Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 1996 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Bilinçsiz kediler ve bilinçli insanlar
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
-w~ ^r" ulaklan kara. Alnı ak.
M^r Bakışı kaygısız. Yürüyüşü.
# ^ bakışından beter. Kuşbakışı
m ^k Moskova'yı seyreder.
JL. . A - Gözleri yan kapalı.
Kuyruğu havada. Komşum olur. Karşı
binanın onbirinci katında.
Adınm Tekir olmadtğı
kesın. Önemi de yok zaten
adının. Atalarının
Türkiye'den, va da hiç
olmazsa Kınm'dan
olduguna da ıhtima!
vermiyorum. Ama kanım
ısındı işte. Onu uzaktan
sevivorum. (Bazi sevgıler
uzaktan daha uzun ömürtü
oluyor.)
Yaşını tahmin edemiyorum.
Sosvalizm döneminde mi
doğdu. yoksa kapitaüzme
mı denk geldı; bılmiyorum.
Görünüşünün
pejmürdeliğine ve
adımlannın pervasızlığına
bakarak cinsiyetini
saptamaya çaîıştıgım
olduysa da. kesın sonuç
alamadım. O da önemli
değil zaten.
Koskoca tarihi nası!
kavgısız yaşıyor. ona
şaşmyorum. (Acaba
şaşkınlığın derecesi
arttıkça. içindeki gizli
hayranlık oranı büyürmu?)
Dünya âlem Rusya'daki
seçımlerı konuştu: ben
yazdım: ya o? Hiiiç! Hiç
tepkı vermedi bu işlere.
Renk vermedi. Ses
vermedi. Ser ve sır
\ermedi. Bu verimsizlik
içinde bana bile yüz
vermedi Onbirinci kat
penceresınin daracık
şeridmde turaladı durdu
yalnız.
Baktım. ne ilk turda
hd\asını değiştirdi. ne de
ıkincı turda. Yeltsin'miş,
Zyuganov'muş: bana mısın
demedı. Sosyalizm-
kapitalizm tartışmalanna
girmedı Kremlin'deki
tasfiyelerden benim kadar
etkilenmedi. Herkesın ve
lıer şe> ın iizerinde kaldı o.
Onbirinci kattan aşağı
inmedı. Seçım sandığını
ta\af etmedi.
Ama onu, seçimlere
ilgisizlığinden dotayı
bıhnçsızlikle suçlamadım.
Dılım varmadı. Belki
ıstemıştır de. ayaklan geri
gerı gıtmiştir. (Onun
için kuruldu... İlanlar. afişler oniar için
basıldı. Televizyonlaronlar ıçın çalıştı.
Mitingler ve konserler onlar için
düzenlendi. Biraz gerçek ve bol mıktarda
yalan onlar için söylendı. Ne oldu° 35
milyon kişi evden çıkmadı. Ya da
bronzlaşmak için güneş altında yıgılı
kaldı; tarlasında topraga kazma kürek
sapladı; televizyon karşısında gevşek
uykulara sırnaştı. midesimn taleplerinden
üstün hırsla yedi \e içti; becerebıldiğince
sevıştı; seviştiğinden de kötü düşündü;
sonuçta kendıni yine herkesın ve her
şeyin üzerinde görerek beğendi. Ama
bunlar, karşı komşum kadar
vükselemediler Üstelik onun gibi sessiz
kalmavı beceremeyip bır şevler
açıklamaya çalıştıklan için kaygısızlıkları
aynı kalitede olmadı. Kara kulaklı, ama
ak alınlı dostumla vanşmayı başaranlar.
yalnızca üşenmeden sandık başına
gıderek üçüncü kutuya koyduklan
ışaretle bu seçırne karşı oldukları fikrini
mühür altında belgeleyen 4 milyon
ınsandı.Seçımler bitti. Günler. eskiden
olduğu gibi, sürüp gidiyor. Yağmur
yağdığı zamanlarda komşumu
göremeyince hevecanlara kapılıyorum.
Günesji günlerde onbirinci kat
penceresinin daracık şeridi üzerindeki
kaygısız turlar yüzünden yine
heyecanlanıyorum. (Onun, becerebilse.
mutlaka filtresız sigara ıçebileceğine
karar vererek ilgılı sahneyi gözümde
canlandırıyorum.) Dıkkatıni çekecek bir
ses çıkarmaktan kaçınıyorum. Bir gün
anıden vurdumduymazgözlerıni açıp
beni fark etmesini ıstıyorum. Ama
etmediğı için üzülüp umudumu
kesmiyorum. Ben de onun engin
kaygısızlık alanı içindeki mütevazı yerimi
alıp yaşamıma devam edıyorum.
ayaklarının bedenine etkisi
ıkı kat fazlaolsa gerek.)
Belkı bılmediğım'bır neden
vardır. Hem onu anlamak
insanlan anlamaktan daha
zordur.
İnsanlar. ki sandıklar onlar
Bir damla su için kilometrelerce yürümek
Yann gelişi bazı insanlar için deniz ve güneş anlamına gelirken.
baalan içinse vaşam mücadelesinin daha da zorlaşması
demek. Sıcaklann bastırmasıv la biriikte, çok güç koşullar
altında yaşamaya çalışan Pakistanlı köylülerin dertlerine bir
venisi eklendi... Susuzluk! Pakistanlı kö\lü kadınlar. her gün,
biraz olsun su bulabilmek için, başlannda taşıdıklan
çömleklerle, Pencap eyaletindeki Fort Abbas Çölü'nde
kilometrelerce vol vürüvor.
İsviçre'nin büyülü dağlan
-^stanbul'dan Zürih'e
m cr u
P gezilen
m nedeniyle uçaklarda
a yer bulmak giiç. Yer
-A. bulma çabamız
sonuçsuz kalınca. artık
Frankfurt üzerinden Zünh'e
uçmaya razı oluyoruz.
İstanbul'un sıcağı geride
kalırken. yağmurlu ve
oldukça soğuk bır hava
karşılıyor bızi Zürıh'te.
On Ikincı Dünya Meyve
Sulan "JuiceVorki 2000"e
katılmak için buradayız.
Zürıh'ten trenle ıkı buçuk
saat uzakta bulunan kongre
şehri Interlaken'e gece
yarısı vanyoruz tnterlaken,
batısında thunner ve
doğusunda Brizne gölleri
bulunan biiyüleyici yüksek
dağların arasına sıkışmış
dar bir vadide kurulu tipik
bır Isvıçre kasabası. Nüfusu
on beş bın civannda, çeşitlı
ülkelerden gelen insanlann
buluştuğu bir yaz ve kış tatil
merkezi. Bu günlerde Hintli
ailelenn akınına uğramış
görünüyor. Dünya
İcongresıne 43 ülkeden 600
cı\annda bilim adamı,
uzman ve yönetici katılıyor.
Meyve sulannın bılımsel.
teknolojik ve ekonomik
sorunları tartışılacak.
Günümüzde mevve ve
sebzelenn sağlıklı
beslenmedeki önemleri
gıderek daha çok
anlaşılıyor. Meyve sulan
sağlıklı beslenmenm
vazgeçılmez parçası artık.
Gelışmiş ülkelerde kişi
başına yıllık meyve suyu
tüketım'i 20-40 litre ıken,
ülkemızde hâlâ 3 litre
düzeyınde. Meyveler.
içerdıkleri çeşitli yararlı
maddeler nedeniyle
antıtünıörel etkıye sahipler.
özellıkle de kiraz. vişne,
ahududu gıbı meyveler daha
etkilı. Lluslararası Meyve
Suuı Teşkilatı'mn bılımsel
\e teknik komitesinin
toplantısında, 1997 vılı
toplantısının tstanbul'da
yapılması hususundaki
çabalarımız meyvesıni
venyor. Mısırlı
dostlanmızın önerisı
güvenlik nedeniyle
erteleniyor. Brezilya ve
Küba'nın toplantı önerileri
daha sonraki yıllara
bırakılıyor. Gelecek yıl
eylül ayında Istanbul.
dünyadaki meyve suyu
uzmanlannı ağırlayacak.
Daha şimdiden kutlamalan
almaktan mutlu oluyoruz.
Istanbul'un bir kongre şehri
olarak dünyadaki hak ettiği
yen aimasını görmek gurur
veriyor hepimize.
tnterlaken'in nefıs havasını
ciğerlenmıze doldururken.
doğanın. görkemli daglann
büyüsüne kaptınyorsunuz
kendinizı. Kongrenın
yapıldığı Kurhaus'un
önünden ıki gölü birleştiren
geniş kanalın berrak
suyunda: temızliğı. doğaya
saygıyı ve özenle korunan
çevreyi görüyorum. Hemen
karşıda göğe tırmanmış
sıradaglann ınsana verdıği
huzuru duyuyorum.
tnterlaken'e bakan Eiger.
Mönch ve ille de Jungfrau
(Genç Kadın) Tepesi
herkesin gözdesi.
Avrupa'nın trenle
ulaşılabilen karla kaplı bu
en yüksek tepesının
yüksekliği 4156 metre.
Jungfrau Tepesf ne dişli
trenle iki buçuk saatte
ulaşılabıliyor. Dünyaya
tepeden bakmak herhalde
buradan mümkün oluyor.
Bu ormanla kaplı karlı
tepelerin bir gizemi var
sanki, insanın içine
dinlendirici ılık bir duygu
yayıyor. Insan ruhunun hep
bir bürünlük aradığına ve
doğa ile içten ıçe bir
mücadele verdiğine
inanınm. Nasıl bır orman.
bır deniz ve geniş düz yeşıl
alanlar dinlendirici etkı
yapar, bunun ruhun bu
bütünlüğe kavuşmasından
kaynaklandığını
düşünürüm. Büyük ve
yüksek daglann da
dinlendirici etki yaptığını
hep gözlemlemışımdır.
INTERLAKEN
MEHMET
PALA
Interlaken'de de olduğu
gibi. ne zaman orman kaplı
yüksek dağlan görsem. hep
Antaha'da gün batımında
Lara volu üzerinden Bey
Dağlan'nın güzelim
görünümünü hatırlanm.
Insan ruhunun bu yüksek
aşılmaz dağlara karşı
verdıği umutsuz mücadelesı
hep yenılgı ıle bıttığınden.
görkemli dağlann
dınlendincı etkisinin bu
felsefede yattığını
düşünürüm. Kongre
sonunda Thuner gölünde
düzenlenen gemi
gezintisinde. gölün hemen
iki yanında sıralanan
yüksek tepelerin akşam
karanlığına meydan
okurcasına dik durmalannı
izlı>orum. Dağlar \e ılle de
yüksek dağlar hep ılgimı
çeker. Sıze de yüksek
dağların gızemini
keşfetmeyı önenrım.
Yann interlaken'dan
Istanbul "a dönüş
başlayacak. Jungfrau
Tepesı'nı geride bırakırken.
Antalya'da Akdenız'ı
etekleriyle okşayan Bey
Daölan'na olan ozlemımın
arttığını hissediyorum.
!s\ ıçreliler sahip olduklan
değerlerin farkındalar, bu
nedenle korumaya özen
gösteriyorlar. Acaba biz
sahip olduğumuz
güzelliklerin. değerlerin
farkında mıyız?
Bu nedenle başkalanndan
çok. topluma ve çevreye
karşı kendi
sorumluluğumuzu
sorgulamak dıleğinde
bulunuvorum.
4 Mevsimin Hugurla
Ya$anacağı MEKÂNLAR
SÜPERLUXSON 6 VILLA
M ÜZERlND
VADELİ SATIŞ
Seçkin ve saygın bir ortanım güzellikle-
riııe, siteııüzi gördüğüııüzde karar vere-
ceksiniz. ZEYTİNALANI URLA'da Üç-
kuyulara 18 km. (sadece 15 dakika) trip-
lex 5 oda. 1 saloıı. şönıine, barbekü vs.
Müracaat: 0232.766 25 55 - 0.232.365 9714
Değişmeyen bazı şeyler
var, anlatılması güç
u satirlan, yann yapılacak olan
güvenoylamasını aklınızdan
bir an için çıkarmadan
okuyorsunuz. Acaba
muhalefet 276'yı bulacak mı?
Hacıyla bacının geçici biriif i, yüksek
makamlann izniyle onaylanırsa bu
soruyu yenileri izleyecek: lşsizliğe.
enflasyona. dış borca ve sorunlara bir
çare bulunacak mı? Şeriatçılar. ne kadar
toprak kazanacaklar? Öyle ya. bugüne
dek kazandıklan topraklann sorumlusu
Refah değildi; şimdi o. Taksim Meydanı.
Ankara'nın gözbebeği Hitit heykelı
kaybedilecek mi? Ya Güneydoğu?
Bu sorulann hiçbiri şu anda Batı'nın
ügisinı çekmiyor. Sürekli olarak sorulan
soru, tslamcılann" -öyle diyorlar-
ülkemizi Batı'dan uzaklaştınp
uzaklaştırmayacagı... Acaba Avrupa
Birliği'ne girme çabalanmızdan
vazgeçecek miyiz? Ya Gümrük Birliği
Anlasması? Israil'le sevişme? NATO
üyeliği? Gazetelerde, TV programlannda
ve radyoda merak edilen konular bunlar.
Tartışmalara, Türkiye'de yaşayan ve
halinden gayet hoşnut olan Isveçli
işadamlan davet ediliyorlar. İçine
tükürülen sanatlar, kaldınlan heykeller.
tekke haline geririlen konser salonlan,
Mercömek, Erbakan'rn altınlan. Çiller'ın
ikinci vatanındaki serveti vs. hıçbirinin
gözüne takılmamış. "Türkiye, basjnda
yer aldığı gibi değirdiyorlar. tnsan
haklannın çığnenmesi, açlık grev len,
kayıpyakınlannın hırpalanması ve
sokaklarda insan dövülmesi de pek
dikkatlenni çekmemiş. Işler iyı yani -
onlar için-.
Geçen hafta içinde radyodaki bir stüdyo
tartışmasına çağnldı bu satırlann yazan.
Birde Refahçı vatandaş bulmuşlardı.
Telefonla da Ankara'daki muhabirlerinı
tartışmaya katıyorlardı. Refahçı vatandaş.
"INihayet Türkiye'de de A\ rupa'daki gibi
din özgürlüğü olacak ve kadınlanmız,
işverlerinde, okullarda şal -tesettüriin
İst eççcsi biraz karışık çünkii- .
takabilecekler" dedi. Ankara'daki İsveçli
muhabır. Refah'a oy veren bır vatandaşın
sözünü aktardı: "Hepsini denedik; birde
bunutienevelim dedik" dive Stüdvodan
sorulan soru hep avnı. "Türkiye bu
koalisyon nedeniyle Batı'dan uzaklaşacak
mı, kopacak mı?" Muhabır. > üreklere
biraz su serptı: "Şu anda durum öyle
gözükmüyor; Amerika'dan gelen bir
delegasvon, Frbakan'ın sözlerinden
hoşnut kalarak döndü." Program
yönetıcısınde bir mutluluk. bır mutluluk.
Aman ne güzel. Bu ış de halloldu.
Türkive Batıdan kopmadı! Arava girip
Erbakan'ın bınbır suratından söz
edıvoruz. "takıyve vapmasından".
Alışmamışlar: anlamıvorlar.
Önemli birmevkıdeki birpolitıkacının,
bır gün söyledıği lafı ertesı gün
degiştırebileceğini akılları almıyor.
Çiller'le birbirlen için ettıkleri
sözlenn kara mizah vapıtı olarak 'best-
seller' lıstesıne gıreceğını sö>lü>oruz;
bakıvorlar mavı gözlerıyle şaşkınca.
Neyse. program süresi bıtıyor: bir dahakı
program. gecıken gelmeyen >az
üzerindedır. Fazla şaşırmaya gerek
kalmaz. Batı'ya uzak \a da yakın. bir
halk inım ınım inlemektedır.
farketmez'
Göçebenin ölümü"W"^w v lerin, iş
m . merkezlerinin
mM ışıklan birer
m j birer sönünce,
JLm^m caddeler ince
uzun ışık çizgilenne
dönüştü. Arada bır geçen
otomobillenn farlan ıslak
sokaklan aydınlattı.
Gölgem bir sokak
lambasının altında uzadı.
Ağır çantamla otelıme
doğru yürürken, bu şehre
hergelışimde bir
yabancılık duygusunun
beni neden sardığmı
sordum kendi kendıme.
Oysa kaçmcı gelişim bu
can sıkıcı, bu binalann
karabasan gibi insanın
üstüne üstüne yürüdüğü
şehre. Eskiden nehrin
kıyısındaki kahvelerde
başımı yukanlara
çev irmeden. yalnız nehre;
kirli bulanık bir sudan
başka bir şey olmayan
nehre bakarak unutmaya
çalışırdım bu şehri. Başka
yerlerde. sev diğim
şehirlerde, sevdigim
kahvelerde olduğumu
düşünür, yüksek binalann
arasına sıkışmış küçük bir
kıtapçı. zavallı. şirin bir
büfe gördüğüm zaman
sevınir ve üzülürdüm.
Pastanelerini de
sevmezdim bu şehrin.
Garsonlar ılle de aristokrat
kılıklı. kendini beğenmış,
burnundan kıl aldırmaz
tıplerolurdu. Genç kızlar
yüksek topuklu
ayakkabılan, minı
etekleriyle, yüksek
binalann tepelerine
dikerlerdi gözlerini.
Sevmezdim kısacası bu
şehri ben. İnsan bir şehri
neden sever? Şehirlerin
kendi kişilikleri vardır.
Şehirlerin kişilikleri,
kokuları. mucizeleri sizi
sarar. Şehırlerdeki
ayrıntılardır insanı gündüz
düşlerine sürükleyen. Bir
de anılar. Ama anılar
biriktirebılmek için,
hayatımızın tek anlamlı
şeyi olan anılan üst üste
yığabilmek için, şehirle
sarmaş dolaş bir ilişki
içinde olmak gerekir.
Kendime ait bir sokak, bir
sokak lambası. birçiçekçi,
bir sinema. bir dilenci, bir
esinti. bir meyhane, bir
nehir kınntısı, bir şarkı
gerekir insana. Şehnn
duvarlanyla, şehrin
sokaklanyla iç içe geçmış
insanlar görmelisiniz. Bır
meyhanede sevgilinizle
oturmuş sohbet etmiş ya da
kavga etmiş olmalısınız.
Bir müze sizi, şehrin
öncesiz macerasına
sürüklemiş olmalı. O
şehirde sizin kendi
maceranıza kanşan; sizin
içinizi kanatan: sizi
solduran ve coşkuyla
yüreğinizi ağzınıza getiren
bir şe>ler yaşanmış olmalı.
Sizin maceranızla şehrin
macerası iç içe
geçmemişse, yaşadığınız
anlar şehrin görüntüsünde
bir yama gibi duruyorsa,
sizin şehriniz değildir o
şehir. Benim gibi
göçebeler, yola çıktıklan
ilk şehirden başkasını
anlayamazlar. Rüyalannda
o ilk şehır vardır,
Denklerini yüklerken
üzgün baktıklan,
sokaklannı son bir defa
ESSEN
GUR.\V
ÖZ
görmek ıçın bır meczup
gıbı dolandıklan. bırömru
bırhkte harcadıkları o şehır.
ıçınden bır gölge gıbı
geçtıklerı örekı şehırlerı
onlarla birlikte dolaşır.
Sonunda: eğer şansları
varsa, kendi şehırlenne:
günahlarına,
mutluluklarına ve şimdi
artık kendilerine yalnızca
buruk bır anı olarak kalmış
olan mutsuzluklarına;
kendi denizlenne gen
dönerler. Sırtlarında
girtıkçe agırlaşan bir v ük
gibi taşıdıklan şehri. ötekı
şehirlerden bulaşmış.
kınntılarla birlikte. venıden
o sevgılı şehri. belkı artık
biraz değışmiş. ama
koku^unu. şarkısını hıçbir
zaman vıtırmemış
sokaklarına. meydanlarına
indırırler. Yükleberaber
yavaşça çokerler vere. Ve
büyük bır ıhtımalle bır
daha kalkamazlar
verlerınden. (,'ünkü: artık
ölmenın zamanı gelmıştır.
yalnız ölümlerın zamanı
gelınce dönülebıhr oraya.
Bu kas\etlı şehırde.
ıçimde şıırlerle. kendi
şehrıme doğru yola
çıkacağım zamanı
özleyerek. öv lece oturdum.
Sonra yerlere bakarak.
çırkın bır duvar. aptal bir
\ıtnn görmemek için kendi
karanlığıma gömülerek
döndüm otele. Akşamın
üzgün vüzüyle. sılüetı daha
da kork'u vencı hale gelen
şehri bır daha görmemek
için kapadım perdelerımi.
Cinayeti
kadmlardan sormalı
JOHANNESBURC
| ••!,«.!?- <
A\SL
ÖNEN
n cesaretlimiz.
Güney
' Amerikalılar
çıktı. Bız. geri
kalanlar. mıllıvetçi
duygularımız uğruna
miras kavgasına
giriştik vegeçıt
vermez sınırlarla paramparça ettık edebıya.tlanmızı.
iki şıir, aynı dılde de varatılmış olsa, sırf vazann
mılliyetı vüzünden farklı kutuplara düştü. Sadece
Güney Amenkalılar. ilk sayışta on iki mılliyetı ıçıne
alan. Latin Amerıka edebıyatı çadınnın altında
yaşama yüreklıliğıni gösterdi. Çok da iyi yaptılar.
Bu aralar. aynı cesaretın Güney Afrika okurunun
içinde kıpırdadığını hissediyorum. Temcit pılavı
gibi tekrar tekrar ısıtılıp önlerine konulan ırkçılık
edebiyatından sıkılan okur. İngılızce üretılmış her
parça yazını büyük bır açlıkla tüketıvor. Ingilızce
yazılmış her satın benımsıvor. vılların Ingilız
edebiyatını ulu bır Ingilızce edebıvata
dönüştürüyor. Ingılizce yapıt veren pek çok yazar.
tngilizce edebıyatın okuruyla ve eleştırmeniyle
buluşmak üzere sık sık Güney Afrika'va gelmekte.
Son konuğumuz. geleneksel İngılız cınavet romanı
türünün yenı maratoncusu Minette \\alters oldu.
Son romanı The Dark Room-Karanlık Oda'nın
tanıtımı ıçın düzenlenen ılgınç akşam vemeğı 115
rand ödeyen herkese açıktı. Yemeğı ilgınç kılan -
enfes somon balıgı patesınin dışında- konuklardan.
salonda işlenen cınavetın katılını bulmalan
istenmesiydı. Son derece akıllıca planlanmış.
eğlenceli birsunumla, Mınette \\alters. Güney
Afrika okuruyla buluştu Kıtap okumaktan
yorulduğunuz olur rau° Avnı sayfavı iiç kere
okuyup. ne okuduğunuzu anımsamadığınız andan
sözediyorum. Hani aklınızı. girtığı yerden gen
dönmeye ikna edemediğinız an. Benim kitap
yorgunluklanm bazen bir saat sürer, bazen bır ay
Yorgunluğun geçmesı için hep avnı yöntemı
kullanınm: Bır cınavet romanı okurum. Cınavet
romanının. dolambaçsız senm-düğüm-çözüm
düzenı. karışık aklımı bır nefeste dısıplıne sokar.
Cinayet romanı okurken. sadece okuvucu kalınmaz.
Her satırda, yazann karşı konmaz daveti vardır.
Yazar, daima sızden bır adım öndedır ama,
nefesinizı arkasında hissetmekten hoşlanır. Yazann
bu kovalamacadan aldığı zevki duvumsarsınız.
Bıldik kalıpları ızleyen olay akısının arasında.
kompozısyon kıtaplannda örnek olarak yer
alabilecek türden karakter betimlemelen \ardir.
tngilizce edebivatta. cınavet. kadın işıdır. Saygın
orta sınıf İngılız kadınlar. soğukkanlı bır hünerle
kalemlerini kana bularlar. Bu seçkin kadınlar
kulübü üyelen arasında Agatha Christie, Dorothv L.
Sayers \e Rufh Rendel'ı sayabifırız. Kadın
kalemınden çıkmış bır cınavet romanı. haval
gücünden çok. kadın bevnının analıtık düşünce
şeklinın ürünüdür. Hercules Poirot'nun o çok
övündüğü gn hücrelennın. aslında bır kadına aıt
olduğunu bilmek. okumaktan yorulmuş aklımı
tedavi ederken çok ışıme varar.