04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ1996 ÇARŞAMBA 14 KULTUR İrlanda'nın 1950 kuşağı yazarlan ülke edebiyatında yeni bir altın çağın temsilcileri sayılıyorlar Iılaıula <la 'ildnci Rönesans'Külfiir Servisi - Yüzyılımız edebıyatını İrlandalılar olmaksı- zındüşünmekolanaksız 20. yuz- yıl oykücülüğünü James Joy- ce'ıın "Dublinliler'*i olmadan, ro- mancılığını y ıne Joyce'un "Ulys- ses"ınden yoksun düşunmek bile güç bugün. Çağımızda şiir sana- tı deyınce akla gelen isimlerden birı vıne bır İrlandalı şair. \e- ats'dır. Tıy atroyu S> ngcO'Casey, Shaw ya da Beckett'Mz düşünebi- lıyor musunuz' ~ İrianda Röne- sansı" olarak adlandınlan sözko- nusıı dönemin üzerinden 50 yıl geçmesıne karşın. moderni.st ya- zına \ön vermış yazarlann çoğu- nun İrianda gıbı küçücük bir ül- keden çıkmış olması hâlâ şaşkın- hklakarşılanıyor. Daha da ılginç olanı. irianda sankı şu günlerde ikincı bir Rönesansın doğuşunu haberlıyor. Yenı bır altın çağ mı yaşıyor İrianda yazını? Edebiyat dünyası merakla izli- yor... trlanda'da bugün üretilen ede- biyatın. öteki dünya edebiyatla- rıyla karşilaştınldıgında "tartış- masız' öne çıktığı iddıa ediliyor Kuzey trlanda'daki polıtık bılme- cenın yol açtığı ^ıddet \e karam- sarlığa karşın. yeni kuşak edebı- yatçılar ürettıkîenyle hem İrian- da yazınını zenginleştiriyorlar. hem de 'İrlandalı olmanın" bılın- cinı vansitıvorlar Bu 'ikinci Rö- nesans'. ılkınden daha kapsamh bir alana yayılan bir tür 'Keltik kiiltür pallaması' olarak nitelen- dirılıyor. Bu alan. ünlü rock gru- bu U2 ile geleneksel müzığın lıs- telerı zorlayan temsilcileri Chief- tains'le örneklenebilecek müzik arenasindan dan.sa (Riverdance - geleneksel İrianda dansının tem- silcilerı) ve smemaya dek uzanı- yor. Genç İrlandalı yazar Roddy Doyle'un kendı romanlanndan senaryoya uyarladığı "TheCom- mitments", "The Snapper" ve "The Van" fılmleri Avrupa sine- malannda ızlendı. beğenıyle kar- şılandı. ShaneConaughton'ın bi- ri kendi kıtabından. "The Plav- Seamus Heaney bov". öteki yine irlandalı yazar Christ) Brovvn'dan uyarladığı se- naryolar (Turkiye sinemalarında da izledigimiz. yine bir Irlanda- lı'nın. Daniel Day-Lewis'ın ola- ğanüstü performansıyla ölüm- süzleşen "Sol Ayağım") fılme aktanldı İrlandalı yönetmen Ne- il Jordan ın "The Crying Ga- me"|İrianda gerçeğine parmak bastığı, "AğlatanOyun") ve "In- terviev* with the Vampire" (Tom Cruise ıle Brad Pitt'ın başrolleri- ni pay laştıkları "Vampir'le G6- rüşme w l fılmlen, Jordan'ı tüm dünyada aranan bıryonetmen ha- lıne getırdi. Jordan'ın yazdığı ba- şarılı romanlar. filmlerinin ka- zandıöı başany la adeta gölgelen- dı! Geçen yıl Nobel Edebiyat rlanda'da bugün üretilen edebiyatın, öteki dünya edebiyatlanyla karşılaştınldığında 'tartışmasız' öne çıktığı iddia ediliyor. Kuzey trlanda'daki politik bilmecenin yol açtığı şiddet ve karamsarlığa karşın. yeni kuşak edebiyatçılar ürettikleriyle hem İrianda yazınını zenginleştiriyorlar. hem de 'İrlandalı olmanın' bilincini yansıtıyorlar. Bu 'ikinci Rönesans'. ilkinden daha kapsamh bir alana yayılan bir tür 'Keltik kültür patlamasf olarak nitelendiriliyor. Neil Jordan Patrick McCabe Roddv Dole Ödülü'nü kazanan İrlandalı şair Seamus Heanev ıle "Molly Swe- eney" oyunuyla Nevv York'ta bu yıl ortalığı kasıp ka\uran oyun yazarı Brian Friel önderliginde istikrarlı adımlarla Irlanda'nın ikinci Rönesansını duyuran ya- zarlar. 1950 kuşağı olarak anılı- yor. Bu yeni kuşak, Avrupa'da ye- ni yeni dıkkat çekmeye başladı. Türkıye'de ıse henüzyetennceta- nımıyoruz onlan:'Aralannda en çok dikkat çeken isimler. Roddv Do>le(38).SebastianBarry (43). Paiıl Muldoon (43) ve Patrick McCabe (43). K.ıtaplarında rock gruplannın. gay rimeşru çocuklann ve serseri- lenn öykülenneyerveren Roddy Doyle. bu yazarlann arasında en çok satanı Doy le, genç y aşta ka- zandığı şöhret nedenıyle cıddıye alınmamaktan yakınıyor: "Kita- bınızı 50 bin kişi aldrysa, tamam, işiniz bitiktir" dıyor Eleştirmen- lerse. Doyle'un lieryenı kitabıy- labaşansını arttırdıüı sıöriişünde. 1993 yılında "Paddy tlarke Ha HaHa'adlı kıtabıvla Ingılizede- biyat dünyasinın seçkın ödülü Booker'ın sahıbı olan Doyle. son romanında alkolızm vc maço ko- caları irdeliyor. Yazanna sahip çıkan bir ülke Kendı yazarlarını İrianda gıbi sevip sayan ve sahip çıkan bır ül- keye de az rastlanır.. İrlanda'nın lOsterlinleri üzerindeJame> Joy- ce'un birportresıyle. yazann un- lü yapıtı "Finnegans Wake"den bir alıntı yeralıyor. İrlandalı ya- zarlar. kitaplarından elde ettıkle- rı gelır ıçın vergı ödemıyorlar. Aynca irlandalılar, çok kitapoku- yorlar. Yedısindeıı yctmı^ınc, her meslekten insan. kitap okuyor. Durum. Türkiye'de olduğundan •epeyce 11 tarklı!.. Ancak Irlanda'da yaşanan bu ikinci rönesansın kaynaklarını belki bu olumlu koşullarda değil. bir 30 y ıl kadar geri gıdıp. yazar- lann yaşadığı olumsuzluklarda aramakgerek İrlandalı yazar Jo- seph O'Connor (ünlü şarkıcı Si- nead O'Connor'in aöabeyi). ül- keyi terk eden pek çok değerli ya- zann yapıtlarını biraraya getiren bır antolojı hazırlamış. O'Con- ror. "Bu insanların «ecmişine baktıgınızda yoLsulluk \e sefîllik bulursunu/. Sö/gelimi Patrick Kavanagh, keiimenin tam anla- mıyla harika bir şairdi anıa. bü- tiin v aşamını birileri kendine ha- karet etsin de tazminat davasın- dan kazanabileceği parayla şiir >azma> ı sürdürebilmek umuduy- İavaşadı." Bu dönemde kılıse-devlet san- sürcülüğü ve sosyal baskının al- tında ezilen yazarlardan Edna O'Brien da bugün Londra \e Nev\ \ork'tayaşıyor. 1960'lıyıl- larda "TheCountrj Giris~roma- nı yayımlandığında karşılaştığı zorluklarlar nedenıyle İrian- da'dan ayrılan O'Brien, "O gün bugün kendimi bir sürgün gibi hissettinı. Nalnızca İrlanda'dan değil. oradaki insanlardan"dıyor. Bu scrtkoşııllar, 1960lı yıllar- da hükümetın sansiir yasalannı gevşetmesı ve kilıseninetkınlıği- nı yıtırmesıyle deöışmeye başla- mıştı İrlanda'da. 1968 yılındapa- rasız ortaöğrenim ya&asının çık- nıaMy la işçı sınıfı çocuklannın da yük^eköğrenım şansını elde et- me^i. İrlandalı yazarlann herza- man andığı olumlu bir gelişme daha ülkede. Önceki kuşakların yaşadığı zorluklar. bugün adını duy uran yazarlann çoğunda gö- rulebılen nostaljik ve duygusal bakış açısının kaynağını ortaya kov uyor. İrianda" nın yaşayan ya- zarlan arasında en saygın konu- mu ıse Seamus Heaney koruyor. İrianda kimliğini her zaman inançla taşıyan Heaney'nin anlat- tığı küçük bir anekdot, ünlü şairin felsetesini de ortaya koyuyor: "V ıllarönceokuklayken.'Piaj- da Bir Gün' başlığı altında bir kompnzisyonyazmıştini. Panlda- yan kumsalı, körfezdeki velkenli- leri. \e özelükle rengarenk ko\a- larla kürekleri anlattım. ^ ıllar sonra. yazdıklanmın asılsız o(du- ğunu fark ettim. Annem hize ko- \a. kürek almamıştı ki. Tutumlu bir kadındı annem. tek günlüğii- ne gelmiştik plaja, kov a kürek ve- rine bize süt ve tahta kaşık aidı. Sövlemek istedigim şu; tahta bir kaşığa, tahta bir kaşıktır denıek- le başlar erdem." 'Caz, sahip • Önümüzdeki yıllarda kadın vokalistlerin caz müziğinde atılıma geçeceğini düşünen Dianne Reeves için müzik, sınırlardan bağımsız bir iletişim alanı. Bu yüzden kendisini 'vvorld music'e yakın buluyor: Caz benim sahip olduğum her şey,..Yaşamın içinden gelen her şey müziğimi etkiliyor. Müziğin sınırlardan bağımsız olduğuna inanıyorum... DUYGU DL RGLN K.adın caz vokalıstlerı arasında. kendine özgü stılı ıle son 15 yılın dıkkat çeken ısımlennden bırı olan Dianne Reeves. 4 yıl aradan sonra David Tor- kanovvsky (pıvano). Chris Severin (bas). Darryl Munvungo Jackson (vurmalı çalgılar) \e davulda HerlinRiley'denoluşantopluluğuylalstanburday- dı. Alışılmışcaz standartlannın ötesine geçen ve et- nik mü/ığe yönelen bir repertuvarla cazseverlenn karşısına çıktı Reeves. Vurmalı çalgılan ön plana çıkaran ve Afnka'dan Brezılya'ya uzanan bır renk potasında farklı kültürel tonlan yansıtan parçalar- la müzikte ula^tığı son noktayı yansıttı Istanbullu cazseverlere Müzik yaşamının başlangıcında Sa- rah Vaughan. Ella Fitzgerald, Abbey Lincoln. Ani- ta Baker gıbı ünlü vokal yıldızlarının etkisı altın- da kalan sanatçı. "Benim için 1 " diyor; "bir insanın sahip olabileceği en kutsal şey özgünlüktür. Bu, ru- hunuzun bir parçasıdır. Tüm dünyada sizden baş- ka kimse voktur.~ 1994'te yaptığı "Art&Survivarda. uzun biröz- günleşme sürecınin ardından caz dünyasına kendi- ni kabul ettıren Dianne Reeves artık "kendimi da- ha olgun\ebü>ümüşhissedi>onım"dıyebılecek bır noktaya ulaştığını belırtıyor Ancak yenılik arayış- lan bıtmiş değil... Vokal müzik gibi caz müziğin en zor alanlann- Dianne Reeves(Fotoğraf: KUBİLAY TÜNTÜL) dan bırınde 15 yılı aşkınbaşanlı bir geçmişe sahip olan Reeves. "Büyük bir sevgiyle. tutkuyla yaptı- ğınız bir işte 'başanh' olduğunuzun sövlenmesi bi- raztuhafimagidiyor"diyorvealçakgönülükleek- lıvor "Evet, işimde. ticari anlamda da başanlı ol- duğumu söyleyebilirim. İnsanlar söylediğirn şarkı- lan dinlivor, albümlerimi alıyorlar. Ancak bu benim için olağanüstü bir şey değiL Ben içimde hep \ ar olan tutkuyu gerçekleştiriyorum. Aslında bu işi benden daha iyi yapan pek çok insan var." Bırcazşarkıcısı ıçın neyı söyiediğinden çok. na- sıl söyiedığınin önemli olduğunu düşünen Reeves şöy le diy or "Sesinizin ne kadar güzel, ne kadar şi- irsel olduğunu kanıtlamanın anlamı yok. Benim için önemli olan tutku. güzellik, anlamdaki özgün- lük. Tümüyle size ait bir şey söylemeniz vani..." Dünyanın her ülkesinden çok ^.ayıda vokal şar- kıcısı ve müzisyenini dinleyen sanatçı, kendisini en çok etkileyen isimler arasında, ilk göz ağrısı. Sa- rah Vaughan ı say ıyor: "Cazın en güçlü sanatçıla- rından. öncülerinden birivdi. İnsanların daha ön- ce duymadığı. hayal bile etmediği şarkılar vaptı." Günümüzde de caza büyük emeği geçen pek çok geleneksel caz vokalisti olduğunu söyleyen Re- eves'in son yıllardaki favorisi ise 'gelenekseCi çok iyi bildiği için ona yeni tatlar katabılmede ustala- şan Bobbv McFerrin. Dianne Reeves için müzik. sınırlardan bağımsız bir iletişim alanı. Bu yüzden kendisini son y ılların popüler yönelimleri arasında gördü- ğümüz *worWmusic'e yakın buluyor "Caz benim sahip olduğum her şey...Yaşamın içinden gelen her şey müziğimi etkiliyor. Müziğin sınırlar- dan bağımsız olduğuna inanıyorum.. İnsanın sahip olduğu en güçlü dil mü- zik ve ay nı dili konuşmasak da. insan- larla iletişim kurmak hoşucna gidi- yor." Dianne Reeves, önümüzdeki yd- larda kadın vokalistlerin caz müzi- ğinde atılıma geçeceğini düşünüyor. Bu atılımın temelınde sanatçı olsun ya da olmasın. kadınlann kendilerini vevaroluşbiçimlerinısorgulamaeği- limi yatıyor. "Çağımızdakadmlarar- tık kinıliklerini sorgulamaya başladı- lar. Yaşamı, toplumu. ahlakı. sevgiyi, acıvı, güzelliği yeniden tanımlamaya başladılar. Sanat alanında da bu böy- le. Dünyayı algılama biçimlerini ak- tarmak için yeni bir dil gerektiğinin bi- lincindeler artık. Gelecek v ıllarda ka- dın m üzisv enlerin büy ük bir çıkış y a- pacağını hissediyorum" dıvor sanat- çı. Me>lekyd>amı boyunca cazın us- ta ısımlerinin kanatlan altında olan Dianne Reeves. önümüzdeki günler- de Al Grey, Bobv \\atson, John VVilli- ams gibi çok genç yaşlarında tanıdı- ğı ve ona bugünkü sesinı kazandıran müzısyenlerle geleneksel yönü ağır basan bır albümün hazırlıklarına baş- lavacak. Onlar, 6 özün estetiğini' arıyor a ASL'MAN ABAC1OGLL' İZMİR - "4. Boyut Dans Grubu". bildığimız dans gruplarından oldukça farklı; hepsi güzel kızlardan ve yakışıklı erkeklerden oluşmuyor. Üyelerinden bazılannı bedensel engellilerin de oluşturduğu dans grubunun amacı. "bedensel özrün. dansetmeye engel olmadığını, v ücudun sınır tanımadığını kanıtlamak." Danslannda koreografı yer almıyor. doğaçlama dansedıyorlar. Müziğı "kuiaklarıvla değil. bedenleriyle dinliyoıiar." Danslannda araç olarak tekerlekli sandalve, baston \e koltuk değneği kullanıyorlar • • 4. Boyut Dans Grubu'nun ikisi bedensel engelli 10 üyesi de üniversite öğrencisi. Hepsinın de amacı "dans etmek". Danslarında yalnızca engellılerle ılgili değil. bazı toplumsal mesajlarda venyorlar. Gruplannın engelli ya da engelsiz herkese açık olduğunu anlatıyorlar. yalnız tek bir koşullan var: "arayışiçinde olmak. kendini aşmak. vücudunu kullanmayı istemek, dansı hissetmek" gerekıyor. Yeni bir hayata başlamak. kendını bulnıak isteyen herkes bu gruba katılabiliyor. Dansı "anahtan olmayan bir kapı gibi" dive tanımlıyorlar. Danslannda koreograft kullanmıyorlar Çünkı "teknik işin içine girdiğinde duygular köreliyor." Doğaçlama gerçekleştırdıkleri dans. önce medıtasyonla başlıyor. Grubun üyeleri. bu sırada dış dünyadan uzaklaşıyor, kendine yakınlaşıyor. kendisiyle başbaşa kalıyor Sonra, "bedenin özgüıiüğü ruhun özgürlüğüne vansıvor. işteo zaman dans başlıyor" Dansçı, sadecc hisscttığı şeylerı yapıyor. hiNsetmediğı zaman dans bıtiyor. Grubun bedensel engelli üyesi Ufiık Kurtoğlu. dışandan bakıldığında izleyicinın "dansın görüntüsüv le ilgili" düşüncelennın "tepkisel" olabıleceğını belırterek. "Bizimyaşadıklarımız. seyircilerin yaşadıklannın tam yelerinden bazılannı bedensel engellilerin oluşturduğu 4. Boyut Dans Grubu'nun amacı; bedensel özrün, dansetmeye engel olmadığını. vücudun sınır tanımadıâını kanıtlamak. tersi. Biz, seyircilerdeki biraz acımavla kanşık o duygulan yıkmaya çalışıyoruz. Hepimiz dans etmeyi istiyoruz, bir yolda gidiyoruz, bu yol mutlaka bir yere çıkacak" diyor. Tenib oynayanlar nasıl tenis raketi kullanıyorlarsa. onlar da tekedekh sandalyeyi. baston \e koltuk değneklerinı danslannda bir araç olarak kullanıyorlar. ZeynepTokat, bunun nedenlerını. "tekerlekli sandalye herkese farklı bir şeyler çağnştınyor. Üstünde dönebiliyorsunuz. Üstelik çok estetik, dengeli bir dizay na sahip. her şeyin yerine konabiliyor" diye açıklıyor Ancak grubun kullandığı başka araçlar da var. ip. top. tül gibi... Biriz Tokat ve Berter Akyol. "bedeninin ve zihninin sınırlannı aştıklan" dansları sırasında . ızleyıcılere "bedensel özrün dansetmeye engel olmadığını. bedenin sınır tanımadığını''' anlatmaya çalıştıklarını belırterek. şöyle konuşuyorlar: "Dansımızda belki hepimiz hareketlerin aynısını yapamıyoruz. Ama yaşam da böyle değil midir? Yaşamda 'Dansımızda belki hepimiz herkesaymdeğildir.Bizde hareketlerin aynısını yapamıyoruz. Ama yaşam da böyle değil midir? Yaşamda herkes aynı değildir. Biz de yaşamı yansıtıyoruz dansımızda." yaşamı yansıtıyoruz dansımızda. Estetik kaygımız yok. Daha doğrusu biçimsel anlamda estetik kaygımız yok. Biz bütünlüğün. özün estetiğini anyoruz. Dansçının fıziksel normlan olmaması gerektiğine inanıyoruz. Bizim için herkes özeldir. önemlidir. Biz dansederken. beden. nıekân ve zamanın dışında. hütün duvarfılıkların insanı beslediği yerde oluyoruz. Dış dünyadan bütünüyle kopuyoruz, sadece kendi kendimizle kalıyoruz. Dans bitince birbirimize tekrar merhaba diyoruz. Bu, çok güzel bir şey." "Amatör" ancak "aeemi olmayan" 4 Boy ut Dans Grubu'nun üyeleri, bugüne kadar Izmır. Ankara ve Burdur'da çeşitli göstenler yaptıklannı belirtiyorlar. Grııp. yakında da Yunanlı bır gazetecının davetı üzerıne Sakız Adası'nda "Türk- Nünan Dostluğu" adına bır gösterı yapmaya hazırlanıvor DEFNEGOLGESI TURGAY FIŞEKÇI Şairin Çocukluğu Şairlerin yaşamoykülerinın yer aldığı başvuru ki- taplannda çocukluk yıllarından pek söz edilmez. Do- ğum yılı ve yerinden sonra öğrenime, sonra da ya- pıtlara geçilir. Yaşamöyküsü yazarlarının birinci de- receden tanıklıklara başvurmadan o yıllara kolayca ulaşabilmeleri de zordur. ' Hayat ile şiir arasındakı doğrudan ilişkiye inan- mamdan olacak şairlerin yaşamöykülerine yakın il- gi duyanm. Yaşamöykülerıni okudukçâ, yaşamlann- daki aynntılarla ıçli dışlı oldukça kimi şiirlerden aldı- ğım tat daha da artar gibi gelır bana. Yaratıcı bir kişiliğın oluşum sürecinin ipuçlannı ço- ğunlukla çocukluk yıllarına bakarak görebiliriz. Bu nedenle şairtenn çocukluklanndan söz ettikleri ya- pıtlar daha bir degerlenır gözümde. Bu yıl yeniden yayımlanan Boris Pasternak'ın kendi yaşamöyküsünü anlattığı O Günler (Çevıren: Melih Cevdet Anday, Yapı Kredi Yayınları) bu de- ğerli yapıtlardan bırıdır benim için. Nedenini sorar- sanız. Pasternak'ın çocukluk ve gençlik yıllannın olağanüstülüklerı karşısında sürekli şaşırırım, daha da öte kendimin ve çevremdeki öbür şairlerin ya- şamlanyla karşılaştırdığımda ortaya çıkan büyük çe- lişkiyi kafamda bir türlü tam olarak çözemem. Ünlü bır ressam olan Leonid Pasternak ıle pıya- nist Rosa Kaufman'ın çocukları olan Boris Paster- nak, evlerinde sürekli çalınan pıyano sesleri içinde büyür. Dört yaşındayken evlerinde Tolstoy'u ağır- larlar. On iki yaşında yazlık evlerinde Skriyabin'le komşu olması, müzisyen olma isteği doğururonda. Altı yıl müzikle uğraştıktan sora bu alanda yetene- ğinin sınıriı olduğunu aynmsar. On altı yaşında Ber- lin'e gider, on yedi yaşında yine babasının arkadaşı olan RHke'nin şiir dünyasında bulur kendini. Sonra Almanya'da felsefe okur. Rusya'daki devrim yılları- nın tartışmalı ortamına katılır. Görkemli bir yaşama karşın şiırınde alçakgönüllü bir kişiliktir Pasternak; 1935'te Paris'te toplanan Fa- şizme Karşı Kültürün Savunulması İçin Yazarlar Kongresi'nde yaptığı kısacık konuşmada, şiiri gök- te aramanm gereksiz olduğunu, insanın toprağa eğil- meyi bilmesi gerektiğini, şiirin yerdeki otlann içinde olduğunu söyler. Stalin döneminin baskılı yıllarında da kendi dünyasında şiirini sürdürdü Pasternak, Shakespeare'ın pek çok oyununu çevirdi Rusça'ya. yaşamöyküsünü yazdı, şiırın ve duzyazının görkem- li bir bileşkesi olan Dr. Jivago iie de son bir selam salladı dünyamızdan aynlmadan. Türkçemizde şıir- lerinden yapılmış bır derleme Adam Yayınları 1 nca yayımlandı: İkinci Doğuş, Çeviren: Azer Yaran. • • • Yaşamöyküsünde çocukluğunu enıne boyuna an- latmış şairlerden biri de Rafael Alberti'dir. Yitik Ko- ru (Çeviren: Ahmet Cemal, de yayınları, 1987) ara- da bir açıp okumaktan tat aldığım kitaplardan biri- dir. Alberti'nin anlattığı çocukluk, Pasternak'ınkınden çok farklıdır. Orada otlarıyla, ağaçlarıyla, kokusuy- la, kuşlarıyla ispanya toprağı vardır başrolde, son- ra da geniş mi geniş aile çevresi; dayılar, amcalar, vb. Alberti, yaşamöyküsünü çok genç yaşta yazma- ya başlar. 1936'da ülkesı bir iç savaşın içinde, ken- di de henüz otuz dört yaşındayken. Sonra savaş yi- tırilir. Alberti önce Paris'e sürgüne gelir. Geçimini sağlayabilmek için sabahlara dek radyo istasyonla- rında çevırmenlik yapar. Güç koşullarda yaşarken sürdürür yaşamöyküsünü yazmayı da. Çocukluğu- nu uzun uzun anlatırken arada bir ayraçlar açıp, o günlerde içinde yaşadığı koşullardan da söz eder. Buruk bir kitaptır Yitik Koru. Alberti Türkçe'ye çevrilırken de şanslı bır şair ol- du. Ülkü Tamer'in seçip çevırdiği Sürgünden Şıir- ler 1978'de yayımlanmıştı. Çoktan tükenmiş olma- lı. Pasternak ve Albertfden söz açınca. onların şiir- lerındeki en yaratıcı dönemlerını alıp ınceleyen önemli bir kitabın adını da burada anmadan geçme- yelim: Yaratıcı Deney, C. M. Bovvra, Çevırenler: Er- dal Alova, Kemal Atakay, Dilek Aksu, Nesrin Ka- sap, Adam Yayınları, 1993. • • • Bizim şairlerimiz arasında çocukluğundan en açık yüreklice söz eden llhan Berk olmuştur bence. Ya- şamından çeşıtli kesitler anlattığı Uzun BırAdam 'da (Yapı Kredi Yayınları, 1993) ne söylese onun şiirini görürüz aslında. "Nasıl bıri olduğum görünsün" der ya, bu kitabın sunusunda, işte ben asıl o nasıl birı olduğunu gordüğüm llhan Berk'ı çok severim bu ki- tapta. Şiir kaç yaşında yazıiırsa yazılsın, onun doğuşu ço- cukluğun olağanüstülüğündedir. Ben bir şaire bakın- ca önce o olağanüstülüğü görmeye çalışırım. Asmalımescit Sanat Galerisi'nde güzel sanaüap kursu Kültür Servisi -1995-96 sergı sezonunu kapatan Asmalımescit Sanat Galerisı. güzel sanatlara hazırlık ve genel amaçlı olmak üzere resım kursu açıyor. Güzel sanatlar gırış sınavına hazırlananlar ve genel eğitim alamak ısteyenler olmak üzere her yaştan ısteyenin katılabıleceğı resım kurslan. iki ayn programda yürütülecek. Pazanesi. çarşamba ve cuma günleri 14.00 - 16.00 arasında güzel sanatlara hazırlananlara salı. perşembe ve cumartesi günleri yine aynı saatlerde genel eğıtıın almak isteyenlere kur> verilecek. Kayıtlar 20 temmuz tarihıne kadar Beyoğlu Asmalımescit Sanat Galerisfnde yapılıyor (Tel 249 69 79) Beş bin figüran aranıyor Kültür Servisi - Çekımlen Sakary a'da bır çıftlikte süren Napolyon ile General vVellıngton arasındakı savaşın konu edildiöi ve Sean Bean. Janne Ashboune, Feoder Atkıne ıle Chris Burt'un başrollerini paylaştığı "Sharpe's \Vaterloo " dızı fılmınde görev alacak beş bin ücretli figüran aranıyor. Altı hafta sürecek Sakarya çekımlerı K.aynarcayoluüzerındekı Cevdet Bey Çırtliğınde gerçekleştınlecek. 19 ağustosta başlayacak çekımlerde rol alacak fıgüranlara bır sabah kahvaltısı, çekimler sırasında iki ara kahvaltı ve öğle yemeği ile 750 bin lıra günlük ücret verilecek. Yapımını İngiliz Pan Film Şirketi'nın üstlendiğı dızı fılmde figüran olarak rol almak isteyenlerın Adapazarı Muhtarlar Derııeğı ıle Elmas Otel'e başvurmaları gerekiyor. 'Tanıklarıyla Dersim 38' Kültür Servisi- Metın-Kemal Kahraman'ın "Tanıklarıyla Dersim 38" vıdeo gösteriM ve "Renklerde Yaşamak" başlıklı konsen cumartesi günü 18.30-20.30 saatlen arasında. Lamartın Cad 11 5 Taksım adresındekı Taranta Babıı Kültür ve Sanat Merkezı'nde gercekleştırilecek Dersım'e ait türküler. efsaneler. inanışlar ve mitolojık anlatımlann yer aldığı vıdeo gosterısinde Berna Müküs (tlüt), Serdar Keskııı (bas ve akustık gıtar) ve Hüsnü (perküsyon) bir dınleti sunacaklar. <
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle