Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLUL 1996 PAZAFt
14 KULTUR
İSARET ZEKİCOŞKUN
Kelepir: Olii kitaplan dirfltir
HA. -X ı
İkinci Kelepir mağazası 4 e>liilde Kadıköy'de açdıyor. ( DEVRİM BARAN)
Harfperestlerin; yazarlann, yayıncıla-
nn, okurlann. kitaplann dünyasında yeni
bir şeyler oluyor. Daha da olacak gibi gö-
rünüyor. Harfperest üçlü (yazar, yayıncı.
okur) ve onlann ortak "ikon"u kitap için
yeni bir adres çıktı ortaya. Kelepir.
Temmuz 1996'da Beyoğlu'nda açılan
Türkıye'nin ilk ucuz kitap, adı üstünde
Kelepir mağazası umulmadık. görülme-
dik bir ilgiyle karşılaştı. Günde ortalama
2000 dolayında okur Kelepir'in kapısın-
dan giriyor. Hemen hemen boş çıkan yok.
Tersine, kollar. kucaklar dolu. Ortalama
kitap taban fiyatlannın 250-300.000
TL'ye oturduğu günümüzde, Kelepir'deki
kitaplann en pahalısı bile pi-
yasa taban fiyatına ancak
yaklaşıyor çünkü.
Binin üzerinde kitap çeşi-
di var Kelepir'de. Göreceli
olarak da yeni yayın bunlar.
Ortalaması bır-ıki, bilemedi-
niz üç yıllık; en eskisi beş-
on yıllık. Hâlâ s,atışı olan.
ama her nedense piyasadan
çekilmiş; dağıtımcı ısteme-
miş, kitapçı raflanna çıkma-
mış, yayınevi deposunda — — —
kalmış kitaplar. Yürürlükteki fiyatlann üç
ya da dörtte bır fıyatına satılıyor.
fyice kitapsızlaşmaya doğru gidilirken
ortaya çıkan bu yeni oluşum kitabı okur-
la, okuru kitapla buluşturuyor.
Ağustos sonlannda ikinci Kelepir ma-
gazasının Kadıköy'de açılışıyla Istan-
bul'un Anadolu yakası da yeni oluşumla
tanıştı. Şimdi sırada Ankara ve Diyarba-
kır var. Yakında oralarda da kitap 'Kele-
pir'leşecek. Kımbilir ardından lzmir,
Adana. Bursa, Eskişehir derken memle-
kette bir Kelepir kitapçı haritası oluşur.
Oluşur, okur da pahahlık yakınmasın-
dan bir ölçüde kurtulur. Ama kitaba da bu
arada bir şeyler olur galiba.
En azından şu soru çıkar ortaya: Ma-
dem kitap bugünkünün üçte-dörtte biri fi-
yatlarla da satılabiliyor. neden o zaman
yeni yayımlanan kitaplarda bu tarz bir fi-
yatlandırma politikasına gidilmiyor?
Yayıncı yatırımının karşılığını alama-
maktan, para kazanamamaktan yakındığı-
na: yazar hem yazarak geçınememekten.
hem de yazılarının okura ulaşmamasın-
dan. kısaca yazdıklarının karşılığını ala-
mamaktan yakındığına; okur pahalılıktan
ve kitap alamamaktan yakındığına göre..
ne oluyor, nasıl oluyor da Kelepir gibi bir
oluşum bu üçlüyü göreceli de olsa mem-
arfperest üçlü (yazar, yayıncı, okur) ve
onlann ortak 'ikon'u kitap için yeni bir
adres çıktı ortaya. Temmuz 1996'da
Beyoğlu'nda açılan Türkıye'nin
ilk ucuz kitap, adı üstünde Kelepir mağazası
umulmadık, görülmedik bir ilgiyle karşılandı. Binin
üzerinde kitap çeşidi var Kelepir'de. Göreceli olarak
da yeni yayınlar bunlar. Ortalaması bir-iki,
bilemediniz üç yıllık; en eskisi beş-on yıllık.
depoda duran "ölü ldtap"lar da var.
Olü kitap. kötü kitap değil. Şu ya da bu
nedenle kaden kötü gitmiş belki de. Bir
bakıma evde kalmış kız. Kimi, zamanın-
da "taliplisi"nı beğenmetniş ya da iste-
yenlen baba (yayıncı) beğenmemiş. kimi-
nın kısmeti başkalannca kapılmış.. der-
ken kız -yani kitap- evde, depoda kalmış.
Nasılsa bir gün kısmeti çıkar diye bek-
lerken zamanı-devri geçmış. Kader denip
sineye çekilmış bu hal. Baba-yayıncı, gu-
rurundan kızı e\e kapattığı gibi adını da
anmaz olmuş. Bır zamanın "taze güzel"ı,
yazann, yayıncının ortak ürünü böyle
böyle "ölü kitap" haline gelmiş.
Yayıncıların ortak kuruluşu
Dada içinde evde kalmışların
sayısının epey kalabalık oldugu
görülünce de bır şans daha ve-
rilmiş onlara Kelepir'le. Meğer
ne çok taliplisi, ne çok seveni
varmış onlann! Neredeyse ki-
misi yeniden basılacak hale ge-
nun edıyor?
Kelepir'deki kitaplann hepsi
bu türden "kısmetsizMk" kurba-
nı değil. Aslı aranırsa her biri
için başka başka öyküler anlatı-
Evde kalmış kızlar sokağa
Kelepir. bir bakıma çaresizliğin ürünü.
Yayıncılar Birlıği Başkanı Atü Ant'ın gi-
nşimleriyle ortaya çıkmış. Ant'ın da yö-
neticisi olduğu Afa Yayınevi başta olmak
üzere 5-6 yayıncı kendi kıîaplarını daha
etkin dağıtabilmek için Dada adlı dagıtım
şırketini kurmuş. Bugün Afa, Cem, Kav-
ram başta olmak üzere Dada bünyesinde
30'un üstünde yayıne\i var.
Bu yayınevlerınin yeni ve dolaşımda
olan kıtaplan Dada aracılıgıyla dağıtımcı
ve kitapçılara verilıyor. Ama öte yandan
5 3 V E N E D İ K F İ L M F E S T İ V A L İ
Açılış filmleri beğenilmedi
Kültür Senisi - 53. yaşına ba-
san V'enedık fılm Festivalı yaşlan-
dığını gızlemek amacıyla süreklı
yenılık ve heyecan peşınde. ttal-
ya'nın önemlı gazetelennden La
Stampa'nın attığı başlık 'Multi-
Venezia'dan anlaşıldığı üzere bu
yıl kafasını kazıtıp Venedik'e ge-
îen Robert De Niro'suyla. festiva-
lı açan Başbakan Yardımcısı ve
Kültür Bakanı Walter VeKroni ve
dıger polıtıkacı konukianyla,
2000 yılların sınemasını sorgula-
yacak toplantılanyla. adınayapıl-
mış sekız kısa metrajlı filmle fes-
tıvale ağırlığını koyan Queen'in
efsanevı solısti Freddie Mer-
curv'nın beyazperdede canlanan
ruhuyla. konu açısından hiçbır or-
tak özellik göstermeyen filmler-
den oluşan bölümleriyle, beyaz-
perdedeki çılgın Latın aşklanyla,
Toscana'da gözüken Nicole Kıd-
man'la. Nevv York mafyastyla, San-
dinıst gerilîalarıyla, Napolili baba-
larla. hayal kırıklığına uğramış ko-
medyenleriyle ve film-marketıy lc
rengarenk bir festival yaşıyor Vene-
dık.
Geçen yıl da seyırcisınden bir
yüzde 7'lık bölümü yitiren ttalyan
sineması video ve TV yoluyla ken-
dine yeni seyırciler bulmasına kar-
şın key ifsız festivalde. Avrupa sine-
masının da pek tadı yok . Gün boyu
programa hâkim yarışma filmleri
gece hâkimıyetı Amenkan büyük bütçe-
li filmlenne bırakıyor ve seyircı Amerı-
kalılan seyretmeyı tercih ediyor. Festival
yönetıcılen Amerıkalılar'ın topladığı ıl-
giden memnun ama ltalyan sınema çev -
relerı her geçen gün aleyhıne dönen bu
durumdan şıkâyetçıler.
Italya Başbakan Yardımcısı ve Kültür
Bakanı \Valter Veltroni'nin festıvalin açı-
lışını yaptığı geceye katılan
Dustin Hoffma tı. Robert De Ni-
ro,\"ıttorioGassmangıbi ünlü-
lenn hepsinın erkek olması,
Mazzacurati'nın filmı Vesna
Va Veloce'nın başrolündekı Te-
rezaZajekova'nın ba>an oyun-
culan tekbaşına temsil etmesi
basının gözünden kaçmadı.
Organızasyon komıtesının ye-
tersızliğmi bir kere daha yer-
den yere vuran basın 5 eylülde
Venedik'e gelecek îtalyanlann
yeni seks bombası Valeria Ma-
rini \e kocası Tom Cruise'u
yanından ayırmayan Nicole
Kidman'ı merakla beklıyor.
Bu arada festivalın açılışı
için seçilen Barry Levinson'ın
bol yıldızlı filmi Sleepers'ı be-
genmedi Avrupaiı eleştirmen-
ler. Fazla didaktik sahnelerin
ve hapis sonrası gençlenn önü-
ne kötü yoldan başka bir seçe-
nek sunmayan bıldık senaryo-
nun oyuncu kadrosunun da eli-
ne kolunu bağladığını yazdı
Italvan gazeteleri.
Beş yıl önce AlDS'den ölen,
Queen grubunun liden Freddie
IMereun anmak ıçın göstenlen
Made in Heaven adlı antoloji
de fazla başarılı bulunmadı.
Queen'ın üç elemanı Brian
May, John Deacon ve Roger
Tayİor'un da hazır bulundugu
göstenmde bırlikte gösterilen
sekiz Queen üzerine yapılmış
kısametrajlı fılmın müzıkal ve
sinemasal açıdan birbırini ta-
mamlav amadığını belırttı eleş-
tirmenİer.
19. yüzyıl çok gözde
JaneCampion'un Henry James'in 'Bir Kadının Portresi' adlı romanının sine-
nıaya uvariamasında rol alan Malko\ich, \blker Schloendnrff'un Michel
Tournier'inromanı"The Eri-King'-'TheOgre' adı> la beyazperdeve a ktanldığı
İkinci Düma Sa>aşı dramı olan filminde de oynu\nr(üstte). Altın Ayı için
yanşan bir başka film isc 'Basquiat'. Julian Schnabtl'infilmindeünlü şarkıcı
David Bonie, pop art'ın efsanevi ismi And> Warhol'u canlandın\or<vanda).
rıvor. Genel eğılım
olarak, sınemanın
19. yüzyıl edebıya-
tıyla olan samimıye-
ti festıvale katılan
filmler arasında da
gözlenıyor. Bunlar-
dan biri, Yeni Zelan-
dalı yönetmen Jane Campion'ın, Henry
James'in 'Bir Kadının Portresi' (The
Portraıt of a Lady) adlı romanının sınema
versıyonu. Nieoİe Kidman ve John Mal-
kovich'in başrollerini paylaştığı filmin
dünya prömiyeri 6 eylülde yapılacak.
Alman yönetmen Volker Schloendorff
iseFransız yazar Michel Tournier'in 1970
tarihli romanı 'The Eri-Klng'ı 'The Og-
re' adıyla beyazperdeye aktardı. Bır Ikin-
cı Dünya Savaşı dramı olan fılmın başrol
oyuncusu yıne Malkovıch. Yönetmen, fil-
mi için şunlan söylüyor: ^Almanya'yabir
Fransu olarak bakan ilginç bir roman.
Kendi yurdunda hiçbir değeri olmadığı
için sa\aşa sürüklenen ve kaderinin nasıl
değişebileceğine tanık olan bir adamın se-
rüveni".
Venedık'te yanşan bir başka edebiyat
uyarlaması ise Kolombiyalı vönetmen
Sergio Cabrera'nın "llona Llega con le
Lluvia"adlı filmi. Yazar AlvaroMutis'in
aynı adlı romanmdan sınemaya aktanl-
mış bu film de. Altın Ayı için yanşan bir
başka dikkat çekicı yapım ise Nevv
York'un sanat çevrelerini konu alan 'Bas-
quiat\ 1988 yılında aşırı
dozda uyuşturucudan ölen
sanatçı Basquıat'ın yaşamı-
nı konu alan fılmın yönet-
men!, Julian Schnabel. Ün-
lü müzibyenşarkıcı David
Bo»vie, bu filmde pop artın
efsanevı ısmı Andy VVar-
hol'u canlandrtiyor.
1991 ymttdtf'AIDS'teri-
yaşamını yitiren. Oueen
grubunun solistı Freddie
Mercury'mn anısına sekız
kısa fılm gösterılecek Ve-
nedık'te. 'Made in Heaven'
adını taşıyan bu çalışma In-
gılızFılmEnstıtüsütarafın-
dan hazırlanmış. Fılm, fes-
tıv alın açılış gecesınde özel
bır gösterimde sunuldu.
Fransız yönetmen Jean-
Luc Godard'ın, savaşın
yıkıma ugrattıgı Saraybos-
na kenti üzerine yaptığı
•Forever Mozart' adlı filmi
ise festivalın dikkat çekicı
yapımlanndan bın. Godard,
savaşa rağmen üretmeye de-
vam eden bır grup sanatçıyı ve onlann
mücadelesını anlatıyor. Filmin final sah-
nesinde Godard, genç bır piyanıste
Mozart'ın piyano konçertolannı çal-
dırıyor.
Festivalde gösterilecek filmler arasın-
da yer alan 'Hommes, Femmes, Mode
d'Emploi' (Claude Lelouch) adlı filmin
ise ılgınç bır özellığı var. Bır zamanlar
Fransa'nın önde gelen işadamlarından
biri olan. ancak kurduğu ımparatorluğun
batması üzerine beş parasız kalan, eski
milletvekiİ! Bernard Tapie, bu filmde
oyuncu olarak ızleyıcı karşısına çıkıyor.
Lelouch, 'doğuştan oyuncu' Tapıe'nin
karizmatik kişılığınden çok etkılendığı
için fılminde ona yer verdıgını belirtiyor.
lır. Örnegın aile -yayıncı- varlıklı degil-
dir, kızını iyi giydirememiş -kapağına.
sayfa düzenine. kâğıdına- özen göstere-
memiştir. Ya da aile tanınmıyordur. kız
sosyeteye girememiştir. Kızımız onca ter-
ü tazeliğine karşın bir türlü göz doldura-
mamış da olabilir. Bir de, bir de... "hayır-
sızlık-vefasızlık" kurbanlan var. Kelepir
raflanna göz gezdırırken aynı yazann av-
nı yapıtının birkaç ayrı yayınevinden ba-
sımına rastlayabılırsıniz. Üstelik onlar,
memleketin anlı-şanlı, çok bilinen, çok
okunan yazarlandır. Ama ışte her nasılsa
ürünleri okura ulaşmamıştır. Kimi yayın-
cısını değiştirmiş. hâl pıyasada olan ki-
tapları yeni yayınevince de basılmıştır.
Okur. yazarı o yayınevinde yadırgamış,
kitaplara yüz vermemiştir... Yayıncı, za-
manında şu ya da bu nedenle kitabı elinde
tutmuştur, dağıtımcı dagıtmamıştır vb.
vb.... Görünen o kı. kalabalık bir ölü ki-
taplar kitaplıgı oluşmuş. Dikkat çeken bir
başka nokta. bıınların genellikle Türk ya-
zarlannın ürünleri olması. Kelepir yetkili-
lerının söyledıgıne göre, ellerinde ancak
yüzde on dolayında çevin kitap var, geri
kalanı yerlı malı!
Buruk buluşma
Şimdi bütün kısmetsizler topluluğu,
harfperestler; yayıncı. yazar, okur üçlüsü
ortak "ikon"lan kitapla Kelepir çatısı al-
Unda buruk hir buluşma yaşıyor. Harfpe-
re§t üçlünijp^elepir'ci bu'Iı^şması, ne.den
bu buluşma zanıanında ve kendi "de-
ğer"iyle gerçekleşmedi. günah kimin so-
rularını gündeme getirıyor. Üçlünün yatı-
nmını kazanca dönüştürememek. okura
ulaşamamak, kitaba ulaşamamak gibi or-
tak yakınmalan olduguna göre gerçekten
günah kimin? Yayıncıyla. kitapla okur
arasındaki en önemli halkayı oluşturan
dağıtımcı kimdir. ne yapar. fiyat politika-
sı ve satış üzerindeki rolü. yeri nedir gibi
sorular sorulacak belki de sürecin deva-
mında. Kitabı sokağa. okura taşıyan "ser-
gTlerın anlamı, hatalan ve sevaplan da
sorgulanacak belki Kelepir sayesinde. Ta-
bıı ""kitapçı
1
" denen nihaı satış noktasının
nıteliğine de gelebilir sıra.
Elbet rüm bunlarla birlikte yayıncının
yaptığı işe verdığı anlam, yayın ve satış
polıtikalan, yayıncıyla yazann. okurun
ilişkısi de yeniden belirlenir, belki de.
O zaman. hayatımızdan hızla çekılen
kitap, yeniden değer ve anlam kazanır.
• • •
Kelepir, bir bakıma çaresizliğin ürünü.
demiştik. Kimbılir belki de çaresizlikten
yeni "çare"ler çıkar. 1990'ların başında
yayın dünyası memleket çehresindeki ve
kültür iklimindeki değişimlere koşut ola-
rak yüzyıllık mekânı "Babıâli"den Be-
yoğlu'na göç eylemişti. Salt mekânsal bir
göç değil bu. Şimdi oradan yeniden soka-
ğa açılım başlıyor. Kelepir, bir adım. Ken-
dısıni çok, ama çok aşan bir adım. Göre-
ceğiz, izleyeceğiz.
53. V'enedık Fılm Festiva-
li'nde gösterımı gerçekleştiri-
lecek pek çok film, sanatın
farklı dallanndan yapıtlan içe-
İOO ytldir insanlar,
ışığa üşüşen pervanelergibi
sınema salonlannı dolduruyor. Çünkü,
bir tutkudur sinema.
Birhayal, birdüş...
...Ve bu düşü yaşayan, hciydtl her
gün yeniden yorumlamayı. ona
her yeni günle yeni bir duygu, farklı
bir anlam katmayı bilen erkekleK
Dufy giyerler.
KOŞEBENT
ENİS BATUR
Aile Hayaü
Geçenlerde, hgiliz yönetmen Ken Loach'un "Ai~
le Hayatı" filmini yeniden izledim. 1960'ların bu fil-
mini 1968'de Istanbul'da, Sinematek'te göstermiş-
lerdi, güçlü bir etkisi olmuştu üzerimde; biraz çekı-
nerek oturdum ekran başına, yıllar sonra düşkırıklı-
ğı yaşanm korkusu ağır basıyordu film başladığında,
öyle olmadı: Aradan geçen zaman "Aile Hayatı"run
etki gücünü azaltmamış, bana kalırsa.
Film beni başka düşüncelere savurdu. Önce, Onat
Kutlar'ın öncülüğünde, Eczacıbaşı'nın katkılarıyla
kurulan Türk Sinematek Derneği'nin, bugün yaşı
40'ın üzerinde olan sinema tutkunlannı, sanatsever-
leri ne ölçüde beslemiş olduğunu yeniden düşün-
düm.
Hem yeni, yepyeni yapıtlan izleme olanağı bulu-
yorduk orada, hem de klâsiklerle tanışıyorduk. Sine-
matek kapanınca belleğimız kayboldu. Bunun ne an-
lama geldiğini şöyle anlatabilirim: Düşünün ki, ülke-
nin bütün kitapçılarında yalnızca son bir yıl içinde ba-
sılmış kitaplan bulabiliyorsunuz, üstelik eski kitapla-
rın yeni basımları da yapılmıyor: Olağan bir durum
sayılabilir mi bu?
Ne Eisenstein'ın, Griffith'in, Renoir'in filmlerini
görebiliyoruz Türkiye'de, artık; ne de Kurosava'nın,
Visconti'nın, Rocha'nınkileri. Yeni, arayışaaçık, ön-
cü sinemanın ürünlerine, festival dışında, hepten ka-
palıyız.
Yıllar sonra "Aile Hayatı"m izlemiş olmak, yıllar
sonra bile bu filmin kuşattığı sorunun çözüme yak-
laşmasına belki de bu ve benzeri olguların eşlik etti-
ğini düşündürdü bana.
Gençlerin aileleri iie düştüğü anlaşmazlıkların kör-
düğüme dönüşmesi, Türkiye'de kuşaklararası diya-
loğun bir türlü sağlam zemine oturamaması "Aile
Hayatı "n\ önce seyredemeyişimizde. sonra da ken-
di "Aile Hayatı"m\z\ çevirememizde gerekçelerini
bulmuyor mu?
Ken Loach, filminde, çekirdek aile içindeki tutu-
cu öğelerin degişimi algılayamamasından doğan bü-
yük toplumsal depremi gözler önüne seriyordu. Sa-
gırlık yalnızca yetişkinlerle gençlerin arasına sızmak-
la kalmıyordu filmde, bireylerie kurumlann uzlaşmaz-
lığı da belirgin hatlarıyla ortaya çıkıyordu: Psikolog-
lann yeni durumlar önünde yeni perspektifler geliş-
tirememesi cemaat alçılarının çatlayıp dağılmasına
yol açıyordu.
Aile hayatımıza dönüp bakalım: Genç üyeleri sıkış-
mış, patlamaya hazırlanmış, sonunda da patlamış
olan ülkemizde hangi yetişkin, gençleri nasıl anlama
yoluna gireceğini kestirebiliyor?
Haberler ortada: Dağa çıkan, sehrin tehlikeli da-
marlannasokulan, "sonımsuzuyku"\an seçen genç-
lerin ne söylemeye çalıştıklarını anlayan, daha doğ-
rusu anlamaya çalışan var mı? Bu büyük şiddeti öbür
şiddetlı umarsızlık doğurup beslemiyor mu? Hapis-
hanelerimizde yaş ortalamasını biliyor muyuz?
"Aile Hayatı", 1960'ların muhafazakârlıktan öle-
cek hale gelmiş Ingilteresi'nde, bu ikiyüzlü koruma-
cılığı altüst etmeye hazırlanan genç kuşakların sözü-
nü fondan eksik etmiyordu; Yardbirds'ün, Ani-
mals'ın.Stones'un kelimeleri, artık birer dinamit lo-
kumuydu. Bizler, uzaktan, "A can'tgetno Satisfac-
tion"ı yalnızca yeni bir ritim, yeni bir duygu sanıyor-
duk, oysa işin içinde safkan isyan da vardı.
Karşılığında biz ne yaptık? Fecri Ebcioğlu'nun
Türkçe sözlü aranjmanlarına Ajda Pekkan'ın gu-
guklu saat sesini monte edip, protest yerine protez
ile yetindik. Gençlerin sesi sözü tıknefes kılındı. Ağız-
lara fermuar hazırlandı. Taylan vurulduğunda anla-
maya başlasaydık hiç değilse. Yirmi beş yılda nere-
den nereye geldik.
"Aile Hayatı", topu topu bir film. Ne yaparsınız ki,
hayatımız da topu topu bir film, bir açıdan bakarsak.
Dönüp bakalım şimdi: Bu boktan filmin senaryosu
kime ait, yönetmeni hangi yeteneksiz, dublajı neden
bunca bozuk, dekoru nasıl böylesine iğreti olabilmiş,
oyuncuları-
Evet oyuncuları: Neden herbiri(miz) alabildiğine fi-
güran?
Uzun Hamiş: Artun Ünsal hafiften canımı sıkma-
ya başladı. öğrencileri derin ve ufuk açıcı bir hoca
olduğunu söylüyordu; "Kan Davası "nı okuduğumda
sıkı bir bilim adamı olduğunu anlamıştım; "Kâmil ıle
Meryem "i okudum sonra, toplumbilim ile edebiyatı
evlendirmeye çalışmış onca başarısızdan sonra iyi
biryazarla karşılaşmıştım. Bütün bunlar, belki ve hat-
ta gazeteciliği ve radyoculuğu da tamam da, yeni çı-
kan "Benim Lokantalanm"\ elime alınca huzurum
kaçtı: Türk edebiyatının en iyi deneme kitaplanndan
biri karşıma çıkmıştı. Hem içerliyorum, hem de dört
köşe oluyorum, okudukça -kıskançlık insanın doğa-
sındadır- ne yapalım.
Mel Gibson-Mupdoch ortaklığı
SYDNEY(AFP)- Avustralya'nın ıkı ünlü ismi. aktör
Mel Gibson ve medya devlerinden Rupert Murdoch,
bundan sonra artık bırlikte film üretecekler. Gibson'ın
fılm şirketı Icon Productions ile Murdoch'un Fox
Filmed Entertainment adlı şirketlerinden verilen
bilgiye göre, Gibson bundan böyle yalnızca Murdoch
için film yapacak. 1997 yılı başından itibaren geçerli
olacak anlaşma gereği, Sydney'de dev sfüdyolar
kurulacak. Icon Productions genel müdürü Bruce
Davey'nin verdiği bilgiye göre, söz konusu ortaklık
Avustralya film endüstnsine büyük hız kazandıracak.
Kurulacak stüdyolar 1600'ü aşkın istıhdam olanağı
saglarken; her yıl ortalama 67 milyon dolarlık üretım
gerçekleşecek. Gibson'ın şirketi bugüne dek Fox ıle
yalnızca 'Braveheart' (Cesur Yürek) adlı filmde
birlikte çalışmıştı.
BUGUN
EVTIENSEL KÜLTÜR MERKEZİ etkinlıklen
kapsamında saat 11.00'de "Banşla Yaşar Çocuklar"
başlıklı tiyatro. konser ve forum; saat 16.00'da "Gençlik
ve Banş" başlıklı panel ve saat 19.00'da "Banş Ezgıleri"
başlıklı konser yer alıypr.
SAR\FCAFE KÜLTLîR MERKEZİ nde saat 17 30 da
Mano Levı'nm hazırladığı "Başlangıçtan Günümüze
Flamenko" başlıklı dıa gösterisı ve söyieşi yer alıyor.
TARİH VAKFI'nın Darphane bınalannda diizenledıgı
etkinlıkler kapsamında saat 10.00'da Muteber Yügnük'ün
"Çocuklar Öldürülmesin Şekerde Yıyebılsinler" başlıklı
etkınlıgı. saat 17.00'de ise Zen topluluğunun "Toplu
Dogaçlama Darphane-ı Amıre Konseri" ızlenebılır.
CONR\D AÇIKHAVA SİNEMASI'nda saat 22.00'de
"Intemet'te Av" adlı film yer alıyor.
BEYOĞLU SİNEMASI YAZ ŞENLİĞİ kapsamında
"Arızona Rüyası" adlı film ızlenebılır.
MİMARLAR ODASI KENT VT YAŞAM
GALERİSl'nin düzenledıgı etkmlikler kapsamında saat
17.30'da Yıldız Sarayı Dış Karakol Bınasfnda 1 Eylül
Dünya Banş Günü nedeniyle düzenlenen "Kalımerhaba"
başlıklı fotoğraf sergısının açılışı yer alıyor.