Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 OCAK 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
'Sanat İnsanlan'nın ilk konuğu kültür dünyamızın yapıtaşlanndan Vedat Günyol
'Bütün servetimiz ıımııt...'DUYGL DURGUN
Bir parça Bertrand Russell ya da
Yunus Emre. Hatta Bernard Shavv.
Evtija Çelebi, Andre Gide, Albert
Camus. kafka... yoksa hepsi mi? Onu
en güzel Cemal Siireya tanımlamış:
"Yaşma karşm dimdik bir adam.
Y'üzü sanki bir yazarın değil de bir
gökbilim profesörünün yüzü."
Düşiincesıvle hayat görüşü birbirine
benzeyen. içi dışı. özü sözü bir yazın
adamı. Ceyhun Atuf Kansu'dan sonra
sanatçılann cumhurbaşkanı adayı,
Vedat GünyoL kültür dünyamızın
yapıtaşlanndan biri. Camus, Sartre ve
Kafka'yı Türk okurlanna tanıtan bir
çevirmen. Doyumsuz yazılannda
okuruyla bırlıkte yol alan,
düşüncesinı okuruyla paylaşan bir
deneme yazan. Yorulmak nedir
bilmeyen. çalıştıkça dinlenen;
öğTencilenne bir ağabey şefkatiyle
yaklaşan. koruyucu. gözetici bir
ögTetmen. Vedat Hoca, 86 yaşına
karşm taptaze belleği. aydınlık
zekâsının ürünü ince esprileriyle
karşılıyor bızı. Yıllann bınktirdiği
anılar evinin her köşesıne dağılmış.
Kıtaplar. kitaplar... Ve dost yüzlerden
geriye kalan fotoğraflar. Birlikte
'Ufuklar' dergisini çıkarttığı Orhan
Burian, Sabahattin Eyuboğlu. Köy
Enstitüsü'nden Mehmet Başaran...
Öğrencileri yurdun dört bır yanında.
Bir kısmı da yurtdışında parlak
görev lerde bugün. Bir zamanlar
Abidin Dino'nun Fransa'dan
Türkiyeye gemı yolculuğu yaparken
üşümesın dıye paltosunu verdiği
güvertede uyuyan genç. bugünün
Vedat Hocası. Bir fotoğrafta öğrencisi
Atalay Yörükoğlu elinı öpüyor
hocasının. Vedat Günyol ise ağlıyor.
Nedense fotoğraf çektırmeyı
sevmiyor Günyol. "Yeter ama arük"
dıye takılıyor: "Dışı geçmiş, içi
geçmemiş bir dinozorum ben, kimi
kandınyorsunuz?" Bir elinde
acıbadem likörü, diğer elinde
bardaklarla 'ramazan sofrası'nı
kuruyor önümüze ve "Başlaym
bakalım ahret sorulanna" diyor
güleryüzlü ciddiyetıyle.
Yazılanndan birinde, AUred de
YTgny'den yaptığı bir alıntı geçiyor
aklımızdan. "Güzel bir yaşam, olgun
bir çağda gerçekleşen gençlik
düşüncesidir." Vedat Günyol ışte o
güzel yaşamı sürenlerden biri.
"Kimse kendini yeterince tanımaz'*
diye başlıyor söze. Kişinin, 'ben şöyle
şöyle biriyim' demesi kendini tanımak
antamnM-gelınıyoronun sözlüğü
"İnsan çok boy utlu bir vartık, şartlar
değiştikçe bizler de değişiyoruz.
Böyleyken, hangimiz kendimizden
emin olabiliriz ki?"
Başı sonu bellı tammlardan.
smırlandırmalardan kaçımyor ama
onu bilen, tanıyanlar için Vedat
Günyol denınce akla hemen geliveren
birtanım var: Ögretmen. Öğretmenlik
Vedat Günyol'un yaşam bıçimi.
Cemal Süreya, "Bugün Türkiye'nin
en zengin avukatı olabilirdi. Ne yapü?
Tercüme Bürosu'nda görev aldı.
D.eneme yazan,
eleştirmen Vedat Günyol,
'Aydınlanmanın Işığında
Sanat İnsanlanmız'
başlıklı gecede
okurlanyla buluşuyor.
Bugün saat 20.00'de
Devlet Tiyatrolan
Taksim Sahnesi'nde
gerçekleştirilecek geceye
konuşmacı olarak
gazetemiz yazan İlhan
Selçuk'un yanı sıra
Doğan Hızlan, Orhan
Duru ve Levent Yılmaz
katılacak. Etkinlikte
Devlet Tiyatrolan
sanatçılan Nur Subaşı,
Simay Küçük, Bennu
Yarar, Bülent Emin Yarar
ve Metin Beyen de yer
alacak.
Ortaöğretim kurumlannda yabancı
dil öğretmenliğini yeğ tuttu" dıye
anlatmış Vedat Günyol'u. Günyol için
öğretmenlik, klasik öğretmen-öğrenci
ilişkisini baba-oğul yakınlığına
dönüştüren bir serüven. Öğrenme,
okuma. yazma tutkusu. okuyup
yazdıklannı başkalanyla paylaşma
tutkusuna dönüşmüş. Bınkımlerini en
çok gençlerle paylaşıyor. "Gençler
yaşama gücü. yaşama direnci veriyor
bana. İnsan gençlerle birlikte daha da
gençleşiyor çünkü." Onlardan çok şey
öğrendiğinc inanıyor."Oğrenci
yetiştirir öğretmeni. Bu yüzden
öğretmenliğimin en güzel y ıllannı
Hasanoğlan Yüksek Köy
Enstitüsü'nde gecirdim. Zchir gibi
Aydınlanmanın ışığında Vedat Günyol
FERİDUN ANDAÇ
Vedat Günyol'u "İnsan kavşağı''nda buluşturanın ne
olduğunu düşündüğümüzde, aydınlanrnanın, hümanist
düşüncenin tözlerini buluruz. Bu da bizi, cumhuriyet
Türkiyesi'nin aydınlanma hareketı serüveninin tanıklığına
götürür.
Yazm, düşün ve eylem msam*xrfarr Günyol, bu seriivenin
îeyden önc,e. Onu gönül insan(?, -,
kılan, ülke ve insan gerçeğini taruyıp sevme, sevdirme
bilincine erdiren; yazın ve kültür insanı olarak engin bir
düşün birikimine ulaştıran yanlan gösterebilmek için bu
tarihe göz atmak, bu oluşum içinde Günyol'un serüvenini
izlemek, okumak, tanımak kaçınılmaz gibi geliyor bana.
Ülkemizdeki aydınlanma düşüncesinin olaşumunda
önemli bir yeri olan Günyol, çağdaşlaşmanm ivmesini
yakalayan, bunu da 86 yıllık ömründe bir meşale gibi
taşıyan örnek aydındır. Öyle ki onun yazınsal, düşünsel ve
eğitsel çabası tek başına bir okul örneğidir.
Eleştirmenliği, denemeciliği, çevirmenliği, ögretmenliği,
dergiciliği, yayıncılıgı bu örnegin en somut
göstergeleridir. 50 yılı aşkın bir serüvenin emeğinde
aydınlığın kuşatıcısı olmuşrur her dem. Sesi seslere
dönüşmüş, çoğalmış; çoğaldıkça da ışığının önü alınamaz,
etkisi yadsınamaz düzeye ermıştir.
Günyol okulu, bir ışığın okuludur: zenginleştirici.
geliştirici, etkileyici, dönüştürücü. devrimci yanı vardır.
Insana, insan emeğine saygının. paylaşmanın. yararlı
olmanın, dostluğun, erdemin. karşılıklı sevginin, usun
kuşatıcılığını her dem önde tutmanın; bağnazhğa, geriliğe,
zorbalığa karşı koyuşunsimgesıdtro.^ ' "<"' -•"•"
Bu ışığı bugüne ulaştıranlann ilk seslerinden biridir
Günyol.
Onun yazın ve düşün dünyamıza katkısı, Batı
aydınlanmasının ışığını ülkemize taşımadaki emeği,
çağdaşlaşmamızda önemlice bir yer tutar.
Bugünkü aydınımızuı donanımında, bilimsel bilginin
kaynaklanna ulaşmamızda, Batı'da Rönesans'la yaşanan
değişim ve oluşumlan tanımamızda Günyol'un emeği her
dem anılacak, onun kuşatıcılığı sürekiı yanı başımızda
olacaktır.
Sözünün, sesinin, ışığının solup yitmeyeceği günlerin
aydınhğında VEDAT GÜNYOL'a merhaba
divoruz..
öğrencilerdi. Suvumu çıkanyoriardı.
Bir Mehmet Başaran, bir Talip
Apaydın işte oralardan yetişti." Hasan
Âli Yücel'in "Ögretmen bir polistir"
sözünü anımsatıyor Günyol. "Ama
nasıl polis, şimdiki gibi değil.
Koruyucu, gözetici, yetiştirici." Bu
memlekete yapılan en büyük hainlik
Köy Enstıtülerini kapatmak Günyol'a
gore. Imam-hatip liseleri ve Kuran
kurslannın yaygınlaşmasını endişeyle
ızliyor. "Bu dine hakarettir. Tek kitap
kördtisidir bu. Tek kitap köreitir
insanı." Bunca körelmeye, çürümeye
rağmen tutunduğu bir dalı var Vedat
Günyol'un. Umut. Yaşananlarne
kadar olumsuz olsa da yitirmiyor
umudunu. "Türkiye'de kafası işleyen,
eleştirel bakan insanlar da var" diyor.
"İnsan, insanın kurdudur" deyişinın
en çok yakıştığı böyle bir dönemde
nasıl beceriyor iyimser olabilmeyi?
"Umut yoksulun ekmeğidir arkadaş.
Biz yoksul insanlanz. Bütün
servetimiz umuttur. Umudu
olmavanın içi geçmiştir. Şimdi biz bir
tüneideyiz. Işığa doğnı yol ahyonız."
Neden kafası doğruya, güzele işleyen
insanlar bu ülkenin yönetici
kadrolannda yer alamıyor Vedat
Hoca? "Aydın devlet adamı olamaz
çünkü y alan söyleyemez. Aydınlar
dev lete düşmandıiiar daima. Aydın
iktidar denilen bu kokuşmuş düzenin
dışındadır. İkridara ters düşmek her
namuslu aydının yazgLsıdır."
Pek çok konuya nüktelı yaklaşıyor
Vedat Günyol. Yaşamın günlük akışı
içensınde şaşırtıcı sorular soruyor
insanlara; zanf uyanlarda bulunuyor
gerektığınde. Alttan alıyor ama üste
çıkmıyor. Uyanlar kavgaya değil
kibar bir çağnya dönüşüyor onun
dilinde. Dostlan onu fazla yumuşak
yüzlü olduğu için eleştiriyorlar. İsmet
Zeki Eyüboğlu'na göre Vedat
Günyoİ."Elindeki taşlan yakınında
bir yere atar, yanlması gereken
başiann başka elleri beklemesine
olanak sağlar" Ama o halinden
hoşnut. Bakkaldan 'ramazan rakısr
ıstemeye, otobüste üst üste giderken
kendisini sıkıştıranlara. "Sizinle
dokıınulmaziık pakö imzalayabilir
mijjiz" demeye devam ediyor. "Bakın
Bernard Shaw ne demiş: 'Şakasız
dünya kuşsuz oımana benzer'. Yaşam
zaten şakadan başka nedir ki?"
Ardından bir nüktelı saptama daha
geliyor: "Bırakm bu dünyajı, öte
dÜJiyanın sırnna kimse ermiş mi?
Yok! Yunus Emre'nin de dediği gibi
'Ne gelen var. ne haber getiren'.
. Şimdi bu adamlar cennet diye bir yer
hazıriamışlar başını kapatan, eteğini
açan cennete gidiyor. Bi/ başımızı
açıyoruz,etegimizi kapatıyoruz
öyle>se cehenneme gideceğiz''.
Dünden bugüne. bugünden yanna
Türkiye'nin aydınlık yüzünün simgesi
Vedat Günyol onu bırakıp giden
dostlanna sesleniyor: "Haldun Taner,
Orhan Burian, Cemal
Süre\a...Namussu/Juk ettiler, hepsi de
gittL" "Aman, siz iyi bakın kendinize"
diyecek oluyoruz. Bilgece bir yanıt
geliyor: "Ben namuslu olmaya
çalışacağım."
Fransız müzelerinde Yahudilere
ait binlerce ^ödiinç' yapıt
Kültür Servisi - Fransa'daki ulusal
müzelenn yetkilileri, tkinci Dünya Sa-
vaşı sırasmda Yahudilerden çalınan 2
bini aşkın sanat yapıtının gerçek sahip-
lerinı bulmak için üzerlerine düşen ya-
sal sorumluluğu yerine getırmemekle
suçlanıyorlar. Le Figaro gazetesinde y-
er alan habere göre. Fransa'daki ulusal
müzeler. Nazi işgalı sırasında Yahudı-
lenn evlennden çalınan resım ve hey-
kelleri gerçek saihiplerine ulaştırmak
için 50 yıldır hiçbir girişimde bulun-
madılar.
Dünyanın en ünlü müzelerinden Pa-
ris'teki Lou\Te'da, Yahudilere ait 1878
adet sanat yapıtı bulunuyor. Bunlann
arasmda. Renoir. Rodin. Courbet, Mo-
net ve Gauguin gıbı sanatçılann yapıt-
lan da \ ar. Daha küçük bır koleksiyo-
na sahip Musee d'Orsay'da ise Yahudi-
lere ait 85 yapıt bulunuyor.
Bu zengin koleksiyon, savaş sonra-
smda Fransa'daki müzelere verilmişti.
Ancak 1949 yılının Aralık ayında çıkan
bir yasaya göre, bu müzelenn, yapıtla-
nn asıl sahiplerinı bulmak. bulunduğu
takdirde de yapıtlan iade etmek gibi bır
sorumluluğu var. Devlet görevlısi mü-
fettişlenn yaptıklan araştırmalar sonu-
cunda müzelenn bu konuda hiçbir gi-
rişimde bulunmadığı ortaya çıktı. Mü-
zelere gönderilen resmi bır mektupta.
"Söz konusu yapıtlan asıl sahiplerine
iade etmek için herhangi bir çalışma
gerçekleştirilmemiştir. Dev let bu yapıt-
ları asla sahiplenemez, sahiplenmeme-
bdir" denildı.
Bazı iddıalara göre. Fransa'daki ulu-
sal müze yetkililen, bu yapıtlann
4
za-
man aşımı' sayesınde Fransız devletinin
malı olacağını umuyorlardı. Musees de
France'm yönetıcisi François Cachin
ise bu iddialan reddedıyor. Cachin
"Müzeler, bu yapıtlan sahiplenmiyor-
lar. yalnızca sergiliyorlar'*dedi Cachin
aynca. bu çalmtı v apıtlann en\ antennın
çıkanldığmı. yakınbırgelecektede tn-
temet'te yer alacağını ve kitap olarak
basılacağını sözlenne ekledi Müzele-
nn 1945 yılından bu yana bu konuda
hiçbir girişimde bulunmaması eleştin-
lere hedef oldu. Fransız tarihçi David
Dou\ette. "Mchy rejimi sırasında Ya-
hudi mallarına el konulması olayı,
1990'lar Fransası'nda hâlâ tartışılama-
van bir tabu olmsıyı sürdürüyor" dedı.
Savaş sırasında Fransa'dan "?5 bını aş-
kın Yahudi sürülmüştü. Bunlardan bü-
\ ük bır kısmı Marais semtinde yaşıyor-
du. Bu semtte bulunan \e eskıden Ya-
hudilere ait olan 150 kadar bina da şu
anda Paris Belediyesf nin malı sayılıy-
or.
Salinger'in ilk romanı 34 yıl sonra yayımlanıyor
Kültür Servisi- Türkçede 'Gönülçelen'
(Can Yayınlan) adlı romanıyla tanınan y a-
zar Jerome Davis Salinger'in ilk romanı
yazılışından 34 yıl sonra ilk kez Orchise
Press tarafından yayımlanacak.
'Hapworth 16,1924' adını taşıyan 20bin
sözcükten oluşan roman 10 Haziran
1965'te New Yorkerdergisinde tefrika edi-
lerek okuyucu karşısına çıkmıştı.
78 yaşındaki yazann bunca yıldan son-
ra ilk romanını yayımhyor oluşu edebiyat
çevTesinde şaşkınlıkJa karşılanırken. ro-
manının yeni basımımn bü>ük bir gizlilık
içinde sürdürülüyor oluşu da dikkat çekı-
ci. Yayınevi. Salınger'in ilk romanının pı-
yasaya çıkış tarihi hakkında kesin bilgi
vermekten kaçımyor. 1951 tarihli 'Gönül-
çelen' adlı romanıyla savaş sonrası Ame-
rikan gençliğinin durumunu gözler önüne
sererek milyonlarca okuyucu tarafından
sevilen biryazar haline gelen Salinger yıl-
lardır popülaritesinı korumayı başardı.
'Gönülçelen' hâlâ yılda 400 bın gibi yük-
sek bir satış oranına sahıp. Salinger'in en
büyük hayranlanndan bin de. John Len-
non'u öldüren Mark David Chapman.
Unutulmaz Filmlere Yeni Makyaj
UPSD'de yeni yönetim belirlendi
Kültür Servisi - L'luslara-
rası Plastik Sanatlar Derne-
ği'ain 5. Olağan Genel Kuni-
lu'nda dernek yönetiminin
yaptığı görev dağılımı sonu-
cu aslı ve yedek yönetim ku-
rulu, denetleme kurulu ve
onur kurulu belirlendi.
Hüsamettin Kocan'dan bo-
şalan genel başkanlık görev ı-
ne Nilüfer Ergin getirildi.
Bajkaıı Yardımcısı Müşerref
Zeytinoğlu.genel sekreterAy-
şe Erel, sayman Ahmet Özel
olarak seçilirken üyelıklere
Hakan Onur, Arzu Başaran
ve Berikaİpekbayrakgetiril-
di.
UPSD'nin asli yönetim
kurulunu Nilüfer Ergın, Ha-
kan Onur, Müşerref Zeytı-
noğlu, Arzu Başaran, Berika
Ipekbayrak, Ayşe Erel, Ah-
met Özel. yedek yönetim ku-
rulunu ise Gaye Kırhdökme
Belen, Fatoş Beykal, Mustafa
Karyağdı, Sedat Balkır, Fun-
da Pekşen, Cemil Ergün \ e
Genco Gülan oluşturdu. Asli
denetleme kuruluna Canan
Beykal, Yusuf Taktak ve To-
mur Atagökseçilirken yedek
denetleme kuruluna Meüh
Görgün ve Zümriit Radau
seçıldi. Asli onur kurulu Hü-
samettin Koçan, Özdemir Al-
tan \e Turan Erol'dan; yedek
onur kurulu ise Zahit Büyü-
kişleyen, Mehmet Özer ve
Orhan Taylan'dan oluştu.
UPSD'den yapılan açıkla-
mada. derneğın Hüsamettin
Koçan başkanlığı döneminde
gerçekleştmlen etkınlikleri-
nin sanat dünyamıza büyük
bir ıvme kazandırdığı vurgu-
lanarak . UPSDnin yeni yö-
netımınin de Türkiye'de \e
dünyadaki gelışmeler doğrul-
tusunda sanatçılann düşün-
me. yaratma ve bunlan yaşa-
ma geçırmesi için kolayla^tı-
rıcı tavırlar gelıştireceği \e
diger sıvıl toplum kuruluşla-
n ile ilişki içinde olacağı
sövlendı.
Film tutkunları yeni teknoloji sayesinde Giant-Devlerin .\şkı'nda Reata çifth'ğinde ge-
çenleri daha canîı renklerie izleyebilecekler.
Siyah-beyaz Masikler
artık rengârenk!
Kültür Servisi - Sınema tarihinin klasık
yapıtlan renklenıyor. 'Technicolor' adı
verilen teknolojik uygulamayla
renklendirilen eski siyah-beyaz filmlere
rağbet giderek artı>or.
Film banyosu sırasında filmin geçırdiği
kimyasal aşamalarda uygulanan foto
kimyasal yöntemin aksıne, fotomekanik
yöntem renklen birbirine dönüştürüyor ve
kimyasal sürecin son aşamasında
uygulanıyor. Bu tıp yöntemler aslında
1930lardan ben bılıniyor ve
uygulanıyordu. Ancak günümüz
teknolojisi, günümüzde daha zahmetsız
yollarda canlı renklere ulaşılabılmesıne
olanak tanıyor.
•Technicolor'ın kullanım haklan Cartton
Conımunicarions adlı bir İngılız firmasına
ait. Renklendırme denemesı ilk olarak
1960 tarihını taşıyan ve beyazperdenın
unutulmaz oyunculan Elizabeth Taylor.
Rock Hudson ve James Dean'ın
başrollennı paylaştığı 'Giant- Devlerin
Aşkı' filmi üzerinde gerçekleştirilecek.
Film renklendirilmiş haliyle Amerikan
seyircısinin karşısına çıkacak. Sinema
tarihinin diğer klasıkleri de benzer
yöntemlerle renklendirilecek. Sıradaki
film de belirlendi:
'Rüzgâr Gibi Geçti'( 1939). Film,
yenilenmış haliyle 1999 yılında. yani
çekıldiği tarihten tam 60 yıl sonra yeniden
gösterime girecek. Endüstri, bu işin peşini
bırakmayacak gibi görünüyor. Ne de olsa
amaç akla gelen her türlü yöntem
sayesinde sinemalara daha çok seyırcı
çekebilmek.
Unlü yönetmen Martin Scorsese,
renklendirilmiş klasikleri destekleyen
yönetmenler arasında. Scorsese.
'Amerikan sineması için son 40 yilda
gerçekleştirilmiş en güzel işlerden biri'
diyerek yapımcılan bu yöntemi
uygulamaya çağınyor.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Erol Urası Dinlerken
"Sanatçılanmız adeta yedi başlı ejderha ile
savaşıyor."
Erol Uras
Dinledikçe, bulunmaz sevinçler boy verdi içimi-
zın denizlerinde. Nicedir, özlemini duyduğumuz
mutluluklaria göz göze geldik.
Dinledikçe, dogudan batıya, kuzeyden güneye
insan gerçeği ezgilerin renginde somutlandı. Alıp
götürdü bizi durağanlığın yörüngesinden.
Kirlenmenın, sahteciliğin, ayak oyunlannın, giz-
lı-açık çetelerin tutunamadığı, uzaylara doğru..
Erol Uras'ın 35. sanat yılında Verdi'yle, Puc-
cini'yle Lehar'la, Dede Efendi'yle Adnan Say-
gun'la, Münir Nurettin le, Yalçın Tura'yla birlik-
te yarattığı iki saatlik düşsel evren nasıl güzelleş-
tirdi bizi. Var olduğumuzu anımsattı.
Umutsuzluk sanki vurmamıştı penceremize hiç.
Yirmi yaşlarımızda mıydık..
anayamızın ilk satırı ütopya.
Kırk yaşında mıyız..
Egemenler, sağcı (ve de solcu) korsanlar kıra-
mamış direncimizi.
Yetmiş yaşlannda mı bizimkiler..
anayasamızın ilk satırı gene ütopya. Gene ko-
parılmamışız direncimızden.
Uygarlık bilincımızin ana damarı sanat.
Bilmiyor muyuz, edebiyatıyia, müziği, sinema-
sı, tiyatrosu, resmi, yontusu, balesiyle hangi ko-
şullarda çağdaşlaşma sürecine girdi bu ülkede
sanat.
Tiyatromuz Ermeni Türkçesinden bugünkü dü-
zeyine nasıl ulaştı.
Musiki Muallim Mektebi'nden Konservatuvar'a
nasıl geldik.
Hangı toplumsal güç suladı Cemal Reşrt'ten
Adnan Saygun, Ferit Alnar'a kadar öncü kuşa-
ğın toprağını.
O öncü kuşağın sabır ustaları ki, 1960'lann Is-
tanbul'unda, Ankara'sında bile çağdaş müziğin
olabilirliğini kanıtlamaya çalışıyorlardı.
Bu yıl operamızın 50. yaşını dünyanın ünlü sah-
nelerinde kutluyoruz.
Erol Uras'ın sanat yaşı 35.
Künyesinde Balkan ülkeleriyle Azerbaycan, Al-
manya, Danımarka, Finlandiya vb. gibi dünya
sahneleri.
35 yıl boyunca Otello'larla, Andrea Cheni-
er'lerle, Radames lerle kalabalıkları sevindirdi
Erol Uras. Yedi başlı ejderha ile savaşımı göze
alanlardan biri olarak.
Dinledikçe, bulunmaz sevinçler nasıl boy ver-
mesin denizlerimizde.
Teşekkürier Erol Uras.
Sesinle, uygarlık bilincinle yaşa..
Cem Yoruhnaz'ın 'devinim fotoğrafları'
• Kültür Servisi- İDGSA Fotoğraf Bölümü mezunu,
1960 doğumlu fotoğraf sanatçısı Cem Yorulmaz'ın, caz
müziğindeki doğaçlama özelliğinı fotoğraflanna
taşıdığı 'Caz ve Devınım" başlıklı sergisi Beyoğlu-
Coffinet'te 15 marta kadar görülebilir. Sergi siyah-
beyaz ve renkli fotoğraflardan oluşuyor
Şiip-lik'te dışavupumculuk'
• Kültür Servisi - Şiir-lik Almanya'dan çıkıp yazın
sevgısıni Türkiye'dekilerle paylaşan bır dosya- dergi.
Ocak sayısı Alman şiırinde önemli bir yeri olan
"dışavurumculuk" akımına aynlmış. Türk şiirini hiç
etkilememış, ancak Türk resmıne şöyle bır girip çıkmış,
etkisi Almanya ve dünyada çok uzun sürmemiş ama bir
döneme kalıcı bir biçimde damgasını vurmuş olan
'dışavurumculuğun' şiıre yansımasını derginin yayın
yönetmeni Gültekin Emre şöyle anlatıyor "tlk bakışta
çevreye ılgisiz gibi gözükür öte yandan asıl
duyarlılığının yoğunlaştığı alan ise insanın iç
dünyasıdır. Yani tüm duygulan d\ş dünyadan bağımsız
ve tüm gızlerden anndırarak, en çıplak bir biçimde ele
almayı amaçlar." Şıir-lik'te akımın özellikJeri döneme
damgasını vuran şairlenn şiirlerine bakışta ve
şiirlerinden tadımlık örneklerle daha net görülebilir.
Dergide aynca Sargut Sölçün'ün 'Ekspresyonist
Hatıralar', B.Bülent Can'ın 'Dışavurumculuk.
Dadacılık ve Postmodernızm', Yüksel
Pazarkaya'nınİnsanlığın Şafağı-Dışavurumculuk' adlı
yazılannın bütünlediği dosyada, Ramis Dara'nın
'Içdüşümler' başlıklı bölümünü ve Gül Ilbay'ın Fransız
şiinndeki kadın şairlenn erotık şiirlerinden yaptığı
çevirileri bulabilirsıniz. Salih Bolat'sa Hasan
Oztoprak'ın "Ağıtlar" adlı yeni kitabını değerlendiriyor
'Bir Kitap' başlıklı köşesinde.
'Anarşizm' Türkçede
• Kültür Servisi - KanadaTı yazar George
Woodcock'un 'Anarşizm, Bir Düşünce ve Hareketin
Tanhi' adlı kitabı Alev Türker'in çevirisiyle Kaos
Yayınlan arasında yayımlandı. Eleştirmen, yazar, şair
ve bır anarşist olan VVoodcock. tarihsel anarşist hareketi
ve felsefesini savısız kaynaktan araştırarak günümüze
kadar izliyor. Anarşist düşünürlenn Fransız
Devrimi'nden bu yana devlet üzerine yaptıklan
anahzleri 200 vıllık bır kronolojiyle ele alıyor.
Anarşizmle Marksızm arasındaki teorik-pratik
farklılıklan ilk gününden başlayarak Marks ile
Proudhon arasındaki tartışmalara referans vererek
anlatıyor.
Uludağ Üniversitesi tiyatro atölyesi
• Kültür Servisi - Uludağ Üniyersitesi'nde tiyatro
atölyesi kuruldu. Prof. Dr. Ali Özçelebi. Prof. Dr. Suzan
Erbaş, Prof. Dr. Mustafa Durak, Doç. Dr. Ayla Gökmen
ve Dılek Öztekin tarafından kurulan Tiyatro
Atölyesi "nde yaratıcı drama, şan. metin çözümlemesi,
estetik. tiyatro tarihi, doğaçlama, kostüm tasanm,
eskrim. psiko-sosyo drama, dans dersleri veriliyor.
Altuğ Dilmaç, Semih Çelenk, tlknur Sütübakan, Müjdat
Sönmez, Metin Balay. Nurhan Kolaylı, Efdal Sevinçli,
Dilek Öztekin, Mustafa Durak. Gülriz Sururi, Selim
Gürata, Hüseyin Katırcıgoğlu, Yaşar Doruk, Nuri
Aykut, Odille Parlange'nın öğretım kadrosunda görev
yaptığı atölyede bu y ılkı çalışmalardan bın 'Oyunun
Adı' adlı sözsüz oyun.