23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 TEMMUZ1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ALLECRO EVtN ILYASOĞLU Sander ile yeni bir sanat diKFestivalin en ses getiren olayı Meh- met Sander'in dans gösterisi oldu. Medyanın tümü gösteri öncesi söyle- şiter, yazılar. programlar düzenleyip nasıl bir sanatla karşılaşacağını kes- tirmeyeçalıştı. Gösteri sonrası isebu- süne dek hiç rastlamadıklan türden bu akrobasi-tiyatro-mimari-resim- koreografi ve bedensel müziğin ya- rartığı yeni bir sanat dalıyla karşılaş- manın şaşkınlığını yaşadı. Mehmet Sander bu sanat dalınjn adına > ine de dans diyor. Dans ise hâlâ tüm müzik sözlüklerinde eşlikçi müzik ile özle- şiyor. Ovsa dans başlığının bu olay- la yeni bir birliğe büründüğü kesin. Belki artık Mehmet'in yarartığı bu multi-disiplinarv devınım sanatına yeni bir başlık dâ bulmak aerekiyor. tki kez 1960'lardaki Flü.xus ola- yında kum taneciklennin arasma yer- T | ^ e h m e t Sander ve topluluğu leştinlen mikrofonlarla kumlann mi- / l /M fe s tivalimize yepyeni bir nımal devınım sesının duyulmasına / l / # ı ı • ı • ıı- dab.rceşıtmüzikadıvenlmişti Meh- -1 f * s o l u k - y e n l birsanatdlll mefınsahnesindekimikrofonianıse getirdi. Belki artık Mehmet'in yarartığı bedeninsesiniyankılandınyor. Vede bu multi-disiplinary devinim sanatına onungönlündek.müz^Jmgegücü- | b [ b j k d b u l m a k g e rekiyor. nu kamçılavıcı vepyenı bırduysjula- ' . . . v . .. .. , f e J ~ n,m aianmâ aç.İ.ş sanatmm müziğ.- Gelecegın çok onemlı orkestra şefı, 1975 doğumlu Daniel Harding, yılların birikimine sahip bir şefin olgunluğu ile genç belleğin cıvıltısını birleştirmişti. ğ nı. Bu nedenle festival kitapçıklannın "dans" kategorisine bile girmesi yan- lış. Bir başka başlıkta birbaşka sınıf- laştırma yaratılmalı bu gösteri için. MehmelSandervetopluluğufestiva- " " limize yepyeni bir soluk, yeni bir sanat dili getirdi. Deutsche Kammerphilarmonie Bremen Bremen Alman Oda Müzigi Toplulu- ğu"na marka birisim değil diyedüşünüp gelmeyenlerçok şey kaçırdılar. Her şey- den önce gelecegin çok önemli bir or- kestra şefi ile tanışamadılar. Şef Daniel Harding, 1975 doğumlu. Bırakın müzik dağarcığınm klasikleşmiş yapıtlannı, ye- ni yüzyılın karmaşık yazısını da büyük bir beceri ile yönetiyor. Herhalde onun yönettıği birkaç yapıtı dinlesek herbiri- ne imzasını attıgını dasöyleyebiliriz. Is- Müzikbir din değil, bir 'dil'dir AHMETSAY ANKARA - Müzikten anlayan aydı- nımız çok enderdir. Kınamak için de- ğil, birgerçeği belirlemek ve sonuçlar çıkarmak için açıvorum bu konuyu. Aydınlanmız hemen tüm bilım ve sa- nat alanlannda uzmandırlar. felsefeci ve sosyologdurlar. engin kültürleri var- dır. uygar ve çağdaştırlar. bırçok sanat dalı üzerine görüş belirtebilirler. ama "müzik" denince yelkenler suya iner. Neden'' Başlıca iki eksiklikten kaynak- laniT bu durum: Müziğtn insan yaşa- mındaki yerini ve işlevlenni tam kav- ramamışlar. bunu yeterince yaşama- mışlardır; ikincisi ise ögrenim yıllan boyunca sınırlı da olsa. düzenli birge- nel müzik eöitiminden aeçmemişler- dir. Bir aydının derin anlamıyla müzik- ten anlaması beklenemez. Çünkü bu işin sonu yoktur Profesyonel bir ses- lendirici (yorumcu) bile. seslendirece- ği yapıti "anlamak" için çözümleme- ler yapar. bununla da yetinmez, yapı- tın müzikal özelliklerinin derinindeki düşünsel ve duygusal temelleri araştı- nr. Bir aydının >ükümlülügünde değil- dir bu. Ondan mi'ziğe "açık olması" yakınlık duyması, dikkatlice yönelme- si ve giderek müzikal değerlerbütünü- nün "farkında olması" istenebilir. Müzikal değerler bütünü. insanoğ- lunu çe\releyen sesevreni ıçinde. mü- zik seslerini ayırtetmekten başlar. Mü- zik. estetik amaçla birle.stirilmiş sesler- den oluşur \e bu temel özelliğiyle do- ğadaki seslerden aynlır. Şöyle de sö>- leyebiliriz: Müzik. seslerle gerçekles- tirilenbiranlatımsanatıdır. Müzıkleet- kileşim içinde olan bırey. bazı müzika) Müzik bir din değil, bir "dü"dir. Farklı ülkelerden. farklı kıtalardan, farklı uluslardan, farklı kiiltürlerden, farklı dinlerden farklı insanların buluşabildiği, birleştiği. anlaşabildiği biricik "diT'dir. Bu dilin adı "müzikçe"dir. Müzikçe, dillerüsrü bir dildir, bir "üst dil..." davranışlar kazanır: Dinler, oynar. ben- zetir. mırıldanır. tıngırdatır. beğenir, eleştirir ve müzikle kendini tanır. Bu- nunla da kalmaz, müzikle kendini ifa- de eder. kendini gerçekleştirir. Müziğin insan yaşamındaki yerinin önemi. asıl müziğin yaşamdaki işlev- leriyle somutlaşır. Bu işle\ ler, bireysel, topfumsal. kültürel. ekonomik. eğitsel boyutlardadır. Aydın, müzikal çevre- nin işlevlerinı tanıvan ve müzikal de- ğerler bütününe bilinçle bakan kışi ola- rak, müzikal yaşamın içındedir. en azından iyi birdinleyicidır. lyi bir dinleyicı olmak için. müzik kültürüne \ e beğenısine bir ölçüde sa- hip olmak gerekir. Bu da okullardaki "genel müzikeğm'mi" kapsamında ger- çekleştirilır. Genel müzik eğitimi. "müzikal davranış kazandırma" ya da "müzikal da\ ranış geliştirme" süreci- dir. Tarihte başlıca uygarhklar, müziği insan formasyonunun önkoşullanııdan bin kabul etmışlerdır. Antik Yunan'da müziğin eğitici nıtelığı önem^enmış. müzik külrürubilgeliğin başlıca öğele- rinden biri sayılmış. okullarda dil ve matematikten üstün tunılmuş. hatta ül- kenin bazı bölgelerinde gençlerin otuz yaşına kadar çalgı çalması istenmiştir. Bizde ıse ilkokulda müzik eğitimi pek sınırlı bazı durumlardışında hemen hiç yapılmamakra. 6-12 yaşlar arasında. eğitıme en uygun, eşsiz değerdeki ko- ca bir beş yıl. hiçbir zaman gidenle- meyecek bir eksiklik olarak boş geç- mektedir. Ortaokulda zorunlu olan mü- zik eğitimi iseözellikleerkekçocukla- nn "sesdeğisimi"(mutasyon)dönemi- ne rastlaması yüzünden. yarım yama- lak gerçekleşmektedir. Lisede ise mü- zik "seçmeli" derstir. Üniversiteye gi- riş sınavında müzik kültürü gerekme- digi için lisede müzik dersini "seçen- ler" çok düşüktür. Üni\ersiteye gelene değın belirli bir müzik kültürü ve be- ğenisi edinememiş olan gençler, genel- de düzeysiz popüler müziklerin etkisi altındadır. Şimdi soralım: Genel müzik eğitıminden hemen hiç geçmemiş olan aydınlanmız. "müzik" denince yelken- leri suya nasıl indirmesin? Müzik eğjtimi/din eğitimi Din eğitimi alanında durum hiç de böyle değildir. "Genel eğitim" kapsa- mında din derslerinin belirli bıryen ve önemi \ardır. Din eğitiminin önemi, yasa ve yönetmeliklerle pekiştirilmiş, gereken önlemler alınmıştır. Aslında. bazı tür ve dallann eğitimi- ni, okullardaki "genel eğitim" ile sınır- lamak yanlıştır. Bu dallann eğitimi. amaca göre üç ayn alan ve boyutta uy- gulanır: Genel eğirimin yanı sıra ama- törler için eğitim ve profesyonel ler için eğitim. tlkokuldaki ya da dershanede- ki müzik dersini konservatuvarda oku- tamazsınız. Amatörlerın ve profesyo- nellerin eğitimi ayn özelliklertaşır. Din eğitiminde de öyle değil mi? Okuldaki "genel" din eğitimi başkadır, amatör dinciler için başka, profesyonel dinci- ler için yıne başka... Amatörlerin din eğitimi Kuran kurslarında. yenilerde "cemaat" denen tarikat ve benzeri ör- gütlenmelerde yapılmaktadır. Profes- yonel dincilerin eğitimi ise ımam-hatip okullannda ve ilahiyat fakültelerinde... Müzikal yaşamın eti budu, kanı ca- nı olan amatör etkinlikler ve amatörle- rin eğitimi, Türkiye'de artık yok gibi- dir. Eskiden yüzlerce kent ve kasabada örgütlenmiş olan Halkevleri'nin "mü- zik kollan", amatör müzikçilerin geli- şen birikimini oluşturuyordu. Şimdiy- se her mahallede bir Kuran kursu var. Atatürk'ün kurduğu Halkevlen döne- minde tekkeler. zaviyeler, tarikat etkin- likleri yoktu. Şimdı bunlann maşallah özel televizyon kanallan var. Profes- yonel müzikçi yetiştiren kurumlar ile profesyonel dinci yetiştiren okulları ve bunlarda öğrenim gören ögrencilerin sayısını karşılaştırmaya gerek var mı? Profesyonel dinciler, profesyonel mü- zikçilerin binlerce katı. Din~ılerin bir partisi var ve iktidar- da. Nîüzikçilerin nesi var? Birderneği bile yok. Olmasın. Müzik birdin değil. bir "dil"dır. Farklı ülkelerden, farklı kı- talardan. farklı uluslardan. farklı kül- türlerden, farklı dinlerden farklı insan- lann buhışabildiği. birleştiği. anlaşa- bildiği biricik "dirdir. Bu dilin adı "müzikçe"dir. Müzikçe. dillerüstü bir dildir. bir "üst dil—" Biz onu konuşu- yoruz. tanbul Festivali'nde Mahler ve Bruckner gibi post romantik kontrpuan ustası iki besteciyi ina- nılmaz bir beceri ile çaldırdı. Yıl- lann birikimine sahip bir şefin ol- gunluğu ile genç belleğin cıvıltı- sını birleştirmiştı. Daniel Harding adını lütfen unutmayın, yann öbür gün onun CD'lerini kapışacağı- mızdan kuşkum yok. Topluluk iki düzenleme sundu: Mahler'in büyük orkestra için ya- zıp Schönberg tarafından yaylı çalgılara uyarlanan Toprağın Ez- gisi başlıklı yapıtını ve Bruck- ner'ın beş çalgı için yazıp >a>lı çalgılar orkestrasına uyarladığı beşlisini dinledik. Toprağın Ezgi- si'ni yinede büyük bir senfonıor- kestrası ile dinlemeyı veğ tutabi- lirsiniz. Ancak Harding yöneti- mindeki Bremen topluluğu çalgı- lar arasında kurduğu son derece ti- tiz denge ile Mahler senfonisinde- ki renkleri duyurdu. Alto Christi- an Elsner kusursuz post romantik biçemi. mat ve duyarlı ses tonu ve Mahler"e çok yakışan anlayışı ile son derece başanlıydı TenorChris- tian Elsner. Mahler'e uygun biçem ve doğru ses pozisyonunun yanı sıra biraz daha coşkulu, biraz da- ha dramatik olabilirdi. Bruck- " ^ " ~ ner'in beşlisi, bestecinin kontrpu- an ustalığını sergileyen saydam bir kris- talleşme ile seslendirdi. Her bölümdeki nüanslar incecik biroya gibi işlendi. 24. festivalin ardmdan İstanbul Festivali. bu yıl genelde bü- yük ilgi gördü. Salonlardaki boşluklann başlıca nedeni. bilet pahalılığı olduğu kadar, HABITAT etkinliklen ve festiva- lin kendi içindeki diğer etkinliklerle ça- kışmasıydı. Aynı zamanda Dünya Futbol Kupası ve Istanbul'un gittikçe insanı bezdiren trafiği gibi dış etkenler de var- dı. Başkaetkinliklerinörtüşmesiyleizle- yemediğim Genç Yetenekler ve Saray- dan Kız Kaçırma operasının bu yılki temsilcileri için üzgünüm. Yine İstanbul dışmda olduğum için Rogoreliç'i ve Fa- zj|Sa\"ı. AccardoCaninoikilisini veTal- lisOda Korosu'nu kaçırdım. Birde2Leh- ra V ıldtz'ı kaçırdım. R. Strauss'ın son dört şarkısinda. Jzleyebildiklerim arasında bu yılki fes- tivalden unutamayacağım yapıtlan şöy- le sıralayabilirim. Mischa Maisky ve Da- ria Hoora'nın Şoştakoviç sonatı; Peki- neller'in J.C. Bach sonatı: Antonsen ve MarshaJI ıkilısınin trompet-org resitali. The Hanover Band"in tüm barok yapıt- lan: 1 Fiamminghi'nin çağdaş yapıtlan. St. Petersburg Filarmoni Orkestrası'nın Bruckner Senfonisi, Bremen Oda Or- kestrası'nın Mahler ve Bruckner yapıtla- n; Zürich Oda Orkestrasrnın Çaykovs- ki Serenadı ve Mehmet Sander'in göste- risi. 24. İstanbul Festivali'nin en önemli özelliği yirminci yüzyıla kapılannı aç- ması oldu. Bu yılki festivalle ilk kez ses- lendirilen pek çok yapıt arasında hemen aklımda kalanlan sıralayalım: Say, Part, Şçedrin, Rota, l çansu. Güneş Schoek, Brosse Verschraegen Milner.Stanford ve Mehmet Sander'in Koreografileri. Bu programlann seçimi bir festivalin taze kaldığını ve uluslararası sanat yaşamına ayak uydurduğunu göstermiyor mu? Festivaldeki en büyük eksik resital ve oda müziği dalında belirdı. Triolar. ku- vartetler. kentetler özledik. Bu nedenle olacak Çilingiryan Dörtlüsü'ne kendi ka- tegorisinde tek topluluk diye sarıidık ve de umduğumuzu bulamadık. Önümüz- deki yıl 25 yaşını kutlayacak İstanbul Festivali. Umanzbu kutlamalar artık yal- nız Istanbullulan değil, dünyada da ses uyandıran bir etkinlikler dizisi olarak sı- nırlanmızı aşacaktır. FestivaKn sonu ve bazı degerifendirmeler ÖNDER KLTAHYAU İZ.MİR - St. Petersburg Filar- moni Orkestrası, Izmir'e gelme- den önce İstanbul'da ıkı dinleti verdığinden. bu konu> u '.\Uegro' sütununa bırakmayı düşünmüş- rüm: ancak orkestramn Efes Bü- yük Tiyatro'daki dinletısı tam bir serüvene dönüştü; biraz anlatmak gerek. lzmırli müzikseverleri dinleti- ye görüren otobüsün yolda lastı- ği patladı. Tiyatroya güçlükle ula- şıldı. Daha kötüsü. araç sahibi onanmı zamanında tamamlaya- mamıştı. Selçuk'tan başka bir otobüs çağnldı. Böylece yolcu- lar. hem bir saat ayakta bekledi- ler hem de İzmir'e dönebilmek içîr ek ücret ödediler. Sanatçıiarın bazı çalgılanyla lalızleri ayn bir uçağa konmuş- u. Bu ikinci uçak geç geldiğin- ien orkesrra üyelen, günlük kı- ('afttieriyle sahneye çıkmak zo- urda kaldılar. Ayrıca gecikme ıecenivle programın ikinci yapı- ı oan Petruşka bale süiti yerine *rtkefiyerın 'Klasik' senfonisi alndı. Klasik Senfoni'de. ikinci bölü- nün (Larghetto) tam ortasında şıUarsöndü: ama müzik kesil- neii.Bölümbitti;üçüncübölüm Grvotte) başladı: başa dönülen .esme gelindiğinde ışıklar yan- lı.Demek yapıtın tümü. karan- ıkn ve bellekten çalınabilecekti. iataki Mozart •Figaro'nun Dü- TÜIÜ'u\ertürüyle ikinci yanda- i Jruckner 4. (Romantik) sen- g Temirkanov'un A. özgün yaklaşımlanyla. sanatçılardaki yüksek nitelikle, çalgı tınılanndaki güzellikle ve tiyatronun akustiği ile tam bir uyum sağlayan değişik oturma düzeniyle St. Petersburg Filarmoni Orkestrası, festivalin belki en güzel gösterisi sayılan bir dinleti sunmuş oluyordu. fönide ise yorum heyecan veri- ciydi. V'uri Temirkanov'un özgün yaklaşımlanyla. sanatçılardaki yüksek nitelikle. çalgı tınılann- daki • güzellikle ve tiyatronun akustiği ile tam bir uyum sağla- yan değişik oturma düzeniyle or- kestra. festivalin belki en güzel gösterisi sayılan bir dinleti sun- muş oluyordu. Beni epe> düşün- düren olgu. tzmir'deki müzikçile- rin yokluğuydu. Dinletiden iki gün sonra 3 tem- muz akşamı. soprano Aytül Bü- yüksaraç ile bas Atilla Maniza- de, pijanist \edat Koşal'ın eşli- ğinde EfesCelcius Kitaplığı'nda bir '.Mozart Aksamı' sundular; 'Sara>dan Kız Kaçırma', 'Figa- ro'nun Düğünü', "Don Giovanm" ve 'Sihirli Flüt" operalannın ünlü aryalanyla düetlerini söylediler. Böylece Celcius Kitaplığfnın. kusursuz akustiği ile oda müziği- ne ve resitallere ne denli uygun bir yer olduğunu gördük. Festival. Paco Di Lucia, Al di Meola ve John McLaughlin gitar üçlüsünün. 10 temmuz çarşamba akşamı Çeşme Açıkhava Tiyat- rosu'nda verdiği dinletiyle sona erdi. Tiyatroyu agzına kadar doi- duran, fakat dinletiyle eğlenceyi birbırine karıştıran dinleyici top- luluğundan bazı kişiler, sanatçıla- nn ustaca yaptığı her doğaçlama sonunda garip sesler çıkararak al- kışa destek verdiler. Öte yandan gıtarlann tınısını teneke tımbırtı- sına dönüştüren ses düzeni kulak tırmalıyordu. Sanatçıiarın, mik- ser masasındakilere bakarak yap- tıkları uyanların yararı olmadı. İstanbulda tartışarak birbirine küsen ve havaalanından ayn oto- mobillerle kente getirılen bu üç ünlü sanatçının izlev icileri selam- lamasıylabirlikte Izmir. bir festi- vali daha geride bıraktı. Genel bir değerlendirme yaparken her şey- den önce 'fzmir' ya da *Ege Fes- tivalfkavramı üzerindedurulma- lıdır: çünkü sunulan sekiz göste- riden altısı İzmir'in dışındaydı. Arabasız kişilerin. özellikle de ögrencilerin bunlara erişmesı güç oldu. Önceki festivallerde Efes'e ya da Çeşme'ye gidişlerde bazı sorunlarla karşılaşmıştık; ama ni- teliksiz nakliyat firması yüzün- den bu yıl. tepe noktasında bulu- nan bir olumsuzluğu yaşadık. Başka bir konu da bilet fiyatlan- nın yüksek oluşuydu. Atatürk Kültür Merkezi'nin iki salonu ile DÜ Devlet Konserva- tuvan Sabancı Kültür Sarayı'nın büyük salonu soğutulabilmekte- dir. Önümüzdeki festivallerde gösteri lerden bazıları acaba bu salonlara alınamaz mı? O zaman da iki sorun ortaya çıkacaktır. Festival. yöredeki turistlere ses- lenmek gibi ilginç bir özelliğini yitirecektir. Ayrıca İzmir'in mü- zikseverleri. solistsiz orkestra dinletilerine ilgi göstermez. Oda müziği ile resital lerden de pek hoşlanmaz. Böylesinekoşullubir dinleyici topluluğunu. yaz sıca- ğında bu salonlara çekebilmenin güçlüğü ortadadır. Gerçek bir îz- mir Festivali için tarihlerin değış- tirilmesi de düşünülebilir. Aslında en bü> ük eksiklik. su- nulan gösterilerin sayıca kısıtlı oluşudur. Bu yıl çarpıcı gösteri olarak sadece 'Kuvayi Milliye Destanı', Tokyo Balesi, Kızıl Ör- du Korosu ve St. Petersburg Filar- moni Orkestrası vardı. Oda mü- ziği ve resitallerbakımından şim- dilik büyük bir boşluktan söz et- mek durumundayız. Öte yandan gazeteci arkadaşlar, sponsorlann da eskiye oranla epey azaldığını söylüyorlar. Bu olgunun üzerin- de önemle durulmalıdır. Böylece her şey, IKSEV Baş- kanı Sayın FiüzSarper'in açış ko- nuşmasında ortaya attığı söylem- de düğümlenmektedir: Festivale sahip çıkmak. Gerçekten de Izmirlilermüzik- severleriyle. müzikçileriyle, sponsorlanyla ve yöneticileriyle dünyaya açılan bu sanat pencere- sini benimsemelidirler. Festivalin yöneticileri de onu daha zengin- leştirmenin. ama aynı zamanda halksallaştırmanın yolunu bul- malıdırlar. Böylece önümüzdeki yıllarda Izmir. kendine çok yara- şan bu sanat olayının daha aüzel örneklerine tanık olacak. Izmir insanının sanat ve kültür ufku bi- raz daha genişleyecektir. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Yazmak lyimserliktir Fethi Naci her ay "Adam Sanaf'a bir yazı, iki ay- da bir "Nar"a, "Adam Öykü "ye birer yazı yazıyordu. Arada anılarını da anlatmaya başlamıştı. Kasım 1995'te ise Reşat Nuh'nin Romancılığı ad- lı 290 sayfalık bir kitap yayımiadı. Gürül gürül akıyordu... Sonra? Sonra bir gün, "Bu yazı son, birsüre yazmayacağım," deyiverdi. "Ne oldu? Neden?" "Yoruldum... Içimde istek kalmadı..." Yazma istegi duymayan bir yazan zorlamanın bo- şuna oluduğunu bilirim ya, gene de bir şeyler söylü- yor insan. A/ınan yanıt bütün yazarların ortak kırgın- lığı: "Yazıyorsun da neye yarıyor!.." Okurlardı, derginın satışıydı, ne yandan yakalama- ya çalışsan gülüyor: Bakalım arayıp soran olacak mı!.." Derken arayıp soran bir okur mektubu geliyor, öv- gülerle dolu, belki yumuşar, yeniden isteklenir diye acele gönderiyoruz kendisine, ama umut yok: "Bir kişi, iki kişi aramış, ne olacak!.." Çiçek Pazarı'nda cuma günü bir yürüyüş mü yap- sak!.. Geçenlerde, baktım, telefonda benden yazı istiyor. Fransa'da Türk yazınıyla ilgili bir kitap çıkacakmış. Bir konuda benim yazmamı uygun görmüş. Kitabın özelliklerini anlatıyor. "Tamam, yazarım," dedim. Birisinden bir şey isteyince, karşılığında hani bir so- rulur: "Senin benden bir isteğin var mı?" "Yazı!.." Daha yorgunluğu geçmemiş, içinden bir şeyler iteklemeye başlamamış ki, hiç yanaşmıyor. Olumsuz tellerde: "Ben bundan sonra yazsam da anılanmı yazarım yalnızca. Koca kitap yazdık Reşat Nuri için ne ol- du?" Eleştırmenlik böyle... Alkışı yok... . Gene de bu çapta bir eleştiri kitabı dergilerde çok daha geniş yankılar uyandırmalıydı... Yıllardır sanat dergisi yöneten bir kişi olarak bu ek- sikliği hepduyarım. Değerli kitaplarıntanıtılması, tar- tışılması, öne çıkanlması genellikle rastlantılara, bir yazarın ilgilenmesine kalır. Dergilerin bu işleriçin ge- rekli kadroları yoktur. Kimi, nasıl kendinize bağlayacaksınız!.. Amatör bir dergide kadro kurmak çok daha kolay... Bir sanat anlayışı, bir dünya görüşü için insanlar kar- şılıjk beklemeden bir araya gelirler... Ülkemizdekı hıçbır yazın dergisınin tam anlamıyla profesyonel olduğu söylenemez. Yarı amatör bir ha- vada ise kadro kurma konusunda tam amatörlüğün de gerisine düşülüyor. Değil yazın dergilerinde. gazetelerin kitap eklerin- de bile arka kapak bilgilerini aşan tanıtma yazılan ya- zacak kadrolu yazarlar yok. Reşat Nuri'nin Romancılığı üzerine adlı bir incele- meyi değerlendirebilmek için, salt genel yazın beğe- nisi, inceleme teknikleri bilgisi yetmez, romanlarını okuyup Reşat Nuri'nin romancılığı üzerine belli bir görüşe varmış olmak da gerekir. Daha önce okun- muş olanlar da en azından yeniden gözden geçirile- cektir. Sonunda ortaya dört beş sayfalık bir eleştirel ta- nıtma yazısı çıkacak... Dergi yönetmeni olarak bu emeği değerlendırebi- lir misiniz?.. Ben yazı istedikçe, Fethi Naci, "Ama ben kötümserim," diyor. "Cumhuriyef'teki bir yazımı "yazmak iyimserlik- tir..." diye bitirmiştim ya, ona gönderme... Oysa o yazıda ben yazarların, şairlerin iyimserfiği- nin nereden kaynaklanıdığını da belirtmiştim: "Büyük oranda sanatın hep din tuttuğu umudun, geleceğe güvânin etkisinden, bir oranda da olum- suzluklar içinde yaşanmış yılların ardmdan gelen ge- lişmeleri görmekten..." Kötümser olduğunu söyleyen Fethi Naci'ye bir önerim var: Yayımcılığımızın "olumsuzluklar içinde yaşanmış" onca yılından sonra, eline Oğlak Yayıne- vi'nin yayımladığı Reşat Nuri'nin Romancılığı adlı ki- tabı alıp kâğıdına, kartonuna, dizgisine, baskısına, cil- dine, düzenine, kapağına yayımcı gözüyle şöyle iyi- ce bir baksın: sonra "iki yıldır var mı, yok mu tartış- maları sürerken" oturup yaptığı işi de dışardan bir eleştirmen gibi bir tartsın; daha sonra da "iyimser- lik" (ya da "Kötümserlik") konusunda bir yazı yazsın, onu ödül olarak Raşit Çavaş'a, "Nar"a verelim. Arkadan gelecekleri de gene eskisi gibi paylaşınz... GEIVÇ ETKİIVLİK-HDE BIGÜN 12.00 Kısa Fümler (Ayhan Saların "Ölü Rüva'.Gürcan Keltek in "Cyberotika' veOrtakö> Kültür .Merkezi'nin "Göç Yollan" adlı filmleri eöstenlıyor.) 13.00 Kent Filmleri Birer dakikalık yirmı film aösteriliyor. n.OOTiVBtro Şennur Kaya'nın yönettiği "Düşünceler" adlı oyun. (8.00 V ideo Bildirimleri Performansı Emre Kovuncuoğlu ve Nadi Güler'ın Alman Kültür Ofisi'nin katkılanyla gerçekleştirdikleri etkinlik 19J0 Kapanış Program kapsamtnda avnca gün bovunca TunçÇam'ın performansı ve VüsufSayman'ın happening'ı izlenebilir. BUGUN RLMELİHİSARJ konserleri kapsamında bu akşam saat 21 .OO'de Muazzez Erşo> konseri izlenebilir. TARANTA BABU KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ etkinlikleri kapsamında saat 19.00'da Arif Damar şiir akşamı yer alıyor SAHAFCAFE etkinlikleri kapsamında saat 19.00'da 'Şiir İşliğT başlıklı söyleşi yer alıyor. AKSANATetkinlikleri kapsamında saat 12.30 ve 18.OO'de Bolşoy Balesi'nin sunacağı Haçaturyan'in 'Spartacus' balesi 'laser disc'ten izlenebilir. Zanhöyük kazıları NE\'ŞEHİR(.\.A)- Nevşehir'in Avanos ilçesine baglı Sanlar beldesi yakınındaki Zanhöyük'te arkeolojik kazılarbugün başlıyor. Kazıya. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sümeroloji Anabilim Dalı ögrerim üyesi Doç. Dr. Hüseyın Sever başkanlık edecek. MÖ 3000 vıllarına ait eski tunç çağı ile MÖ 1900-1750 yıllan arasındaki Asur ticaret kolonileri döneminde Anadolu'nun en önemli merkezlerinden biri olan Zanhöyük'te kazılara 1991 yılında başlandı. Kazı çalışmalan sırasında ortaya çıkanlan ve aralannda o döneme ait çivi yazılı tabletlerin de bulunduğu pek çok tarihı eser, Nevşehir Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle