28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3MAYIS1996CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Bilgi kimsenin tekelinde değildir mantığıyla daha önce hazırlanmış üniversite tezleri tekrarlanıyor Kopya tezle doktor unvanıFİGENATALAY Bazı üniversitelerde "uzman" ya da "doktor" unvanları almak çok kolay. Çünkü. kimı bölümlerde tez aşamasın- daki öğrenciler. hıçbir engelle karşılaş- madan aynı konuda daha önce yazılmış tezlerden büyük ölçüde yararlanabiliyor. hatta lezlerine referans aldıkları tezle ay- nı başlığı bile atabiliyorlar. Bilımsellik ve özgünlük göz ardı edi- lerek "Bilgi kimsenin tekelindedeğildir" mantığıylaaynı kaynaklann aynı böiüm- lerinden alıntı yapılıyor. Tezlenn konu- lan aynı olunca ilgili kaynaklann tümü- nü taramak da gerekmiyor. nasılsa önce- ki tezi hazırlayan. taramış ve gerekli bö- lümleri tezine almıştır. Ö>leyse. tez ko- nusu olarak daha önce yapılmış bir ko- nuyu seçmekle işin büyük bölümü ta- mamlanıyor. Trakya Üniversitesi ögretim üyesi Prof. Dr. Salih Çelik. "Herhangi bir ko- nuda bilimsel çalışma yapılacağı laman dünyada ve Tıirkiye'de o konuda kim ne yapmış. öğrenilir ve me\ cut çalışmaların bir adını ilerisinden başlanır" derken Bo- gaziçi Üniversitesı öğretim üyesi Prof. •Bilimsellik ve özgünlük göz ardı edilerek "Bilgi kimsenin tekelinde değildir" mantığıyla aynı kaynaklann aynı bölümlerinden alıntı yapılıyor. Tezlerin konulan aynı olunca ilgili kaynaklann tümünü taramak da gerekmiyor, nasılsa önceki tezi hazırlayan, taramış ve gerekli bölümleri tezine almıştır. Öyleyse, tez konusu olarak daha önce yapılmış bir konuyu seçmekle işin büyük bölümü tamamlamyor. Dr. Yılmaz Esmer, kaynak konusunda yalnızca Türkiye ile sınırlı kalmanın doğru oimayacagını vurguluyor. Trakya Üni\ersitesi Tekirdağ Ziraat Fakültesı Bahçe Bitkileri Bölümü'nde jüriler tarafından kabul edilmiş "teker- riir tezler" v ar. Ilk örnek. halen aynı bölümde yar- dınıcı doçent olarak görev yapan Levent Ann'ın 1988'de kabul edilen "FarklıDi- kim Mesafelerinin Şoğanlarda Verim ve Kalite L'nsurları Üzerine Etkisi" adlı yüksek lisans tezi ile Fatma Kocaman'ın 1993 >ılında hazırladığı "Arpacıktan Baş Soğan Yetiştiricüiğinde Değişik Di- kim Mesafelerinin Verim ve Baş Kalitesi Üzerine Etkisi" adlı yüksek lisans tezi. Iki tez arasında büyük benzerlikler var Yararlanılan kaynaklann çoğu -konunun aynı olması nedeniyle- aynı. Kocaman. eenellikle bu kavnaklann. Ann'ın alıntı yaptıgı bölümlerini tezine almış. Fatma Kocaman'ın bu tezini ka- bul eden jürinin üç üyesinden bin olan Levent Ann. materyal ve metot bölüm- lerinin paralellik gösterebileceğini belir- terek ~Bilgi kimsenin tekelinde değildir. Fatma Kocaman, referans olarak benim tezimi önünde bulundurmuş olabilir. Öğ- renciler, tez yazma aşamasından önce tez konularını akademik kurula sunarlar ve konu kumlda tartışılır, değerlendirme yapılır. Karşı çıkılacaksa o aşamada ya- püması gerekir" dedi. MehmetEminAkçaY'tn "Bazı Baş So- ğan Çeşitierinin Doğrudan Tohunıla Lretime Llygunluklannın Tespiti" adlı tezi ile Yusuf Keskin'in aynı adı taşıyan tezi. Tekirdağ Ziraat Fakültesi Bahçe Bit- kileri Bölümü Yüksek Lisans Tezi ola- rak aynı tarihte, 18 Haziran 1991 "de, TÜ Fen Bilimleri Ensitüsü'nce kabul edil- miş. Aynı enstitüden 19 Haziran 1991 tari- hinde mezun olan YakupGüneş'in yük- sek lisans tezinin adı. "Bazı Kıvırak Baş Salata Çeşitierinin Tekirdağ da Isıtılnıa- yan Cam Serada Erken İlkbahar Ürtinii Olarak Yetiştirilmeye Uygunluklarımn Belirlenmesi". Buradan 27 Aralık 1993"te mezun olan RafetÇoban'ın yük- sek lisans tezinin adı ise "Bazı Kıvırcık Baş Salata Çeşitierinin Tekirdağ'da Isı- tılmayan Cam Serada Erken İlkbahar L'rünii Olarak Yetiştirilmeye Uygunluk- lannın Tespiti". Bu tezlerin ortak noktalan yalnızca adları değil. Ilk örnekte olduğu gibi bu tezlerde aynı kaynaklann aynı bölümle- rinden alıntılarla dolu. Aynı bölümün öğretim üyelerinden Prof. Dr. Salih Çelik, "tekerrür tezkr" konusunda TÜ Rektörlüğü'ne. TÜ Fen Bilimleri Enstitüsü'ne ve Başbakanlık'a dilekçeler gönderdi. Rektörlükten yanıt alamayan Prof, Çelik'e. Enstitü Müdü- rü Prof. Dr. Cengiz Kurtonur'dan gelen yazıda, "Adı geçen tezler incetenmiş ve id- dialarınızın doğru olmadığı görülmüş- tür" deniliyor. Başbakanlık Halkla llişkiler Daire Başkanı MehmetBican'dan gelen yanıt- ta ise Prof. Çelik'indilekçesinin incelen- diği ve degerlendirilmek üzere Yükse- köğretim Kurulu Başkanlığı'na gönde- rildiği belirtiliyor. Bu konunun ortaya çıkması için uğraş veren Prof. Salih Çelik. "Bu tezler, çift- çinin de gerisinde olan tezlerdir. İlk ör- nekte, konu, materyal, dikim aralığı, me- tot \e kaynaklar aynı. Sonuçlar farklı gös- terilse de aradaki fark önemli değil. Ak- çay ve Keskin'in tezlerinde, beş çeşit so- ğan birine. beş çeşit soğan da diğerine ve- rilmiş. Bu çeşitler, aynı tarihte, aynı aralık ve sıra ile ekilmiş, av nı tarihte hasat edilmiş, aynı özellikler incelenmiş \ e aynı kaynak- lar kuüanılmıştır. Son örnekteki tezlerde de konular aynı, tek fark çeşitlerdedir" dedi. Dünya Bankası'ndan MEBeuyarı 'Yönetimi değiştirin yoksa para vermeyiz' EMİNE KAPLA.N ANKARA - Mılli Eğıtım Bakanlığı ile or- taklaşa yürüttügü Milli Eğitimi Gelıştirme Projesı. Temel Eğitim Projesı ve Yaygın Mes- leki Egitim Projesi ıçin 515 milyon dolarlık destek sağlayan Dünya Bankası. projelerden sonuç alınamadığını bıldirerek Eğitimi Araş- tırma \ e Geliştirme Dairesi (EARGED) Baş- kanı Ahmet Apay'ın yetersiz kaldığını be- lirtti. "Tarikatçı" olduğu iddia edilen A- pay'ın görevden alınmasını isteyen Dünya Bankası. aksi takdirde projeler için öngörü- len kredilere onay verilmeyeceği uyansında bulundu. Dünya Bankası Proje Denetleme He- yeti'nce 8-15 Aralık .1995 tarihlen arasın- jda Milli Eğitimi Ge- liştirme Projesi \e Yaygın Mesleki Eği- tim Projesi'nınışleyi- şi ile Temel Eğitim Pı- lot Projesi ve Anne- Çocuk Eğitim Proje- si'nin finansmanına ilişkin incelemelerso- nucunda hazırlanan raporda, 1995 yılında .projelerde hiçbir so- mut sonuç alınamadı- ğı vurgulandı. Dünya Bankası ve Milli Eği- tim Bakanlığı yöneti- cileri ile 1994 yılında yapılan görüşmeler sonucunda. 1995 yılın- da somut sonuçlar alınması için gerekli önem ve öncelığin sağlanmasının kararlaştırıldıgı anımsatılan raporda şöyle dendi: "Milli Eğitimi Geliştirme Projesi'nin henüz Tiirk okullan üzerinde herhangi bir etkisi ol- mamıştır. Aynca, projenin temel nıali >atı- nmlann karşılığım verecek bir etkiye sahip olup olmayacağı da belirsizdir. Temel eğitim, ;ortaögretim ve anne-çocuk faaliyetleri için ge- rekli 13 milyon dolarlık tahsisle bile projenin kapanmasına 18 a> kala, kalan proje fonlan- nm kullanılıp kullanıJmayacağı da beüi değil- dir." • Dünya Bankası, Milli Eğitim Bakaniığı ile ortaklaşa yürütülen Milli Eğitimi Geliştirme Projesi, Yaygın Mesleki Eğitim Projesi ile Temel Eğitim Pilot Projesi'nde 1995 yılı içinde sonuç alınamadığını bildirerek "tarikatçı" olduğu savlanan EARGED Başkanı Ahmet Apay'ın görevden ahnmamast durumunda kredi verilmeyeceğini bildirdi. Raporda. 3.5 yıl önce kurulan EAR- GED'in geliştirme işlemini tamamladığı, bi- yoloji ve hayat bilgisi programlarını Talim ve Terbiye Kurulu'na sunduğu, programların 1996 yılı ortalarına dogru hazır duruma ge- leceğinin umulduğu belirtildi. Kredili sis- temden sınıf geçme sistemine ani geçişin. ı- ki programın yenıden gözden geçirilmesi ge- reğıni ortaya çıkardığı anlatılan raporda. şu bilgilere yer \erildi: "EARGED Müfredat Geliştirme Şubesi, 1995yılının Eviül avında başlaması planlanan 21 yeni müfredatın ha/ırlık çalışmasını >ap- mamıştır. Bu gecikmenin nedeni. kredili sis- temden sınıfgeçmesis- temine olan geçiştir. Hevet. EARGED'in nıüfredatgeliştirme ve alan testi gibi iki kap- samlı çalışmayı etkin olarak yüriitebilecek idari ve teknik kapasi- teye sahip olduğu ko- nusunda şüphelidir." Raporda. EAR- GED'e kalifiye vedi- namik bir direktör atanması yönündekı önerilerin Milli Eği- tim Bakanlığf ncadik- kate alınmadığı vur- gulanarak yeni birata- manın yapılmaması durumunda EAR- GED'in başarılı bir kurum olamayacağı ve Türk hükümetinin bu kuruma yapmış ol- duğu büyük \atınmın boşa gıdeceği sa\u- nuldu Raporda. "EARGED'e gerekli oldu- ğu dunımlarda mevcut personeü hemen de- ğiştirebilecek \e 1996 \ılında program geliş- tirme ve alan testi için gerekli ka> naklan sağ- layabilecek >eni bir direktör atanınca>a ka- dar, Dünya Bankası EARGED'e destek vere- cek herhangi bir banka Fınansını onaylama- >acaktır" denildi. Mılli Egitim Bakanlığı. "tarikatçı" olduğu sa\ lanan EARGED Baş- kanı Ahmet Apay'ın iki kez görev süresini uzattığı ıçin bir süre önce eleştirilere hedef olmuştu. Kalp krizi nedeniyle ölen Yüdınm Çavlı için Türkiye Gazetecikr Cemiyeti önünde tören yapddı. Yıldınm Çavlı toprağa verüdi tstanbul Haber Servisi - Kalp krizi sonucu öldüğü açıklanan gazefeci ve telev izyon yapımcısı Yıkünm Çavh'nın cesedi. zehirlendiği iddiası üzerine Adli Tıp'a kaldınldı. Cmran Çavlı, eşinin ölmeden iki gün önce çekilen elektrosunun düzensiz çıktığını. buna karşın hiçbir tedavı görmedigini söyledi. Hürriyet Gazetesi Araştırma Servisi Şefliği'ni de yürüten Shovv TV'deki "Temiz Eüer" programının yapımcısı Yıldınm Çavlı için dün Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) önünde bir tören düzenlendi. Törende konuşan TGC Başkanı Nail GüreB, Çavh'nın başanlı bir gazeteci olduğunu söyledi. Çavh'nın cenazesi daha sonra Nuruosmaniye Camii'ne getirildi. Cenaze namazının kılınmasının ardından Çavh'nın cesedi, gazeteci Seraceddin Zıddıoğlu'nun "Çavh'nın zehirlendiği iddiasıyla"yaptığı başvuru üzerine savcılığın istegiyle Adli Tıp'a gönderildi. thbarda bulunan Zıddıoğlu, Çavh'nın gözaltında morluklar gördüğünü belirtti. Ümran Çavlı ise eşinin iki gün önce çekilen elektrosunun düzensiz çıktığını söyledi. Yapılan otopside ise Çavh'nın kalp krizinden öldüğü kesinlik kazandı. Yıldınm Çavlı için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti önünde düzenlenen törene. eşi Ümran, oğullan Emin Ali ve Oğuz Çaviı. annesi Mediha Çavh. tstanbul Valisi Rıdvan Yenişen. lstanbul Büyükşehir Beledıye Başkanı Recep Tavyip Erdoğan. Şişli Belediye Başkanı Gülay Atığ. Hürriyet gazetesi sahibi Aydın Doğan. gazeteci Uğur Dündar. Ertuğrul Ozkök. çok sayıda gazeteci ve yakınlan katıldı. TBMM Başkanı Mustafa Kaiemli ve Deviet Bakanı İmren Aykut da gazeteci-yazar Y'ıldınm Çavlı'nın ölümü dolayısıyla birer başsağlığı mesajı gönderdi. Çavh'nın cenazesi daha sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'na götürülerek toprağa verildi. Gazeteci Yıldınm Çavlı. önceki gece aniden kötüleşmiş. eşi tarafından hastaneye götürülmek istenirken yolda kalp krizi sonucu hayatını yitirmişti. DGM, yedi öğrenciyi tutuldadı•Hacettepe ve Gazi üniversitelerinde yaşanan 'ülkücü saldınlar' sonrasında ortaya çıkan gerginliğin ardından gözaltına alınan 30 öğrenciden 7'si, önceki gün çıkanldıklan Ankara Deviet Güvenlik Mahkemesi tarafından tutuklandı. Tutuklanan öğrencilerden 2'sinin 29 şubatta TBMM Genel Kurulu'nda gerçekleştirilen pankartlı eylemde yer aldıklan öğrenildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yasadışı DHKP-C sempatızanı olduklan ve örgüte yardım ve yataklık ettikleri savıyla gözaltına aiınan 24 öğrenciden 7 sı çıkarıldıklan Ankara Deviet Güvenlik Mahkemesi'nce tutuklandılar. Tutuklananlardan 2sının TBMM Genel Kurul Salonu'nda "Harçlara hayır" pankartı açarak slogan atan öğrencilerden oldufu bildirildi. Cumhuriyet'in çeşitli kaynaldardan aldığı bılgiye göre, Gazi Üniversitesi ile Hacettepe Üniversitesi Merkez Kampusu'nda yaşanan ülkücü saldmlann ardından 17 ve 18 nisan gecesi gözaltına alınan 24 öğrencı. önceki gün Ankara DGM'ye çıkarıldılar Bir kısmı savcıhkça serbest bırakılan öğrencilerden 7'sinin tutuklandığı öğrenildı. Öğrencılerın "yasadışı örgüt sempatizanı olmak ile vasadışı örgüte yardım \e yataklık" sav larıy la yargılanacaklan bildirildi. Tutuklanan öğrencilerin isimleri şöyle: "Deniz Kartal. Mahmut Yılmaz, Elif Kahyaoğlu, Ahmet Aşkın Doğan, Nurdan Bayşahan, Özgür Tüfekçi ve Bülent Karakaş." Tutuklanan öğrencilerden Deniz Kartal ve Mahmut Y^ılmaz. 6 arkadaşıyla birlikte 29 şubatta TBMM Genel Kurulu'nda "Harçlara hayır" pankartı açarak harç ödemeyecekleri yönünde slogan atmışlardı. Hacettepe Üniversitesi'nde 15-16 ve 17 nisanda ülkücü öğrencilerin saldırıları sonucu yaşanan gerginliğin ardından. Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesı'ne bağlı ekıplenn gerçekleştirdiği operasyonlar sonucu yaklaşık 30 öğrenci gözaltına alınmıştı. Aynı olaylar nedeniyle gözaltına alınan 112 ülkücü de çıkanldıklan suçüstü savcılığınca serbest bırakılmıştı. TIKNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR Kadıköy'ü önceki gün harabeye çevi- ren çılgın gençlerin nereden geldiğini sa- nınm merak ediyorsunuzdur. Yaşları 15-20 arasında değişen bu gençler inanılmaz bir öfkeyle vitrinlerin camlannı indiriyorlar. arabalan parçala- yıpyakıyorlardı. Bazıları hırsladuvarları ve hiçbir etkı yapmayacağını bildiklerı halde koca araçları tekmeliyorlarrjı. Gösteriler sırasında aralanna düşen sivıl polise hınç dolu saldınlan, dayanılmaz ölçüde vahşi- ceydi. Yaptıklarını normal bir mantıkla açıklamak ve onları makul davranmaya çağırmak mümkün değildi. Yüzleri mas- kelı. kolları pazubentli bu gençlerin bir kısmı üniformalıydı. Giyinmişler, kuşan- mışlar ve 1 Mayıs gösterilerinegelmişler- di. Üniformalanyla. maskeleriyle yeni bir kimliğe bürünmüşlerdi. Kimdi bu çocuk- lar. uzaydan mı gelmişlerdi? Bu ülkenin bu şehrin yabancısı mıydılar? Bir gazeteci arkadaş, onların çılgın gösterilerıni yorumlarken şöyle dıyordu: "Varoşlardan akın akın gelenler, bıryan- dan polise taş atıyor, öte yandan büyük bırzevkle mağazalann camlannı kırıyor- du. Onlarca insan, belki de defalarca önünden geçtiği, beğenip alamadığı eş- yaların bulunduğu vitrinlerin camını kın- yor ve ardından yürüyüp gidiyordu." Bu- Bu Çocuklar Nereden Geldi? rada dikkat çekici olan sözcükler, "beğe- nip alamadığı eşyalann bulunduğu vitrin- ler" de düğümlenıyordu. Istanbul'da son yıllarda artan göçlerle iki ayn dünya oluş- maya başladı. Bu dünyanın bir kutbunda Hollanda, diğer kutbunda Bangladeş yer alıyor. Istanbul'da bir kesim Amster- dam ölçülerinde yaşarken bir kesim Bangladeş koşullannda varlığını sürdür- meye çalışıyor. Bu dengesizliğin farkına varan IMF bile, artık işçi ücretlerinin dü- şüklügünü tehlikeli buluyor. Bu dengesız- liğin sosyal patlamalara yol açmasından kaygı duyuyor. Bu çocuklar, Bangladeş koşullannda yaşayan öteki Istanbul'un çocuklarıydı. Bu çocukların bazıları, Gazi Mahalle- si'nde. Ümraniye'de polis kurşunuyla can vermişlerdı. Bu çocuklar. geceyarısı ev- lerinden alınıp götürülmüşler ve bir daha kendilerinden haber alınamamıştı. Bu ço- cukların anneleri, cumartesi günleri Ga- latasaray'da toplanıyorlar ve onları arı- yorlardı. 1 Mayıs mitingine, kimsesizler mezarlığına gömülmüş Hasan Ocak- lar'ın, Gazi'de öldürülenlerın fotoğrafla- nyla gelmişlerdi. Onlar, 12 Eyiül'den bu yana işkenceyı, yoksulluğu. faili meçhul- leri göre göre büyümüşlerdi. Yarınlarında da onları farklı şeyler beklemiyordu. Bu çocuklar, kapkaççı düzenin ürünüy- düler. Bu sistemde bazılan aşın lüks için- de yaşarken onlar yoksulluğa ve eziyete mahkûm edilmişlerdi. Bu sistemde. bir kesim hiçbir kanunu kitabı dinlemeyip vurgunlanna vurgun eklerken bu çocuk- lar, en küçük tepkilerinde karşılannda devletin acımasız yumruğuyla yüz yüze geliyorfardı. Bu çocukların dünyası ezi- yetle, umutsuzlukla örülmüştü. Bir işada- mı, Özdemir Sabancı'nın öldürülmesinin ardından şunları söylemişti: "Birgün va- roşlardan gelip bizi boğacaklar." Bu ço- cuklar, varoşlardan gelmişlerdi. Üstelik her mitingde çoğalarak geliyorlardı. Dün yüzlerceydıler, bugün on binlere ulaşmış- lardı. Böyle giderse daha da çoğalacak- lardı. Deviet bu sorunu asayiş sorunu olarak ele aldıkça, gecekondulara polis yığdık- ça, daha büyük öfke dalgalarıyla yüz yü- ze gelineceğini artık sanınm herkes gö- rüyordur. Eğer hâlâ anlamayanlar varsa böyleleri Güneydoğu'da yaşananlara baksın. Güneydoğu'da 12 Eylül sonrası artan deviet baskısı, Kürtler için de PKK'yi en etkili seçenek haline getirdi. Kimse bunun nedenleri üzerinde düşün- medi; bombayla. işkenceyle ve savaşla sorunun halledileceğini sandı. Aradan ge- çen 14 senenin sonunda geldiğimiz nok- ta ortada. Şimdi aynı senaryolar büyük şehırlerde sahneye konuyor. Şehirlerin varoşlarında oluşan çaresizlik, bir asayiş sorunu olarak ele alınıyor. Buralan birer polis karakoluna dönüştürülüyor. Kitle gösterilerinin üzerine hâlâ silah sıkılıyor. Her gösteride mutlaka polis kurşunuyla insanlar ölüyor. Sonra ne oluyor? Gece- kondulann yoksul ve çaresiz çocuklan, çoğalarak şehrin merkezine doğru yürü- yor. Bu noktadan sonra, Kadıköy'de cam- ları hangi örgüt militanının kırdığını tartış- manın fazla bir anlamı yok. Maskeli ço- cukların hangi örgütün militanı olduğunu saptamanın bir başarı sayılacağını da kimse iddia edemez. Dünkü mitingde üç genç hayatını kayberti. Bu üç gencin de polis kurşunlarıyla hayatını kaybettiğini herkes biliyor. Dünkü mitingin en önemli bilançosu üç ölüdür. Önce bu üç kişi na- sıl öldürüldü, deviet bunu ortaya çıkarma- lıdır. Ama her zamanki gibi bu ölümler gü- rültüye gidecektir. Tıpkı Gazi Mahalle- si'nde, Ümraniye'de ve Metin Göktepe olayında olduğu gibi. Öldürenler polisse, bu görmezlikten gelinecektir. Aileter ne kadar çabalarsa çabalasın sonuç değiş- meyecek, ölenleröldüğüyle kalacaklardır. Adalet yerini bulmayacaktır. Sonra ne ola- caktır? Gecekondu mahallelerinde öfke birikecektir. Toprağa düşen her beden, yeni kinleri kamçılayacaktır. Bu çocuklar, işte o ofkenin ve kinin ço- cuklan. Onları, sosyalizmin teorileri üze- rine nutuklar atarak ikna edemezsiniz. Üzerlerine öfke yağdırarak, kurşunlaya- rak korkutamazsınız. iş buraya nasıl geldi, hep birlikte ister- seniz bir kez daha düşüneiim. Büyük şe- hirleri de Güneydoğu'ya benzetmeden bir kez daha düşüneiim. On kez daha dü- şüneiim. Polis şefinden Adalet Bakanı yapmanın ne anlama geldiğini de bir kez daha düşüneiim. Bu çocuklar gerçekten nereden geldi- ler? HAFTAYA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI Tünk Solu ve Yeni Mandacılar... Sol dünyada yeniden yükseliyor. Eski komünist ülkelerde "demokratikleşmiş" ola- rak dönüyor. Batı'da ise yenilenmiş olarak. Sol sol olmaktan çıkmıyor. Amaçları değişmiyor: Hakça paylaşım, özgür toplum, barışçı dünya, koru- nan doğa... Ama değişen koşullar içinde yöntemleri değişiyor. Ve daha da önemlisi, çözümleri değişiyor. Ya Türkiye'deki sol? Türkiye'de de bu çizgiyi yakalamış bir sol var... Ve ona "dinozor" diye saldıran bir Yeni Mandacılar ko- rosu var. • • • Yükselen Italyan ve Ingiliz solunu alkışlayan bazı kalemler, Türk soluna niçin saldınyorlar? Şatır başları belli. Özelleştirme şakşakçısı olmadığı için... Sosyal Si- gortalar Kurumu'ndan vazgeçilmesine, gözü kapalı "evet" demediği için... PTT'nin T'sinin satışında top- lumsal çkaıiarın gözetilmesine önem verdiği için... Sosyal devletin yok edilmesine direndiği için... Yani "sol" olmayı sürdürdüğü, "yeni sağ"\n kuyru- ğu olmayı içine sindiremediği için!.. Ismail Cem'in, bu saldırılann ne kadar haksız ol- duğunu gösteren, çok güzel ve özlü iki yazısı çıktı. Şöyle diyor: "Bugüne dek önehlen ya da gerçekleşen özelleş- tirme projelerinin neredeyse tümü ya usulsüz yapıl- dıklanndan mahkemeler tarafından iptal edildı, ya ciddi yolsuzluk iddiaları nedeniyle durduruldu, ya da hâlâ mahkeme önünde sıra bekliyor... Ve bu deney- leri yaşamış bir Türkiye'de, gözü kapalı bir özelleş- tirme destekçisi olmadığı için, halkın parasına, top- lumun varlığına özen gösterdiği için, Türk solu geri- ci oluveriyor... Ya da milyonlarca ailenin güvencesi Sosyal Sigortalar Kurumu 'nun, eşine az rastlanır bir bilgisizlikle hemencecik özelleştirilmesini savunanla- ra '... neden, nasıl, şunu birtartışalım' diyenler, "çağ- dışı' yaftasını üzerlerinde buluveriyor... 'Reformları' (!) engellemekle suçlanıyor..." Ve ekliyor: "PTTtekelolmaktan çıksın, bu doğru. Ama onu te- kel olmaktan çıkarmak için tek çözüm, kendı kafa- mızda belirlenmiş fiyatla, tek alıcıya blok satış mı yapmak? Örneğin telekomünikasyonu tekel olmak- tan çıkarıp PTT'nin dışındaki yerli ve yabancı şirket- lerin rekabetine açmak neden düşünülemıyor?" • • • Özelleştirme, daha ileri teknolojiye geçmek ya da kaynakları daha akılcı kullanmak için bir araç mı? Yoksa "ideolojik" bir amaç mı? Eğer birincisi ise, gerçek solun buna bir itırazı ol- maz!.. Ama ikincisine "evet" diyebilenin de, solculuk- la bir ilgisi kalmaz!.. Yurtiçi ve yurtdışındaki toplantılarda. sık sık gelen sorulardan birisi de şu: - Kemalizmin özelleştirme konusuna bakışı nedir? Sayın Cem'in bir tümcesi, benim bu gibi sorulara verdiğim yanıtla tamamen örtüşüyor: "Toplum çoğunluğunun ciddi yararı varsa, birka- mu mülkiyeti özelleştirilebilir; toplum çoğunluğunun ciddi yararı varsa, bir özel mülkiyet kamulaştınlabi- lir." Bu yaklaşımın, yanlış anlamaya meydan verebile- cek bir yanı var mı? • •' • • • Atatürk, eski mandacıların dediklerini yaparak bü- yümedi. Onlann dediklerinin tersini gerçekleştirerek yüceldi ve ülkesini de yüceltti... Şimdi yeni manda- cılann kuyruğuna takılarak esenliğe çıkmaya olanak bulunabilir mi? Bir tür "deviet kapitalizmi" anlamına gelen Lenin- ci model bitti... Korporatist sosyal demokrasiler zor- da... Ama sol bitmedi; çünkü solun amaçları bitme- di. Çünkü "vahşikapitalizm"\n, dünyanın vetekerte- ker toplumların başına açtığı dertler bitmedi. Sol, ancak "sol" olmaktan çıkarsa biter... Yeni sol olacağım derken, bir de bakarsınız "yeni sağ" olu- vermiş! "Yenileme adına, kendi özünü, temelini, ilkesini ve ideolojisini şaşırmış bir sol" ise, sol olmaktan çıkar... Ve elbette biter! AÇIK TEŞEKKÜR - Kurban Bayramı nedeniyle gelen kutlamalan tekerteker yanıtlama olanağım ne yazık ki yok... Teşekkür ediyor, nice mutlu bay- ramlar diliyorum. ACİL SERVtS SKANDALI Dr. Kurt: Montaj oyunları yapddı ANKARA (CumhuriyetBü- rosu) - Erzurum Numune Hastanesi Başhekim Muav i- ni Dr. Ali Kurt. yaralı bir gencin. hastanenin acil ser- vısınde "ihmal" nedeniyle yaşamını yitirdiğine ilişkin yayınlann gerçekleri yansıt- madığını savunarak, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile savcıhğabaşv ur- du. Kurt. hastanede çekilen 15 dakikalık görüntülerin "hasta sedye üzerinde 3 saat kalmış gibi" gösterilmeye ça- lışıldığını. "haberinçarpıtıl- dığını" ve "çirkin montaj oyunlan" yapıldığını savun- du. Erzurum'da 17 martta inşaat çukuruna düşerek yaralanan Sıddık Bezer adlı gencin Er- zurum Numune Hastanesi Acil Servısi'ne getirildikten sonra "ihmal" nedeniyle ya- şamını yitirdiği haberleri. hastane yönetimiyle Sho\v TV'de yayımlanan "Ateş Hatü" programının yapım- cısı Reha Muhtar'ı karşı kar- şıya getirdi. Erzurum Numune Hastanesi Başhekim Muavini Ali Kurt'un. "haberinçarpıtıldı- ğı" ve "çirkin montaj oyun- lan" yapıldığı savıyla Erzu- rum Cumhuriyet Basın Sav- cılığı ile RTÜK'e başvuruda bulunduğu bildirildi. Kurt'un dilekçesinde. Shovv TV'nin yayınının gerçekleri yansıtmadıgı savunuldu. Di- lekçede, Kurt'un tehdit tele- fonlan aldığı kaydedilerek "Programda. sanki bir hak- sızlığı bilereksavunduğumuz kanısı uyandınlmaya çalışıt- mıştır" denildi. Kurt'un konuşmaya yetkili olmadığını bırkaç defa be- lirttiğine dikkat çekilen dı- lekçede. "Busözlersadece 19 mart akşamı verilnıiş. diğer yayınlarda gözden kaçırıl- mıştır. Reha Muhtar, başhe- kim \ekili ile başhekim mu- avininin farkını bilmemekte- dir. Konuşmaya yetkili olun- madtğınadairsözlerimizyet- kisi/ muavin imajı verilerek aktanlmış. bu da prestijimi- zi sarsmıştır" denildi. Ali Kurt'un hastanede olay anında çekilen görüntüleri izlemediği savunulan dilek- çede. "İlk 15 dakikaya ait olan görüntüler sanki hasta3 saat sedyede kalmış ve biz bu dunımu normal karşılamışız gibi sunuhnuştur. Bu durum seyirciyedesaygısızlıktır" gö- rüşüne yer v eri Idı. Dı lekçede. başhekimliğin açtırdığı so- ruşturmanın televizyon yayı- nında "Olay örtbas edilmeye çalışılıyor" y olunda sunuldu- ğuna işaret edilerek şöy le de- vam edıldi: -Basına kapılannı ardına ka- dar açan hastanemizin basın karşısındaki olumlu ta\ n. 20 mart akşamı Show T\r mu- habiri tarafından da ifade edilmiştir. 90 yülık şerefli bir mazisi olan hastane böj lesine çirkin montaj ovunlarına mağlup edilmemeliy di." Basın savcılığmın yanı sıra RTÜK'e de verilen dılekçe- de. programda yanlış suııul- dugu iddia edilen bölümle- ri n düzeltılmesı üteminde bulunulurken. düzeltme hak- kının kullandırılmaması du- rumunda yasal yollara baş- vurulacağı belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle