08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 EKİM1997CUMA 12 KULTUR HALİL GÖKHAN Fransızşiirinin en önemli adlarından PhüippeJaccottet, Kitap Fuarı konuğu \ YAZI ODASI Sutırve sınırsızhkamsında... Bu yıl Kitap Fuan'nın konuklanndan olan Philippe Jaccottet, günümüz Fran- sız şiirinin en önemli adlanndan biri. 30 Haziran 1925T te Mondon'da (tsviçre) doğan şair Lozan'da edebiyat öğrenimi gördük- ten sonra Paris'te birkaç yıl çalıştı. 1953 'ten bu yana Grignan köyün- de (Dröme) ailesiyle birlikte ya- şıyor. Sel Yayıncılık ve Fransız Kültür Merkezi'nin işbirliğıy- le kitap fuanna davet edilen Jaccottet için, 3 Kasım gü- • nü fuar merkezinde bir şür okuma toplantısı düzen- lenecek. - Şür evreninde eşine az rastlanan inzjvanız, Re- verdy'nin 1926'daSoles- mes'e çeki)- raesini andın- yor. Nedcnleri nevdi bu inzi- vanın? Sbte terketmek bir eylem midir? PHİLİPPE JACCOTTET- 1953 yılında evliliğimizden kısa bir süre sonra Paris'i iki nedenden ötürii terk ettik: Daha az parayla da- ha iyi yaşama koşullan elde etmek ve Pa- ris'teki sanat ve edebiyat dünyasi) la aramıza bir mesafe koymak. Kanm bir ressamdır. Ne fazla ne eksik. - Lozan'dan geçtiniz Paris'e. Mermod Ya- yınlan'nda "Trois poemes au demons"uya- yunladınız. Paris1 te Ponge. Hanri Thomas, Du Bouchet ve Dupin ile dostiuklar kurdunuz-, Bu kısa Paris serüveni yer değiştirmeniz için yeterli miydi? Lozan 'da öğrenimimi tamamladıktan son- ra biraz havalanmak ve hayatımı öğretmen- likten başka bir meslekten kazanmak istedim. 5.ULUSLARARMSI İSTANBÜl BİENALİ 5 EKİM - 9 KASIM 1997 Teşekkür ediyoruz. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı 5. Uluslararası İstanbul Bienali'nin gerçekleştirilmesine katkıda bulunan Özel Proje Sponsorlarına teşekkür eder. Gazete Pazar Antoni Miralda Bank Kapital T.A.Ş. BANKAPiTAL Bülent Şangar • Hölderlin, Ungaretti, Rilke gibi büyük yazarlann çevirmeni olan Jaccottet, 1953'ten bu yana Grignan köyünde (DrömeJ ailesiyle birlikte yaşıyor. 1985 yılında Paris Şehri Büyük Şür Odülü'nü kazanan Jaccottet'ye bu yıl Tübingen Üniversitesi'nce Hölderlin Ödülü verildi. Sel Yayıncılık'ın 'Dersler' adlı kitabını yayımladığı Jaccottet için, 3 Kasım günü fuar merkezinde bir şür okuma toplantısı düzenlenecek. Bunun üzerine Mermod Yayınlan'nda çalış- maya koyuldum ve orada ilk çe\ irim olan V'e- nedik'te Ölüm'ü yayımlattım (Thomas Mann). 1953"te >ayımlanan L'Effraie,bu ha- tın sayılırentelektüel değişimin ilk meyvesiy- di. Bu değişimde çok az tanınan şair Henri Thomas'nın ve lngilizce'nın önemli çevir- meni Pierre Leyris'in büyük etkisi oldu. Pen- ge ve L'Ephemere dergısınin kuruculanyla olan dostluklanm da çok doğal bir biçimde gerçekleşti. - Eleştirraenkr sizi Habiter ailesinin içinde tutuyorlar ki ayıu ailede Bonnefoy. Dupin ve Du Bouchet'nin de adlannı görüyoruz. Bu isimler yine L'Ephemere'in kuruculan sayıb- yor. İkinci dünva sa>aşı sonrasında sürrealist şiirin ve Direniş şiirinin tükenmesinin \aratn- ğı bir ortamda sizin "yer ve iş"miz neydi? Bonnefoy. Dupin. Du Bouchet ve ayni za- manda des Forets gibi şairlerle olan ilişkim öncelikle yüksek bir şür düşüncesini paylaş- maktan geçiyordu. Aynı düşünceyi Höİderlin, Rilke, Pasternak. Hupkins gibi büyük örnek- lerde, sanatta ise Giacommeti ya da Moran- di'de buluyorduk. Bu düşünce, en kötü şeyin varlığı karşısmda parlak bir anlamın taşıyıcı- lıgını üstleniyordu. Demek ki sürekli olarak biraz kenarda durmuşum, belirsizlik ve kınl- ganlıklar içinde. geride bir yerde. Bana uygun düşen bu tek ve esrarlı yol üzerinde yürürken hiçbir zaman edebiyat hareketlerine kanşma- dım. ama şiire olan tutkumu bugüne kadar canlı olarak tutmayı başardım. - Homeros, Musil. Hölderlin. Gongora. Rilke, Lngarerti LeopardL. Bunlar önemli çevirmenlik çalışmanızın başlıca isimleri. Alışılmadık bir düzen içinde şair. çevirmen olmak zorunda mıdır? Çeviri benim tek ekmek kapımdı. Çok za- manımı ve enerjimi aldı bu uğraş. Ama çevi- risine orurduğum yapıtlann niteliği bana çok şeylerkazandırdı. Bu çevırilen. kuramları hıç bilmeden gerçekleştirdim. ne var ki. her de- fasında çevirdiğim yazarın sesini en sadık bir biçimde vermeye çalıştım. Elbette bazı du- rumlarda yaptığımdan büyük zevkler aldım. - L'Ephemere dergisinin çevresinde lirik soyutlamalar yönünde yapıtiar verdiniz ve boşluğu bir viızteşme yeri olarak algüarken IŞH ğı ve maddeyi yeniden keşfediyordunuz. Aynı zamanda uyumsuzluk ve okunmazhk üzeri- ne düşündünüz. Zamanın içinde yer alma- ya dair kaygılannız nelerdi? Bu soru bana göre çok soyut kalıyor. Serü- İstan^tuşma Asya Nakliyat asya nakliyat Beverly Semmes Novartis Sağlık, Gıda ve Tarım Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. OVARTIS Centrum Dış Ticaret Ltd. Şti. CenmaX Erdemci Film Prodüksiyon Ltd. Şti. £ Eve Sussman Sensormatic Güvenlik Sistemleri Tic. A.Ş. S Sensormatic Carl Michael von Haussvvolff Ardiye-Bülent Kurama lrwin C&O Production istanbul Film Yapım Hizmetleri Ltd. Şti. Deniz Kunkut Film Yapım Ltd. DKFY Kemer Country Kutluğ Ataman Laura Vickerson Dimel Elektrik Elektronık Ltd. Ştı. Hamoğlu Holding A.Ş. M Maaria VVİrkkala Oyak Sigorta OYAK SİGORTA Manuel Pina Türk Philips Şirketleri i PHILIPS Mariko Mori Liba Laboratuvan A.Ş. Marta Maria Perez Bravo Canan Pak Tümay Kemer Golf & Country Club KEMER GOLf * COOJTm O L-8 Olafur Eliasson Sense:less Koleksiyon Mobilya A.Ş. Tracey Emin Birgi Sanayi A.Ş. biigı Türkan Erdem BIENAL SPONSORLARI T.C. KÜLTÜR BAKANLIĞI BAŞBAKANLIK TANITMA FONU KURULU KURUMSAL SPONSORLAR BORUSAN İNTERPAN Mercedes Benz TOTAL VESTEL MARMARA ! S T A N B L L v REKAtU Bu ılan Cumhur katkısıyla yayın Cumhuriyet yet Gazei anmıştır. venleri olmayan. çocuklan ve kansıyla birlik- te, sıradan ama hiç kuşkusuz özel bir insan ha- yatı yaşadım şimdiye kadar. Bu hayat ne za- man bana derin ve yoğun deneyimler kazan- dırdıysa, açık ya da kapalı, onlan kendimce, bir şair diliyle sözcüklere dökmeye çalıştım. Özde varolanın en yakınmda. hepimizi ilgi- lendiren ve aynı zamanda şiire de ait olan bu sınır ve sınırsızlık arasındakı bölgede durma- ya çalıştım. - Otomatizmi ve imgelenün coşkusunu bir kenara bırakbğınızda. 2. Dürrya Savası sonra- sında romantizm ve sürrealizm gibi iki şeytan vardı önünüzde. Onlann ileri sürdüğü gelecek çözümüne inanmıyordunuz. Sizin çözûmünüz neydi? Bana öyle geliyor kı. dünyay ı sorgulama bi- çimim Alman romantiklenninkine yaklaşı- yor. Özellikle No\alis'e. Cstünde yüzdüğü- müz dünyanın ne anlama geldiğinı çözümle- me işi olarak görür Novalis. şiiri. Elbette bu- nun Lamartine ve Mussetier'in içinde bulun- duğu benmerkezcı ve kımı zaman duygusal bir görünüşü ıçeren romantızmle ilgisi yok- tur. - Savdam bir dil kullanıyorsuntı/ şiiıieri- nizde. Airs'te (1967) yer verdiğiniz haiku tar- zıyla aranız nasıl? Sözcüklen. kendilerini oluşturan nedenle- n daha duyarlı kılmak için okura unutturma- ya çalışıyorum sürekli olarak. Bu yüzden Airs döneminde haiku bana benzersiz bir tür ola- rak gelmişti. Elbette sadece \ilzeysel olarak taklit etmedim bubiçimi. Hayatımın bu hafıf ve yoğun dinginlik döneminde "havada" ya da "•havadar" bu şür demek daha uygun dü- şer. - Sürreaiistlerin modern şiiri imgelere bof- duğu bir gerçek. Fakat öte \andan dümanın ifadesi hâlâ bitirUmemiş. tanıanılanmamış olarak dunıyor. tmgenin vanında olmayışınız bu yüzden mi? Haiku ile karşılaştığım dönemlerde eğre- tileme. karşılaştırma vs.'den yoksun bir şiirin arayışı içindeydim. Ama. onlann katkılann- dan uzunca bir süre vazgeçemedim. Sürre- alizmde tuhafıma giden eğretilemelerin bol- luğu ve karşılıksız olmalanna sık rastlanma- sıydı. Ne pahasına olursa olsun to şaşırDcr bir eğretileme olsun istemiyordum. Eğretıleme- den beklediğim işaret ettıgimi "aydınlatma- sı" ve bir tür yol göstermesiydi. - Türk şiiri hakkında neler bili\orsunuz? Doğu kültürleri \eedebiyatian\la ilişkiniz ol- du mu? Ne yazık ki, kültürünüz hakkında çok az şey biliyorum. Elbette, bazı sözlen beni de- rinden derine çok etkileyen Yunus Emre'yi ve M«1ana'yı tanıyorum. Alçakgönüllüçabala- nnız sayesinde Türkçede ilk kez bir kitabımın yayımlanıyor olması benı çok mutlu edıyor. Bu fırsatla ülkenizi tanımak bana büyük se- vinç verecek. 1 6 İ S T A N B U L K İ T A P FUARI'NDA YAYINEVLERİNDEN YENİ KİTAPLAR Castillo, ifade özgürlüğü için konuşacak C A N YAYINLARI Michel del Castillo BAŞLNABUYRUK BÎRKADIN Kültür Senisi - Ispanyol asıllı Fransız ya- zar Michel del Castillo bu yıl Can Yayınla- n'nın konuğu olarak fuara katılıyor. 2 Ağus- tos 1933'te Madrid'dedoğan Castillo'nun ba- bası Fransız. gazeteci olan annesi ise Endü- lüslü. direnişçi. kendisini 'Halk Cephesi'ne adamış. Franco yönetiminde hapse atılmış. kocasından ayn yaşayan bir kadın. lç Savaş'ın sonunda gizlice Fransa'ya ge- çip 1936 ayaklanmasından önce lspanya'yı terk eden babayla buluşru ana-oğul. Daha ço- cukken 1939-1942 yıllan arasında bir topla- ma kampında yaşadı. I942'de aile parçalan- dı: Anne Afrika'ya gittı. kendisi bir tspanyol yetım- ler yurduna gönderildi. Bir 'Kızıl'ın oğlu olduğu için öksüz muamelesi görerek 12 yaşından 16 yaşına dek Ispany a'da hapishanede tu- tuldu. 1953 yılında yeniden Fransa'va dönüp ailesini buluncaya kadar Barcelo- na'da bir yığın ise gırip çık- tı: Fabrika ışçiliği. özel öğ- retmenlik. Fransızca öğret- menliği. duvarcılık, hamal- lık ve daha bir yığın iş. Sı- nın gizlice geçıp Fransa'da yeniden lise öğrenımine başladığı zaman yirmi ya- şındaydı. Yirmi yıllık bir cehennem! Bu "cehennem 1 1957'de yayımlanan ilk ro- manı •Çağımızın Çocu- ğu'ndan başlayarak Michel del Castillo'nun bütün ya- pıtlannayansıdı. Paris'e gıderek amcası- nm yanına sığınan Castillo, edebiyat ve felsefe okuduk- tan sonra 1957 yılında psi- koloji diploması aldı. İlk ro- manında lspanya'daki iç savaşın bütün yaşa- mını nasıl etkilemiş olduğunu. kendini ve çek- tiklerini aniattı. Bundan sonra birçok roman yazan Castillo'nun 'Başına Buyruk Bir Ka- duı', "Çağımjzın Çocuğu', 'Gitar', 'İspanyol Kanı'(RTLBü>oik Ödülü. 1993),'KararĞe- cesi' (1981 Renaudot Ödülü) Türkçede Can Yayınlan'nda yayımlandı. Son romanı 'La Tuniqued'Infamie'adlı eseri de yine Can Ya- yınlan tarafından yayımlanacak olan Michel del Castillo. bugün ftıarda saat 16.00'da baş- layacak olanu tfadeOzgürtüğü" başlıklı pane- w ispanyol asıllı Fransız yazar Michel del Castillo, bugün fuarda 'İfade Özgürlüğü' başlıklı panele katılacak. le katılacak. Can Yayınlan'nın bu yıl fuar için hazırla- dığı kitaplar arasında İnd Kut'un Türkçesi ile Tomas Eloy Martinez'ın romanı 'Santa Evita/ Eva Peron'un Hayatı'; Jean Cormi- er'nın anı-romanı Gülşeren De>rim"in çev i- risiyle 'Che Gue\ara/Ölüm Nereden Gelirse Gelsin'; Albert Camus'den iki kitap: Tahsin YücePın Türkçesıyle 'Sisifos Söylemi* v e Ned- ret Tanyolaç'ın çevirisivle 'V'eba'; yine Um- bertoEco'dan iki kitap: MehmetH.Doğan'ın Türkçesivle 'Yanhş Okumalar': İlknur Öz- demir'in çevırisiyle 'Somon Balığıvla Yblcu- luk'; Marguerite Duras'nın de- nemeleri 'Yazmak"(Çev.Aykut Derman); Lav*Tence Durrel'dan 'Kara Defter' (Çev Püren Öz- gören); Jean PauJ Sartre'ın ro- manı •Yaşamayan Zaman' (Çev. Gülseren Devrim); Cesa- rePavese'nin romanı 'Ay veŞen- lik Ateşleri'lÇev Rekin Tek- soy): Stefan Zvwig'ın güncesi 'Günlükler' (Çev. ilknur Özde- mir); Erich Maria Remarque'ın L Dönüş Yolu' ve Doris Les- sing'ın romanı Tomris Uyar'ın çevirisiyle 'Gene Aşk'. ilk göze çarpanlar arasında yer alıyor. Yeni yayınlarda uzun bir ara- dan sonra Erdal Öz'ün yeni öy- kü kitabı 'Sular Ne Güzelse'; Mehmet Zaman Saçuoğlu'nun 'Yaz E\i': Nazlı Eraj'ın 'lm- parator Çay Bahçesi'; Melih Ergen'in 'Tünel': Faruk Du- man'ın -Seslerde Başka Ses- ler': Cemil Ka\ııkçu"nun 'Biü- nen Bir Sokakta Kavbolmak": Sema Kavgusuz'un "Ortadan. Yarısından' adlı öykü kıtapla- rının yanı sıra KürşatBaşar'm 'Aşkı Bulmanın ve Korumanın VbUan', 'Sen Oimasaydın Yap- mazdım Biliyorum'. "Kış Ikindisinin Evinde', 'Konuştuğumuz Gibi Lzaklara'; Ahmet .41- tan'ın 'Karanlıkta Sabah Kuşlan" adlı kitap- lan da var. Oriana Fallaci'nın Pınar Kür'ün çev insıy- le 'Doğmamış BirÇocuğa Mektup'u; Angela Carter'ın romanı 'Sirk Geceleri"; Carol Shi- elds'in 'Taş Günceler'i; Alessandro Baric- co'nun 'İpek'ı: Danilo Kis'in 'Ud ve Yara İz- lerT adlı esen; Mariateresa Di Lascia'nm 'Gölgeli Geçit'i de fuarda okurla buluşacak yapıtlardan. SELİM İLERİ Giyim ve GüzellikSevimsiz bir durumu dile getiriyor ama, Türk- çe'nin çok sevdiğim sözcüklerinden biri: Soğukal- gınlığı. Osoğukalgınlığı, hermevsimdönümündeol- duğunca, benimle birlikteydi. Birkaç gündür uyuklayıp duruyorum, hiçbir iş ya- pamıyorum; kâh televizyon başındayım, kâh çok eski dergileri kanştırıyonım. Arada kekik suyu, ilaç- lar, fanila değiştirmeler... 1938'in Yıldız dergisi "1 Sonteşhn" sayısjnda ken- disini bakın nasıl tanıtmış: "On beş günde bir çıkar Gençlik, Güzellik, Sine- ma ve Sanat Rövüsü." Sözkonusu 'rövü 'de bir de "ŞıkAdam" yazısı var. Terzi S. Memduh kalerne almış. Önce 'tasarrufzih- niyeti'ne sesleniliyor. Üst başlığı işte şu satırlar oluş- turuyor: "Şık adam muhakkak zengin adam değildir. Öy- le olsaydı bütün zenginlerin şık olması icap ederdi. Hayır, şık adam bilgili adamdır. Ne giyeceğini bil- mesi lazımdır." Sonra öğreniyoruz ki, bir erkek modası da varmış. Gelgelelim erkek modası kadınlannkine benzemez- miş; çok ağır bir akış içinde değişime uğrarmış. 1938 sonunun moda yenilikleri ise, hepi topu, kru- vaze ceketlerdeki renklermiş. Mora çalar maviyle koyu kahverengi kumaşlar modaymış o sezon. Ce- ketlerin üç düğmeleri iki düğme olmuş ve iki düğ- me erkekleri daha uzun boylu gösterecekmiş... Şimdilerde üç düğme moda; bu kez de üç düğ- menin daha uzun boylu gösterdiği ileri sürülüyor. Geçelim... Terz S. Memduh iki düğmeden yalnız birinin ilik- lenmesi gerektiğini belirtiyor. Fakat hangi düğme? O da açıklanıyor: "Bu ceketlerde ikinci ve son, ya- ni iliklenen düğme bel hizasından 2 inç (takriben 5 santim) aşağıdadır. Üstteki düğme ise belden 4 inç kadaryukanya dikilmektedir." Sanınm biraz kanşık birtanımlama... Şık adamın o yılki ceket modasını açıklayan Ter- zi S. Memduh bir yandan da günü gününe moda takip etmenin şıklıkla eşanlamlı olamayacağını söy- lüyor. Önemli olan, kendimize yakışanı seçmek, gi- yimde mutlaka kişiliğimizi yansıtmak. Tasarruf zihniyeti o kadar egemen ki, "yeni bir el- biseyaptırmak niyetinde olan birbey" denmiş. Bu- günün satışa yönelik kırkırtıcılığından henüz çok uzak Türkiye. Güzellik konusuna gelince, orada artık bağnazlık konuşuyordiyebilirim. Cemil Cahit "Güzellik Mek- tupları" yazıyor ve şöyle diyor: "Ben çocukken -pek eski birzamandan bahset- miyorum- yüzüne makiyaj yapmış bir kadını par- makla gösterir ve ona 'Tango' adını takariardı. Hiç- bir ana, kızına; hiçbir koca, karısına makiyaj müsa- adesi vermezdı. 'Kendini bilen kadın, böyle bir şey yapmaz!' derlerdi." Ama Cemil Cahit sonraki dönemlerde anlayış de- ğişikliğini de vurguluyor. 1938'in modern kadını 'ma- kiyajlı kadın'dtr. Yalnız makiyajın özenle yapılması gerekmektedir. Güzellik, ille, sadelikte aranacaktır. Bunlann hepsi, bizim kuşak için, anne babalan- mızın gençlik yıllarında yaşanmış. Var öyle fotoğraf- lar Babam, iki düğmeli kruvaze ceketiyle. Galiba üst düğme ilikli... Annem solgun bir makiyajla, belki de maklyajsız... Yıldız dergisinin öğütlerine mi uymuşlardı? O gün- kü zihniyete körü körüne mi bağlanmışlardı? Tam bilemiyorum. Yalnız şunu düşündüm: Mutlu olmuş- larmıydı? Ölçü, denge, tasarruf, başkalarının hakkına say- gı, bu çeşitten incelikli özellikler üzerine kurulu o ya- şama biçimi altmış yıl öncesinin genç insanlannı mutlu kılmış mıydı? Elliler. altmışlar gözümün önüne geliyor. Ellilerde çok küçüğüm. bununla birlikte hayli mutsuz birana- baba hatırlarım. Altmışlarda mutsuzluk kemirgen bir hal almış. bütün hayatımıza sıçramıştır. Geçim sorunları baş göstermiştir. Annem. handiyse, hiç makiyaj yapmaz olmuş; babamın eski giysileri ma- halle terzisinde benım için küçültülüyor. Üstüme oturtulamamış bu giysiler Galatasaray Lisesi'nde vartıklı çocuklann alay konusu olmuştur. Ne kadar utanırdım, ne kadar üzülmüştüm! Bugün yine üzülüyorum: Giysilere değil; annemle baba- mın, o kuşak insanlarının Tükiye için özverisine. Üzülmek ve delicesine özlemek! Takvimde İz Bırakan: "Benim duyduğum sevgi, bir başkasıyla hiçpay- laşılmadı. Yaşamımın her günü için böyle olduğu- nu söyleyebilirim, bunu biliyorum." Marguerite Duras, (Aykut Derman çevirisi), Yazmak, Can Ya- yınlan, 1997. KİTAP FUARI'NDA BUGÜN A SALOrsU • 13.00-14.30'da Gendaş'ın düzenlediği. Paul Strathern'in katıldıgı *90 Dakikada Felsefe" başlıklı söyleşi. • 14.30- 16.00'da Fransız Kültür Merkezi ve Telos Yayınevi'nin düzenlediği. Agnes Michaux. Prof. Dr. Türkel Minibaş ve Hıncal Lluç'un katıldıgı •Kadın Düşmanı". 16.00-18.00'de Yayıncılar Birliği'nin düzenlediği Müge Gürsov Sökmen'in yönettiği, Peter Porter, Murathan Mungan ve Michel Del Castillo'nun katıldıgı 'tfade Ozgüriüğü'. • 18.00-20.00"de Can yavınlan tarafından düzenlenen Kürşat Başar ile söyleşi. K Ü L T Ü R t Ç İ Z İ K KÂMİL MASARACI >•• r
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle