Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'24-OCAK 1997CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Michel Tournier'nin 'Kızılağaçlar Kralı' romanmdan ilginç bir Volker Schlöndorff uyarlaması
'Alman bfliııcriMİen kahramaıı öyküsü
SINGUÇAPAN
Şîrndıye dek bobert MusiTtJen Mar-
xel Pıousfa. Arhur Miller'deTi Günt-
iıer Crass'a. Hrfnrich Böü"«d«n Max
Friscfc'e uzanarac DU ünlü edet>iyatçıla-
nn ronanıanndan yaptığı uyariamalar-
la Urınar. yönetmen Volker Schlön-
dorfTun 1296 Vtnedık Festivaln'nin ya-
nşma bölümünde Alman sinemasını
temsil eden ve bı hafta Alkazar'la Capi-
tol siremalannda gösterilen s o n filmi
'The Ogre-Bir Küıramanın Hiltâyesi' de
<yine tnr roman u/arlaması.
Çofu kitabı Tirkçeye kazan<dınlmış.
çağdaş Fransız /azan Michel Tourni-
er'nin. dilimize"KızılağaçlarlCralı' adıy-
^a çevrilip Aynntı Yayınlan'nc^ basılan
'Le Roi des Aulnes' adlı, okurunu yoğun
bir'göstergeler, sımgeler. alegorfier, mh-
ler ormanı'açekm. hayal gücünün sınır-
lannı zorlayan. hatın sa>ılırronr»anından
uyarlanan 'The Ogre', küçüklûğünden
t>eri kadere inanan, kendini ç o k sevdiği
•çocuklan korumaya, kollamaya adamış;
geyik, at \e köpeklerle de arası çok iyi,
icendi halindekı oto tamircisi, b i r garip
üabil'in yani olabildiğince zarraanın dı-
şında takılan bir masal kışısinden fark-
sız. hayalperest Abel Tiffauges'un (John
Malkovich) öyküsünü anlatıyoT. Avru-
pa'nın, 2. Dünya Savaşı felaketîmi hazır-
Jayan Nazi saldırganlığının kök. salarak
(geliştiği o karanlık yıllannda büyüyen
tuhafbırçocuk Habil. ÇocukJuğ^nda sı-
nıfının, öğretmenlerinin şamar oğlanı.
Insafsızca cezalandınldığında, içinden
okulunun yanmasını diler ve b u n u n ger-
çekleştiğini de keyifle seyredeT Habil.
*Ne var ki onu adam yerine koyan, okul
"kapıcısının şişman oğlu olan b i n c i k ar-
lcadaşı ve koruyucusu Nestor d a ölür bu
"yangında.
" Gençlığinde, fotoğraftannı çektiği kü-
çük bir kızın sarkıntılık suçlamasıyla ha-
(jpishaneye düşecekken kaderi o n u Fran-
-sız ordusunun bir neferi olarak. cepheye
•gönd^rir 1939'da. Almanlara esirdüşüp
esirler kampını boylar. Daha sonraysa
kaderi, Habil'ı esır kampından alıp III.
Rekh'ın Hitler'den sonraki lideri Her-
The ogre
Yönetmen: Volker Schlöndorff / Senaryo:Jean-
Claude Carriere, V.Schlöndorff, Michel Tournier'nin
'Le Roi des Aulnes' adlı romanmdan / Kamera: Bruno
De Kayzer / Müzik:Michael Nyman / Oyuncular: John
Malkovich, Gottfried John, Marianne Sagebrecht,
Volker Spengler, Armin Müller-Stahl, Heino Ferch,
Agnes Soral, Dieter Laser /1996 Alman-Fransız ortak
yapımı (Avşar Film- WB) Beyoğlu Alkazar, Altunizade
Capitol sinemalarında.
mann Göring'ın başını çektiği. birtakım
yüksek rütbeli Nazi büyüklerinin devam
ettıği, Prusya'nın derinlerindeki gizli a\
şatosunda hizmetkârlığa savurur. ortak
geyik sevgismde anlaştığı. Göring'in sağ
kolu olan. insancıl bir Nazi subayının
(Gottfried John) sayesinde. Beğendiği
Rubens resımlerindeki gibi tombul. be-
sıli. ama her konuda hayli incelmış zevk-
lere sahip. a\ meraklısı. hedonıst Gö-
ring(Volker Sprengjer). Nestofu anım-
satır Habil'e. Derken kökeni Töton şöval-
yelerine çıkan Cermen soylusu kont Kal-
tenbom'un (Armin Müller-Stahl) şato-
sunda sürdürülen nasyonal sosyalist
gençliğin askeri eğitim programı için,
Alman çocuklannı bulup toplamak gö-
revini üstlenmesıne yol açar kaderi, tut-
sak Fransız kahramanımızın. Filmin adı
da (Ogre: mitolojide çocuklan arkasına
takıp toplayan canavar), Habil'ın bu özel-
liğınden kaynaklanır zaten. Sonuçta
•hem kahramanlaşan bem yolundan sa-
pan hem de canavarlaşan ve çocuklan
knrtarmak isteyen' bu garip Fransız tut-
sağın. "tenobur dev' Abel Tiffauges'un,
içinden geçtiği, 20. yüzyıhn en çalkan-
tılı dönemlerine tanıklık ettiği zorlu
'odyssey'ini aktaran film, malum kıya-
met yıllannı çocukken yaşamış, 1939
doğumlu Alman yönetmen Volker
SchlöndorfFun kişisel anılanyla da örtü-
şüyor.
SchlöndorfFun hâlâ Alman ırkının üs-
tünlüğüne inanma takıntısının derinlik-
lerinde kalmış çocukluk anılanyla ha-
yallerinin. Michel Tournier'nin roma-
nıyla harmanlanmış hali diyebileceği-
miz 'Ogre', birden yazgısında kendini
büyük bir şeylerin bekledığine inanan,
hayalperest bir kahramanın, savaş önce-
sınde başlayıp savaş boyunca Fransa ve
Almanya'da süregelen 'fantastik' serü-
venini anlatırken, totaliter bir sistemin
baştan çıkancılığına kapılarak felakete
giden Almanya'yı ve Alman gençliğini
de betimliyor, yönetmenin gözünden.
Filme kaynaklık eden Tournier'nin ro-
manındaki Fransız bakış açısı, kitabı di-
lediğince ayıklayıp işine geleni kullanan
SchlöndorfFun 'Alman büinci'ne yenik
düşmüş ve ortaya çıkan film, romanın
yoğunluğundan, zenginliğinden farklı
yönlere kaymış gibi geldi bize. 1965 ya-
pımı ilk filmi 'Genç Törless'den 1979
Cannes galibi 'Teneke Trampef'e,
*Swan'ın Aşkı'ndan 'SatıcınınÖlümü'ne
kadar. kariyerinde MusiL, Grass, Proust
ya da Miller gibi usta yazarlar arasında
gezinip duran. uyarlama uzmanı Schlön-
dorfFun her zamanki senaristi Jean Cla-
ude Carriere'le birlikte bu kez el attığı
Tournıer romanı. herkesin pek öyle ko-
layca altından kalkabileceği cinsten, ko-
lay birmetın değil aslında. Volker Speng-
ler'in, sinemaya gelmiş geçmiş en sem-
patık Göring'i karşımıza getiren perfor-
mansı göz alıyor, bir Hollyvvood loko-
motifınin (Malkovich) çekip sürükledı-
ği filmin Armin Müller-StahL, şişman
MarianneSagebrecht, Gottfried John'un
yer aldığı, Alman ağırlıklı oyuncu kad-
rosunda, Sanki kelıne biraz saç ektirmiş
görünen, ıyi oyuncu John Malkovich, ye-
tişkin bedeninde, 'vahşi, kaba, yontulma-
nuş ama rengârenk ışıldayan bir çocuk
esprisi' içeren Abel kışiliğini inandıncı
kılamıyor, yorumu ve Fıziğiyle. Bir çe-
şıt gerçekçi masal yoğunlugu taşıyan ki-
tabı sinemalaştuabilmek için, Abel-Mal-
kovich'in ağzından anlatma yoluna sa-
pan Schlöndorff'un yine de ustalıklı üs-
lubu ve okul-çocukluk yıllan. Göring'li
sürek avı ya da kahramanımızın hay-
van(çocuk) sevgisi sahneleri, vb. gibi
özenlı bölümleri sayesinde ilgıyle izle-
nen filmin tumturaldı müziği de bırbaş-
ka ustanın. ünlü bestecı Michael Ny-
man'ın imzasını taşıyor. Sonuçta. roma-
nın boyutlanndan, zenginliğinden yok-
sun ama, yine de ilginç say ılacak bir Vol-
ker Schlöndorff filmi 'The Ogre'. Yö-
netmenin 30 yıl kadar önce 'Zazie','Ozel
Hayat','Le Feu Follet*,
v
Vlva Maria'da
asistanlık ettiği, ustasıLouis.Malle'eada-
dığı 'Ogre', vaktiyle 'Teneke Tram-
pet'ten keyif alan sinemaseverlerin ke-
sinlikle kaçırmayacağı bir uvarlama
Amazon'dan gelen Şaman Paris'te
Raslantı sonucu, birdenbıre
lüks bir Pans otelinm asansö-
n, birbirin-
3 kahraman: Yağmur orman-
lannın tehlikede olduğunu
dünyaya duyurma turuna çık-
jnış, cangılın büyüleyici kud-
retine sahip bir 'Jaguar' gü-
cündeki, eciş bücüş, incik bon-
"cuklan takınmış, çıplak, yaşlı
bir Amazon yerlisi, 'şaman'
•Wanu (Navajo kızılderilisi
Harrison Lowe oynuyor), Wa-
nu'nun Fransız çevirmeni, tro-
pikal ormanlarda epeyce takıl-
mış, yerli diline ve lehçelerine
vakıf, Indy'van. sorumlu, mert
.ve aydın bir maceraperest
Campana (son dönemin gitgi-
de ünlenen, Arap kökenli, 1948
^Kazablanka doğumlu, babayi-
ğit Fransız aktörü Jean Reno,
yine kaya gibi sağlam) ve yük-
lü kumar borcu yüzünden
gangsterlerin tahsilat için köşe
Jbucak aradığı, küçük üçkâğıt-
çı, eyyamcı. paragöz bir yakı-
sıldı Perrin (Patrick BrueO-
AVanu'nun görür görmez 'seç-
'tiği' ve hastane yatağından. te-
İapatik yollardan tüm gücünü
aktaracağı kumarbaz Perrin,
hiç istememesine karşm, vah-
"şi. balta girmemiş Amazon or-
manlanna, savaşçı Wanu'nun
"'çalınnuş ruhunu' aramaya gi-
decek ve bu zorlu yolculuğa
Campana da katılacaktır tabii
ki...
Le Jaguar
Yönetmen, senaryo:
FrancfsVeber /
Kamera: Luciano
Tovoli / Müzik:
Vladimir Cosma /
Oyuncular: Jean
Reno, Patrick Bruel,
Harrison Lowe,
Patricia Velasquez,
Danny Trejo,
Alexandra
Vandernoot, Roland
Blanche, François
Perrot/1996 Fransa
(Umut Sanat)
Genellikle iki arkadaş ekse-
ninde gelişen hikâye.er anla-
tan fılmleriyle ('(L'Emmerde-
ur', 'La Che\Te', 'Les Compe-
res') tanınan, Fransız sinema-
sının deneyımli senarist- yö-
netmenlerinden Francis Ve-
ber'in, 2 yıl önce Amazon'da
büyümüş, sevimli birçocuğun
afacanlıklannı, Paris yaşamı-
na alışmasını konu edinen
"Küçük Yerli Paris'te''adlı gül-
dürünün umulmadık gişe ba-
şansından şevk ve cesaret ala-
rak yazıp yönettiği 'Le Jagu-
ar', büyük ölçüde başroldekı
iki popüler oyuncusuna güve-
nen ve fazla bir şey bekleme-
den kolayca izlenen, mıstik ve
'Herkesin içinde
bir kahramanlık
ar
egzotik, eğlenceli, gırgır, renk-
li ve oyalayıcı olabilen bir ma-
cera komedisi sayılabilir.
Farklı kültürlerin karşıtlığı
ve çatışmaları üstüne gelişen,
klasik fars numaralanna, bil-
dık klişelere dayanan, panora-
mık. nefıs Amazon manzarala-
n da sunarak her yaştan seyır-
cıye canlı, hafıf, eğlendirici ve
oldukça keyıfli bir 100 dakika
vaat eden ve sonu tabii ki iyi-
ye \aran bu Fransız yapımı
'Jaguar'ın .udından >akınlar-
da 'de^m filmi' de çekilirse
hiç şaşırmayız doğrusu, Ame-
rikan sinemasındakı gibi.
Kuşkusuz gişesi parlak
"Küçük Yerli Paris'te"den da-
ha oturaklı ve şenlikli - şama-
talı 'Jaguar', her ne kadar faz-
laca önemsenecek bir yapıt sa-
yılmazsa da insanın içini aça-
cak türden, yeşil ve pembe ton-
lardan ses veren. süreklı gü-
lümsemelerle seyredilen.
Fransız işi bir eğlencelik ola-
rak keyifle yenilip yutuluyor
bir çırpıda.
Bugün gösterime giren bu
çevTeci ve matrak film, sine-
maseverleri hayli bildik tara-
fından da olsa, cümbüşlü, ne-
şeli ve matrak bir Amazon yol-
culuğuna çağınyor özetle. Me-
lek gibi bir Amazon güzeli ro-
lündeki, Fransız sinemasının
Ş-eni yüz'lerinden Patricia Ve-
lasquez de bir içim su aynca.
Elddie Murphy'nin özüne dönüşü
İyi niyetlı, utangaç, müdüründen öğ-
rencisine kadar bütün okulun alay konu-
su olacak kadar şişman ve aşk hayatı sıfir
bir genetik profesörü Sherman KJump'ın
(Eddie Murphy) berbat hayatı, günün bı-
rinde hücrenın molekül yapısını değiştir-
me üstüne araştırmalann: sürdürdüğü la-
boratuvannda çalışırken, yağ eritici bir
ksiri keşfetmesı ve kendınde denemesiy-
le tamamen değişir. Artık o koltuklara sığ-
mayan. sınıfta tahtaya yazdığı kimya
deıîkktnlerinı, haşmetli göbeğinin silme-
sine mani olamayan. karşı cinse ve aşka
hasret, şekilsiz profesör gitmış, yerine ka-
dınjan kendınden geçiren, tatlı dilli, hm-
zır. firlama. baştan çıkancı. dayanılmaz
bir Kazano\a Buddy Love (Eddie Mur-
phy) gelmıştır. Hayranı olan. gencecık bir
kimya öğretmeniyle (Jada Pinkett) kim-
yalan uyuşan profesör, güzel kadtna kör-
kütük âşık olur giderek. Ne var ki profe-
sörümüzün bu yeni Buddy Love hali, sü-
reklı kalıcı olmayıp bedenini balon gibi şi-
şiren kılolan. olur olmaz zamanlarda ye-
tıiden ortaya çıkmaktadır...
Baştan sona iddialı bir Eddie Murphy
gösterisi haiınde süregelen "Çatlak Pro-
fesör", 1963 yapımı, Jerry Lewis başya-
pıtı "The Nutty Professor""un. 1990'lara
•uyarlanmış yeniden çevrimi. Jerry Le-
,wis'ın, hem yönetip hem oynadığı, kadın-
lann kul köle olduğu Kazanova Buddy
Lo\e karakterini de büyük ölçüde ilk dö-
nemınde çevırdiği abuk sabuk komedı-
lerdekı 'candger* roi arkadaşı Dean Mar-
tkı'ın karikaıürü olarak tasarlayıp gerçek-
leşudıği, Dr. Jekyll ve Mr. Hyde çeşitle-
m esi nıteliğındekı, bıldık Jerry Levvis kla-
siğinden yola çtkan bir senarist grubuyla
yönetmen Tom Shadyac'ın yazdıgı "Çat-
lak Profesör"ce. Jerry Levvis'ın yerinı.
kariyerini kurtarmak için şenıden kome-
diye dönen Eddie Murphy almış bu kez
ABD'de büyÜL başan kazanarak yeni-
den Eddie Mu~phy'nin yıldızını parlatan
"Çatlak Profesör"ün gışede bunca ilgi
görmesı, özellikle ,\merikan toplumunda
çok yaygın olar zayıflama yöntemleriyle
şişmanlığa karsı adeta takmtıya dönüş-
müş, incecikolabılmesaplantısıyladalga
geçmesıne bağ anırken, tekrardan komed-
yen yeteneklerini fora eden Eddie Murphy
faktörünü de gczardı etmenıek gerek. Bu-
yük ölçüde, tıpkı Jerry Levvis gibi 7 ayn
kompozisyon çizen Eddie Murphy'nin
şaklabanlık becerısine dayanan, KJng
Kong \ b. klasiklere gondermelerde bulu-
nan. Rick Bakerdenen makyaj sihırbazı-
nın katkılanyla "Forrest Gump", "Mul-
tiplicit\~gibi filmlerle yaygınlaşan en ye-
ni teknolojik imkânlann kullanılmasıyla
ve sulu, zıpır, mekanık bir komedi yakla-
şımıyla kotanlmış bu yepyeni Amerikan
güldürüsü. sonuçta 'insanın kendisiolma-
mnönemini' vurgulayan. duygusal, neşe-
li, komik bir öykü olarak kolayca ızlenip
tüketilıyor. Bir ıkı yıl önce. gişede iyi ça-
lı^an, JimCarre>'nın"Ace\entura-Hay-
Çatlak Profesör
(The Nutty Professor) /
Yönetmen: Tom Shadyac /
Senaryo: David Sheffield,
Barry W. Blaustein, Steve
Oedekerk, T. Shadyac /
Kamera: Julio Macat / Müzik:
David Nevvman / Oyuncular:
Eddie Murphy, Jada Pinkett,
James Coburn, Dave
Chapelle, Larry Miller, John
Ales/1996ABD(UIP),
Beyoğlu Fitaş, Etiler Akmerkez,
İstanbul Princess, Teşvikiye
AFM, Altunizade Capitol,
Kadıköy Moda, Bakırköy
Carousel ve Incirli
sinemalarında.
\*an Dedektifi" güldürüsüyle admı duyu-
ran Tom Shadyac'ın yönetmenliğini üst-
lendiğı "Çadak Profesör". yellemnek vb.
konular üstüne gelişen sofra konuşmala-
rı ve argo ağırlıklı diyaloglanyla pek ne-
zıh sayılmasa da dört dörtlük, dolu dolu
bir kahkaha fırtınası olmasa da neredey-
se gülümsetmey i otomatiğe bağlamış, sü-
rekli kakara kıkirilerle seyredilen, oyala-
yıcı, eğlendinci olabilen, gırgır şamata bir
komedi. Eddie Murphy'nin komediye dö-
nüşünü. parlak bir gışe başansıyla per-
çinleyen "The Nutty Professor - Çatlak
Profesör", meraklısına neşeli dakikalar
vaat edıyor kısacası.
Cünışığı
(Daylight) Yönetmen: Rob
Cohen / Senaryo: Leslie Bohem /
Kamera: David Eggby / Müzik:
Randy Edelman / Oyuncular:
Sylvester Stallone, Amy
Brenneman, Viggo Mortensen,
Dan Hedaya, Jay O. Sanders,
Claire Bloom, Barry
Nevvman,Stan Shaw, Renoly
Santiago/1996ABD(UIP)
Bugün gösterime giren Sylvester Stallo-
ne'un son filmi 'Daylight- Gümşığı'. baştan
belirtmek gerekirse, seyircıyi koltuğuna çivi-
leyerek soluk soluğa izlenen, hızlı hareketli.
alabildiğine sürükleyici, beceriy le kotanlmış.
gıcır gıcır bir Hollyvvood seyirliği.
New York'ta. Manhattan'ı New Jersey'e
bağlayan denizaltı tüneli, patlayan kımyasal
madde yüklü bir kamyonun yol açtığı kaza
nedeniyle tıkanır ve farklı sınıf ve tiplerden
oluşan bir grup insan, çaresiz ve umutsuz t ek-
leşerek toprak altında mahsur kalır köstebek-
ler gibi. Daha önce ölüme neden olmaktan
ötürü mesleğinden menedilmiş kahramanı-
mız. eski Acil Tıbbi Hizmet servisi şefi Kit
Latura (Sylvester Stallone) çok geçmeden, sü-
rü halinde farelerle birlikte kapana kısılmış,
suda boğularak patlamalarda parçalanarak ya
da enkaz altına gömülerek ölümü beklemek-
ten başka ellennden bir şey gelmeyen bu in-
sanlan, kurtanp yeniden günışığına kavuştur-
mak için kollan sıvayacaktır...
Kısa bir süre önce sınemalanmızda göste-
rilen. bizim seyTermediğimiz fantastik tanh-
sel serüven filmi 'Dragonheart'la sivrilen. ilk
fılmini 1977'de çekmiş, deneyimli Rob Co-
hen'in imzaladığı 'Gümşığı', gitgide moda ha-
lini alarak günümüzün en geçerli ve kârlı tü-
rüne dönüşen katıksız action tarzıyla, 1970'li
yıllarda Hollywood"u ihya eden, beylik fela-
ket filmleri türünü birleştirip kaynaş,tınyor.
Başlar başlamaz seyirciyı cehennemi bir tü-
nele sokup her cinsten facialarla karşı karşı-
ya getirerek avucuna alan, iyi zanaatkâr yö-
netmen Rob Cohen, yağ gibi kayan, dozunda
bir heyecan ve gerilim temposuna sahip, ban-
gır bangır sürüp gıden. yer yer görkemli nıte-
lemesinı hak eden. bayağı esaslı bir seyirlık
kotarmış doğrusu.
Kahramanlanmızın ne yapıp edip sonunda
toprak altı dehlizlerinden ve Hudson nehri su-
lanndan kurtulup yeryüzüne 'fişkırtddığı', bi-
raz saçma kaçmış o uyduruk fınalı bir yana,
günümüz seyircisinin heyecan beklentisini
tatmın eden, 'içinde silahlı terörist ya da gözü-
nü kan bürümüş canilerin yer alnıadığı". fela-
ket filmi türünün rutmuş reçetelenyle hazır-
lanıp tezgâhlanmış, belli bir standart düzeyin
altına düşmeyen ve nefes nefese izlenen. par-
lak bir aksiyon-macera öraeği olarak kabul
görebilir 'Gümşığı'.
Yüzünü, gıdısını filan gerdırdiği söylenen
Stallone. bu kez kas gücüyle her sorunun hak-
kından gelen Rocky- Rambo çızgisindeki sü-
per- hero tiplemesınde^sıyır.lıp aklını \e
meslek tecrübesinı konuşturan, daha rnakul
ve yardımse\er bir kahraman olarak boy gös-
teriyor.Veoyunlan hepreddedilenamakışıli-
ğinden tavız vermez, ilkeli, mert. yüreklı, genç
ve güzel oyun yazanyla(Am>T
Brenneman) kı-
nştınyoryumuşak yurrıuşak. Her zamanki gi-
bi mutlu sona bağlanan bu yepyeni Sylvester
Stallone 'action'u, gözalıcı, meraklısımn ılgı-
siz kalamayacağı, spektaküler bir Hollyuood
yapımı sonuçta.
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Bayrak, Mezar ve Kuşlar
Sevgili Uğur,
Sen gideli dört yıl olmuş... Zaman ne çabuk geçi-
yor. Dostluklar ne kadar kalıcı...
"Sakıncalı Piyade"nin dostluğu her kediye nasip ol-
maz elbet, farkındayım. AST kulislerinden, açıkotu-
rumlara, Cumhuriyet sayfalarına uzanan bir yol arka-
daşlığı...
Ne öğretebilir bir dostluk insana? Masanıri üzerin-
de hep açık duran bir radyo bulundurmanın yararta-
nnı mı? Kuşkusuz, çok daha fazlasını öğrendik sen-
den. Vatanı sevmenin ne demek olduğunu, aydın so-
rumluluğunun bilgi kadar. cesaret de gerektirdiğini...
Bugün seni konuşmak için toplanacağız; Anka-
ra'da, Istanbul'da. Anadolu'nun dört köşesinde ve
Avrupa'nın çeşitli kentlerinde. Yüz binlerce, milyon-
larca kedi. Metin Demirtaş ın deyişiyle "mutsuzço-
cuklan sokaklarımızın"...
O çok sevdiğin tiyatro salonlarında buluşacağız
bugün. Senin sesin yankılanacak her köşede. Seni
izleyeceğiz ekranlarda doyasıya. Şaşıracağız, imre-
neceğiz, nasıl da görmuş gerçekleri yıllar öncesinden,
diyeceğiz. Dostiann, "kendı cınayetini aydınlatan ilk
yazar" diye selamlayacaklar seni. Sen, bizı gulümse-
yen gözlerinle izlemeye devam edeceksın. "Cesaret
çocuklar, biraz daha cesaret" diyeceksın...
Kim bilir nasıl gurur duyuyorsun, yürekli genç ga-
zetecilerle. Uğur'ların tükenmediğinı görmek seni na-
sıl mutlu ediyor kimbilir. Geçen gece. Can Dündar'ın
"40 Dakika' 'sını izlemişsindir eminim. Bu genç ve yü-
reklı gazetecinin yaptığı programlan kaçırmayacağı-
nı biliyorum. Ben de kaçırmamaya çalışıyorum. Öz-
gür Mumcu'nun şiirini ilk kez o programda duydum.
Ardından giden milyonlarca insanı anlatırken bızleri
unutmamıştı Özgür:"... Korteje katıldı gözü yaşlı ke-
diler..."
Evet, bugün gene sokaklarda, salonlarda buluşa-
cak "gözü yaşlı kediler". Seni anarak, umut tazele-
meye çalışacaklar. Geleceğın daha aydınlık olacağı-
na ilişkin inançlarını yitırmemek için... Kolay ış değil
bu, biliyorsun. lşkencede alınmış ifadelerle toplam 76
yıl hapse mahkûm edilen Manisalı 10 gence, Mec-
lis'te pankart açtıklan için toplam 96 yıla mahkûm edi-
len 6 üniversıteliye sahip çıkamayan bir toplum için
umutlu olmak kolay mı?
Gazeteleri izlıyor olmalısın. Işlerin nasıl çığrından
çıktığını görüyorsun. Çatiı'ların "cteWef adamı" sayıl-
dığı, polislerle katillerin, uyuşturucu kaçakçılannın kol
kola resimlerinin yayımlandığı bir ülkede yaşayan ke-
diler nasıl ayakta tutacak umutlannı?.. Oral Çelik de
tahliye oldu öncekı gün ve çıkar çıkmaz demeç ver-
di: "Türkiye'nin gözü aydın!"
Biliyorum. her şey bu kadar olumsuz değil diyecek-
sin; Çetin Altan'ı yargılayan mahkemenin kararını
kanıt göstereceksin.
Çetin Altan'ın beraat kararına imza atan yargıç Ali
Güzel, ne güzel söylemiş:
"Düşünce açıklama özgürlüğünün varlığı; çoğun-
luğun inandığı ve iktidarı kullananlann dile getirdiği
görüşlerin söylenebılmesiyle değil, bunlardan farklı,
belki de bunlara zıt görüş ve düşüncelerin de ifade
edilebilmesıyle anlaşılır..."
• • •
Yargıç Güzel'in sözlerinın anlaşılacağı, kabul göre-
ceği günlerin uzak olmamasını dilemekten başka ne
gelir elden. O gün gelene kadar farklı görüşleri sa-
vunmaya çalışan kediterin başı dertten kurtulmaya-
oakmış gibi geliyor bana.
"Elbette yapılacak çok şey var" dediğini duyar gi-
bi oluyorum. "Vatan-Millet-Sakarya'' edebiyatı ile ye-
tişen yeni kuşaklara gerçek vatanseverliğin anlatılma-
sı gerekir, haklısın. Anlamamakta direnenlere, tekrar
tekrar anlatmak gerekir. Bız de oyle yapmaya çalışı-
yoruz işte.
Geçenlerde, Paris'in banliyösü Argenteuil'de izle-
diğim bir 10 Kasım torenine ilişkin düşüncelerimı di-
le getirmiştım bu köşede. ilkokul öğrencilerine ezber-
letilen şiirlerdeki "hamaset"\ kaldıramadığımdan ol-
sa gerek... Törenin hazırlanmasında aktif roi oynayan
Eğitim Müşaviri (vekıli), eleştirilerimden fazlasıyla alın-
mış. "Atatürk'ü, cumhuriyeti, bayrak ve vatan sev-
gisinı anlatan şiirterin okunduğu", bu törenle ilgili ya-
zımda çarpıtmalar olduğunu ileri sürüyor ("Bayrak"\a-
fı geçti mı susmasını bıleceksin demişti büyüklerimiz,
meğerse bir kulağımızdan girip otekinden çıkmış bu
uyan).
Yazımda sözünü ettiğım, Arif Nihat Asyanın "Bay-
rak" şiirinin aslını lütfedip göndermış sayın müşavir.
Gördüm ki yerden göğe kadar haklı. Şiiri aklımda kal-
dığı kadanyla aktarmaya çalışırken bazı sozcükleri
kanştırmışım. Kedilik hali işte ne yaparsın. En lyisi, şi-
irin "benım gibi düşünmeyenın gözlerini oyanm, yu-
vasını yıkarım" biçiminde aktardığım dizelenni -bu
kez Arif Nihat Asya'ya yüzde yüz sadık kalarak- yi-
nelemek:
u
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezannı kazacağım,
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım."
Şiir devam ediyor, benim kafamdaki sorular da öy-
le...
Küçücük çocuklara "mezarkazma" görevi vermek
reva mı? Hiç olmazsa "devlet için kurşun sıkacak" ya-
şa gelmelerı beklenemez mi? Sonra, bu çocuklara
Fransız okullannda, kuşlann yuvalannı bozmanın yan-
lış bir şey olduğu öğretiliyor. Şımdi bunlara, "Bayra-
ğı selamlamadan uçan kuşlann yuvasını bozma" ta-
limatı verılince, akılları kanşmaz mı çocukların?
İşte böyle Sevgili Uğur; gülümseyen gözlerini göl-
gelemek istemem ama, değışen fazla bir şey yok gal-
iba, sen gideli beri...
Tören yarın yapılacak
Yaşar Kemal'e
Nonino Odülü
Kültür Servisi-Yeni roman
çalışmalannı bir suredir Is-
veç'te sürdüren Yaşar Ke-
mal. ttalya'da 1997 yılınm
uluslararası ilk büyük edebi-
yat ödülü olan Nonino ödü-
îüne layık görüldü. Yaşar Ke-
mal. 15 mılyon Italyan Lıre-
ti (Yaklaşık 1 mıfyar TL.)
karşılığı olan ödülü \e bera-
tını. 25 ocak cumartesi günü
ltalya'nın Percoto (Udine)
kentinde düzenlenecek tö-
renle alacak. Yaşar K.emal.
aynca ödül töreninde Türkı-
ye \e roman konulu bir ko-
nuşma yapacak. 1984 yılın-
dan bu yana her yıl kitabı
Italyanca yayımlanmış olan
yabancı bir \azara \erilen
Nonino ödülü lünsinde Cla-
udio Magris, jorge Amadı.
Peter Brook. Emmanuel Le
Roy Ladurıe gibi ünlü edebi-
yatçılaryeraîıyor. 13 kışılik
jürı. 1997 yılı ödülü için Ya-
şar Kemal'ı oybırliğı ıle seç-
tı.Ödülu geçen yılîarda Le-
opold Sedar Senghor. Claude
Le\ ı Strauss. Leonardo Scı-
ascia. V. S. \aipul. Jerzy
Grotowskı. Ed\vard Saıd ve
Fagoberta Vlenchu gibi unlü
yazarlar kazanmı>tı.
Türk Kalp Vakfı 21. Yılını Kutluyor
TÜRK KALP VAKFI
Tel.: (0.212) 212 07 07 (PBX)
Faks: (0212) 212 68 35