Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 MART 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Işçi çıkararak artan kıdem tazminatından kurtulan işverenler 'kötü niyet tazminatı' ödeyecek
Işverene tazmmatengeHÜMİTOTAN
İZ.VÜR- Yılın son gününde işçi çıka-
rarak kıdem tazminatı farkmı ödemekten
kaçınan işverenler, artık "kötü niyet taz-
minaü"ndan kaçamayacak. Işçiler, ko-
nuyla ilgili açtıklan davalan geç de olsa
kazanıp paralannı faiziyle alırken sendi-
kacılar, bu durumda olan tüm işçileri da-
va açmaya çağırdı.
tşverenlerin yıllardır işçi atmada kul-
landıklan en yaygın yöntemlerden biri, "yıl
sonu ktyma^ydı. Biryıl sonraki kıdem taz-
minatı artışlanndan kaçmak için bu yol
izleniyordu. Yıhn son gününde kapı önü-
ne konan işçi, eğer alabilirse tazminatını
saat farkıyla bir yıl önceki hesaba göre alî-
yordu. Izmir'de kurulu BMC'nin 55 sen-
dikalı işçisi de bu yöntemle 31.12.1991
yıhnda işlerinden atıldılar. Zamanın pa-
rasıyla 20 milyon liraya yakın eksik pa-
ra alan işçiler çaresizcüler. Bir sonuç ala-
bileceklerini beklemeseler de işveren
aleyhıne "kötü niyet tazminatı" almak
için dava açan ışçıler, tam üç yıl bekledi-
ler. Ama sonuçta mutlu sona ulaştılar.
Bomova Iş Mahkemesi'nin karan, iş-
vererüere uyan niteliği taşıyordu:
"22 milyon 127bin 822 liralık kıdemtaz-
minatı farkının 31.12.1991 tarihinden iti-
baren mevduata uygulanan en yiiksek fa-
iz oranıyla biriikte davalıdan alınıp dava-
cıya verilmesine_"
BMC işçileri 3 yıl önce işverenden alamadıklan 20 mihon ürayı bugün 120 milyon lira olarak aldılar.
İşçiler, 122 milyon 941 bin liralannı al-
manın keyfıni yaşarken birçok işyerinde
aynı durumda işten atılanlar da dava aç-
ma hazırlığına başladı. Uzan ailesine ait
DEMAŞ'ta da 1995'in son günü aynı
yöntemle 173 kişi kapı önüne konulmuş-
tu. Ancak 31 aralığın pazar olması, ışve-
renin gözünden kaçmışh. Yeni yıla işsiz
giren 173 kişiye de kıdem tazminatlan,
bir yıl önceki tutardan hesaplandı. Üste-
lik hâlâ paralann bir kısmı ödenmedi.
Türk Metal Sendikası Izmir Şube Baş-
kanı Yümaz Turan, BMC işçilerinin ka-
zandığı davanın önemli olduğunu vurgu-
layarak aynı durumda olan birçok işçinin,
"nasılsa bir şey çıkmaz" diyerek dava aç-
mama tutumlanndan vazgeçmelerini is-
tedi. İşverenlerin her yılın son günü işçi
kıyımını adet haline getirdiklerini, yapı-
lan haksızlığın sürekli olarak yanlanna kâr
kaldığını belirten Turan, sözlerini şöyle
sürdürdü:
"BMC'de kazandan davadan sonra,
Demaş ve Çebitaş'ta da aynı durumda
olan işçiler için dava açıyoruz. Işçisini yı-
lın son gününde kapı önüne koyan işve-
ren, artık bilecek ki, eksik verdiği kıdem
tazminatını yülar sonra da olsa faiziyle
ödeyecek. Şimdi taşeronlann da peşine
düştük.Taşeron işçisi de aynı o> unlann kur-
baiu. Arka arkaya dava açmayı sürdüre-
ceğiz. İşverenler, işçisini çeşitli yollardan
atarken. haklannı ödememek için her tür-
lü olanağı kullanırken, işçi-işveren ara-
sındaki pürüzlerin hiçbirineçözüm aran-
mazken gündeme bir de geç emeklilikle
ilgili tarnşmalann getirilmesi üzücüdür.
lşsizlik sigortası olmadan, iş güvencesiy-
le ilgili yasalar çıkmadan. asgari ücret se-
falet ücretinden kurtanlmadan geç emek-
lilik yasası çıkarmaya çalışmak, iş banşı-
nı bozmaya zemin haziriamaktır.''
BMC işçileri, işverenın üç yıl önce ver-
meye yanaşmadığı 20 milyon liralannı
120 milyon lira olarak aldılar. Demaş,
Çebitaş işçileri dava kuyruğuna girmeye
başladılar. 1995'in son günlerinde işten
atılıp eksik tazminat alanlar. daha önce-
ki yıllarda aynı duruma düşenler için iş-
verenlerini "kötü niyettazminatrnamah-
kûm ettirmek artık zor değil..
Genel Müdür Dinçer Yiğit, tünelleri ışıklandıracak paralannm bile olmadığmdan yakındı
Karayolları ödeneksizKkten sıfirı tükettiGAZİANTEP (AA) -
Karayollan Genel Müdürü
Dinçer Yiğit, kaynak
sıkmtısı içinde olduklannı
belirterek, "Tünelleri
ışıklandıracak paramız bile
yok" dedi. Türkiye'de
toplam 6.5 milyona yakın
taşıt bulunduğunu dile
getiren Yiğit, "Yani,
doyma noktasının çok
alnnda. Kaçınılmaz olarak
bu sayı artacak.
Türkiye'de, devlet il yolu ve
otoyollar olarak, yollann
genişKk ve şerit sayılan
itibanyla sonınumuz yok.
Bizim esas sonınumuz,
yollann üst yapılannın
bozukluğu ve onlan idame
ettirebilecek kaynağı
bulma sorunudur" dedi.
Aşın yükleme
Türkiye'de ağır taşımacıhk
olduğunu, toplam
taşımalann yüzde 90'mı
karayollannın
yüklendiğini, yolcu
taşımacılığınm ise yüzde
94'ünün üstlenildiğini
vurgulayan Yiğit, şunlan
anlattı: "Yollardaki her yüz
• Karayollannda 13 tonluk bir kamyonun 11
bin, 18 tonluk bir kamyonun ise 40 bin
otomobile eşdeğer hasar yarattığına dikkat çeken
Yiğit, yol yapım ve bakımına kaynak
bulamadıklan için vatandaşın cebinden her yıl
42 trilyon liranın çıktığmı söyledi.
taşıttan SO'si kamyon veya
TIR ve bunlann yol
üstyapısına tahribatlan,
tahmin edilemeyecek
kadar yüksek. Orneğin, 13
tonluk bir dingil 11 bin, 18
tonluk bir dingil ise 40 bin
otomobile eşdeğer hasar
yapryor. Türkne'de izin
verilen tek dingil ağırhğı
13, tandem dingil olarak da
19 tondur. Bu, diğer
ülkelere göre oldukça
yüksek bir ağırlık. 13 ton
izinli dingile 15 ton
koyarsanız 2 ton aşnuş
oluyorsunuz, ama
karayoluna bu 2 ton degiL
bunun 4. kuvveti kadar bir
etki yapar."
Aşın yükleme yapmaktan
mutlaka kaçınılmasını
isteyen Yiğit, "Dingil
ağuiığı 13 tona biraz hızlı
çıkü. Bu, ekonomiye
dinamizm getirmiş olabilir
ki, bu yüzeyseldir, kayıplan
daha fazladır. Yollar aşın
yıpranıyor" dedi.
Kaynak sorunu
Aşın yükleme sorununun
gündemden düşmediğıni
ifade eden Yiğit, şöyle
konuştu: "Limitlerin
üzerinde yükleme yapüıyor.
Yüzde 30 aşın yükleme,
toplam tahribatuı yüzde
70'ini yapıyor. 13 tonluk
yasal limit gözden
geçirilmeli. 18 bin
kilometre beton asfalta
daha ihtiyacımız var.
Bunun için, yılda 5-6
trilyon lira kaynağı
bulamadığımızdan. her yıl
taşıt işletme giderierinden
dolayı vatandaşın cebinden
42 trilyon lira çıkıyor. Bu
42 trilyon lira hazineden
çıkmadığı için, istediğimiz
para verilmiyor.'' Kaynak yokluğu nedeniyk' onanlamavan karayollan her geçcn gün daha fazla sorun oluyor.
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞERGINYILDKOĞLU /
S
anayi toplumundan, sanayi ötesi,
daha doğrusu bilgi toplumuna geç-
tik. Butoplumdasosyal, ekonomik
ve polrtik güç dengeleri değişti. Bu de-
ğişikliklerin içinde en önemlisi işçi sınıfı-
nın çözülmesi ve orta sınıflann, aydınla-
nn yeni özel bir konuma yükselmesidir.
Bilgryi, düşünceleri, yaşam tarzlarını üre-
ten aydınlar, kendilerini, insanlann dü-
şünme tarzlannı -yani 'öznenin kuruluş
tarzını'- ve ideoloji özne aracılığı ile etki
gösterdiği için -'politikanın kuruluş' tar-
zını- etkileyecek bir konumda buldular.
Bundan sonra muhalefet hareketi, bu
orta sınıf aydınlarını merkez alarak yapı-
labilir, ancak... Bu görüşler, yeni sağın yük-
selişine paralel olarak Avrupa'da sol li-
beral aydınlar arasında yaygınlaştı ve
1990'lara doğru Türkiye'ye de ulaştılar.
Artık şablonlara meraklı olan bizlerde de
'yeni zamanlar', 'postmodemizmin bil-
mem nesi', 'İşçi sınıfına etveda' gibi de-
rin tespitlere rastlanmaya başlandı.
Derken, garip bir şey olmaya başladı.
Önce Avrupa'da hükümetler, mali kriz-
den çıkmak için emek pazannın yeniden
düzenlenmesi ve esnekleştirilmesi ge-
rektiğini savunmaya başladılar. Hani şu
çözülen, önemini, etkisini kaybeden iş-
çi sınıfı varya, işte o, sermayenin kendi-
ni yeniden yapılandırma sürecine, hem
de etkin bir şekilde direniyordu.
Her şeye rağmen, bu işçi sınıfının çö-
züldüğü görüşüne inananlar da yok de-
ğildi. Orneğin Fransız Devlet Başkanı
Chirac ve Başbakanı Alain Juppe her
halde bunlardandı. Bu inançla, nasıl ol-
sa bu sınıf artık çözüldü, bari hiçbir işe
yaramayan sosyal hakları kaldıralım, ol-
sun bitsin, diyerek bir temizlik harekâtı-
na giriştiler. Türkiye gibi bir ülkede, çö-
zülmekte olduğunun farkında olmayan bir
işçi sınıfının densizlik edip gösteri yap-
ması, hükümeti devirmesi anlaşılabilir bir
şeydi: Cahillik! Bilgi çağına girememiş
olmak, köylülük filan... Ama Fransız iş-
çilerine, hem de 'yenifilozoflann', mem-
leketinde ne oluyordu yani? Nereden
çıktığı belli olmayan yaklaşık iki milyon
işçi, haftalarca grev ve direniş yaptılar. Üs-
telik, toplumda hiçbir etkisi kalmadığı
düşünülen bu işçi sınıfını toplumun geri
kalanı destekliyordu. Juppe hükümeti
gerçeği kabul etti. İşçi sınıfı, kanlı ve can-
lı ortadaydı! Dedikodulara göre Juppe,
şimdi "Ernesto Laclau, Charrtall Mo-
uff ve Glucksmann'/ bir elime geçirir-
sem, bu işçiler çözülüyor lafını nereden
uydurduklannı onlara soracağım" diye
söylenerek dört dönüyormuş.
Çağdaş Mitler
Burası Avrupa! Her türiü frtne fücur ve
akımın en aşın ürediği bir yer. Sağı solu
belli olmaz. Baksanıza daha 1989'da pi-
yasa reformlarına balıklama atlayan Do-
ğu Avrupa işçileri, şimdi kendine komü-
nist diyen ve besbelli piyasa ekonomisi-
ne kuşkuyla bakan garip partilere oy ve-
rip hükümete getiriyorlar. Insanlar bir
yaştan sonra tuhaf davranmaya başlar-
lar denir. Avrupa da medeniyetin yaşlı
insanı değil mi?
tyi de Amerikalılara ne oluyor?^
Avrupa'yı anladık da Amerika'ya. me-
deniyetin bu genç çocuğuna ne oluyor?..
Fordizm sonrası topluma, yani işçi sını-
fının çözülmesine yol açan endüstri son-
rası bilgi toplumuna ilk önce burada ge-
çilmedi mi? Hem Amerika'nın öyle kay-
da değer bir sosyalist hafızası da yok...
Niye şimdi herkes işçileri, işsizliği ve şir-
ket kârlannı tartışıyor, bir işletme fakül-
tesi profesörü, International Herald Tri-
bune'de "Eğer özel sektör, işyerinde,
işverene güveni yeniden sağlayacak ted-
birierbulamazsa.. Amerika öyle bir top-
lumsal hiddet ve korkuya şahit olacak ki
Fransa olaylan bunun yanında park ge-
zintisi gibi kalacak" diye yazabiliyor?
Gerçi son 25 yılda, yani ekonomik kriz
sırasında, ücretlilerin yaşam koşullarının
çok bozulduğunu biliyorduk. Orneğin
1973'te nüfusun en zengin yüzde 1 'i top-
lumsal zenginliğin yüzde 18'ini alırken,
şimdi payını yüzde 40'ayükseltmişti. En
fakir yüzde 20'nin milli gelirden aldığı
pay gerilemişti. 1970'teyöneticilenn ma-
aşı, ortalama işçi ücretinin 40 katına eşit-
ken, şimdi 200 katına çıkmıştı. 1991-
1995 arasında 2.5 milyon Amerikalı işi-
ni kaybetmişti. Tam süre çalışan işçile-
rin medyan geliri 1950-73 arasında yüz-
de 100 artarken, bugün 1979 düzeyinin
yüzde 3 daha gerisine düşmüştü (Inter-
national Herald Tribune, 26,
27/02/1996). Ama işçi sınıfı çözülen bir
sınıf olduğu için, bu taleplerinin ve şikâ-
yetlerinin siyasi gündemi belirleyeceği-
ni hiç düşünmüyorduk.
Burada dayanıldık. Cumhuriyetçi Par-
ti, devlet başkanı aday adaylannı seçme
süreci başlar başlamaz işçi sınıfının ya-
şam koşullannı doğrudan itgilendıren ko-
nular; işsizlik, sosyal haklar, yoksullaşma,
globalleşmenin yıkıcı etkileri vb. geldi
gündeme oturdu. 1980'ler boyunca dev-
let müdahalesini karalayan, piyasa eko-
nomisini göklere çıkaran yazarlar, 'piya-
sa her sorunu çözer inancı' için, "Teori-
de iyi ama gerçek hayatta çalışmıyor.
Aksine her türtü kötülüğün bahanesi olu-
yor" demeye başladılar. "Devlet sosyal
görevlerinden vazgeçemezdi!" Hatta
"Şirketler de sosyal sorumluluklannı ha-
tırlamalıydılar." Bu dünyada, "sadece
hisse senedi sahipleri yoktu, şirkeüe ça-
lışan işçiler de göz önüne alınmalıydı".
Kârları arttırmak için sürekli ışçı çıkar-
mak artık fazla ileri grtmişti. Cumhuriyet-
çi Parti'nin en gelenekselci adayı Bc'o Do-
LONDRA
le bile kendinı tutamayıp "Kâharbu ka-
dar hızla artarken işsizlik de artıyor"d\ye
şikâyet ettı. Herhalde, Bob Dole, bu iş-
çi çıkarma ıle kâr arasındaki ilişkiyi pek
kavramamıştı anlaşılan. Halbuki bu işi
iyı bılen borsada, ne zaman bir büyük şir-
ketin işçi çıkaracağı açıklansa hisse se-
netlerinin piyasa değeri artıveriyordu.
Ve 'Dehşet! Dehşet' d)
Bu arada çok korkutucu bir şey olma-
ya başladı. Popülist, demagog, ırkçı ve
faşist bir başkan adayı Pat Buchanan or-
taya atladı, işçilerin şikâyetlerini yüksek
sesledilegetırmeye başladı. Borsayı, bü-
yük şirketleri, globalleşmeyi eleştiriyor,
yabancı şirketlere karşı Amerikalı şirket-
leri, dolayısı ile çalışanlann işlerini koru-
maktan, bunun için de gümrük koruma-
cılığından bahsediyordu. Ancak Bucha-
nan bununla kalmıyor; yabancı düşman-
lığı yapıyor; kadın haklanna, eşcinselle-
re saldınyordu. Buchanan, ne zaman ser-
mayeyı eleştirse bir Yahudi işadamının
isminı de anmayı ihmal etmiyordu. Böy-
lece işçilerin nefret ve kızgınlığını azınlık
gruplanna, yabancılara yönelterek hem
hedef saptırıyor hem de işçi sınıfının ha-
reketinde büyük bir çatlak açmaya baş-
lıyordu. Komplo teorilerine inananlar için
neredeyse, "Sermaye tam zamanında
en uygun müdahaleyi yaptı" dedirtecek
bir gelişmeydi bu. Ancak gerçek hayat o
kadar karmaşık değildir. Senelerdir sos-
yalistler, sosyal demokratlar; işçi sınıfı ve
çalışanlaria olan ihşkilerini koparmışlar-
dı. Bu yetmezmiş gibi bir kısmı gitmiş, "İş-
çi sınıfı çözülüyor" teorilerine yazılarak ge-
ri kalanına işçilerin artık çözüldüğünü an-
latmayı iş edinmişti. Böylece muhalefet
alanının boşalmasına katkıda bulunmuş-
tu. Şimdi buraya, sosyalistlere ve sosyal
demokratlara ait olması gereken bu ala-
na, faşist eğilimli bir siyasetçi giriyor.
Gerçek hayatın pratiği, işçi sınıfının çö-
züldüğünü, sanayi sonrası topluma geç-
tiğimizi savunan, aydınlara kaldıramaya-
caklan toplumsal misyontar atfeden gö-
rüşleri çürütüyor; bunların, "New York
kanalizasyonlarında timsahlar yaşıyor-
muş" ya da "Hersene birçok insanı uzay-
lılar kaçınyormuş" türünden birer çağ-
daş mrt olduğunu gösteriyor... Ancak, bu
görüşlerin muhalefet soytemi alanında, dik-
katleri gerçek güçlerden, gerçek olmayan
güçlere doğru çekerek yaptığı tahribat
ve yaratabileceği potansiyel tehlikelerde
ortada.
(1) Joseph Conrad 'Karanlığın Kalbi.'
İhracatçılar,
tek çatıda
toplanacak
İSTANBUL(AA)-
Istanbul Hazırgiyim ve
Konfeksiyon thracatçılan
Birliği'nin(lHKJB)
öncülüğünde
ihracatçılann, çağdaş bir
merkeze kavuşmak
amacıyla uzun süredir
sürdürdükleri girişimler
olumlu sonuçlandı.
Maliye Bakanlığı,
lstanbul'dakı ihracatçı
birlikleri ile ihracatla
ilgili kamu kurum ve
kuruluşlan içine alacak
kompleks ıçm
Yenibosna'da 110 dönüm
yer tahsis ettı. IHKİB ve
Türkiye thracatçılar
Meclısı Başkanı Okan
Oguz, Bahçelievler
Belediyesi sınırları
dahilindekı arazıyle ilgili
protokolün önümüzdeki
günlerde imzalanacağını,
ardindan merkezın
yapımı için uluslararası
proje yanşması
düzenleneceğini kaydetti.
Oğuz, içînde birlik
merkezleri, vergi daıresi,
gümrüğü, bankası. fuar
alanı, moda merkezi,
laboratuvarlan,
kütüphanesi. defile
yerleri, toplantı salonlan,
olan bir kompleks
kuracaklannı söyledi.
Maliye Bakanlığı
tarafından tahsis edilen
arazi, E-5 havalımanı
kavşağı ile TEM
otoyolunun kesiştiği
noktada, Atatürk
Havalimanı serbest
bölgesine ve metroya
yakın bir yerde
bulunuyor. Kamuya ait
arazi ıçm herhangı bir
ücret ödenmedi.
Bahçelievler Belediyesi
de bakanlığa şehır
planlannda gereken
değişikliklerin
yapılabileceğini teyit etti.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Amerikan Sağı Ne İstiyor?
Iç siyasal gelişmeleri tüm dünyayı, özellikle de ülke-
mizi ilgilendiren Amerika Birleşik Devletleri (ABD), ka-
sımda yapılacak başkanlık seçimlerine hazırtanıyor.
Başkan adaylığı önseçimleri önemli sorunlann su yü-
züne çıkışına olanak veriyor.
ABD siyasetine, "düşünsel benzerlikleri dillere des-
tan" iki parti egemendir, Demokrat ve Cumhuriyetçi
partiler. Yıne de tarihsel olarak Demokrat Parti, görece
"solda" sayılır; buna karşılık Cumhuriyetçi Parti de
"sağda " bilinır. Şimdiki başkan seçimlere tek aday ola-
rak girdiğinden önseçimlerde Demokratlann işi kolay.
Cumhuriyetçiler ise çok adaylı bir önseçim süreci ya-
şıyor.
ABD'nin iki partjsinin de üzerinde uzlaştığı "dünya ege-
menliğine ve uluslararası büyük ortaklıklannın çıkarla-
nna dayalı" egemen ekonomi politikası da Cumhuriyet-
çilerin önseçim çalışmalannda tartışmaya açıldı. "Eko-
nomik ve toplumsal sorunlan" vurgulayan Patrick J.
Buchanan'ın kimi eyaletlerdeki beklenmedik önseçim
başansı, ortalığı kanştırdı.
Buchanan, Soğuk Savaş'ın sona ermiş olmasının da
verdiği rahatlıkla, ABD'nin kendi iç sorunlannın çözü-
müne yönelmesi gerektığini öne sürüyor. Bu doğrultu-
da dış yardımlann sıfırlanmasını, ABD dışındaki asker-
lerin geri çekilmesini ve küresel bir dünya düzeni bek-
çiliğinden vazgeçilmesini öngöruyor. Kimi etkıli çevre-
lerin "ekonomi bilmiyor" suçlamalarına karşın Bucha-
nan, ABD'nin ekonomik çıkariarını da bu genel "içe
dönüşte" görüyor ve toplumsal destek buluyor.
Uluslararası ticarette serbestleşmeyi, özellikle de fi-
nans sermayenin serbest dolaşımını eleştiriyor. Küre-
selleşme sürecinin yalnız "büyük sermayenin" ya da
"uluslararası ortaklıklann" çıkanna işlediğini, oysa yer-
li küçük üreticilerin korunmasıyla "iş ve aş" artışı sağ-
lanabileceğini, daha doğrusu, "borsayı değil, halkın
alışveriş ettiği pazan" öne çıkarmak gerektiğini vurgu-
luyor.
Küreselleşmeyi yerii "iş bulma" ve üretim için biryı-
kım olarak gören Cumhuriyetçi adaya göre ABD, "yer-
li üretimi, dış rekabete karşı korumalıdır." Bunun için
dışandan, özellikle de, başta Japonya, Uzakdoğu ül-
kelerinin ürünlerinin ABD'ye gırişlerinin "sınıhandınl-
ması "yoluna gidilmelidir. Bu yaklaşımın doğal bir so-
nucu olarak, uluslararası ticaretı kolaylaştırmak ama-
cıyla imzalanan GATT (Gümrük Tarifeleri Genel Anlaş-
ması) ve bu amaçla kurulan Dünya Ticaret Örgütü'nün
"yoksayılmasını" istiyor. Bununla da yetinmiyor, ABD'nin
Kanada ve Meksika ile imzalanan üç ülke arasında bir
tür gümrük bıriiğini öngören NAFTA'nın da yerie bir edil-
mesini öneriyor. Uluslararası kurumların etkilerinin art-
masını "ABD'nin ulusal bağımsızlığına birsaldın" ola-
rak niteliyor.
İçe dönüş, ABD'ye dışandan göçmen alınmasında da
isteniyor. Günümüzde ABD'ye yılda 775 bin "yasal göç-
men" alınıyor. Yasal göçmenlerin büyük çoğunlukla bi-
lim adamlan, sanatçılar, mühendisler başta olmak üze-
re "nitelikli işgücü" ya da "parasını ABD'ye aktaran
sermayedarlar"'dan oluştuğu biliniyor. ABD bu yoldan
"büyük birsömürü çarkı işleterek" dünyanın nitelikli in-
san ve sermaye kaynağına el koyuyor. Bunun dışında
yılda yaklaşık 300 bin niteliksiz kişinin kaçak giriş yap-
tığı öne sürülüyor. Şu sırada Cumhuriyetçilerin ege-
men olduğu yasama meclislen, yasal göçün yüzde 30
dolayında azaltılmasına ilişkin tasanları tartışıyor. Buc-
hanan bu konuda da daha sıkı önlemler istiyor; göç-
men alınmasının belli bir süre yasaklanmasını öneriyor.
Bu yapılırsa, "yeni açılacak işlere" yalnız şu sırada
ABD'de çalışma hakkı olantar alınacak.
Bu görüşler, ABD'nin ekonomik bakımdan "kaygılı",
yani işini kaybedeceği, ya da gelinnin azalabileceği
korkusunu taşıyan kesimlerinin çıkariarına çok uygun
düşüyor. Gelişmiş OECD ülkeleri arasında "gelir bölü-
şümü en eşitsiz" olan ve yalnızca geçen yıl büyük iş-
letmelerin yanm milyon çalışanı işten çıkardığı ekono-
mik ortam, daha doğrusu "küreselleşmenin yarattığı sos-
yal yıkım" Buchanan'ın önseçim başanlannın asıl ne-
denidir. "Kürtaj yasağı", "eşcinsellik", "özel silah kul-
lanımı" gibi sağ söylemın öbür süsleri önseçim sonuç-
lannı açıklamada yeterli olamaz.
Önseçımler ABD'de iki ekonomik konuyu, daha doğ-
rusu çözümü gerekli sorunu ortaya çıkanyor Yeni "iş-
bulma olanaklan yaratılması" ve bağlı olarak "yerli üre-
timin dış rekabete karşı korunması." Buchanan'ın so-
nuçta Cumhuriyetçi Parti'nin adayı olma olasılığı çok
zayvf olsa da, ABD'nin az ve orta gelirti kesimlennde kü-
reselleşmeye karşı "güçlü karşı çıkışın" var olduğu ve
asıl önemlisi geleceğin başkanı kim olursa olsun, bu de-
rin toplumsal eğilimlerin ABD siyasetini etkileyeceği
söylenebilır.
En çok yararianan ülkede yarattığı sosyal sorunlar göz
önünde tutulursa, denetimsız küreselleşmenin, Türki-
ye gibi "demokratikolmayan" az gelışmişlere "sürekli
baskı ve terör" biçiminde yansıdığı çok açıktır.
•••
Ülkemize "cumhuriyet kimliğini" kazandıran özgün
kurumlann başında gelen Köy Enstitüleri'nin en önde
gelen uygulayıcılanndan birini M. Rauf Inan'ı geçen gün-
lerde yitirdik. Laik ve demokratik eğitim amacına yıllar-
ca güç veren ilke ve görüşleri, yetiştirdiği binlerce öğ-
rencisi tarafından her gün yeniden yaşama geçirildiği
ölçüde Inan yaşayacaktır.
DERÎSATIŞİLANI
TÜRK HAVA KURUMU GENEL BAŞKANLIĞPNDAN
Kurumumuz şubelen tarafından 1996 yılı kurban bayramında toplanacak olan den ve
bağırsak satışı ıhaleleri aşağıdakı tanh ve merkezlerde yapılacaktır. llgılıler şartnamelen
aşağidakı şubelerde görebilirler.
Tarih ve şube adı Tel. no.
18 Mart 1996
0 374 2151069
0284 2251319
0422 3212194
0446 2141223
03842131717
Bolu
Edırne
Malatya
Erzıncan
Nevşehir
19 Mart 1996
Kocaeli 0262 3211137
Nazılh 0256 3131934
Gümüşhane 0456 2134969
Manısa 0 236 2311808
Burdur 0 248 2331401
Giresun 04542163719
20 Mart 1996
Kaysen 0 352 2228564
Adıyaman 0416 2164669
21 Mart 1996
22 Mart 1996
Şanhurfa 0 414 3132484
25 Mart 1996
0224 2211142
0452 2141770
0 372 4122466
0 274 2161575
0 3862133285
0 332 3511228
04662121791
Sakarya
Aydm
Trabzon
Lüleburgaz
Uşak
Amasya
Ispana
Yozgat
Rıze
0 264 2712037
0 256 2251729
0 462 3214317
02664171988
02762166432
03582181390
0 246 2185898
0 354 2126252
0464 2140896
Bursa
Ordu
Karabiik
Kütahya
Kırşehir
Konya
Artvin
26 Mart 19%
Denızlı 0 258 2611020
Tekirdağ 0 282 2623889
Oiaraş 0 344 2142517
Erzurum 04422181587
27 Mart 1996
Balıkesır 0 266 2411136
0 362 4312185
0 372 2534327
0222 2311024
03882131643
0474 2239699
Samsun
Zonguldak
Eskişehir
Nıgde
Kars
28 Mart 1996
Mugla 0 252 2141219
Hatay 0 326 2153703
Tokat 0 356 2141670
Ağn 0 472 2151514
29 Mart 1996
Havza
Ankara
Mersin
0 362 7141940
0 312 2296639
0 324 2331663
01 Nisan 1996
Çanakkale
Sinop
Adana
Sıvas
0 2862172168
0 368 2611732
0 3224543703
0 3462211834
02 Nisan 1996
Izmır
Çorum
lstanbul-1
Gaziantep
Kastamonu
Van
Afyon
0 232 4255491
0364 2132490
0212 5711976
0342 2311042
0 366 2141038
0432 2163022
0272 2153207
04 Nisan 1996
Sahhh 0236 7143968
Antalya 0 242 2412179
tstanbul-2 0 216 3533557
Di>arbakır 0412 2286093
Bitlıs 0434 2161353
Çankın 0 376 2132389
05 Nisan 1996
Elazığ 0424 2182564