29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 1996 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Bilinçsiz kediler ve bilinçli insanlar MOSKOVA HAKAN AKSAY -w~ ^r" ulaklan kara. Alnı ak. M^r Bakışı kaygısız. Yürüyüşü. # ^ bakışından beter. Kuşbakışı m ^k Moskova'yı seyreder. JL. . A - Gözleri yan kapalı. Kuyruğu havada. Komşum olur. Karşı binanın onbirinci katında. Adınm Tekir olmadtğı kesın. Önemi de yok zaten adının. Atalarının Türkiye'den, va da hiç olmazsa Kınm'dan olduguna da ıhtima! vermiyorum. Ama kanım ısındı işte. Onu uzaktan sevivorum. (Bazi sevgıler uzaktan daha uzun ömürtü oluyor.) Yaşını tahmin edemiyorum. Sosvalizm döneminde mi doğdu. yoksa kapitaüzme mı denk geldı; bılmiyorum. Görünüşünün pejmürdeliğine ve adımlannın pervasızlığına bakarak cinsiyetini saptamaya çaîıştıgım olduysa da. kesın sonuç alamadım. O da önemli değil zaten. Koskoca tarihi nası! kavgısız yaşıyor. ona şaşmyorum. (Acaba şaşkınlığın derecesi arttıkça. içindeki gizli hayranlık oranı büyürmu?) Dünya âlem Rusya'daki seçımlerı konuştu: ben yazdım: ya o? Hiiiç! Hiç tepkı vermedi bu işlere. Renk vermedi. Ses vermedi. Ser ve sır \ermedi. Bu verimsizlik içinde bana bile yüz vermedi Onbirinci kat penceresınin daracık şeridmde turaladı durdu yalnız. Baktım. ne ilk turda hd\asını değiştirdi. ne de ıkincı turda. Yeltsin'miş, Zyuganov'muş: bana mısın demedı. Sosyalizm- kapitalizm tartışmalanna girmedı Kremlin'deki tasfiyelerden benim kadar etkilenmedi. Herkesın ve lıer şe> ın iizerinde kaldı o. Onbirinci kattan aşağı inmedı. Seçım sandığını ta\af etmedi. Ama onu, seçimlere ilgisizlığinden dotayı bıhnçsızlikle suçlamadım. Dılım varmadı. Belki ıstemıştır de. ayaklan geri gerı gıtmiştir. (Onun için kuruldu... İlanlar. afişler oniar için basıldı. Televizyonlaronlar ıçın çalıştı. Mitingler ve konserler onlar için düzenlendi. Biraz gerçek ve bol mıktarda yalan onlar için söylendı. Ne oldu° 35 milyon kişi evden çıkmadı. Ya da bronzlaşmak için güneş altında yıgılı kaldı; tarlasında topraga kazma kürek sapladı; televizyon karşısında gevşek uykulara sırnaştı. midesimn taleplerinden üstün hırsla yedi \e içti; becerebıldiğince sevıştı; seviştiğinden de kötü düşündü; sonuçta kendıni yine herkesın ve her şeyin üzerinde görerek beğendi. Ama bunlar, karşı komşum kadar vükselemediler Üstelik onun gibi sessiz kalmavı beceremeyip bır şevler açıklamaya çalıştıklan için kaygısızlıkları aynı kalitede olmadı. Kara kulaklı, ama ak alınlı dostumla vanşmayı başaranlar. yalnızca üşenmeden sandık başına gıderek üçüncü kutuya koyduklan ışaretle bu seçırne karşı oldukları fikrini mühür altında belgeleyen 4 milyon ınsandı.Seçımler bitti. Günler. eskiden olduğu gibi, sürüp gidiyor. Yağmur yağdığı zamanlarda komşumu göremeyince hevecanlara kapılıyorum. Günesji günlerde onbirinci kat penceresinin daracık şeridi üzerindeki kaygısız turlar yüzünden yine heyecanlanıyorum. (Onun, becerebilse. mutlaka filtresız sigara ıçebileceğine karar vererek ilgılı sahneyi gözümde canlandırıyorum.) Dıkkatıni çekecek bir ses çıkarmaktan kaçınıyorum. Bir gün anıden vurdumduymazgözlerıni açıp beni fark etmesini ıstıyorum. Ama etmediğı için üzülüp umudumu kesmiyorum. Ben de onun engin kaygısızlık alanı içindeki mütevazı yerimi alıp yaşamıma devam edıyorum. ayaklarının bedenine etkisi ıkı kat fazlaolsa gerek.) Belkı bılmediğım'bır neden vardır. Hem onu anlamak insanlan anlamaktan daha zordur. İnsanlar. ki sandıklar onlar Bir damla su için kilometrelerce yürümek Yann gelişi bazı insanlar için deniz ve güneş anlamına gelirken. baalan içinse vaşam mücadelesinin daha da zorlaşması demek. Sıcaklann bastırmasıv la biriikte, çok güç koşullar altında yaşamaya çalışan Pakistanlı köylülerin dertlerine bir venisi eklendi... Susuzluk! Pakistanlı kö\lü kadınlar. her gün, biraz olsun su bulabilmek için, başlannda taşıdıklan çömleklerle, Pencap eyaletindeki Fort Abbas Çölü'nde kilometrelerce vol vürüvor. İsviçre'nin büyülü dağlan -^stanbul'dan Zürih'e m cr u P gezilen m nedeniyle uçaklarda a yer bulmak giiç. Yer -A. bulma çabamız sonuçsuz kalınca. artık Frankfurt üzerinden Zünh'e uçmaya razı oluyoruz. İstanbul'un sıcağı geride kalırken. yağmurlu ve oldukça soğuk bır hava karşılıyor bızi Zürıh'te. On Ikincı Dünya Meyve Sulan "JuiceVorki 2000"e katılmak için buradayız. Zürıh'ten trenle ıkı buçuk saat uzakta bulunan kongre şehri Interlaken'e gece yarısı vanyoruz tnterlaken, batısında thunner ve doğusunda Brizne gölleri bulunan biiyüleyici yüksek dağların arasına sıkışmış dar bir vadide kurulu tipik bır Isvıçre kasabası. Nüfusu on beş bın civannda, çeşitlı ülkelerden gelen insanlann buluştuğu bir yaz ve kış tatil merkezi. Bu günlerde Hintli ailelenn akınına uğramış görünüyor. Dünya İcongresıne 43 ülkeden 600 cı\annda bilim adamı, uzman ve yönetici katılıyor. Meyve sulannın bılımsel. teknolojik ve ekonomik sorunları tartışılacak. Günümüzde mevve ve sebzelenn sağlıklı beslenmedeki önemleri gıderek daha çok anlaşılıyor. Meyve sulan sağlıklı beslenmenm vazgeçılmez parçası artık. Gelışmiş ülkelerde kişi başına yıllık meyve suyu tüketım'i 20-40 litre ıken, ülkemızde hâlâ 3 litre düzeyınde. Meyveler. içerdıkleri çeşitli yararlı maddeler nedeniyle antıtünıörel etkıye sahipler. özellıkle de kiraz. vişne, ahududu gıbı meyveler daha etkilı. Lluslararası Meyve Suuı Teşkilatı'mn bılımsel \e teknik komitesinin toplantısında, 1997 vılı toplantısının tstanbul'da yapılması hususundaki çabalarımız meyvesıni venyor. Mısırlı dostlanmızın önerisı güvenlik nedeniyle erteleniyor. Brezilya ve Küba'nın toplantı önerileri daha sonraki yıllara bırakılıyor. Gelecek yıl eylül ayında Istanbul. dünyadaki meyve suyu uzmanlannı ağırlayacak. Daha şimdiden kutlamalan almaktan mutlu oluyoruz. Istanbul'un bir kongre şehri olarak dünyadaki hak ettiği yen aimasını görmek gurur veriyor hepimize. tnterlaken'in nefıs havasını ciğerlenmıze doldururken. doğanın. görkemli daglann büyüsüne kaptınyorsunuz kendinizı. Kongrenın yapıldığı Kurhaus'un önünden ıki gölü birleştiren geniş kanalın berrak suyunda: temızliğı. doğaya saygıyı ve özenle korunan çevreyi görüyorum. Hemen karşıda göğe tırmanmış sıradaglann ınsana verdıği huzuru duyuyorum. tnterlaken'e bakan Eiger. Mönch ve ille de Jungfrau (Genç Kadın) Tepesi herkesin gözdesi. Avrupa'nın trenle ulaşılabilen karla kaplı bu en yüksek tepesının yüksekliği 4156 metre. Jungfrau Tepesf ne dişli trenle iki buçuk saatte ulaşılabıliyor. Dünyaya tepeden bakmak herhalde buradan mümkün oluyor. Bu ormanla kaplı karlı tepelerin bir gizemi var sanki, insanın içine dinlendirici ılık bir duygu yayıyor. Insan ruhunun hep bir bürünlük aradığına ve doğa ile içten ıçe bir mücadele verdiğine inanınm. Nasıl bır orman. bır deniz ve geniş düz yeşıl alanlar dinlendirici etkı yapar, bunun ruhun bu bütünlüğe kavuşmasından kaynaklandığını düşünürüm. Büyük ve yüksek daglann da dinlendirici etki yaptığını hep gözlemlemışımdır. INTERLAKEN MEHMET PALA Interlaken'de de olduğu gibi. ne zaman orman kaplı yüksek dağlan görsem. hep Antaha'da gün batımında Lara volu üzerinden Bey Dağlan'nın güzelim görünümünü hatırlanm. Insan ruhunun bu yüksek aşılmaz dağlara karşı verdıği umutsuz mücadelesı hep yenılgı ıle bıttığınden. görkemli dağlann dınlendincı etkisinin bu felsefede yattığını düşünürüm. Kongre sonunda Thuner gölünde düzenlenen gemi gezintisinde. gölün hemen iki yanında sıralanan yüksek tepelerin akşam karanlığına meydan okurcasına dik durmalannı izlı>orum. Dağlar \e ılle de yüksek dağlar hep ılgimı çeker. Sıze de yüksek dağların gızemini keşfetmeyı önenrım. Yann interlaken'dan Istanbul "a dönüş başlayacak. Jungfrau Tepesı'nı geride bırakırken. Antalya'da Akdenız'ı etekleriyle okşayan Bey Daölan'na olan ozlemımın arttığını hissediyorum. !s\ ıçreliler sahip olduklan değerlerin farkındalar, bu nedenle korumaya özen gösteriyorlar. Acaba biz sahip olduğumuz güzelliklerin. değerlerin farkında mıyız? Bu nedenle başkalanndan çok. topluma ve çevreye karşı kendi sorumluluğumuzu sorgulamak dıleğinde bulunuvorum. 4 Mevsimin Hugurla Ya$anacağı MEKÂNLAR SÜPERLUXSON 6 VILLA M ÜZERlND VADELİ SATIŞ Seçkin ve saygın bir ortanım güzellikle- riııe, siteııüzi gördüğüııüzde karar vere- ceksiniz. ZEYTİNALANI URLA'da Üç- kuyulara 18 km. (sadece 15 dakika) trip- lex 5 oda. 1 saloıı. şönıine, barbekü vs. Müracaat: 0232.766 25 55 - 0.232.365 9714 Değişmeyen bazı şeyler var, anlatılması güç u satirlan, yann yapılacak olan güvenoylamasını aklınızdan bir an için çıkarmadan okuyorsunuz. Acaba muhalefet 276'yı bulacak mı? Hacıyla bacının geçici biriif i, yüksek makamlann izniyle onaylanırsa bu soruyu yenileri izleyecek: lşsizliğe. enflasyona. dış borca ve sorunlara bir çare bulunacak mı? Şeriatçılar. ne kadar toprak kazanacaklar? Öyle ya. bugüne dek kazandıklan topraklann sorumlusu Refah değildi; şimdi o. Taksim Meydanı. Ankara'nın gözbebeği Hitit heykelı kaybedilecek mi? Ya Güneydoğu? Bu sorulann hiçbiri şu anda Batı'nın ügisinı çekmiyor. Sürekli olarak sorulan soru, tslamcılann" -öyle diyorlar- ülkemizi Batı'dan uzaklaştınp uzaklaştırmayacagı... Acaba Avrupa Birliği'ne girme çabalanmızdan vazgeçecek miyiz? Ya Gümrük Birliği Anlasması? Israil'le sevişme? NATO üyeliği? Gazetelerde, TV programlannda ve radyoda merak edilen konular bunlar. Tartışmalara, Türkiye'de yaşayan ve halinden gayet hoşnut olan Isveçli işadamlan davet ediliyorlar. İçine tükürülen sanatlar, kaldınlan heykeller. tekke haline geririlen konser salonlan, Mercömek, Erbakan'rn altınlan. Çiller'ın ikinci vatanındaki serveti vs. hıçbirinin gözüne takılmamış. "Türkiye, basjnda yer aldığı gibi değirdiyorlar. tnsan haklannın çığnenmesi, açlık grev len, kayıpyakınlannın hırpalanması ve sokaklarda insan dövülmesi de pek dikkatlenni çekmemiş. Işler iyı yani - onlar için-. Geçen hafta içinde radyodaki bir stüdyo tartışmasına çağnldı bu satırlann yazan. Birde Refahçı vatandaş bulmuşlardı. Telefonla da Ankara'daki muhabirlerinı tartışmaya katıyorlardı. Refahçı vatandaş. "INihayet Türkiye'de de A\ rupa'daki gibi din özgürlüğü olacak ve kadınlanmız, işverlerinde, okullarda şal -tesettüriin İst eççcsi biraz karışık çünkii- . takabilecekler" dedi. Ankara'daki İsveçli muhabır. Refah'a oy veren bır vatandaşın sözünü aktardı: "Hepsini denedik; birde bunutienevelim dedik" dive Stüdvodan sorulan soru hep avnı. "Türkiye bu koalisyon nedeniyle Batı'dan uzaklaşacak mı, kopacak mı?" Muhabır. > üreklere biraz su serptı: "Şu anda durum öyle gözükmüyor; Amerika'dan gelen bir delegasvon, Frbakan'ın sözlerinden hoşnut kalarak döndü." Program yönetıcısınde bir mutluluk. bır mutluluk. Aman ne güzel. Bu ış de halloldu. Türkive Batıdan kopmadı! Arava girip Erbakan'ın bınbır suratından söz edıvoruz. "takıyve vapmasından". Alışmamışlar: anlamıvorlar. Önemli birmevkıdeki birpolitıkacının, bır gün söyledıği lafı ertesı gün degiştırebileceğini akılları almıyor. Çiller'le birbirlen için ettıkleri sözlenn kara mizah vapıtı olarak 'best- seller' lıstesıne gıreceğını sö>lü>oruz; bakıvorlar mavı gözlerıyle şaşkınca. Neyse. program süresi bıtıyor: bir dahakı program. gecıken gelmeyen >az üzerindedır. Fazla şaşırmaya gerek kalmaz. Batı'ya uzak \a da yakın. bir halk inım ınım inlemektedır. farketmez' Göçebenin ölümü"W"^w v lerin, iş m . merkezlerinin mM ışıklan birer m j birer sönünce, JLm^m caddeler ince uzun ışık çizgilenne dönüştü. Arada bır geçen otomobillenn farlan ıslak sokaklan aydınlattı. Gölgem bir sokak lambasının altında uzadı. Ağır çantamla otelıme doğru yürürken, bu şehre hergelışimde bir yabancılık duygusunun beni neden sardığmı sordum kendi kendıme. Oysa kaçmcı gelişim bu can sıkıcı, bu binalann karabasan gibi insanın üstüne üstüne yürüdüğü şehre. Eskiden nehrin kıyısındaki kahvelerde başımı yukanlara çev irmeden. yalnız nehre; kirli bulanık bir sudan başka bir şey olmayan nehre bakarak unutmaya çalışırdım bu şehri. Başka yerlerde. sev diğim şehirlerde, sevdigim kahvelerde olduğumu düşünür, yüksek binalann arasına sıkışmış küçük bir kıtapçı. zavallı. şirin bir büfe gördüğüm zaman sevınir ve üzülürdüm. Pastanelerini de sevmezdim bu şehrin. Garsonlar ılle de aristokrat kılıklı. kendini beğenmış, burnundan kıl aldırmaz tıplerolurdu. Genç kızlar yüksek topuklu ayakkabılan, minı etekleriyle, yüksek binalann tepelerine dikerlerdi gözlerini. Sevmezdim kısacası bu şehri ben. İnsan bir şehri neden sever? Şehirlerin kendi kişilikleri vardır. Şehirlerin kişilikleri, kokuları. mucizeleri sizi sarar. Şehırlerdeki ayrıntılardır insanı gündüz düşlerine sürükleyen. Bir de anılar. Ama anılar biriktirebılmek için, hayatımızın tek anlamlı şeyi olan anılan üst üste yığabilmek için, şehirle sarmaş dolaş bir ilişki içinde olmak gerekir. Kendime ait bir sokak, bir sokak lambası. birçiçekçi, bir sinema. bir dilenci, bir esinti. bir meyhane, bir nehir kınntısı, bir şarkı gerekir insana. Şehnn duvarlanyla, şehrin sokaklanyla iç içe geçmış insanlar görmelisiniz. Bır meyhanede sevgilinizle oturmuş sohbet etmiş ya da kavga etmiş olmalısınız. Bir müze sizi, şehrin öncesiz macerasına sürüklemiş olmalı. O şehirde sizin kendi maceranıza kanşan; sizin içinizi kanatan: sizi solduran ve coşkuyla yüreğinizi ağzınıza getiren bir şe>ler yaşanmış olmalı. Sizin maceranızla şehrin macerası iç içe geçmemişse, yaşadığınız anlar şehrin görüntüsünde bir yama gibi duruyorsa, sizin şehriniz değildir o şehir. Benim gibi göçebeler, yola çıktıklan ilk şehirden başkasını anlayamazlar. Rüyalannda o ilk şehır vardır, Denklerini yüklerken üzgün baktıklan, sokaklannı son bir defa ESSEN GUR.\V ÖZ görmek ıçın bır meczup gıbı dolandıklan. bırömru bırhkte harcadıkları o şehır. ıçınden bır gölge gıbı geçtıklerı örekı şehırlerı onlarla birlikte dolaşır. Sonunda: eğer şansları varsa, kendi şehırlenne: günahlarına, mutluluklarına ve şimdi artık kendilerine yalnızca buruk bır anı olarak kalmış olan mutsuzluklarına; kendi denizlenne gen dönerler. Sırtlarında girtıkçe agırlaşan bir v ük gibi taşıdıklan şehri. ötekı şehirlerden bulaşmış. kınntılarla birlikte. venıden o sevgılı şehri. belkı artık biraz değışmiş. ama koku^unu. şarkısını hıçbir zaman vıtırmemış sokaklarına. meydanlarına indırırler. Yükleberaber yavaşça çokerler vere. Ve büyük bır ıhtımalle bır daha kalkamazlar verlerınden. (,'ünkü: artık ölmenın zamanı gelmıştır. yalnız ölümlerın zamanı gelınce dönülebıhr oraya. Bu kas\etlı şehırde. ıçimde şıırlerle. kendi şehrıme doğru yola çıkacağım zamanı özleyerek. öv lece oturdum. Sonra yerlere bakarak. çırkın bır duvar. aptal bir \ıtnn görmemek için kendi karanlığıma gömülerek döndüm otele. Akşamın üzgün vüzüyle. sılüetı daha da kork'u vencı hale gelen şehri bır daha görmemek için kapadım perdelerımi. Cinayeti kadmlardan sormalı JOHANNESBURC | ••!,«.!?- < A\SL ÖNEN n cesaretlimiz. Güney ' Amerikalılar çıktı. Bız. geri kalanlar. mıllıvetçi duygularımız uğruna miras kavgasına giriştik vegeçıt vermez sınırlarla paramparça ettık edebıya.tlanmızı. iki şıir, aynı dılde de varatılmış olsa, sırf vazann mılliyetı vüzünden farklı kutuplara düştü. Sadece Güney Amenkalılar. ilk sayışta on iki mılliyetı ıçıne alan. Latin Amerıka edebıyatı çadınnın altında yaşama yüreklıliğıni gösterdi. Çok da iyi yaptılar. Bu aralar. aynı cesaretın Güney Afrika okurunun içinde kıpırdadığını hissediyorum. Temcit pılavı gibi tekrar tekrar ısıtılıp önlerine konulan ırkçılık edebiyatından sıkılan okur. İngılızce üretılmış her parça yazını büyük bır açlıkla tüketıvor. Ingilızce yazılmış her satın benımsıvor. vılların Ingilız edebiyatını ulu bır Ingilızce edebıvata dönüştürüyor. Ingılizce yapıt veren pek çok yazar. tngilizce edebıyatın okuruyla ve eleştırmeniyle buluşmak üzere sık sık Güney Afrika'va gelmekte. Son konuğumuz. geleneksel İngılız cınavet romanı türünün yenı maratoncusu Minette \\alters oldu. Son romanı The Dark Room-Karanlık Oda'nın tanıtımı ıçın düzenlenen ılgınç akşam vemeğı 115 rand ödeyen herkese açıktı. Yemeğı ilgınç kılan - enfes somon balıgı patesınin dışında- konuklardan. salonda işlenen cınavetın katılını bulmalan istenmesiydı. Son derece akıllıca planlanmış. eğlenceli birsunumla, Mınette \\alters. Güney Afrika okuruyla buluştu Kıtap okumaktan yorulduğunuz olur rau° Avnı sayfavı iiç kere okuyup. ne okuduğunuzu anımsamadığınız andan sözediyorum. Hani aklınızı. girtığı yerden gen dönmeye ikna edemediğinız an. Benim kitap yorgunluklanm bazen bir saat sürer, bazen bır ay Yorgunluğun geçmesı için hep avnı yöntemı kullanınm: Bır cınavet romanı okurum. Cınavet romanının. dolambaçsız senm-düğüm-çözüm düzenı. karışık aklımı bır nefeste dısıplıne sokar. Cinayet romanı okurken. sadece okuvucu kalınmaz. Her satırda, yazann karşı konmaz daveti vardır. Yazar, daima sızden bır adım öndedır ama, nefesinizı arkasında hissetmekten hoşlanır. Yazann bu kovalamacadan aldığı zevki duvumsarsınız. Bıldik kalıpları ızleyen olay akısının arasında. kompozısyon kıtaplannda örnek olarak yer alabilecek türden karakter betimlemelen \ardir. tngilizce edebivatta. cınavet. kadın işıdır. Saygın orta sınıf İngılız kadınlar. soğukkanlı bır hünerle kalemlerini kana bularlar. Bu seçkin kadınlar kulübü üyelen arasında Agatha Christie, Dorothv L. Sayers \e Rufh Rendel'ı sayabifırız. Kadın kalemınden çıkmış bır cınavet romanı. haval gücünden çok. kadın bevnının analıtık düşünce şeklinın ürünüdür. Hercules Poirot'nun o çok övündüğü gn hücrelennın. aslında bır kadına aıt olduğunu bilmek. okumaktan yorulmuş aklımı tedavi ederken çok ışıme varar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle