Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 MART 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
GRAMOFON İCNESİ SELİM İLERİ
Yakııp Kadri'yi anmak...
Yakup Kadri'yı bir kez gördüm.
Ankara'da. o zamanki Türk Dıl
Kurumu'nda. Yıllardan 1970, 71 filan
olmalı. Büyük romancı, Kemal
Tahir'le konuşmuş; o zamanlar yaşıru
basını almış K.emal Tahir. Yakup
Kadri'nin karşısında yeniyetme bir
yazar gibi utangaç durmuştu. Yakup
Kadri, Kemal Tahir'in romanlannı
övûyordu. Biz, asıl yeniyetmeler
kıyıda köşede hayranlıkla izliyor,
dinliyorduk.
Büyük romancı, umduğumdan da ufak
tefekti. Bununla bırlikte büyük başı,
kalm camlı gözlüğünün ardında iri
gözlen akılda kalıcıydı. Yakup
Kadri'ye, günün birinde onun yazdığı
romanlar yazabilmek hayaliyle
bakıyordum...
27 Mart 1889'da Kahire'de doğmuş
Yakup Kadn. Geçmişi XVII. yüzyıla
davanan KaraosmanoğuUan ailesinden
geliyormuş. Altı yaşındayken ailesiyle
birlikte Manisa'ya geliyor.
i 957 tarihli Varlık >ayını Anamın
Kilabı'nda o günlerden izdüşümler
bana hep çekici geidi:
" 'Elf Sanf ocivardabir büyük
oyuncakçı mağazasıydı. (_.)
"Bu camekânJarda neier yoktu kL_
Tahtadan atlan, çinkodan askerleri,
mukavvadan kuleleri, pamuktan
kuşlan, yünden ku/ulan, taş bebekleri,
çalparalı soytanlan, kurma trenleri,
beş on dakika içinde kimbilir kaç kere
vapılıp yıkılıveren, yıkılıp yapıiıveren
minj mini binalan, mini mini kövleri,
kasabalanyla bu camekânlar bütün bir
dünyayı içine almış bulunuyordu. Evet,
bütün bir dünya_. Hem de tam benim
öiçümde. benim boyuma göre öyle
kolav, öyle munis bir dünya ki. onda ne
varsa eu'me alabilir. kınp geçirebilir,
yani hepsi üstünde dikdiğim gibi
hükttm sürebilirdim."
Çocukluk dünyası, Kahire'den
Manisa'ya, Izmir'de noktalanır. Yakup
Kadri Frerler Mektebi'nde öğrencidir.
1905'te tekrar Mısır, bu kez de
Jskenderiye Frerler Mektebi'ne gidilir.
Sonra Istanbul ve edebıyat Bıyografık
kitaplarda, yazarlann yaşamlanna
ilişkın sözIükJerde öyle yazıyor. Yakup
Kadri artık Fecriâtı topiuluğunun genç
bir üyesidır.
Şimdi ben de çocukluğuma
dönüyorum: Her hafta evımıze gıren
Hayat mecmuasında Yakup Kadri'nin
Gençlik ve Edebiyat Habrâlan (kitap
olarak yayımlanışı 1969) tefrika
edilmektedir. Bol fotoğraflı bu
tefrikada, Yakup Kadri her hafta bir
başka yazanmızı, şaınmızi anlatıyor
Yahya Kemal, Abdülhak Hamid
Tarhan, Halide Edib Adıvar, ötekiler...
Bu arada kendi yazarlık macerası da
bölük pörçük dile getirilmekte.
Öykülervar. Bazılan Bir Serencam'da
(1913) derlenmiş. Sözgelimi o "Bir
Serencam", uzaktan uzağa,
Samipaşazade Sezai'nin Sergüzeşt'ini
çağnştırmaktadır Imparatorluğun son
günlerinde bu genç yazar, handiyse
aşın denebilecek üslupçu bir tutum
içindedir.
Milli Mücadele yıDan
Yakup Kadri, yakın arkadaşı Refik
Halid Karay'ın tersine, Milli Mücadele
yıllannda Istanbul hükümetinin
yanında yer almaz. Anadolu'ya geçer,
Mustafa Kemal ve arkadaşlannın
hareketıne katılır.
Bu dönemden geriye anılar, öyküler
kalacaktır. O günlerin öteki
vazarlanyla birlikte kaleme alınmış
İznıirden Bursa'ya, (1922) bir heyecan
kitabıdır. Atatürk (1946) monografîsi,
Yakup Kadri'nin birçok yönüyle
tanıma fırsatı bulduğu Atatürk'ün en
insani portresini çizme fırsatı bulduğu
eseridir. Burada Atatürk, savaş
sonrasındaki günleriyle,
cumhurbaşkanı sıfatıyla da belirir.
Milli Savaş Hikâyeleri (1947) Kurtuluş
Savaşı'ndan ilginç sahnelerin
örüldüğü, anlatımı ve dili açısından da
Türk hikâyesine ufuk açabilmiş bir
verimdir.
1929 tarihli Ergenekon / .MüH
Mücadele Yazılan söz konusu
öykülerin ilk esın kaynaklan
konusunda önemli bir belge. Orada
Yakup Kadri savaşan Anadolu'yu günü
gününe dile getiriyor.
fşte Ergenekon 'dan bugünkü
hayatımızı da çok ilgilendirecek
satırlar; yazının başlığı "Gülünç
Istanbul", 15 Arahk 1920:
"tstanbul'da yalnız sıntan. durmadan
antan bir haJk var. En bayağı şeylerle
egtenivor. anlamadığı şeylere gülüyor,
bilmediği şeyleri istivor ve inciden
boncuğa, alündan tenekeye kadar her
şe>i süs ve ihtişam sayıyor.
Bir akşam Kadıköy 'de bir sinemada
idim. Salon bayağı pis ve soğuk, öpkı
bir ahın andırryordu. Localarda birçok
süslü, lavantalu pudralı. sünneü
kadınlar... Bunlardan birçoğunu
tiyatroya girerken gördüm; buraya,
içinden a\dınlıklı büyük ve mükellef
otomobilîerde, bir operaya geiir gibi
geküler. Hepsinin sinema şeritlerinde
görülen kadınlan taklit eden bir halleri
var. Manşonlannı tutuşlan o kadar
igreti. kürklerine sanlışlan, sağa sola
bakışlan o kadar yapmacık ki, insan
bunlann kurulmuş birer büyük bebek
oMuklanna hükmedeceği gelir.
"(_.) Oyun sırasında her locadan,
oyunun mevzuu ile ilgili öyle acayip,
öyle yanlış, öyle aslından uzak görüş ve
düşünceler smlenmeve başladı ki,
oturduğum yerde bu haie kızmak mı,
gülmek mi gerektiğini bilnıivordum.
Şerit tarihi bir olayı gösteriyordu.
Kıyafetlerin antikalığı. kişilerin o
zamana mahsus tiMrlan ve hareketteri
ne se> rettiğini bir tüıiü anlamayan bu
halkı filmin en acıkh verinde büe
kahkahalarla güldürüyordu."
"Gülünç İstanburdan Anadolu'ya
kaçışın sebepleri, Kurtulıış Savaşı'nın
hangi koşullaraltında ve ne pahasına
sürdürüldüğü, bir de Vatan Yoiunda
(1958) kitabında anlatılır. Yakup Kadri
imparatorluğun çöküşünün önemli bir
tutanakçısı olduğu ölçüde, yeni
düzenin sorunlannı ilk yansitanlar
arasındadır.
Zaten bütün eserinde olumsuz
eleştiriden kaçınmayan. haylı cesur
tutum sürüp gider Politikada 45 Yıl
(1968) fnönü dönemini de Demokrat
Parti'yi de teşrih masasına yatırmıştır.
Romanlann dünvasında
Yakup Kadri. çaödaş Türk romanının
büyük ustasıdır. ilk romanı Kirabk
Konak(1922) bir çekırdek sayılırsa, bu
romancımızın, bütün romanlannda
yakın tarihin dönüm noktalanna
açılacağını saptayabiliriz. Behçet
NecatigO şöyle değerlendiriyor:
"Tarih ve toplum olaylanndan her
birini bir romana konu edinerek,
Tanzimat de>iiy le Atatürk Türkiye'si
arasındaki döncm ve kuşakların
geçirdikleri sosval değişim ve
bunalımlannı, >aşa> ı$ ve görüş
farklannı işledi: Düşünceve ve teze
davanan özlü eserler verdi."
Kıralık Konak, II. AbdülhamkJ zamanı
nazırlanndan Naim EFendi'nin çökuşe
sürüklenen konağındakı üç kuşağı
aktanr. Damat Sermet Be>, Tanzimat
kültürünü, batıh yaşamayı
hayatı birdenbire köşk havatına intikal
ediverdi. Ne yaşayışın, ne düşünüşün,
ne giyinişin üslubu kaklı; her şey
gelenek dtşına çıktı; her beyni tatsız ve
soysuz bir Arnuvo ve bir Rokoko
merakı sardı; binaJanmız. eşyaJanınız,
elbisek'rimiz gibi ahlakımız, terbiyemiz
de rokokolaştL^
Ama yalnız bilgi mi? Yakup Kadri
muhakkak ki toplumbilimsel romanı
önemsiyordu. Artı, bireyin roman
sanatındaki önemine inanmaktaydı.
Gençlik verimi, Kiralık Konak'ta başta
Seniha ve Hakkı Cefis olmak üzere,
bütün kişiler bireysel özellikleriyle
yansıtılmıştır. Roman okunupbittıkten
sonra bizde hepsi yaşamalannı
sürdürürler.
tçi kof, dış görünümü süslü dünyasında
Seniha, her şeye karşın 'bireyse^inin'
izıni kovalar. Onun sözleri
romanımızda 'bireyük' konusunda hiç
şüphesiz ilk manifestodur:
"Ben vakıa anama, babama, hassaten
büv ükbabama çok fenalık etmiş bir
kızım; pek çok kusurlanm var, fakat
bütün bunlâra mukabfl bir tek
meziyetim var ki, o da hiç riyakâr
olmay ışımdır; her zaman bilmeden,
kendiligimden, acık söztü, açık özlü bir
kızdım. Hiç kimsenin ne dedigine, ne
dhecegine zerre kadar ehemmivet
vermedim ve harekâtımı herkesin
arzusuna uydurmaya lüzum
görmedim. Bütün b'unlar birer faziet
degümidir?''
Seniha'nın sorusu yazık ki yanıtsız
olmaktan çoktan çıkmış, basit bir işret
âleminin paravanası olmuştur. Bilgisiz
Bektaşi şeyhi, maddi değerlerin, kişisel
çıkarlann ötesinde hiçbir şeye yüz
vermemekte; alafranga dünyasında
gönül hakıkatinı arayan Nigâr Hanım
Çamlıca'daki tuhaf, irkiltıci dergâhtan
yardım ummaktadır.
Nur Baba'nın yayımlanışı bir olay olur.
Devrin muhafazakârlan romana ve
romancıya öfke yağdınrlar. Daha
ilginci, uzun yıllar sonra da Nur Baba
lanetli bir eser olmaktan kurrulamaz.
Ömekse, edebiyat tarihçisi Nihat Santi
Banarlı şu yorumundan caymayacaktır:
"Sanatkâr, Nur Baba isimli romanında,
milli ve tarihi bir Türk müessesesi olan
Bektaşi tekkesinin, Türk medeniyeti
tarihine vvdi asır süresince yapbğı
büyük hi/merteri asla dikkate
almayarak, bu tekkenin yalnız son
çaglanndaki baa bozuk taraflannı
Bektaşiltgin kendisi zannedercesine bu
teşekkülü şiddetle hırpalamıştır."
Oysa Nur Baba'yı başka türlü
'okumak' olasıdır. Burada dılin, şiinn,
müziğıni toplumsal hayattakme koşut
çöküşü, bütün bunlann geçmişe
kanşması bire yûzerindeki derin, çok
sarsıcı etkisiyle yansıtılır Romanın baş
kişılerinden Nigâr'ı yıkıma
sürükleyen, bir anlamda, güzelliğin
yitip gıdıyor olmasıdır.
Yakup Kadri önemli romanlan
arasında yer alabilecek Hüküm
Gecesi'nde (1927) edebiyatımız içın
yepyeni bir yöntemi dener Roman,
akup Kadri, çağdaş Türk romanının büyük ustasıdır. îlk romanı Kiralık
Konak (1922) bir çekirdek sayılırsa, bu romancımızın, bütün romanlannda
yakın tarihin dönüm noktalanna açılacağını saptayabiliriz. Nur Baba,
imparatorluğun manevi çöküş cephesini irdeler. Hüküm Gecesi, Meşrutiyet
döneminin çalkantılan, siyaset ve düşünce hayatı, iktidar ve muhalefet
partileri tutanağıdır. Sodom ve Gomore'nin pek çok sayfası, bizi bugünkü
çarpık toplumsal ortamımıza gotüren sebepleri, Yaban da aydın-köylü,
okumuş-okumamış karşıtlığını deşer.
sindirememiş bir >an aydındır. Yakup
Kadri, Aiımed Mithad Efendi ya da
Hüseyin Rahmi'dc sık sık
rastladığımız 'züppe' tipıni, Servet
Bey'de gerçekten yaşayan bir kişi
kılmıştır. Nesnel yaklaşım, sonraki
dönemin, Birinci Dünya Savaşı'na
hızla yakJaşan günlerin insani olan
Seniha'da da belirir ve Naim
Efendi'nin torunu olan Seniha,
çevresindeki yaşıtlanyla birlikte çok
canlı görünür.
Kiralık Konak'ı kimbilir kaç kez
okudum. Daha romanın başlangıcında
şu satırlar, hiçbir tarih kitabında
rastlayamayacağım kadar bilgiyle
donattı beni:
"Sonra redingot devri geJdi ve redingot
içinden yan uşak, >an kapıkulu,
riyakâr, adi bir nesil türedi. Bu ncslin
en yüksek, en kibar. simaiannda bile
bir saray hademesi hali vardu Çoğu
İkinci Abdülhamid Han devri
ricalinden olan bu adamlann her biri
hile ile efendüerinin arabasına binmiş
seyiskri andımoriardı.
u
Bunlann elinde Istanbul'da konak
kalır. lçini döktüğü Hakkı Celis, genç
kızın bireylik arayışmı Birinci Dünya
Savaşı'nın Osmanlı împaratorluğu için
çok karanlık günlerinde konuşulmaya
deger bulmaz.
Seniha yaşadığı 'memleket'ten de
şikâyet etmektedır: "Bahusus böyte bir
memlekette, batJ akidelerin, riyanın,
korkunun bu kadar şiddetle hüküm
sürdüğü böyle karanlık bir
memlekette_"
Hakkı Celis itiraz eder: "Memleketi ne
kanştınyorsunuz? Zavaflı memleket, o
sizin dışınıydadır."
Birbirlerini tamamlamalan gerekli bu
iki insan uzlaşmazlık ortasında yitip
gidecekler; Seniha bir kibar fahişe
hayaOnı gögusleyecek, Hakkı Celis
gönüllü katıldığı savaşta apaçık intihar
edecektir...
ilk kez yine 1922'de kitap olarak
basılan Nur Baba, imparatorluğun
manevi çöküş cephesini irdeler.
Çamlıca'da gözlerden ırak bir Bektaşi
tekkesinin yüzyıhn başındaki
hikâyesıdir anlatılan.
Tasavvuf gönül ve ruh eğitimi
kurmaca kişilerle gerçeklikteki kişileri
iç içe, yan yana bırandırmaktadır. Bir
'belgesel roman' yaklaşımı içindeki
Hüküm Gecesi, bir yandan da gerçek
hayattakı kişilerin roman kişilerine
dönüştürülmesi konusunda başh başına
bir incelemeyi yıllar yılı gereksinip
duymuştur.
Hüküm Gecesi, Meşrutiyet döneminin
çalkantılan. siyaset ve düşünce hayatı,
iktidar ve muhalefet partileri
tutanağıdır Mahmut Şevket Paşa, Talat
Bey. CemaJ Bev, Rıza Tevfik, Ziya
Gökalp roman kişisi olup çıkmışlardır.
istanbtıTda Sodom ve Gomore
Romancımız 1928 de Sodom ve
Gomore'yi okura sunar. Eser, ateşkes
dönemi. mütareke yıllan fstanbul'unu
Tevrat'ın ilençli kentleri Sodom'la
Gomore'ye benzetir. Oralarda
yaşanmış olanlar şimdi tstanbul'da
yaşanmaktadır.
Her açıdan maddi-manevi çöküş söz
konusudur
Konaklar, köşkler. otel odalan, beş
çaylan, akşam yemekleri, gece hayatı,
barlan, danslan suvareleriyle ölümcül
birdebdebeyi canlandıran Sodom ve
Gomore, 'işgal' tstanbul'unu, işbirükçi
Osmanlı-Türk ailelerini dile getiren ilk
romanlardandır.
Sodom ve Gomore'nin pek çok
sayfası, tıpkı Kiralık Konak'ta
olduğunca, bizi bugünkü çarpık
toplumsal ortamımıza götüren
sebepleri deşer:
"Dış hayat onun görüşüyle normal ve
açık manasını kaybetmiş, bu hayatuı
her levhasu her parcası bir acayip
kâbusun safhalannı göstermeye
başlamıştı. Mesela ju dakikada şu
bann içinde gördüğü şevlerin onun
üzerindeki tesiri, midemiz fazla dolu
iken yattıgımız zaman rüyalanmızın
bayat, tatsız ve agır bir kargaşalıkla
üstümüze çöküşünden farksızdı."
Mardin (1923-1931) ve Manisa (1931-
1934) milletvekili artık olgunluk
dönemi eserlerini vermektedir. 1932
tarihli Yaban, Türk edebiyatında 'köy
romanı' diye anılan romanlar içinde
çok özel bir doruktur: Yakup Kadri
köyü aydının bakış açısıyla anlatır.
Savaşta kolunu kaybetmiş, Istanbullu,
paşaoğlu Ahmet Celal bir Anadolu
köyünde ülkenin dile getınlmemiş
hayatını tanır.
Yaban, bir yandan da aydın-köylü,
okumuş-okumamış karşıtlığını deşer.
Ortaya çıkan döküm, sanıldığınca
aydının, okumuşun lehine değildir.
Romandaki bazı betimlemeler, ne acı
ki 1996 Türkiye'sinde de variığını
koruyor
"Cerçekten, bir eski Hitit harabesine
benzeyen bu köyde, insanlann toprak
altından henüz çıkanbnış kınk dökük
heykellerden farkı ne?"
Ankara (1934) yenı düzenin eleştirel
gerçekçi yorumudur. Ankara artık yeni
başkenttır. Yakup Kadri geçmişe döner,
dünkü Ankara'yı da anlatır Sonra
sırada Cumhuriyet'in ilk yıllan vardır.
Bu eser, geleceğin iyicil ütopyalı,
mutlu Ankara'sım canlandırarak son
bulur.
Ne var ki romancı eserinin sonraki
basımlanna bir not düşecektir:
"Ya son böiümde havalini kurduğum
Törkiye'nin gerçekleşmesine doğnı bir
geiişme olmuş mudur? Ben o zamanlar
bir gün gelip ölecegini aklımdan bile
geçirmedigim Atatürk'ün öncülüğü ve
rehberliğiyle bu ideaJ Türkiye'ye yirmi
yıl içinde varacagımızı umuyordum.
Şimdi o virmi yil üstünden bir yirmi yıl
daha geçmiş bulunuyor. Fakat biz
sosyal. kühürel ve ekonomik devrim
şârtfan bakınimdan, hâtâ romanın
ikinci bölümünde verdigim ve
karikartirünü yaptıgım Ankara'nm
içinde tepinip dunıvonız."
Bir Sürgün'le (1937) Yakup Kadri
Osmanlı tmparatorluğu'nun son
dönemine bir kez daha eğilecektir.
Istibdat yıllannda Fransa'ya kaçan Jön
Türklerin yıkımlı yaşayışıdır Bir
Sürgün.
Ve Son Şarkı..
Öte yandan Yakup Kadri alışılagelmiş
Jön Türk yüceltmesine başvurmaz.
Roman, gerçekte, doğu ve batı
uygarlıklannın bir karşılaştırması, batı
hayranı Osmanlı-Türk aydınmın
Paris'teki ezgin dünyasıdır.
Bir Sürgün'ü iki ciltlik. kalabalık
kadrolu. yoğun öykü öbekli Panorama
(1953-1954) ızler. Cumhuriyet
döneminin bu panoraması, roman
sanatı açısından çok ustalıklı bir
"ırmak roman' olmamakla birlikte,
toplumsal saptayımlan açısından çok
ilgi çekicdir. Yıîlann romancısı,
ülkenin uygarlık dışı bir çehreye
büründüğünü ıtham edici satırlarla
ifade etmektedir.
Nihayet 1956'da son roman: HepO
Şarkı. Ölüm yılı 1974'e kadar bir daha
romana dönmeyecek olan Yakup
Kadn, Hep O Şarkfda birkaç padişah
görmüş, Abdülaziz dönemi Istanbul
hanımefendısinin ağzından konuşur.
Eleştirmenlerin ya üzerinde hiç
durmadıklan, ya da pek fazla
beğenmedikleri Hep O Şarkı, benim
için Yakup Kadri'nin en duyarlı
romanıdır.
Burada yalnızca karşılıksız kalmaya
mahkûm bir eski zaman aşkı
söyleşilmez, hatıra defterlerinin
içtenliğine bürünmüş romancı hem
kendi romancılığıyla, hem de roman
sanatıyla hesaplaşır gibidir. Siluetleri
bile çoktan silinmış eski zaman
hayatlan, romancının bilinçli seçimiyle
alabildiğine içten, alabildiğine kınk
dökük anlatımlarla yansıyıp durur...
tşte benim okuyabildiğim Yakup
Kadri!
Bir zamanlar onun işte Hep O
Şarkı'nın çok genç okuruydum.
Bugünün gençleri Yakup Kadri'yi aynı
hayranhkla okuyorlar mı, bilmiyorum.
Oysa o yakın tarihin çok güçlü bir
tutanakçısı. Bugünü algılamak, biraz
da onun eserini okumaktan geçiyor...
1968 tarihli Politikada Kırk Beş
Yıl'dan:
"Gerçi her iki taraf birbirtyle saldırma
ve savunma silahlannı hürriyet, adalet,
demokrasi ve insan haklan gibi yüksek
prensipter adına kuDandıgını
söiüyordu, ama ruh tahüllerini seven ve
biten bir kimse için buna kolayca
inaıunak ne mümkündü!
"İlk tahlil sondajında bütün bir ruh
nJunetinin irinleri dışarrya fişkınyordu.
Sözün kısası, bir yanda ikbal ve
iktidara erişmiş olanlaruı
böbürlenişlen. öte yandan nikbet ve
hüsrana düşenlerin tepinişleri
arasındaki çabşmalar bence bütün bu
hengâmenin asıl sebebini teşkil
ediyordu."
Bugün yaşadığımız gün diye de
okunamaz mı?
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Kafka'yı Yangılamalıyız...
Basından öğrendiğımize göre, Türk tiyatrosunun
yakın zamanlarda yetıştırdiği en güçlü oyunculardan
Mahir Günşıray, düşünce suçlanyla ilgili bir davada
Franz Kafka'nın 'Dava' adlı romanından yargıçlarla
ilgili bir bölümü okuyunca, mahkemede kendısine bu
okuduklanyla mahkeme yargıçlarını kastedıp etmedi-
ği sorulmuş. Daha sonra da 'durum' içın savcılığa ya-
zı yazılmasına karar verilmiş...
Bence iş, bu kadarla kalmamalı. Mahır Günşıray'la
yetinilmeyip Franz Kafka da yargdanmalı. Çünkü Kaf-
ka gibileri, birlik ve bütünlüğünü, dirlik ve düzenliliği-
ni, kısacası bütün variığını hiç değışmeksızin, fosilleş-
mişçesine, hayata hiç katılmıyormuşçasına, düşünce-
de ve uygulamada değişim diye bir yasa hiç yokmuş-
çasına korumak isteyen toplumlar içın zarartıdır: bu gi-
bilerinin eserteri de 'muzır'6\r\ Böyle toplumlar için
Kafka gibi yazartar, trilyonluk vurgunlarına karşın say-
gıdeğer vatandaş kimlıklerinı koruyabılenlerden, ye-
tişkinler bir yana, artık çoluk çocuğu bile ışkenceden
geçirmeyi alışkanlığa dönuştürenlerden, anarşiyi ön-
lemek adına gazeteci öldürenlerden çok daha tehli-
keli ve de sakıncalıdır!
Çekasıllı, Avusturya-Macanstan împaratorluğu uy-
ruklu Franz Kafka (1883-1924), buyük bölümünü ve-
remle boğuşarak geçirdiği kısacık ömrüne sonrasız-
lığı yakalayabilecek zamanı sığdırabilmış ender yazar-
lardandı. Daha Avusturya-Macanstan Imparatortuğu
ayaktayken herkesin görünüşte olanın süreklılığine
ınandığı ya da ınanmayı yeğlediği yıllarda Kafka, bu
görünüşün altındaki 'oluşmakta olan 'ı sezıp satırlara
dönüştüımüş, bunu yaparken insanlan geleceğe ha-
zırlıksı'z yakalanma tehlıkesı karşısında uyarmaktan
da geri kalmamıştı. O yıllarda Kafka'nın yazdıklarını
gerçekdışı hezeyanlar ya da hastalıklı bir kişiliğın dış-
lamaları diye nitelendirenler sonradan, güvendikleri
dünya tüm kurumlarıyla birlikte yıkıldığında, kendile-
rini ya Hitler'in toplama kamplarında ya da artık acı-
masızlığı karşısında hiçbir şey yapamayacaklan, an-
cak yabancılaşmanın cehennemıni yaşayabılecekle-
ri bir başka dünyada buldular.
Kafka, 'Şato' adlı romanında iktidar olgusunun 20.
yüzyılda en belirleyıcı nıteliklerinden sayılacak olan
'anonimlik' nrteliğini betimledi. Bireyleri yönetecek
olan iktidarın, bireyin en ufak bir ıtirazı karşısında na-
sıl belirsiz bir kimliğe, kimliksiz bir makama dönüşe-
ceğini, böylece de bireyin çoğunlukla başkaldırmak-
tan değil, fakat başkaldınsını duyurabıleceği bir ma-
kam arayışından bitkin düşüp umutlarını yitireceğını
anlattı.
Kafka'ya göre 'Şato'dakilerin gerçek kımliğini hiç-
bir zaman anlayamayan bireyin, sonunda tek bir şey
istemeye gücü kalacaktır: Ne pahasına olursa olsun
'Şato'dakilerden biri olabilmek! Kafka genellıkle sanı-
lanın aksine bir umutsuzluk tacın olmadığı içın, çıkış
yolunu da gösterin 'Şato'ya ve 'Şatodakılere' ılişkin
yanılsamalara kapılmamak, şatodaki kımlıksizler or-
dusuna katılmak yerine, pahalı bir bedel karşılığında
olsa bile, kendi kişilikli yaşamını yeğlemek, bireyin tek
umududur!
'Dava' romanında Kafka, gerçekte ıktıdann 'ano-
nimliğinin' bir başka yansımasını, iktidarın bireyi ona
nedenini bile bıldırme gereksinımını duymaksızın yar-
gılaması temasını işler. Romanın başmda Josef K., bir
s a b ^ , hiJdiği bu-.sı^n^r) plrıja/oasıoa.teışıp.tHtM)^.
lanır. Bütün roman ooyunca, ne oldugunu bilmedtgi
bir suça karşı kendini savunmak içın didınen Josef
K.'nin yazgısı, romanın sonunda idam cezasının yerı-
ne getirilmesiyle noktalanır; belki de bilinen tek şey,
bütün bu olup bitenlerin utancının Josef K.'nin ölü-
münden sonra da süreceğıdır.
Yukandan ben anlattıklarımdan kolayca anlaşılaca-
ğı gibi Kafka, insanoğlunu düşündürmeyi, çevresiyle
ve çevresını kuşatan kurumlarla süreklı hesaplaşma-
sını sağlamasını amaç edinmiş bir yazardır.
Ve bu nedenle düşünce yoluyla hesaplaşmayı top-
lumumuz adına bir tehlıke olarak görmeye devam et-
tiğimız sürece bize düşen, Kafka'yı da yangılamaktır.
Elbet Kafka'nın gelecektekı bütün olası yargıçları-
nı, yazdıklanyla daha sonuna yaklaştığımız yüzyıhn ilk
çeyreğınde, insanlığın onuru adına yargılamış olduğu-
nu da asla unutmayarak!
Utusal Çocuk Resimleri Yarışması
• Kültür Servisi - Gazıantep'e bağlı Şahınbe>
Belediyesi'nce kültür etkınliklen çerçevesınce
düzenlenen "Ulusal Çocuk Resimlen Yanşmasf'nın
altınrısı, 23 nisanda yapılacak. Yanşmanm ilkokul 1-2-
3. sınıflar, ilkokul 4-5. binıflar, ortaokul 1-2-3. sıntflar
kategorisinde düzenleneceğı bıldinlen. öğrencilenn
25x35 cm boylanndakı resim kâgıtlany la katılacaklan
yanşmada konu. malzeme, resım teknığı sınırlaması
yok. En çok üç eserle katılınabılecck yanşmaya son
katılım tarihi 19 nısan cuma günü. Gazıantep Valı
Yardımcısı Bırol Güngör, Demet Hamzaoğlu Sağlam,
Muammer Durmuş, Oğuzhan Koca. Yusuf Ağar, Şener
Tercan. Ünal Özdil, resim öğretmenı Betül Atav ve
ressam Mizyal Karabiber Nacaroğlu'nun seçıcı kurul
üyeliği yapacağı yanşmada her kategonnın bırincisine
tam Cumhuriyet Altını, ıkınciye yanm Cumhuriyet
Altını, üçüncüsüne de çeyrek Cumhunyet Altını ödül
verilecek. Mansiyonlar için aynca ödül verilecek
yanşmaya katılım adresi şöyle: Şahinbey Beledıyesi.
Ulusal Çocuk Resimleri Yanşması, Gazıantep.
GRAMOFON VE
TAS PLAK SERGİSİ
2 1 M A R T - 1 0 M A Y I S 1 9 9 6
\.\yı KRFOI
K l L T İ R
MEKKEZİ
Yapı Kredi Vecfat Nedım Tdr Mûzesl
Isnkiâ, Caodes. 285 3e>og _ 50C'5^ ısu-t.ı Telefv 3212ı 245 2C 4 ' 252 47 OCt'259
YAPI KREDi