29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 1996 PAZAR 12 DKIYAZI L a t i n A m e r i k a Ö r n e ğ i v e T ü r k i y e • Türkiye'nin önemli sorunlarının üzerine gerçekçi çözümler ve politikalar üretilerek gidilebilmesinde en büyük engel, ülke yönetiminin 'ucuz popülizm', ekonomi yönetiminin de 'alaturka liberalizm'den ibaret olduğunu sanan siyasi kadrolardır. Bu yaklaşım, artan sorunlar karşısında, ülkeyi daha başka maceralara sürükleyebilecek sorumsuzluklara davetiye çıkarabilir. • Türkiye'nin fert başına geliri son on yıllık dönemde yılda yüzde 2.9 artarken nüfus da yüzde 2.2 artmıştır. Milli gelir yerinde sayarken yüksek enflasyon ve adaletsiz vergi politikaları sonucu, bu gelirin toplumun değişik kesimlerince paylaşımı iyice bozulmuştur. Siyasi kadrolarca yürütülen paylaşım kavgası, pasta büyümediğinden, belirli kesimlerin aleyhinde sonuçlanmaktadır. Ü s t ü n S a n v e r RP lideri Necmettin Erbakan ve DYP lideri Tansu Çiller tarafından kurulan REFAHYOL hükümetinin güvenoyu alsa bile sosyal, si- yasal, sorunlar arasında sıkışan Türkiye'de mevcut belirsizlik ve tereddütleri arttırabileceği söylenebilir. Sunuş Mayıs uyındu İstunbuldu düzenlenen Eummoney Konfeıvnsı ndu Diinva Baııkıisı yöneticı.smiiK Tiirkıve ııin. I9811'// yıllunn Latin Anvrika sına benzcrlık göslermeye baştadığı ııvarısmdan sonra mcdyudu, biranlan ıızıın süre IMF. Dünvu Bankası ve uluslararası kıvdı değerlendırme kuruluşlannm yönenalerinin görüsleri geııi} veruldı. IMF ve Diinyu Bunkası gıbi ıılııslarurası fııuıııs kıırulusliırıyla. Standard aııd Poors gibi uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlannın temsilcıleri. kaiıldıklan lıer loplannda ve başına verdikleri bevanatlanla Tiirkıve ııi/ı çok cıddi bır ekonomik kvızın eşığinde btdunduğıı konusıımlu söz bırliği elmis göriindüler. !<, ıne girmekte okhığunnız ekonomik krızııı olıısı sıdden ve eıkilenne önıek olanık da 1982 de MeLsıku nm nıonıron nın dan ederek dış borçlarını ödemevi dıtnhınnasıvla başlayan. kısu siirede bellı baslı biitiin Latin Amerika iilkelerinın di} borç ödemelerini durdıırmalanvla biiyiiyerek biitiin diinya finuns sıstemtnı tehdit edeıı. Lütın Amerika ülkelenni de on vıla vakm bir süre. busla luperenflasvon olmak üzere. dış kavnak sıkmlısı. ekonomik fakirleşme. bozuk gelir dağılımımıı büsbüriin bozıılma<ii, uğır işsızlik gibi ekonomik sonmlarla karsı karsıya bırakan. siya.sal ve sosyal açılardan çok palıalı bedeller ödenen kriz önıek verildı. Konferunsta konıısun Shmdard aııd Poors temsılcisi. dfgerlendirmede buhmdukları 59 ülke arasında Tiirkıve nm. en altta bulunan ve ekonomik sorunlann ihlesinden gelemeyen l'enezüella dan sonra elli sekıztnci sırayı aldığını belırterek. olası bir kredi notu düşüşüne dikkat çekri. Ekonomik sorunlanmızla diinvcı ekonomisinin vakm tarilünden örnekler arasında bağtantt kııran bazı ekonomistler ıse 1995"te Meksikada vaşanan krizle benzerlikler kıırmaktalar. 1$ dünvasmca son zuımınlarda. denevımh ve güvenihr anıştırnıaalara hazırlaulcın rcıporların lıemeıı ıunıamı da genış kcıpsanılı ve uzıın süreli bir istikrcır prograınuun zonınlııhığıına dikkat ı^ekmekte. Her \öndengelen uvarılarda ağniık. ekonomik performansa vönelik olmakla biıiikle. satır araiaruula sivasi istikror çağrısı da güriilmekteydi. Bu çağnlann. 1995 genel seçımlerınden sonra ASAP-DYP ortaklığıvla kurulan 53. hükiimeım. içinde yaşanun bıınca sonına rağmen devam edebiteceği beklentisini içenliğı söylenebilirdi. Ancak gelişmeler. bir günün bile uzıın vade sayılmava baslandığı ülkemizin. güvenoyu alsın ya da almasın. bir sonraki teçrnıe kadar Pmfesör \ecmertin Erbakan başkanlıgında bır REFAH - DYP ortukhğı ile vöııetileceğıne ışuret etmektedir. L'lkemiz. tam antamıyla bir ekonomik. sosval ve siyasi sorunlar yıtmağı içine sürüklenmiş. yıllann yanlış ııygıılanıalurı sonucu gelir dağılımı bövlesme bozulnuışken ve artık salt ekonomik reçetelen/e aranucak çözümlerin yeıersız kalacağı endişesi yaşanırken olıışturnlan hiikiimetin mevcut belirsizlik ve tereddütleri arnıracağı iimdiden söylenebilir. Bu çalısmada. Türkiye nm bugün ıçinde bulıındıığu dunımla ilgıli tespitler vapıldıklan sonra ülke ekonomisinin vakm gelecekle ilgili olası gelişmelere ve rıskleıv. ulınabilecek önlemlere ve verilmesi gerekli önceliklere değinilecektır. Ayrıca. diinya ekonomi litenıtürüne "borç krizi " olanık geçen 1980 'liyıUunhı gelişmiş ve gelişmekıe olıiıı ülkelerdekı sorun ve uvgulamulardan önıeklere. özellıkle Afeksika ile aramızdaki benzerlik ve larklıhklanı dikkat çekdmeve çalışdacaktır. Alınabilecek önlemler ve olası çıki) yalları saptanırken bımlurm önüııde var olan ve oluşabilecek çeşitli engelleı: İ\IF ve Diinva Bankası yetkililenmn geçen giinlerde sunınlan dile gelinrken sergıledikleri alışılnuştn diiindaki kıvııian ve btınun olası nedenleıi de göz önüne almacaktır Öniimüzdeki a\ tarla ilgıli beklentıler ve olası riskler saptanırken ülkenin şıı anda içmde bıtlundıığıı koşıılların daha da ohımsuz vönde gehsmesine ııeden • olabilecek bir /( ya da dış foka ıığramuvacağı varsavılmışlu: Ongörülmeven bir sok gelışme. bıçak sırlmda sürdiirülen dengelenn unideıı kötiitesmesine vol açabilir ve <,ok ciddi bir bıınalım kuçınılmuz olubilir. Nüfüs, geliriyutuyor• 1 - rürkıye ekonomisinin ion yıllardaki en belirgin özellikleri. yavaş ve isfikrarsız bir bü> üme, yüksek kronik enilasvon, yüksek cari açıklar, mali disiplinsizlik \e sürdürülemez büv üklükte kamu kesimi açıkları. f L'nin yabancı paralar karşısında değer kaybının enflasyonun çok altında seyretmesi. kamu borçlanmasına ödenen çok yüksek reel faiz ve bunun sonucu olarak tasarruflann yatırıma dönüşümünde düşüş. adaletsiz ve vetersız bir vergi düzeni. çok bozulmuş bir gelir dağılımı ve büyük ölçüde sınınna gelinmiş bir iç ve dış borç stoku olarak özetlenebilir. Bu gelişmelerle beraber. ekonomi önemli ölçüde kayıt dışına taşmış. kayıt dışı ekonomi belirli bır istihdam ve gelir yaratırken ekonomik sistem de artık denetlenemez ve kontrol edilemez duruma gelmiş bulunmaktadır. Maliye memurlarının. dev letin alacağı olan vergiyi. vergisıni ödemeyen mükelleften tahsil etne>e çalışırken belediye memurlannın gecekondu sorunu ile mücadele ederken Sosyal Sigorta müfertişlerinin sigortasız personel çalıştıran işyertenni denetlerken mahkeme karanyla kesinlik kazanmış alacağı tahsil için haciz işlemine girişen av ukatlann nasıl bir dirençle karşılaştıklarının öyküleri hergün basın ve telev izyonda adlı vakalar böiümünde genişyer bulmaktadır Kuralsızlık ve yasa tanırnazlık başını almış gitmektedir. Yukanda özetlenen özelliklerin birbirini besleyerek büyürtüğü bütün bu ekonomik sorunlara. ülkemizin içinde bulunduğu çalkantılı siyasi ve sosyal yapı eklendiğinde, gelecekle ilgili olarak duvulan endişelerin haklılığı ve riskin boyutlan daha iyi anlaşılmaktadtr. Yasalar yetersiz Türkiye. rekabete açılan hiçbır ekonomide rastlanmavacak boyutta toplumun refahını gözardı eden bir ekonomik yasal altyapı ile idare edilmektedir. Yasalar hem günün değişen koşullanna ayak uyduramamakta hem de cezai yaptırımlann yetersizliği nedeniyle caydıncı olamamaktadır. Ekonomik suçlara ekonomik yaptınm yaklaşımı. yılardır yüz binlerce insanın zarara uğratılmasına yol açan uygulamalara karşı yasaların. küçük tasarruf sahibi. yatınmcı ve azınlık ortaklannı korumada yetersiz kalmasına vol açmıştır. Rekabetin Korunması hakkındaki 4054 sayılı kanun ile Tüketicinin Korunması hakkındaki 4077 sayılı kanun. gümrük birliği ile ve Avrupa'nın zorlaması sonucu nihayet aündeme aelmiş ve sırasıyla. 13 Aralık 1994 ve~23 Şubat 1995' tafihlerinde çıkanlmıştır. Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun. birbiriyle çelişen ıfadelere sahip. cezai yaptırımları caydıncı olmayan. haksız rekabetin. kartelleşmenin ve fiyat tekeli oluştuğunun tespit cdilmcsinde muğlak olan ve tamamen siyasi otoriteye bağımlı birgörünüme sapihtır. Bu vetersiz halivle bile. bir buçuk yılı aşkın süredir denetimi yapacak kurul oluşturulamamıştır. Türki>e'de 65 milvon Türk vatandaşının. hangi dine ve hangı sivasi partiye mensup. toplumun hangi kesimi ya da yaş gurubuna ait. hangi gelir grubu düzevine sahip olduğu fark etmeden. en gencinden en yaşlısına kadar ekonomik açıdan en önemli ortak paydaları. tükctici olmalandır. Bu özellik. bilinçlı kullanıldığında. toplumun refah ve eşitlik düzevini korumada ve gelişmede vararlanılabilecek en önemli sılahlardan bıridir. Tüketıcıvı kollayan ve tüketicinin bılincını arttıracak bu yaklaşım gö^terecek sivasi kadroların. toplumun kemikleşmiş vapısını kırabılnıesi. genış kesımlerı kucaklaması ve kısirçekişmeler içinde boğulan ülke siva.setıne de farklı bır soluk getırmesi beklenmelidir Alarm sinyalleri Pivasaların başıboş borakılmasının sorunları vij/mediği. aksinc daha arttırdığı. merkezi bir planlanıa. kontrol \e \önlendirmenin pivasalann daha dü/cnli \e \erinıli çalışabilmesi için gerekli olduğu artık Diinya Bankası'nca vapılan son araştırnıa >e çahşmalarda da \ urgulanmaktadır. çivilerin yerinden sökülmüş olduğu bir dönem olduğu giderek daha geniş kesimlerce görülmcktedir. 1994 krizi öncesinde kredi sonu BBB olan Türkive'nin. o günkü >önetimin. ekonomıyı yönetmedekı ÜÇ B (Bilgisi/lik, Beccriksi/lik, Basirctsi/lik) performanM sonucu kredi notu B'ye düşürülmüş. enflasyonun vüzde 15üve çıktığı. ekonominin yüzde 6 küçüldüğü. Türk Lirası'nın yılın ilk üç avında vüzde 150'den fazla değer kaybeftiği biryıl yaşanmıştı. 1994. ekonomi tarihimize, düşürülen kredi notumuzdaki B'ye uygun olarak tam bir başariMzlık ve bozgun olarak geçti IMF'nin iyimserliği Bugün Türkive'vi açıkça u>aran kuruluşların. geçmişte bu konuda çok dıkkatlı bırdil kullandıklan. hatta 1994 Nısan ında alınan yarım Türkive'nin sorunlarının önemli bir bölümünün ülke yönetiminin ucuz popülizm, ekonomi yönetiminin de alaturka liberalizmden ibaret olduğunu sanan kafalardan ve bu görüşteki sivasi kadrolardan kaynaklandığı giderek daha geniş kabul görmektedir. Ülke sorunlarının üzerine gerçekçi çözümler ve politikalar üretilerek gidilebılmeMiıin önündeki en büvük enge! olan bu vaklaşımın. artan sorunlar karşısında. ülkeyi daha başka maceralara da sürükleyebilecek sorumsuzluklara davetive çıkarabileceği çok ıızak bir olasılık olarak değerlendırilnıenıelidir. Türkive'nin ekonomik göstergeler açısından alarm sinvalleri verdiğı. bıçak sırtında sürdürülmeve çalışılan dengelerin en azından üç yıldırçok ciddi önlemlerin alınmasını zorunlu kıldığı bilinmektedır. Buna karşııı. son üç jılın: sosyal. siyasi ve ekonomik açıdan tüm IMF'nin Türkiye masası şefı Thomas Reichmann, İstanbul'da düzenlenen Euromoney Konferansı'nda, Türkiye'de enflasyonun tek haneli rakamlara düşebileceğini ve1995 bütçesinde büyük bir açık olmayacağını öne sürmüştü. Ancak bu iyimser tahmini gerçekleşmedi yamalak önlemlere tam destek vermiş bulundukları henüz hafızalardaki tazeliğini korumaktadır. Hatta dönemin IMF'nin Türkiye masası yetkilisi Tom Reichmann. • 1995 Mayısı'nda. gene Euromeney tarafından düzenlenen ~2000'e Dogru Türkiye" konulu konferansta ve ardından vaptığı açıklamalarda, enflasyonun kısa sürede tek haneli rakamlara düşebileceğini ve 1995 için bütçede planlanandan fazla biraçığm gerçekleşmeyeceğini iddia edecek kadar iy imser bir beklenti içinde olmuştu. 1995 bütçe açığının ilk planlamava göre vüzde 1000 aşan bir sapma gösterdiğı hatırlanacaktır. Yıllardır ekonomik performans denince. yalnızca satılan buzdolabı, telev izvon ve otomobtl sayısının arkasına sığınarak ya da yurtiçinde ve yurtdışında birtakım hayali projeleri ve anlaşmaları allayıp pullayarak ekonomik mucize edebi^atı yapanlar. şimdi de büyük ölçüde ka>ıt dışına taşan ekonominin gücüne övgüler düzmekteler. Ancak bugün karşı karşıya bulunduğumuz gerçek. Türkiye'nin fert başına geliri son on vıl sürcsince vılda yüzde 2.9 artarken nüfusun da vüzde 2.2 arttığı. vaııi on yıldır yerimizde savdıgımı/dır. Mılli gelir yerinde savarken yüksek enflasyon ve adaletsiz vergi politikaları sonucu. bu gelirin toplumun değişik kesimlennce paylaşımı i>ice bozulmuştur. Siyasi kadrolarca yürütülen pastayı pavlaşım kavgası. pasta büyümediğinden. belirli kesimlerin aleyhinde sonuçlanan gelişmesini 'sürdürmektedir. Bugelişmeyi tersineçevirmek. ortak hedefi daha iyi ve daha kaliteli ürün ve hizmet almak ve daha sağlıklı bir yasal ekonomik vapı sağlamak olan bilinçli bir tüketiciye bağlıdır. Türki>e'de vergi gelirleri milli gelirin yüzde I7'sine eşittir. OECD ülkelerinde -Türkiye ve Meksika hariç- ortalama vergi gelirleri milli gelirin yüzde 30'una yakındır. Her vesile ile şişinmekten pek hoşlandığımız. gayri safi yurtiçi hasılamızın üçte bin ile yansı arasında bir büyüklüğe ulaştığı kabul edılen. kavıt dışı ekonomimiz de dahil edilirse, vergi gelirlerimiz Türkiye'de üretilen tüm mal ve hizmetlerin yüzde on ikisine kadar inmektedir. Yani dev let kabaca. Türki>e'de üretilenin sadece yüzde 12'si kadar »ergi toplayabilmektedir. Hiçbirçağdaş dev let, milli gelirden bu kadar düşük pav almayı sürdürerek günümüzün gereklerine \anıt \eremez. orta vadede de bu koşullarda vaıiığını sürdüremez. Kayıt dışı ekonomi güçleniyor Ka>ıt dışı ekonomi kontrolsüz biçimde yaygınlaşıp güçlenirken dev let kayıt dışı-kavıt içi ayrımı yapamadan tüm topluma yetişmeye çalışmakta. kan kaybederek fakirleşmekte ve güçsüzleşmektedir. Güçsüzleşen dev let. güçlenen kesime giderek daha az sözünü geçirebilmekte. alınan önlemler hep bilinen ve kayıt içindeki kesimlere vönelik olmakla sınırh kalmaktadır. Bu da mevcut dengesizliklerin daha artmasına neden olmaktadır. Ka> ıt dışı ekonomi, kayıt dışı yargı ve adalet demektir. Bu gelişme sonunda dev let içinde dev let olnıava kadar gider. Tarih. ekonomik açıdan güçlü olamayan hiçbir dev letin. sınırlı sayıdaki fertlerinin zenginliği ve becerisi ile güçlü devlet olabildiğini hiçbir dönemde vazmamıştır. Türkiye'de. gelirden alına vergiler azalmayı sürdürürken dolaylı vergilerin toplam-vergi gelirleri içindeki payı artmaya devam etmektedir. Vergi gelirlerinin milli gelir içindeki payının reel olarak bir artış göstermediği. hatta azaldığı göz önüne alınırsa vergi politikalannın gelir dağılımının bu denli bozulmasındaki rolü daha çarpıcı olarak ortaya çıkmaktadır. Doğrudan \ergilerin toplam \ergi gelirleri içindeki payı. on beş v ılda v ergi gelirlerinin >üzde 63'ünden yüzde 41'ine düşerken dolaylı vergiİerin pavı yüzde 37"den yüzde 59'a yükselmiştir. Bu tabloya son on yılın yüzde 60ın üzerinde seyreden kronik enflasyonu da eklendiğinde bugün karşınızJaki ekonomik ve sivasi tablonun gösterdiğı istikrarsızlığa şaşmak yerine belki de daha kötüsü olmadığı için şükretmek doğru olacaktır. Yarın: Borç krizi ve Latin Amerika örneği ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Hoca Paylaşılamıyor!Trakya'da Sabahattin Ali Dağlan'ndan döndükten son- ra günlerim çok yoğun geçti. Doğru dürüst Ankara'da oturamadım desem yeri. Serüvenimi anlatmaya başlarnadan, 30 haziranda, bir de 4 temmuzda çıkan "Cuha Öyküleri"ne bir açıklık ge- tirmek isterim: Bu yazılarda, israilli Nasreddin Hoca uz- manı Matilda Koen Sarano'nun "Cuha"y\ İsrail'e mal ettiğini de -satır arasında- yazmıştım. Bir Cumhuriyet okuru Senih Inal. Istanbul'dan telefon ederek beni uyar- dı: - Meydan Larousse'ta, Cuha için İsrailli denmez, Müs- lüman âleminin hocasıdır, denir. Kusuruma bakmayın, bir anımsatayım dedim. Titizliğinden dolayı Senih Inal'a teşekkür ettim. Mey- dan Larousse'ta "CUHA" için şöyle diyordu: "Asıl adı Duceyn bin Sabit saflığı ile tanınmış Arap fıkra kahramanı. Feraze kabılesindendi. Söylentilere gö- re, VIII. veya X. yüzyılda yaşadı. Babası Kûfe'n/n tanın- mış tüccatianndandı. Cuha henüz sağ ıken fıkralan ün kazandı ve zamanla bütün Islam ülkelerine yayıldı. Cu- ha 'nın hayatı ve kişiliği Nasreddin Hoca 'ya benzetılmek- tedir. Hatta her ikisinin aynı kişi olduğunu ileri sürenler vardır. Şarkiyatçı H. Mortman her ikistnı de inkâr ede- rek Anadolu'da veya Irak'ta bu adla gerçek kişilerin ya- şamadığını söyler. Ön Asya 'da çeşitli milletlenn fıkra ve hikâyeleh, Cuha 'nın fıkralan Mecmua-ül-Emsal-i Mey- danrdeyeralmaktadır. Bazı fıkralan Mevlâna ve Ubeyd- i Zakanî 'nın eseherinde anlatılır." Meydan Larousse, "COHA veya CUHA" için de şöy- le diyor: "Arap ülkelerinde bir kukla tipine verilen ad. Cezayir ve Kuzey Afrika ülkelerinde çok ünlüdür. (Mısır'da ve bizdekı Karagöz gibi.) Dil bakımından taşıdığı serbest- liğe karşılık Karagöz'ün uluorta şakacılığından uzaktır; daha çok bır çeşıt kurnaz palyaçodur; günü gününe ya- şar, başkalannın zaranna kanşık işlerden sıyrılır, insafsız ve çokluk zekice buluşlarla cevaplaryapıştınr." Hoca paylaşılamıyordu. Şimdi ne olacaktı? Paylaşıla- mayan Necmettin Erbakan değil, Nasreddin Hoca ile Cuha'ydı. Yahudilere göre. Cuha, israil'deki Nasreddin Hoca'ydı. Bizim Nasreddin Hoca uzmanı henüz Türki- ye'deyken ona sorayım dedim; Indıana Ünıversıtesi pro- fesörlerinden llhan Başgöz'e. Onu, Akşehir'e Nasred- din Hoca Şenlikleri'ne gitmeden Ankara'da yakaladım. ilhan Başgöz'le, İsrailli Nasreddin Hoca uzmanı Matilda Koen Sarano'yu, Ankara'daki V. Uluslararası Türk Kültü- rü Kongresi'ndetanıştırmıştım. Birbırlerinitanımışlardı. ll- han Başgöz, şunlan söyledi: - Benimle ilgiliyazını gördüm. lyıyazmışsın, elinesağ- lık. Fakatyayımlayacağını söylesen, ben başka şeylerde söyleyecektim. - Söyle şimdi! - Onları artık Akşehir'de söylerim... ı - Matilda'nın açıklamalanna ne diyorsun? - Daha VIII. yüzyılda Abbasi Sarayı 'nda Cuha diye bir tip var. Kendi ülkelerinde toplanan öykülere "Israil Cu- hası" diyerek güya Cuha Israillilerinmiş gibi, hem de İs- rail'deki Cuha'dan söz ediyormuş gıbı yapıyor, konuş- masında. Aslında Israil'ın değil, Israil de bıliyor Cuha 'yı, bütün Arap memleketlen biliyor; Israil'in kurulmasından önce, hatta Nasreddin Hoca'dan yedı yüzyıl önce Cu- ha tanıntyor. Bazı öyküleri Nasreddin Hoca 'ya geçıyor, o doğru. Ama, bunlar bütün insanlığın ortak tıpleri. - Anladım... - Yani, Matilda Sarano'nun, sadece İsrailli demesiyan- lış. Sonra, Nasreddin Hoca. adıyla sanıyla Anadolulu. Nasreddin Hoca Cuha'dırdenilemez. Cuha'nın birhay- li öyküleri, Nasreddin 'e geçıyor; sonra, XVII. yüzyıldan sonra, Nasreddin Hoca 'nın öyküleride Cuha 'ya mal edi- liyor. - Bu, benimsediklerini gösteriyor. ,;2*ifc f • - Tabiicanım, henkesalıyorbirbirinden. Ortadoğugûl- dürü yazınının kişileri bunlar; başkaları da var; yani, ad olarak Anadolulu, Türk, Osmanlı, Selçüklu Hoca; ama öykülerinin kaynakları o denli çeşitli ki Cuha öyküleri de var içinde, eski Yunan 'dan gelen öyküler var, Kafkas- lar'dan gelen öyküler var, Anadolu 'nun güldürü yazının- dan gelen öyküler var. Yani, bir kaynak belırieme öykü- leri çok zor. - Anladım, teşekkür ederim. - Yani, Israil'in Cuhası diye birşey olmaz. Cuha, Isra- il'de de tanınmıştır, o doğru. Kuzey Afnka'da, Cezayirii- ler "Ciha" diyoriar, göçebeler, "Ceha" diyoriar, "Ciha" di- yoriar, yani aynı tipler bunlar. Ama, İsrailli demek, yanlış o. Ama, israil'de toplanan "Cuha" öyküleri var, kendidil- lerinde söylenir, o da doğru. Tıpkı Araplann Arapça söy- lediği gibi. Bizim de söyledığimiz gibi. Bu doğru. Israil halk yazınındaki "Cuha" tipi üzerinde tahliller de yapıla- bilir, ama bu demek değildir ki; "Cuha Israillidir" yahut "Yahudidir", yanlış o. Tamamen yanlış. Amerika'da bir Alan Dandis var, onu Matilda Sarano tanır, Cezayir'den "Ciha öyküleri" yayımladı, bir Araptan aldı. Yani bu tip uluslararası bir tip. Balkanlar'da da, bütün güldürü ya- zını, Nasreddin Hoca 'nın öyküleriyle kanşıyor. - Orada adı Nasreddin ama değil mi? - Nasreddin! Iran'da Molla Nasrüddin! Ad aynı, biz- den gitme. Çin'de "Afanti" diyoriar, "Efendi"cten bozma. Nasreddin Efendi, ad olarak bütün oralardaki fıkralara girmiş. Şimdi ne olacak? Israil, bir Cuha'dan mı olacak? Acaba, şöyle bir şey olamaz mı? Matilda Koen Sara- no, Ispanyolca ya da Ibranice söylüyor: Beki Bardavid konuşmayı bana Türkçeye çeviriyor; kendimi Hoca'nın, Cuha'nın heyecanına kaptırıp yanlış anlamış olamaz mı- yım? Bakalım Hoca'yla Cuha'yı nastt paytaştıracağtm? Bunlar, bulunduklan ekinde (kültürde) erimiş olamazlar mı? Edebiyatçılar Derneği'nce yayımlanan Pertev Naili Boratav'ın "Nasreddin Hoca"sı kapış kapış gidiyormuş. Birinci baskısı bitmek üzereymiş. (Genel dağıtım: Bilim ve Sanat Yayınları, Konur Sokak, 17/6 Ankara; telefon: 0 312/417 59 01) B U L M A C A SEDAT YAŞAYA.V 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDA.V SAĞA: 1/ Yeşille lacivert arası renk. 2/ Kü- çük tekne kapta- nı... Telli balıkçıl. 3/Tavır, davranış... 3 Osmanlı dev letin- dekadılaravemü- derrislere verilen ad. 4/ Bır baâlaç... _ Eskı dilde bal. 5/ b Keten dövmeye 7 yarayan tokmak. 6/ Tüylüve küçük bir 8 köpek cıns... Bır g görevin yürütüle- bilmesi için merkez olarak seçılen ver. II Bir cins sü- 1 lün... Ceylan. SI Büyük ve ' süslüçadır...Zerdüştdının- de ateş tannsı. 9/ Türkiye 3 ile Yunanistan arasındakı 4 sınırkapısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Başıboş gezen hav\an " sürüsü... "Deniz ufkunda bu — seslen nerden gelı- 8 yor Barbaros belki donan- Q mavia seferden gelıyor" (Yahya Kemal). 2/ Şıırde bir uyaktan sonra vınelenen aynı anlamdakı sözcük ya da eklere verilen ad... Japon halk tür- külerine verilen ad. 3/Saydam tabaka üzerine çekılen pozi- tiffotoğraf... Birarazınınparsellereaynlması.4/Notadadu- rak ışaretı... İzmır'in bır ilçesı. 5/ Bıkkınlık. 6/ Ağır rıtımli bir Ispan>ol dansı... Bır renk. 7/Dudaklann bır bölümünün va da tümünün yokluğuyla belirgin doguştan şekıl bozuk- luğu... Iskambildekoz. 8/Asya'dabirbaşkent... Satürngeze- genıne verilen bir ad. 9/ Karakter... Kuranın bölünmüş ol- duğu 114 bölümden her bin. _|
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle