02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 1996 CUMA - 12 DIZIYAZI Emine'nin kocaman gözleri bal rengi. Dünyaya bakışı hiç değişmiyor, çalışmaktan gözleri kızarsa da 'Birailem bir de Müslüm' İstanbul'un "öteki" çocukları "Gelecekten ne bekliyorsun" sorusuna vereceği bir tek yanıt vardı: "iyi bir şey." O iyi şey neydi? "iyi bir ev kadını olmak" diyecekti. Üç yıl var ki, Istanbul'da Emine. Bir o kadar süredir de konfeksiyon atölyelerinde overlokçu. Düşleri boyu kadar, umutsuzluğu da. Şansı yaver giderse kendine ait bir atölye açacak, kardeşlerini okutacak... On dokuzunda evlenecek, dayak yese de baba evine dönmeyecek. Kocası Adanalı olsa da kentine dönse, ama "kısmet" işte... E mine'nin kocaman gözlen bal rengi. tpi makineye ge- çinrken kısılsa, mesaiye kaldığı saatlerde kızarsa da hep o gözlerle bakıyor dün- yaya. Ne zaman bir müzik duysa dokuz sekiz ritminde. yerinde du- ramıyor. Yine de hüzün mü korku mu be- lirsiz o bakışlar yerleşiyor yüzüne. Ayagı pedalına değince overlok makinesinin, dünya bir dönüyor bir duruyor. Üç yıl var ki kentinin adı bir şarkı gıbı duruyor du- daklannın ucunda. Adana. Ah bir döne- bilse! Kapı önü muhabbetlerine bıraksa küçük bedenıni. anneannesinin dizlerine dayasa başını, boyundan büyük düşler kursa... Sabah yedide bölünmese uykuları. Dü- şünmese annesine alınacak çamaşır maki- nesini, kardeşlerinin okul masrafım... A- ma düşünecek. Başını yastıga koyar koy- maz uyumayı öğrenecek. Çünkü istese de bu şehironu bırakmayacak. Çünkü... Kaç bayram geçti... Doğdugunda, kentinin bütün sokaklan kasvetlıydi. Neredeyse bütün eviere sin- mişti şiddetin kokusu. 12 Eylül darbesı- nin kırkıydı, Leyla'nın kucağına venldı- ğinde. Leyla desen, yani on yedisinde bir çocuk, on yaş büyük kocası Zihni, baba- sının akrabası. Konfeksiyoncuydu Zihni. Ustaydı, işler kuracak. işler batıracaktı. Sonunda anneannesinin evine yerleşecek- ler, Emine orada büyüyecekti. Yedi yılda Emine'den başka üç çocuk daha doğurdu Leyla. Hürya'yı Mehmet, Mehmet'i Habibe izledı. Güzel geçtı de- sek Emıne'nın çocukluğu. yalan olacak. Hoş, teyzeler, dayılar. onlann eşleri. eşle- rinden olan çocuklan hep bayram yerine çevirirdı evı ya, o yoksulluk! Kaç bayram aynı giysilerle geçmişti... Leyia'nın dedi- ğine bakılırsa. içine kapalı. ama akıllı ço- cuktu Emine. Ikı buçuk yaşında merdi- venlerden ıki kat düşüp dişlerini kırmıştı. Üç yaşında da üstüste üç kez havale ge- çırmiş. ölümlerden dönmüştü. Bu düşme- ler, ateşlenmeleretkilememıştı aklını. Gü- zel bir çocuktu. gören bir daha dönüp ba- kardı. Kulağı hep bir yerlerden gelecek müzik sesindeydi. Dans eder, bedenının hareketini müzikten müziğedeğiştirmek- teki ustalığını sergilerdı. Onunla birlikte danstakı hüneri de büyümüştü. Bugün bi- le bir müzik duysa yerinde duramazdı. Yine üç yaşındaydı, annesinın etrafın- da dönüp bulaşık yıkamalara, e\ temizle- melere kalkışmıştı. llkokula başladığında da sırtını dönmemıştı ev ışlerine. Bıraz da bu yüzden fazla kulak verememiştı ders- lere. Aklı okulla ev arasında bölündüğün- den ne ona yetmişti gücü ne de buna. Yi- ne de ılkokul bittiğinde ortaokula yazıl- mıştı. Babasının kurduğu işlerden bıri bat- mıştı o sıralar. Bir bogaz eksiltmek var- ken, bir de kitap. defter masrafı çıkarmak haksızlık olurdu doğrusu! Okullann açıl- masına bir gün vardı. "Ben okumayaca- ğnn" demişti babasına. "Evde otunınım dahaiyi". O da üstelememiş. "Neden" di- ye sormamıştı. Sonralan ortaokulu ve lı- seyi bitiren arkadaşlannı görecek, pişman olacak "Onlann yanında düşük dunıyo- rum" diyecekti... Kadınlığa ve istanbul'a doğru... Ortaokula gidemeyince mahalledeki Kuran kursuna yollanmıştı Emine bir sü- re. Sonra diploma veren din okullanndan birine yazılmıştı. Kuran'ı yedi kez hatim etmiş. sıra namaz sınavına geldiginde korkmuştu. Duaları bılıyordu. ama hare- ketler... Ya beceremezse! Üstelik bir de müfettış olacaktı sına\ da. Hoca, arkadaş- lanyla haber yoliayıp çagırmış. o yine de gitmemişti. Gıtse. diploma alsa, şımdi bir kursta hocaydı belki de... Insan en sevdiğinden mi alıryarayı. da- ha üç yıl öncesine kadar az mı dayağıru ye- mışti annesinin? Babası bir tokat bile at- mamıştı ya, Leyla nedenli nedensız döver- di. Ta ki. Emine genç kız olana kadar. Ley- la, '"KızdınL.amadövmedim bir daha" di- yecekti. "Çünkü utandıırT O kırmızı le- keyi gördügünde külodunda korkmamış- tı Emine. Evdeki kadınlann, teyzelerin, yengelenn günyüzü görmemiş sözleri hep takılı kalmıştı kulagında. Ne oldugunu bı- liyordu. O sırada komşuda oturan annesi- ne haber verdi. Leyla ne tokat attı ne ba- gırdı, küçük kızı artık kadındı... Zihni'nın ortak oldugu konfeksiyon şir- ketınin iflası bu küçük kadtnın canını acı- tacaktı en çok. -Ben artık kimsenin işinin altında çalışamam" diyecekti Zıhnı. "İs- tanbul'a gidiyorum". Leyla da ona eşlik edecek, lstanbulda ış arayacaklardı. On Uçünde konfeksiyonda... Sanayı Mahallesi'ndeki bir konfeksi- yon atölyesinde iş bulan Zihni, Leyla'yı çocuklan almaya Adana'ya gönderecek- ti. Varsın gelsınlerdı. ev nasıl olsa bulu- nurdu... Eş dost onlar ıçın ev arayadursun Leyla ve çocuklar. atölyenin bir köşesin- de yatıp kalktılar. On beşinci gündü giy- sileri kurtlandı. Lokantadan gelen salçalı yemekler Emıne'nın midesine dokundu. O bibere alışkındı. buranın yemeklenne katılan ise domates salçasıydı. Bir akra- balan Dudullu'dabirev bulunduöu habe- gortası yapılmayacaktı. Günde on altı sa- at çalışacak, fazla mesaiye kalmaya zor- lanacak. karşılıgını alamayacak, patronu- nun "Vallahi param yok" demelerine ınanmayacak. ama *"Va içerideki paramı biç vermezse" korkusuyla ışten ayrılama- yacaktı. Günde iki kez sabah onda ve ak- şam üzeri dörtte on beşer dakikalık çay molalarında soluklanacaktı. Öğleyemeği tatiliyse kırkbeş dakıkaydı. llk günleryorgunluktan uyuyamıvordu bıle. Bedenı kırgındı, mesaıleri. sabahla- ra kadar çalışmayı taşıyamıyordu. Şımdi on dört milyon olmuştu maaşı... Usta ol- malara soyunmuştu. Yeteneğini göstere- cek. eline verilen her işi dikebileceğini gösterecekti bir gün. ama şimdilik erken- di. Ne çocuk ne de kadındı. daha ama gel de sen bunu babasına. akrabalarına anlat. Diz üstünde olmayacaktı etegi. pantalon giymeyecektı işe gıderken. Ne işte ne dı- şanda yasaktı makyaj yapmak... Sevgili- den vazgeçtik, erkek arkadaşı da olmaya- caktı. Tekin kent degildi şu Istanbul. bu yüzden kendinı korumalıydı Emine. Onu rahatsızedenolmamıştı, ama öyküler var- dı kulağınaçalınan: "*Şu karşı atölyede bir işçi varmış. an- nem söyledi, ona da Ayşe Abia söylemiş. Bir kız aüesine gece mesaiye kalacağinı söylemiş. sabahlamaday ım demiş. Halbu- ki ona kadar çalışacaklarmış. Almış go- türmüşler kızı. lecavü/ etmiş. öldürmüş- lcr..." nun bir eğlencesiydi. Yaz- lık sinemalarda İbrahimTat- lıses'ın filmlerini seyretmişti en çok. Şımdi hangı fılm di- ye sorsalar. ısminı hatır- lamayacaktı... Hafta sonlan pikniğe gıderler- di yakın akrabalarla, ya Şile kıyısında ya Omerli Barajı havza- sında eğlenirlerdi. Eğ- lence dendıyse de bü- tün yaz bir ya da ikı kezgıdılırdı o kadar... "Gelecekten ne bek- liyorsun*" sorusuna verecegı bir tek ya- nıt vardı: "İ>i bir şe\." O ivı şey neydi'' "f>i bir ev kadını ol- mak" dı\e- cek- " tı. Evlenince maddi durumu zorlamazsa çalı^mayacaktı. Ama maddi durumu ivı diye de istemedıği birisiyle evlenmeye- cektı. Kocasının aylıgı yetmezse mecbur- du. çalışacaktı... Evlilikten bekledigı isemutluluktu. Ko- cası ona sadık olmalıydı. onu sev melı. ka- fa dengi olmalı. başkalarının söyledıkle- rine kulak asmamalıydı... Ama ne olursa olsun kocası nederse onu vapacaktı "Ka- pan,çarşafagir" dese kapanacaktı... Şim- di başı açık gezmesi. buna uyum sağlama- yacağını göstermezdi. Kararlıydı. kocası- na karşı dik kafalılık etmeyecektı De ki. ev liligı istedigi gibi gitmedı, ne yapacak- Emine overlok makinesinin başında. Belki bir gün onun da atölyesi olacak.... rini getirdiginde Leyla da çocuklarda can- lanndan bezmek üzereydıler. Annesine " Buranın adamlannı sevmedim, alışama- dım" dıvordu Emine. "Bizinı insanlan- mız daha cana yakın". Adana'dan eşyaları taşıyan kamyon ka- pıyadayandıgındaanladıki.buışindönü- şü yok. Yenı eve alışmalıydı. yeni komşu- lara da. Kıra, elektnk, su parası. mutfak harcaması ortadaydı, tek maaş yetmeye- cekti, Leyla da çalışmalıydı. Ustabaşı yen- gesi, çalıştıgı konfeksiyon atölyesinde bir iş buldu, ayakçı olacaktı. Bir milyon ıkı yüz elli bin Iiraydı ilk aylıgı. Bir süre ça- lıştıktan sonra yalnızlık ve yorgunluk agır basacak, "Ben" diyecekti anne ve babası- na, "Adana'ya gjdeceğim..." Ama orada da kalamadı. Yirmı gün son- ra geri dönüp başka bir atölvede ış buldu kendisine. O yerlere göklere sığdınlma- yan, ihracat rakamlan. çokuluslu şirketle- n. albenili renklenyle neredey se "miIK gu- nırumuz'" ılan edilen tekstilin arka sokak- lanndaydı şimdi. Ayakçılıktanoverlokçu- luğa sıçrayacak. üç yılda altı iş değiştire- cek. ustabaşı olmaya soyunacak, ama si- Bu öyküler yüzünden. gece işten dö- nerken korkuyordu. Hele bir de kornala- ra basılırsa... Ara sokaklara girip izini kay- bettıriyordu. Onu en çok korkutan "namu- $u"ydu. "Adıma kke süriilmesin de" di- yordu, "Başka bir şejistemem..." Yine de Adana... Emine'yi bir tek şey sevindirirdi. Ada- na "da ailesinin, akrabalannın yanında ol- mak. Aç kalmaya. susuz durmaya razıy- dı. Çünkü bu kentte açlığını, susuzlugunu anlatacağı kimsesı yoktu. Orada olsa. on- larla bunlarla "gırgır eder", gününü gün ederdı. Burada bir garipti... Evde oldugu za- manlar camın kenanna dikilip dışanya ba- kıyordu. Şu gelip geçen onca insandan bi- nsi başını çevirip ona baksa. gülümsese ya da birilen kapılarını çalsa... Bir de küçümsevenler vardı ya. gıyimi- ni. çalışmasını. okumamasını.. katlanamı- yordu. Kitap okumuyordu, gazete de. Ha- berleri dınlemiyordu. politika hiç mi hiç ilgisini çekmiyordu. Sınema çocukluğu- tı Emine? "Her halde çekerim" dıvecek- tı. "Kendisi nere\e kadar çekers* ben de çekerim. O beni atmadan ben çekip baba- mın evine gitmem." Ne zamana kadar çe- kecek yolunda gıtmeyen evlilığı'.' Dayak. çok aşınya vanrsa. bedenı moranrsa bel- ki... Ama tokata bir diyeceğı yoktu, "Bir suçu. bir hata"sı olursa bir şev demeve- cektı. Suç ne mi? Emine'ye göre kocası- na karşı dik kafalılık. onun ıstemedıkleri- ni yapmak. onun gıyme dedıgi şeylen giy- mek... Bir gün bir ev ı olacaktı. "düzgün" bırçevrenın ıçınde. ivı de komşuları. De- dikodu yapmavacaktı komşulan. gıydik- lerine kanşmavacaklardı. Aşkı soracak olsalar "Boş bir şe\" di- yecekti... Yine de birlikte yaşavacağı kı- şıve âşık olmay ı düşleyecektı. Ama bırya- nı korkacaktı. Az mı görmüştü, âşık olup evlenenleri... Sonunda aynlıklar olmuştu. dayaklar... Evlilik olmadan bir erkekle ilişkiye gırmek ona göre "normal" değıl- di. Böy le düşünmesinin altında ille de bas- kılar. "ÇeMTeneder" korkusu aranmama- lıydı. Emine istemıyordu. Çok da sevse. hattanişanlansadaevlilik şarttı. Nişanlıy- ken bile öpüşmeyecek, on dokuzuna gel- meden de evlenmeyecekti... İki çocugu olacaktı. ama ille de kız doguracaktı... O- nun ıçın önemli iki şey vardı; aılesi ve Müslüm Gürses. Işyerinde de evde de bir kulagı radyodaydı. Pop müzik de dınlı- yordu, sanat müzıgı de. Ama dılınden düş- meyen Müslüm'dü... Kardeşlerim için... istanbul'da onu rahatsızeden birşeyler vardı. mutlaka olacaktı da ama kenti tanı- mıyordu ki. Hâlâ sev mıyordu bu kenti. hâ- lâ alışamamı^jtı. Adana"da televızyonda haberlerde. filmlerde gördügü kente hiç benzemiv ordu. O çok "açık" bir kent ola- rakdüşünmüştü Istanbul'u. Kapalı insan- Jan görünce şaşırmii>tı... Üç ;>enedır. yanı "geldrgeleJı. tek başına(bir,yere, çıkmamış^ 1 5ifWkada^ına bile gttmermşti. Ashna^ba- kılacak olursa bir Lfmraniye'yı. birde Üs- küdar'ı bılıvordu bu şehırde Bir kez de vengesıyle Emınönü'ne gıtmiş. şöyle bir dolaşmıştı MısirÇarşısı'nı. YenıCamıön- lerinı... Anne ve babasının ona güveni var- dı da İstanbul'a güvenmıyorlardı. Özlemi- nı çektiği şeylerde vardı bu kentte. lyı gi- yinmek. ivi bir çevrede yaşamak istiyor- du. Diskoya gitmekmiş, gezmekmış yok- tu düşlerinde... Bir yanı Adana'da da olsa hâlâ. "kıs- met" nereyeyse oraya uymaya mecburdu. Çalışma hayatını seviyordu. kendini daha rahat hissediyordu, çevre sahibi oluyor, degışık hayatlan tanıvordu... Bir gün ışı iyiceögrenipdeüçmakıneyıbırarayage- tirebılırse bir atölve açmak vardı aklında. O atölyeyi açsa da açmasa da kardeşleri- nin her istedigını yerine getirecek, elden gen bırakmav acaktı Eğerokumak ıster- lerse hepsinı okutacaktı. hatta gerekiyor- sa bunun içın evlenmeyecekti de... Ama yoksa içlerinde okuma istegi. boş yere de para harcamak istemezdi. Şu küçük kız doktor olmak istiyordu. eger böyle devam ederse onu okutacaktı. Kardeşlen ıçın yapmayacagı şey yoktu. Bazen eve gelırdı. para isterdı kardeşlen, verirdı. "yok" demezdi. Annesinden para alır verir, hıçbir zaman boyunlannı bük- mek istemezdi. Çünkü onlar da çok çek- mişlerdı. "Ben çektim, bari onlar çekme- sin" diyordu... Şimdı aklında oturduklan ev ı düzenlemek vardı. Salona birçıft çek- yat. televızyon sehpası, kendisine müzik setı alacaktı. Ağzından "çocuklanm" sö- zü çıkıyordu ya kardeşlerinden söz eder- ken. onlara da kütüphaneli bir oda vapa- caktı. Annesine de bir çamaşır makinesi alacaktı. Eve et ender gınyor. yemek ola- rak makarna. bazen dolma. çokça da çor- ba pışıyordu şimdı. O istiyordu kı. kardeş- len doğru dürüst beslenebılsin... Emine büyüyecek. şansı yaver giderse bir atölye açacak kendisine. e\ lenecek. Belki hiç dönemeyecek bir daha Adana'ya. ama o gar. gözlerinin önünden gitmeyecek. Bu şehre de alışamay acak ko- lay kolay. ama ruhu hep üşüyecek... Yarın: bnsekizinde ülkücü' ve müsamahalı' ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARI \IOL4Z ŞIPAL 6 ÇaIışarak okıımak zorundaydun' SORU: Oğrencilik >ıllarımda çalışarak okumak zorundaydım. Şubat 1956'dan, 1967 Mart sonuna kadar. aralıklı olarakaynı kamu ku- nımunun değişik işyerlerinde, İş Vasası kapsamında ve işçi sta- tüsünde çalıştun. Primi ödenmiş gün say ılarim 3325 gündür (9 yd 10 gün). Ziraat Fakültcsi'ni bitirip 1967 vıljnda askere giderken 9 «Uık kıdem tazminatımı aldım. Evlül İ967'den Şubat 1996'« kadar 28 yıl 8 ay Emekli Sandığı kapsamındaki işyerierinde me- mur statüsünde çahştım. Fiili hizmetzamlany la birlikte işçi ve me- nıur statüsünde gecen hizmetlerimin toplanu 37 yılın üzerinde- dir. Emekli Sandığı bana 37 yıl üzerinden maaş bağladı. Ancak. 21 yıl üzerinden 549 milyon lira emeklilik ikramiyesi ödedL Ba- na göre maaş doğru. ikramiye y anlış. Nedenini araştırdım. Bana "Emekli Sandığında en fazla 30 yıl üzerinden ikramiye ödenir. tşçilikte geçen 9yılın kıdem tazminatını aldığınıza göre,30 yıldan 9 yılı çıkanp kaİan süre için ikramiye ödedik. Bu da 21 yil eder işlem doğrudur" dediler. Emekli Sandığı'nın yaplığı bu işlem doğru mudur? (G.M.) YAMIT: Emekli Sandığı Yasası Ek Madde 4 uyannca "Emekli, adi ma- lullük, vazife malullüğü aylıgı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan: as- ker, shil tüm işrirakçilere, her tam fiih' hizmet yıh için", emekli aylıgı bağ- lamaya esas alınan tutarların bir ay lığı emekli ikramiyesi olarak venlır. "Ve- rilecek emekli ikramivesinin hesabuıda. 30 fiili hizmet vilından fazla süre- ler nazara alınmaz." "V'erilecek emekli ikramiyesinin hesabında. 30fiilihizmet yılından fazla süreler nazara alınmaz." Bu madde ile emekli ıkramıyesıne ıkı kısıtlama getınlmıştır. Bunlardan birincisı, ıkramiyenın hesabında ay kesırlennın göz önüne alınmayıp yok sayılmasıdır. Tam yıldan artan 11 aylık bir hiz- met süresı, ikramiye hesabında göz önüne alınmaz. Ikincı ve daha önem- li kısıtlama ıse. 30 yılı aşan süreler ıçın ikramiye ödenmemesidır. Dev let memurlarından Sılahlı Kuvvetlermensuplanndan, hâkım ve sav - cılardan ünıversıte öğretim üyelennden pek çoğu. 30 yılı aşan dahası. 50 y ıla ulaşan bir hizmet sonunda emekli olmaktadır. Böylece çok büyük hak kaybına uğramaktadırlar. Yıllardır süregelen bu haksızlığın düzeltılmesı ve 30 yılı aşan sürelenn de ikramiye hesabına katılması ıçın yasal düzen- leme yapılmalıdır. İş Yasası kapsamında çalıştıktan sonra. Emekli Sandığı kapsamına gı- rip Emekli Sandığı'ndan emekli aylıgı bağlananlara ödenecek emekli ık- ramıyesı. nasıl hesaplanacaktır? Bu sorunun yanıtı. 2829 sayılı Hıznıetle- nn Birleştınlmesine llışkın Yasanın Uygulama Yönetmelıgı'nde verılmış- tır. "Emekli ikramiyesi Madde 8 - Son defa TC Emekli Sandığı'na tabi gö- re>lerden emekliye aynlan \e kendilerine bu kanunun 8'inci maddesi uya- nnca birieştirilen hizmet süreleri üzerinden kunımlardan herhangi birin- den aylık bağlananlara. sigorta primi >eya emeklilik keseneği ödemek su- retiyle geçen sürelenn toplamı üzerinden TC Emekli Sandığı Kanunu'nun emeklilik ikramiyesi ödenmesine dair hükümleri gereğince ikramiye öde- nir. Ancak, sigortalı sürelerin ikramiye ödenmesinde nazara alınabilmesi için bu sürelerin. TC Emekli Sandığı'na tabi daire. kumluş ve ortaklıklar- da geçmiş olması gerekmektedir. Bu şekildesigortalı geçen hizmetlerden do- lay ı ilgililere t\ \eke herhangi bir kıdem tazminatı veya emeklilik ikramiye- si verilmiş ise, emeklilik ikramivesinin hesabında bu süre nazara alınmaz." Konunun uzmanı Sayın İsmail Akçomak, Emekli Sandığı Kanunu kita- bında konuya bırörnekle açılık getırmektedır. (**) "Evvek-e kıdem tazminatı ödenen süreler emeklilik ikramiyesinde nazara alınmamakla neraber. bu süreler 30 y ıllık ikramiyeden mahsup edi- lirken sigortalı sürelerin her tam yılının düşülmesL Sandtğa tabi hizmetle- rin ikramiye hesabında 30 y ıla kadar olan kısmının değerlendirilnıesi gere- kir, Örnek: 1-Aişyerindenaynlırken4yıl5ay I5«ünekarşılık 1947yıhnda 4 tam yıl için kıdem tazminatı, B işyerinden aynlışında ise 3 yıl 7 aya 1955 yılında 3 tam yıl için kıdem tazminatı alan ilgili 26 yıl 4 ay da Sandığa tabi olarak çalıştıktan sonra emekliliğini istediğinde ödenecek ikramiye: A ve B işyerierinde geçen hizmetleri için kıdem tazminatı ödendiğinden bu süreler ikramiye \erilecek sürenin hesabında nazara abnmayacak ancak. ilgili da- ha önce 7 tam y ıl hizmeti için kıdem tazminatı aldığından, ilgilinin diğer hiz- metleri ile toplamı 30 yılı aştığından. kendisine 26 yıl hizmeti olmasına rağ- men ancak23 yılı için 23 aylık ikramiye \erilecektir." Kdynak. I^maıl Akçomak. TC Emekli Sandığı Kanunu 1989, sayfa 487 ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKtMOGLU Yeteri Kadar Tamyop mu Gençler? Zafer Bayramı'nı körfezde kutluyorum yıllardır. Ta- rihimizi de, coğrafyamızı da yeniden yaşıyorum. Es- ki savaşçılardan dinlediğim öyküler çınlıyor kula- ğımda. 196O'lı yıllarda başlıyor körfez yaşamı. Dağ- lara tırmanarak, kıyıları gezerek tanıyorum körfezi; akşam saatlerinde köylere gidiyor, Gömeç, Kara- ağaç, Pelitköy, Şarköy, Taylıeli kahvelerinde, iskele- de eski savaşçılarla konuşuyorum. Aziz Nesin de Ören'e geliyor bir yaz, köy kahve- lerine birlikte gidiyor, gözlerimiz yaşararak dinliyo- ruz yaşlı kuşağı. Bugün biz yaşlı kuşak olduk, ama gençler bizi gözleri yaşararak dinliyor mu bilmem? Acı ama gerçek, Zafer Bayramlarının coşkusu solu- yor giderek. Mutluyum, anılarım solmuyor. llhami Soysal ile Edremit'e Miralay Hamdi Bey'in meza- rınagidiyoruzbir30Ağustosgünü.HamdiBey'ian- latıyor Sevgili ilhami. Edremitli gençler, çocuklar Hamdi Bey'i yeteri kadar tanıyor mu acaba? Ya Ali Çetinkaya'yı? Savaştan sonra Bayındırlık Bakanı olarak geliyor körfeze. Efeler çevresini sarıyor, anıları tazeliyorlar. Çetin- kaya konuyu değiştiriyor bırden. "Bırakın bu efe ha- valannı, demiryollannda iş vereyim size, çalışın, bi- razpara kazanın" diyor. Efeler de dikiliyor, "Biz o saJ vaşı kurtuluşumuz için yaptık, ödül almak için de- ğil" diyerek eski komutanı ağlatıyorlar. Yıllarca son- ra Ali Çetinkaya da tüm Burhaniyelileri ağlattı. Sa- vaş sonu ona armağan edilen evi satmak zorunda kaldığı için! Bugün masal türü anlatılıyor bu olay, gençler ne düşünüyor acaba? Bir savaş kahrama- nı, onca yıl devleti yönetenlerden biri Ali Çetinkaya, ama varlıklı bir kişi değil! Bir de malvarlığını giderek boyutlandıranlar var. Vatan için neler yaptıkları da ortada değıl mi? Zafer Bayramı öncesınde yaşadığımız olaylar Kur- tuluş Savaşı'nın özüne, cumhuriyetimizin ilkelerine hayli ters düşüyor değil mi? Yok, ANAP kurultayın- dan söz etmiyorum; kurultay nedeniyle düş kurma- dım, kınklığa da uğramadım. Yeni bir politika ürete- medi orta sağcılar. Yıldızları olsa da geleceğe ışık tutamıyor. "Bir el- de bilglsayar, bir elde Kuran" sloganı da ters geldi bana. Özal yönetimini altın dönem diye tanımlamak da gerçekçi değil. Zenginleri daha zengin, fakirleri dahafakıryapan, ortadıreği çökerten bir dönem al- tın dönem olabilir mi? Gerçekleri yaşayarak öğreniyor halkımız, aldat- macalara da kulak asmıyor! Siyanürle altın araştır- maya gösterilen tepki de bir örnek buna. Siyanürle üretilen altın, yeni para babaları ürete- bilir, ama körfezin yeşilini, mavisıni de solduracak. Yerel yönetimler. parti ayrımı olmadan karşı çıkıyor bu projeye. Gelecekte bir bayram sabahı da bu olayı masal türü dinleyecek genç kuşaklar. Mavi körfezi, zeytin- likleri soldurmayanların savaşından onur duyacak- lar. Çevreyi korumak için savaşanları saygıyla ana- caklar. Ya blami kentler kuranlar için ne düşünecek4er? Çorum'un RP'li belediye başkanının girişimfTğele- cek kuşaklardan önce bugünkü kuşakları ilgilendı- riyor bence. Kuran kurslarında, imam-hatip liselerinde eğitilen kuşakların böyle davranışlarla uyum sağlaması çok doğal, ama çağdaş eğitimle aydınlananlar laik cum- huriyetimizin ilkelerine ters davranışlara tepkisiz ka- labilir mi? Çarpık kentleşme, sağlıksız koşullarda oluşan yerleşim yerleri, çağdışı yöntemlerden kay- naklanıyor. Bireysel çıkarlar doğrultusundaki yapılanmadan. Arap ülkelerinden mimar getirmeyi de hayli ters bu- luyorum doğrusu. Mimar dostlarım, uluslararası üne kavuşan, çağdaş yapıtlarıyla düzeylerini kanıtlayan mimarlarımız bu konuda ne düşünüyor acaba? Da- hası var, bir kentin oluşumu o kentte yaşayanların desteğı, katılımı olmadan gerçekleşebilir mi? Öte yandan islamı bir kentte yaşamaya zorlanabilir mi bir il ya da ilçe halkı? Olup bittilere araç olabilir mi? Çorumlu başkan, İslami bir kent kurmayı başaracak mı bilmem, ama Burhanıye'nin DYP'li Belediye Baş- kanı Necdet Uysal'a başarılar diliyorum. ilçenin ya- şamına olumlu katkıları var, sevgiyle çalışıyor. Çev- re kirlenmesine karşı köklü önlemler alıyor, kaynak anyor, uzmanlarla işbirliğine de öncelik veriyor. Tu- ristik bir ilçenin gelişmesinde çok yönlü çalışmala-: rın önemini, bireysel çıkarların, davranışların olum- suz etkisini anlayan bir yönetici olarak çalışmaya özen gösteriyor. Kimi dostlarım gecikmeden söz ediyor, çarpık kentleşmenin acı faturasını da vurguluyor. Ama ge- cikmenin tutarını yeteri kadar ödedi ilçeliler. Yeni bir, atılımı iyi değerlendireceklerine inanıyorum. Yazımı bu umutla sona erdiriyor, efelerin ülkesine mavi ve yeşilin solmadığı bir yaşam diliyorum. Zafer Bayramımız kutlu olsun sevgili okurlarım. BUL3VIACA SEDAT 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDA.N SAĞA: 1/ Koku eıderıcı. 2/ Canlı bir varlı- ğın ıçınde bulun- duğu doğal ya da maddi koşullann tümü... Donuk renkli. 3/ Bir soru ekı... Kadın hü- kümdar. 4/ Gaze- tecılıkte bir çeşıt uydurma habere venlen ad. 5/ Bir şeyın yere bakan yanı... "Oyer"an- İamında kullanı- lan sözcük. 6/ Bir kimse- nin. başkalan tarafından •, dokunulmaması ve saygı gösterilmesı gereken ıffe- 2 tı... Dünyamızın uydusu... 3 İki tarla arasındaki sınır. II 4 "—çıkar. amayerikalır." g (Atasözü)... Örtmek içın kullanılan şey. 8/ Maden 6 ocaklannda açılan yeraltı 7 yolu. 9/Genellıkleüstüka- 8 palı pazar yen... Dıvan şı- „ ınnın en büyük kasıde ve hıcıv ustası olarak tanınan Osmanlı şaırı. YL'KARIDAN AŞAĞ1YA: ; 1/Kambur, tümseklı. 2/Yunan mitolojisinde kavga tannça- sı. . Letonya'nın başkentı. 3/ Bilgısiz. kültürsüz kimse... Kunduracıların çalışırken kundurayı dizleri üzerinde tut- mak için kullandıkları kayış. 4/Ardahan'ın bir ılçesı... Vı-ı layet. 5/ Mafya örgütünün suskunluk yasası... Hayvanlara. vurulan damga. 6/ Bir nota... Bir bölgenın beflı bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü. 7/ Spor yarışmalarında: sey ırcılerı coşturan kımse... Fas'ın kuzeyindekı dag sırası. 8/ Yinelenen dize. 9/ Dayanışma. '
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle