Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 EYLÜL 1996 CUMARTESİ
12 DİZÎYAZI
Mesut Yılmaz koşabilecek mi?
Sunuş Çok partili döneme
geçtigintiz
1946'dar, buyana, Türkiye, Bülent
Ece\it 'in gertel başkanlıgmdaki
CHP 'mn kısa dönemli koalisyon
denemeleri dışında, 4 yıllık DYP-
CHP koalisyonu da dahil hep sag
poiitikaiarla yönetildi. Uygulanan
bu poiitıkalar sırasında üç kez
askeri darbelerle demokrasi
kesintiye uğrarken, bııgiin de
Türkiye de kimse demokrasinin tüm
kurıım re kurullanyla
uygulandıgını savunamıyor.
Yargısız infazlar.faili meçhul
cinayetler. terör ve işsizlikyanında
giderek ağırlaşan ekonomik lablo.
toplumsulpatlamalann habercisi
gibi. Merkez sağ partilerin ve
askeri darbekrin gölgesinde
yeşeren şeriatçı hareketler her
geçen giin büvürken, RP de
sonunda iktidara geldi. RP 'nin tüm
eleştirilerine karşın iktidarda
oylarım artırmaya devam etmesi,
sol partiler yanında merkez sag
partileri kavgüandırmava başladı.
Başta ANAP ve DYP olmak üzere .
MHP, DP ve DYPden aynlan
partileşme sürecindeki
milletvekilleri RP nin önünü
kesmenin voîlarmı aramaya
başladı. Bir bölümü birleşmeyi
savunurken. bir bölümü seçimlerde
ve yasama çahşmalarında
işbirliginin daha yararlı olacagı
inancında.
12 Eyliil darbesinden sonra, 30
mayısta dönemin Cıımhurbaşkanı
Kenan Evren den de izin alarak
ANAP ı kuran Tıırgut Özal 'ın
amacı, sivasi velpazenin tam
ortasmda ver almak ve merkeze
yakın sag ve sol oylan alarak kitle
partisi oluşturmaktt. Özal. bu
nedenle "4 egilimi birleştirdik"
dedi. Bııgün ise Mesut Yılmaz,
yeıuden sol oylara talip.
Kendi döneminde, ANAP'ın sivasi
velpazenin neresinde olduğu
yolundaki tartışmalardan ıtzak
durmaya çalışan Özal, sonunda
"Oynuk merkez "teorisini ortaya
attı. Bugün de merkez sagı herkes
kendinegüre tammhyor. ANAP'ın
1946 nıhıına. Demo'krat Parti
ruhuna sahip oldukları iddiasına
karşın, Demokraı Partililer ve o
dönemde sivasi yasaklı olan
Süleyman Demirel'den çok tepki
aldı.Çiller yönetimindeki DYP, 3 yıl
boyunca birçok bölünme yaşarken,
Cavit Çaglar Rıfat Serdaroglu,
tsmet Sezgin. Rejaiddin Şahin,
Mehmet Batallı, Necdet Menzir
gibi Çiller kabinesinde bakanlık,
parti yönetiminde liderden sonra
ikinci makam olan "Teşkilat
Başkanhgı" görevlerinde bulunan
isimlehn muhalefete geçmeleri
dikkat çekiciydi. DYPden aynlan
isimlehn, eski genel başkanlarmın
yönetim anlayışı, sagda birleşmeye
karşı yapmacık yaklaşımı ve kişisel
hırslan konusundaki açıklamaları,
kamuoyuna Çilleryönetiminin
özellikleri konusunda ipuçları
verdi. ANAYOL koalisyonu, merkez
sagda birlik için kaçırı/an bir fırsat
oldu. Bu olanagı Yılmaz 'ın mı,
Çiller in mi degerlendiremedigi
tartışmalı. Bugün de, ANAP ve
DYP arasındaki mücadele,
ideolojik ya da politika veya
yöntemfarkiılıklarından daha çok
liderler ve ekiplerinin iktidar
kavgasına sahne oluvor. Özal ve
Demirel arasındaki ateşli
mücadele, 3 aylık bir hükümet
ortaklığına karşın Çiller ve Yılmaz
arasmda siirdü. RP giderek
uvgulamalarıvla merkeze
kayarken, merkez sag partiler ise
merkez sag partiler ise oylanndakt
aşmmayı önleyemiyor. Oy
oramndaki gözle görülür artışa
karşın vüzde 10 barajım aşamayan
MHP Ve göre ise, DYP ve ANAP
içinde çok sayıda milliyetçi kökenli
arkadaşlan var, BBP de zaten
kendilerinden kopan bir parça ve
gün gelince birleşecekler,
dolayısıyla artık MHP demek, tüm
merkez demek.
DÜRDANE KOCAOĞLU / BÜLENT SARIOGLU
M
esut Yılmaz'ın TBMM Başkanlığı seçimleri
sırasında, aday olmasını önerdiği, ancak
ANAP grubunun eğilimine karşın Mustafa
Kalemli'yi destekleyerek yalnız bıraktığı Oltan
Sungurlu ile arasmda soğuk bir savaş olduğu belirtiliyor.
Oltan Sungurlu'ya yakın isimler, Yılmaz'ın parti tabanında
büyük desteği olan Oltan Sungurlu'dan çekindiğini, bu
nedenle adının ön plana çıkmasını istemediğini söylüyorlar.
K
urulduğu 20 Mayıs 1983'ten
bu yana 4 olağan. 2 de
olağanüstü kongre yaşayan
ANAP'ta partinin kurucu
genel başkanı Turgut Özal,
1985 ve 1988 kongrelerine tek aday olarak
gırdi ve seçildi. 1988 kongresinde Kartal
Demirağ'ın suikastında parmağından
yaralanan Özal, "Allah'ın verdiği canı
Allah aür" diyerek, eşi Semra Ozal ve
çocuklannın yarattığı tartışmalann önünü
bir ölçüde kestı. 7. Cumhurbaşkanı Kenan
Evren "in görev süresinın bitmesi üzerine
Özal. 30 Ekim 1989'da Cumhurbaşkanı
seçildi. 9 Kasım 1989'da Çankaya'ya çıkan
Özal, bu arada yerını bırakacağı kişiyi
bulmak için grupta 18 mılletkvekili için
yoklama yaptırırken, bu insanlan da "18
Türk büyüğü" diye nitelendırdi. 18 Türk
büyüğü arasmda genel başkanlık için bir
süre önce adlan kulıslerde dolaşan Güneş
Taner, Lütfullah Kayalar. Hasan Celal
Güzel ve Mesut Vılmaz da vardı. Ancak,
Özal, bu yoklamaya rağmen Başbakanlık
görevıni dönemin TBMM Başkanı
Yddınm Akbulut'a bıraktı. 17 Kasım
1989'da yapılan olağanüstü kongrede
Akbulut. Hasan Celal Güzel'e karşı yanşı
kazanarak genel başkan oldu. Yıldınm
Akbulut hükümetinde bir süre Dışışleri
Bakanlığı yapan ancak daha sonra bu
görevinden aynlarak genel başkan adaylıgı
için hazırlanan Mesut Yılmaz, Turgut
Özal'ın eşi Semra Ozal ve diğer yakın
çevresinin de desteği ile 15 Hazıran
1991'de yapılan 3. Olağan Kongre'de
Genel Başkan ve Başbakan oldu. Mesut
Yılmaz, 5 aylık başbakanlıgın ardından
genel seçımlere bir yılı aşkın bir süre
varken erken seçıme giderek, partisini 8
yıllık bir iktıdardan sonra muhalefete
taşıdı. ANAP'ın bu sonucu almasında
Özal'ın başbakanlığı döneminde yaratılan
"hanedan görüntüsü" ve ayyuka çıkan
yolsuzluk söylentilen büyük rol oynadı.
28-29 Ağustos 1993'te yapılan 4. Olağan
Kongre'ye tek aday olarak girerek
oybirliği ile kazanan Yılmaz, 24-25
ağustos günlerinde gerçekleştırilen 5.
Büyük Olağan Kongre'de de Izmir
Milletvekili lşınÇelebi ile girdiği yanşta
üstünlük sağladı. Mesut Yılmaz, Semra
Özal ve çocuklannın açık desteği ile
seçilmesıne karşın, ujgulamalan ve tavn
ile partınin kurucusu 8. Cumhurbaşkanı
Turgut Özal'ı memnun edemedi. Yılmaz,
ANAP'ı Özal'ın partisi olmaktan
çıkarmaya çalışırken, kendi liderliğini de
pekiştirmeye çalıştı. Özal ve ANAP
içindeki bir grup milletvekili Mesut
Yılmaz'ı -statükoculuk~la suçladı.
Etkilemekte güçlük çektiği \e
yönlendiremediği Yılmaz'a karşı
mücadele etmek ve çok sıkıldığı
CumhurbaşkanlığYnı bırakarak aktif
siyasete dönmek ısteyen Turgut Özal'ın
ısteği üzerine başta kardeşı Yusuf Bozkurt
Özal ile dayısının oğlu Hüsnü Doğan
olmak üzere bir grup milletvekili
ANAP'tan aynlarak Yeni Parti'yi (YP)
kurdu. YP'nin kuruluşundan bir süre
sonra, Turgut Özal ölürken, Genel Başkan
Yusuf Bozkurt Özal'ın sağlığını
kaybetmesinin ardından parti dağılma
sürecine girdı. Hüsnü Doğan da yenıden
ANAP'a döndü.
Yılmaz yanıldı'
yapmaya mecbur kalacağmı hesapladı.
Nitekim. DYP ile ANAP koalisyon kurdu.
Ancak. bu koalisyon, Mesut Yılmaz'ın
Çiller hakkındaki örtülü ödenek skandalını
ortaya çıkarması ve RP'nın Çiller
hakkındaki yolsuzluklarla ilgili soruşturma
önergelerini desteklemesi nedeniyle ancak
3.5 ay yaşayabildi. ANAP, yeniden
muhalefetteydi. Üstelik. ANAP kongresıne
yaklaşık 3 ay kalmtştı. Yılmaz'ın işi bu
kez daha zordu. Partinin önde gelen
isımlennden Ali Coşkun. Korkut Özal,
Cemil Çiçek ve Abdülkadir Aksu
REFAHYOL'un güvenoylamasına son
anda katılarak kendilerince kamuoyuna bir
mesaj verdiler. Yılmaz, grup toplantısında
ilk restini çekri ve bu milletvekillerini daha
ölçülü davranma konusunda uyardı.
Yılmaz, o günkü grup konuşmasında.
"Yorulan varsa, ayak uyduramayacağını
dfişünen varsa gider. Her eğilimin partisi
var, isteyen gider" sözlenyle yaptı. Ama.
Çoşkun. Çiçek. Özal ve Aksu bu sözlen
üzerlenne alınmadılar. Mesut Yılmaz.
eğılim tanışmasının sonlanmaması üzerine
kongreve 4 gün kala mesajını yıneledı.
"ANAP'ta artık 4 egilim degil tek bir egilim
var. Her eğilimin de a\n partisi var. Isteyen
yeralırken. 5 tane de MKYK'ye girdi.
ANAP'ın kuruluşundan bu yana ilk kez
MKYK'de yeralan kurucu sayısı 3'e ındi.
ANAP'ın kuruculanndan yalnızca Genel
Başkan sıfatıyla Mesut Yılmaz ile Yehbi
Diırçerler \e Mustafa Taşar MKYK'de
yeraldı. ANAP yönetımı böylece
kuruculardan da büyük ölçüde anndınldı.
Muhalıfler. Yılmaz'ın partıyı tıpkı Tansu
Çiller gibi kendi partisi yapmak istediğini
söylediler. ANAP'ın yeni Başkanlık
Di\anı oluşurken de, başta MKYK'de
yeralan Yılmaz'a karşı üderlik mücadeiesi
veren Işın Çelebi ve gelecekte bu yanşı
vermeyen hazırlanan ilhan Kesici olmak
üzere partinin önde gelen hiçbir isminin
görev almamak istememesi dikkat çekti.
ANAP. bundan sonra "Hıziı koşamazsa,
vites büyütemezse" bundan tek sorumlu
Yılmaz olacak. Çünkü Yılmaz, en uyumlu
çalışabileceği \e partinin bundan sonra
alması gereken hıza ayak uydurabileceğıne
inandığı isimleri Başkanlık Dıvanı'naaldı.
Mesut Yılmaz. örgütü da daha lyı
çalıştırmak ve disipline etmek için
güvendıği 5 ısmı parti müfettişı ilan etti.
Mustafa Taşar, Ersin Taranoğlu, Burhan
Kara. Eyüp Aşık \e Ali Er. bundan sonra
Yılmaz'la 24 Aralık seçimlerine giren ANAP umduğunu bulamadı.
Mesut Yılmaz başkanlığındaki ANAP. 24
aralık seçimlerine giderken DYP'den
yaptığı milletvekili transferlen ve BBP
ittifakı ile, 4 yıllık iktidarda yıpranan ve
Genel Başkanı Tansu Çiller hakkında çok
sayıda yolsuzluk iddiası bulunan DYP'ye
karşı başan kazanacağı ınancındaydı.
Kamuoyu anketlerine göre oylan çok
yüksek gözükmese de DYP'nin oy kaybına
uğrayacağı dolayısıyla kendi partisinin
görece daha başanlı olacağını hesaplayan
Yılmaz yanıldı. Çiller. herşeye karşın
ANAP'tan yalnızca 150 bin oy eksik
almış. üstelik daha fazla milletvekili
çıkarmıştı. Mesut Yılmaz, birtakım
planlar kurdu ve o planlar doğrultusunda
hareket etti. Yılmaz, hiçbir partinin RP ile
koalisyon kurmayacağını dolayısıyla
DYP'nın ANAP ile hükümet ortaklıSı
1 ANAP'ın oylan eridil
Seçimler
1983 Milletvekili
1984 il Genel
1987 Milletvekili
1989 II Genel
1991 Milletvekili
1994 İl Genel
1995 Milletvekili
Oy oranı
45.1
41.5
36.3
21.8
24.0
21.0
19.7
1 Sağın oy gelişimi 1
Seçim Yıh: ANAP+DYP oy or.
1983 Milletvekili
1984 il Genel
1987 Milletvekili
1989 İl Genel
1991 Milletvekili
1994 II Genel
1995 Milletvekili
68.4
61.8
55.4
46.9
51.0
42.4
38.8
fpder" dedi. Yılmaz'ın bu sözlen,
ANAP'taki eğilim tartışmalannı
tırmandınrken, "ANAP. muhafazakâr
tabandan oy alma umudunu giderek
yitiriyor. Bu nedenle. daha liberal bir parti
olmak için çaba gösteriyor" yorumlan
yapıldı.
Muhafazakâr milleuekilleri. MKYK'de
miHiyetçi-muhafazakâr. libaral ve sosyal
adaletçilerin dengesinin korunması
görüşünü savundular. Sonunda,
REFAHYOL oylamasına katılmayan
milletvekillen MKYK'ye aday olmadılar.
Kongrede. yeniden seçilen MKYK'de ise
45 dolayında milliyetçi ve liberal
vönetıme başkaldıran tüm örgütleri
zapturapt altına alacak. Kardeşi Turgut
Yılmaz'ı da MKYK'ye sokan Mesut
Yılmaz. bundan sonra muhaliflerinin
"hanedan" suçlamalanndan da
kurtulamavacağa benzıyor. 24 aralık
seçimlerinde Erzincan'dan girdiği
milletvekili seçimıni kavbeden eski Genel
Başkan Yıldınm Akbulut, Mesut
Yılmaz'ın kontenjan lıstesınden Merkez
Karar Y'önetim Kurulu'na seçildi. Parti
yönetimine karşı zaman zaman
eleştırilennı dile getıren Akbulut, her gün
konuşmak yenne arada bir konuşarak
uyanlannı dile getirmeyi tercıh ediyor.
Kongre öncesi bir süre genel başkanlığa
aday olabıleceğini söyleyerek gündemde
kalan ancak daha sonra bu düşüncesinden
vazgeçen Güneş Taner. beklentisinin
aksıne kontenjandan aday göstenlmeyınce
çarşaf listeden de MKYK'ye aday olmadı.
Kongreden sonra hemen yurt dışına çıkan
Taner'ın bundan sonra ızleyeceği tutum
merak ediliyor. ANAP'ın 5. Olağan
kongresinin başlayacağı güne kadar aday
olması beklenen ve tabandan da bu yönde
yoğu baskı alan Yozgat Milletvekili
Lütfullah Kavalar'ın ise bundan sonra
hiçbir şansı kalmadığı söylenivor. Bundan
önceki kongrelerde de hep adı genel
başkan adaylığı için geçen ancak
hiçbirinde adav olmayan Kayalar. bu
nedenle Hüsamettin Cindonık'a
benzetiliyor. Mesut Yılmaz'ın TBMM
Başkanlığı seçimleri sırasında, aday
olmasını önerdiği, ancak ANAP grubunun
eğilimine karşın Mustafa Kalemli'yi
destekleyerek yalnız bıraktığı Oltan
Sungurlu ile arasmda soğuk bir savaş
olduğu belirtiliyor. Oltan Sungurlu'ya
vakın isimler. Yılmaz'ın parti tabanında
büyük desteği olan Oltan Sungurlu'dan
çekındiğı bu nedenle adının ön plana
çıkmasını istemediğini söylüyorlar. Oltan
Sungurlu ise, gelişmiş demokratik hiçbir
ülkede Iiderlerin Türkiye'deki kadar etkin
ve gıiçlü olmadığı inancında. Sungurlu,
Türkiye de partılenn hızmetten daha çok,
bazı ınsanlann politika yapabılmesinın
zemini olarak kullanıldığını savunuyor.
ANAP'la DYP'nin birbirinden çok farkh
ıki parti olduğunu savunan Sungurlu,
bugünkir yapıyla birleşmek gerektiğine
ınanmadığını söyledi. Birleşmenin tabanda
olması gerektiğini savunan Sungurlu, şu
görüşlen dılegetırdı:
-ANAP'la DYP birbirinden çok farklı iki
parti ama, o\ aldıgı vatandaşlar avnı. Ben
aslında RP've ov veren vatandaşlann da
çok farklı olduğunu düşünmüyorum.
L lkedeki sivasi partilerin sa\ ısını azaltmak
lazım. ANAP'la DYP'nin biiiesmesini
isterken, aslında geniş bir velpazenin içinde
mesele) i götürmek gerektiğini sö> lüvoruz.
I ürkive'de, her farklı franksiyon, her farklı
güriiş için farklı bir parti kurduğumuz için
bugün sivasi istikrarsıdık vaşıvoruz.
kVVP'la DYP'nin birleşmesi olavında nede
birfcşecekleri önemli. Genel başkan kimin
olduğu önemli değil. Birleşilecek şey
vatandaştır, hizmettir. Bir sivasi parti niye
var? Hizmet etmek için var. Demokraside
bir başka formül bulunamamış. Halka
hizmet etmenin bir yolu olarak sivasi
partiler ortaya çıkniış. Ama, biz sistemin
bu tarafını unutuyoruz Oltan Sunguıiu'yu
nasıl millervekili yapan/ peşinde
koşuyoruz. Biz de şu genel başkan olsun, bu
genel başkan olsun derken asıl gayeyi
unutuyoruz. Gelişmiş demokrasilerde,
genel başkanlann bu kadar ağuiıklı
olacağını düşünmüyorum."
Sungurlu. ANAP'ın sıyasi yelpazedeki
>eri ile ilgili olarak da. partinin kurucusu
Turgut Özal'ın. ANAP'ı tanımlarken sağ
ve sol nitelendırmelerden özellikle
kaçındığını anımsatarak, "Biz de. hep bu
tür nitelendirmderden kaçtık. Ben buna
inanıvorum. Kitle partilerinde ideolojik
saplannların ağırlık kazanmasından yana
da değilim" dedi. ANAP'ın kendını,
" Milliyetçiviz. muhazakânz, sosval adaletçi
parthiz, serbest ekonomisinden v anayız'
diye tarif ettığını kaydeden Sungurlu. şöyle
devam etti: "Oy almak için illa kL bir
ideolojive saplanmak gerektiğine
inanmıyonım. N'aroşlar bir ara komple
CHP'ye oy verdiler. Sonra aynı varoşlar
ANAP'a oy verdiler. Aynı varoşlar şimdi
RP'ye o> verdiler Bu insanlar. ideolojilerini
mi değiştirdiler. inanışlannı mı
değiştirdiler? Hayır. Toplumun en dinamik
unsunı bunlardır. Göç eden insanlann,
aravıştaki insanın haleti ruhiyesindeki
insanlar, sonınlanna çözüm anyoriar ve
kimin çözeceği konusunda ümidi olursa
ona ov verivorlar. Bu insanlardan,
ideolöjiyie değil ancak. çözüm önererek.
ümit vererek ov alabilirsiniz."
Yarın: Işın çelebi yanşı
noktaladı mı?
ÖRUŞl Prof. Dr. TÜRKKAYA ATAÖV
A
merikan Anayasası, o ülkede
yasama organı olan Kong-
re'ye dış politika konusunda
çok geniş yetkiler vermiştir.
Özellikle bütçe yetkisi, Kongre'nin elin-
de olduğundan, Amerikan Başkanı, te-
orik olarak Kongre'nin onayı olmadan
kendi başına fazla ileriye gidemez.
Anayasada artık bir ölçüde sadece
teorik olarak var olan üçlü 'denetim ve
denge' ilkesine göre yürütme erkini
simgeleyen Amerikan Başkanı, Kong-
re para vermeden savaş yürütemez.
Anayasaya bakılırsa, savaş ve banş ko-
nularında Kongre'nin rolü büyüktür.
Anayasayı yazan 'kurucu babalar' Baş-
kan'a bir imparator gibi dilediği zaman
silaha başvurma yetkisi vermemişler.
Savaş ilan etme, Kongre'nin yetkilerin-
dendir. Başkan, Kongre'nin savaş ilanı
olmadan savaş yapamaz.
Anayasayı yazanlar, Başkan'ın sava-
şa varmayan silahlı eylemlere de girişe-
bileceğini düşünerek gene Kongre'ye
18'inci yüzyıldan kalma 'korsanlık fer-
manı ve mukabele' yetkileri de vermiş-
tir. Bu hukuksal çerçeve, Başkan'ın
anayasanın dışına çıkarak yabancı ül-
kelerde silaha dilediği gibi başvurma-
sını önlemek içindir. Ote yandan, Ame-
rikan başkanlan anaya-
sayı çiğneme yollarını
bulmuşlardır. Orneğin,
Beyaz Saray gizli tuttuğu
askeri müdahalelerde bulunmakta, ola-
yı öğrenmeyen Kongre de bütçe dene-
timine ilişkin yetkisini kullanamamakta-
dır. Örneğin, CIA gizli bir askeri eyleme
harcanacak parayı 'genel bütçe' sınıf-
lamasının içine sokarak Kongre'yi ya-
nıltmakta, onun para denetimi yetkisi-
ni kullanmasını engellemektedir.
Beyaz Saray'ın dış politikaya ilişkin
bilgi toplamada Kongre'ye oranla bü-
yük olanaklan vardır.
Konu tanm ürünleri olsa, Kongre üye-
leri seçmene gidip bilgı alabilirier. Ama
Amerikan Başkanı, diplomasi temsilci-
likleri ve Dışişleri Bakanlığı'ndan gelen
bilgileri istediği gibi seçerek ve süzerek
onlara yeni bir biçim verebilir ve Kong-
re'ye böylece sunabilir. Konu, bir ülke-
ye karşı silah kullanmaksa, bunu Kong-
re'ye istediği biçimde anlatan, Başkan-
dır.
Amerikan Kongresi'ndeki ilgili komi-
telerin üyeleri böylesine olaylarda bilgi
yönünden Başkan'ın ve temsilcilerinin
'merhametine' kaldıklarını sık sık itiraf
etmişlerdir. Aynca Kongre'de yüz se-
Kongre'nin aczinatör ve 535 Temsilciler Meclisi üyesi
vardır. Hele bunların çoğunluğunun
Başkan'ın partisinde olduğunu kabul
edersek, yürütme erkine karşı Kong-
re'de bir varlık göstermenin güçlüğü or-
taya çıkar.
'Yurtsever' görünmek isteyen ve çar-
pışacak Amerikan askerini desteklemi-
yormuş gibi bir kanı uyandırmaktan
korkan Kongre üyeleri, Başkan'a karşı
çok, ama çok zor birieşirfer.
Zaten askeri gücün gizli olarak kulla-
nıldığı olaylarda aldatılan Kongre'nin
yetkisini kullanması söz konusu bile de-
ğildir. Demokratik kurumlara sahip ol-
duğunu savunan bu ülkede, çoğu kez,
ya gizlice ya da yanlış nedenler göste-
rilerek dışta askeri müdahaleler yapıl-
maktadır.
Bu müdahalelerin önemli bölümü,
Amerikan geleneklerine ve değerlerine
aykırıdır da. Bu gizlilik ve yanıltma ne
Kongre'ye ne de onu seçen Amerikan
halkına söz hakkı tanıyor.
Üstelik Kongre, Beyaz Saray'ın aske-
ri eylemlerine ilişkin anayasal yetkileri-
ni kullanmada titizlik
göstermiyor. Ancak
gizli askeri eylemlerin
skandalları ayyuka çık-
tığında, Kongre anayasaya ek getiren
Hughes-Ryan Yasası'nı (1974) kabul
etmek zorunda kaldı.
Gizli askeri eylemlere ilişkin bilgi ver-
me zorunluluğunu getiren bu yasa bile
bu bilginin eylem başlamadan önce ve-
rilmesini şart koşmuyordu. Demek ki
Kongre bir 'denetim ve denge' öğesi
olması gereken yetkisini kullanmada
duyarlı değildi.
Gizli eylemlerin artmasıyla 1980'de
yasada eylemden önce bilgi vermek gi-
bi bir değişiklik da yapıldı. Ne var ki bil-
gi, ilgili Kongre komitelerine değil, yal-
nız Senato ve Temsilciler Meclisi baş-
kanlarına verilecekti. Kongre bu önem-
li açığı 1990'da kapatmak istediyse de
Bush yeni yasayı veto etti ve öldürdü.
Bazı Kongre komiteleririn askeri mü-
dahaleler konusunda gerçeklere daya-
lı bilgi alma çabaları da görülüyor. Ama
onların elindeki olanaklar Dışişleri Ba-
kanlığı ya da CIA'ninkiler kadar geniş
değil.
Deneyimleri bir hayli zengin olan bu
iki kuruluşun personeli Kongre komite-
lerinin çağnsına uymama yanlısıdırlar.
CIA, Kongre'nin istediği belgeleri ayık-
layarak verdikten başka, CIA yetkilile-
ri, örneğin eski direktörlerden VVilliam
Colby Kongre kurulları önünde sürekli
olarak yalan söylemişlerdir. Vietnam'a
ilişkin bir Kongre tartışmasında tüm
üyelerin içinden bol bölümler okuduğu
bir 'Vietnamyayını' CIAtarafından ba-
sılmış aldatıcı bir üründü. Amerikah
yurttaş, vergisini Kongre'nin ülkeyi yö-
netmesi için verir. Kongre de bu para-
yı Başkan'a gizli ya da yanlış eylemler
için devrediyorsa, yetkisine sahip çık-
mıyor, onu kötüye kullanıyor demektir.
Halka bu gelirin belirli amaçlarla kul-
lanıldığı söylenirken asıl hedef gizleni-
yorsa, bu durum Amerikan halkının al-
datılmasıdır. Halk temsilcilerini bütçe-
nin kullanımında duyarlı olması için se-
çiyorsa ve o temsilciler de harcamanın
nerede, nasıl ve niçin yapıldığnı bilmi-
yor ve gerektiği gibi ilgilenmiyortarsa,
Amerikan sisteminde halkın ve Kong-
renin yürütme erki üstündeki demok-
ratik denetiminden söz edilemez.
Bugünkü durum da budur.
Yarın: Müdahaleler
son bulacak mı?
POLtTÎKA VE OTESİ
MEHMED KEMAL
Tuz Kokarsa...
Bir türkü var, şöyle der:
Aman aman Yaşar
Karakolda doğru söyler •• ',
Mahkemede şaşar.
Acaba kimdir, karakolda doğru söyleyip mahkeme-
de şaşan Yaşar?
Söylemezler çetesinin haftalarca aranıp da bu-
lunmayanı mı? Onlar str oldular. Meslektaşları arıyor,
bulamıyorlar. Sırra kadem bastılar. İki de teknenin
polisi var. Biri olay yerinde öldü, öteki yaralandı, bir
türlü yaraları sarılıp iyileşmiyor.
Ne demiş atalarımız: Et kokarsa tuz dökerler, peki
ya tuz kokarsa na'parlar?
Ya komiser Mustafa Yaşar'ın intihan?
Bilenlerin bilmeyenlere anlattıklan: Her şey Ahmet
Kabadayı'nın iki yıl önce Eyüp'teöldürülmesiyle baş-
lıyor. Kabadayı, alacaklı olduğu Cesim Giray'ın bü-
rosunda vuruluyor. Soruşturma başlıyor. Katil zanlısı
olarak yargıcın karşısına Hasan Ayaz çıkarılıyor. Yar-
gılama sonunda Ayaz, 15 yıla mahkûm oluyor. Kara-
n mahkeme onaylıyor. Karar onaylanınca Ayaz pani-
ğe kapılıyor. Gerçeği açıklamak zorunda kalıyor. "Ka-
til ben değilim" diyor. Karadayı'nın yakınları soruş-
turmayı yürüten komiser Mustafa Yaşar'ın kapısına
dayanıyorlar. Bir yandan da her gün karakolun kapı-
sını aşındırıyorlar. Genç komiserin kapısını aşındırır-
ken vicdansızlıkla suçluyorlar. Komiserin yüreği bu
suçlamalara dayanamıyor. Gerçeği bir deftere yazı-
yor, tabancayı da kalbine dayıyor.
Komiser'in intiharına yol açan olayı katil zanlısı
şöyle anlatıyor:
"Gerçek katil patronum Cesim Giray'dır. Olaygü-
nü Ahmet Kabadayı alacağını istemek için patronu-
mun işyerine geldi. Cesim Giray kendisine para ver-
mek istemedi. Aralannda tartışma çıktı. Kavga etme-
ye başladılar. Patronum Cesim, Ahmet Kabadayı'yı
dövdü. Biz de işyerinden çıkarıp kendisini bekleyen
arabasına indirdik. Daha sonra duyduğumuza göre
Kabadayı ölmüş. Patronum bunu duyunca bana su-
çu üstlenmemi teklifetti. Para vereceğini, aileme ba-
kacağını söyledi. Bugüne kadar bana verdiği sözle-
ri tutmadı. Para da vermedi. Üstelik 15 yıl hapis ce-
zası aldım."
6 milyar karşılığında suç başkasının üstüne yıkılı-
yor. Vicdan elvermiyor. Bir cinayetle açıklanıyor.
Söylemez çetesine gelince, dört müdüre çete adı-
nı polis takıyor. Organize suç örgütü Söylemez kar-
deşlerin çetesine göz yumuyor. Rahat çalışmasını da
sağlıyor. Çetenin kimi elemanlan tutuklu, kimi ele-
manlan da yurtdışına kaçıyor.
Et kokarsa tuz dökerler, tuz kokarsa?
Cumhuriyet'in ilk yıllarında bir komiser Hasip var-
dı. 30 bin nüfuslu başkentin dirlik ve düzenliğini sağ-
lardı. İki kişilik sepetli motorsikletiyle şehri baştan ba-
şa tarardı.
"Komiser Hasip geliyor..." dendi mi akan sular du-
rurdu. Yolsuzlar bir kenara siner, ağlayan çocuklar su-
sardı. O zamanın Ankarası... Başta Atatürk, Başba-
kan Ismet Paşa, Içişleri Bakanı Şükrü Kaya, vali
Nevzat Tandoğan vardı. Eski deyimiyle "asayiş ber-
kemal"d'\.
Nerde o polisler, nerde eski polisler?
Etkoktu, tuzyok!
BULMACA SEDAT YAŞAYA\
1 2 3 4 5 6
1 2 3
SOLDANSAĞA:
1/Denizciliktege-
milerın ıskeleye 1
bağlanmasında, 2
ağır yüklenn kal-
dırılmasında kul- 3
lanılan bir bağ bi-
çimi.2/Bırşeyden
kalan kötüız... Sa-
n renkli verimli
balçık. 3/ 1912de
bir buzdağma çar-
narak batan ünlü
ingıliz yolcu ge-
mısı. 4/ llkel ben-
lik... Akut parmak
iltihabı. 5/Güney Amenka
yerlilerininkullandıgıyedi -ı
delikli kaval... Sahip, ma-
lik. 6/ Inleme, inılti... Nu-
2
maranın kısa yazılışı. II 3
Felsefede degişebilen, ge- 4
çici nitelik... Ünlü bir Ro- g
ma Imparatoru. 8/ Gecele-
ri insanlann üzerine çöküp °
korkuttuğuna ınanılan düş- 7
selyaratık. 9/Hızlıyüzmek 8
için ayağa geçirilen araç... „
Donuk renkli.
YLKARİDAN AŞAĞIYA:
1/Aynı kökten gelen sözcükleri bir arada kullanma sanatı.
2/ Mozart'ın. Türk müziğınden esınlenerek besteledığı ilk
operası... Yapma. etme. 3/ Asalak bir böcek... Asya'da bir
ülke. 4/ Yünlü ya da pamuklu bir dokuma... Bir nota. 5/
ABD'de. boşanmanın kolay oluşuyla ünlü kent... Ayak di-
reme. 6/ Bir nesneye zorunlu olarak bağlı olmavan ve onun
özünde bulunmayan nitelik. II Baht. talıh. ikbal... Müslü-
man ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse. 8/ Museviliğin
simgesı olan sekiz kollu şamdana verilen ad. 9/ Sanat öğre-
tıcisi... Dürüst, ivi ahlaklı.
TEMATURKİVE EROZYONLA MÜCADELE,
AĞAÇLANDIRMA
DOĞAL VARLIKLARI KORLMA \AKF1
17EYLLL
EROZYONLA MÜCADELE GECESİ
SEZEN AKSU KONSERİ
ReııaultMais ?|
Most Produrtioıı orgaıüzasyoııu ile
YER: HARBİYE AÇIKHAVA TtYATROSU
SAAT: 20.30
PROTOKOL BtLETLER
TEMA VAK.FI V1ERKEZİNDE.
NORMAL BİLETLERTÜM VAKKORAMA
MAGAZALARINDA SAT1ŞA SUNULMLŞTUR.
GÖSTERl TEMA VAKFI YARARINA
DÜZE\LENMEKTEDfR.
TEMA VAKFI. Tel: 90 (212) 281 10 27,268 09 35
Fax:90(212)281 11 32