27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 MART 1996 ÇARŞAMBA 12 DİZİYAZI ŞERİATI BEKLEMENİİ DAYANIILMAZ HAFJFLİG'l Sıvas'taki Madımak Oteli yangını, şeriat tehdidinin boyutlarını çarpıcı biçimde gözlerler önüne sererken, RP'li belediye meclis üyesi Cafer Erçakmak, itfaiye tarafından dumandan boğulmak üzereyken kurtarılan Aziz Nesin'i hedef gösterdi. E R B I L T U S A L P * • Erbakan'ın en dikkate alınacak özelliği, 1994 seçimlerinden bu yana, gerek kendisinin gerekse parti sözcülerinin ağzından düşürmedikleri "kan" ve "ölüm" olgusudur. "Cennet pazarlayarak" ulaşılan yüzde 21 'lik oy potansiyelinin bundan böyle "kan ve ölüm korkusuyla" ayakta tutulabileceği, denenmiş bir gerçektir. RP lideri Erbakan, "Kestiğimiz her kurdele, masonların kesilen kulağıdır" diyecek ölçüde islami şiddet yanlısı olduğunu göstermiştir. ölüm, bu siyasetin ayrılmaz bir parçasıdır. Ölümüstüne siyasaltezler" ^ ^ ^ ^ P'nin özelliklerine sadece m U seçım harcamaları ıçın so- m ^ J kağa döktüğü dökebıldiğı M ^ 180 trilyon hra (3.5 milyar m % dolar) katıldığında. Türkı- _ £ L Vk. ye sıyasasında şeriat yanlı- lannın aldıgı yolun "ne olduğu"" da bu yo- lun sonunda ~ne olacağT da kendılığınden ortaya çıkacaktır. RP \e yan kuruluşları- nın topladıklan Bosna yardım paralany la hangi sıyasi projelen destekledıklerı. pa- ralan ne amaçla kullandıklan şımdilik bi- lınmemektedir(33). Aneak "RP'nin kasa- s" olarak bilınen partı üvesı (34) "Süley- man Mercümek'in paraiannın Kuveyt ve Bahreyn bankalannda yattığı" sau. çok partılı parlamenterdcmokratik rejımın ge- leceğı açısından ürkütücü bir gerçektır (35). Bu değerlendirme yapılırken şenat amaçli örgütlenmelerin salt RP ile sınırlı olmadığı göz önünde tutulmalıdır Şerlatın görünmeyen yüzü Kımılennce her ne kadar "bir parano- ya olarak görülüyor" olsa da. bugiin artık siyasal gündemin önetnli bir sorunu olan "şeriahn görünmeyen bir yüzü" de \ ardır. Bu açıdan bakıldığmda RP'nin dayattığı şeriat tehdidirn ayitrçrgih'Sa üstündekKkıs-« mı olarak görmekhiç yanıltıcı"8egildir.' Bir zamanlar "İstanbtılsermavesinin" kar- şısına masum "Anadolu sermayesi" ola- rak çıkanlan güç, bugiin "İslam sermaye- si''' olarak örgütknmış: anayasayı değiştir- me çogunluğuna ulaşmayı amaçlayan ık- tidara en >akın siyasal partı olduğunu ka- nıtlamıştır. Bu kısa değerlendınne çerçe- \esinde "RP'nin kısa-orta vadede Tiirki- ye için ciddi sorun oklugu" rahatlıkla sö>- İenebilır. Yüzde 30 düşlen kuran RP iktı- dar olamamıştır (36). oy patlaması gerçek- leştırememıştır. Yüzde 21'lik bu sonuca dayanılarak "seçmenlerin büyükçoğunlu- ğu demokratik rejimden vanadır" umudu üretenler\ ardır. Ama. demokratik rejımın "son otuz yıldaki tıkanma noktalarT dü- şünüldüğünde bu umut. ne yazık kı bir düş olarak kalmaya mahkûmdur. "Yüzde 21 - yüzde 79 dengesinden demokrasi umudu üretilemez" görüşünde. kanıtları yaşam pratiğinden kaynaklanan bir "hakuuk" söz konusudur. "RP, daha militan örgütlenmelerdeki katı disiplinli ve Allah adına hareket eden öncii parti (Hizbullah. vani Allah Partisi), popülist diktatörlük modelinde değil. An- cak komutan. mücahit-ül ekher, karargâh. nefer, emir, komuta (37) gibi askercil (ciha- di) ve siy asal kavTamların dolaştığı bir par- tinindemokratikolduğu sö> lenemez," (38) Cstelik Türkiye halkı çok uzun süren demokrasi kavgası yorgunudur. Demok- rasi şaşkınıdır. Büyük bedel ödemesıne karşın. neyin demokratik neyın antıde- mokratık oldugunu artık ayıramamakta- dır. Böyle bir ortamda RP'nin bınncı par- ti olmasının önemı yadsınamaz. Evet RP tek başına ıktıdar değildır ama. en azından "İslam dünyasında faikliğin kalesi olarak bifinen Türkiye, fundemantalist İslannn etkisine giriyor" ya da "İslam, modern Türkiye'nin kurucusu Atatürk'ten öcünü alır gibi gözüküyor" ve benzerı değerlen- dirmelerin "öznesi"1 olmayı başarmıştır. Erbakan'ın düş gücü Rejimin geleceği açısından sergile- neasergilenebilecekolanolumsuzlukla- nn, partinin bugünkü yönetımi tarafından aşılabileceğine ınananlar bir ölçüde hak- hdır. Çünkü RP'nin iktidar ortağı olma ömrü; partinin yaşlı lideri ve yakın çev- resinin "siyaset dışı gavri ciddi rurumla- nyla"sınırlıdır. Çünkü Prof. Dr. Necmet- tin Erbakan, gerek "eski koalisyon ortak- lıklan dönemlerinden kalan anıları" \ e gerekse "parti programından çıkan yö- netim savlan" açısından çoktan sınıfta kalmış "komik" bir siyaset ve dev let ada- mıdır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtfnın "kendi emriyle gerçekleştiğini" söyleyen Erbakan. Kardak kayalıkları krizinin de "kendiçabalanyla" atlatıldığını söyleye- bilecek kadar genış bir düş gücüne sahip- tir. 'Korkudan geberln...' Onun en dikkate alınacak özelliğinın. 1994 seçimlerinden bu > ana. gerek kendı- sının gerekse partı sözcülerinm ağzından düşürmedıklen "kan" \e "ölüm" olgusu- dur. "Cennet pazarlayarak" ulaşılan yüz- de 21 'lik oy potansiyelinin bundan böyle "kan ve ölüm korkusuyla" ayakta tutula- bileceği. denenmiş bir gerçektir. Çünkü ılımlı ya da radikal yöntemler izleyerek "iktidar olan" Islamı siyasetlerin dünya ömeklennde, ne yazık kı "ac\, kan ve göz- yaşı" vardır(39). RP lideri Erbakan. "Kes- tigimiz her kurdele, masonlann kesilen ku- lağıdır" div ecek ölçüde Islamı şiddet yan- hsı olduğunu göstermiştır. Ötekı partilerın RP'den korktugunu anlatmak için sergıle- diğı yaklaşımda dau Müm korkusuna" da- yandvrılan dini otonte ızleri vardır. Temel atma törenlerınde "Üçmason korkacakdi- yeMüslümanlar niyeeziyetçeksin.. korku- dan geberin!"dıyebılmektedır(40). Ölüm- le korkutma işıni. hoşa gıtmeyen soru so- ran gazetecıye "Ben öteki milletveldKeri- ne benzemem, seni gebertirinı v allahi" bo- yutuna tırmandtran RP'lı mılletvekilıne bıle(41) rastlanacaktır. Ölüm bu siyasetin aynlmaz bir parçdsıdır Sı\as'ın aîevlerı- Çumhurbaşkanı'yla görüşmeme "gözda- ğı" gibi "hesapsızlıklanvla": dualı grup toplantılan açılışlan. "essclamünalcykünı ve rahmettullah'lı konuşmalar. Meclis bahçesıne taşan cuma namazlan ve "mı- nltvlı" mılletvekih antlanyla (44) "zora olan yatkınhklannr kolayca anlatmışlar- dır. Polıtıkyaşamlannınheraşamasıtarih- te zorun rolünü anlatacak örneklerle dolu- dur. Zora olan meraklannı her fırsatta ser- gileyerek gözdafiı verme egılımindedirler. "Adil düzen, İslam Ortak Pa/an, faizsiz ekonomuTürk Lirasız-İslam Dinariı para pivasasL N'ATO'suz ve AB'siz dış polirika. sınırlan kaldınlmış İslam ülkeleri komşu- luğu. Türksüz \e Kürtsüz bir ümmet top- lumu. kültiir ve sanatsız bir parti progra- Bılinenler, denenenler çerçevesınde RP açısından sivaseten izlenecek artık i- ki yol vardır. Ya yüzde 21 'lik başarı şim- dilik yeterlı görülecek: Prof. Erbakan'ın "Kahvemizi içeriz" diyerek özetlediği ye- ni bir "militanlaşma" sürecine yöneline- cek \e sabırla "tek başına iktkJar" gün- lerı beklenecektır. Yada "şimdivedekiz- lenen örgütlenme ve kitleselleşme mode- lini" günün koşullarına göre yenıden ele alıp deöıştırılecek; ımaj yenileyecekler- dır. Böyleceolası ıktidarlann "büyükor- tağı"olarak. Islamı açıdan hıçdeküçüm- senemeyecek işlereeylemlere damgası- nı vuran bir sı>ası güç olunacaktır. RP'nin "Yahükümetikuranzyadaotu- rur kahvemizi içeriz" yaklaşımında daha Süleyman Mercümek Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi'nin temsil ettiği is- lam, modern Türkiye'nin kurucusu Atatürk'ten öcünü mü alıyor? nı çok kolay unutan bir başka RP'h. tele- \ ızyon yayınının kesılmesıne kızacak; tep- kısinı Meclis kürsüsünden "Fenayapanm beyler, yakarım"sözleriyle anlatacaktır (42). lşte tam burada "Kan ve ölüm kor- kutmacalany la iktidara vürümenin polirik anlamı nedir" sorusuna yanıt bulmak ge- rekiyor. Bunlar gerçekten nasıl bir dev let düzenı öngörüyorlar? "Kanlı mı kansız mı hikâyeleriyle de görüldüğü gibi, bunlar van Emevi, van \bbasi, v an Osmanlı. karışık, gelenekçi, tutucu İslam yommuna göre bir devlet nizamı kurmak istivorlar. Böyle bir dev- let nizamı işlemez. Suudi Arabistan'da, İran'da işlemedi. Katı bir totalitarizm varr (43) Erbakan \e arkadaşlan kendılenni er- ken deşifre etmişlerdır. Meclis Başkanlı- ğı "işgali w . Yüce Divan "tehdhieri" \e mı, türbanlılann kapılarda karşüanacağı bir ögretim sistemi. kadınsız bir toplumsal yaşam. imam-hatipliordu" gibi safsatalar- İa yanıltılan seçmen kıtlesini ellerinde tu- tabılmek ıçm Erbakan ve arkadaşlan baş- ka "önlemler" düşünmeye zorunludur. Militanlaşma süreci... "RPgerçeğini"anlamakJ anlatabilmek için. yorunıa değıl "bilgiye", göstergeye değıl "veriye" dayanmak, kısaca "bil- mek" hem de çok iyi bilmek gerekıyor Gelmışı. geçmişi, yeniden yükselişi. bu yükselişı besleyen destekleyen etkenle- n. örgütlenmesı. tabanı. ıç dengeleri ve dış desteklerı ıle RP'yı. son gelişmelerın ışığı altında yenıden masaya yatırmak ge- rekıvor. RP Milletvekili Ahmet Derin. şımdıden büyük kazanımlar elde ettiği gözden kaçırılmamalıdır. Hükümet kurma çalışmalannın daha "dördüncü günün- de^Erbakan. aba altından sopa göstermiş- tır. Seçim sonrasına yansıyan yumuşama görüntüsünün tam tersine. "militanlaşma sürecini" başlatan ilk ışareti vermıştır. Şe- riat yanlısı mılıtanlarının gücüne dayana- rak "işlerin kontrolden çıkabileceğine, ba- zısosyalhadiselerolabileceğine" ılişkın ılk uyansınıaçıkçayapmıştır. Biranlamdaes- kıyı anımsatmıştır. Prof. Erbakan'ı tanı- yanlar onun bu sözlerinden "Ya ben ya as- ker" sonucunu çıkarmaktadırlar. Erbakan siyasette bir "dayatma" \e bir "çürürme" ustasıdır. "Zora dayalıçözüm- ler" konusunda unutulmayan örneklerin altında Prof. Erbakan'ın imzası vardır. Bir "fen adamı" olmasına karşın, çağın ger- Kadın gazetecıye sansür Yüzde 21.3 lük başannm tek ve lartiiilma: liden Erbakan 'a hir sonı yöneltilımştii" "Bir koalisyon hükümeti ile iktidara geldiğinizde (CHP-MSP) AETile sizden iiçyıl b'nce yapılan katma protokol anlaiinasını tatbik etmediniz. Şimdi gene bir koalisyonla iktidara gelecek olursanız bu sefer 'GB 'yi uygulamam; yırtıp atarım' diyorsunuz. Bu demokratik bir davranış mıdır? Ve sizin buna hakkınız var mıdır? " Sorıımııı uınıtı, Erhakan ve çevresinııı <>:giır clıişı'ınc e\ le ılışkıiennın ölçıisümi tiı^ ık bir bn,ınıde ortava ko\ acuktır Asiltürk - Dıkkut edm, hirdaktka. valnız bu nir konuşırimuz. Cerrahoğlu - Siz niçın arava gınvorsıınıız. sö\leşiyı Sayın Erbakan la yapıvoruz. Asiltürk - Savgısız tarzınıza doğrusıı ben patladım. Oğuzhan AsiltürkNilgün Cerrahoğlu Cerrahoğlu - Mihade edm de bımu bana \ecniettin Be\ söylesin. Asiltürk - Bımu \ö\levemeyecek kadar kıhanlıı AVt nıelıın Be\ Cerrahoğlu - Bunca vılclır röporta/ uıpıvorum. lııç böyle bir müdahalevle karşılafiıtadıın Asiltürk - Demogoji yapıyorsımuz. Huca ıun vanında biraz daha savgılı olıın liirfen Cerahoğlu - Savgıvı siz öğrenin. Röporıa/ için beklerken yammdan geçtıniz. Benden başka o ndadakı herkese selam verdtnız; •\ına vermediniz.. neden.' Ktulın oldıığıım ve odaya aırdiğinız zaman herkes gıbı avağa kalkmadığım için mi? Asiltürk - Farkında bile değilim. Cerrahoğlu - Daha fena. Erbakan - Taınam. sonımıza cevap vereceğim. Ama sııal sorma şeklimz üzerınde durmak bir zanırenir. Bövle ekzajere etmenize gerek vok Değil ikrıdaı; daha iktidar ortağı bile olmadan başlayan bu kısıtlavıcı tutuınun RP iktıdunndakı değişim ve dötnişümiiııü kestirmek hiç de zor değildır. Tıpkı İran'da, Afganistan'da olduğu gıbı "müdahaleye suallerle" başlanacuk. sansür çanak anten yasaklama boyııtlarına tırmanacak. sonnı du "başı açık" kadın gazetealerin çalışamadığı, onların kabııl edılmedığı uzun bir sı'ireç yaşanacakttr. çekleri ve günün yaşam pratiği ile uyuş- mayacağını bile bile "ADah'ın kelamına" ve "onun peygamberinin sözlerine" da- yanarak siyaset yapması; rakiplerinin kar- şısına "Allah'ı ve onun peygamberini" çı- kararak siyaset yapması bu özelliğinden kaynaklanmaktadır. Hükümeti kurmakla görevlendirilen RP liden "Ya ben ya asker" dayatmasıyla pe- şın kazanımlar elde ettiği kanısındadır. Na- sıl sonuçlanacağı "hiç kestirilemeyen" hükmet kurma çalışmalan "çıkmaza gir- dıginde" onun deyışiyle işler "kontrolden çıkttğmda" yada "bazı sosyal hadiseler ol- duğunda" RP liden "Ben söylemiştim" deme hakkını şımdıden elde etmıştır. Ken- dı tanımıyla "müteahhit" içgüdüsüyle böylece sorumluluktan da kurtulmuş ola- caktır. Mücahtt Erbakan tşte tam bu noktada Erbakan Hoca'nın sıyasete başladığı ilk günden bu yana bir "militan" üstelık "kurnaz bir miBtan" ol- duğu gerçeğı göz ardı edilmemelıdir. Çün- kü çok uzun yıllardır Türkiye siyasası onu, bir sıyasi liderden dahaçok. "Mücahit Er- bakan" olarak tanımaktadır. Üstelik Tür- kıye'nin. büyük bedeller ödeyerek kanlı menzil taşlanndan geçtığı son 30 yılhk sü- reçte, sıyasi nedenlerle "silaha ilksanlan- lann" şeriat yanlılan oldugu asla unutul- mamalıdır. Elı kanlı faşıstlerın bu "şeriat ikliminden" üreyip/türedikleri. her aşama- da mutlaka anımsanmalıdır. 196O'lı yıllann sonunda toplumsal mu- halefetin karşısına çıkanlan Komünizmle Mücadele Dernekleri'nin dayandığı siya- sal güçte. şenat yanlılannın ağırlığı yad- smamayan bir gerçektir. Inanılması güç. a- ma Prof. thsan Doğramacı'nın "önsözü" ıle ünıversitelere "başvuru dokümanı" olarak okutulması önerılen bir çalışmada (45) "zararlı dini unsurlann ülkemiz açı- sından ortaya koyduğu tehlikeyi yansıtan örnekkr" arasında sıralanan olaylar, bıli- nenleri tersyüz ediyor; yıllar sonra olsa da Islamı şıddetin gerçek yüzünü gösteriyor- du. 1980 öncesi Türkiye'nin siyasal ve toplumsal tarihinin utançlan olarak yaşa- nan Kahramanmaraş, Çorum, Amasya, Sı- \as. Erzincan, Elazığ ve Malatya olaylan- nın nedeni "zararlı dini unsurİar" olarak göstenlıyordu. (33)lstanbııl- Fatıh 1.Asliye Ceza Mahke- mesı tarafından yargılanan Süleyman Mer- cümek. "Bosna ya vardım adı altında Türk vatandaşlarmdan lopladığı 15 trıhon 175 milyar 76 7 mılyon liray ı. \ ardımseverlerı hı- le ve desise ile hataya düşürüp. onların za- rarına > erine ulaştırmavarak haksız menfa- at sağlamakla'' suçlanmış ve ' '4yıl l ay'' ha- pts ve ''20 trılyon 655 mıl\ar 905 mıhon37l bm 716 lira ' ağırpara cezasına çarptırılmış- tır. 30Ocak I996tarıhlıkarar. Yargutavaşa- masmdadır. (34) Son gelışmelerden sonra olava. Avrupa Millı Gençlik Teşkilatı (AMDT) eskı Başkam RP htanbul mıllene- kili Osman Yumakoğlu nıın da adı karıstı 2 Şubaı 1996. (35) Bu iavla ılgıli olarak Fre- ıburgSavcısı li'olfang Meırer'in hazırladığı rapor. TC Adalet Bakanlıgı na ulaştınlmış- tır. 3 Şubat 1996. (36) ' RP'nin %30o\la tek başına iktidar olamamasınm '' nedenlerinı ırdeleyen Akıtgazetesi vazarı Yaşar Kaplan, ' RP nin Bosna paraları konusunda açıkla- mayapmamasına '' bağlıyor ve ' Bu tutumuy- la RP Bosna paralannı iç ettiğini zımnen de olsa ıkrar etmiş oıdu'' divor. 31 Aralık 1995. (37) Hasan Mezarcı. ' RP de Semboller Bir- leşmeli". Yeni Zemm. Eylül 1993. (38) Faik Bulut. "tslamcı Örgütler". Tümzamanlar Yayıncılık. 1994 (39) Sııudı Arabistan'da 149kişı, başları kılıçlakesılereköldürülmüş- tür 20Ocak-19Nisan 1995 tarihleri arasın- da şeriat hükümlerine göre gerçekleştırilen bu ınfaz yöntemı. tstanbul Büyııkşehır Bele- diye Başkam Tayyıp Erdoğan tarafından şu sözlerle savunuİdu '' Yanı bile bile bu suçla- n ışliyorlarsa netieesine katlanmak zorun- dadırlar. Bu ınsanları kurtarmay a çaJışıyor gibi gözükerek: asıl amacı dıne küfretmek. Is- lama saldırmak olan kesimm hareketlerı Müstüman olduğum için kanıma dokıımı- \or." Trabzon-Ça\ kara. 23 Ağustos 1995 (40) Istanbul Sultanbe\lı. 29 Ağustos 1995 (41) RP Kütahya Milletvekili Ahmet Denn. mıly onlarca televızy on ızley ıcısi önünde at\' mııhabin Erhan Karadağ ı ö'liimie tehdit et- mıştır 29 Ocak 1996 (42) RP Istanbul eski Millenekili Hasan Mezarcı, 15 Ocak 1995 (43) Prof Dr. Nıyazi Öktem, 21 Mayıs 1994. (44) TBMM'de içılen antın. tslamagöre "ye- mm hükmünde olmadığı" tezı bile savunul- dıı Çünkü "yemin Allah adına yapılırdı, oy- sa ant metnmde Alluh adı geçmiyordu. " 8O- cak 1996. (45) Türkive de Anarşı ve Terörün Sebepleri ve Hedeflerı. 1985. Yarın: RP'yi "dışlamamak" tuzagı POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Havada Zeytin Dalı... ! llkokulun 3'le 4'ünü Haymana'daokudum. Öğren- cilerin yandan çoğu Kürtçe bilirdi, tümü Türkçe ko- nuşurdu. Sınıfta Türkçe-Kürtçe konusu açıldığında öğretmenimiz Süleyman Bey sertçe çıkar, çekişme- • yi keserdi: "HepimizTürküz..." Haymana ve çevresine dağılan köylerin çoğunda Kürtler vardı, biraz Çerkez, biraz da Tatar. Insanlar arasında ırk, soy, sop ayrımı görülmezdi. Göçmen olarak buralara sığındıkları halde, hatırtarı- na ayrım gelmezdi. Türkler, Kürtler, Tatarlar ve Çer- kezler bir arada yaşariardı. Benim bildiğim Türk, Kürt, Tatar, Çerkez ayrımı çok-. partili yaşama girdiğimizde ortaya çıkmıştı. Tatarlar Romanya'dan, Çerkezler Kafkasya'dan, Kürtler de Doğu Anadolu'dan buraya göçmüşlerdi. Aralarında bağnaziık yoktu, kaynaşmışlardı. Öyle ki birbirlerine kız alıp verirlerdi. Taşkınlık gibi olaylarda aralarında ayrım yoktu! Ana- dolu savaşı başladığında, Yunanlılar, Haymana'ya, Polatlı'ya kadar gelmişler, sonra geldikleri gibi gitmiş- lerdi. Kardak olayı geçici bir olaydır. Böyle olduğu için- dir ki Mesut Yılmaz önkoşulsuz, görüşmelerle çö- zümleme çağrısında bulunmuştur. Gözler Atına'ya çevrildiğinde görüşme istenmiştir. Ortada bir Çekiç Güç olayı varken bir Kardak ye- niden tazelenmiştir. Hükümet, Çekiç Güç kalsın derken muhalefet Çe- kiç Güç'ün ertelenmesini istiyor. Zeytin dalı havada kalıyor. Genel olarak Çekiç Güç'ün egemenliğimizi ze- delediği kanısı vardır. Bu güç burada bulundukça bir egemenlikten söz edilemiyor. Öyle ki bu güçün PKK'ye yardım ettiği biliniyor. Çekiç Güç'ün Gü- ney'de PKK'ye yardımı söz konusu oluyor. Kuzey Irak'ta bir otorite boşluğu duyulmaktadır. Eğer Çekiç Güç olmasa bu otorite boşluğu görülme- yecektir. Görülen otorite boşluğu, Çekiç Güç'ün var- lığındandır. Bu durum böyle devam ettikçe Çekiç Güç, Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmasına yar- dımcı oluyor. Barzani ve Talabani kuvvetleri, Çekiç Güç'ün varlığından destek buluyorlar. Buna karşı çıkanlar, Çekiç Güç buradan kalktığı zaman nereye gidecektir diye soruyorlar. Öyle ya bu- radan bir güç kalktığı takdirde bir başka yere kona- caktır. Bu yer neresi olabilir? Yerin Kıbns olması söyleniyor. Kıbns'ta Ingilizlerin elinde bulunan uçaklar ve meydanlar Çekiç Güç'ün sığınağı olacaktır. Ya da Ortadoğu'da bir sığınak bul- mak zorunluğu vardır. Hepsinin üstünde durum değişecektir. Çekiç Güç'e muhalefet eden, bir muhalefet parti- sidir. Muhalefet eden parti ya ortadan kalkacak ya da yer değiştirecektir. Mesut Yılmaz, bir yandan hedef değiştirmiştir, ye- rine Atina konmuştur. Atina'nın önkoşulsuz, diyalog- suz bir toplantıya çağrılması çok anlamlıdır. Venizelos ve Atatürk döneminde sağlanmış olan barış günlennın özlemini doğrulamaktadır. Ortada birkaç hedef varken buna yenisini ekleme, taktik bakımından yanlış bir davranış sayılabilir. Ankara ve Atina birbirini yokluyor. BULMACA SED.AT YAŞAYA\ SOLDAN SAĞA: 1/ Köpek yavrusu. 11 Binm... Konya ilinde bir baraj. 3/ Avrupa'da bir baş- kent. 4/Zatürree... JCımı hastalıklara karşı bağışıklık 4 sağlamak tçin vü- ^ cuda verılen eri- yık. 5/"Sayı farkı" 6 anlammdakullanı- -, lan spor terımı... Türkiye'nin plaka 8 işareti. 6/ Çanak- kale Boğazfnda " pek çok denizkazasının mey- dana geldiğı burun... Telefon sözü. 7/ Kripton elementimn simgesi... Işverenın. ışçilerı topluca ışten uzaklaştırma ya da ışten çıkarma karan. 8/Ha- mam. 9/Bir şeyın ya da bir ye- rin ortası... Bir mal ya da pa- ranın. belırlı bir süre ıçınde e- mek verilmeden safiladıöı ge- lir. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Hep bir ağızdan ve makam- la yapılan dua ya da ant. 2/ Bir şeyın esas tutulan yüzü... Os- manlılar'da öncelen halktan valnız olağanüstü durumlarda. sonralan ise sürekli olarak toplanan vergı. 3/ Bir çeşıt acı bı- ra...Tavladabirsayı. 4/Bırgıdamaddesı... Bıray adı. 5/Tıp dilinde cüzam hastalığına verilen ad... Aşk ateşı. 6/ Bir tür dokuma tezgâhına ve bu tezgâhta üretılen çok karmaşık de- senli dokumaya verilen ad. II Sıvas'ın bir ilçesi... Yassı ve darbiçimlı metal levha. 8/Bırtürtabanca. 9/Saz, yaprak gi- bi bır bitki maddesiyle örülmüş taban ya da tavan örtüsü... Adıyaman'ın bir ılçesı. MtLAS SULH HUKUK MAHKEIVIESİ'NDEN 1989/545-1885/514 Davacı S.S. Güven-Tur Arsa Konut Yapı Kooperatifı tarafından davalılar Recep Süv üt. Elven Koçyıgit, Cemal Varol, Erdal Kılıç, M.Hanıfe Yıldız. Bednye Oktar. Yusuf Zafer, M.Kamil Döken. Günaydın Yavaş, Hasan Sunar, HalitGürses. SadıkGüneşÖmer Poyraz, Hımmet Alıcan, Aliye Benş, Osman Ozer. Çavit Uğurlu. Ahmet Ağbaşoğlu, Osman Tettutar. Yaşar Güler, Cemalettın Öztekin, Recep Zıkekman, Huriye Oyman. Sanıye Nar, Ziya Göktaş, Mevlüt Demir, Enver Bekit, Bekır Demır, Ibrahım Koçyığıt. Fıknye Yağmur. Ö.Faruk Topçuoğlu. Solmaz Sezer (LHuçınar). Bekır Uluçtnar. Hanife Gürel. Abdullah Doğu, Macıde Tilden. Salim Taşkozan. Celal Kazanoğlu. Zekı Şahın. Fuat Ateş. Ayşe Gürsoy. Aydın Günal. Ibrahım Tekın. İbrahim Abakay. Gülser Kara, tbrahım Aba (Abaka) Alı Burak Yavuz, Emine Salman. Fethı Cer, Güven Kılınç. Remzi Adıtatar, Kemal Pelte, Ze- kı Çihan. şükrü Fışekçı, Behıye Sezer. Faruk Adalı. Re- cep Çalışkan.NurettınCingöz. Yavuz Özkan.ÇetınUğur. Mehmet Köse ve arkadaşlan aleyhıne açılan ortaklığın giderılmesi davasının yaptlıp bıtırılen açık duruşma so- nunda, Mahkememizın 7.7.1995 gün ve 1989-545-514 sayılı karan ile Mılas Kıyıkışlacık köyü Zındaf Canaçık mevkii 115 ada, 1 parsel, zevtinlık nıtelığındekı taşınmazın taraflar arasındaki ortaklığın satı^ suretiyle giderilmesıne karar venlmiştır. Yukanda ısımleri yazılı davalılar gösterilen adreste bu- lunmadıklanndan ilanen tebliğlenne karar verilmıştır. Mahkememizın kararının ılan tarıhınden ıtibaren davalılara 8 gün sonunda teblığ edılmiş sayılacağı süresi içinde kanun yollanna başvurmadıklan takdirde karann kesınleşecegı ilan olunur. Basın: 71494
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle