Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 MART1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Başka silahlarla yapılaıı
değişik bir savaş
DUYGU DURGUN
Bir adam, elinde bir demet gül
ile sahneye çıkar ve konuşmaya
başlar. Adamın adı SAD'dır.
tngilızcede adının anlamı
'üzgün' demektir. Adam
üzgündiir.
Avrupa'da oyunlan en çok
sahnelenen Avusturyalı yazar
Robert Schcider'ın "'Pislik' adli
oyununun kahramanıdır Iraklı
SAD. Scheider, bu oyunu, 1991
sonbahannda ona Viyana'yı
tanıtan ve 'uydurulmuş
hikâyelerin en güzel hikâyeier
olduğunu öğreten' Iraklı
Saiih'ın anısına yazmış. Salih
ya da oyunun kahramanı SAD,
ülkesındeki savaştan kaçarak
insanca yaşamak ve öğrenimini
tamamlamak için geldiği
Avrupa ülkesinde, başka
silahlarla yapılan bambas.ka bir
savaşın içinde buluyor
kendisini. Koyu renkli tenı,
onu, yabancı düşmanı baskılar
karşısında yaşam hakkını
korumak zorunluluğu ile karşı
karşıya getiriyor. Sa\aşımını şu
sözlerle haykınyor SAD:
"Banş içinde yaşamak
mümkiin değil, çünkü ben
parmaklanmla vitrin
camlannızı kirtetiyorum. Banş
ha! Banş hiçbir /aman
olmayacak! Bunu bize orada,
aşağıda sö\ lemediler. Bize
yalnız kuzeyde hayatın iyi
olduğunu ve bir elmanın yalnız
altmış fenik olduğunu
söylediler. Kandınkük-. Biz de
kandık."
Iraklı SAD'ın öyküsünü,
Ankara Sanat Tiyatrosu
oyunculanndan Cezmi Baskın,
.Türk ızleyicisinin karşısına ılk
defa getiriyor. Scheider'ın
Avrupa'da defalarca sahnelenen
\e ilgi gören bu tek kişılik
oyunu Almanya'nın çeşitli
kentlerinde oynayan Baskın, 8-
9-10 mart tarihlerinde Kemancı
Bar'da sahneleyecek.
Baskın'a göre Batı toplumunun
kendisinden olmayan, bır
üçüncü dünya vatandaşına
bakışını anlatan ve kendisine
tümüyle yabancı bir ülkede
farklı bir yaşam kültürü
içerisinde yaşamak zorunda
kalan bır insanın çelişkilerini
ele alan bu öyküyü tiyatro
ızleyicisinin karşısına
çıkarmak, bir zorunluluk.
Oyunu sahnelemesinin bir
nedeni de Avrupa'da yaşayan
işçi statüsündeki yabancılann
karşılaştıklan gerçeklerden
Türk seyircisıni de gerek
politik gerekse hümanist bazda
haberdar etmek.
- Nedir sizi SAD'm öyküsüne
çeken?
CEZMİ BASKJN -Bu oyun,
Avrupa'da yaşayan
yabancılann gerçek öyküsü.
Türk seyircisinin de bu gerçek
öyküden, gerek politik gerekse
hümanist bazda haberdar
olmasını istedim. SAD'ın koca
bir gününün yalnızca iki saatinı
anlatıyor oyun. Bu iki saat
içerisinde gördüğü kâbuslan,
yaşadığı heyecanlan, içine
düştüğü çelişkileri.. Sadece
Almanca öğrenmek ve insanca
yaşayabilmek için bulundugu o
Avrupa ülkesinde vitrin
camlanna elini bile
değdiremeyen, kendisine bir
pislik gibi davranılan, aslında
hıç de 'pislik' olmayan bir
adamın öyküsü bu.
- Ülkesi Irak'taki sıcak savaştan
kaçan SAD, gittiği ülkede bir
başka savaş içerisinde buluyor
kendisini. Nasıl bir savaş bu?
BASKIN- Öncelikle ekonomik
bir savaş. Batı toplumu ona
"Sen benim için çalışacaksın'
demiş bir kere. Yaşamını
c'ezmi Baskın,
Avusturyalı yazar Robert
Scheider'in 'Pislik' adlı
oyunun sahneliyor.
Scheider, bu oyunu, 1991
sonbahannda ona
Viyana'yı tanıtan ve
'uydurulmuş hikâyelerin
en güzel hikâyeier
olduğunu öğreten' Iraklı
Salih'in anısına yazmış.
Salih ya da oyunun
kahramanı SAD,
ülkesindeki savaştan
kaçarak insanca yaşamak
ve ögrenimini
tamamlamak için geldiği
Avrupa ülkesinde, başka
silahlarla yapılan
bambaşka bir savaşın
içinde buluyor kendisini.
sürdürebilecek kadar para
kazanabilmek için geceleri 12
kilometre yürüyerek gül
satıyor. Zaten Avrupa'da,
özellilde Viyana'da hep
yabancıdır gül satıcılan. Diğer
savaş ise ırkçı düşüncelere
karşı verilen bir mücadele.
Ama bu savaşta edilgen.
Yaşamını korumaya, ölmemeye
çalışıyor. Bu yüzden hep
karanlık bastığında ortaya
çıkıyor. Kendi kendine olan
savaşı da işin bir başka yönü.
Felsefe okuyan, dil öğrenmek
isteyen. metafiziğe ilgi duyan,
humor duygusuna sahip,
anarşist ruhlu bir genç adam
aslında SAD. Ancak toplumla
olan savaşında yenilgiyi baştan
kabullenmiş. Bu yüzden de
"Buraya hiç gelmemeliydim,
oysa sizi ilk gördüğümde
dilinizi, yüzünüzü sevmiştinr
diyor. Mutlu olduğunu
söylerken bile aslında o sözün
nasıl zorla söyletildiğine tanık
oluyor izleyici. Oysa onun en
büyük özlemi, mutlu olmak.
Çünkü mutlu olmak bir
gerçektir. Tüm insanhğtn
peşine düştüğü, ama daha da
önemlisi herkesin sahip olmaya
hakkı olduğu bir gerçek.
- Iraklı bir gencin, bir Avrupa
ülkesinde verdiği vaşam
savaşımı, Almanya'daki Türk
işçisine ne kadar yakın ya da ne
kadar uzak?
BASKIN- Batı, ucuz ışgücü
için göçmen kabul ederken
günün birinde mutlaka
yurtlanna geri döneceklerini
onlara asla unutturmuyor.
Orada kalabilmelerinin tek
koşulu, geçmişlerini ve
geldikleri kültürü reddederek
asimile olmak o insanlann. Bu
anlamda Türk işçilerinin değil,
ama politik nedenlerle
yurtdışına çıkmış Türklerin
sorunlan ile paralellikler var
elbette. Onlar da sisteme
entegre olmak ya da olmamak
gibi bir sorunla karşı karşıya.
Türk işçileri ise
4
ev-iş-cami'
üçgeni içerisinde, bulunduklan
çevreden o kadar bağımsız
yaşıyorlarki. Ne SAD'ın
öyküsünden ne de sokaklardaki
gül satıcılanndan haberleri var.
Bu anlamda oyunu Almanya'da
sahnelerken istediğim tepkiyi
Türk işçisinden değil, orada
yaşamak zorunda kalan Türk
aydınlanndan alabiliyorum.
- Oyunu, Kemancı Bar gibi
değişik bir mekânda
sahnelhorslınuz. Bu, rjyatroda
alternatif mekân arayışlannın
bir sonucu mu?
BASKIN- Oyur.un yönetmeni
ben olduğum ve oyunu
istediğim gibi evirip
çevirebildiğim için bence
mekânın önemi yok. ama bir
anlamda da var. Örneğin bu
oyunu, koca bir hangarda
sahnelerken SAD'ın
yalnızlığını, bir nokta kadar
ufacık kalışını, daha yalın bir
çevre düzenlemesi ile
yansıtabiliyorum. Kemancı Bar
gibi bir mekân ise SAD'ın
yeraltındaki yaşamını, üzerine
gelen dışandaki dünya
karşısında duyduğu sıkıntılan
yansıtabilme olanağını veriyor
bana. Cezmi Baskın, 'Pislik'i
sahnelerken bir başka amacının
daha olduğunu belirtiyor:
Gençlere tiyatroyu sevdirmek.
80 sonrası kuşağın beğenilerine
göre tiyatro yapılmadığı
düşüncesinde olan sanatçı,
"Bugünün gençliği her açıdan
boşverilmiş bir kuşak gibi
görünüyor bana. Tiyatrolar hep
kurulu duzene göre yapılıvor.
Oysa gençliğin dinamizmine,
enerjisine seslenecek oyunlar
sahnelenmeli* derken Kemancı
Bar gibi bır mekânda tiyatro
yapmasmı biraz da bu kitleye
ulaşmak amacıyla açıklıyor.
Çünkü, "Tiyatro, yeni seyirciler
yaratabildiği ve çağın
gerektirdiği yenilikleri,
fantezileri yakalayabildiği
ölçüde var otabilir."
'Sahne' sergisi doğaçlama
gölge dansıyla açılacak
Kültür Servisi - Fotoğrafsanat-
çısı Levent Oget'in "Sahne"
isimli 3. kişisel sergisi, 8 mart ta-
rihinde Atatürk Kültür Merkezi
Sergi Salonu'nda açılıyor. Mart
ayı sonuna kadar izlenebilecek
sergi 75x 100 cm boyutlannda 15
adet siyah-beyaz fotoğraftan olu-
şuyor. Sergi. 8 mart cuma günü.
geçen yıl Assos Gösteri Sanatla-
n Festıvali'nde de yer alan Fran-
sız sanatçı Sabine Jamet'nin do-
ğaçlama gölge dansıyla katılaca-
ğı birenstalasyon ile açılacak.
Levent Öget, "Sahne" sergi-
sindeki fotoğraflann, gösteri sa-
natlannın bir parçası olarak bu
disiplinlerle birlikte izleyene-ız-
letene bakılacak yenı, ayn bir
mistisizmı banndıran coşkunun
tükenmez çeşitliliğını kanıtlarca-
sına ortaya çıktığını belirtiyor:
"O anda üretiien bir ses-bir fi-
gür, yoiunu biraz daha uzatarak
ve zaman-mekân ilişkisi alışkan-
hklannı (aykın bir dille) kendi
kurallanyla karıştırarak akscdip
bir de böyle coşulabileceğinin
hazzını bize tanıştırabilir." Oget,
bu kalıplan sorgulayan sanatın.
bu sanat insanlannın yaşadığı-
mız çağdaki tarihsel geçmişle
yüklenmiş tüm geleneksel sanat-
lann, günümüzde artık böyle bır
boyutla da buluştuğunu anlatma-
nın en iyi yolu olduğunu düşünü-
yor.
Izlenirken yönelinmiş her im-
gede karşılaştığımız, bütün duy-
gulann kaynağı olarak nitelediği
insanın varlığını en iyi sahnede
sorgulayabildiğini ve sahnede
kendini yaratabilmenin özgürlü-
ğünü yaşadığtnı söylüyor.
Sergi, dansı Sabine Jamet'in;
ıs.1k, müzik ve derlemeyi Levent
Oget'in gerçekleştireceği "İkili
Fıgür" adlı fotoğraf ve danstan
oluşan bir enstelasyonla açılacak.
Assos Gösteri Sanatlan Festiva-
li bünyesinde gerçekleştırilmiş
olan buenstalasyondabasılı "İki-
li Figür", 2 yıl önce Hiiseyin Ka-
ürcıoğlu yönetimindeki "Truva
Öyküsü" adlı performansta
Oget'in üzerinde çalıştığı bir im-
ge olarak bu çalışmanın görsel
malzemesıne referans oluştur-
muş.
Uygulamanın yapıldığı Beh-
ramkale Köyü'nün antik bir ka-
le burcunda. akşam saatlerinde
izlenebilecek bir düzenlcme ile
dik olarak yerleştirilen ve kalın
iellerle bağlandığı metal çerçe-
veli foım arkasından meşaleler-
le aydınlatılarak doğaçlama bir
gölge içinde yerini alan enstelas-
yon, sergının açılışmı yapacak
Sabine Jamet'in 'İkili figürü'.
bir epısode yaklaşımıyla sergi
mekânı için haztrlanmış Bunun
bir avangard çalışma ya da göz-
lem olmadığını söyleyen Oget,
söz konusu olanın düşüncelerin
ve imgelerin yolculuğu olduğunu
belirtiyor.
Üçüncü kişisel sergisini aça-
cak olan Levent Öget, I957'de
doğdu. Fotoğraf çalışmalannı
70'lerin başlanndan itibaren ki-
şisel olarak geliştiren Öget, mu-
habirlik ve stüdyo denemelerin-
den sonra 1989 yılında moda ka-
taloglan görüntüledi, çeşitli der-
gi ve günlük gazetelerde fotoğ-
raflan yayımlandı.
1991 yılında Kanada'nın To-
ronto şehrinde düzenlenen "Art
on the Edge" festivalıne katılan
Öget, aynı yıl ilk kişisel sergisi-
nfaçtı. Öget, 1992 yılında Erden
Kıral'ın yönettiği "Mavi Sür-
gün" filminde "stills photograp-
her" olarak çalıştı.
1993 yılında Hüseyin Katırcı-
oğlu yönetıminde gerçekleştiri-
len "Tnıva Öyküsü" kitle tiyat-
rosu çalışması için hazırladığı fo-
toğraf projesi, 1994'te kostüm
tasanmcisi Selçuk Günşık için
hazırladığı moda kataloğu, 1. Is-
tanbul Uluslararası Caz Festiva-
li'nde yer alan "Caz Fotografla-
n" adlı kişisel sergisi ve Yıldız
Sarayı'nda "1. İstanbul Disiplin-
ler Arası Sanat Etkinlikkri" kap-
samında gerçekleştirdiği fotoğ-
raf projesi daha sonraki çalışma-
lan oldu.
1995'te Bilsak atölyedeki dia
gösterisinin ardından, "Caz Fo-
toğraflan" kitabı yayımtanan
Öget, Caz Derneği Denetleme
Kurul Üyesi ve İstanbul Sanat
Tanıtım Araştırma Vakfı kurucu-
lanndandır.
Yıne 1995 'tebirincisi yapılan
Assos Gösteri Sanatlan Festiva-
li'nde "İkili Figür" adlı bir ens-
talasyon (fotograf / dans) uygu-
ladı. "Crystal"Night"adıyla ger-
cekleştiriien etkinlik için ise çev-
re, giysi, ışık tasanmlan, görün-
tü projeksıyonlan, müzik kurgu,
ejDstalasyon ve plastik müdahale-
lerden oluşan performansa katıl-
dı. Atatürk Kültür Merkezi'nde
açılacak olan "Sahne" adlı sergi
son çalışması.
8. Uluslararası Kısa
Film Günleri başlıyor
Kültür Servisi - tFSAK ve Fransız
Kültür Merkezi'nin 8 yıldır aralıksız
olarak sürdürdüğü ve özellikie genç-
ler tarafından büyük ilgiyle karşıla-
nan "Uluslararası Kısa Film GUnle-
ri", bu yıl 4-9 mart tarihleri arasında
gerçekleştiriliyor.
Her gün saat 11.00,14.30,17.00ve
19.30'da düzenlenecek olan gösteri-
lerde tüm filmler, geçen yıllardan
farklı olarak, daha olumlu koşull?r-
da film izlenebilmesi amacıyla, 4 kez
tekrarlanacak. Yinebuyıl, ilk kezde-
nenen "önceden bilet alma" yönte-
miyle de kapıdaki yığılmanın önlen-
mesi hedeflenıyor. Bu seneki programa Ispanya 9,
ttalya 8, Avusturya 4, Almanya 4, Isveç 1, Fransa
9, Belçika 4, Ingiltere 7, Hollanda 4, Türkiye 10
kısametraj film ile katılıyor. Kısa Film Günleri'ne
katılacak toplam film sayısı 65... Filmler, tertip ko-
mitesi tarafından uluslararası festivallerde gösteriI-
miş \e beğeni kazanmış kısa metrajlı filmler ara-
sından seçildi. Kurmacalı ve canlandırma türü
fılmlerden oluşan gösterilerin son günü olan 9 mart
tarihinde, İFSAK yanşmasında ödül almış kişi \e
yönetmenlere plaketleri dağıtılacak. Değişik ülke-
lerden gelecek olan yabancı yönetmenler de film-
lerinin gösterimlerine katilacaklar ve izleyicilerin
sorulannı yanıtlayacaklar.
Programda yer alan filmlerin bü-
yük çoğunluğu 16 mm veya 35
mm'lık sinema filmi olarak gerçek-
leştirilıyor. Sadece Türkiye bölümün-
de 7 film, video olarak sunuluyor.
8. l luslararası İstanbul Kısa Film
Günleri Programı
Bugün
11.00: Türkiye, 14.30: Türkiye,
17.00: Türkiye,"19.30: Almanya
5MartSalı
11.00: Belçika / İspanya, 14.30:
İtalya, 17.00: Belçika / İspanya,
19.30: Avusturya / İsveç
6 Mart Çarşamba
11.00: Avusturya/İsveç, 14.30: İngütere, 17.00:
Hollanda / İspanya, 19.30: İspanya
7 Mart Perşembe
11.00: Hollanda/İspanya, 14.30: İspanya, 17.00:
İtalya, 19.30: Fransa
8 Mart Cuma
11.00: Türkiye, 14.30: Fransa, 17.00: Almanya,
19.30: İngütere
9 Mart Cumartesi
15.30:İFSAK Ödül Toreni ve festivale katılan
yabancı konuk yönetmenlerin filmlerinin tekrar
gösterimi.
Jim de Vaıdl ve Sioux türidileıi...
MURATSES
Bağımsız müzik oluşumlannın Uginç kimliklerin-
den Jim De Vault
LINZ - Arada sırada, yeni müziğin
yükselmekte olan sanatçılanna yer ver-
diğim bu sütunlann konuğu, Jim De Va-
ult bu kez... "Keope ve DosÜarT ve on-
lann ardından Scott Garrigus üzenne
yazdığım tanıtma yazılanm, çok olum-
lu okur tepkileri aldı. Bu güzel tepkıler,
Türkiye'de, bu türde konulan izleyen,
sayıca sınırlı olmasına karşın yüksek il-
gi gösteren bir kitlenm varlığını belli et-
ti. Jim De Vault, düşünebıleceginiz gibi,
bağımsız müzik oluşumlannın ilginç
kimliklerinden biri... Konuğumuz, bu
kez güneyden, çeşıtlı dizılerden aynntlı
olarak tanınan birbölge olan Teksas eya-
letinden. Ama, bızde "pembedizr dıye
de tanımlanan, "sabun opcralanndaki
igretitiplerden"bın değil.
Daha önce konuk ertığım sanatçılar-
dan en belirgm farklılığı ise son aylarda
diğerlerine kıyasla daha yoğun bir bı-
çimde listelere girebılmesi. ABD'dekı
liste oluşumlannın özellıgı kısaca şöyle:
Bir eyaletteki başannm, ABD dışındakı
herhangı bir ülkeyle neredeyse eşdeğer
bır konumda olması, çok sayıda nıtelik-
lı ürûnün piyasaya çıkması, ancak yerel
listelere yoğun bir biçimde girilebıldı-
ğinde, ABD çapında bir başannm söz
konusu olabilmesı.
Jim De Vault'vTi daha önceki konuk-
lanmızdan ayıran diğer bır özelliği de
birbırinden uzakmış gibi görünen türle-
n bırleştirebilmesı ve bu farklı bireşim-
lerle listelere girebilmesi. Sanatçı, kom-
şu sanat dallannda da "nasibini alabS-
nüş" bir kişi: 7O'lı yıllarda yağhboya res-
me başlamış, lrving Arts Assocıatıon'm
ödülünü kazanmış, albümlerinin kapak-
lannı kendisi hazırlıyor! 1982-87 yılla-
n arasında yoğun bir radyoculuğu var:
Bağımsız sanatçılann, Teksas eyaletm-
deki radyolarda yayımlanabilmesı için
oldukça "sıkı" bir savaşım vermiş, yöre-
deki yapımcılann anlayışlanna yenı ve
taze boyutlar getırmış.
Radyoculuk döneminde epeyce bir
"ses getirnMş", Laır of Carmel Dragon
ısımli on dakıkalık bir tını kolajı üretmiş.
Kendınce ilk ciddi yapıtı bu tını kolajı...
Multimedya ve filmcilık alanında, çev-
recılik anlayışının yerleştirilmesı ve "ye-
nidendeğerlendirme'' yöntemlerinın do-
ğaya olumlu katkılan üzerine yanm sa-
atlik bir görsel yapıt hazırlamış. Dallas-
11 blues şarkıcılanndan CricketTaytor'ın
klibıni yönetmiş. Şiir konusunda da et-
kinlikleri var: Yıllar boyunca yazageldı-
ğı şiırlerini. The VVfeeping Stone (Ağla-
yanTaş) adıyla, tek cilt olarak Internet'te
yayımlamış ve dostlannın yakıştırma-
sıyla "Sanal Evren Ozanı" da olmuş so-
nunda... Bağımsız müzik üretımı üzen-
ne de oldukça hoş bir görüşü var sanat-
çının: Işin ıyi vanı, isteyen herkesin üre-
tebilmesi; ışın kötü yanı, önüne gelenın
üretebilmesi. Bu yaklaşım, Türkiye'de-
ki oluşumları da. müzik olsun görsel
medya olsun. açıklamıyor mu?
Genelde, bağımsız yapımlarkonusun-
da sinema örneği. bu gelişimlen epeyce
açıklayabtliyor: Ürünlen tıkanmayabaş-
layan Holyvvood, gıdereic bağımsız ya-
pımcılara, ABD dışındaki sinemaya, fes-
tıvallere karşı daha bır duyarlı olmaya
ıtıldı doğal olarak. Öncebaşanlı bulduk-
lan çalışmalann dağıtımını ûstlenen dü-
zen, yeni yapımlar için bunlan kotarabı-
len bağımsızlarla anlaşma yoluna gırdı.
Önıeğin, bir Robert Redford'un çabala-
n olmasa ıdı, alternatif-bağımsız sinema
bu denli birhızla ilerleyemeyecekti, The-
remin'le ilgilı belgesel de olmayacaktı.
Bırkaç özel ilgisı olan kişi dışında. kim-
se müzik tarihınin "el sürülmeden çalı-
nan" tek sazını tanıyamayacaktı, büyük
usta Leo Theremın de onlarca yıl sonra
yeniden gündeme gelemeyecektı.
Dilersenız, yıne Jim De Vault'a döne-
lim ve yararlandığı müzik türlenne bır
göz atalım: Ambient, blues, rock ve et-
nık öğeler... Kanada'da dört hafta sürey-
le lıstelerde kalan albümü Steel Breeze,
ambient blues ve rock öğelerinı içenyor:
Wakan adlı son albümü, yoğun bir bi-
çimde yerlı (Kızılderili) Amenkan hal-
kının kültürüne yer veriyor. Oldukça
güçlü, elekronik bir altpıya sahip olan al-
büm. Ohıo'da ve Nevv York'ta listelere
girdi son aylarda. (Kasım ayında, Bin-
fen'ın 7. sıradan listeye gırdiği Cleve-
land'de, VV'akan da 11. sıraya yükselmiş-
ti.) ABD'dekı çeşıtlı yayın organlannda,
aralannda benim eleştirilerimin de bu-
lunduğu. 901ı yıllardakı albümlerinde,
(Voicc of AU, Cnıise Missile, Cascades I
ve Cassades 2) belırlı bır düzeyde. Jean
MichelJarreetkılerivar. Buetkılerinana
nedeni, JMJ'm, elektronik müzik tari-
hindeki saygın yenni almış ünlü Hous-
ton konsen... Bu albümlennde az da ol-
sa Akdeniz niteliklen var! Şarkı söyle-
diği parçalarda, Arttıur Brown'u anım-
satan Jim, efekt aygıtlarını son derecede
özgün bır biçimde kullanabiliyor. Son
olarak, VVakan'ın ne anlama geldiğını
söyleyip yazımı noktalamak istiyorum:
Biı Dakota (Sıöux) sözcüğü olan "Wa-
kan"; gözle, görülmeyen gizemsel nite-
likleri, güçlen tanımlıyor. Müzıkle de
iletilebilen bu güçler, Siou.x türkülerinin
ana varoluş nedeni... Banş üzenne söy-
lenmiş özgün Sioux ezgilerinden yola
çıkan albümün ana amacı da dinleyenin
gözündekı olası perdelen kaldırmak ve
onu banş adma kazanmâk.
BU AŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Raırt İnanları
Düşündükçe...
Siz hiç Ardeşen'lerden gelip 1922'nin İstanbul Mu-
allim Mektebi'nde okudunuz mu?
Köprübaşında, caddelerde, gazete kapılannda Bâ-
bıâli'de, padışah sarayında emperyalizmin silah gti-
cü.
Dalgınlığınızda Izmir'i, Aydın'ı, Manisa'sı, Bursa'sıy-
la işgale uğramış kentlerimiz, kasabalarımız.
Cepheler. cepheler, cepheler...
Siz hiç yoksul, ama tam bağımsız 1925 Türkiye-
si'nin savaş yetimleri okullarında öğretmenlik yaptı-
nız mı?
Eskişehir'in Çifteler kınnda yoktan Köy Enstitüsü
var etme görevinin ağırlığını duydunuz mu omuzla-
nnızda?..
Recep Peker gibi, Reşat Şemsettin gibi CHP'li
başbakanların, bakanlann ıhanetine uğradı mı eğitim
savaşınız?
1950'li yıllarda yeni emperyalizme yataklık eden
Adnan Menderes iktidan, Kîlrt vurdu mu imecenizin
yarattığı okullara?
Ülkenin geleceğine uygarlık bilinci taşıyan öğren-
cilerinizin cezaevlerine kapatıldığını gördünüz mü?
Onlar gördüler.
Hakkı Tonguç'lar, Rauf Inan'lar, ŞerifTekben'ler,
Ferid Oğuz Bayır'lar, Hürrem Arman'lar...
Cumhuriyetin direnç yitimine uğramayan eğitim
emekçileri.
Devlet eliyle burjuva yaratmanın ne demek oldu-
ğunu, ne ocaklar söndürdüğünü de gördüler onlar.
Örgütlenme bilincine dönüşmeyen bilgiyi neyleye-
iim.
Yoksul cumhuriyetin ilk öğretmen kuşağına örgüt-
lenmiş halkın yenilmeyeceğinı yaşam öğretmişti.
Rauf Inan da bu öğrenimden geçerek aydınlanma
yolunda örgütlenmenin, ancak aydınlanmış kafala-
rın özverisiyle gerçekleşebileceğine inanan eğitim
emekçileriFiden biriydi.
Umudunda imecenin utkusu.
Köy Enstitüleri olgusunu tartışanların, aykın gö-
rüşler karşısında birieştikleri ortak yargı şudur:
"Eğitim alanında özgün ve ilerici bir adım."
Rauf Inan öğretmen, yüzeyde kalmayanlara, ger-
çeği ideolojide değil, ideolojiyi gerçeğin özündeara-
yanlara özgü nesnellikle şöyle tamamlar bu yargıyı:
"1924-46 arası, eğitimde büyük seferberlikler ça-
ğıdır. Birindsıokuma-yazma seferberiiği, ikincisihalk
eğitimi seferberiiği, üçüncüsü köy eğitimi seferber-
iiği, dördüncüsü mesieki ve teknik eğitim seferber-
liğı, beşincısi çeviri ve yayın seferbehiğidir.
Görüldüğü gibi ilk dört seferberiik halk amacında-
dır. Bu seferbehikler, aslında birbirinden kopmazbir
bütündür. Ve en yefton uygulaması Köy Enstitüleri
olmuştur." (Yeni Toplum, Nisan 1976).
•
12 Eylül sonrası Aziz Nesin'le Prof. Sadun Aren'in
birlikte örgütledikleri "Demokrası Kurultayı "nda ta-
nıma onurunu kazandım Rauf Inan'ı. Tek başına da
kalsa düşündüklerinden ödün vermeyen kişiliğini o
kurultayda da koydu ortaya. .
;
Bırakiığı kültür mirası, eğitim emekçflerinin sava-
şımında yaşayacak.
Cesap ödülteri sahipterini buldu
• PARİS (A.A.)- Fransa'nın başkentı Pans'te dün
gece 21 'incisi verilen Cesar ödüllerinde 1995 yılının
en iyi filmi olarak genç yönetmen Mathieu Kassovit
'in "La Haine (Kin)" adlı yapıtı seçidi. Yanşmada,
Claude Sautet "Nellly ve Mr. Arnaud" ile en iyi
yönetmen ödülünü ikinci kez alırken, aynı filmdeki
rolüyle Michel Serrault en iyi erkek oyyuncu, Isabelle
Huppert "La Ceremonie (Tören)" fılmindeki rolüyle
en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görüldü. Paris'te
dün gece verilen Cesar ödüllerini kazanan diğer kişi
ve yapıtlar ise şöyle: En iyi yabancı film: Ingiliz
yönetmen Ken Lloach'ın "Land and Freedom" adlı
yapıtı. En iyi yardımcı erkek oyuncu' :"Le Bonheur
Est Dans Le Pre" fılmindeki rolüyle Eddie Mitchell.
En iyi yardımcı kadın oyuncu: "Les Miserables"
filmindeki rolüyle Annie Girardot. En iyi kısa
metrajlı film: Michael Oudok De Wit'in
yönetmenliğini yaptığı "Le moine Et Le Poisson". En
iyi ümit veren genç kadın oyuncu: "En Avoir Ou
Pas" filmindeki rolüyle Sandrine Kiberlain. En iyi
ümit veren genç erkek oyuncu: "Les Apprentis"
fılmindeki rolüyle Guillaume Depardieu. En İyi kurgu
film ödülü: Bernard Campan ve Didier Bourdon'un
"Les Trois Freres" filmi. En iyi oıjinal senaryo veya
uyarlama : Telche Boorman ve Josiane Balasko'nun
"Gazon Mauit" filmi. En iyi film müziği: Zbignevv
Preisner, Serge Gainsbourg v Michel Colobier. En iyi
fotoğraf: "Le Hussard Sur Le Toit" filmiyle Thierry
Arbogast.
Kadir Aktay'm 'Geçmiş Zaman
Düşlerr
• Kültür Servisi - Ankara Üniversitesi lletişim
Fakültesı Gazetecilik Bölümü'nü bitirdikten sonra
Nevvspot, Hürriyet, Güneş, Sabah, Akşam, Evrensel
gazeteleri ile Tempo, Aktüel, Arena. Panorama,
Turkuaz dergilerinde fotoğrafçı olarak çalışan Kadir
Aktay'ın 'Geçmiş Zaman Düşleri' adını verdiği
fotoğraf sergisi, Fotoğrafevi'nde sürüyor. Reklam,
ürün ve sanayi fotoğrafçılığı da yapan Aktay, sergisi
hakkında şöyle diyor: "Bir kentin neresi gerçek.
neresi hayaldir bilinmiyorsa, doğuya baktığınızda
batıyı, güneye baktığınızda kuzeyi görüyorsanız,
eskimiş sokaklan size gülümseyip bulvarlara
somurtuyorsa ve eğer o şehrin hatırası kendisinden de
büyükse bu kent Istanbul'dur."
KKTC nin ilk sinema dergisi çıktı
• LEFKOŞA (AA)h Kıbns Türklerini 14 yıl aradan
sonra geçen yıl yeniden sinemaya kavuşturan Meral
Tekin Birinci Vakfı, ilk sinema dergisini çıkardı.
SİNE-1 adı verilen dergi, aylık olarak yayımlanacak.
Kıbns Gazetesi Tesisleri'nde basılan dergide. o ay
vizyona girecek filmlerle ilgili eleştiriler, köşe
yazılan, KKTC, Türkiye ve dünya sinemasıyla ilgili
haberler yer alacak. StNE-1 'in mart ayında
yayımlanan ilk sayısında gösterime giren filmler 'Sen
Uyurken', 'Budala Dedektif, 'Kuşatma Altında',
'Savaş' ve 'Santa Clause' hakkında geniş kapsamlı
bilgi ve yazılar yer alıyor.
BSM Gençlik Korosu kuruMu
• Kültür Servisi - Milli Eğitim Bakanlığı Özel
Beylerbeyi Sanat Merkezi'nde gençlik korosu
kuruldu. Rönesans döneminden çağdaş Türk
bestecilerine kadar geniş bir repertuvan olan koro, 80
üyeden oluşuyor. Çoksesli müziğin geniş kitlelere
yaygınlaştınlması için bir dizi konser programlayan
koro, mayıs ayından başlayarak konserlerine
başlayacak. Koroyu şef Aysel Güllü yönetecek. (Bilgi
için Tel: 321 79 83).