25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 MART1996 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Burslar, Krediler, Harçlar, Polisler ve Gençler Prof. Dr. TÜRKAN SAYLAN Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı 1 2 Eylül'ün susturmaya, tep- kisizleştirmeye ve robotlaş- tırmaya çalıştığı gençlik, son günlerde örgütlenip sesini ve sorunlannı duyurmaya caba- lıyor. Ne yazık ki toplumu- muz, onu oluşturan ve sorumluluk sahi- bi olması gereken bireyler, yurttaşlar da yükseköğrenim gençliğinin sorunlannı öğrenmeye, anlamaya ve çözüm arama- ya çahşacaklanna, olayların sonuna ek- İenen ve herkesçe provokasyon ya da ge- riiimin patlaması olduğu bilinen cam kır- ma görüntülerine bakıp o noktayı eleştir- mekle yetiniyorlar. Kınp dökme elbette hoş değil, ama çözüm aramak yok mu- dur?.. Araya kanşan kışkırtıcılan, mak- satlılan öğrenciden ayırmak gerekmez mi? Ey insanlar. ey masa başında karar iire- tenler, yasaklamalarla, polisi gençlerin üstüne sürmekle. coplan indirip kaldır- tarak ortalığı sakinleştirmeyi çözüm ola- rak görenler, ey çocuklannı kurslarla. özel öğretmenlerle, paralı okullann 25 kişilik sınıflannda el bebek gül bebekye- tiştirip yurtiçindeki ve yurtdışındaki yük- sek harçlı üniversitelere gönderebilen tu- zu kuru analar, babalar hepiniz, hepimiz. artık gözlerimizi gerçeklere açmalıyız. Yükseköğrenim gençliği çözümsüz so- nınlariçindeve sizlerbizkreli kolubağ- lı oturup laf, eleştiri ve şkldet üretiyor, rüzgârekince fırtınabiçeceğimizi hiç mi hiç düşünemiyonız. Iş işten geçmeden so- runlara çözüm yaratmahyız. Bütün gelişmiş ülkelerde olanaklan orta ya da az olan ailelerin çocuklan, gö- ğüslerini gere gere çeşitli kurumlardan burs alır, ailelenne yük olmaz. dersleri el- verirse de hafıf ara işlerde çalışarak üni- versite yaşamlannı bağımsız ve insanca sürdürürler. Bizim ülkemizde de benzer girişimler vardır, gereksinimi olan tüm gençlere ulaşılmasa ve yeterli olmasa da bu çaba- lan saygı ve umutla karşılamak gerekir. Ancak burs alan, almak zorunda olan gençlerin tek bir dersten kalmalarında bursun kesilivermesi ya da okul bitimin- den sonra, o dönemin beyaz eşya fiyatın- dan geri ödeme, verirken tapular, yüz milyonluk borca kefil istemeler ve yal- nızca tek bir kurumdan verilecek bir ya da iki milyona bağlı kalıp başka yerden burs almanın yasaklanması gibi kısıtla- malann çok yanlış olduğu, bu konudaki ilke ve yönermeliklerin günün koşul ve gerçeklerine göre yeniden gözden geçiril- mesi gerektiği kanısındayım. Üniversitelerimize her yıl gelen çocuk- lanmızın büyük bir çoğunluğu, Anado- lumuzun kırsal kesiminden topraksız çiftçi, vasıfsız işçi, küçük memur, emek- li vb. dar gelirli ve çok çocuklu aileler- dendir; yalnızca baba, birkaç milyon ma- aşla tüm çocuklannı okutmaya çabalar. Çoğunlukla 7-8 kardeşin birkaçı üniver- sitede, öbürleri ilk ve ortaöğretimdedir- ler. Üniversiteli genç, hiç hazırlık kursu görmeden ya da öğretmenlerinin deste- ğiyle ücretsiz-yan ücretli bir kurs göre- rek kazanmıştır fakültesini, aklı fikri öbür kardeşlerinde, ailesindedir. "Nasıl geçinirier, kardeşlerim ne yaptılar, kitap- lannı aldılar mu ayakkabılan var mı?" vb. kaygılar içindedir, yedikleri boğazın- da düğümlenir. Bir yandan da büyük ken- tin, üst üste yaşadıklan öğrenci yurdunun karmaşası, siyasal baskı gruplannın el atması, her şey her şey aklını karşıtır- maktadır. Işte tam bu sırada bir burs bu- lur, binbir zorlukla. O bir-iki milyonu da kardeşleriyle paylaşmak ister, kendisin- den çok onlan düşünür çünkü. Eline geçen azıcık bir burs neye yeter ki, yüksek harçlar, pahalı kitaplar, araç gereç neyle ahnabilir? Sürekli olarak baş- ka yerlerden destek aramak zorundadır ya da bir iş bulup çalışmalıdır. Işte böy- lece kısır döngüye girer. Hem okur hem çalışırsayorgunluktan başansı azalır. Ba- şansızolursa bursu kesilir. Birkaç yerden burs aldığı belirlenirse hepsi elden gider ya da en başta kefil bulamadıgı. ileride- ki geri ödeme acımasız olduğu için burs da sağlayamaz ve tam bir çıkmaza girer. Devletin kredileri ve harçlar için de tüm bukoşullargeçerlidir. Gençlerimizin böylesine belirsizlikler ve yoksunluklar içine düşmelerinin bir nedeni de sistemin ve zamaYılamanın yanlışlığı ve kimsenin bu konuda bir şey yagmaya, düzeltmeye girişmemesidir. Universiteye kayda gelen genç devlet- ten kredi alıp alamayacağını bilemez, okullar açılır, hâlâ yurt çıkıp çıkmadı- ğından haberdar değildir. Oysa. univer- siteye giriş sonuçjarı ağustos ortasında belirlense, kazananların kredi ve yurtla- ra başvurusu ağustos sonuna dek yapılsa ve hızlı bir bilgisayar çalışmasıv la kredi alacaklar ve yurtlarda kalabilecekler, ka- yıtlann başladığı tarihte kesin olarak be- lirlense. harç ödeyemeyen, devlet bursu is- teyen ve yurda yerieşmesi gereken çocuk- lanmızın pek çok sorunu bir anda çö- zümlenmiş olacaktır. Bütün bu aksaklık- lan yalnızca /.amanlamav ı ayarlamakla, yani ka>ıt tarihinden önce kredi. burs ve yurtlan belirlemekle düzeitebileceğimizi açıklıkla anlatabilmişimdir umanm. Gerek devlet (Milli Eğitim, Başbakan- lık...) ve gerekse öbür kurumlann burs verme koşullannı, öğrencilerin insanca yaşamalan, kitap ve araç gereçlerini al- malan, azıcık da olsa kültürel etkinlikle- re katılabilmeleri dikkate alınarak yeni- den değeıiendirmeleri büyük ve yaşam- sal önem taşımaktadır. Puanlan ancak paralıeğitimi tutan çocuklann büyükço- ğunluğu dargeürlidir ve ana oabalar, sırf çocuklan yoksun kalmasın diye satıp sa- vıp, borç alıp onlara göre çok yüksek üc- reti öderler. Bugün diş teknisyenliğinde, güzel sa- natlann çeşitli dallannda, tıptp vh. gereç gereksinimü yerierde okuyan çocuklann yüksek bedelli faturalan ödemeleri ola- naksızdır. Tıp öğrencilerinin beyaz göm- lekieri 500-600 bin, dinleme aletleri 2.5 milyon TL'dir. Yarıyıl dinlencesinde (ta- tilinde) evlerine gidip gelirken bir aylık burslarını harcayacaklardır. Giyim kuşa- ma zaten paralan yetmez. Burs bağlanması için gençlerden yüz binlerce imza atacak kefil bulmalannr beyaz eşya fiyahndan geri ödemeyi ka- bullenmelerini istemek, hele hele benzer amaçlı başka yerden de burs almalannı engeüemek, tüm derslerden kesin başa- nyı koşul saymak, tek dersten takıntıya bile izin vermemek, burs desteğine ger- çek gereksinimi olan. bir yandan kendi ayakları üzerinde durmaya gayret eden, bir yandan da öbür aile bireylerine des- tek vermeye çalışan 17-20 yaşlanndaki genç kız ve erkek çocuklanmız için çok acımasız bir uygulamadır kanısındayim. Sosyal bir devlette, sağlık ve eğitim, in- sana yaptlan bir yatınmdır. "Ödeyemeye- nin canı çıksın" ya da "ödeyemeyen oku- masın" diyemeyiz: Olanaklan olmayan- lar kesinlikle desteklenmeli, bu bir hak olmalı; veren, alan üzerinde baskı kur- mamalı, dar gelirli ailelerin, binbir enge- li aşarak yüksek öğrenime dek gelmiş ço- cuklannainsanca yaşama koşullan yara- tıimatadır. Gençlerimizin sağlıklı ve eğitimli olma- lan geleceğimizin güvencesidir. Onlann çağdaş ve demokratik bir düzeode, huku- kun egemen olduğu, insanca davranışla- nn, demokratik tepkilerin baskılanmaya- cağı bir ortamda, dövülmeden, coplan- madan. aşağılanmadan eğitim görmele- ri sağJanmalı ve bizim elimizle v-aşamdaa, düzenden nefret etmeleri. ettirilmeleri, umutsuz ve tepkisel olmalan önlenmeli- dir. Her-şeyden önemlisi de polisle banştı- nlmalıdır. Polisin de bizim çocuklanmız, öğrencilerimizin kardeşleri olduğu/olabi- lecegı her iki tarafa da anlatılmalıdır. Üniversitelerde polis, öğrencileri öbür ça- lışanlan ve öğrenim yeıierini korumak için vardır. Polis bir gnıba karşı öbür gru- bu korumak, bazılannı ufak nedenlerle dövüp coplarken öbür saldırganlan gör- mezden gelmek gibi bir görev anlayışın- da olmamalıdır. Tüm kesimlerde yerleş- miş olan bu yanlı davranış varsayımı si- linmelidir. Polisle gençlerimizi banştır- mak, üniversitelerdeki, çoğunluğu dışa- ndan gelip vur kaç eylemi yapan asın saldırgan radikal baskıcı gruplann öğ- rencileri hırpalamalannın önüne geçme- liyiz. Gençliği potanshel tehlike olarak gö- riip her fırsatta onun yarafıcılığını. tepki- lerini, isteklerini, umutlannı kaba kuv- vetle bastırmak, maddi sorunlannı yok saymak ya da sistemin bozuk işieyişini dü- zeltmeye yanaşmamak bizi çözümsüzlük- lere, insan ziyanlığına ve acılı, buruk ye- ni kuşaklar yaratmaya götüriir ki buna asla hakkunız voktur. TARTIŞMAARADABIR MUSTAFA AKSOY Cemaziyiilevvelinizi Biliyopuz! 12 Mart 1971 muhtırasının ardından kurulan Nihat Erim'in "beyin" hükümeti, üniversiteyi yeni bitirmiş olarak beni çok iyi düşüncelere yönettmişti. Sanmış- tım ki bu hükümet, ülkenin tüm sorunlannı bıçak gi- bi kesip atacak! Çünkü öyle bir hava verilmişti ki bu hükümetin yapamayacağı hiçbir şey, altından kalka- mayacağı hiçbir sorun yoktu. 'Muhtıra hükümeti' döneminde ikinci görevimiz olan askerliği de yapıp yaşamın acımasız çarkları arasına girince, bu hükümet için düşündüklerimde ne denli yanıldığımı gördüm. Zaten benim görmeme fır- sat kalmadan "beyin" hükümetinin 11 büyük beyni istifayı çoktan vermişti. Anladım ki ne üniversiteyi (hem de iktisat) ne de tüm bu gelişmeleri yeterince özümseyemediğim için de bu denli iyimsertiğe (ütop- . ya) kapılmıştım. Çirkefi, ikiyüzlülüğü özümseyeme- menin utangaçhğmı o yıllardan beri üzerimden bir türiü atamadım. Ne zaman benzeri bir durum olsa yi- ne milleti aldatıyorlar, değişen bir şey olmayacak di- ye düşünür, 19 7 1 yılındaki ütopik düşüncem dolayı- sıyla kendime kızanm. Sözü ANAYOL hükümetine getireceğim. 24 Aralık seçiminden sonra Meclis'e giren siyasal partiler söz- birliği ederek RP ile hükümet kurmadılar. Gerekçe olarak, RP'nin anti-laik, cumhuriyet düşmanı, lideri- nin güvensizliği gösterildi. Bunlara katıîmamak ola- naksız. Peki siz daha mı laik ve cumhuriyet seversi- niz? RP'yi buraya kadar uzaylılar mı getirdi? Valini- zin, kaymakamınızın yansı imam-hatip çıkışlı ve eş- leri siyasal gösteri saydığımız başörtüne bürünmüş- lerdir. Bunlarla bir mecliste hoşbeş edip el sıkamaz- sınız. öğretmenleriniz türbanla (!) ve sakalla ders ve- rirler. Tarikat liderlerinin eteğini öpmek için kuyruğa giren sizler, en üst yönetimden aşağı din şûrası top- layan sizler, Said-i Nursi'nin mevlidine telgraf çeken sizler. Diyanet Işleri sadece ve sadece Sünnilere, siz- lerin kararlan ile hizmet verir. Şeriat yanlılan sizlerin gözleri önünde 37 insanı yaktı. Yakılmasına göz yu- manlaıia bangır bangır Atatürk'e sövenler şimdi siz- lerin yanındaki sıralarda oturuyoriar. Eğitim sizlerin sayesinde dinsel eğitime dönüştü. Üstelik buralarda dini doğru dürüst oğreten bile yok. ANAYOL'un ana- sı-babası, var mısınız, Kuran'ı hiçbir yorum yapma- dan, her yerde Türkçe öğretelim ve Türkçe ibadet ya- palım. Hodri meydan... Ama yapamazsınız, yapmaz- sınız. Çünkü halkın cahil kalması, sizin ve etrafınızın Horzumlanması için zorunludur. Bizlerden hırsızlar- dan hesap sorulacak diye oy topladınız. Hiçbir he- sap sormadığınız gibi sizler de dünyalıklannızı arttır- dınız. Bizde bu akıl varken sizlerin bu davranışlan yi- ne de az. ANAYOL! Sizden olumlu hiçbir şey beklemiyoruz. Ancak, bize hiç değilse doğruyu söylemeye gayret ediniz. Bu kafa yapınızla hele o Avrupa ve Tprkiye se- malanna yayılmış özdeyişlerin sahibi, bulunmaz ba- kanlannızla iktidara köküne kadar yerleşmiş RP'yi. hükümet olmanızla ancak güçlendirirsiniz. Onun için- dir ki ben RP'den çok sizlerden 'kaygı'lanıyorum. Belirttiğim gibi biz sizlerin "cemaz/yü/evverini biliriz. "cemaziyülevvelinizi bilme"nin ne demek olduğunu bilmeyen varsa sorsun anlatalım. Öğrenci Affma Ilişkin 4111 Sayılı Kanun... S on günlerde 7 Haziran 1995 tarih ve 4111 sayılı kanunla 2547 sayılı kanuna eklenen geçici 43. maddeden ötürü birtakım sorunlar çıkmakta ve söz konusu madde farklı uygulamalara yol açmaktadır. Bu maddenin birinci fıkrasında aynen şöyle demektedir: "44. maddede vapılan değişiklikten yararianmak üzere (haarlık ve ara sınıflar dahil bütün sınıflarda) 1981-1982 eğitim-öğretim yılından başlamak üzere bu kanunun yayımı tarihine kadar her ne sebeple olursa olsun (kendi isteği Ue aynlanlar dahil) okullardan ilişiği kesilen öğrencilere (öğrenci katkı payını ödemedikleri için ilişiği kesilenler dahil), ilişiklerinin kesilmesine sebcp olan dersler için iki sınav hakkı verilir. Sınavlar başvnru tarihinden itibaren iki ay içinde ilgili yükseköğretim kurumu tarafından ilan edilir ve uygulanır. Bu sınav larda başanlı olanlar kayıtlan yeniden açılmak suretiyle 44. maddedeki sınıriar içinde öğrenimlerine devam ederler." Burada sorun özellikle son cümleden çıkmakta ve farklı uygulamalara yol açmaktadır. Bu hükümden ne anlaşilmak gerekir? Bu hükümden anlaşılması gereken şudur: İlgili, söz konusu sınavlara girerek 44. maddeden yararlanabılme koşullanna sahip olduğu takdirde bu maddeden yararlanacaktır. A) ilgili. son sınıfta değildir. Bu takdirde eğer gırdiği sınavlarda başansız, derslerinin hepsinden başanlı olmuşsa ilgilinin kaydı yeniden açılacak ve ilgili. 44. madde çerçevesinde öğrenimine devam edecektir. Ancak burada ilgilinin 2547 sayılı kanunun ikinci fıkrasından yararlanması gerekeceği ileri sürülebilir. Fakat bu hüküm, derslere devam yükümlülüklerıni yerine getirdikleri halde herhangi bir sebeple (mazeretle) yıl içi ve yıl sonu yükümlülüklerini yerine getiremediklerinden ötürü - zira bu sınavlann mazeret sınavlan söz konusu değil- ilişikleri kesilen öğrencilerden hazırlık sınıfı ve birinci sınıfta olanlann en fazla bir dersten, ara sınıflarda olanlann (birinci sınıf ve son sınıf hariç diğer sınıflarda olanlann) ise en fazla üç dersten başansız olmalan kaydıyla üç yıl içinde kullanacaklan üç sınav hakkına sahip olduklannı düzenlemiştir. Bu nedenle henüz son sınıfa gelmeden okullanyla ilişiği kesilmişolan ilgililer, söz konusu aftan faydalandıklan durumda başansız derslerin tümünden başanlı olmadıklan takdirde kayıtlannın herhangi bir şekilde yenilenme ihtimali yoktur. Tek çare, tekrar üniversite sınavlanna girerek kayıt yaptırmak ve başarmış olduklan derslerden muafiyetlerini okullarından talep etmeleridir. B) İlgili. son sınıftadır. Bu takdirde ise: 1) Tüm başarısız derslerini verir, mezun olur. 2) Başansız ders sayısını beş derse indırir. O zaman 44. maddede söz konusu olan üç yanyıl başansız olduklan derslerden açılacak sınavlara girme hakkına sahip olur. 3) Başansız ders sayısını üç derse indirir. O zaman da 44. maddede söz konusu olan başansız olduklan. derslerden açılacak sınavlara girme hakkına sınırsız sahip olur. Üniversitelerin bazılan 4111 sayılı kanunla getirilen değişiklik ve düzenlemeleri. söz konusu ilgilinin artık 2547 sayılı kanunun 44. maddesinden yararlanamayacağı şeklinde algılamakta ve sanki iki farklı statü varmış gibi uygulamaktadırlar. Buna göre söz konusu 4111 sayılı kanunla eklenen geçici 43. maddesine tabi söz konusu kanunun sağladığı haklardan yararlanan ilgililer, 2547 sayılı kanunun 44. maddesine tabi öğrenciler. Bu yönde bir uygulama yapan üniversitelere göre bu ilgililer. kendilerine bu maddeyle tanınmış sınavlann hepsini başardıklan takdirde o zaman. kayıtlan yeniden açılmak suretiyle 44. maddeden yararlanabileceklerdir. Güdükleşme Yanşı ilimsel Artık bu İ dergi konuşacak Artık bu dergi konuşulacak ANTIMEDYA ç o K Y A K I N D A Romanlarınız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel.: 564 08 04 sorun çözmeyi unutan bir ülke, derinlikli ve çok boyutlu bir düşünce serüvenini göze alabilecek potansiyeMen ve felsefeden yoksun demektir. Böyle bir uygarlık küresinin şavkı, kendisine bile yeterli olamaz. O. uygar küreyi, gecikmeli izleyen bir ülke olarak kalmay a yargıbdır.' (Dr. Sami Selçuk. Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı: Yargıtay Kararlan Dergisi, Cilt: 21. Sayı: ll.Kasım 1995, Sy. 1722-1739). • Bir yüksek mahkeme yargıcımn hukuksal bir tartışmada, çoğunluk düşüncesine karşı çıkarken ileri sürmüş olduğu görüşlöri. bilgimize derinlik kazandırmış olmasının dışında, yazımıza da esin kaynağı olmuştur. Çoğu günümüz politikacılanmn güdüklüğünü irdelemek de bu esinlemenin sonucudur. • "Evrenset kavramlar üzerinde kişilerin mülkiyet haklan olamaz. Yalnızca yararianma (intifa) haklan vardır. Bu hak, kavramın anlamı çerçevesinde kullanılmasını. içeriğinin değiştirilmemesini ve / ya da boşaltılmamasını gerektirir" diyor. Sayın Sami Selçuk ve biz de bu görüşle, seçim yorgunu partilerimize ve genel başkanlanna bakıyoruz: Görülen odur ki, Meclis'e girmiş olsun olmasın. hiçbir parti ve genel başkanı, hedeflenen çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ciddiyetini ve inandırıcılığını taşımamaktadır. Görülen odur ki. evrensel kavramlann üzerinde iyelik (mülkiyet) savıyla, dilediğince oynayabilmek sorumsuzluğu, hemen tüm partılerin ortak özelliğidir. • "Bağımsızlık. L lusal Halbuki geçici 43. maddenin birinci fıkrası, "44. maddede vapılan değişiklikten yararianmak üzere" diye başlamakta, -44. maddedeki sınıriar içinde"diye son bulmaktadır. Her ne kadar kendisine ilgili denilse bile. sınav haklannı kullandığı andan itibaren bu "UgflT, öğrencidir. Kanunen birtakım gerekçelerle onu öğrenciliğin birtakım haklanndan yararlandırmamak bu gerçeği değiştiremez. Nitekim kanun koyucu, 44- maddenin birinci fıkrasında yaptığı değişiklikte, ilişiği kesilme durumuna gelmiş son sınıf öğrencilerinden sınırsız sınav hakkından yararlananlann, sınav hakkı dışındaki "diğer öğrencilik haklanndan" yararlanamayacağını hüküm altına almıştır. Yani sınav hakkı, bir öğrencilik hakkıdır. Bu nedenlerle iki ayn statü de yoktur. Tam tersine, "ügHüer"e hak bahşederek kısmi de olsa öğrencilik statüsünden yararlanmalan sağlanmaktadır. Burada belki bu öğrencilerin kayıtlannın açık olmadığından ötürü farklı bir statüden bahsedilebilir. Ancak burada da kaydın açık ya da kapalı olmasını dar algılamamak gerekir. "Söz konusu aflı öğrencinin girdiği sınavlann sonuçlan açık bir dosyaya mı konmaktadır yoksa kapalı bir dosyaya mı konmaktadır" sorusunda Egemenlik, Cumhuriyetçilik. Milliyetçiİik, Halkçıfak, Devktçilik, Devletçilik, Laiklik. Dev rimcilik, Banşçıhk, Akıkılık, Bilimcilik.Gerçekçilik'- ilkeleri, Türk devriminin içinden doğmuş olan Atatürk ilkeleridir. Ve bu ilkelerin her biri, tarihsel birikimlerden süzülmüş BAŞSAĞLIĞI Genel Koordinatörümüz Tuğrul Paşaoğlu'nun babası Emekli Vali KEMAL PAŞAOĞLU vefatını üzüntüyle öğrendik. ' Merhuma Tanrı'dan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. İLETİŞİM YAYIMLARI A.Ş. İLETİŞİM PAZARLAMA A.Ş. L olduğu gibi, yapay ve spekülatif bir tartışmadır. Kaydın açık olması. "diğer öğrencilik haklan" açısından ve "öğrencilik yükümlülükieri' 1 açısındandır. Ve kanundaki bu ifade, asıl olarak son sınıf dışındaki sınıflarda bulunan aflı öğrencilere yöneliktir. Bir an için kanun koyucunun amacının bu yönde olduğunu kabul etsek bile o zaman da söz konusu kanun hükmü, anayasanın eşitlik maddesini düzenleyen hükmüne aykınlık teşkil eder. Anayasa Mahkemesi'nin müstakar içfihatlannda da belirttiği üzere eşitlik, aynı koşullarda olanlar arasında bir eşitliktir. Eğer toplam üç dersi kalmış bir öğrenciye sınırsız sınav hakkı tanınır. diğerine bu hak tanınmaz ve bu iki öğrencinin farklı iki statüde olduğu ileri sürülürse bunun açıklamasını da gerek onlara gerek yargı mercilerine yapmak, sosyal hukuk de\ leti ilkesi çerçevesinde oldukça güç olur. Bu nedenlerle üniversitelerin, bir an önce uygulamalannı bu yönde bir örnek hale getirmeleri, aksi takdirde öğrenci kesiminden toplu halde gelecek iptal davalanna hazırlıklı olmalan gerekecektir. Reha Yünlüel Marmara Üniv. Hukuk Fak. olan evrensel kavramlardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinde bu ilkeler vardır. Demokrasiyi fılizlendiren, yaşatan ve güçlendirecek olan da bu ilkelerdir. Hemen tüm partilerce, tümüyle ya da bir kısmıyla savunulduğu savlanan yukandaki ilkelerin, yorumlanndaki farklıiık da çarpıkhk; aynntılarda gizîenen şeytanı, haklı olarak huzursuz etmektir. • "„. analhik araştırma ve mantık; kavram karmaşasının yarattığı sorunlan ve kavramlann yanlış kullanılması nedeniyle hastalanan düşünceleri iyileştinne çarelerini konu editıen bir disiplinin adıdır" diyor Sn. Selçuk. Ve bu disiplinden yoksun olarak aynı kavramlar, farklı ağızlarda, farklı sakızlar gibi çiğnendikçe, bireyden topluma düşünce hastalığı hızla yayıhyor. • Ancak "düşünce özürlü" bir toplumda varlıklannı sürdürebilecek olan seçim kazanmış partiler ve liderleri, '^araöcı yurttaş" kavramından habersiz, yine güdükleşmede yanşıyorlar. Ve halk devleşiyor. Av. HULUStMETİN PENCERE Ordu ve Şeriatçı Şeriatçı diyor ki: "Çanakkale destanını yazan Osmanlı ordusu tev- hit sancağını taşıyor, Islam şeriatma inanıyordu. Ne laikliği biliyordu ne de Atatürk'ü. Bugünün komu- tanlan, ümmet sancağını veinancını dışlıyoriar. Inanç özgüriüğünü çiğniyortar. Din düşmanlığı yapıyoriar." Amaç belli: Inanç özgürlüğü bahanesiyle ordu içinde şeriatçj öraütlenme... 1yi mi olur?.. Türk Silahlı Kuvvetleri, şeriatçılığı benimserse güç- lenir mi?.. • Başlangıçta Osmanlı ordusu dillere destandı; ye- niçerilik düzeni, olağanüstü bir buluştu; fetihten fe- tihe, başandan başanya koşuyordu... 17'nci yüzyıl sonuna doğru gösterge tersine de- ğişti; Batı'da sanayileşme devrimi kök salıyordu. Tev- hit bayrağı, ümmet sancağı, nafile namazlanyla bir- likte padişahların istihareye yatmaları artık sonuç vermiyordu; Osmanlı yenilgiden yenilgiye koşuyor, gerileme dönemini çöküş süreci izliyordu. Osmand ordusu küffar ordusundan dayak yemeye, yeniçeri1 siyle, sipahisiyle doymuyordu. Devlet büyükleri toplanıp dediler ki: - Bu iş, üfürüğü kuvvetli hocalann dualanyla yü- rümeyecek... İkinci Mahmut Yeniçeri Ocağı'nı yıktı, Nizam-ı Ce- drt gerçekleşti, yenileşme eylemleri başladı, Avnj' pa'dan uzmanlar getirildi; askerin başına 'Enveriye' denilen "serpuş" geçirildi; orduda reform, Atatürk'ten çok önce başladı. "Çanakkale Savaşlan''en başta Atatürk olmak üzere Türk subay ve askerinin desta- nı olmakla biriikte, ordunun başında bir "gâvur" var- dı: Liman Paşa!.. Alman mareşali Otto Liman von Sanders, Çanak- kale'yi kapsayan 5'inci Ordu'nun komutanıydı; Tür- kiye'ye Osmanlı Silahlı Kuvvetleri'ni düzene koymak için görevle gelmişti; çünkü, yalnız iman gücüyle sa1 vaşan ordulann işe yaramadığını Osmanlı da öğren- mişti; akıl, bilim, teknoloji gerekliydi. ; • Osmanh'da (bugün Cumhuriyet Türkiyesi'nde ol- duğu gibi) şeriatçılar vardı; ikide bir ayaklanır, yeşil bayrak açarlardı; son marifetleri 31 Mart'tır. 21 'inci yüzyıla 4 kala, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin her bölüğünde bir mescit kursanız, askeri günde beş vakit zorla namaza durdursanız, şeriatçı yine doy- maz; çünkü amacı, inanç özgürlüğü ya da Müslü- manlık değil, politikadır; ülkede örgütlenmek için ca- mileri, orduda örgütlenmek için mescitleri kullanmak yöntemini yürütüyor. • Bir milyar nüfusu aşkın Islam coğrafyasında asker- lik sanatı nasıl bir görüntü çiziyor?.. Müslüman, Ortadoğu'nun göbeğinde, biravuç Is- railoğlundan dayak üstüne dayak yedi; Iran ile Irak kapıştı, sekiz yılda bir milyon Islam genci Niyazi ol- du; Irak, bir başka Müslüman ülkeyi (Kuveyt'i) işgal etti; ama, Körfez Savaşı'nda kaç gün dayandı?.. Türkiye'de orduya saldıranlar, bu akılsızlığın yurti- çindeki uzantılandır. Çanakkale Savaşlan'nın en etkin komutanı Mus- tafa Kemal'dir, Batı emperyalizmi karşısında ilk Kur- tuluş Savaşı zaferini Islam dünyasına Mustafa Kemal armağan etmiştir; ama, şeriatçı Atatürk'e düşman- dır. Bu düşmanlık, şimdi orduya karşı şeriatçılığın sa- vaşım bayrağını açıyor; 'mekteplisubay'a karşı hınç 31 Mart'tan bu yana dinmedi. Peki, bugün ülkemizdeki tüm mezhep, tarikat ve parti ayrılıklanyla şeriatçılığı kışlaya buyur etmek, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni güçlendirir mi?.. VIMSNADI ()I>İ I LKRİ Bu yıl 50.'si düzenlenen Yunus Nadi Ödülleri'ne katılma süresi 5 Nisan 1996 Cuma akşamı sona eriyor. Ilki 1946'da düzenlenen 1996 Yu- nus Nadi Ödülleri, bu yıl da 4 ana başlık- ta ve 8 ayn dalda veriliyor. Edebiyat Ana Dalı: Öykü, Roman, Şiir. Görsel Sanatlar Ana Dalı: Afiş, Fotoğ- raf, Karikatür. Sinema: Uzun Metrajh Film Senaryosu. Bilimsel Araştırma: Sosyal Bilimler Araştırması. Adaylann yapıtlanyla biriikte adlannı ve soyadlannı arkasına yazacaklan iki fotoğ- raflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılma belgesini ve yaşam öykülerini 5 Nisan 1996 Cuma akşamına kadar "Cum- huriyet Gazetesi, Yunus Nadi Ödülleri, Cağaloğlu 34334 Istanbul" adresine iadeli taahhütlü olarak postayla göndermeleri, ya da elden teslim etmeleri gerekiyor. K A T I L M A B E L C E S İ ADIM, SOYADIM: ADRESİM: TELEFONUM:_ KATILDIĞIM DAL: TEŞEKKUR Yıllardır çekmekte oldugum prostat ületinden ameliyatımı yaparak beni sağlığıma kavuşturan lbni Sina Hastanesr Üroloji Anabilim Dalı Başkanı prof. Dr. ORHAN GÖĞÜŞ'e hastanede büyük ilgilerini gördüğûm. Prof. Dr. VTJSUF ZİYA MÜFTÜOĞLU'na, Prof Dr. SAADETTİN KL'PELİye Prof Dr DERVİŞ ORAL'a, Prof. Dr KENAN ÖMÜRLÜye. Uzman Dr SUMER BALTACl'ya, Dr. ÖNDER YAMAN'a, Dr. ALt CANOĞLU'na ve Dr. İLKER SEÇKtNER'e, ameliyat öncesi anjiyomu gerçekleştiren Kardiyoloji Bölümü'nün personeline. lbni Sina Hastanesi'nin bakım hemşirelerine ve tüm personeline. hastaneye bizzat gelerek ya da çiçek göndererek veya telefonla geçmiş olsun dileklerini ileten bütün dostlanma teşekkür ederim. ALİ ABALI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle