02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EYLÜL 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET 13 ANKARA kulisi IŞIK KANSU Sendikacı bakanlar ödünü sever Çalışanların zorunlu tasarruf kesıntılerinin durdurulrrasına ilişkin yasa, Cumhurbaşkanı'nca veto edilince Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik kalakaldı mı ortada... Oysa, yasayı re de çok savunmuş, çalışanların analannın ak sütü gibi helal olan zorunlu tasarruf kesıntıierinın anapara ve nemalannın ödenmemesi için kırk dereden su getirmiştı. Necati Çelik, eskiden bir işçi konfederasyonunun, Hak-lş'in Genel Başkanlığı'nı sürdürüyordu. Yani işçiler, eski temsilcileri tarafından jyutulmak istenmişti. Türk Harb-lş Sendikası Genel Başkanı fzzet Çetin'e, "Bakan siz Suç duyurusuymuş.... RP'Iİ Adalet Bakanı Şevket Kazan, Türkiye Baro<ar Birliği Başkanı Prof. Dr. Eralp Özgen hakkında yenı adli yılın açıhş törenınde yaptığı konuşma nedeniyle suç duyurusunda bulunacağını duyurdu. Bir hafta öncesıne dönüp, Özgen'in neler söylediğini özetle anımsayalım: Özgen, yargı bağımsız olmadıkça, siyasi iktidarın etkisinde kalabıldikçe, devletın temelinı oluşturan adalet ılkesinin gerçekleşmeyeceğini ifade etmışti. Laik Türkiye Cumhuriyeti'ni teokratik bir devlet haline çevirmeye hiç kimsenin gücü yetmeyeceğinin altını çizmişti. Atatürk'ün reddettiği tarikatlann, tekrar gün yüzüne çıktığını anımsatmıştı. Devlet kadrolarının giderek şeriatçı görüşe sahip kişilerle doldurulduğunu vurgulamıştı. Atatürk'ün başlattığı aydınlanma devrimine karşı, bir karşıdevrim sürecinin yaşandığını, ülkenin tekrar ortaçağ karanlığına götürülmek, özgür vatandaşlann tekrar kul haline sokulmak, özgür ulusun tekrar bir ümmetin parçası haline getirilmek istendiğini aktarmıştı. Bu konuşmanın altına onlarca baro, yüzlerce demokratik kitle örgütü, milyonlarca insan imza atar, atmalı. Varsın, Şevket Kazan hepsi hakkında suç duyurusunda bulunsun... olsaydınız, Çelik gibi davranır mıydınız" diye sorduk. Çetin, bunun bir dünya görüşü sorunu olduğunu vurgulayıp, Çelik'in geçmişine dönük bilgiler verdi: "1980 öncesi MSP koalisyon ortağı olarak iktidarda yer alırken, Necati Çelik, Çalışma Bakanlığı yapan Şevket Kazan'ın maiyetinde çalışan bir memurdu. O koalisyon döneminde Hak-iş kurduruldu, Çelik de başına atamayla getirildi. Bir gün btle işçiliği olmayan birisinden, sendikacı hüviyeti kazanmış olsa bile işçilerin, çalışanların hak ve çıkarlarını korumasını beklemek hayaldir." Sağlık-lş Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, olaya farklı bakıyordu. İşçilerin hep "Üreten de biz, tüketen de biz, yöneten de biz olahm" savını ileri sürdüklerini anımsatan Başoğlu, geçmişte sendikacı olan Bahir Ersoy, Sadık Şide, Emin Kul gibi bakanların dönemlerinde işçi sorunlarının çözümü konusunda elle tutulur bir gelişme olmadığını vurguladı ve Çelik'in tutumunu şöyle yorumladı: "Sayın Çelik, RP Grup Başkanvekili iken bir kanun teklrfi vermiş. Bu teklrfte, zorunlu tasarrufun kaldrnlması, anapara ve nemalann da üç ay içinde ödenmesini öngörüyor. Bunun dıştnda atacağı her adım, Sayın Çelik'i zor durumda bırakır. Eğer bu önerisini bakanlıkta gerçekleştiremezse, işçiler arasında, sendikacılardan politikacı olamayacağı yönünde b»r inanç gelişecektir." Garip rastlantı değil mi? Ne zaman sendikacılar bakan olsa, işçilerin kazanılmış haklarından önemli ölçüde ödün verilmiş ya da o yönde çaba gösterilmiş... 2bin Lavvrence Kuzey Irak'ta aşiretler arası savaş sürerken, bir de anlaşıldı ki, orada Amerikan casuslan cirit atıyormuş. Thomas Edvvard Lavvrence i bilirsiniz. 1914-1919 yıllan arasında Arap şeyhlerinı ingiliz altını ve ganımet vaadıyle Osmanlı'ya karşı isyana kışkırtan, ayaklanmalar çıkaran, Şam-Medine demiryolu hattını işlemez haline getiren, Akabe'yi ele geçiren ünlü ingiliz casusu. Bugün ise Kuzey Irak'ta 2 bin kadar Amerikan casusu olduğu resmen ortaya çıktı. Yüzyıl başında yalnızca bir Lavvrence'in yaptıkları dikkate alınırsa, teknolojinin bunca ileriedığı yüzyıl sonunda neredeyse askeri bırlik anlamında tam bir "alay" casusun neler gerçekleştirebileceğini düşünebiliyor musunuz? Kuzey Irak'takı olayların neden durulmadığı, sürekli Türkiye'nin buradan nasıl sürekli rahatsız edıldiği üzerine fazla kafa patlatmaya, Çekiç Güç'ün asıl işlevinin ne olduğunu döne döne tartışmaya gerek kaldı mı? 2 bin Lavvrence. Bir alay casus. Dıle kolay. Anı CHP'nin 73. kuruluş yıldönümü; sönük, coşkusuz, zoraki bir görevi yerine getirircesine yapılan törenlerle kutlandı. CHP'liler, Anıtkabir'de Atatürk e bağlılıklarını bildirirken, aşağıdaki anı, hiç akıllarının ucundan geçti mı, bilinmez: CHP Genel Sekreteri Recep Peker, Italya ve Almanya'dan dönmüştür. Parti için yeni bir tüzük hazırlar. Tüzük de tüzük hani. Mussolini'yi ya da Hitler'i Türkıye'ye getirseniz, ancak şöyle faşist hükümler bulabilirdi: Sınırlı üyelerden oluşan bir üst kurul oluşturulacak, bütün yetkiler bu kurulda toplanacak. Tüzük, Atatürk'ün önüne gelir. Çok kızar ve "Bu zorbalar kimlerdir, kim seçecek bunlan?" diye karşı çıkar. Atatürk, buna benzer gelrşmeler üzerine bir yazı yazarken, "Cumhuriyet Halk Partisi" ifadelerine yer verır. Çevresindekiler, "Neden, Cumhuriyet Halk Partisi yerine 'Benim partim' demiyorsunuz?" diye sorarlar. Olaya tanık olanlar, Atatürk'ün yanıtının şöyle olduğunu aktanrlar: "Benim partim olarak kalıp kalmayacağını bilmiyorum ki..." I ki kaynak bulma ustamızın gözü aydın olsun. Torununun dadısını, yazlığının bahçesıne artezyen kuyusu açacak ustayı devletın uçağı ile beraberinde taşıyan Başbakan Necmettin Erbakan ve 10 günlük ABD gezisi 350 bin dolara (yaklaşık 31 milyar lıra) çıkacak Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller rahatladılar. Lojmanlan satarak, Türkiye'yi abat edecekler. Onlar ersin muradına. biz çıkalım kerevetıne de durumu bir gözleyelim: Mimarlar Odası Başkanı Fatih Söyler'e bakarsanız, lojman satışlarıyla bırlikte, kamu kesiminde çalışan birçok kişı, ev arama durumuna, kiracı konumuna itilecek. Bu, işin birinci kısmı. Söyler'e göre, ikinci kısmı da şu: "Lojmanlar, genellikle siteler halinde düzenlenmiştir. Örneğin, Ankara Gölbaşı'ndaki TEK lojmanları. Bu sitelerin geniş arsalan vardır. Bu arsalann bir şekilde zaman içinde kullanım amacı dışına da çıkarak iyice yoğunlaşması, imara açılması ve kentleşme için son derece kötü sonuçlann elde edilmesi söz konusu. Yani, kamu arsalannın lojman satışı adı altında bir anlamda imara peşkeş çekilmesi." Bızden söylemesi. Postmodern civcivler Ankara'nın keçisi. kedisı ünlüydü. Son günlerde "postmodern civciv"ler gozde. Ne yani. postmodern yazarımız, çizerimiz, gazetecimiz olur da postmodern civciv olmaz mı? Bildiğimiz sarı civcivleri, yeşile, kırmızıya, maviye boyamışlar, tüylerini cafcaflandırmışlar, sokak ortasmda tanesinı bılmem ne kadara satıyorlar. Ankaralı, postmodern civcivleri adeta kapışıyor. Tekstil boyasıyla çekıci hale getirilip, soluk alan bütün gözeneklen kapatılan civcivler, bize müzikte, edebiyatta, hatta "medya" dünyasında yaşananlan anımsattı. Medyada, peşinde Amerikan dolarından samanyolları bırakarak. o gazeteden şu gazeteye, o televizyondan bu yayın kuruluşuna koşan yıldızlar; muzıkte, edebiyatta habıre pompalanan, "ego"suyla uğraşmaktan yani başındaki yoksulluğu, yolsuzluğu, yaşam yorgunluğunu göremeyen yazarlar, sanatçılar bol. Boyanmış civcivler gibi yapay olduklarındandır ki; fırtına ile yanşan arabalara binip, insanlan kilotlanna kadar ıslatmak istediklerini yazıyoriar. Onun içindir ki; belediye otobüslerine önden binilip, arkadan inHdiğini öğreniverince şaşırıyorlar. Onun içindir ki, insanlan lale dövmekle suçluyorlar. Onun içindir ki, emperyalizmin kucağındaki aşiretlere bağlı insanların özgürce karar vermelerinin zorluğunu bilemiyorlar. Onun içindir kı; sol partilere danışmanlık, fikir babalığı yapıp, varoşlardan RP'ye oylar akınca apışıp kalıyorlar. Onun içindir ki; aydınlanmanın, halktan yana yönetimin, çağdaş uygariığa ulaşmanın devrimcı dinamosu 1923 hareketini "Türkiye Cumhuriyeti bitmiştir" diye sıfırlamaya kalkabiliyorlar. Onun içindir ki, "Emeğin işlevi 10 yıl sonra kalmayacaktır" yalanına kanabiliyoriar. Postmodern civcivlerin bir kurtuluşu var. Satıldıklan yeni sahiplerinin evinde, boyanmış tüylerini dökebilir, eski doğallıklanna kavuşabilir, içgüdüleri ile yaşamlannı sürdürebilirler. Bilinç ile içgüdü karşılaştınlabilir mi? Bilincini, düşüncesini, parlatılmış benliğini piyasaya çıkaranlann durumu aynı değil... HAYVANLAR İSMAÎL CÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ.AK ÇtZGİLİK KÂMİLmSARACI HARBÎ SEMİH POROY GADDAR DAVUT NVRI KVRTCEBE BENIM PUNYAAAA AAl? BUKASI 5ENİM ŞU ANCA ÖÜNyA TAAAAM KAPTON > HEM6N S6U SOfUIZŞ N6 DtYECEKTtM Z. UFOLLO'VU TANA COKZORLAHPI- ŞU ANPA ONU <3 TUTAWtfyoaU2- BOTTAKl BUYÜK HCM&J KAPIP 6BLMEZS6NİZ UfOUO (a. SONRA TEKRAR CUMP-. ONA SÖK6-. MIRMIRLAR tĞIKDtRAK ,,.DESTE -»—— • _ KÜycRuz?/ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAS 14 Eyliil F£IAK£TL£RL£ DOLU BİR YA$AM! 1926 'DA 6U6İIN, ÜNLÜ 9£Sr£Cl öLMuşnjf rs. yüzvtt. SONOUZIN&A Ç EM SUYÛK SANTUR ^İÜTVOZU SAY/CAN MÜZİK- Çl,AYNI zAMANM ÇOK l/EGİMLİ BıR BESTECJYPl- 21 PEŞeei/,24 S/IZ SEMAISİ, 1 VALS, 2. POLKA, 4- MAIBÇj 1S LONSA, 38 8BSTE VE SB Ş*e#/, SU MAZ LOMGA'SI, TÜKKlYE DlŞlNPA PA ETHEM EFENDİ'NIN ÖM&Ü Ç£ÇfTLİ FELAK£TL££E SAHME OIMUÇTU- 1911 OB, SU SASICtNrNPA MOTAIAH/ KAYgOCMUŞj S 7Ş PELÇ OLMUŞ; 1326 DA ıSE, HĞr/vPA y/)/vAe* öMâçr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle