25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 0CAK19S7 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Sağ eğilimli TV kanallan, yaptıklan programlarla cumhuriyet rejimine saldınyor Ekranlarda şeriatgölg*H L L Y A K A R A B A Ğ L I •ANK\RV--RP'nin yayınorganı'' ola- rak DİlinenCaral 7'nin de aralannda bu- luniuğu sa: eğılimli telev izyonlar. tarikat tartşmaiamı,rejıminlaik yapısı ve cum- huryet devinterine saldın için kullanı- yorar. Ra.<yo ve Televizyon Üst Kuru- lu'run (RTJKı, tariicat yaymlannda doz kaçnldı|ı rerekçesiyle radyo ve TV ka- nallinna vcrdıği gözdağının perde arka- smca ince hr sıyaset izlendiği belirlendi. RP'li üyeenn, tankat değerlendirmele- rince şeyhJ;r, dergâh ve mescidleri savu- nandini kaıallan dikkate alarak uyannın, tek ek kanJ bazında değil de tümü üze- rinde yapılnasma onay verdikleri kayde- dilci. RP'lıüyelerin, Kanal D'nin şubat ayıra eneleıebilecek bir günlûk kapatma karinnın remen işleme konulmasında önemli rol cynadıklan öne sürüldü.Med- yarm tarikıîla ilgili haberlerinde en çok tekrırlanan görüntüler, AB Kalkancı'nın dergâhındari zikır törenlen, transa giren. • Televizyonlar tarikat tartışmalan adı altında devrimlere, laikliğe ve demokrasiye saldınyorlar. Ferit Polatkale, bir programda 'Kemalist rejim gidiyor. Şeriat geliyor. Korkmakta haklısınız. Yani '97 inşallah hilafet yılı olacak' derken Muzaffer Doğan, 'Kemalist düzene dua etmem' diye konuştu. kannlanndan ve yanaklanndan şiş geçi- ren müritleroldu. Mfisiûm Gündüz'le Fa- dime Şahin'in basılması gündemdeki ye- rini korurken tartışmalar tarikatlar üstün- de odaklandı. Yayıncı kuruluşlar, Aczmendi dergâhı imamlan, Islami yazarlar, Gûndûz'ün avukatı ve vasısi Ferit Polatkale ile din uz- manlannı ekrana çıkardılar. Tarikatlarda lezbiyen ilışkilerin de irdelendiği prog- ramlarda, çokeşlılik, muta nikâhı vazge- çilmeyen konularoldu. Tarikat-ticaret-si- yaset bağlantılı yayınlardan rahatsız olan dini kanallardan Kanal 7. Müslüm Gün- düz'ü ve tarikatını dini duygulara seslenen sözlü programlarla savunmaya çaba gös- terdi. Rejimin laik yapısına da gönderme- de bulunan Kanal 7'nin "Haber SaatT ve "Gonca Gülün KepçesT programlanndan bazı__alıntılar şöyle: "Önce. cüppeleri çıkanlacak. sembolik anlama sahip asaları ellerinden alınacak. sonra hoyrat bir berber makası onlann sakaDan ve saçlannı kesecek. \czmendi- ler ürnak içinde adama benzetilecek. Bu militarist hazır ol emri, toplumumuzun en aydınhkçı kesimleri tarafindan alkışlana- cak." (Aczmendi kıyafetli sunucu) "Aczmen- dfler bu kıyafederinden ötürü şapka kanu- nuna muhalefetten 120 kişi\ e tam 1210 se- ne istedi. Savcı DGM savcısı. Bir de terö- rist ilan edildiler. hiç silahlan olmadığı hal- de (bastonu göstererek) belki bu silah gibi görünmüş olabih'rf Sağ eğilımli televizyonlar tarikat tartış- malan adı altında cumhuriyet rejimine, devrimlere, laikliğe ve demokrasiye sal- dınyoriar. Televizyonlarda yayımlanan bazı programlarda, şu görüşler dile geti- rildi: Ferit Polatkale: Kemalist rejim gidiyor. Şeriat geliyor. Korkmakta haklısınız. Ya- ni 97 yılı inşallah hilafet yılı olacak. Muzaffer Doğan: Ben Kemalist düze- ne dua etmem. Efendiler, 1923 devrimle- nyle insanlan darağaçlannda sallandır- dıysanız, bunun hesabını görmeliyiz. TC"nin okullanndan aldığım diplomalan çöpe attım ve bugünkü Islami biljgimi, ki- şiliğimi Islamdan aldım. Gelen Islamdır. Selam duracak, dağ, taş. kuş. kurt tslama selam duracak. tsmafl Nacar Müslüm Gündüz'ün ls- lamla ilgisi yok. Abduüah Ay: Müslümanlan Medeni Kanun adma kıyılan nikâha yöneltme. Abdurrahman Sanoğhı: Fadime Şahin öldürülebilır. Öldürenler Aczmendilerol- maz. Başkalan olur. Menemen'de birolay oldu. 6 tane esrarkeşe olay yaptırdılar. Ku- bilay'ıyobazlaröldürmedi. Evetyobazlar öldürdü, ama Müslümanlar öldürmedi. Onlar Fadime'yı öldürecek, bizim üzeri- mize atacaklar. Şevld Yılmaz: Nikâhın dini olanı olur, dine ait olmayanı olur. Devlet bütçesinin birkaç trilyonu onlann yani nikâhı da Di- yanet fşleri Başkanlığı kıysın. Elbette ki nikâh resmi olmalıdır. Resmi olmayan ni- kâhlar elbette ki kadın haklanna eziyettir. Ama bu eziyeti. bu hakkı Müslümanlara vermeyen, sizın zihniyetiniz. Ne zaman bağnazlıktan yobazlıktan kurtaracağız bu ülkeyi. Termik santrallar görucude Santral işçfleri direniyor OLCAYAKDENİZ MtLAS-REFAHYOLhü- kümetının czelleştırme kap- samına aldıgı termik santral- lara, çoğunluğu yabancı, pek çok alıcı firma temsilcisi gö- rücüolarak geliyor. Ancak iş- çiler de "Bizim ekmek kapı- mız, ülkemian ise bağımsı/Jı- ğının göstergesT dediklerı santrallan sattırmamak için inatla direnışlerinı sürdürü- yorlar. tşçiler sabah akşam. kalabalık gruplar halinde santrallann girişinde nöbette- ler. . Daha önceleri çalışma saat- leri dışındaki zamanı kahve- lerde geçiren işçıler, şimdi Paralar kayıp Kredi nereye kullanıldı ÖZCAN ÖZGÜR MUĞLA-CHP Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğhı, desülfurizasyon tesisleri yapımı için Dünya Bankası'nın verdiği ve çevrecilerce başka yerlerde harcandığı savlanan 145 milyar dolann peşine düştü. Enerji Bakanı Recai Kutan'a yazıiı soru önergesi veren Çakıroğhı, kredinin akıbetini ve Yatağan, Yeniköy, Gökova termik santrallanna desülfûrizasyon sıstemlerinin yapımına neden başlanamadığmı sordu.Yatağan, Yeniköy ve Gökova termik santrallanna desülfurizasyon tesisi kuruhnası için Dünya Bankası tarafindan verilen 145 milyar dolar kredinin aktbeti anlaşılamadı. Çevrecilerin hükümetin söz konusu krediyi başka yerierde kullandığı savlannın ardından harekete geçen ANAP Muğla Millervekili Lale Aytaman'ın geçen ay Enerji Bakanı Recai Kutan'a yönelttiği sorulara da yanıt alınamadı. CHP Muğla Millervekili Zeki Çakıroğlu, Enerji Bakanhğı'nca kiraya verilecek 12 santral içinde Yeniköy, Gökova ve Yatağan'uı da bulunduğunu anımsattı. vardiyalannı bıtirir bitirmez santral kapısına, nöbete koşu- yorlar. Gökova Termik Sant- ralı işçılennden Tuğrul Bo- zoğlan, bu dunımu şöyle dile getıriyor: "Başlangıçta işci arkadaş- larumzın pek çoğu özelleştir- me konusunda umursamaz bir tavır sergiliyordu. Ancak tehlike kapımı/j çalınca işci arkadaşlar arasında büyük ölçüde bir kenetlenme başla- dı. Herkes işin ciddivetini algn ladı. Bizler biliyonız ki sant- rallanmız özelleştirilirse pek çoğumuz işsu kalacağız. Ana fîrmalar, bizim vapbğunız iş- leri taşeron flrmalara yapö- racaklar. Taşeron fınnalara ise ne sendika. ne toplusözleş- me ne de başka işci güvencesi girecek,'" Yatağan Termik Santra- h'ndan Adil Eroğlu da konu- nun bir başka yanına dikkat çekiyor: "Evet, işçiler önce kendi ek- meklerini kavbetmek isteme- dikleri için santral kapüann- da nöbet tutujorlar. Ancak bi- rim santral kapılannda tuttu- ğumuz nöbetie. sınır boylann- da Mehmetçiklerin tuttuklan nöbet arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü enerji santral- lan ülkemizin bağımsızhgının temel dayanaklarınj oluştu- rur. Bö> lesine kritik. srratejik öneme sahip santrallann özel- teştirilnıesi. iilke bağımsızlığı- nın özelleşfjrilmesi anlamına geler. Oysa bizler hem işimizi, hem ekmeğimizi. hem ülke- mizi se\diğimiz için özelleştir- meve karşıjTz." Muğla yöresındekı Yata- ğan, Yeniköy ve Gökova ter- mik santrallanyla birlikte bu santrallara kömür sağlayan ocaklann da özelleştırilmesi TKİ işçilerini de ayaklandır- dı. Onlar da santral işçileri gi- bi kömür ocaklannın kapısın- da nöbet tutuyor ve görücüye gelen firma temsilcilerini santrallara sokmuyorlar. TKl'nin Yeniköy'deki de- kopaj alanı işçilerinden Sü- lejman Girgin, işin bir başka boyutuna değinirken "İhale Uanlannda yalnızca termik santrallann adı geçiyor. An- cak santrallara kömür sağla- yan ocaklar da bir ihaleye ç> kanbnadan abcı firmalara ve- rilecek. Yani santrallann ya- nındaeşantiwnolacaklar"dı- yor. Termik santrallarda, kömür ocaklannda inadına bir dire- niş sürüyor. Hükümetin sat- ma kararlılığı kadar, işçilerin de sattırmama kararlılığı var. Ve onlar kömür ocaklannın kapılannda, termik_santralla- nn kapılarında "Özelleştir- meye Hayır" diyerek nöbet- lerini sürdürüyorlar. Bergama BelediyesL, Kıbns'ta shanürle maden aranan alanda >aşanan tahribatı göstermek için gazetecileri yöreye götürüyor. Altıü bölgesinde piknikHAK.4N DİRİK BERGAMA - Bergamalı köylülerin "siyanürle altM"a karşı eylemleri sertleşiyor. "Piknik" yapmak amacıyla dün bir araya gelen köylüler, Eurogold'un kapısına dayandı. Jandarma ve polisin geniş güvenlik önlemleri aldığı eylemde Bergamalılar'ın. şirket alanını işgal etme isteği. yöneticiler tarafindan güçlükle engellendi. Açlık grevi eylemi ertelendı. Sabah saatlerinden itibaren Çamköy'de piknik yapmak amacıyla toplanan köylülere. Izmır Demokrası Platformu temsilcileri destek verdı. Siyanürle altın çıkarmak isteyen Eurogold'un arazısının yanında toplanan köylülere karşı jandarma ve polis. geniş güvenlik önlemı aldı. Eurogold'un girişi de jandarma tarafindan tutuldu. Bergama Çevre Yürütme Kurulu Sözcüsü Oktay Konyar, direnişlennin yeni bir ömeği sergilediklerini söyledi. Karşılannda yetkili bulamadıklannı belırten Konyar, ilgisizliğin sürmesi durumunda topluca Yunanistan'a ıltıca talebinde bulunacaklannı açıkladı. Konyar, "Güvenlik güçleri belki burada görevlerini yapıyorlar. Ancak biz de halkız ve topraklanmızı korumaya çalışıyoruz. Yaşam hakkını savunanlaruı tepkileri dikkate alınmalıdır. Çözüra, bu şirkete ruhsat vermek değildir. Jandarma gözetiminde maden işletilmez. Maden, insan ha>atından daha mı önemli? İnsanlan korkutarak bir yere vanlmaz. Bize kulak asmazlarsa, yetkililer bizimle görüşene dek açük grevi >apacağız" dedi. Bergama Beledıye Başkanı Sefa Taşkın, açlık grevinin başlatılmasınm ardından piknik yapılan sahaya gelerek eylemi düzenleyen Bergama Çevre Yürütme Kurulu üyeleriyle görüştü. Taşkın, açlık grevine başlayan gruba, siyanürlü altına karşı 7 yıldır çeşitlı eylemler düzenlediklerini anımsatarak şunlan söyledi: "Eylemlerimiz ses getirmiş olmalı ki Çevre ve Orman bakanlıklan müsteşarlannın yann (bugün) Bergama "va geleceğini, gazetelerden öğrendim. Müsteşaıiann yapacağı incelemeden de bir sonuç alamazsak. bu mücadelemizi, siyanürcü şirket Bergama 'dan gidinceye kadar sürdüreceğiz.'' Bergama Çevre Yürütme Kurulu Başkanı Konyar da müsteşarlann gelmesi nedeniyle başlattıklan açlık grevini ertelediklerini açıkladı. Köylüler, öğleden sonra kol kola girerek Eurogold'un tellerle çevrili arazisine doğru yürümüye başladı. Şirketin kapısında köylülerı. jandarma karşıladı. Burada "Siyanürlü şirket, Bergama'yı terk et" sloganlan atan köylülerin "araziyi işgal etme" ısteğı. Çevre Yürütme Kurulu üyeleri tarafindan güçlükle yatıştınlırken müdahale olmaması sonucu herhangi bir olay çıkmadı. Ardından köylüler bir dahaki eylemde buluşmak üzere dağıldılar. Bergama köylülen yörelerinde yaşanacak felakete dikkat çekmek için arka arkaya eylemler yaparken Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'nde siyanürle maden çıkaran bir şirketin yöreden çekip girmesiyle ortaya çıkan "doğa faciası" gündeme geldı. Bergama Beledıyesi siyanürle altın aranan bir dağ parçasının ne hale geldiğini göstermek ve kamuoyuna göstermek için gazetecüeri Kıbns'a götürdü. Enerji özelleştirıne kıskacında CEM ULUTAŞ Türkiye'nın enerji üretımi ve dağı- tımından sorumlu TEAŞ ve TEDAŞ gibı kurumlann, hükümetlenn kadro- laşma çabalan yiizünden zaafa uğratıl- dığı ve sistemin işlemez hale getinldı- ği belirtildi. Elektrik Mühendisleri Odası'nm (E- MO) hazırladığı rapora göre kadrolaş- ma ve ıletım hatlannın yenılenmeme- si sonucunda enerji sorununun günde- me geldiğı ve sık sık uzun sürelı elekt- nk kesıntılennın yapılmaya başlandı- ğı, bunun da özelleştırme ve nükleer santrallara zemın hazırlama çabasın- dan kaynaklandığı kaydedildi. 1970'ten 1993"e kadar üretimin 7'şer yıllık arayla ikı kat arttığı belirtilen ra- porda, bu tarihten sonra enerji yatınm- lannm durma noktasına geldiğı vurgu- landı. Özelleştirmenin gündeme getinlme- siyle TEK'te ve 2 yıldır da TEDAŞ ve • Türkiye'de uzun yıllardır enerji kalitesinin bozuk olduğu kaydedilen raporda, sık sık uzun süreli kesintilerin özelleştirme ve nükleer santrallara zemin hazırlama çabasından kaynaklandığı belirtildi. TEAŞ'ta planlama. yatınm, ışletme ve bakım alanlannda bir kötüye gıdış ol- duğuna ışaret edılen EMO raporunda, teknık personel sayısında hızlı bir dü- şüş olduğu belirtildi. Raporda. 1970- 1982 yıllan arasında bir mühendise 3- 4 MW kurulu güç düşerken bugün bir mühendise 17 MW kurulu güç düştü- ğü, üstelik bu mühendıslerin önemli bir kısmının yöneticı olduğu kaydedil- di. Son yıllarda özelleştirme felsefesi- ne uygun olarak yenı teknik eleman alınmadığı, eleman sıkıntısı yüzünden santrallardaki yenileme çalışmalannın aksadığı, şebekelerde ise yalnızca arı- zalara müdahalenın yeterlı görüldüğü ve 5-10 dakıkada gıderilecek arızalann saatler boyu sürdüğüne dikkat çekildi. Hidrolık enerji kaynaklanmızın so- nuna kadar değerlendırilmesi üzerinde önemle durulan raporda, 1995 ıtibany- la 21 bin 132 megavat olan kurulu gü- cümüzün, 10 bin megavathk termik santral ilavesiyle 52 bin megavata çıka- nlabileceği vnrgulandı. Hıdrolik kay- naklanmızın değerlendirilmesı ıçın, Kızılırmak Havzasrnda20, Fırat Hav- zası'nda 36, Dıcle Havzası'nda 27, Ço- ruh Havzası 'nda 31, Yeşılırmak Havza- sı'nda 10. Ceyhan Havzası'nda 6, Sey- han Havzası'nda 9, Sakarya Havza- sı'nda 5, Antalya ve Batı Akdeniz Ha\ - zası'nda 7 adet olmak üzere toplam 131 hidroelektrik santral ve baraj pro- jesinin planlandığı gibı bıtırilmesi ıs- tendi. Bu santrallann kurulu güçlen toplamınm 14 bin 500 megavat olaca- gı düşünüldüğünde, enerji potansıyeli- nın ıkı katına ulaşacağının altının çızıl- diğı raporda, nükleer santrala aynla- cak kaynakla, neden daha fazla kurulu güçte termik ya da hidrolık santral ku- rulmadığı sorusu gündeme getinldı. Raporda, sorunun çözümü için kısa ve uzun vadelı önenler şöyle sıralandı: "Yeni dün>-a düzeni söviemi içinde özel- ieşn'rmeinadıııdaıı >azgeçümelidir. TE- AŞ ve TEDAŞ önceden olduğu gibi tek kurum olmalı. ülkemizdeki \ktaş ve Çukurova gibi imtiyazlı şirketkre son verilmeiidir. Enerji üretimi. bol, ucuz. güvenilir. çevTeci ve yenilenebilir türler- deolmalı. fosil vakıt ve nükleer güç ter- cih edilmemelidir. Termik santrallann sağlıklı kullanılabilmesi için desülfüri- zasvon ünitelerinin v apılmasına hemen başlanmalıdır. Rüzgâr. güneş. bivogaz, biyomas, akarsu gibi alttrnatif kaynak- lara vönelik birgenel müdürlük oiuşru- rulmalı. bunlarla ilgili çahşmalar der- hal programlanmaüdır." AYDEVLANMA EMRE KONGAR Müritliğin Panzehini: Özerk Kişilik Türkiye'deki değişmenin hızı gerçekten şaşır- tıcı. Hem Türkiye değişmeye sonradan başladığı hem de tüm dünyada değişmenin ivmesi artık akıllara durgunluk verecek düzeylere eriştiği için Batı'da birkaç yüzyıla yayılmış olan değişme ve gelişmeler, ülkemizde birkaç onyıla sığabiliyor. Geleneksel tarım toplumundan, feodal bir ya- pıdan endüstri toplumuna, kentlı bir topluma doğru evrimleşen Türkiye, birdenbire kendini, bilgi toplumunun, yani endüstri sonrası toplu- mun sorunlarıyla çevrili buldu. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de tek- noloji çok hızlı değişiyor. Inanç dünyasındaki değişmeler ise teknoloji- ye göre çok daha yavaş ve behrsiz bir biçimde ve çoğunlukla çok kan ve gözyaşına mal olarak ortaya çıkıyor. (Kanlı din ve mezhep kavgalannı bırakın, sadece 'demokrasi' mücadelesinı hatır- layın, o bile yeter.) Çağımızda 'Müslüman dünya 'daki en önemli değişme 1923'ten beri Türkiye'de yaşanıyor ve evrensel bir biçimde. Hıristiyanlıktan yaklaşık beş yüzyıl sonra, Islamın da laikleşmesini simgeliyor. Üstelik, ikı din arasında yaklaşık beş yüzyıllık bir başlangıç farkı da olduğu düşünülürse, din- lehn kendi içlehndeki tarih bakımından, Müslü- manlıktakı laikliğin de Hıristıyanlıktaki reformla aynı yıllarda başladığı dikkati çekiyor. Işte ülkemizdeki çalkantılar, (tamamen olma- sa bile) bir ölçüde, bu evrensel ve muazzam de- ğişmenin, yani bir semavî dinin laikleşmesi sü- recinin, Batı'da kapsadığı beş yüzyıllık süreye göre neredeyse on kat daha hızlı yaşanmakta oluşundan kaynaklanmaktadır. • • • Toplumlar değişirken. bu değişmenin birey üzerindeki etkilerı ya da tam tersi, bireysel de- ğişme ve gelişmenin, toplumu nasıl etkıledıği so- rusu, pek çok toplumbilimciyi ve sosyal psiko- loğu bu konuya eğilmeye zorlamıştır. Bu alandaki kaynaklanmız çok zengindir. Tabii Türkiye'de kimse kimseyi okumadığı, he- le hele bilime hiç önem verilmediği için ilgili ho- calar dışında, kimsenin bunlardan haberi bile yoktur. Riesman diye bir bilim adamı, insanlan, top- lumsal değişme ile olan ilişkileri açısından dör- de ayınyor: (Meraklısı, benim Toplumsal Değiş- me Kuramlan ve Türkiye Gerçeği adlı kitabıma bakabilir: s. 212). 1) Gelenekler tarafindan yönetilen tip. Gele- neksel toplumların insanıdır. Kendini toplumdan ayrı bir kişi olarak göremez. Değişmenin kayna- ğı ya da konusu olamaz. 2) Içten yönetilen tip. Değişmeye başlamış toplumlann tipidir. Geleneklerden çok içselleştir- diği değertere ve özellikle, bağlı olduğu otorrte- ye göre davranır. Toplumdan farklı olan kişiliği- nin ayırdındadır. Kendine güvenir. Katı ve müsa- mahasızdır. 3) Dıştan yönetilen tip. Endüstri toplumlarında ortaya çıkar. Davranışları, başkalarının kendisin- den olan beklentilerine uygundur. Dış otoriteye dayanır, esnektir, her yöne çekilebilir. 4) Özerk tip. içten yönetilen ve dıştan yöneti- len tiplerın bazıları özerk tipe dönüşür. Özerk tip kendisini bilinçli olarak yönetir, insanlara duygu- sal yönden, maddelere yaratıcı olarak yaklaşır. Toplumun hangi kurallanna uygun davranacağı- nakendisi kararverir. Işte toplumsal değişmenin kaynağı bu tiplerdir. • • • Müritler veya herhangi bir siyasal ya da ideolo- jik görüşün militanları esas olarak "gelenekler tarafindan yönetilen" tiplerden oluşur. "Içten yö- netilenler" de "militanlığa" yani müritliğe çok uy- gun tiplerdir. "Dıştan yönetilenler" ise mutaas- sıp müritler ya da mılıtanlar olmaktan çok aracı- lık ve komisyonculuk gibi görevlerie kendi para- sal çıkarlarına uygun işlevler için siyasal, dinsel ya da ideolojık hareketlere katılır. Ülke değiştikçe, müritler azalacak, şeyhlerin kaynağı zorlanacaktır. (Ama inanç sömürüsü hiç bitmez! Kimse umutlanmasın. Amerika, Ingilte- re, Japonya gibi gelişmiş ülkelerdeki örneklere bakarsanız ne demek istediğimi hemen anlarsı- nız.) Insanlanmızı çağ gerisi karanlık sömürülerden korumak için, her şeyden önce çocuklarımızı "özerk tipler" olarak yetiştirmeliyiz. Yani 1950'den beri izlediğimiz eğitim politika- sının tam tersini uygulamalıyız. Hangi politikacılarla? Hangi bakanla? Hangi başbakanla? Onun yanıtını da lütfen siz verin. Not: 21 ocak gecesi Show TV'de, "Ana Kuzu- su" adlı dizide, başrol oyuncusu, kızına, "Be- nimle imâ yapmadan konuş" dedi. Ben de bir ya- şıma daha girdım. "İmâ" fiili, "yapmak" değil, "etmek" kelimesi ile kullanılır. "Kızım yemekten hoşlanmadığını imâ etti" gibi. Ayrıca "Imâlı ko- nuşmak" diye de bir deyim vardır. "Arkadaşım benimle imâlı konuştu" gibi. Ama "İmâ yapma" denmez. Dizideki kadın, "Benimle imâlı konuş- ma" demeliydı. Sigara içenler! Bugün kendinize değerli bir fırsat verin: Sigarayı bırakın. TÜRK KALP VAKFI 7e/.: (0.212) 212 07 07 (PBX) 10 Hat Faks: (0212) 212 68 35 nkade IINIKAI JK soruntanımlayanbirkuaüıışolmanınötesinde. tanımladığı sorunların çözümlerini de sunmayı hedeflemektedir. İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ DERNEĞI • HUMAN RESOURCES MANAGEMENT ASSOCIATION Tel: (0216) 369 22 02 Faks: (0216) 414 83 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle