- ya'ya kadar çeşitli festivallerde alkışla- nan, özellikle Italya'da aylardır göste- rimde kalan 'D Bağno Turco - Hamam'ı sonunda biz de gördük. Doğrusu ince- den inceye düşünülüp aynntılandınl- mış. iyi tasarlanmış, her zevkten ve cinsten seyirciye cazip gelecek şekilde kotanlmış, ilgiyle seyredilen, çok renk- li, folklorik ve egzotik bir film 'Ha- mam'. Hayatı yoğun bir iş trafiğine gömül- müş, ondân daha becerikli, cevval kan- sıyla gitgide büyüyerek süregelen bir iletişim kopukluğunun artık evliliğini tehdit eder hale geldiği. harala gûrele yaşayan, bezgin, mutsuz bir Italyanın, kansı Marta'yla (Franeesca D'Aloja) birlikte dekorasyon işleri yapan. Roma- h iç mimar Francesco'nun (Alessandro Gassman).gûnün birinde sürpriz bir mi- ras nedeniyle azbuçuk şaşkın bir halde geldiği, 'kühürler mozayigT tstan- bul'un. yüzyıl kadar önce Pierre Lo- ti'leri cezbetmiş o büyüleyici, gizemli atmosferinde, kendini yeniden bulması ve yeni sevgilerle, farkli ilgi alanlannın peşine düşmesi, konumuz. Vaktiyle ailesınden, yurdundan ko- pup göç ettiği, havasına, suyuna, rengi- ne. kokusuna yûrekten vurulduğu Ts- tanbul'u yıllardır mesken tutmuş, gö- nüller tutuşturmuş, başta 'şair Hikmet* olmak üzere çeşitli Türk aydınlannı kendine mecnun etmiş, kahve kralı En- der Bey'le evlenip 20 gün sonra boşan- mış, özgür ve başına buyruk takılıp gü- nünü gûn etmiş bir Istanbullu olarak ya- şamış, han değilse de bir hamam sahi- bi olmuş bir madam Anita, bu kimliği- ni arayan. kansıyla sorunlu îtalyan mi- mann teyzesi. Egzotik ve folklorik öğeler Filmin başında, yıllardır komşuluk edıp ailenin. gün görmüş, yaşlı. saygın birbüyüğü gıbi kaynaştığı madam Ani- ta'ya, her sabah yaptığı üzere. yine kah- valtısını çıkaran Perran hanımın (Şerif Sezer) çığlıklanyla irkiliyoruz. Gece uykusunda ölüveren madam, nedense yıllardır gönderilmeyen mektuplar yaz- dığı kızkardeşinin oğluna, yani yeğerıi olan Francesco'ya bırakmış hamammı, bütün eskisi püsküsü, inciği boncuğu ve sandığındaki evrakı metrukesiyle birlikte. Darbuka, dûmbelek ağırlıldı, gümbür gümbür bir oryantal müzik eş- liğinde akıp geçen tanıtma yazılanndan lorira; once"kansını gönder- meyi düşündüğü Istanbul'a hamamı satmak amacıyla birkaç günlüğüne gelen Francesco, Roma'daki yo- gun ama 'bkanmış' yaşa- mında bulamadığı bir sıcak- lığı. dostluğu, huzuru. seve- cenliği keşfediyor, teyzesi- nin bir süredir kapalı tutu- lan hamamına bakan, aslın- da madam Anita'nın uzun yıllardanberi nerdeyse yeni ailesi olmuş, komşu Perran Hanım'la, kocası Osman Bey'in(HaHl Ergûn) ve ço- cuİdannın. Füsun'la (Başak Köklükaya) Mehmet'in (Mehmet Günsür) evinde. Hamamı satıverip bir an ön- ce döneceğini zanneden Francesco. hamamın bulun- dugu mahalleyi ele geçirip yıkarak yeniden inşa ede- cek. uyanık ve engel tanı- maz bir emlakçı iş kadınının (Zerrin Arbaş), üçkâğıtçı, yalaka avukatının (Zozo To- ledo) tam tuzağına düşecek- ken nedense hamamı sat- maktan vazgeçiyor ve ona- np dekore etmeye girişiyor, Roma'da bıraktığı kansını ve öteki hayatını iyice boş- la\arak. Bedeni buğu ve buharlar- la rahatlatarak ruhu yücel- ten hamam kültürüne kapı- lı\or. Teyzesinin Istanbul yaşamını, onun eski dostu Oscar'dan (Carlo Cecchi) öfreniyor tüm aynntısıyla. Teyzesinin adresine gönde- rihnemiş mektuplannı oku- Hamam II Bagno Turco /Yönetmen: Ferzan Özpetek/ Senaryo: F.Özpetek, Stefano Tummolini / Kamera: Pasquale Mari / Müzik: Pivio ve Aldo De Scalzi / Oyuncular: Alessandro Gassman, Franeesca D'Aloja, Carlo Cecchi, Halil Ergün, Şerif Sezer, Mehmet Günsur, Başak Köklükaya, Alberto Molinari, Zozo Toledo, Necdet Mahfi Ayral, Zerrin Arbaş / 1997 Türkiye, italya, Ispanya ortak yapımı dukça, onu adeta ttalyan oğullan gibi benimseyip geleneksel Türk konukse- \ erliğinden ömekler sergileyerek yedi- rip içirerek ağırlayan Perran-Osman çif- tinin sıcak sevgisine, gencecik Füsun'la delikanlı Mehmet'in hiç tükenmeyen il- gisine gark oldukça, hamam restorasyo- nuyla uğraştıkça. sürekli Roma'ya dö- nüşünü erteleyen Francesco'muz İstan- bul'a iyice bağlanıyor giderek. Aslında iki yıldır en yakın ış arkada- şı Paolo'yla Francesco'yuboynuzlayan kansı Marta. uçağa atlayıp, nicedir Is- tanbul'a takılarak sesi soluğu çıkmaz olmuş, çok değişmiş, sanki Istanbul'da bambaşka binne dönüşmüş kocasının yanına geliyor derken, elindeki boşan- ma evraklannı ımzalatmayı umarak. Perran-Osman çiftinin otele fılan bırak- madığı Marta, Doğu'nun farklı yaşam tarzıyla, sıcak insan ilişkilerinın ve de- ğışik değer anlayışının çekiciliğine ka- pılıp bir haller olmuş, hamamcı koca- sıyla kardeş kardeş yatıyor evin misa- fır odasında. Ancak bir gece vaktinde gizlice izle- diği kocasını hamamda kurna başında, madamın küçücük bir çocukken ilk kez hamama götürdüğü, evin parlak deli- kanb oğlu Mehmet'le yakalıyor, merci- meğı fınna \enrken. Habire didişip da- laşarak birbırlerini yiyen Francesco- Marta çiftinin, herkesin içınde patlak veren son bir kavgasının ardından, her- halde hamamı satın alamayışına çok bo- zulmuş emlak imparatoriçesi(Zerrin Arbaş) tarafından tutulmuş bıçaklı bir kıralık katilin devre>e girmesiyle sürp- nz bir melodramatık finale bağlanan öyküsü, Francesco'nun ardından tstan- bul aşkına tutulan kansı Marta'nın her şeyi sahiplenmesıyle noktalanıyor... Oldukça Batılı (îtalyan) yaklaşimı- nın ürünü izlenimi veren Türk filmin- den çok Îtalyan fılmi gibi algılanan, bü- yük bölümü de ülkemizde çekilmiş 'Hamam', anlatımından montajına, ışı- ğından görüntüsüne ve oyunculuğuna kadar seçkin. özenli bir çalışma. Önce- likle Şerif Sezer başta olmak üzere, Ha- lil Ergün ve ötekı Türk oyunculann îtal- yan meslektaşlanndan hiç de geri kal- madıklan fılmde. yıllann Cannes fo- toğrafçısı Zozo Toledo ağabeyimiz ner- deyse Cario Cecchi'nin performansıy- la aşık atıyor mahalleliyi evinden bar- kından edecek avukat rolünde. Bize öz- gü, temizlikle cinselliği bağdaştıran bir hamam-eşcinsel bağlantısma dayalı motiflerle, egzotik \e folklorik öğeler- le, yerel alışkanlık ve kokularla bezene- rek, geçerli ticari beklentilere de harfi harfıne uyan. ilginç bir film gerçekleş- tirmenin üstesinden gelmiş Ferzan Öz- petek. 'Klişe' bir Doğu serûveni Özetle, farklı, hiç bilmediği, tanıma- dığı, yabancı bir ortamdaki bir bıreyin, dünyaya farklı gözlerle bakacağı birde- ğişim sürecini ele alan •Hamam'ın, Ba- tılı seyirciye ilginç gelecek cinsten. Do- ğu kültürüne kapı açan, gişeye fazlaca göz kırpan birtakım renklerle doluştu- rulduğu da bir gerçek. Doğu'yla Batı'ya, iki kültüre de va- kıf, uzun yıllardan beri Italya'nın ha- vasını solumuş, îtalyan sinemasının çağdaş ustalanna asistanlık etmiş Fer- zan Özpetek'in bir 'ilk film'den pek umulmayacak kadar ölçülü, özenli bu ilk yönetmenlik denemesi, gelenekle- ri görenekleri bile yumuşatan hamam buhanndan Doğu'da yüzyıllardır gizli- den gizliye hamamla örtüşen erkek cin- selliğine; ağır, yağlı, okkalı lezzetler sunan Türk mutfağından Türk kadını- nın etek tıraşına, sünnet töreninden kahve falına kadar folklorik özellikle- rimizle tıklım tıkış doluşturulmuş baş- tan sona. Son tahlilde, bir Italyanm yaşamını anlamlı kıldığı 'klişe' bir doğu serüve- ni olarak zıhnimize kaydettiğimiz bu 'oryantalist' hoş ve loş filmin egzotik- turistik bakışına kapılmamak pek olası değil. tlgiyle izlenen bu 'Hamam'ın çok önemli bir sinema başyapıtı olduğunu ileri sürmek de pek olası değil bizce. Aşk gemisinde son sürat maceraÜç yıl öncesinde, 70 krn. hı- zın altına düştüğünde kötü adam Deıuıis Hopper tarafından yer- leştirilmiş bir bombayla havaya uçacak olan bir otobüste geçen süper aksiyon seyirligi "Speed- HH Tuzağı''yla yıldızı parlayan Sandra Bullock ve yönetmen Jan De Bont'u yeniden bir araya getiren devam filmi "Speed 2- Cruise Control-Hız Tuzağı 2"de mekân, bu kez otobüs yerine "Love Boat-Aşk Gemisi"ni ha- tırlatan bir yolcu gemisi. Keanu Reeves'in yerini de Jason Patric almış, fonda deniz var. Beylik bir aksiyon filmi Polis sevgilisinden yeni yaka- sını sıyırmış, bir daha polisten sevgili seçmemeye kararlı. ayn- ca çok kötü bir şoför olan genç kız kahramanımız Sandra Bul- lock'u, cennetten farksız Karaib- ler'e doğru harika bir gemi yol- culuğuna ikna eder, Los Ange- leslı özel tim mensubu bir polis olan genç erkek kahramanımız Jason Patric. Geminin zengin. seçkin yol- culan arasında biri daha var: Işinden kapı dışan edilmesine çok bozularak, bombalar yerleş- tirdiği golf toplan ve sopalany- la (ve hastalığımn ilacı sülükle- riyle) bindiği gemiyi ele geçirip kasadaki mücevherleri de cebe Hız Tuzağı 2 Speed 2- cruise Control / Yönetmen: Jan De Bont / Senaryo: Randall Mc Cormick, Jeff Nathanson / Kamera: Jack N. Green / Müzik: Mark Mancina / Oyuncular: Sandra Bullock, Jason Patric, Willem Dafoe, Temuera Morrison, Glenn Plummer, Brian McCaride/1997 ABD (özen Film) attıktan sonra, gemiyi petrol yûklü bir tankerle çarpışacak şe- kilde programlayan, bilgisayar dâhisi kötü adamımız VVillem Dafoe. Tabii malum heyecan ve gen- lim sahnelerinin ardından her- kesi kurtarmak da bizimkilere düşecektir. antolojilere geçecek cinsten, geminin St. Martin ada- sı limanından kentin içine kadar girdiği o abartılı finalde... Vatandaşı yönetmen Paul Verhoeven'le birlikte postu ser- diği Hollywood'da, son on yılda ünlü yönetmenlerle çalışarak "Kıal Ekün", "Zor Ölüm", "Te- mel İçgüdfi" vb. gibi iyi iş yapan filmleri görüntülemiş olan usta kameraman, "uçan Hollandair, Jan De Bont'un yönetmenlik ka- riyeri. şimdilik action türüne yo- ğunlaşmış gibi. "Speed"i (1994) izleyen "THİster"dan (1996) sonra üçüncü yönetmenlik denemesi "Speed 2"de felaket \e macera filmiyle kanşık. 2 saatlik. bey- lik bir aksiyonu karşımıza geti- riyor. Ancak otobüsten lüks bir yolcu gemisine geçtiğimiz bu film, yer yer bir akrobasi kore- ografısine dönüşen ilk "Spe- ed^in sürükleyici temposuna erişemeyen, her şeyin beklendi- ği gibi geliştiği, hayli yavan kaç- mış bir action-macera üstün ya- pımı. Finali dışında biter bitmez unutuluveren Willem Da- foe'nun sevgiye. şefkata muh- taç. yolcu gemisi hakkında çok şey bilen, hasta terörist komf>o- zisyonuyla dahi çeşni katamadı- ğı, göz boyayıcı efektlerle, zin- cirleme aksiyon ve klişe heye- can sahneleriyle doluşturulmuş, sıra işi bir eğlencelik " H E Tuza- ğı 2". Holrywood tarzı, "paöa- ınış nıısu- sineması"nın yepyeni ama içi boş, göz alıcı bir örneği olmaktan öteye geçemeyen bu devam filmi, ancak türünün iflah olmaz tiryakilerini, aksiyon ba- ğımlısı sinema kuşlannı ökseye düşürebilir. KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Devlet Baba ile Oscar Amca Oscar Amca'yı tanır mısınız? Yok. öyle tanımıyorum diye kestirip atmayın. Bal gi- bi tanıyorsunuz. Hani, şu son günlerde medyanın en gözde konula- nndan biri oluveren Oscar heykelcığinden söz edıyo- rum. Oscar Amca ile bu heykelciğın ilişkısini. sinema tutkunu kediler mutlak biliyordur. Ama, biz gene de bil- meyenler için anlatıverelim. Efendim, Amerikan Sinematografık Sanatlar ve Bi- limlerAkademisı, sinema sektörünün tüm dallannı içe- ren yıllık bir değeriendirme yapmaya karar verdiğınde, ödül kazanan yapıtlara verilecek bir de heykelcik ıs- marlamış. Sanatçı, yaprtını Akademi üyelerine tanıtır- ken üyelerden biri bağınvermiş: "Aaa, bizım Oscar Amca'ya ne kadar da benziyor." O gün bu gün hey- kelcik ve de Akademi ödülleri Oscar diye anılırolmuş... Oscar Amca'nın benzeri bu mütevazı heykelcik. za- manla dünya sinema endüstrisinin en görkemli ödülü haline gelmiş. Büyük yapımevlerinın yöneticılerinin düşlerini süslemeye başlamış. Bir yapıt Oscar ödülü- nü kazanmayagörsün, pazardakı değerinde acayıp bir yükseliş yaşanıyormuş çünkü. Oscar ödülü, temelde Amerika'da gösterime girmış olan Anglosakson sıne- malannı ilgilendiren bir ödül, ama "ganban" ülkelen bi- raz mutlu etmek için olsa gerek, bir de "Yabancı Film" dalında Oscar konulmuş. Bu kategon ıçın, Amerika'da gösterime gırmiş ohnak koşulu bile pek aranmıyor. Daha doğrusu. Vaayef/ kurtarmak" adına yapılan gös- termelik projeksiyonlara göz yumuluyor. Yeter kı, mümkün olduğu kadar çok ülke Oscar ya- nşına katılsın ve de dünya pazartannda Oscar rüzgâr- larının hızı kesilmesin. Anlayacağınız, tam bir paradü- menı... Amerikan sineması dışındaki ülkeler de bu şatafat- lı gösteride üstlerine düşen figürasyon rolünü üstlen- mişler çaresız. Çaresiz, diyorum çünkü her şeye karşın katılmak, katılmamaktan daha iyi. "Yabancı Film" kategonsm- de beş aday arasında yer alabilen filmler ıçın dünya pazarlannın kapısını aralayabihyor bu ödül. Işte ünü dünyanın dört bir yanına ulaşan Oscar Am- ca'nın hikâyesi böyle. Bu hikâyenin özü ıse kazancı- na kazanç eklemek isteyen Amerikan stüdyoları ile "ma/or"lar diye adlandınlan. Türkiye dahil tüm dünya pazarlannı parsellemiş büyük dağrtım şırketlerı arasın- da bir paylaşım savaşı. Son yıllarda bağımsız yapımcılar bu savaşta beklen- medik başanlar elde ettı etmesıne ama, Oscar oyunun- da taşlan yerinden oynatmak pek o kadar kolay bir ış değil. Savaş, gene de sinema endüstnsının "dev" le- ri arasında cereyan ediyor. Peki, bu savaşta devlet babanın rolü ne, diye sora- cak olursanız, bu da bızım ıcadımız. Diğer uluslarara- sı sinemayanşmalanndan farklı bir niteliğe sahıp olan, °seWör"ün kendi kendini değeriendirdıği Oscar yan- şına biz her nedense devlet babayı da kanştırmışız (eskiden sosyalist rejimin egemen olduğu ulkeler bu- nu yapardı, şimdi onlarda da seçım, sektörün bizzat kendisı tarafından yapılıyor). Oscar yanşında "Hamam" la mı temsıl edılsek da- ha doğru olurdu, "Eşkıya" ile mi? Bu sorunun yanıtı pek de önemli değil. Çünkü ikısi de, teknik kalrte açısından uluslararası standartlara sahıp filmler. Estetık açıdan da, birinın dığerine üstünlüğü tartışılır. Önemli olan. ilkeler açısından yaşanan kaımaşa. Sektörü temsilen yedı meslek kuruluşu, son yıllarda bu seçimin kendileri tarafından yapıldığını öne sürerek kendi aralannda bir seçim yapıyor ve "Hamam" fılmi- nin aday olarak gönderilmesıni Kültür Bakanlığı'na öneriyor. Bakanlık ıse bunu bir dayatma diye nitelen- direrek kendi jürisıni oluşturuyor ve "Eşkıya "yı seçıyor. Sonuçta, Bakanlık uzman, sınemacı ve bürokratlar- dan oluşturduğu, jürinin seçtiği "Eşkıya "yı yabancı film dalında Oscar adayı olarak belirlerken sektör adına SE- SAM da, Amerikan Sinematografık Sanatlar ve Bilım- ter Akademısi'ne bir mektupla başvurarak, seçim yet- kisinin -Oscar yönetmeliği uyarınca- sinema sektörü- nü temsil eden "s/v/7" bir kuruluşa venlmesıni, dolayı- sıyla sektör temsilcilerinin seçtiği filmin kabul edılme- sini istemiş. Kedinin aklına bazı sorular takılıyor ister ıstemez... Sektör, önceki yıllarda Bakanlığın kurduğu jürilerı ka- bul etti de, bu yıl neden direniyor? Sonra, Bakanlığın sinema ile ilgili müsteşaryardımcısının belırttiğı bıçım- de "Madem siz seçmek istiyorsunuz, bunu bıze yazı ile bildirin, buyetkiyisize verelim" dendı ise böyle bir talepte neden bulunulmadı?.. • • • Kültür Bakanlığı'nın birfestıvale göndereceği ya da destek vereceği yapıtları belirleyen kurullarda bürok- ratlann yer almaması gerektiği görüşü bir gun Bakan- lıkça benimsenecek mi, çok merak ediyorum. "Parayı verenin düdüğü çalması" bu ışlerde geçer- li olmamalı. Devletin bu konularda tarafsızlığına halel getmemesi gerekir. Bilmem yanılıyor muyum? Kültür Bakanı Istemihan Talay, sinema alanında olumlu adımlar atıyor. Televizyon programlannm ya- yınlanmasından önce yayın kuruluşlannca uyulması gereken usul ve esaslarhakkında tebliğ"\e, sinema fo- nuna ciddı bir kaynak yaratması; 5846 sayılı Telıf Hak- lan Kanunu'na değişiklik getiren ve sinema alanında "esersahibi" kavramında Avrupa yaklaşımını benım- seyerek "yönetmen-yazar-besteci" üçlusünü esersa- hibi kabul eden -Fikri Sağlar döneminde hazırlanan- yasaya sahip çıkarak bu yasanın uygulanması için ge- rekli tüzük ve yönetmelıklerın çıkarılması doğruitusun- da kararlı bir tavır sergilemesi gibi... Ah. bir de sanat alanının özerkliğıne sahip çıkan ve sivıl toplum kuru- luşlan ile işbirliğini benımseyen bir Kültür Bakanı olma kararlılıgını gösterebilse... Sırcuhşı bir intikam kara komedisi İkiz Kasaba Twin Town / Yönetmen: Kevin Allen / Oyuncular: Dougray Scott, Dorien Thomas, William Thomas, Sue Roderick. Rhys Ifans, Llyr Evans /1997, Ingiltere (Pinema) Dylan Thomas'ın güneybatı Gal- ler'deki Swansea kenti hakkındaki 'ugly, lovel)' town' yakıştırmasına 'pretty, shitty citv' (hoş, boş şehir) gi- bisinden modern bir nazire yapılarak başlayan 'Twin Town-İkiz Kasaba'. bu haftanın süprizi. Geçen yılın en çok ses getiren tngiliz Iskoç filmi 'Trainspotting'le 'Shallow Grave- Mezarmı Derin Kaz'ın senar>r olan- na katılmış Galli Kevin Aüen'in ilk yönetmenlik denemesi olan 'İkiz Kasaba'. her cinsten birtakım Galli tipleri karşımıza getiriyor. Dam ak- tancısı, deniz tutkunu tonton Fatty baba, adi bir zevk-masaj salonunda çalışan, anasının gözü kızı Adie (Rachel Scorgie), her an duman altı olmuş, sahiplerine çaktırmadan pa- halı arabalannı. bizirn 'Tabutta Rö- vaşata'nın kahramanı gibi ödünç alarak gezen, salak görünüşlü iki 'cin' oğlu Jeremy'yle Julian (Rhys I- fans, Llyr Evans), Fatty babanın ya- nında çalıştığı varlıklı işadamı, rug- by kulübünün kurucusu ve yerel mafyanın hep karanlık işler çeviren lideri Bryn Camvright (VVilliam Thomas) ve uyuşturucudan köşeyi dönmek isteyen iki kirli polis. boİc- tan Swansea kentinden hiç hazzet- meyen, genç, gözükara Terry "yle se- sez ve derinden giden. uçkuru gev- şek Greyo (Dougray Scott'la Dorien Thomas) vd. sırayla öyküdeki yerle- rini alıyorlar. Cartwright'ın rugby kulübünde çalışırken damdan düşüp bacağını kıran Fatty baba için tazminat iste- yen ikizleri hakaretler yağdırarak ko\an Camvright. hayatının hatası- nı yaptığını sonradan anlayacaktır Hafıfe aldığı hınzır ikizler, babala- nnın intikamını almak üzere hareke- te geçecekler ve kimse önlerine çı- kamayacaktır. Kansının (Sue Rode- rick) sevgili kanişinin kafası kesı- lince Caıtvvright'ın misilleme yap- makla görevlendirdiği adamı Ter- ry'nin, işi yüzüne gözüne bulaştınp ikizlerin köpeğı yerine tüm ailesi- nin. yani Fatty babanın, kansının ve kızının ölümüne neden oluşuyla in- tikam kaçınılmazdır artık. Kafalan sürekli "taş gibi' gezen ikizler, U>ÜŞ- turucu cenneti Fas'a doğru yelken açacaklardır finalde... Gerçekçi Mike Leigh filmlerini çağnştıran kimi atmosfer, durum ve karakterlerle bezeli 'Twin Town-İk- iz Kasaba' yer yer zehir zemberek tonlara bürünen, hınzırca kotanhmş. keyifle seyredilen bir kara komedi. Doğma büyüme Svvanseali arkadaşı Paul Durden'le işbirliği yaparak yazdığı senaryodaki potonsiyeli gö- rüntülere çevirmenin üstesinden ge- len taze yönetmen Kevin Allen. tı- kınnda bir tempo tutturduğu, finale doğru şiddet dozunun yükseldiği bu ilk filmiyle aldığı eleştirmen alkış- lannı hak eden, ilginç bir güldürü koymuş ortaya. Karaoke faslı, ikiz- lerin törene dönüştürdüğü özel he- sap temizleme(!)yöntemleri. elle tat- minden saksofona kadar her yolun açık olduğu masaj salonu, kelli fel- li. koca koca polislerin daracık bir tuvalette kokain çektikleri ya da ge- ce kulübünde düzenlenmiş karaoke yanşmasından babası sayesinde bi- rinci çıkacağına emin Cartwright'ın güzel kızı Bonny'nin (Jeramy E- vans) sahnede 'I Will Survive'ı ses- lendirirken üstüne işenmesi vb. gibi- sinden kışkırtıcı, civelek ve matrak sahneler banndıran 'Twüı Town', tüm ahlaki değerlerin içinin boşal- ması, cinsellik ve uyuşturucu üstü- ne kotanlmış, usta işi bir kara kome- di sayılabilir. 'Trainspotting'den memnun kalmış sinemaseverlerin kaçırmaması gereken bu intikam güldürüsü, baştan sona dek geçtiği Gallerin San Francisco'su addedilen Swansea'yi de tanıtıyor. l Hamam'a Oscar için olumlu yanıt I Kültür Servisi - Oscar aday adayı Türk filmlerinin seçimınde Kültür Bakanlığı'nın Eşkıya'yı seçmesi üzerine Amerikan Sinema Akademisi Odül Komitesi'ne baş\xıran sinema örgütlerine olumlu yanıt geldi. Patrick E. Stocksfill, ödül komitesi adına gönderdiği mesajda kendilerine yapılan baş\Tiruyu değerlendireceklerini behrterek Türkiye'den her iki filmin de aday olmak üzere değerlendirileceğini ve aday olacak filmin kendileri tarafından seçileceğini söyledi. Stockstill, SESAM'ın gönderdiği filmi seçmeyi garanti etmediklerini ancak kesinlikle değerlendinne>e alınacağını da sözlerine ekledi. teıklar Sönmesin'e büyük ödül • Kültür Servisi - Roma'da düzenlenen "Medfılm Festival 97"de bu yıl ana tema olarak ele alınan özgürlükler ve açlık adına ana ödül "Işıklar Sönmesin" isimli filme verilırken, Güney Kıbns. Tunus ve Ispanya'dan katılan filmler de diğer üç ödülü kazandı. Medfilm Festivali Roma'daki ödül töreniyle sona erdi. Toplam 31 ülkeden katılan filmlerin bir hafta süreyle gösterildiği festivalde yanşmalı bölümde toplam 18 film yer aldı. Yanşma dışı kategoride gösterilen filmler arasında yönetmenliğini Mustafa Altıoklar'ın yaptığı "lstanbul Kanatlanmın Altında" ve Ferzan Özpetek'in yönettiği "Hamam" da vardı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle