23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 EKİM 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 KİTAP TIRTILI SELtM tLERİ Bir yüchznı dünyasında geziııtiler H p »ht'İKÎ**** Atflla Dorsay o ıüyalı gûnlerin so- na erişini şöyle anlatıyor "Sanki Filiz Akın'lar veya Hülya Koçyiğit'Ier adalardan birinde be- yaz ûniformalı yakışıku deniz subayı Kenania otan gönül maceraiarmm so- nuna gdmişler. sanki Türkân Şoray aşın makyajı, takma kirpflderi ve göz ahcı giysileri\1e dolaşüğı Çingeneler ülkesmden nihayetgerçek Tûrkiye'ye ayakbasmış,Cüneyt Arkın, EdizHun, Engin Çağlar, Salih Güney ve ardın- daki diğer yakışıklılar ordusu, kavruk ve ezik çirîdn kral Yılmaz Gûney'le giriştikleri ymnnıkdövüşiioden mağ- lup çıkmışlardır." O rüyalı gûnlerin bir de değişmez öykû kişilen vardır; Atilla Dorsay'ın saptayımıyla: "Vfe başta Türkân Şoray, tüm ün- !ü starUnnuz, arük ağır nuüdyajlar ahmda, yaktşıklı taüpter, bir hinnet- çi- uşak-kâhya ordusu, şaşkın fabri- katör, komik bahçıvan gibi değişmez aksesuvarian biryana birakarak-." Birden geçmişe dönüyorsunuz. Türkân Şoray'uı da öncesine. Belki BdgmDoruk,belki Göksel Arsoybe- liriyorlar. Hollywood kırması o si- nemada her şeye karşın tuhafbir 'yer- Hlik' hissolunuyor yine. Atilla Dorsay yeni kitabı 'Sûmbül Sokağın Tutsak Kadını'nda Yeşil- çam'ın rûya sineması olduğu gün- lerde büyük bir şaşaa yaşamış Tür- kân Şoray'ın anatomisine girişiyor. Geçmişten bugüne, Türkân Şoray, yoğun sinema mücadelesi, yıldızlık savaşı ve yaşamöyküsüyle karşımı- za çıkıyor. Bu kitabın adı, Atilla Dorsay'm yıllar önce kaleme getirdiği, Cumhu- riyet'te yayımlanmış bir Türkân Şo- ray röportajının da adı. Adı ve röportajı Türkân Hanutı o kadar çok sevmiş ki bana sık sık söy- lerdi. Sümbül Sokağı'ndaki ev, Türkân Şoray'ın dış dünyaya handiyse büs- bütün kapalı yaşadığı bir dönemde vardı. Demin alıntıladığım sanriarda- ki fılm öyküsü kişileriyle beyazper- dede yaşanılmış bir dönem. Türkân Hanım'ı ben de o evde tanımıştım. Filmler somut gerçekliğı pek söy- lemezlerdi, zaten somut gerçeklikten yola çıkıyor olmak gibi bir iddialan da yoktu. Bununla birlikte, kendile- rince bir içtenlik yaraönışlardı. Se- narjstinden yönetmenine, oyuncu- sundan seslendiricisine herkes bu iç- tenliğe hızmet ederdi. Sümbül Sokağın Tutsak Kadını'nın son bölümünde "Şoray Fflmleri'' yer alıyor. Şoray'ı uzun yıllar seslendi- ren sanatçılar da saptanmış: AdaJet Cimcoz, Jeyan Mahfı Tözüm, Nevin Akkaya,ötekiler... Demin seslendir- me sanatçılannın içtenliğe hizmetle- ri dedim; o seslerin büyüsünü nasıl yadsıyabiliriz?! Tfirkân Şoray kendini anyor Atilla Dorsay bir yıldızı var etmış koşullan, yaşantılan, acıklı gülünç- lü serüvenleri yansıtırken, dünden bugüne, pek çok tanıklığa başvur- muş. Aslında kitabın yazılış öyküsü hayli ilginç; şöyle özetlenebilir: Yazar bu çalışmayı yıllardan beri gerçekleştirmek istemektedir. Yıllar kitabın öznesini de yazannı da deği- şimden değişime sürüklemiştir. Bir yıldızın öyküsü kaleme getirilecek- se, bu kez onun çevresindekilerin öy- • Atilla Dorsay yeni kitabı 'Sümbül Sokağın Tutsak Kadım'nda, geçmişten bugüne, Türkân Şoray'ın, yoğun sinema mücadelesi, yıldızlık savaşı ve yaşamöyküsüyle karşımıza çıkıyor. külerine de yer verilmesi zorunlu ol- muştur "Aynca Türkân Şoray hep odak noktasında kaknakla birlikte, onun serüvenine kanşan kişilerden büyük bötümünün de neredeyse ayn birer Id- taİH hak edecek kadar ilginç Idşüik- ler okluğunu fark ettim: Başta anne- si Meliha Şoray olmak iizere, örne- ğin bir Rüçhan Adlı, bir Nazan Şo- ray, Rüçhan Adlı'nın hep göigede kaJ- mtşresmieşiMen Adlı, tekoğluŞev- ket Adlı... "(_) Sonnç olarak, önemli ve po- Sonra Sümbül Sokağın Tutsak Ka- dını'nda anılar, söyleşiler, yazılar çi- zilerTürkân Şoray'ı örmeye koyulu- yor. Atilla Dorsay 'Türkân Şoray ef- sanesi'ni gerçekten tüm boyutlany- laele alıyor Herzamanki titizliği, akı- cı anlaümıyla. Bir serüven romancı- sına yaraşır soluk soluğa okutma ba- şansıyla. Bakıyorsunuz, AtrfYıbnaz'ın anı- lanna uzanılmış, bakıyorsunuz, De- niz Türkafi ya da Nazan Şoray anla- tıyor. Türkân Hanım'ın neredeyse bir ömur boyu yanından ayırmadığı püler bir kişüiğin yaşamını çeşitli ta- nıkhklaıia ortaya çıkartan ve TV dü- zeyindeki bir yansıması, o ünlü ' tşte Hayatınız' tarzı programlar olan Amerikan usulü bir çahşma ve o tür bir Idtap çıkö ortaya. "Kendi adıma, bundan da hiç ştka- yetçi değUim. Ve bu çalışma bana te- mei bir şe> öğretti: Bir >aşam, en il- ginç olanı bifc. tek başına bir anlam taşıma7. Bir yaşam, ancak etrafinda- ki başka yaşamlan ona eşlik etmiş olan başka kişüerin hayat hikâyeleriy- le birlikte ele alındıgında asıl anlamı- m ve ağırüğını bulur." Gtüşenkonuşuyor, ötekiler. hayli ka- labalık bir kadro. Bütün bu sözler, alıntılar, saptayımlar ortasında, ki- tap boyu, Türkân Şoray da kendini an- yor. Sevgili Atilla Dorsay benim de bir iki yazıma, söyleşime yer vermiş. Acaba tanımış mıyım Türkân Şo- ray'ı diye düşündüm. Belki de her bir tanık başka birTürkân Şoray tanımış, kendi tanıdığını anlatıyor. Bu açıdan, Atilla Dorsay'ın da be- lirttiği gibi, Türkân Hanım'ın da bir gün masa başına geçip kendi anıla- nnı yazmasında yarar var. Hikâye, 1960'ta 'Köyde Bir Kız Sevdinı' fîlmiyle başladığına göre tam otuz yedi yıl öncesine uzanıyor. Beyazperdede Şildızhk' katını otuz yedi yü koruyabilmek öyle yabana an- labilecek bir başan değil. Ya ardın- daki giz? Bunu herhalde en dolaysız Türkân Şoray anlatabilir. Atilla Dorsay işin o yanını pek kurcalamıyor. Daha çok yaşantılar üzerine gidiyor. Istanbul'un yoksul- ca bir semtinde başlayan macera, be- yazperdedekı hayallenyle bezendik- ten sonra, bir kişilik kazanışın mace- rasına evriliyor. Yeniden var olmak~ Türkân Şoray'ın bu macerası, Süm- bül Sokağın Tutsak Kadını okunduk- ça ayırt ediliyor, aslında bir 'yeniden var otuş' öyküsü. Ama var oluşun da iç içe geçmiş başka başka var oluş öykülerine açıl- dığını saptıyorsunuz: Sinemaya rast- lantıyla adım atan Şoray, ilİc yıllar ayakta kalma mücadelesi verecektir. Bu mücadelede sinemaya bağhlık değil, ekonomik şartlarla boguşma ba- şı çeker. Atilla Dorsay birkaç satır- da kaygı ve acıyı ifade ediyor "Ama sinema kolay zenaat değfldi. Çok kötü bir yü geçti: ara sokaklar, fihn yazıhaneleri, gidip gehneler. Ye- şUçam'ın lumpen \aptsı içinde yaşı henüz 15-16olan genç irisi bir kıziçin hiç de tekin olmayan, en azından öy- le gözükmeyen mekânlar»" Sonra ikınci perde başlıyor: "Ye- şilçam'da Bir P\'gmalion". Türkân Şoray'ı bu kez Yeşilçam'la birlikte çevresindekiler yaratacaklardır. Ve bu yaraöş genç oyuncuya bir kimlik- kişilik gibi gıydirilecektir. Uzun yıl- lar sürüp gıdecek bir ikinci perde'. Arada ünlü film yıldızı Türkân Şoray'ın Türk sinemasınm o dönem için belki de tek 'gerçekçi' ustası olan Lütfi Ö. Akad'la çalışma isteği. Pygmalion adetabaşkaldırmaktadır. Gerçi görece başkaldın, Akad'm yö- netimindeki unutulmaz üç fılmle, \fe- sikah Yarim, Ana ve Seninle Ötanek İstiyorum'la noktalanacaktır ama, Türkân Şoray bir kez o başkaldınnm heyecanını duymuştur. Sonra yaşamöyküsüyle filmogra- fisi adeta koşut yürüyen ve kendi kendini nihayet ele geçiren Türkân Şo- ray'ın hikâyesi başlıyor bu kitapta. Et- kileyici bırhgjj^e.^AnJJa Dorsay ken- di kendiniCTİ^SçOTen^ada nifiayet özbenliğine kavuşan Türkân Şoray'ı şöyle dile geririyon "Ben Türkân Şoray'ı arük moda- sı geçmiş gözüken birçok sözcüğü be- nim için yeniden hayata geçirmesin- den dolayı seviyonun. Bu sözeükkrin arasında, erdem, edep, tevazu. mah- remiyet dnygusu, cömertiik, heyecan, içtenlik gibi olanlan var." Otuz yedi yıl boyunca Türk insa- nı üzerinde çok değişik etkilenışler uyandırmış, bir bakıma 27 Mayıs sonrasının bir 'simge kişdsi' olmuş Türkân Şoray üzerine kitap yazmak kolay iş değil. Atilla Dorsay da bes- belli zor işleri seviyor... "Ve umuyorum ki bu kitabı oku- yanlar, sonuç olarak bu sevgiyi, benim ve de seyircisinin ona karşı yıllardır süregelen sevgimizi pa>iaşuiar. Ola- bikliğince ve mümkün olduğu kadar yoğun biçimde_ Belki o zaman, bu Id- tabın gerçek anlamda yaranndan ve işlevinden de söz edüebilir." îngiltere'desavaş müzesi açılıyor Kültür Servisi - Ingilte- re'nin tarihi silahlannın ser- gileneceği, 30 milyon ster- lin değerindeki savaş müze- sinin planlan önümüzdekı günleide açıklanacak. Şnn- diden pek çok tartışmaya yol açan planlar Kraliyet Savaş Müzesi yetkılileri ta- rafindan Berlınli mimar Da- niel Libeskind'e hazırlatıl- dı. Libeskınd daha önce ha- zırladığı Vıctorya ve Albert müzelerini ek bina planla- nyla da pek çok tartışmaya yol açmıştı. Bu planlar pek çok mımar tarafindan kutu- lardan oluşan bıryığına ben- zetilirken Millenium Ko- misyonu tarafindan çizim bürosuna geri gönderilmiş- ti. Müzenin ek binasını 20. yüzyılın savaşlanyla yerle bır olmuş bir bina olarak çızen Libeskind bu konuda da geleneksel mimarinin savunuculannı kızdıracağa benzıyor. Projeye yakın bir isim, bu müzenin bir depo niteliğinde olmayacağına, Lıbeskind'in çizimlennden nefret edenler olduğu ka- dar bu çizimlere hayran ki- şilerin de bulunduğuna de- ğiniyor. Müzenin bır başka soru- nu da henüz nerede açılaca- ğı konusunda kesin bir ka- rara vanlamamış olması. Proje yetkılileri bu proje için en uygun mekânın Li- verpool olduğunu savunu- yor ancak öte yandan Li- verpool için de tam 71 kez karar değiştirilmiş bugüne kadar. Yetkililerden biri bu ka- dar çok karar değiştiribne- sinin bir başka nedeninin de boş mekânlann ofıs ya da iş merkezi olarak kulla- nılmasını tercıh eden kışı- lerin komiteyi sürekli yan- lış bilgilendİrmesi olduğu- nu belirtiyor. Müzenin ge- nel yönetmeni Robert Cravvford, pek çok kişinin hoşuna gitmemesine kar- şın müzeyi Liverpool'da açacaklannı, böylelikle bu endüstri çöplüğüne bir de- ğer kazandırmak istedikle- rini söylüyor. 2002 yılında açılacak olan müzenin kuzey ek bi- nasının mali sponsorluğu- nu Avrupa Topluluğu üstle- niyor. Filmler, belgeler ve silahlann sergileneceği mü- zeyi yılda 400 bin kişinin zi- yaret etmesi bekleniyor. Yet- kililer, sergi ve gösterim- lerde savaş kadar banş te- masını da işlemeyi istedik- lerini açıklarken Cravvford, özellikle savaşla ilgili bö- lümlerde kahramanlardan çok sıradan insanlara yer vereceklerini belirtiyor. 1. Ulusal Kültür Kongresi, 3-5 Kasım tarihleri arasında tzmir'de Türkiye'deUkkez kültürkongresidüzenlentyortZJVÜR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Izmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfi tarafindan "De- mokrasi Külturü ve GtobaDeşme" ana başlığı ile düzenlenen"l.Uhısal Kültür Kongresi", 3- 5 Kasım 1997 tarihleri arasında Izmir Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçek- . leştirilecek. Kongrenin amacı; uygarlık devrimlerinin, teknolojik gelişmelerin, uluslarüstü ekonomik örgütlenmelerin, iletişim araçlarmın dünya ça- pında güçlenerek tüm ülkeleri globalleşme çerçevesi içinde etkilemeleri ışığında, Tür- kiye'nin sorunlannı tartışmak, kültürel de- , mokrası kültüıü, siyasal kültür ve kültür planlaması konulannda öneriler getirmek. Dcibin yılma girerken kültürel varlıklann korunması, kültür kimliği, yeni iletişim teknolojisinin sanat ve kültür kimliği üze- rindeki etkileri, çevre kültürü, din-ahlak- politika-kültür ilişkileri kongrenin gün- demini oluşturuyor. Kongreye ülkemiz- den 33 bilim adamı, yazar ve gazetecinin yanı sıra Fransa Le Monde Diplo- matique Gazetesi Başyazan Ig- nacio Ramonet de bir bildiri ile kaölıyor. tkı ana konu başlığı; "GktbaDeşme ve kültür kimliği üzerindekietkieri'' ile "Demok- rasi Kültürü" olarak belirlenen kongrenin diğer alt konulannı ise "Medyanın ve sanaön kültür kim- Kği üzerindeki etkileri, İkibin yıhna girerken kültür varnklannm konın- ması, din-kültür iUşkileri, çevre kültürü ve etigj, ahlak-pothika ve kültür, feodal kültür, haik kültürü ve kent kültürü, kültürel demok- rasi, demokrasi kültürü, kültür hakku kültür politikalan" oluşturuyor. Kongrede bu konu- lan içeren toplam 34 bildiri tartışılacak. Kongreyi yönetecek olan yazar-iletişimci Hıfa Topuz, İKSEV Başkanı Filiz Sarper ile birlikte yapöği basıatoplantısında, Türkiye'de ilk kez bir kültür kongresi düzenlendiğine dik- kat çekerek bunun devlet değil bir vakıf tara- findan düzenlenmesinin ve Kültür Bakanhğı ileüniversiteler tarafindan desteklenmesinin öne- mini vurguladı. Açılışına Kültür Bakanı Iste- mihan Talay'ın da katılacağı kongrenin açılış konuşmalannı FSz Eczaabaşı Sarper, Hıfzı To- puz. Şakir Exzacıbaşı, Burhan Özfatura ve Erol Çalor yapacaklar. "GlobaUeşmenin Kültür Kimliği Czerinde- ki EtkOeri" konusundaki panele Hıfzı Topuz, Ignacio Ramonet, Prof. Dr. Özdemir Nutku ve Doğan Hrdan katılıyor "Medyanm ve Sana- tm Kültür Kimliği Üzerindeki Etkileri" ko- nulu toplantıda ise Prof. Dr. Oğuz Ada- nır, Yıkhz Kenter, Prof. Dr. Cevat Ça- pan, Doç. Dr. Oğuz MakaL Demir- taş Ceyîınn, Metin Deniz konuşa- caklar. "2000 Yıhna Girerken Kül- tür Varhklanmn Korunması" ko- nusunda Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dj. Metin Sözen. Prof. Dr. GönülÖney,Oktay Eldnd ve Prof. Dr. Cemal Arkon, tartışacaklar. "Din-kültür'' ilişkilerini Prof. Dr. Ekrem AkurgaL Prof. Dr. Niyari Öktem, Prof. Dr. Metin Aydm ele alırken "Kent Kuşaklannda Kül- tür" konulu panelde Prof. Dr. ErcanTatbdfl,YaşarAksoy, Dr. Melek Göregenli ve Prof. Dr. Gürhan Tümer konuşacaklar. Kongrede bildin suna- cak diğer konuşmacılan ise; Prof. Dr. Ruşen Keleş, Prof. Dr. UçknnGeray. Prof. Dr. tb- rahim Kaboğlu, Aydm Boysan, Dr. Necat Erder, Prof. Dr. Nuri BUgin. Prof. Dr. Meryem Koray, Burhan Oğuz, Prof. Dr. Murat Tunca>', Prof. Dr. Nermin Abadan Unat Prof. Dr. Bozkurt Güvenç, Ercan Karakaş oluştumyor. Kongre bildirgesinin sunulması ve ka- panışın ardmdan soprano VeMaKodalh ve piyanist Murat KodaDı'nın sunacağı bir resital gerçekleşecek. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Sanatın Gücü... Bundan üç yıl önce, Zeytinoğlu Eğitim, Bilim ve KüttürVakfı, Eskişehir'de "Uluslararası EskişehirFes- öVa//"nin ilkini düzenlediğinde, bu girişimden yana olanlann dışında başka görüşleri savunanlar da vardı. Örneğin kimilerine göre Eskişehir'de bu kap- samda bir festival gereksizdi ve bunun için öngö- rülen yatınm "gereksizdi" ve başka alanlarda da- ha yararlı olurdu. Kimilerine göre de yine Eskişe- hir'de böyle bir girişimin başan şansı tartışılabilir- di. Sanata ve kültüre yatınm söz konusu olduğun- da gerekli-gereksiz tarbşmalannın hemen ortaya çt- kıvenmesi, Türkiye'de çoktandır alışageldiğimız bir durum. Anımsadığım kadanyla yıllar öncelstanbul Festıvali başladığı sıralarda da aynı konu tartışılmış- tı. Ama aradan geçen süre, bütün tartışmaları te- melsiz kıldı. "Uluslararası Eskişehir Festivali" ise daha üçün- cü yaş gününde aynı türden tartışmalan tümüyle unutturdu. Yıldan yıla hızla yükselen düzey ve ılgi çizgisi, festvalin tohumlannın ne denli verimli birtop- rağa serpilmiş olduğunu açıkça gösterdi. Özellik- le uluslararası nrtelik taşıyan, başka bir deyişle ya- bancı kültür ve sanat ortamlannın temsilcılerine de yer veren bir düzenlemenin Eskişehir'deki başan- sının nedenleri üzerinde kısaca durmak, sanınm özel- likle eskiden beri var olan bazı yanlış yargılan dü- zettebilmek bağlamında yararlı olabilir. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Uluslararası Eski- şehir Festivali'ne izleyici kitlesinin giderek artan bir ilgi göstermesi, her şeyden önce Türk halkının -ül- kenin neresinde yaşarsa yaşasın- nitelikli sunuşla- rahiçdeyabancıolmadığını, yabancı olmak birya- na, neredeyse bir düzey açlığı çektığini kanıtladı. Bu bağlamda, ılk bakışta istanbul gibi kozmopolit yapıda bir kentte başan şansı daha yüksek gözü- kebilecek bir uluslararası düzenlemenin Anado- lu'nun göbeğinde de çok yoğun ilgiyle karşılanma- sı, üzerinde düşünülmesi gereken bir noktadır. De- mek istediğim şu ki demek Türkiye'de sanat düz- leminde kitlelere ulaşabilmek için mutlaka işi "aya- ğa düşürmek" gerekmemektedir... Eskişehir Festıvali'nin düzenleyicileri, bu sapta- malannda yanılmadılar. Festıvalin bugün erışmiş olduğu başan düzeyınin önemli nedenlerınden bı- risi de iki üniversıtesıyle artık bir üniversıte kentine dönüşmüş olan Eskişehir'in bu niteliğinin daha en baştan göz önünde tutulmuş olmasıdır. Eskişe- hir'de üniversıte öğrencileri, neredeyse hazır bir iz- lerçevreyi oluşturmakta. Bu gerçeğın bılincınde olunması, Eskişehir Festivali için daha en baştan sanınm bir tür "gençlikaşısı" yerine geçti. Özellik- le Güzel Sanatlar Fakültesı ve Devlet Konservatu- van gıbı sanat kurumlarını, İletişim Bıltmleri Fakül- tesi gibi hertürlü iletişimın eğıtiminın verildiği birfa- külteyi banndıran Anadolu Üniversıtesi'nin, böyle uluslararası nitelikteki bir kültür ve sanat düzenle- mesi ile bağ kurmaması zaten düşünülemezdi. Festival ile üniversıte arasındaki ilişkiler, hiçbir za- man programlann büyük çoğunluğunun üniversi- teye ait mekanlarda gerçekleştirilmesiyle sınırlı kal- mamıştı. Bu yıldan başlayarak Festival Duzenleme - KomitesJ'nde Anadolu Üniversitesi'nden de btr- temsilcınin, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Engin Atac'ın da yer almasryla birlikte, iki kurum arasındaki bağ organik bir konuma geldi. Bu aradafestival sorumlulannın üniversite öğren- cilerine yaklaşımlanndaki sevecenliği de aynca be- lirtmek gerekiyor. Çoğu konserierde ve başkaca prog- ramlarda bilet bulamamış öğrencilere başlama anında kapılann açılması, özellikle ülkemizin koşul- lannda çok gereklı olan bir içtenliğin göstergesıdır. 11-19 Ekim 1997 tarihlen arasında gerçekleş- tirilen "3. Uluslararası Eskişehir Festivalı'nm tanı- tım broşüründe yer alan teşekkür listesı, bu girişi- me valiliğiyle, hava kuvvetlenyle, beledıye başkan- lanyla, emniyet müdüriüğüyie vb. bütün bir kentin sahip çıktığını belgeliyor. Bu da hiç kuşkusuz kay- da değer olan bir başka nokta... Türkiye'nin gündeminde uzunca bir süredir ne ya- zık ki her türden kirlenmeler ağır basmakta. Fakat her zaman vurgulamaya özen gösterdiğim gibi, bu manzara karşısında yapılması gereken, umutsuz de- ğil, yalneca gerçekçi olmak; Anadolu'nun göbeğin- de, böyle bir festıvalin programlannı ızlemek ıçın sa- atlerce kuyruklarda beklemeyi göze alan gençler ise sözünü ettiğim gerçekçiliğin çok önemli bir ya- nını oluşturuyor... Allencte son kitabmın tamtunı için bpanya'da • Kültür Servisi - Şilili yazar Isabel Allende son kitabı "Aphrodite"i Ispanya'da düzenlediği bir basın toplantısıyla tanıttı. Kitabın tngilızce çevirisi önümüzdeki yıl Mart ayında yayımlanacak. Yunus Emre Sineması açridı • İSTANBUL (AA) - Bakırköy Beledıyesı tarafindan Yunus Emre Kültür Merkezi'nde kurulan Yunus Emre Sineması açıldı. Bakırköy Belediye Başkanı Ahmet Bahadırlı, toplum hayatında kültür ve sanatı Bakırköy'e çekmeyi hedefledıklerinı söyledi. Bahadırlı, Yunus Emre Sineması'nda vizyondaki fılmlenn gösterilecegini ve bilet ücretlerinin de ekonomik olacağını kaydetti.20 milyar liraya malolan Bakırköy Beledıyesı Yunus Emre Sineması'nın bilet fiyatlan tam 600. öğrenci 400 bin lira olarak belirlendi. Diıleyici Okulu' açılıyor • Kültür Servisi - Ruhı Su Kültür Merkezi, 'Dinleyici Okulu' açıyor. Kasım ayından itibaren, 'Başlangıcından Bugüne Caz', "Tarihsel Gelişimi ve Yorum Ornekleriyle Barok Müzik", '20 Yüzyıl Keman Okullan', 'Vokal Müzik Tarihi' ve "Türk Halk Müziği Bilgileri' suııflan açılacak. Konuyla ilgili aynntıh bilgi için telefon numaralan- (245 40 32-245 38 96) BUGÜN • AKSANAT'ta saat 12.30"da videodan opera aryalan (Jose Carreras), saat 17.00-19.15 saatlen arasında 2. İstanbul Saydam Günleri etkinliklen yer alıyor. • ŞEHİR TÎYATROLARTnda saat 20.30'da M. Ertuğrul Sahnesi'nde, 'Huzur' adlı oyun izlenebilir. • İDOB saat 20.00'de AKM'de, 'Kral ve Ben' adlı operayı sahneliyor. • tFSAK'ta saat 19.30'da 'Nükleer Enerji ve Diğer Uygulamalan' adlı söyleşi izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle