Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 TEMMUZ1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLECRO EVtN ILYASOĞLU
Sander ile yeni bir sanat diKFestivalin en ses getiren olayı Meh-
met Sander'in dans gösterisi oldu.
Medyanın tümü gösteri öncesi söyle-
şiter, yazılar. programlar düzenleyip
nasıl bir sanatla karşılaşacağını kes-
tirmeyeçalıştı. Gösteri sonrası isebu-
süne dek hiç rastlamadıklan türden
bu akrobasi-tiyatro-mimari-resim-
koreografi ve bedensel müziğin ya-
rartığı yeni bir sanat dalıyla karşılaş-
manın şaşkınlığını yaşadı. Mehmet
Sander bu sanat dalınjn adına > ine de
dans diyor. Dans ise hâlâ tüm müzik
sözlüklerinde eşlikçi müzik ile özle-
şiyor. Ovsa dans başlığının bu olay-
la yeni bir birliğe büründüğü kesin.
Belki artık Mehmet'in yarartığı bu
multi-disiplinarv devınım sanatına
yeni bir başlık dâ bulmak aerekiyor.
tki kez 1960'lardaki Flü.xus ola-
yında kum taneciklennin arasma yer- T | ^ e h m e t Sander ve topluluğu
leştinlen mikrofonlarla kumlann mi- / l /M fe s tivalimize yepyeni bir
nımal devınım sesının duyulmasına / l / # ı ı • ı • ıı-
dab.rceşıtmüzikadıvenlmişti Meh- -1 f
* s o l u k
- y e n l
birsanatdlll
mefınsahnesindekimikrofonianıse getirdi. Belki artık Mehmet'in yarartığı
bedeninsesiniyankılandınyor. Vede bu multi-disiplinary devinim sanatına
onungönlündek.müz^Jmgegücü- | b [ b j k d b u l m a k g e rekiyor.
nu kamçılavıcı vepyenı bırduysjula- ' . . . v
. .. .. , f e J
~
n,m aianmâ aç.İ.ş sanatmm müziğ.- Gelecegın çok onemlı orkestra şefı,
1975 doğumlu Daniel Harding, yılların
birikimine sahip bir şefin olgunluğu ile
genç belleğin cıvıltısını birleştirmişti.
ğ
nı. Bu nedenle festival kitapçıklannın
"dans" kategorisine bile girmesi yan-
lış. Bir başka başlıkta birbaşka sınıf-
laştırma yaratılmalı bu gösteri için.
MehmelSandervetopluluğufestiva- " "
limize yepyeni bir soluk, yeni bir sanat
dili getirdi.
Deutsche Kammerphilarmonie
Bremen
Bremen Alman Oda Müzigi Toplulu-
ğu"na marka birisim değil diyedüşünüp
gelmeyenlerçok şey kaçırdılar. Her şey-
den önce gelecegin çok önemli bir or-
kestra şefi ile tanışamadılar. Şef Daniel
Harding, 1975 doğumlu. Bırakın müzik
dağarcığınm klasikleşmiş yapıtlannı, ye-
ni yüzyılın karmaşık yazısını da büyük
bir beceri ile yönetiyor. Herhalde onun
yönettıği birkaç yapıtı dinlesek herbiri-
ne imzasını attıgını dasöyleyebiliriz. Is-
Müzikbir din değil, bir 'dil'dir
AHMETSAY
ANKARA - Müzikten anlayan aydı-
nımız çok enderdir. Kınamak için de-
ğil, birgerçeği belirlemek ve sonuçlar
çıkarmak için açıvorum bu konuyu.
Aydınlanmız hemen tüm bilım ve sa-
nat alanlannda uzmandırlar. felsefeci
ve sosyologdurlar. engin kültürleri var-
dır. uygar ve çağdaştırlar. bırçok sanat
dalı üzerine görüş belirtebilirler. ama
"müzik" denince yelkenler suya iner.
Neden'' Başlıca iki eksiklikten kaynak-
laniT bu durum: Müziğtn insan yaşa-
mındaki yerini ve işlevlenni tam kav-
ramamışlar. bunu yeterince yaşama-
mışlardır; ikincisi ise ögrenim yıllan
boyunca sınırlı da olsa. düzenli birge-
nel müzik eöitiminden aeçmemişler-
dir.
Bir aydının derin anlamıyla müzik-
ten anlaması beklenemez. Çünkü bu
işin sonu yoktur Profesyonel bir ses-
lendirici (yorumcu) bile. seslendirece-
ği yapıti "anlamak" için çözümleme-
ler yapar. bununla da yetinmez, yapı-
tın müzikal özelliklerinin derinindeki
düşünsel ve duygusal temelleri araştı-
nr. Bir aydının >ükümlülügünde değil-
dir bu. Ondan mi'ziğe "açık olması"
yakınlık duyması, dikkatlice yönelme-
si ve giderek müzikal değerlerbütünü-
nün "farkında olması" istenebilir.
Müzikal değerler bütünü. insanoğ-
lunu çe\releyen sesevreni ıçinde. mü-
zik seslerini ayırtetmekten başlar. Mü-
zik. estetik amaçla birle.stirilmiş sesler-
den oluşur \e bu temel özelliğiyle do-
ğadaki seslerden aynlır. Şöyle de sö>-
leyebiliriz: Müzik. seslerle gerçekles-
tirilenbiranlatımsanatıdır. Müzıkleet-
kileşim içinde olan bırey. bazı müzika)
Müzik bir din değil, bir "dü"dir. Farklı ülkelerden. farklı
kıtalardan, farklı uluslardan, farklı kiiltürlerden, farklı
dinlerden farklı insanların buluşabildiği, birleştiği.
anlaşabildiği biricik "diT'dir. Bu dilin adı "müzikçe"dir.
Müzikçe, dillerüsrü bir dildir, bir "üst dil..."
davranışlar kazanır: Dinler, oynar. ben-
zetir. mırıldanır. tıngırdatır. beğenir,
eleştirir ve müzikle kendini tanır. Bu-
nunla da kalmaz, müzikle kendini ifa-
de eder. kendini gerçekleştirir.
Müziğin insan yaşamındaki yerinin
önemi. asıl müziğin yaşamdaki işlev-
leriyle somutlaşır. Bu işle\ ler, bireysel,
topfumsal. kültürel. ekonomik. eğitsel
boyutlardadır. Aydın, müzikal çevre-
nin işlevlerinı tanıvan ve müzikal de-
ğerler bütününe bilinçle bakan kışi ola-
rak, müzikal yaşamın içındedir. en
azından iyi birdinleyicidır.
lyi bir dinleyicı olmak için. müzik
kültürüne \ e beğenısine bir ölçüde sa-
hip olmak gerekir. Bu da okullardaki
"genel müzikeğm'mi" kapsamında ger-
çekleştirilır. Genel müzik eğitimi.
"müzikal davranış kazandırma" ya da
"müzikal da\ ranış geliştirme" süreci-
dir. Tarihte başlıca uygarhklar, müziği
insan formasyonunun önkoşullanııdan
bin kabul etmışlerdır. Antik Yunan'da
müziğin eğitici nıtelığı önem^enmış.
müzik külrürubilgeliğin başlıca öğele-
rinden biri sayılmış. okullarda dil ve
matematikten üstün tunılmuş. hatta ül-
kenin bazı bölgelerinde gençlerin otuz
yaşına kadar çalgı çalması istenmiştir.
Bizde ıse ilkokulda müzik eğitimi pek
sınırlı bazı durumlardışında hemen hiç
yapılmamakra. 6-12 yaşlar arasında.
eğitıme en uygun, eşsiz değerdeki ko-
ca bir beş yıl. hiçbir zaman gidenle-
meyecek bir eksiklik olarak boş geç-
mektedir. Ortaokulda zorunlu olan mü-
zik eğitimi iseözellikleerkekçocukla-
nn "sesdeğisimi"(mutasyon)dönemi-
ne rastlaması yüzünden. yarım yama-
lak gerçekleşmektedir. Lisede ise mü-
zik "seçmeli" derstir. Üniversiteye gi-
riş sınavında müzik kültürü gerekme-
digi için lisede müzik dersini "seçen-
ler" çok düşüktür. Üni\ersiteye gelene
değın belirli bir müzik kültürü ve be-
ğenisi edinememiş olan gençler, genel-
de düzeysiz popüler müziklerin etkisi
altındadır. Şimdi soralım: Genel müzik
eğitıminden hemen hiç geçmemiş olan
aydınlanmız. "müzik" denince yelken-
leri suya nasıl indirmesin?
Müzik eğjtimi/din eğitimi
Din eğitimi alanında durum hiç de
böyle değildir. "Genel eğitim" kapsa-
mında din derslerinin belirli bıryen ve
önemi \ardır. Din eğitiminin önemi,
yasa ve yönetmeliklerle pekiştirilmiş,
gereken önlemler alınmıştır.
Aslında. bazı tür ve dallann eğitimi-
ni, okullardaki "genel eğitim" ile sınır-
lamak yanlıştır. Bu dallann eğitimi.
amaca göre üç ayn alan ve boyutta uy-
gulanır: Genel eğirimin yanı sıra ama-
törler için eğitim ve profesyonel ler için
eğitim. tlkokuldaki ya da dershanede-
ki müzik dersini konservatuvarda oku-
tamazsınız. Amatörlerın ve profesyo-
nellerin eğitimi ayn özelliklertaşır. Din
eğitiminde de öyle değil mi? Okuldaki
"genel" din eğitimi başkadır, amatör
dinciler için başka, profesyonel dinci-
ler için yıne başka... Amatörlerin din
eğitimi Kuran kurslarında. yenilerde
"cemaat" denen tarikat ve benzeri ör-
gütlenmelerde yapılmaktadır. Profes-
yonel dincilerin eğitimi ise ımam-hatip
okullannda ve ilahiyat fakültelerinde...
Müzikal yaşamın eti budu, kanı ca-
nı olan amatör etkinlikler ve amatörle-
rin eğitimi, Türkiye'de artık yok gibi-
dir. Eskiden yüzlerce kent ve kasabada
örgütlenmiş olan Halkevleri'nin "mü-
zik kollan", amatör müzikçilerin geli-
şen birikimini oluşturuyordu. Şimdiy-
se her mahallede bir Kuran kursu var.
Atatürk'ün kurduğu Halkevlen döne-
minde tekkeler. zaviyeler, tarikat etkin-
likleri yoktu. Şimdı bunlann maşallah
özel televizyon kanallan var. Profes-
yonel müzikçi yetiştiren kurumlar ile
profesyonel dinci yetiştiren okulları ve
bunlarda öğrenim gören ögrencilerin
sayısını karşılaştırmaya gerek var mı?
Profesyonel dinciler, profesyonel mü-
zikçilerin binlerce katı.
Din~ılerin bir partisi var ve iktidar-
da. Nîüzikçilerin nesi var? Birderneği
bile yok. Olmasın. Müzik birdin değil.
bir "dil"dır. Farklı ülkelerden, farklı kı-
talardan. farklı uluslardan. farklı kül-
türlerden, farklı dinlerden farklı insan-
lann buhışabildiği. birleştiği. anlaşa-
bildiği biricik "dirdir. Bu dilin adı
"müzikçe"dir. Müzikçe. dillerüstü bir
dildir. bir "üst dil—" Biz onu konuşu-
yoruz.
tanbul Festivali'nde Mahler ve
Bruckner gibi post romantik
kontrpuan ustası iki besteciyi ina-
nılmaz bir beceri ile çaldırdı. Yıl-
lann birikimine sahip bir şefin ol-
gunluğu ile genç belleğin cıvıltı-
sını birleştirmiştı. Daniel Harding
adını lütfen unutmayın, yann öbür
gün onun CD'lerini kapışacağı-
mızdan kuşkum yok.
Topluluk iki düzenleme sundu:
Mahler'in büyük orkestra için ya-
zıp Schönberg tarafından yaylı
çalgılara uyarlanan Toprağın Ez-
gisi başlıklı yapıtını ve Bruck-
ner'ın beş çalgı için yazıp >a>lı
çalgılar orkestrasına uyarladığı
beşlisini dinledik. Toprağın Ezgi-
si'ni yinede büyük bir senfonıor-
kestrası ile dinlemeyı veğ tutabi-
lirsiniz. Ancak Harding yöneti-
mindeki Bremen topluluğu çalgı-
lar arasında kurduğu son derece ti-
tiz denge ile Mahler senfonisinde-
ki renkleri duyurdu. Alto Christi-
an Elsner kusursuz post romantik
biçemi. mat ve duyarlı ses tonu ve
Mahler"e çok yakışan anlayışı ile
son derece başanlıydı TenorChris-
tian Elsner. Mahler'e uygun biçem
ve doğru ses pozisyonunun yanı
sıra biraz daha coşkulu, biraz da-
ha dramatik olabilirdi. Bruck-
" ^ " ~ ner'in beşlisi, bestecinin kontrpu-
an ustalığını sergileyen saydam bir kris-
talleşme ile seslendirdi. Her bölümdeki
nüanslar incecik biroya gibi işlendi.
24. festivalin ardmdan
İstanbul Festivali. bu yıl genelde bü-
yük ilgi gördü. Salonlardaki boşluklann
başlıca nedeni. bilet pahalılığı olduğu
kadar, HABITAT etkinliklen ve festiva-
lin kendi içindeki diğer etkinliklerle ça-
kışmasıydı. Aynı zamanda Dünya Futbol
Kupası ve Istanbul'un gittikçe insanı
bezdiren trafiği gibi dış etkenler de var-
dı. Başkaetkinliklerinörtüşmesiyleizle-
yemediğim Genç Yetenekler ve Saray-
dan Kız Kaçırma operasının bu yılki
temsilcileri için üzgünüm. Yine İstanbul
dışmda olduğum için Rogoreliç'i ve Fa-
zj|Sa\"ı. AccardoCaninoikilisini veTal-
lisOda Korosu'nu kaçırdım. Birde2Leh-
ra V ıldtz'ı kaçırdım. R. Strauss'ın son
dört şarkısinda.
Jzleyebildiklerim arasında bu yılki fes-
tivalden unutamayacağım yapıtlan şöy-
le sıralayabilirim. Mischa Maisky ve Da-
ria Hoora'nın Şoştakoviç sonatı; Peki-
neller'in J.C. Bach sonatı: Antonsen ve
MarshaJI ıkilısınin trompet-org resitali.
The Hanover Band"in tüm barok yapıt-
lan: 1 Fiamminghi'nin çağdaş yapıtlan.
St. Petersburg Filarmoni Orkestrası'nın
Bruckner Senfonisi, Bremen Oda Or-
kestrası'nın Mahler ve Bruckner yapıtla-
n; Zürich Oda Orkestrasrnın Çaykovs-
ki Serenadı ve Mehmet Sander'in göste-
risi.
24. İstanbul Festivali'nin en önemli
özelliği yirminci yüzyıla kapılannı aç-
ması oldu. Bu yılki festivalle ilk kez ses-
lendirilen pek çok yapıt arasında hemen
aklımda kalanlan sıralayalım: Say, Part,
Şçedrin, Rota, l çansu. Güneş Schoek,
Brosse Verschraegen Milner.Stanford ve
Mehmet Sander'in Koreografileri. Bu
programlann seçimi bir festivalin taze
kaldığını ve uluslararası sanat yaşamına
ayak uydurduğunu göstermiyor mu?
Festivaldeki en büyük eksik resital ve
oda müziği dalında belirdı. Triolar. ku-
vartetler. kentetler özledik. Bu nedenle
olacak Çilingiryan Dörtlüsü'ne kendi ka-
tegorisinde tek topluluk diye sarıidık ve
de umduğumuzu bulamadık. Önümüz-
deki yıl 25 yaşını kutlayacak İstanbul
Festivali. Umanzbu kutlamalar artık yal-
nız Istanbullulan değil, dünyada da ses
uyandıran bir etkinlikler dizisi olarak sı-
nırlanmızı aşacaktır.
FestivaKn sonu ve bazı degerifendirmeler
ÖNDER KLTAHYAU
İZ.MİR - St. Petersburg Filar-
moni Orkestrası, Izmir'e gelme-
den önce İstanbul'da ıkı dinleti
verdığinden. bu konu> u '.\Uegro'
sütununa bırakmayı düşünmüş-
rüm: ancak orkestramn Efes Bü-
yük Tiyatro'daki dinletısı tam bir
serüvene dönüştü; biraz anlatmak
gerek.
lzmırli müzikseverleri dinleti-
ye görüren otobüsün yolda lastı-
ği patladı. Tiyatroya güçlükle ula-
şıldı. Daha kötüsü. araç sahibi
onanmı zamanında tamamlaya-
mamıştı. Selçuk'tan başka bir
otobüs çağnldı. Böylece yolcu-
lar. hem bir saat ayakta bekledi-
ler hem de İzmir'e dönebilmek
içîr ek ücret ödediler.
Sanatçıiarın bazı çalgılanyla
lalızleri ayn bir uçağa konmuş-
u. Bu ikinci uçak geç geldiğin-
ien orkesrra üyelen, günlük kı-
('afttieriyle sahneye çıkmak zo-
urda kaldılar. Ayrıca gecikme
ıecenivle programın ikinci yapı-
ı oan Petruşka bale süiti yerine
*rtkefiyerın 'Klasik' senfonisi
alndı.
Klasik Senfoni'de. ikinci bölü-
nün (Larghetto) tam ortasında
şıUarsöndü: ama müzik kesil-
neii.Bölümbitti;üçüncübölüm
Grvotte) başladı: başa dönülen
.esme gelindiğinde ışıklar yan-
lı.Demek yapıtın tümü. karan-
ıkn ve bellekten çalınabilecekti.
iataki Mozart •Figaro'nun Dü-
TÜIÜ'u\ertürüyle ikinci yanda-
i Jruckner 4. (Romantik) sen-
g Temirkanov'un
A. özgün
yaklaşımlanyla.
sanatçılardaki yüksek
nitelikle, çalgı
tınılanndaki
güzellikle ve
tiyatronun akustiği ile
tam bir uyum sağlayan
değişik oturma
düzeniyle St.
Petersburg Filarmoni
Orkestrası, festivalin
belki en güzel gösterisi
sayılan bir dinleti
sunmuş oluyordu.
fönide ise yorum heyecan veri-
ciydi.
V'uri Temirkanov'un özgün
yaklaşımlanyla. sanatçılardaki
yüksek nitelikle. çalgı tınılann-
daki • güzellikle ve tiyatronun
akustiği ile tam bir uyum sağla-
yan değişik oturma düzeniyle or-
kestra. festivalin belki en güzel
gösterisi sayılan bir dinleti sun-
muş oluyordu. Beni epe> düşün-
düren olgu. tzmir'deki müzikçile-
rin yokluğuydu.
Dinletiden iki gün sonra 3 tem-
muz akşamı. soprano Aytül Bü-
yüksaraç ile bas Atilla Maniza-
de, pijanist \edat Koşal'ın eşli-
ğinde EfesCelcius Kitaplığı'nda
bir '.Mozart Aksamı' sundular;
'Sara>dan Kız Kaçırma', 'Figa-
ro'nun Düğünü', "Don Giovanm"
ve 'Sihirli Flüt" operalannın ünlü
aryalanyla düetlerini söylediler.
Böylece Celcius Kitaplığfnın.
kusursuz akustiği ile oda müziği-
ne ve resitallere ne denli uygun
bir yer olduğunu gördük.
Festival. Paco Di Lucia, Al di
Meola ve John McLaughlin gitar
üçlüsünün. 10 temmuz çarşamba
akşamı Çeşme Açıkhava Tiyat-
rosu'nda verdiği dinletiyle sona
erdi. Tiyatroyu agzına kadar doi-
duran, fakat dinletiyle eğlenceyi
birbırine karıştıran dinleyici top-
luluğundan bazı kişiler, sanatçıla-
nn ustaca yaptığı her doğaçlama
sonunda garip sesler çıkararak al-
kışa destek verdiler. Öte yandan
gıtarlann tınısını teneke tımbırtı-
sına dönüştüren ses düzeni kulak
tırmalıyordu. Sanatçıiarın, mik-
ser masasındakilere bakarak yap-
tıkları uyanların yararı olmadı.
İstanbulda tartışarak birbirine
küsen ve havaalanından ayn oto-
mobillerle kente getirılen bu üç
ünlü sanatçının izlev icileri selam-
lamasıylabirlikte Izmir. bir festi-
vali daha geride bıraktı. Genel bir
değerlendirme yaparken her şey-
den önce 'fzmir' ya da *Ege Fes-
tivalfkavramı üzerindedurulma-
lıdır: çünkü sunulan sekiz göste-
riden altısı İzmir'in dışındaydı.
Arabasız kişilerin. özellikle de
ögrencilerin bunlara erişmesı güç
oldu. Önceki festivallerde Efes'e
ya da Çeşme'ye gidişlerde bazı
sorunlarla karşılaşmıştık; ama ni-
teliksiz nakliyat firması yüzün-
den bu yıl. tepe noktasında bulu-
nan bir olumsuzluğu yaşadık.
Başka bir konu da bilet fiyatlan-
nın yüksek oluşuydu.
Atatürk Kültür Merkezi'nin iki
salonu ile DÜ Devlet Konserva-
tuvan Sabancı Kültür Sarayı'nın
büyük salonu soğutulabilmekte-
dir. Önümüzdeki festivallerde
gösteri lerden bazıları acaba bu
salonlara alınamaz mı? O zaman
da iki sorun ortaya çıkacaktır.
Festival. yöredeki turistlere ses-
lenmek gibi ilginç bir özelliğini
yitirecektir. Ayrıca İzmir'in mü-
zikseverleri. solistsiz orkestra
dinletilerine ilgi göstermez. Oda
müziği ile resital lerden de pek
hoşlanmaz. Böylesinekoşullubir
dinleyici topluluğunu. yaz sıca-
ğında bu salonlara çekebilmenin
güçlüğü ortadadır. Gerçek bir îz-
mir Festivali için tarihlerin değış-
tirilmesi de düşünülebilir.
Aslında en bü> ük eksiklik. su-
nulan gösterilerin sayıca kısıtlı
oluşudur. Bu yıl çarpıcı gösteri
olarak sadece 'Kuvayi Milliye
Destanı', Tokyo Balesi, Kızıl Ör-
du Korosu ve St. Petersburg Filar-
moni Orkestrası vardı. Oda mü-
ziği ve resitallerbakımından şim-
dilik büyük bir boşluktan söz et-
mek durumundayız. Öte yandan
gazeteci arkadaşlar, sponsorlann
da eskiye oranla epey azaldığını
söylüyorlar. Bu olgunun üzerin-
de önemle durulmalıdır.
Böylece her şey, IKSEV Baş-
kanı Sayın FiüzSarper'in açış ko-
nuşmasında ortaya attığı söylem-
de düğümlenmektedir: Festivale
sahip çıkmak.
Gerçekten de Izmirlilermüzik-
severleriyle. müzikçileriyle,
sponsorlanyla ve yöneticileriyle
dünyaya açılan bu sanat pencere-
sini benimsemelidirler. Festivalin
yöneticileri de onu daha zengin-
leştirmenin. ama aynı zamanda
halksallaştırmanın yolunu bul-
malıdırlar. Böylece önümüzdeki
yıllarda Izmir. kendine çok yara-
şan bu sanat olayının daha aüzel
örneklerine tanık olacak. Izmir
insanının sanat ve kültür ufku bi-
raz daha genişleyecektir.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Yazmak lyimserliktir
Fethi Naci her ay "Adam Sanaf'a bir yazı, iki ay-
da bir "Nar"a, "Adam Öykü "ye birer yazı yazıyordu.
Arada anılarını da anlatmaya başlamıştı.
Kasım 1995'te ise Reşat Nuh'nin Romancılığı ad-
lı 290 sayfalık bir kitap yayımiadı.
Gürül gürül akıyordu...
Sonra?
Sonra bir gün,
"Bu yazı son, birsüre yazmayacağım," deyiverdi.
"Ne oldu? Neden?"
"Yoruldum... Içimde istek kalmadı..."
Yazma istegi duymayan bir yazan zorlamanın bo-
şuna oluduğunu bilirim ya, gene de bir şeyler söylü-
yor insan. A/ınan yanıt bütün yazarların ortak kırgın-
lığı:
"Yazıyorsun da neye yarıyor!.."
Okurlardı, derginın satışıydı, ne yandan yakalama-
ya çalışsan gülüyor:
Bakalım arayıp soran olacak mı!.."
Derken arayıp soran bir okur mektubu geliyor, öv-
gülerle dolu, belki yumuşar, yeniden isteklenir diye
acele gönderiyoruz kendisine, ama umut yok:
"Bir kişi, iki kişi aramış, ne olacak!.."
Çiçek Pazarı'nda cuma günü bir yürüyüş mü yap-
sak!..
Geçenlerde, baktım, telefonda benden yazı istiyor.
Fransa'da Türk yazınıyla ilgili bir kitap çıkacakmış.
Bir konuda benim yazmamı uygun görmüş. Kitabın
özelliklerini anlatıyor.
"Tamam, yazarım," dedim.
Birisinden bir şey isteyince, karşılığında hani bir so-
rulur:
"Senin benden bir isteğin var mı?"
"Yazı!.."
Daha yorgunluğu geçmemiş, içinden bir şeyler
iteklemeye başlamamış ki, hiç yanaşmıyor.
Olumsuz tellerde:
"Ben bundan sonra yazsam da anılanmı yazarım
yalnızca. Koca kitap yazdık Reşat Nuri için ne ol-
du?"
Eleştırmenlik böyle... Alkışı yok... .
Gene de bu çapta bir eleştiri kitabı dergilerde çok
daha geniş yankılar uyandırmalıydı...
Yıllardır sanat dergisi yöneten bir kişi olarak bu ek-
sikliği hepduyarım. Değerli kitaplarıntanıtılması, tar-
tışılması, öne çıkanlması genellikle rastlantılara, bir
yazarın ilgilenmesine kalır. Dergilerin bu işleriçin ge-
rekli kadroları yoktur.
Kimi, nasıl kendinize bağlayacaksınız!..
Amatör bir dergide kadro kurmak çok daha kolay...
Bir sanat anlayışı, bir dünya görüşü için insanlar kar-
şılıjk beklemeden bir araya gelirler...
Ülkemizdekı hıçbır yazın dergisınin tam anlamıyla
profesyonel olduğu söylenemez. Yarı amatör bir ha-
vada ise kadro kurma konusunda tam amatörlüğün
de gerisine düşülüyor.
Değil yazın dergilerinde. gazetelerin kitap eklerin-
de bile arka kapak bilgilerini aşan tanıtma yazılan ya-
zacak kadrolu yazarlar yok.
Reşat Nuri'nin Romancılığı üzerine adlı bir incele-
meyi değerlendirebilmek için, salt genel yazın beğe-
nisi, inceleme teknikleri bilgisi yetmez, romanlarını
okuyup Reşat Nuri'nin romancılığı üzerine belli bir
görüşe varmış olmak da gerekir. Daha önce okun-
muş olanlar da en azından yeniden gözden geçirile-
cektir.
Sonunda ortaya dört beş sayfalık bir eleştirel ta-
nıtma yazısı çıkacak...
Dergi yönetmeni olarak bu emeği değerlendırebi-
lir misiniz?..
Ben yazı istedikçe, Fethi Naci,
"Ama ben kötümserim," diyor.
"Cumhuriyef'teki bir yazımı "yazmak iyimserlik-
tir..." diye bitirmiştim ya, ona gönderme...
Oysa o yazıda ben yazarların, şairlerin iyimserfiği-
nin nereden kaynaklanıdığını da belirtmiştim:
"Büyük oranda sanatın hep din tuttuğu umudun,
geleceğe güvânin etkisinden, bir oranda da olum-
suzluklar içinde yaşanmış yılların ardmdan gelen ge-
lişmeleri görmekten..."
Kötümser olduğunu söyleyen Fethi Naci'ye bir
önerim var: Yayımcılığımızın "olumsuzluklar içinde
yaşanmış" onca yılından sonra, eline Oğlak Yayıne-
vi'nin yayımladığı Reşat Nuri'nin Romancılığı adlı ki-
tabı alıp kâğıdına, kartonuna, dizgisine, baskısına, cil-
dine, düzenine, kapağına yayımcı gözüyle şöyle iyi-
ce bir baksın: sonra "iki yıldır var mı, yok mu tartış-
maları sürerken" oturup yaptığı işi de dışardan bir
eleştirmen gibi bir tartsın; daha sonra da "iyimser-
lik" (ya da "Kötümserlik") konusunda bir yazı yazsın,
onu ödül olarak Raşit Çavaş'a, "Nar"a verelim.
Arkadan gelecekleri de gene eskisi gibi paylaşınz...
GEIVÇ ETKİIVLİK-HDE BIGÜN
12.00 Kısa Fümler
(Ayhan Saların "Ölü Rüva'.Gürcan Keltek in
"Cyberotika' veOrtakö> Kültür .Merkezi'nin "Göç
Yollan" adlı filmleri eöstenlıyor.)
13.00 Kent Filmleri
Birer dakikalık yirmı film aösteriliyor.
n.OOTiVBtro
Şennur Kaya'nın yönettiği "Düşünceler" adlı oyun.
(8.00 V ideo Bildirimleri Performansı
Emre Kovuncuoğlu ve Nadi Güler'ın Alman Kültür
Ofisi'nin katkılanyla gerçekleştirdikleri etkinlik
19J0 Kapanış
Program kapsamtnda avnca gün bovunca TunçÇam'ın
performansı ve VüsufSayman'ın happening'ı
izlenebilir.
BUGUN
RLMELİHİSARJ konserleri kapsamında bu akşam
saat 21 .OO'de Muazzez Erşo> konseri izlenebilir.
TARANTA BABU KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ
etkinlikleri kapsamında saat 19.00'da Arif Damar şiir
akşamı yer alıyor
SAHAFCAFE etkinlikleri kapsamında saat 19.00'da
'Şiir İşliğT başlıklı söyleşi yer alıyor.
AKSANATetkinlikleri kapsamında saat 12.30 ve
18.OO'de Bolşoy Balesi'nin sunacağı Haçaturyan'in
'Spartacus' balesi 'laser disc'ten izlenebilir.
Zanhöyük kazıları
NE\'ŞEHİR(.\.A)- Nevşehir'in Avanos ilçesine baglı
Sanlar beldesi yakınındaki Zanhöyük'te arkeolojik
kazılarbugün başlıyor. Kazıya. Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sümeroloji Anabilim
Dalı ögrerim üyesi Doç. Dr. Hüseyın Sever başkanlık
edecek. MÖ 3000 vıllarına ait eski tunç çağı ile MÖ
1900-1750 yıllan arasındaki Asur ticaret kolonileri
döneminde Anadolu'nun en önemli merkezlerinden
biri olan Zanhöyük'te kazılara 1991 yılında başlandı.
Kazı çalışmalan sırasında ortaya çıkanlan ve
aralannda o döneme ait çivi yazılı tabletlerin de
bulunduğu pek çok tarihı eser, Nevşehir Arkeoloji
Müzesi'nde sergileniyor.