25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 MART1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Başka silahlarla yapılaıı değişik bir savaş DUYGU DURGUN Bir adam, elinde bir demet gül ile sahneye çıkar ve konuşmaya başlar. Adamın adı SAD'dır. tngilızcede adının anlamı 'üzgün' demektir. Adam üzgündiir. Avrupa'da oyunlan en çok sahnelenen Avusturyalı yazar Robert Schcider'ın "'Pislik' adli oyununun kahramanıdır Iraklı SAD. Scheider, bu oyunu, 1991 sonbahannda ona Viyana'yı tanıtan ve 'uydurulmuş hikâyelerin en güzel hikâyeier olduğunu öğreten' Iraklı Saiih'ın anısına yazmış. Salih ya da oyunun kahramanı SAD, ülkesındeki savaştan kaçarak insanca yaşamak ve öğrenimini tamamlamak için geldiği Avrupa ülkesinde, başka silahlarla yapılan bambas.ka bir savaşın içinde buluyor kendisini. Koyu renkli tenı, onu, yabancı düşmanı baskılar karşısında yaşam hakkını korumak zorunluluğu ile karşı karşıya getiriyor. Sa\aşımını şu sözlerle haykınyor SAD: "Banş içinde yaşamak mümkiin değil, çünkü ben parmaklanmla vitrin camlannızı kirtetiyorum. Banş ha! Banş hiçbir /aman olmayacak! Bunu bize orada, aşağıda sö\ lemediler. Bize yalnız kuzeyde hayatın iyi olduğunu ve bir elmanın yalnız altmış fenik olduğunu söylediler. Kandınkük-. Biz de kandık." Iraklı SAD'ın öyküsünü, Ankara Sanat Tiyatrosu oyunculanndan Cezmi Baskın, .Türk ızleyicisinin karşısına ılk defa getiriyor. Scheider'ın Avrupa'da defalarca sahnelenen \e ilgi gören bu tek kişılik oyunu Almanya'nın çeşitli kentlerinde oynayan Baskın, 8- 9-10 mart tarihlerinde Kemancı Bar'da sahneleyecek. Baskın'a göre Batı toplumunun kendisinden olmayan, bır üçüncü dünya vatandaşına bakışını anlatan ve kendisine tümüyle yabancı bir ülkede farklı bir yaşam kültürü içerisinde yaşamak zorunda kalan bır insanın çelişkilerini ele alan bu öyküyü tiyatro ızleyicisinin karşısına çıkarmak, bir zorunluluk. Oyunu sahnelemesinin bir nedeni de Avrupa'da yaşayan işçi statüsündeki yabancılann karşılaştıklan gerçeklerden Türk seyircisıni de gerek politik gerekse hümanist bazda haberdar etmek. - Nedir sizi SAD'm öyküsüne çeken? CEZMİ BASKJN -Bu oyun, Avrupa'da yaşayan yabancılann gerçek öyküsü. Türk seyircisinin de bu gerçek öyküden, gerek politik gerekse hümanist bazda haberdar olmasını istedim. SAD'ın koca bir gününün yalnızca iki saatinı anlatıyor oyun. Bu iki saat içerisinde gördüğü kâbuslan, yaşadığı heyecanlan, içine düştüğü çelişkileri.. Sadece Almanca öğrenmek ve insanca yaşayabilmek için bulundugu o Avrupa ülkesinde vitrin camlanna elini bile değdiremeyen, kendisine bir pislik gibi davranılan, aslında hıç de 'pislik' olmayan bir adamın öyküsü bu. - Ülkesi Irak'taki sıcak savaştan kaçan SAD, gittiği ülkede bir başka savaş içerisinde buluyor kendisini. Nasıl bir savaş bu? BASKIN- Öncelikle ekonomik bir savaş. Batı toplumu ona "Sen benim için çalışacaksın' demiş bir kere. Yaşamını c'ezmi Baskın, Avusturyalı yazar Robert Scheider'in 'Pislik' adlı oyunun sahneliyor. Scheider, bu oyunu, 1991 sonbahannda ona Viyana'yı tanıtan ve 'uydurulmuş hikâyelerin en güzel hikâyeier olduğunu öğreten' Iraklı Salih'in anısına yazmış. Salih ya da oyunun kahramanı SAD, ülkesindeki savaştan kaçarak insanca yaşamak ve ögrenimini tamamlamak için geldiği Avrupa ülkesinde, başka silahlarla yapılan bambaşka bir savaşın içinde buluyor kendisini. sürdürebilecek kadar para kazanabilmek için geceleri 12 kilometre yürüyerek gül satıyor. Zaten Avrupa'da, özellilde Viyana'da hep yabancıdır gül satıcılan. Diğer savaş ise ırkçı düşüncelere karşı verilen bir mücadele. Ama bu savaşta edilgen. Yaşamını korumaya, ölmemeye çalışıyor. Bu yüzden hep karanlık bastığında ortaya çıkıyor. Kendi kendine olan savaşı da işin bir başka yönü. Felsefe okuyan, dil öğrenmek isteyen. metafiziğe ilgi duyan, humor duygusuna sahip, anarşist ruhlu bir genç adam aslında SAD. Ancak toplumla olan savaşında yenilgiyi baştan kabullenmiş. Bu yüzden de "Buraya hiç gelmemeliydim, oysa sizi ilk gördüğümde dilinizi, yüzünüzü sevmiştinr diyor. Mutlu olduğunu söylerken bile aslında o sözün nasıl zorla söyletildiğine tanık oluyor izleyici. Oysa onun en büyük özlemi, mutlu olmak. Çünkü mutlu olmak bir gerçektir. Tüm insanhğtn peşine düştüğü, ama daha da önemlisi herkesin sahip olmaya hakkı olduğu bir gerçek. - Iraklı bir gencin, bir Avrupa ülkesinde verdiği vaşam savaşımı, Almanya'daki Türk işçisine ne kadar yakın ya da ne kadar uzak? BASKIN- Batı, ucuz ışgücü için göçmen kabul ederken günün birinde mutlaka yurtlanna geri döneceklerini onlara asla unutturmuyor. Orada kalabilmelerinin tek koşulu, geçmişlerini ve geldikleri kültürü reddederek asimile olmak o insanlann. Bu anlamda Türk işçilerinin değil, ama politik nedenlerle yurtdışına çıkmış Türklerin sorunlan ile paralellikler var elbette. Onlar da sisteme entegre olmak ya da olmamak gibi bir sorunla karşı karşıya. Türk işçileri ise 4 ev-iş-cami' üçgeni içerisinde, bulunduklan çevreden o kadar bağımsız yaşıyorlarki. Ne SAD'ın öyküsünden ne de sokaklardaki gül satıcılanndan haberleri var. Bu anlamda oyunu Almanya'da sahnelerken istediğim tepkiyi Türk işçisinden değil, orada yaşamak zorunda kalan Türk aydınlanndan alabiliyorum. - Oyunu, Kemancı Bar gibi değişik bir mekânda sahnelhorslınuz. Bu, rjyatroda alternatif mekân arayışlannın bir sonucu mu? BASKIN- Oyur.un yönetmeni ben olduğum ve oyunu istediğim gibi evirip çevirebildiğim için bence mekânın önemi yok. ama bir anlamda da var. Örneğin bu oyunu, koca bir hangarda sahnelerken SAD'ın yalnızlığını, bir nokta kadar ufacık kalışını, daha yalın bir çevre düzenlemesi ile yansıtabiliyorum. Kemancı Bar gibi bir mekân ise SAD'ın yeraltındaki yaşamını, üzerine gelen dışandaki dünya karşısında duyduğu sıkıntılan yansıtabilme olanağını veriyor bana. Cezmi Baskın, 'Pislik'i sahnelerken bir başka amacının daha olduğunu belirtiyor: Gençlere tiyatroyu sevdirmek. 80 sonrası kuşağın beğenilerine göre tiyatro yapılmadığı düşüncesinde olan sanatçı, "Bugünün gençliği her açıdan boşverilmiş bir kuşak gibi görünüyor bana. Tiyatrolar hep kurulu duzene göre yapılıvor. Oysa gençliğin dinamizmine, enerjisine seslenecek oyunlar sahnelenmeli* derken Kemancı Bar gibi bır mekânda tiyatro yapmasmı biraz da bu kitleye ulaşmak amacıyla açıklıyor. Çünkü, "Tiyatro, yeni seyirciler yaratabildiği ve çağın gerektirdiği yenilikleri, fantezileri yakalayabildiği ölçüde var otabilir." 'Sahne' sergisi doğaçlama gölge dansıyla açılacak Kültür Servisi - Fotoğrafsanat- çısı Levent Oget'in "Sahne" isimli 3. kişisel sergisi, 8 mart ta- rihinde Atatürk Kültür Merkezi Sergi Salonu'nda açılıyor. Mart ayı sonuna kadar izlenebilecek sergi 75x 100 cm boyutlannda 15 adet siyah-beyaz fotoğraftan olu- şuyor. Sergi. 8 mart cuma günü. geçen yıl Assos Gösteri Sanatla- n Festıvali'nde de yer alan Fran- sız sanatçı Sabine Jamet'nin do- ğaçlama gölge dansıyla katılaca- ğı birenstalasyon ile açılacak. Levent Öget, "Sahne" sergi- sindeki fotoğraflann, gösteri sa- natlannın bir parçası olarak bu disiplinlerle birlikte izleyene-ız- letene bakılacak yenı, ayn bir mistisizmı banndıran coşkunun tükenmez çeşitliliğını kanıtlarca- sına ortaya çıktığını belirtiyor: "O anda üretiien bir ses-bir fi- gür, yoiunu biraz daha uzatarak ve zaman-mekân ilişkisi alışkan- hklannı (aykın bir dille) kendi kurallanyla karıştırarak akscdip bir de böyle coşulabileceğinin hazzını bize tanıştırabilir." Oget, bu kalıplan sorgulayan sanatın. bu sanat insanlannın yaşadığı- mız çağdaki tarihsel geçmişle yüklenmiş tüm geleneksel sanat- lann, günümüzde artık böyle bır boyutla da buluştuğunu anlatma- nın en iyi yolu olduğunu düşünü- yor. Izlenirken yönelinmiş her im- gede karşılaştığımız, bütün duy- gulann kaynağı olarak nitelediği insanın varlığını en iyi sahnede sorgulayabildiğini ve sahnede kendini yaratabilmenin özgürlü- ğünü yaşadığtnı söylüyor. Sergi, dansı Sabine Jamet'in; ıs.1k, müzik ve derlemeyi Levent Oget'in gerçekleştireceği "İkili Fıgür" adlı fotoğraf ve danstan oluşan bir enstelasyonla açılacak. Assos Gösteri Sanatlan Festiva- li bünyesinde gerçekleştırilmiş olan buenstalasyondabasılı "İki- li Figür", 2 yıl önce Hiiseyin Ka- ürcıoğlu yönetimindeki "Truva Öyküsü" adlı performansta Oget'in üzerinde çalıştığı bir im- ge olarak bu çalışmanın görsel malzemesıne referans oluştur- muş. Uygulamanın yapıldığı Beh- ramkale Köyü'nün antik bir ka- le burcunda. akşam saatlerinde izlenebilecek bir düzenlcme ile dik olarak yerleştirilen ve kalın iellerle bağlandığı metal çerçe- veli foım arkasından meşaleler- le aydınlatılarak doğaçlama bir gölge içinde yerini alan enstelas- yon, sergının açılışmı yapacak Sabine Jamet'in 'İkili figürü'. bir epısode yaklaşımıyla sergi mekânı için haztrlanmış Bunun bir avangard çalışma ya da göz- lem olmadığını söyleyen Oget, söz konusu olanın düşüncelerin ve imgelerin yolculuğu olduğunu belirtiyor. Üçüncü kişisel sergisini aça- cak olan Levent Öget, I957'de doğdu. Fotoğraf çalışmalannı 70'lerin başlanndan itibaren ki- şisel olarak geliştiren Öget, mu- habirlik ve stüdyo denemelerin- den sonra 1989 yılında moda ka- taloglan görüntüledi, çeşitli der- gi ve günlük gazetelerde fotoğ- raflan yayımlandı. 1991 yılında Kanada'nın To- ronto şehrinde düzenlenen "Art on the Edge" festivalıne katılan Öget, aynı yıl ilk kişisel sergisi- nfaçtı. Öget, 1992 yılında Erden Kıral'ın yönettiği "Mavi Sür- gün" filminde "stills photograp- her" olarak çalıştı. 1993 yılında Hüseyin Katırcı- oğlu yönetıminde gerçekleştiri- len "Tnıva Öyküsü" kitle tiyat- rosu çalışması için hazırladığı fo- toğraf projesi, 1994'te kostüm tasanmcisi Selçuk Günşık için hazırladığı moda kataloğu, 1. Is- tanbul Uluslararası Caz Festiva- li'nde yer alan "Caz Fotografla- n" adlı kişisel sergisi ve Yıldız Sarayı'nda "1. İstanbul Disiplin- ler Arası Sanat Etkinlikkri" kap- samında gerçekleştirdiği fotoğ- raf projesi daha sonraki çalışma- lan oldu. 1995'te Bilsak atölyedeki dia gösterisinin ardından, "Caz Fo- toğraflan" kitabı yayımtanan Öget, Caz Derneği Denetleme Kurul Üyesi ve İstanbul Sanat Tanıtım Araştırma Vakfı kurucu- lanndandır. Yıne 1995 'tebirincisi yapılan Assos Gösteri Sanatlan Festiva- li'nde "İkili Figür" adlı bir ens- talasyon (fotograf / dans) uygu- ladı. "Crystal"Night"adıyla ger- cekleştiriien etkinlik için ise çev- re, giysi, ışık tasanmlan, görün- tü projeksıyonlan, müzik kurgu, ejDstalasyon ve plastik müdahale- lerden oluşan performansa katıl- dı. Atatürk Kültür Merkezi'nde açılacak olan "Sahne" adlı sergi son çalışması. 8. Uluslararası Kısa Film Günleri başlıyor Kültür Servisi - tFSAK ve Fransız Kültür Merkezi'nin 8 yıldır aralıksız olarak sürdürdüğü ve özellikie genç- ler tarafından büyük ilgiyle karşıla- nan "Uluslararası Kısa Film GUnle- ri", bu yıl 4-9 mart tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Her gün saat 11.00,14.30,17.00ve 19.30'da düzenlenecek olan gösteri- lerde tüm filmler, geçen yıllardan farklı olarak, daha olumlu koşull?r- da film izlenebilmesi amacıyla, 4 kez tekrarlanacak. Yinebuyıl, ilk kezde- nenen "önceden bilet alma" yönte- miyle de kapıdaki yığılmanın önlen- mesi hedeflenıyor. Bu seneki programa Ispanya 9, ttalya 8, Avusturya 4, Almanya 4, Isveç 1, Fransa 9, Belçika 4, Ingiltere 7, Hollanda 4, Türkiye 10 kısametraj film ile katılıyor. Kısa Film Günleri'ne katılacak toplam film sayısı 65... Filmler, tertip ko- mitesi tarafından uluslararası festivallerde gösteriI- miş \e beğeni kazanmış kısa metrajlı filmler ara- sından seçildi. Kurmacalı ve canlandırma türü fılmlerden oluşan gösterilerin son günü olan 9 mart tarihinde, İFSAK yanşmasında ödül almış kişi \e yönetmenlere plaketleri dağıtılacak. Değişik ülke- lerden gelecek olan yabancı yönetmenler de film- lerinin gösterimlerine katilacaklar ve izleyicilerin sorulannı yanıtlayacaklar. Programda yer alan filmlerin bü- yük çoğunluğu 16 mm veya 35 mm'lık sinema filmi olarak gerçek- leştirilıyor. Sadece Türkiye bölümün- de 7 film, video olarak sunuluyor. 8. l luslararası İstanbul Kısa Film Günleri Programı Bugün 11.00: Türkiye, 14.30: Türkiye, 17.00: Türkiye,"19.30: Almanya 5MartSalı 11.00: Belçika / İspanya, 14.30: İtalya, 17.00: Belçika / İspanya, 19.30: Avusturya / İsveç 6 Mart Çarşamba 11.00: Avusturya/İsveç, 14.30: İngütere, 17.00: Hollanda / İspanya, 19.30: İspanya 7 Mart Perşembe 11.00: Hollanda/İspanya, 14.30: İspanya, 17.00: İtalya, 19.30: Fransa 8 Mart Cuma 11.00: Türkiye, 14.30: Fransa, 17.00: Almanya, 19.30: İngütere 9 Mart Cumartesi 15.30:İFSAK Ödül Toreni ve festivale katılan yabancı konuk yönetmenlerin filmlerinin tekrar gösterimi. Jim de Vaıdl ve Sioux türidileıi... MURATSES Bağımsız müzik oluşumlannın Uginç kimliklerin- den Jim De Vault LINZ - Arada sırada, yeni müziğin yükselmekte olan sanatçılanna yer ver- diğim bu sütunlann konuğu, Jim De Va- ult bu kez... "Keope ve DosÜarT ve on- lann ardından Scott Garrigus üzenne yazdığım tanıtma yazılanm, çok olum- lu okur tepkileri aldı. Bu güzel tepkıler, Türkiye'de, bu türde konulan izleyen, sayıca sınırlı olmasına karşın yüksek il- gi gösteren bir kitlenm varlığını belli et- ti. Jim De Vault, düşünebıleceginiz gibi, bağımsız müzik oluşumlannın ilginç kimliklerinden biri... Konuğumuz, bu kez güneyden, çeşıtlı dizılerden aynntlı olarak tanınan birbölge olan Teksas eya- letinden. Ama, bızde "pembedizr dıye de tanımlanan, "sabun opcralanndaki igretitiplerden"bın değil. Daha önce konuk ertığım sanatçılar- dan en belirgm farklılığı ise son aylarda diğerlerine kıyasla daha yoğun bir bı- çimde listelere girebılmesi. ABD'dekı liste oluşumlannın özellıgı kısaca şöyle: Bir eyaletteki başannm, ABD dışındakı herhangı bir ülkeyle neredeyse eşdeğer bır konumda olması, çok sayıda nıtelik- lı ürûnün piyasaya çıkması, ancak yerel listelere yoğun bir biçimde girilebıldı- ğinde, ABD çapında bir başannm söz konusu olabilmesı. Jim De Vault'vTi daha önceki konuk- lanmızdan ayıran diğer bır özelliği de birbırinden uzakmış gibi görünen türle- n bırleştirebilmesı ve bu farklı bireşim- lerle listelere girebilmesi. Sanatçı, kom- şu sanat dallannda da "nasibini alabS- nüş" bir kişi: 7O'lı yıllarda yağhboya res- me başlamış, lrving Arts Assocıatıon'm ödülünü kazanmış, albümlerinin kapak- lannı kendisi hazırlıyor! 1982-87 yılla- n arasında yoğun bir radyoculuğu var: Bağımsız sanatçılann, Teksas eyaletm- deki radyolarda yayımlanabilmesı için oldukça "sıkı" bir savaşım vermiş, yöre- deki yapımcılann anlayışlanna yenı ve taze boyutlar getırmış. Radyoculuk döneminde epeyce bir "ses getirnMş", Laır of Carmel Dragon ısımli on dakıkalık bir tını kolajı üretmiş. Kendınce ilk ciddi yapıtı bu tını kolajı... Multimedya ve filmcilık alanında, çev- recılik anlayışının yerleştirilmesı ve "ye- nidendeğerlendirme'' yöntemlerinın do- ğaya olumlu katkılan üzerine yanm sa- atlik bir görsel yapıt hazırlamış. Dallas- 11 blues şarkıcılanndan CricketTaytor'ın klibıni yönetmiş. Şiir konusunda da et- kinlikleri var: Yıllar boyunca yazageldı- ğı şiırlerini. The VVfeeping Stone (Ağla- yanTaş) adıyla, tek cilt olarak Internet'te yayımlamış ve dostlannın yakıştırma- sıyla "Sanal Evren Ozanı" da olmuş so- nunda... Bağımsız müzik üretımı üzen- ne de oldukça hoş bir görüşü var sanat- çının: Işin ıyi vanı, isteyen herkesin üre- tebilmesi; ışın kötü yanı, önüne gelenın üretebilmesi. Bu yaklaşım, Türkiye'de- ki oluşumları da. müzik olsun görsel medya olsun. açıklamıyor mu? Genelde, bağımsız yapımlarkonusun- da sinema örneği. bu gelişimlen epeyce açıklayabtliyor: Ürünlen tıkanmayabaş- layan Holyvvood, gıdereic bağımsız ya- pımcılara, ABD dışındaki sinemaya, fes- tıvallere karşı daha bır duyarlı olmaya ıtıldı doğal olarak. Öncebaşanlı bulduk- lan çalışmalann dağıtımını ûstlenen dü- zen, yeni yapımlar için bunlan kotarabı- len bağımsızlarla anlaşma yoluna gırdı. Önıeğin, bir Robert Redford'un çabala- n olmasa ıdı, alternatif-bağımsız sinema bu denli birhızla ilerleyemeyecekti, The- remin'le ilgilı belgesel de olmayacaktı. Bırkaç özel ilgisı olan kişi dışında. kim- se müzik tarihınin "el sürülmeden çalı- nan" tek sazını tanıyamayacaktı, büyük usta Leo Theremın de onlarca yıl sonra yeniden gündeme gelemeyecektı. Dilersenız, yıne Jim De Vault'a döne- lim ve yararlandığı müzik türlenne bır göz atalım: Ambient, blues, rock ve et- nık öğeler... Kanada'da dört hafta sürey- le lıstelerde kalan albümü Steel Breeze, ambient blues ve rock öğelerinı içenyor: Wakan adlı son albümü, yoğun bir bi- çimde yerlı (Kızılderili) Amenkan hal- kının kültürüne yer veriyor. Oldukça güçlü, elekronik bir altpıya sahip olan al- büm. Ohıo'da ve Nevv York'ta listelere girdi son aylarda. (Kasım ayında, Bin- fen'ın 7. sıradan listeye gırdiği Cleve- land'de, VV'akan da 11. sıraya yükselmiş- ti.) ABD'dekı çeşıtlı yayın organlannda, aralannda benim eleştirilerimin de bu- lunduğu. 901ı yıllardakı albümlerinde, (Voicc of AU, Cnıise Missile, Cascades I ve Cassades 2) belırlı bır düzeyde. Jean MichelJarreetkılerivar. Buetkılerinana nedeni, JMJ'm, elektronik müzik tari- hindeki saygın yenni almış ünlü Hous- ton konsen... Bu albümlennde az da ol- sa Akdeniz niteliklen var! Şarkı söyle- diği parçalarda, Arttıur Brown'u anım- satan Jim, efekt aygıtlarını son derecede özgün bır biçimde kullanabiliyor. Son olarak, VVakan'ın ne anlama geldiğını söyleyip yazımı noktalamak istiyorum: Biı Dakota (Sıöux) sözcüğü olan "Wa- kan"; gözle, görülmeyen gizemsel nite- likleri, güçlen tanımlıyor. Müzıkle de iletilebilen bu güçler, Siou.x türkülerinin ana varoluş nedeni... Banş üzenne söy- lenmiş özgün Sioux ezgilerinden yola çıkan albümün ana amacı da dinleyenin gözündekı olası perdelen kaldırmak ve onu banş adma kazanmâk. BU AŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Raırt İnanları Düşündükçe... Siz hiç Ardeşen'lerden gelip 1922'nin İstanbul Mu- allim Mektebi'nde okudunuz mu? Köprübaşında, caddelerde, gazete kapılannda Bâ- bıâli'de, padışah sarayında emperyalizmin silah gti- cü. Dalgınlığınızda Izmir'i, Aydın'ı, Manisa'sı, Bursa'sıy- la işgale uğramış kentlerimiz, kasabalarımız. Cepheler. cepheler, cepheler... Siz hiç yoksul, ama tam bağımsız 1925 Türkiye- si'nin savaş yetimleri okullarında öğretmenlik yaptı- nız mı? Eskişehir'in Çifteler kınnda yoktan Köy Enstitüsü var etme görevinin ağırlığını duydunuz mu omuzla- nnızda?.. Recep Peker gibi, Reşat Şemsettin gibi CHP'li başbakanların, bakanlann ıhanetine uğradı mı eğitim savaşınız? 1950'li yıllarda yeni emperyalizme yataklık eden Adnan Menderes iktidan, Kîlrt vurdu mu imecenizin yarattığı okullara? Ülkenin geleceğine uygarlık bilinci taşıyan öğren- cilerinizin cezaevlerine kapatıldığını gördünüz mü? Onlar gördüler. Hakkı Tonguç'lar, Rauf Inan'lar, ŞerifTekben'ler, Ferid Oğuz Bayır'lar, Hürrem Arman'lar... Cumhuriyetin direnç yitimine uğramayan eğitim emekçileri. Devlet eliyle burjuva yaratmanın ne demek oldu- ğunu, ne ocaklar söndürdüğünü de gördüler onlar. Örgütlenme bilincine dönüşmeyen bilgiyi neyleye- iim. Yoksul cumhuriyetin ilk öğretmen kuşağına örgüt- lenmiş halkın yenilmeyeceğinı yaşam öğretmişti. Rauf Inan da bu öğrenimden geçerek aydınlanma yolunda örgütlenmenin, ancak aydınlanmış kafala- rın özverisiyle gerçekleşebileceğine inanan eğitim emekçileriFiden biriydi. Umudunda imecenin utkusu. Köy Enstitüleri olgusunu tartışanların, aykın gö- rüşler karşısında birieştikleri ortak yargı şudur: "Eğitim alanında özgün ve ilerici bir adım." Rauf Inan öğretmen, yüzeyde kalmayanlara, ger- çeği ideolojide değil, ideolojiyi gerçeğin özündeara- yanlara özgü nesnellikle şöyle tamamlar bu yargıyı: "1924-46 arası, eğitimde büyük seferberlikler ça- ğıdır. Birindsıokuma-yazma seferberiiği, ikincisihalk eğitimi seferberiiği, üçüncüsü köy eğitimi seferber- iiği, dördüncüsü mesieki ve teknik eğitim seferber- liğı, beşincısi çeviri ve yayın seferbehiğidir. Görüldüğü gibi ilk dört seferberiik halk amacında- dır. Bu seferbehikler, aslında birbirinden kopmazbir bütündür. Ve en yefton uygulaması Köy Enstitüleri olmuştur." (Yeni Toplum, Nisan 1976). • 12 Eylül sonrası Aziz Nesin'le Prof. Sadun Aren'in birlikte örgütledikleri "Demokrası Kurultayı "nda ta- nıma onurunu kazandım Rauf Inan'ı. Tek başına da kalsa düşündüklerinden ödün vermeyen kişiliğini o kurultayda da koydu ortaya. . ; Bırakiığı kültür mirası, eğitim emekçflerinin sava- şımında yaşayacak. Cesap ödülteri sahipterini buldu • PARİS (A.A.)- Fransa'nın başkentı Pans'te dün gece 21 'incisi verilen Cesar ödüllerinde 1995 yılının en iyi filmi olarak genç yönetmen Mathieu Kassovit 'in "La Haine (Kin)" adlı yapıtı seçidi. Yanşmada, Claude Sautet "Nellly ve Mr. Arnaud" ile en iyi yönetmen ödülünü ikinci kez alırken, aynı filmdeki rolüyle Michel Serrault en iyi erkek oyyuncu, Isabelle Huppert "La Ceremonie (Tören)" fılmindeki rolüyle en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görüldü. Paris'te dün gece verilen Cesar ödüllerini kazanan diğer kişi ve yapıtlar ise şöyle: En iyi yabancı film: Ingiliz yönetmen Ken Lloach'ın "Land and Freedom" adlı yapıtı. En iyi yardımcı erkek oyuncu' :"Le Bonheur Est Dans Le Pre" fılmindeki rolüyle Eddie Mitchell. En iyi yardımcı kadın oyuncu: "Les Miserables" filmindeki rolüyle Annie Girardot. En iyi kısa metrajlı film: Michael Oudok De Wit'in yönetmenliğini yaptığı "Le moine Et Le Poisson". En iyi ümit veren genç kadın oyuncu: "En Avoir Ou Pas" filmindeki rolüyle Sandrine Kiberlain. En iyi ümit veren genç erkek oyuncu: "Les Apprentis" fılmindeki rolüyle Guillaume Depardieu. En İyi kurgu film ödülü: Bernard Campan ve Didier Bourdon'un "Les Trois Freres" filmi. En iyi oıjinal senaryo veya uyarlama : Telche Boorman ve Josiane Balasko'nun "Gazon Mauit" filmi. En iyi film müziği: Zbignevv Preisner, Serge Gainsbourg v Michel Colobier. En iyi fotoğraf: "Le Hussard Sur Le Toit" filmiyle Thierry Arbogast. Kadir Aktay'm 'Geçmiş Zaman Düşlerr • Kültür Servisi - Ankara Üniversitesi lletişim Fakültesı Gazetecilik Bölümü'nü bitirdikten sonra Nevvspot, Hürriyet, Güneş, Sabah, Akşam, Evrensel gazeteleri ile Tempo, Aktüel, Arena. Panorama, Turkuaz dergilerinde fotoğrafçı olarak çalışan Kadir Aktay'ın 'Geçmiş Zaman Düşleri' adını verdiği fotoğraf sergisi, Fotoğrafevi'nde sürüyor. Reklam, ürün ve sanayi fotoğrafçılığı da yapan Aktay, sergisi hakkında şöyle diyor: "Bir kentin neresi gerçek. neresi hayaldir bilinmiyorsa, doğuya baktığınızda batıyı, güneye baktığınızda kuzeyi görüyorsanız, eskimiş sokaklan size gülümseyip bulvarlara somurtuyorsa ve eğer o şehrin hatırası kendisinden de büyükse bu kent Istanbul'dur." KKTC nin ilk sinema dergisi çıktı • LEFKOŞA (AA)h Kıbns Türklerini 14 yıl aradan sonra geçen yıl yeniden sinemaya kavuşturan Meral Tekin Birinci Vakfı, ilk sinema dergisini çıkardı. SİNE-1 adı verilen dergi, aylık olarak yayımlanacak. Kıbns Gazetesi Tesisleri'nde basılan dergide. o ay vizyona girecek filmlerle ilgili eleştiriler, köşe yazılan, KKTC, Türkiye ve dünya sinemasıyla ilgili haberler yer alacak. StNE-1 'in mart ayında yayımlanan ilk sayısında gösterime giren filmler 'Sen Uyurken', 'Budala Dedektif, 'Kuşatma Altında', 'Savaş' ve 'Santa Clause' hakkında geniş kapsamlı bilgi ve yazılar yer alıyor. BSM Gençlik Korosu kuruMu • Kültür Servisi - Milli Eğitim Bakanlığı Özel Beylerbeyi Sanat Merkezi'nde gençlik korosu kuruldu. Rönesans döneminden çağdaş Türk bestecilerine kadar geniş bir repertuvan olan koro, 80 üyeden oluşuyor. Çoksesli müziğin geniş kitlelere yaygınlaştınlması için bir dizi konser programlayan koro, mayıs ayından başlayarak konserlerine başlayacak. Koroyu şef Aysel Güllü yönetecek. (Bilgi için Tel: 321 79 83).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle