Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 1997 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yargı ve Yargıç Nasıl Kurtulur?
PROF. DR ERDOĞAN SORAL
U
ltra-liberalizmin ölüm-
cül darbeleri altında
toplumsal dengelerin
her geçen gün bıraz
daha bozulduğunu,
devlet düzeninin etkin-
liğini giderek yitirdigini ve Fransa'nın
"Cumhuriyetçi kimliği''nin endiğini
gözlemleyen Fransız halkı, daha çok li-
beralizm (!) istemiyle genel seçimleri
biryıl önceye alıp parlamentoyu, feshe-
den ve ülkeyi iktidardaki sağ koalisyo-
na soluk aldırmak için bir ay gibi kısa
bir zamanda apar topar genel seçımle-
re görüren Cumhurbaşkanı Jacques
Chirac'a sıyasal yaşamında unutama-
yacağı bir dersi veriyordu. Fransız ulu-
su, cumhuriyetçi gür sestni bir kez da-
ha yükseltiyor, ülkenin ekonomisini ve
toplumsal düzenini alt üst eden ultra-li-
beral uygulamayı elinin tersiyle bir ya-
na itip üçüncü yılını bile doldurmamış
sağ koalisyonu yönetimden uzaklaştın-
yordu.
Sosyalist iktidann yeni başbakanı Li-
onel Jospin, Fransız halkını bir "değtşim
projesi" etraftnda toplumsal bir sözİeş-
me bağıtlarraya çağırmaktadır. (*)
Fransa'nın ekonomik ve toplumsal
sorunlannı teker teker ele alan ve çö-
züm yollannı cumhuriyetin temel yapı-
lannda arayan uzun söylemiyle Jospin,
benzer nedenlerle ölüm yatağına düş-
müş kimi azgelişmiş ülkelere esin kay-
naguolabilecek çağdaş, demokratik çö-
züm yollannı göstermektedir. Acaba
nedirbunlar? Jospin, Fransa'nın çözüm
bekleyen sorunlan arasında önceliği
"yargı ve yargjca" veımektedir. Ona gö-
rc "Bir iilkede cumhuriyeti yaşatmak,
savgınlığı inanca atüna aunnuş, özel çı-
kariar uğruna adaletten ve doğruluk-
tan sapmayan, hukukun üstünlüğüne
inanan, tarafsız bir devlete sahip ohnak-
la olanaklıdır". Böyle olunca, yargıya
öncelik tanımak "Hukuka duyulan say-
gırun. cumhuriyetin ve demokrasinin te-
mel göstergesi olmaktadır. Böyle bir te-
melden yoksun olmak, toplumsal bağla-
nn kopmasına, cumhuriyetçi kurumla-
nn yozlaşıp ağııiıklannı yitirmelerine
neden olmaktadır."
Jospin'e göre bunu önlemenin yolu,
devlet için betimlenen temel nitelikle-
rin yargıda da bulunması, yargının tam
bağımsız ve tarâfsız olmasıdır.
Jospin, Fransa'nın kendine özgü yö-
netsel yapısında varolan yüksek yargı
kurullannı, aralannda fark gözetmeden
ele alıyor ve başta "Yüksek Yargjçlar
Kurulu" olmak üzere, Daıuştav ve Sa-
yıştay'ın yönetsel kurullanna yargrçla-
ra tanınan bagımsızlığın ve özerkliğin
sağlanacağmı yalın bir dılle belirtiyor-
du. Jospin bu gereksinimi acaba neden
duyuyordu?
Fransa, 1970'ten beri yürûdüğü ultra-
liberal ince uzun yolda olmadık olaylar-
la karşılaşmıştır. Bunlann bir bölümü,
Fransa'nın yönetsel yapısında mevcut
yetki yığışımından (cumul des man-
dats) kaynaklanmıştır. Yetki yığışımı
devletin üst yönetiminde görevli olan-
lann yerel yönetimlere de seçilebilme-
sidir. Bakanlann, saylavlann, belediye
başkanı, meclis üyesi vb olabilmesidır.
Bu yasal konumlanyla bakanlann, say-
lavlann ellerinin yerel yönetimlere uza-
nabilmesi, özellikle 1980'liyıllardayol-
suzluklann ve büyük soygunlann kay-
nagını oluşturmuştur. Marsilya Banka-
sı'nın bilinçli olarak batınlması, Paris
Belediye Başkanı'nın kansına 300.000
frank karşıhğında saçma sapan bir ra-
porun yazdınlması, su yüzüne vuran
yolsuzluklann bazı ömekleridir. Fran-
sa'da. ülkemizde oldugu gibi ince ayar
"dokunulmazlık'" kurumunun olmama-
sı bazı ünlü sağcı ve solcu bakanlarla
saylavlara hapishanenin dikenli yollan-
nı açmıştır. Demokrasinin suç aracı ol-
madığı ülkelerde. soygunun kuçüğü ile
büyüğü arasında bir fark gözetilmediği
gibi sağcısıyla solcusu arasında da fark
gözetilemez. Çünkü soyguncu dinı,
mezhebi, rengi, cinsiyeti, unvanı ve söy-
lemi ne olursa olsun, soyguncudur.
Geleüm Tûrkiye'ye^.
Jospm'in belirttiği gibi acaba Türki-
ye'de cumhuriyeti yasatacak, saygınlı-
ğı güvence altına ahnmış, özel çıkarlar
uğruna adaletten ve doğnıluktan sap-
mayan, hukukun üstünlüğünü özümse-
miş tarâfsız bir devlet var mıdır? Bu so-
ruyu yanıtlamak için ülkemizde huku-
kun üstünlüğünün ve hukuk devletinin
varlığı ya da yokluğu sorgulanmalıdır.
Eğer bunlar yoksa. cumhuriyeti yaşata-
cak "saygm bir devlet"de yok demektir.
Çünkü cumhuriyetin ve demokrasinin
temel taşlan, hukukun üstünlüğü ve hu-
kuk devietidir. Böyle bir temelden yok-
sun olmak. ülkemizde gözlendiğı gibi
toplumsal bağlann kopmasına ve cum-
huriyetçi kurumlann yozlaşıp, saygm-
lıklannın yitmesine neden olmaktadır.
Bunu önlemenin yolu yargının tam ba-
ğımsı/ ve tarâfsız olmasını sağlamaktır.
Türkıye'de bu gerçekleşebilir mi? Bu
sonınun olumsuz yanıtı olamaz. Türki-
ye'nm çağdaş ülkeler arasında özlenen
yerini almasmın ön koşulu budur. Tür-
kiye bunu yargıda değil, disiplinin ve
katı kurallann egemen oldugu bir ku-
rumda, Türk Silahlı Kuvvetler'nde
(TSK) gerçekleştirmiştir. Çahşkan,dü-
rüstcumhurrvetçiorducahsanlan hiz-
met içı eğitiminde geçtikJeri sınav ile
testlerden sonra zamanı geldiğinde ba-
şanlanna göre terfi edebılmekte ve gu-
rurla emekliye aynlabilmektedirler. Bu-
güne kadar ne bakanın, ne şunun ne de
bunun, ordunun iç işlerine kanştığı gö-
rülmüştür. Doğal olanı da budur. Tür-
kiye'de ordu özerk, adalet bağunhdır.
Bu olacak iş değildir. Böyle ise acaba
neyapılabilir?
Ülkemizde .vargı kurumlaruida hiz-
met sunan tüm yargıclara ve savcılara
tam bağunsızük tanınmalıdır. Gerçek
demokrasinin olmazsa olmaz gerekle-
rinden biri budur... Danıştay, kamuda
çalışanlann, çalıştıklan kamu kuru-
muyla aralannda doğan ihtilafın yargı-
lanıp çözümlendiği bir yüksek yargı ku-
rumudur. Burada çalışan onurlu yargı-
cın, büyük olasılıkla ruh sağlığı bozuk
bilgi ve ekin (kültür) birikimi çağla ça-
kışmayan bir adalet bakanının soluğu-
nu ensesinde duyarak hizmet vermesi-
ni beklemek, yargıci anılan adalet ba-
kanıyla özdeşleştirmek olur ki bu yar-
gıca yapılabilecek en büyûk aşağılama-
dır. Yalnız Danıştay'ın çahşanı değil,
devletin hesaplannı denetleyen, ulusun
parasını son kuruşuna kadar gözetle-
mek sorumluluğunu taşıyan Sayıştay
çahşanı da şu ya da bu bakanın sulta-
sından kurtarılmalı, özerk olmalıdır.
Tıpkı Yargıtay'ın saygıdeğeT çalışanla-
n gibi.
Yargıçlara tanınan özerldik, onlann
yönetsel üst kurullanna hiçbir avnmda
bulunmaksızın tanınmalıdır. Yargıçlar
Yüksek Kurulu'nun özerk kararlannı
yargıya ayak bastıklan günden, yorgun
yaşh bedenleri ve ak saçlanyla veda ko-
nuşmasım yaptıklan emeklilik gününe
kadar en büyük güvence olarak taşıma-
hdırlar. Tüm çağdaş ülkelerde oldugu
gibi... Yargıçlann bilgi ve ekin biriki-
minden hizmet içi eğitimine nakillerin-
den özlük haklanna kadar tüm kararlar
bu kurulda alınmahdır.
Bu yüksek kurulu kim seçecektir?
Yargjçlar™
Yargıçlar kendilerini yönetecek yük-
sek kurullannı kendi özerk istençleriy-
le (irade) doğrudan seçmelidirler.
1960'tan sonra oldugu gibi... 27 Mayıs
1960 askeri müdahalesine devrim ol-
mak niteliğini kazandıran sayısız kaza-
nımlardan biri de budur. 1982 Anaya-
sası'yla bu kazanımlar isim olarak ko-
runmuş, fakat içleri adım adım boşal-
tılmıştır. Demokrasi havarilerinin ayak
oyunlanyla yargı yüksek kurullan doğ-
rudan seçilmek yerine. dolaylı bir yön-
temle seçilmeye başlanmıştır. Örneğin,
Yüksek Yargıçlar Kurulu'na on üye se-
çilecekse, yargıç adaylan arasmdan el-
li üye seçilmekte, elli aday arasından
on kişinin belirlenmesi temsili demok-
rasinin ürünü seçilmisler tarafından ya-
pılmaktadır. Acaba neden? Açıklaya-
lım, elli aday adayı belirleıürken genel-
likle parlamentoda grubu olan partile-
re yakın kişilerden oluşmasına özellik-
le özen gösterilir. Önemli olan demok-
ratik görüntüyü korumaktır. Elli kişinin
belirlenmesinde iktidara yakın yargıç-
lann seçilmesi şaşırtıcı değildir... Hat-
ta doğal bile karşılanır. Diğer partiler-
den bir karşı tepki gelmez... Çünkü ge-
lecekte aynı kartlan onlar açacaktır...
Bu demokrasiye, temsili demokrasi de
denemez. Türkiye, bugün dünyada tar-
tışılan temsili demokrasiye bile elini
uzatamamıştır. Türkiye'deki demokra-
si, temsili demokrasi bile değilse, aca-
ba nedir? Ülkemiz koşullanna uygun
oldugu söylenen bu demokrasiyi mut-
laka tanımlamak gerekirse "Köy ve kır
(odak. mera). demokrasisi, denebilir".
Adam. hazin hazin kaval çalacak. kuzu-
lar sıçrayarak ve zıplayarak merada oy-
nayacak ve zaman geldiğinde mezbaha-
ya yollanacaktır. Türkiye'nin müzelik
parti liderleri, Türk ulusuna böyle bir
otarşik gözlükle bakmaktadır.
Yargıçlara insanca yaşayacak ücreti
ve yargıya, saygınlığını simgeleyen
heybeti yeniden kazandırmak için zo-
runlu kaynaklan sağlamak gereklidir.
Bu özveriye rağmen yüz kızartıcı bir
suçu (zimmet, rüşvet, ihtilas. vb) işle-
mekten zanlı duruma düşcn bir yargı-
cın durumunu Yüksek Yargıçlar Kuru-
lu enine boyuna incelemeli, suçu sabit
görülürse suçlu cezalandırmalı ve avu-
kathk yapmak hakkı da böyle bir yar-
gıcın elinden yasal olarak alınmahdır.
Yargıcın özerkliğini kazanması, yar-
gının sorunlannın çözülmüş olması an-
lamına gelmez. Bize göre yargının en
önemli sorunu, yasama erki tarafından
hazırlanıp TBMM'de onaylanan ve yü-
rürlüğe konan yasalann cumhuriyeti ve
gerçek demokrasiyi yaşatmak istemiy-
le hazırlanmalannı sağlamaktır. De-
mokrasi, salt sandıktan çıkmak olmadı-
ğına göre demokratik kazanımlann ge-
niş halkyığınlanna ulaştınlması ve ulus
olarak özümsenmesi, demokratikleşme
alanında atılan çok önemli adımlar ola-
caktır. Bu hedefe ulaşmak için 1982
Anayasası'nın şunun, bunun kafasına
göre değil, Türk halkının toplumsal ve
ekonomik eğilimerine göre değiştiril-
mesi gündeme gelecektir. Türkiye'nin
toplumsal ve ekonomik örgütlenme bi-
çiminin (siyasi rejiminin) yeniden yapı-
lanması gerekecektir. Bunun öncülüğü-
nün Türk ulusu adına TBM Meclisi ta-
rafından yapılmasında sayılmayacak
kadar büyük yararlar vardır.
Bu düşün gerçekleşmesi, yasama ile
yargı, yargı ile yürütme arasındaki iliş-
kilerin gerçek demokrasi platformunda
yeniden değerlendirilmesi demektir.
Sosyal hukuk devletinin yeniden doğ-
ması demektir.
(*) Le Discours de Lionel Jospin: Le
Monde 21 Haziran 1997
68'liler Kuşağı ve Kitap
SELAR4TTİN DEMİRACO Emekli Tarih Öğretmeni
Y
üce peygamberimiz Sayın Muhammed'e
gelen ilk vahiy "oku"dur. Lakin, bugün
kütüphanelere giden kaç orta yaşh insan
vardır! Gençlerin, 18 yaş üstü kütüphane-
ye gelenlerin az olmadığını öğrendim. Sevindim. Se-
fim tleri, 7 Ekim 1997 günkü Cumhuriyet gazetesin-
de, ÇelikGülersoy'la söyleşirken şöyle diyor, "Istan-
bul'a göç edenlerin' tstanbul uanlatan kKaplann ya-
nında dolanıp durduklannı.lakin bir kitap bile alma-
dıklannı" yazıyor. Korkunç bir şey. Nıçın okumu-
yoruz diye düşündüm. Ki yıllardır elimden kitap düş-
mez. Okuyanlan da çok severim. Kahveler, meyha-
neler doludur çoğu zaman. Şiir yazanlardan kütüp-
haneye gidıp, şiir kitaplan alan var mıdır? Türk şi-
iri, dünya şiiri hakkında konuşabilecek kaç aydın
dost ya da insan vardır? Kitaba gelen, kâğıda gelen
korkunç zamlar. ne zaman duracak? Alım gücümüz
düşük. GeTİçlerin bazılanrtda Parliament. Marlboro
sigaralan gün boyunca yanar durur. Hava atmayı se-
vıyoruz herhalde!.. Zamlara çok kızanm. Her gün,
her şeye niye zam yapılır diye düşünen. araştıran var
mıdır? Üniversite yıllanmda haksızlığa, sömürgeci-
liğe, halkj ezenlere duyarlıydık. Ve sonra bizim ku-
şağa "68'liler kuşağı'' dend'i. Bu gün de 68'liler ko-
nuşuluyor. Çok okur, tartışırdık. Yalanı, dolanı, soy-
gunu sevmezdik. 68'liler kuşağını seven var, sevme-
yen var. Yanlışlar yapılmıştır ama elimizden kitap
düşmezdi. tnsancıl (hümanist), dürüst kişilerdi. Eşıt-
likten, adaletten, halk ve insan sevgisinden yanaydı-
lar. Şiddete yönelmeleri yanlıştı. Bugün sivil toplum
örgütleri de enflasyon canavanna, haksızlığa karşı
mücadele ediyorlar. Bir ders kitabı, lise, ortaokul,
fark etmıyor. serbest piyasada beş yüz bin lira. Bir
defter üç yüz bin lira. Neden serbest piyasa çok acı-
masız, vahşi? Eğitim harcamalan korkunç boyutlar-
da. Milli Eğitim yayınevierinde kitaplar biraz daha
ucuz. Nitelikli kitaplar basılsa, icerigi güzel olsa. in-
sana okuma aşkı aşılayan konularla dolu olsa öme-
ğin. Geçenlerde emekliler yürümüş Ankara cadde-
lerinde. Başbakan Mesut Y ılmaz ile konuşamamış-
lar, randevulan oldugu halde. Çok üzüldüm. Yıllar-
ca yurduna, insana gönül vermiş bu insanlar bu va-
tanın insanlan değil mi? Eğitim okumuktan, kitap-
tan geçer. Okuyan, araştıran, öğrenen, düşünen in-
sanlarla bu güzel yurt cennet olur. Bizi yönetenler,
hangi parti olursa olsun. iktidara gelince halktan, ta-
bandan niçin kopuyorlar? En güzel rejim değil mi de-
mokrasi ! O zaman haikın. aydınlann sesine kulak ve-
relim. Duyarsızlıklarkahreder hepimizi.
"Karanbğı ayduılatan yıküzlar / Tonguç ve Yücel
/ Eğitimin sönmeven güneşidir onlar / Selam ölüm-
süzlere sonsuza kadar" derken Köy Enstıtülennın ka-
patılmasıyla eğitimin yozlaştığı ve çağdışı olduğu-
nu düşünmemiz gerektiğini sanıyorum.... Sekiz yıl-
hk kesinosiz eğitim güneş olsun, yıldız olsun Türki-
ye'ye.
PENCERE
Şiro'nun AteşiL
Mahmut AJınak'ın yüreği dakikada kaç kez
atar?.. Bilmiyorum. 60 mı, 70 mi, 80 mi?.. Ama bu
yüreğin her atışta insan sevgisini vojrguladığını bili-
yorum.
Alınak'ın bu ülkede yaşayan "vicdanlı insanlar"a
seslenişini birlikte okuyalım.
•
"Yırmi beş yıllık politikacıydım ve politika yap-
mak istiyordum; ama Ankara DGM'ce verilen ha-
pjs cezası politika yapma hakkımı elimden aldı.
Üstelik suç, milletvekiliyken ileri sürdüğüm düşün-
celerdi. Bu durumda köy muhtartığına bile aday
olamıyorum.
Yırmi bir yıllık avukattım; ama avukatlık yapma
hakkım da elimden alındı.
Politik kitap yazmak istedim, yazdım. Ama
'HEP- DEP ve Devlet' adlı kitabım toplatıldı ve hak-
kında Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ceza
davası açıldı. Ben ve kitabım halen yargılanıyoruz.
Roman yazmak istedim, 'Şiro'nun Ateşi' adlı ro-
manımı yazdım. Kitap birkaç gün önce yayımlan-
dı. Ama ne var ki yazdığım bu roman da toplatıldı.
Istanbul DGM, 14.10.1997 tarih ve 1997/442 sa-
yılı karan ile 'Şiro'nun Ateşi' romanı hakkında top-
latma karan verdi ve kitap hakkında soruşturma
açtı. Kitabın toplatılması yetmiyormuş gibi, bir de
bu kitabı yazdığım için TCK'nin 312/2-3. madde-
sine aykınlıktan iki yıldan altı yıla kadar hapis ceza-
sı istemiyle DGM'de yargılanacağım.
Silahlı çete kurmak serbest; kitap yazmak suç!
Işte Türidye'nin demokrasi fotoğrafı!
'Şiro'nun Ateşi' artık bundan böyle bir suç aleti!
Bana şimdi politika yapmak yasak, avukatlık
yapmak yasak, kitap yazmak yasak!
Elinizi lütfen vicdanınıza koyun! Bu durumda 6e-
nim için serbest olan ne kaidı? Oturup ölümü bek-
lemek mi, Türkiye 'yi terk etmek mi? Önümde baş-
ka hangi demokratik seçenek var, lütfen siz söyle-
yin!
Ûzetle, 'Şiro'nun Ateşi' bir yıllık emeğimin ürü-
nüydü. Kitabımın toplatıldığını öğrendiğimde, çok
sevdiğim bir yakınım öldüriılmüşçesine sarsıldım
ve tanımsız acılar çektim.
Yöneticileri düşünceyi özgür bırakmaya mecbur
edecek olan, bu ülkede yaşayan insanlann duyar-
lılığıdır. Ve kamuoyunu duyarlı kılmak bu ülkenin
aydınlarının, bu ülkenin sanatçılannın, bu ülkedeki
tüm demokrat insanlann, yani sizlerin görevidir."
•
Türkiye'yi bugün dünyanın gözünde vurgulayan
iki sözcük var
Çeteieri..
Yasaklari..
Kimi sorunlan çözmek zordur, enflasyonu indir-
mek kolay değil, çeteieri haklamak güç!.. Çünkü bu
iki sorun çetrefil!.. Meclis çoğunluğu toplanıp iki ya-
sa çıkanrsa bir elde bu iki sorunu çözemez.
Peki, fikir yasaklannı kaldırmak da mı zor?..
Üç beş maddelik bir yasa hapishanede fikir suç-
lusu bırakmaz...
Meclis neden bu sorunu çözmüyor?..
Hükümet ne duruyor?..
Asker mi karşı çıkar?.. • .
Haydi canım sen de!.. •
Mahmut Alınak diyor ki:
"Yöneticileri düşünceyi özgür bırakmaya mec-
bur edecek olan, bu ülkede yaşayanlann duyariığı-
dır."
Duyarlık silinmiş, yerine bir sağır duvar oluşmuş;
ama bu işin de sönu geliyor; ülke büyük bir hesap-
laşmanın arifesırirJedir. Çünkü hiçbir toplum çete-
lerie yasaklann sarmalında ve yüzde 90 enflasyon
cenderesinde kirienıp yozlaşarak özgürlüksüz sür-
git yaşayamaz.
HAYDİ CAM ŞİŞELER KUMBARAYA!
Tuketici Cam Şişe
Kumbarasına atiınız
Katitesinden kaybeîmeden %100 gerı
dönüşebilen cam, Şişecam'ın Cam Şışe Kumbaraları
sayesinde sonsuz hayat şansı buluyor.
Kuımbaralara attığınız şişeler yeniden
şekillendiriliyor, yeni bir şişe, yeni bir kovanoz olarak
size geri dönüyor
Camın sonsuz hayat çemberi sizin de
katkınızia aralıksız dönüyor
lade ettiniz Hammadde Işleme Tesisi
Satın aldınız Toplandı
Cam Fabrikası
Dolum Tesisi
Dolduruldu Yeni bir
şişeye dönüştü
CAM AMBALAJ
Bilgi için : (0262) 653 80 36 ÇEVKO
ŞİŞECAM
SİŞECAM I! TÜRKİVE İŞ •AMKASI Kuruluşüauı