Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 MART1996 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Burslar, Krediler, Harçlar, Polisler ve Gençler
Prof. Dr. TÜRKAN SAYLAN Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneği Genel Başkanı
1
2 Eylül'ün susturmaya, tep-
kisizleştirmeye ve robotlaş-
tırmaya çalıştığı gençlik, son
günlerde örgütlenip sesini ve
sorunlannı duyurmaya caba-
lıyor. Ne yazık ki toplumu-
muz, onu oluşturan ve sorumluluk sahi-
bi olması gereken bireyler, yurttaşlar da
yükseköğrenim gençliğinin sorunlannı
öğrenmeye, anlamaya ve çözüm arama-
ya çahşacaklanna, olayların sonuna ek-
İenen ve herkesçe provokasyon ya da ge-
riiimin patlaması olduğu bilinen cam kır-
ma görüntülerine bakıp o noktayı eleştir-
mekle yetiniyorlar. Kınp dökme elbette
hoş değil, ama çözüm aramak yok mu-
dur?.. Araya kanşan kışkırtıcılan, mak-
satlılan öğrenciden ayırmak gerekmez
mi?
Ey insanlar. ey masa başında karar iire-
tenler, yasaklamalarla, polisi gençlerin
üstüne sürmekle. coplan indirip kaldır-
tarak ortalığı sakinleştirmeyi çözüm ola-
rak görenler, ey çocuklannı kurslarla.
özel öğretmenlerle, paralı okullann 25
kişilik sınıflannda el bebek gül bebekye-
tiştirip yurtiçindeki ve yurtdışındaki yük-
sek harçlı üniversitelere gönderebilen tu-
zu kuru analar, babalar hepiniz, hepimiz.
artık gözlerimizi gerçeklere açmalıyız.
Yükseköğrenim gençliği çözümsüz so-
nınlariçindeve sizlerbizkreli kolubağ-
lı oturup laf, eleştiri ve şkldet üretiyor,
rüzgârekince fırtınabiçeceğimizi hiç mi
hiç düşünemiyonız. Iş işten geçmeden so-
runlara çözüm yaratmahyız.
Bütün gelişmiş ülkelerde olanaklan
orta ya da az olan ailelerin çocuklan, gö-
ğüslerini gere gere çeşitli kurumlardan
burs alır, ailelenne yük olmaz. dersleri el-
verirse de hafıf ara işlerde çalışarak üni-
versite yaşamlannı bağımsız ve insanca
sürdürürler.
Bizim ülkemizde de benzer girişimler
vardır, gereksinimi olan tüm gençlere
ulaşılmasa ve yeterli olmasa da bu çaba-
lan saygı ve umutla karşılamak gerekir.
Ancak burs alan, almak zorunda olan
gençlerin tek bir dersten kalmalarında
bursun kesilivermesi ya da okul bitimin-
den sonra, o dönemin beyaz eşya fiyatın-
dan geri ödeme, verirken tapular, yüz
milyonluk borca kefil istemeler ve yal-
nızca tek bir kurumdan verilecek bir ya
da iki milyona bağlı kalıp başka yerden
burs almanın yasaklanması gibi kısıtla-
malann çok yanlış olduğu, bu konudaki
ilke ve yönermeliklerin günün koşul ve
gerçeklerine göre yeniden gözden geçiril-
mesi gerektiği kanısındayım.
Üniversitelerimize her yıl gelen çocuk-
lanmızın büyük bir çoğunluğu, Anado-
lumuzun kırsal kesiminden topraksız
çiftçi, vasıfsız işçi, küçük memur, emek-
li vb. dar gelirli ve çok çocuklu aileler-
dendir; yalnızca baba, birkaç milyon ma-
aşla tüm çocuklannı okutmaya çabalar.
Çoğunlukla 7-8 kardeşin birkaçı üniver-
sitede, öbürleri ilk ve ortaöğretimdedir-
ler. Üniversiteli genç, hiç hazırlık kursu
görmeden ya da öğretmenlerinin deste-
ğiyle ücretsiz-yan ücretli bir kurs göre-
rek kazanmıştır fakültesini, aklı fikri
öbür kardeşlerinde, ailesindedir. "Nasıl
geçinirier, kardeşlerim ne yaptılar, kitap-
lannı aldılar mu ayakkabılan var mı?"
vb. kaygılar içindedir, yedikleri boğazın-
da düğümlenir. Bir yandan da büyük ken-
tin, üst üste yaşadıklan öğrenci yurdunun
karmaşası, siyasal baskı gruplannın el
atması, her şey her şey aklını karşıtır-
maktadır. Işte tam bu sırada bir burs bu-
lur, binbir zorlukla. O bir-iki milyonu da
kardeşleriyle paylaşmak ister, kendisin-
den çok onlan düşünür çünkü.
Eline geçen azıcık bir burs neye yeter
ki, yüksek harçlar, pahalı kitaplar, araç
gereç neyle ahnabilir? Sürekli olarak baş-
ka yerlerden destek aramak zorundadır
ya da bir iş bulup çalışmalıdır. Işte böy-
lece kısır döngüye girer. Hem okur hem
çalışırsayorgunluktan başansı azalır. Ba-
şansızolursa bursu kesilir. Birkaç yerden
burs aldığı belirlenirse hepsi elden gider
ya da en başta kefil bulamadıgı. ileride-
ki geri ödeme acımasız olduğu için burs
da sağlayamaz ve tam bir çıkmaza girer.
Devletin kredileri ve harçlar için de tüm
bukoşullargeçerlidir.
Gençlerimizin böylesine belirsizlikler
ve yoksunluklar içine düşmelerinin bir
nedeni de sistemin ve zamaYılamanın
yanlışlığı ve kimsenin bu konuda bir şey
yagmaya, düzeltmeye girişmemesidir.
Universiteye kayda gelen genç devlet-
ten kredi alıp alamayacağını bilemez,
okullar açılır, hâlâ yurt çıkıp çıkmadı-
ğından haberdar değildir. Oysa. univer-
siteye giriş sonuçjarı ağustos ortasında
belirlense, kazananların kredi ve yurtla-
ra başvurusu ağustos sonuna dek yapılsa
ve hızlı bir bilgisayar çalışmasıv la kredi
alacaklar ve yurtlarda kalabilecekler, ka-
yıtlann başladığı tarihte kesin olarak be-
lirlense. harç ödeyemeyen, devlet bursu is-
teyen ve yurda yerieşmesi gereken çocuk-
lanmızın pek çok sorunu bir anda çö-
zümlenmiş olacaktır. Bütün bu aksaklık-
lan yalnızca /.amanlamav ı ayarlamakla,
yani ka>ıt tarihinden önce kredi. burs ve
yurtlan belirlemekle düzeitebileceğimizi
açıklıkla anlatabilmişimdir umanm.
Gerek devlet (Milli Eğitim, Başbakan-
lık...) ve gerekse öbür kurumlann burs
verme koşullannı, öğrencilerin insanca
yaşamalan, kitap ve araç gereçlerini al-
malan, azıcık da olsa kültürel etkinlikle-
re katılabilmeleri dikkate alınarak yeni-
den değeıiendirmeleri büyük ve yaşam-
sal önem taşımaktadır. Puanlan ancak
paralıeğitimi tutan çocuklann büyükço-
ğunluğu dargeürlidir ve ana oabalar, sırf
çocuklan yoksun kalmasın diye satıp sa-
vıp, borç alıp onlara göre çok yüksek üc-
reti öderler.
Bugün diş teknisyenliğinde, güzel sa-
natlann çeşitli dallannda, tıptp vh. gereç
gereksinimü yerierde okuyan çocuklann
yüksek bedelli faturalan ödemeleri ola-
naksızdır. Tıp öğrencilerinin beyaz göm-
lekieri 500-600 bin, dinleme aletleri 2.5
milyon TL'dir. Yarıyıl dinlencesinde (ta-
tilinde) evlerine gidip gelirken bir aylık
burslarını harcayacaklardır. Giyim kuşa-
ma zaten paralan yetmez.
Burs bağlanması için gençlerden yüz
binlerce imza atacak kefil bulmalannr
beyaz eşya fiyahndan geri ödemeyi ka-
bullenmelerini istemek, hele hele benzer
amaçlı başka yerden de burs almalannı
engeüemek, tüm derslerden kesin başa-
nyı koşul saymak, tek dersten takıntıya
bile izin vermemek, burs desteğine ger-
çek gereksinimi olan. bir yandan kendi
ayakları üzerinde durmaya gayret eden,
bir yandan da öbür aile bireylerine des-
tek vermeye çalışan 17-20 yaşlanndaki
genç kız ve erkek çocuklanmız için çok
acımasız bir uygulamadır kanısındayim.
Sosyal bir devlette, sağlık ve eğitim, in-
sana yaptlan bir yatınmdır. "Ödeyemeye-
nin canı çıksın" ya da "ödeyemeyen oku-
masın" diyemeyiz: Olanaklan olmayan-
lar kesinlikle desteklenmeli, bu bir hak
olmalı; veren, alan üzerinde baskı kur-
mamalı, dar gelirli ailelerin, binbir enge-
li aşarak yüksek öğrenime dek gelmiş ço-
cuklannainsanca yaşama koşullan yara-
tıimatadır.
Gençlerimizin sağlıklı ve eğitimli olma-
lan geleceğimizin güvencesidir. Onlann
çağdaş ve demokratik bir düzeode, huku-
kun egemen olduğu, insanca davranışla-
nn, demokratik tepkilerin baskılanmaya-
cağı bir ortamda, dövülmeden, coplan-
madan. aşağılanmadan eğitim görmele-
ri sağJanmalı ve bizim elimizle v-aşamdaa,
düzenden nefret etmeleri. ettirilmeleri,
umutsuz ve tepkisel olmalan önlenmeli-
dir.
Her-şeyden önemlisi de polisle banştı-
nlmalıdır. Polisin de bizim çocuklanmız,
öğrencilerimizin kardeşleri olduğu/olabi-
lecegı her iki tarafa da anlatılmalıdır.
Üniversitelerde polis, öğrencileri öbür ça-
lışanlan ve öğrenim yeıierini korumak
için vardır. Polis bir gnıba karşı öbür gru-
bu korumak, bazılannı ufak nedenlerle
dövüp coplarken öbür saldırganlan gör-
mezden gelmek gibi bir görev anlayışın-
da olmamalıdır. Tüm kesimlerde yerleş-
miş olan bu yanlı davranış varsayımı si-
linmelidir. Polisle gençlerimizi banştır-
mak, üniversitelerdeki, çoğunluğu dışa-
ndan gelip vur kaç eylemi yapan asın
saldırgan radikal baskıcı gruplann öğ-
rencileri hırpalamalannın önüne geçme-
liyiz.
Gençliği potanshel tehlike olarak gö-
riip her fırsatta onun yarafıcılığını. tepki-
lerini, isteklerini, umutlannı kaba kuv-
vetle bastırmak, maddi sorunlannı yok
saymak ya da sistemin bozuk işieyişini dü-
zeltmeye yanaşmamak bizi çözümsüzlük-
lere, insan ziyanlığına ve acılı, buruk ye-
ni kuşaklar yaratmaya götüriir ki buna
asla hakkunız voktur.
TARTIŞMAARADABIR
MUSTAFA AKSOY
Cemaziyiilevvelinizi
Biliyopuz!
12 Mart 1971 muhtırasının ardından kurulan Nihat
Erim'in "beyin" hükümeti, üniversiteyi yeni bitirmiş
olarak beni çok iyi düşüncelere yönettmişti. Sanmış-
tım ki bu hükümet, ülkenin tüm sorunlannı bıçak gi-
bi kesip atacak! Çünkü öyle bir hava verilmişti ki bu
hükümetin yapamayacağı hiçbir şey, altından kalka-
mayacağı hiçbir sorun yoktu.
'Muhtıra hükümeti' döneminde ikinci görevimiz
olan askerliği de yapıp yaşamın acımasız çarkları
arasına girince, bu hükümet için düşündüklerimde ne
denli yanıldığımı gördüm. Zaten benim görmeme fır-
sat kalmadan "beyin" hükümetinin 11 büyük beyni
istifayı çoktan vermişti. Anladım ki ne üniversiteyi
(hem de iktisat) ne de tüm bu gelişmeleri yeterince
özümseyemediğim için de bu denli iyimsertiğe (ütop-
. ya) kapılmıştım. Çirkefi, ikiyüzlülüğü özümseyeme-
menin utangaçhğmı o yıllardan beri üzerimden bir
türiü atamadım. Ne zaman benzeri bir durum olsa yi-
ne milleti aldatıyorlar, değişen bir şey olmayacak di-
ye düşünür, 19
7
1 yılındaki ütopik düşüncem dolayı-
sıyla kendime kızanm.
Sözü ANAYOL hükümetine getireceğim. 24 Aralık
seçiminden sonra Meclis'e giren siyasal partiler söz-
birliği ederek RP ile hükümet kurmadılar. Gerekçe
olarak, RP'nin anti-laik, cumhuriyet düşmanı, lideri-
nin güvensizliği gösterildi. Bunlara katıîmamak ola-
naksız. Peki siz daha mı laik ve cumhuriyet seversi-
niz? RP'yi buraya kadar uzaylılar mı getirdi? Valini-
zin, kaymakamınızın yansı imam-hatip çıkışlı ve eş-
leri siyasal gösteri saydığımız başörtüne bürünmüş-
lerdir. Bunlarla bir mecliste hoşbeş edip el sıkamaz-
sınız. öğretmenleriniz türbanla (!) ve sakalla ders ve-
rirler. Tarikat liderlerinin eteğini öpmek için kuyruğa
giren sizler, en üst yönetimden aşağı din şûrası top-
layan sizler, Said-i Nursi'nin mevlidine telgraf çeken
sizler. Diyanet Işleri sadece ve sadece Sünnilere, siz-
lerin kararlan ile hizmet verir. Şeriat yanlılan sizlerin
gözleri önünde 37 insanı yaktı. Yakılmasına göz yu-
manlaıia bangır bangır Atatürk'e sövenler şimdi siz-
lerin yanındaki sıralarda oturuyoriar. Eğitim sizlerin
sayesinde dinsel eğitime dönüştü. Üstelik buralarda
dini doğru dürüst oğreten bile yok. ANAYOL'un ana-
sı-babası, var mısınız, Kuran'ı hiçbir yorum yapma-
dan, her yerde Türkçe öğretelim ve Türkçe ibadet ya-
palım. Hodri meydan... Ama yapamazsınız, yapmaz-
sınız. Çünkü halkın cahil kalması, sizin ve etrafınızın
Horzumlanması için zorunludur. Bizlerden hırsızlar-
dan hesap sorulacak diye oy topladınız. Hiçbir he-
sap sormadığınız gibi sizler de dünyalıklannızı arttır-
dınız. Bizde bu akıl varken sizlerin bu davranışlan yi-
ne de az.
ANAYOL! Sizden olumlu hiçbir şey beklemiyoruz.
Ancak, bize hiç değilse doğruyu söylemeye gayret
ediniz. Bu kafa yapınızla hele o Avrupa ve Tprkiye se-
malanna yayılmış özdeyişlerin sahibi, bulunmaz ba-
kanlannızla iktidara köküne kadar yerleşmiş RP'yi.
hükümet olmanızla ancak güçlendirirsiniz. Onun için-
dir ki ben RP'den çok sizlerden 'kaygı'lanıyorum.
Belirttiğim gibi biz sizlerin "cemaz/yü/evverini biliriz.
"cemaziyülevvelinizi bilme"nin ne demek olduğunu
bilmeyen varsa sorsun anlatalım.
Öğrenci Affma Ilişkin 4111 Sayılı Kanun...
S
on günlerde 7
Haziran 1995
tarih ve 4111
sayılı kanunla
2547 sayılı
kanuna
eklenen geçici 43.
maddeden ötürü birtakım
sorunlar çıkmakta ve söz
konusu madde farklı
uygulamalara yol
açmaktadır. Bu maddenin
birinci fıkrasında aynen
şöyle demektedir:
"44. maddede vapılan
değişiklikten yararianmak
üzere (haarlık ve ara
sınıflar dahil bütün
sınıflarda) 1981-1982
eğitim-öğretim yılından
başlamak üzere bu
kanunun yayımı tarihine
kadar her ne sebeple olursa
olsun (kendi isteği Ue
aynlanlar dahil)
okullardan ilişiği kesilen
öğrencilere (öğrenci katkı
payını ödemedikleri için
ilişiği kesilenler dahil),
ilişiklerinin kesilmesine
sebcp olan dersler için iki
sınav hakkı verilir. Sınavlar
başvnru tarihinden itibaren
iki ay içinde ilgili
yükseköğretim kurumu
tarafından ilan edilir ve
uygulanır. Bu sınav larda
başanlı olanlar kayıtlan
yeniden açılmak suretiyle
44. maddedeki sınıriar
içinde öğrenimlerine devam
ederler."
Burada sorun özellikle son
cümleden çıkmakta ve
farklı uygulamalara yol
açmaktadır. Bu hükümden
ne anlaşilmak gerekir? Bu
hükümden anlaşılması
gereken şudur: İlgili, söz
konusu sınavlara girerek
44. maddeden
yararlanabılme koşullanna
sahip olduğu takdirde bu
maddeden yararlanacaktır.
A) ilgili. son sınıfta
değildir. Bu takdirde eğer
gırdiği sınavlarda başansız,
derslerinin hepsinden
başanlı olmuşsa ilgilinin
kaydı yeniden açılacak ve
ilgili. 44. madde
çerçevesinde öğrenimine
devam edecektir. Ancak
burada ilgilinin 2547 sayılı
kanunun ikinci fıkrasından
yararlanması gerekeceği
ileri sürülebilir. Fakat bu
hüküm, derslere devam
yükümlülüklerıni yerine
getirdikleri halde herhangi
bir sebeple (mazeretle) yıl
içi ve yıl sonu
yükümlülüklerini yerine
getiremediklerinden ötürü -
zira bu sınavlann mazeret
sınavlan söz konusu değil-
ilişikleri kesilen
öğrencilerden hazırlık
sınıfı ve birinci sınıfta
olanlann en fazla bir
dersten, ara sınıflarda
olanlann (birinci sınıf ve
son sınıf hariç diğer
sınıflarda olanlann) ise en
fazla üç dersten başansız
olmalan kaydıyla üç yıl
içinde kullanacaklan üç
sınav hakkına sahip
olduklannı düzenlemiştir.
Bu nedenle henüz son
sınıfa gelmeden okullanyla
ilişiği kesilmişolan
ilgililer, söz konusu aftan
faydalandıklan durumda
başansız derslerin
tümünden başanlı
olmadıklan takdirde
kayıtlannın herhangi bir
şekilde yenilenme ihtimali
yoktur. Tek çare, tekrar
üniversite sınavlanna
girerek kayıt yaptırmak ve
başarmış olduklan
derslerden muafiyetlerini
okullarından talep
etmeleridir.
B) İlgili. son sınıftadır. Bu
takdirde ise:
1) Tüm başarısız derslerini
verir, mezun olur.
2) Başansız ders sayısını
beş derse indırir. O zaman
44. maddede söz konusu
olan üç yanyıl başansız
olduklan derslerden
açılacak sınavlara girme
hakkına sahip olur.
3) Başansız ders sayısını
üç derse indirir. O zaman
da 44. maddede söz konusu
olan başansız olduklan.
derslerden açılacak
sınavlara girme hakkına
sınırsız sahip olur.
Üniversitelerin bazılan
4111 sayılı kanunla
getirilen değişiklik ve
düzenlemeleri. söz konusu
ilgilinin artık 2547 sayılı
kanunun 44. maddesinden
yararlanamayacağı
şeklinde algılamakta ve
sanki iki farklı statü varmış
gibi uygulamaktadırlar.
Buna göre söz konusu
4111 sayılı kanunla
eklenen geçici 43.
maddesine tabi söz konusu
kanunun sağladığı
haklardan yararlanan
ilgililer, 2547 sayılı
kanunun 44. maddesine
tabi öğrenciler. Bu yönde
bir uygulama yapan
üniversitelere göre bu
ilgililer. kendilerine bu
maddeyle tanınmış
sınavlann hepsini
başardıklan takdirde o
zaman. kayıtlan yeniden
açılmak suretiyle 44.
maddeden
yararlanabileceklerdir.
Güdükleşme Yanşı
ilimsel
Artık bu İ dergi konuşacak
Artık bu dergi konuşulacak
ANTIMEDYA
ç
o
K
Y
A
K
I
N
D
A
Romanlarınız ve ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel.: 564 08 04
sorun
çözmeyi unutan bir ülke,
derinlikli ve çok boyutlu bir
düşünce serüvenini göze
alabilecek potansiyeMen ve
felsefeden yoksun demektir.
Böyle bir uygarlık
küresinin şavkı, kendisine
bile yeterli olamaz. O.
uygar küreyi, gecikmeli
izleyen bir ülke olarak
kalmay a yargıbdır.' (Dr.
Sami Selçuk. Yargıtay 4.
Ceza Dairesi Başkanı:
Yargıtay Kararlan Dergisi,
Cilt: 21. Sayı: ll.Kasım
1995, Sy. 1722-1739).
•
Bir yüksek mahkeme
yargıcımn hukuksal bir
tartışmada, çoğunluk
düşüncesine karşı çıkarken
ileri sürmüş olduğu
görüşlöri. bilgimize
derinlik kazandırmış
olmasının dışında,
yazımıza da esin kaynağı
olmuştur. Çoğu günümüz
politikacılanmn
güdüklüğünü irdelemek de
bu esinlemenin sonucudur.
•
"Evrenset kavramlar
üzerinde kişilerin mülkiyet
haklan olamaz. Yalnızca
yararianma (intifa) haklan
vardır. Bu hak, kavramın
anlamı çerçevesinde
kullanılmasını. içeriğinin
değiştirilmemesini ve / ya
da boşaltılmamasını
gerektirir" diyor. Sayın
Sami Selçuk ve biz de bu
görüşle, seçim yorgunu
partilerimize ve genel
başkanlanna bakıyoruz:
Görülen odur ki, Meclis'e
girmiş olsun olmasın.
hiçbir parti ve genel
başkanı, hedeflenen çağdaş
uygarlık düzeyine ulaşmak
ciddiyetini ve
inandırıcılığını
taşımamaktadır. Görülen
odur ki. evrensel
kavramlann üzerinde
iyelik (mülkiyet) savıyla,
dilediğince oynayabilmek
sorumsuzluğu, hemen tüm
partılerin ortak özelliğidir.
•
"Bağımsızlık. L lusal
Halbuki geçici 43.
maddenin birinci fıkrası,
"44. maddede vapılan
değişiklikten yararianmak
üzere" diye başlamakta,
-44. maddedeki sınıriar
içinde"diye son
bulmaktadır.
Her ne kadar kendisine
ilgili denilse bile. sınav
haklannı kullandığı andan
itibaren bu "UgflT,
öğrencidir. Kanunen
birtakım gerekçelerle onu
öğrenciliğin birtakım
haklanndan
yararlandırmamak bu
gerçeği değiştiremez.
Nitekim kanun koyucu, 44-
maddenin birinci
fıkrasında yaptığı
değişiklikte, ilişiği kesilme
durumuna gelmiş son sınıf
öğrencilerinden sınırsız
sınav hakkından
yararlananlann, sınav
hakkı dışındaki "diğer
öğrencilik haklanndan"
yararlanamayacağını
hüküm altına almıştır. Yani
sınav hakkı, bir öğrencilik
hakkıdır. Bu nedenlerle iki
ayn statü de yoktur. Tam
tersine, "ügHüer"e hak
bahşederek kısmi de olsa
öğrencilik statüsünden
yararlanmalan
sağlanmaktadır. Burada
belki bu öğrencilerin
kayıtlannın açık
olmadığından ötürü farklı
bir statüden bahsedilebilir.
Ancak burada da kaydın
açık ya da kapalı olmasını
dar algılamamak gerekir.
"Söz konusu aflı öğrencinin
girdiği sınavlann sonuçlan
açık bir dosyaya mı
konmaktadır yoksa kapalı
bir dosyaya mı
konmaktadır" sorusunda
Egemenlik,
Cumhuriyetçilik.
Milliyetçiİik, Halkçıfak,
Devktçilik, Devletçilik,
Laiklik. Dev rimcilik,
Banşçıhk, Akıkılık,
Bilimcilik.Gerçekçilik'-
ilkeleri, Türk devriminin
içinden doğmuş olan
Atatürk ilkeleridir. Ve bu
ilkelerin her biri, tarihsel
birikimlerden süzülmüş
BAŞSAĞLIĞI
Genel Koordinatörümüz
Tuğrul Paşaoğlu'nun babası
Emekli Vali
KEMAL
PAŞAOĞLU
vefatını üzüntüyle öğrendik.
' Merhuma Tanrı'dan rahmet,
ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.
İLETİŞİM YAYIMLARI A.Ş.
İLETİŞİM PAZARLAMA A.Ş.
L
olduğu gibi, yapay ve
spekülatif bir tartışmadır.
Kaydın açık olması. "diğer
öğrencilik haklan"
açısından ve "öğrencilik
yükümlülükieri'
1
açısındandır. Ve kanundaki
bu ifade, asıl olarak son
sınıf dışındaki sınıflarda
bulunan aflı öğrencilere
yöneliktir.
Bir an için kanun
koyucunun amacının bu
yönde olduğunu kabul
etsek bile o zaman da söz
konusu kanun hükmü,
anayasanın eşitlik
maddesini düzenleyen
hükmüne aykınlık teşkil
eder. Anayasa
Mahkemesi'nin müstakar
içfihatlannda da belirttiği
üzere eşitlik, aynı
koşullarda olanlar arasında
bir eşitliktir. Eğer toplam
üç dersi kalmış bir
öğrenciye sınırsız sınav
hakkı tanınır. diğerine bu
hak tanınmaz ve bu iki
öğrencinin farklı iki
statüde olduğu ileri
sürülürse bunun
açıklamasını da gerek
onlara gerek yargı
mercilerine yapmak, sosyal
hukuk de\ leti ilkesi
çerçevesinde oldukça güç
olur.
Bu nedenlerle
üniversitelerin, bir an önce
uygulamalannı bu yönde
bir örnek hale getirmeleri,
aksi takdirde öğrenci
kesiminden toplu halde
gelecek iptal davalanna
hazırlıklı olmalan
gerekecektir.
Reha Yünlüel
Marmara Üniv.
Hukuk Fak.
olan evrensel kavramlardır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin
temelinde bu ilkeler vardır.
Demokrasiyi fılizlendiren,
yaşatan ve güçlendirecek
olan da bu ilkelerdir.
Hemen tüm partilerce,
tümüyle ya da bir kısmıyla
savunulduğu savlanan
yukandaki ilkelerin,
yorumlanndaki farklıiık da
çarpıkhk; aynntılarda
gizîenen şeytanı, haklı
olarak huzursuz etmektir.
•
"„. analhik araştırma ve
mantık; kavram
karmaşasının yarattığı
sorunlan ve kavramlann
yanlış kullanılması
nedeniyle hastalanan
düşünceleri iyileştinne
çarelerini konu editıen bir
disiplinin adıdır" diyor Sn.
Selçuk. Ve bu disiplinden
yoksun olarak aynı
kavramlar, farklı ağızlarda,
farklı sakızlar gibi
çiğnendikçe, bireyden
topluma düşünce hastalığı
hızla yayıhyor.
•
Ancak "düşünce özürlü"
bir toplumda varlıklannı
sürdürebilecek olan seçim
kazanmış partiler ve
liderleri, '^araöcı yurttaş"
kavramından habersiz,
yine güdükleşmede
yanşıyorlar. Ve halk
devleşiyor.
Av. HULUStMETİN
PENCERE
Ordu ve Şeriatçı
Şeriatçı diyor ki:
"Çanakkale destanını yazan Osmanlı ordusu tev-
hit sancağını taşıyor, Islam şeriatma inanıyordu. Ne
laikliği biliyordu ne de Atatürk'ü. Bugünün komu-
tanlan, ümmet sancağını veinancını dışlıyoriar. Inanç
özgüriüğünü çiğniyortar. Din düşmanlığı yapıyoriar."
Amaç belli:
Inanç özgürlüğü bahanesiyle ordu içinde şeriatçj
öraütlenme...
1yi mi olur?..
Türk Silahlı Kuvvetleri, şeriatçılığı benimserse güç-
lenir mi?..
•
Başlangıçta Osmanlı ordusu dillere destandı; ye-
niçerilik düzeni, olağanüstü bir buluştu; fetihten fe-
tihe, başandan başanya koşuyordu...
17'nci yüzyıl sonuna doğru gösterge tersine de-
ğişti; Batı'da sanayileşme devrimi kök salıyordu. Tev-
hit bayrağı, ümmet sancağı, nafile namazlanyla bir-
likte padişahların istihareye yatmaları artık sonuç
vermiyordu; Osmanlı yenilgiden yenilgiye koşuyor,
gerileme dönemini çöküş süreci izliyordu. Osmand
ordusu küffar ordusundan dayak yemeye, yeniçeri1
siyle, sipahisiyle doymuyordu.
Devlet büyükleri toplanıp dediler ki:
- Bu iş, üfürüğü kuvvetli hocalann dualanyla yü-
rümeyecek...
İkinci Mahmut Yeniçeri Ocağı'nı yıktı, Nizam-ı Ce-
drt gerçekleşti, yenileşme eylemleri başladı, Avnj'
pa'dan uzmanlar getirildi; askerin başına 'Enveriye'
denilen "serpuş" geçirildi; orduda reform, Atatürk'ten
çok önce başladı. "Çanakkale Savaşlan''en başta
Atatürk olmak üzere Türk subay ve askerinin desta-
nı olmakla biriikte, ordunun başında bir "gâvur" var-
dı:
Liman Paşa!..
Alman mareşali Otto Liman von Sanders, Çanak-
kale'yi kapsayan 5'inci Ordu'nun komutanıydı; Tür-
kiye'ye Osmanlı Silahlı Kuvvetleri'ni düzene koymak
için görevle gelmişti; çünkü, yalnız iman gücüyle sa1
vaşan ordulann işe yaramadığını Osmanlı da öğren-
mişti; akıl, bilim, teknoloji gerekliydi. ;
•
Osmanh'da (bugün Cumhuriyet Türkiyesi'nde ol-
duğu gibi) şeriatçılar vardı; ikide bir ayaklanır, yeşil
bayrak açarlardı; son marifetleri 31 Mart'tır.
21 'inci yüzyıla 4 kala, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
her bölüğünde bir mescit kursanız, askeri günde beş
vakit zorla namaza durdursanız, şeriatçı yine doy-
maz; çünkü amacı, inanç özgürlüğü ya da Müslü-
manlık değil, politikadır; ülkede örgütlenmek için ca-
mileri, orduda örgütlenmek için mescitleri kullanmak
yöntemini yürütüyor.
•
Bir milyar nüfusu aşkın Islam coğrafyasında asker-
lik sanatı nasıl bir görüntü çiziyor?..
Müslüman, Ortadoğu'nun göbeğinde, biravuç Is-
railoğlundan dayak üstüne dayak yedi; Iran ile Irak
kapıştı, sekiz yılda bir milyon Islam genci Niyazi ol-
du; Irak, bir başka Müslüman ülkeyi (Kuveyt'i) işgal
etti; ama, Körfez Savaşı'nda kaç gün dayandı?..
Türkiye'de orduya saldıranlar, bu akılsızlığın yurti-
çindeki uzantılandır.
Çanakkale Savaşlan'nın en etkin komutanı Mus-
tafa Kemal'dir, Batı emperyalizmi karşısında ilk Kur-
tuluş Savaşı zaferini Islam dünyasına Mustafa Kemal
armağan etmiştir; ama, şeriatçı Atatürk'e düşman-
dır. Bu düşmanlık, şimdi orduya karşı şeriatçılığın sa-
vaşım bayrağını açıyor; 'mekteplisubay'a karşı hınç
31 Mart'tan bu yana dinmedi.
Peki, bugün ülkemizdeki tüm mezhep, tarikat ve
parti ayrılıklanyla şeriatçılığı kışlaya buyur etmek,
Türk Silahlı Kuvvetleri'ni güçlendirir mi?..
VIMSNADI
()I>İ I LKRİ
Bu yıl 50.'si düzenlenen
Yunus Nadi Ödülleri'ne
katılma süresi 5 Nisan
1996 Cuma akşamı sona
eriyor. Ilki 1946'da düzenlenen 1996 Yu-
nus Nadi Ödülleri, bu yıl da 4 ana başlık-
ta ve 8 ayn dalda veriliyor.
Edebiyat Ana Dalı: Öykü, Roman, Şiir.
Görsel Sanatlar Ana Dalı: Afiş, Fotoğ-
raf, Karikatür.
Sinema: Uzun Metrajh Film Senaryosu.
Bilimsel Araştırma: Sosyal Bilimler
Araştırması.
Adaylann yapıtlanyla biriikte adlannı ve
soyadlannı arkasına yazacaklan iki fotoğ-
raflarını, açık adreslerinin de yer aldığı
katılma belgesini ve yaşam öykülerini 5
Nisan 1996 Cuma akşamına kadar "Cum-
huriyet Gazetesi, Yunus Nadi Ödülleri,
Cağaloğlu 34334 Istanbul" adresine iadeli
taahhütlü olarak postayla göndermeleri,
ya da elden teslim etmeleri gerekiyor.
K A T I L M A B E L C E S İ
ADIM, SOYADIM:
ADRESİM:
TELEFONUM:_
KATILDIĞIM DAL:
TEŞEKKUR
Yıllardır çekmekte oldugum prostat ületinden ameliyatımı
yaparak beni sağlığıma kavuşturan lbni Sina Hastanesr
Üroloji Anabilim Dalı Başkanı
prof. Dr. ORHAN GÖĞÜŞ'e
hastanede büyük ilgilerini gördüğûm. Prof. Dr. VTJSUF
ZİYA MÜFTÜOĞLU'na, Prof Dr. SAADETTİN
KL'PELİye Prof Dr DERVİŞ ORAL'a, Prof. Dr
KENAN ÖMÜRLÜye. Uzman Dr SUMER
BALTACl'ya, Dr. ÖNDER YAMAN'a, Dr. ALt
CANOĞLU'na ve Dr. İLKER SEÇKtNER'e, ameliyat
öncesi anjiyomu gerçekleştiren Kardiyoloji Bölümü'nün
personeline. lbni Sina Hastanesi'nin bakım hemşirelerine ve
tüm personeline. hastaneye bizzat gelerek ya da çiçek
göndererek veya telefonla geçmiş olsun dileklerini ileten
bütün dostlanma teşekkür ederim.
ALİ ABALI