Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 MART 1996 PAZARTESİ
HABERLERIN DEVAMI
ÖzeUeştirmenîn
fatıırası SSK'ye
• Baştarafı 1. Sayfada
le de icra takiplerinin düşe-
ceği hiikmfi getirilmiş du-
nımda. İşverenler ödemez-
se,prim borçlannı alamaya-
cağız. Bu yasa çıktıktan son-
ra kapsama giren kurumlar-
da, primkri ödememe eğüi-
mi arttı"değerlendirmesini
yaptılar.
Ozelleştirme Yasası'nın
23. maddesinde, ozelleştir-
me uygulamalan sonucu
tasfiye edilecek kuruluşlar-
da sosyal yardım zammını
hak kazanmış olan persone-
le ödenen sosyal yardım
zamlannın, "ödemenin ya-
pılmasını müteakip SSK'nin
yazüı talebi üzerine, idare ta-
rafından Özelleştirme Fo-
nu'ndan karşüanmak üzere,
en çok iki ay içinde" kuruma
ödenmesi öngörülüyor. Ya-
sada, sosyal yardım zamla-
nnın, süresınde kuruma
ödenmesinin mümkün ol-
madığı hallerde, Hazine'ce
karşılanacağı belirtilıyor.
Işten çıkanlan işçilerin si-
gorta primlerinin, belirli bir
süre Iş ve tşçi Bulma Kuru-
mu tarafından karşılanaca-
ğının hükme bağlandığı ya-
sada. kurumlann devrinde
prim borçlannın nasıl öde-
neceğine ilişkin bir hüküm
bulunmuyor.
Yasanın geçici 15. mad-
desinde ise ozelleştirme
kapsamındaki kuruluşlann
taşınır ve taşınmaz her türlü
mal, hak ve alacakJannın, bu
kuruluşlar ozelleştirme kap-
samında kaldığı sürece hac-
zedilemeyeceği hükme bağ-
lanıyor.
Geçici 15. maddededebu
kurumlann borçlan nede-
niyle konulmuş olan haciz-
lerin kalkması öngörülüyor.
Alacaklannı, 6183 sayılı
Amme Alacaklannın Tahsil
Usulü Hakkında Kanun
uyannca, icratakibi yaparak
kendi icra memurlan aracı-
lığıyla tahsil etmeye başla-
yan SSK'nin, Ozelleştirme
Yasası'ndaki bu hüküm ne-
deniyle, prim alacaklannı
tahsil etmesinin önünün tı-
kandıgı kaydediliyor.
ABD ve Rıısya
ölüm satıcısı
G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafı 1. Sayfada
yanıtı veriyor gibiydiler:
- Öyle parti kaldı mı?
Gazi olaylannın ardından açılan dava-
larda, yaşamını yitirenlerin avukatlığını
yürüten Cemal YüceJ'in verdiği bilgiler,
"Türkiye bir hukuk devleti mi" sorusu-
nu yeniden sormamıza neden oldu.
Olaylardan sorumlu tutulan polislerin
davası "güvenlik nedeniyle" Trab-
zon'da görülüyor. Bugünlerde yeni bir
gelişme yaşanmış. Adli Tıp Kuru-
mu'ndan daha önce verilen balistik ra-
por değiştirilmiş.
Emniyet, "Yanlış silahlann raporu ve-
rilmiş" demiş, yeni ve "masum" bir ra-
por hazırlanmış...
Çorum'dan katılan avukat Sadık Er-
al, sadece "anma"larda birarayagelin-
memesi gerektiğini vurgulayıp dinleyi-
cilere güç veren bir konuşma yaptı.
Koray Düzgören, Gazi olaylanndan
yola çıkarak bugünkü Türkiye'nin duru-
munu gözler önüne serdi.
Şanar Yurdatapan, son günlerin,
"yargı" dökümünü çıkardı. Çizdiği ka-
ramsar tablonun ardından umutsuz ol-
madığını vurguladı.
Miyase llknur, gazeteci olarak izle-
diği Gazi olaylanndayaşadıklarını anlat-
tı. Ben de Gazi olayları sırasında de-
mokratik güçlerce "sorumlu" tutulan-
ların bugün bulundukları yeri anımsat-
tım. Içişleri Bakanı Nahrt Menteşe,
şimdi Başbakan Yardımcısı; Istanbul
Valisi Hayri Kozakçıoğlu şimdi DYP
Milletvekili; Emniyet Genel Müdürü
Köln'de Alevilerle...
Mehmet Ağar, DYP Milletvekiliv e Ada-
let Bakanı; Emniyet Müdürü Necdet
Menzir, DYP milletvekili...
Benzer bir tablo TBMM Faili Meçhul
Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyo-
nu için de geçerli. TBMM Komisyo-
nu'nun, faili meçhule giden raporunda
sorumlu tutulanlar TBMM'ye girdi, ra-
poru hazırlayanlar TBMM dışı kaldı...
Cumartesi gününün bir dilimini
AABF'de sohbet ederek geçirdik. Anla-
tılanlar, verilen bazı örnekler ilginçti.
Türkçe öğretmeni adı altında gönde-
rilen öğretmenler, Türkçe dersi yerine
din dersi işliyor. Alevi öğrencilerin bu-
lunduğu okullarda da "Sünni" anlayışa
dayalı din dersi veriliyor.
Öğretmenlerden biri, kız öğrenciye
başını niçin örtmesi gerektiğini anlat-
mış:
"Eğer başın açık gezersen ölünce
saçlannın her teli yılan olup vücudun-
da gezinir. Bir teli bile görünse o tel yı-
lan olur..."
llkokuldaki kız öğrenci, dersten son-
ra soluğu annesinin yanında alıp heye-
canla bağırmış:
- Anne saç/annı ört yoksa yılan olur..
Görünen o ki akla gelebilecek her
yöntem deneniyor...
Şeriatçı kesimin bu saldınsının yanın-
da bir de devletin "değişiyor gibi görü-
nen" tavrı var. Seçimier öncesinde,
"Alevilere cem eviyapmalan için üç tril-
yon yardım yapıyoruz" demeciyle net-
leşen, ardından giderek şekillenen bir
yaklaşım gözleniyor.
Anadolu'daki Alevi köylerinden za-
man zaman gazetemize de ulaşan şöy-
le bir yakınma var:
- Köyümüze zorla cami yapıyorlar.
Gelen yönetici ilk, 'Nerede bu köyün
camisi, böyle köy mü olur' sorusunu
soruyor.
Almanya'daki AJeviler de aynı duru-
ma dikkat çekiyorlar.
Cem Vakfı
Devlet cem evi inşa etmek için yanş-
malar da düzenliyor. Anlaşılıyor ki cem
evini camiye en iyi benzeten yanşmayı
kazanacak.
Önümüzdeki dönemde de, "Cem e-
vi, cami ne farkı var. Ortak olsun" gibi
bir politika sergilenecek.
Alevilerin bu politikaya yaklaşımı şu:
"Devlet kendi Alevisini yaratmak isti-
yor..."
Alevilere atılan bir diğer halka da
Iran'dan. Iran; Çorum, Erzincan hattın-
da "özelçalışma" yapıyor. Kabul ettiril-
mek istenen çizgi şu:
"Iran Şiileri ile Türkiye Alevileri öz-
deştir. Allah, Muhammed, Ali demek-
tedir. Humeynirejimindebiheşelim..."
Benzer politika Almanya'da da yürü-
tülüyor.
Aleviler, bütün bu politikalara karşı
kendilerini "d/n"tutmayaçalışıyorlar. Ne
var ki şu sorunun yanıtını vermekte zor-
lanıyorlar:
- Hangi yöntemlehe, hangi kurum-
laria?..
Alevileri Türkiye'nin içinde bulundu-
ğu durumdan soyutlamak olanaksız.
Türkiye'de demokrasi tam oturduğu
gün Alevilere yönelik baskılar da gün-
demde olmayacak. Bu nedenle günde-
min ilk sırasında, "Alevilerin sorunu na-
sıl çözülür" değil;, "Türkiye'de demok-
rasi çarkı nasıl tam işler" sorusu olma-
lı.
AABF yöneticilerinin de bu yaklaşımı
dikkate almış olduklannı gördüm ve se-
vindim. Alevilik kültürü, hiçbir yozlaş-
maya yer vermeksizin anlatılacak, yeni
kuşaklara aktanlacak ve hedef, Türki-
ye'nin demokratikleşmesi olacak.
Son dönemde adı sıkça duyulan bir
vakrf var. Adı Cem Vakfı.
Başlangıçta, "Cem" adı dikkate alına-
rak konmuş gibi görünüyor. Hedef Ale-
viler; ama, vakfm açılmışı, Cumhuriyet-
çi Eğitim Vakfı...
Bu aynntıyı öğrendiğim gün aklıma
nedense Bilkent Üniversitesi'ndeki bir
durum geldi. Öğrenci temsilciliği seçi-
mi sırasında bir kesim, "ATA grubu"
olarak seçime katılmış. İlk bakışta Ata-
türk'ten esinlenildiği izlenimi ortaya çı-
kıyor.
Ama Bilkent'te okuyan bir grup öğ-
renci bana aktardı ki grup adını, "Al-
parslan Türkeş'/n Askerleri" sözcük-
İerinin baş harflerinden almış...
• Baştarafı 1. Sayfada
lar, Rusya'nın ise 7.6 milyar
dolarlık silah sattığını orta-
ya koyuyor. Silahta 2.1 mil-
yar dolarlık yıllık ithalat ile
başı çeken Hindistan'ı 1.7
milyar dolar ile Japonya, 1.6
milyar dolar ile Suudi Ara-
bistan, 1.5 milyar dolar ile
de Türkiye izliyor. Yunanis-
tan, yılda ortalama olarak al-
dığı 1.3 milyar dolarlık si-
lahla, yanşta Türkiye'nin ar-
dından beşinci sırada geli-
yor.
Körfez'in etkisi
Dünyanm güvenlik açı-
sından en kanşık bölgeleri
arasında yer alan ve 5 yıl ön-
ce bir savaşa sahne olan Or-
tadoğu, silah ticaret hacmi-
nin neredeyse dörtte birine
alıcı oluyor. Körfez Sava-
şı'nı da içine alan 1989-
1993 döneminde, Türkiye
ile bölgedeki Suudi Arabis-
tan, Mısır, İsrail, Iran, Birle-
şik Arap Emirlikleri. Ku-
veyt, Irak. Suriye ve Bah-
reyn'in silah ithalatı için
toplam 34 milyar 602 mil-
yon dolar harcadığı hesapla-
nıyor. K.arşılıklı anlaşmalar
ve mal mübadelesi şeklinde
gelişen silah alımı dışında.
1989-1993 arasındaki 5 yıl-
lık dönemde, bazı ülkelerin
gerçekleştirdiği silah ithala-
tı harcamalan ise şöyle:
1989-1993 döneminde silah ithalatı
ÜLKELER (Milyon Dolar)
Hindistan
Japonya
S. Arabistan
Türkiye
Yunanistan
Mısır
İsrail
Iran
Birieşik Arap Emir.
Kuveyt
Irak
Suriye
Bulgaristan
Bahreyn
10.478
8.256
8.039
""•"- 7.729
6.257
4.614
3.132
2.582
2.492
2.308
1.945
1.145
1.121
616
Barolar
• Baştarafı 1. Sayfada
bul Barosu Başkaru Av. Tur-
gut Kazan'a 85 oy çıktı.
Seçimlerden sonra yaptığı
teşekkür konuşmasında, ge-
nel kurul çalışmalanrun dost-
ça bir haya içindegeçtiğini
belirten Özgen, "Ulkemizin
demokratik, laik vesosyal hu-
kuk devleti olması yolunda
verdiğimiz mücadele\e, kal-
dıgımız yerden el ele, kol ko-
la devam edeceğiz" dedi.
Özgen, mesleğin ve ülke
sorunlannın çözümü için
baskı gücü olmayı da sürdü-
receklerini kaydederken bun-
dan sonra yapacaklan ilk
işin, yargı reformu konusun-
da komisyonlar oluşturmak
olacağmı bildirdi.
TBB Başkanlığı, eskı baş-
kan Önder Sav'm, CHP'den
Ankara Milletvekili seçilme-
si ûzerine geçen aralık ayın-
da boşalmıştı. Özgen, TBB
Başkanlığrnı 13 ay süreyle
yürütecek. Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel ve Baş-
bakan Mesut Ydmaz. TBB
Başkanlığı'na seçilen Prof.
Dr. Eralp Özgen'e bir kutla-
ma mesajı gönderdiler.
Konuralp
'Kurban
kesme
fidan dik'
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Doğa ve Hayvan-
severler Derneği Başkanı
Nuran Konuralp, tüm mil-
letvekillerine falcs çekilerek
karşılama törenlerinde kur-
ban kesilmemesinin istene-
ceğini bildirdi. Konuralp,
milletvekillerini karşılama
törenleri yüzünden yüzlerce
hayvanın kesildiğini vurgu-
layarak
u
Lütfen kurfoan kes-
tirmeyin, ağaç diktirin" çağ-
nsında bulundu.
Konuralp, eski Çevre Ba-
kanı HamdiÜçpınarlar'abu
çağnyı ilettiklennde, "Al-
lah, hayvanlan biz yiyelim
di>e yarattT yanıtını aldık-
lannı ariımsattt. "*
Konuralp, Üçpınarlar'ın
konuya bakışının kendileri-
ni çok saşırttığını kaydetti.
Eski CHP Genel Başkanı
Hikmet Çetin'in karşılama
törenlerinde kurban kestir-
mediğini anımsatan Konu-
ralp, Başbakan Mesut Yıl-
maz'dan da benzer bir tavır
sergilemesini istedi.
6
Türk basını komplocu!'I Baştarafı 1. Sayfada
onay verecek. Iran Dışişleri
Bakanlığı'mn karşı tavir ta-
kınmasının zamaıu geunedi
mi?" denildi ve Türk basını
"yalancıhkla" suçlandı.
Cumhuri tslami'de dün
yayımlanan, "lranlı diplo-
matlara karşı Türk basını-
nın kompkwu" başlıklı ha-
berde ise Türk basınının,
Mısır'daki terör zirvesi ile
koordineli olarak tranlı dip-
lomatlann Türkiye'deki te-
rör olaylanyla ilişkisi oldu-
ğu şeklindeki "boş iddialarT ortaya atma konu-
sunda çabalanna devam ettigi öne sürüldü.
Haberde, "Türk basınının Demirel'in(tsrail'e)
yolculuğu ile aynı zamanda. İran'a karşı olumsuz
bir propaganda kampanyasına giriştiği'* de iddia
edildi.
Iran lstihbarat Bakanı Hüccetülislam Ali Fal-
lahiyan hakkında Almanya'da bir mahkeme ta-
rafından cinayet suçlamasıyla turuklama karan
verîlmesinden sonra', tran basınındâ Almanya
aleyhtan yazılar da görülmeye başladı.
Tutucu kanadın sözcüsü Cumhuri tslami gaze-
tesinde, Halepçe katliamında kimyasal silahlar-
la yaralandığı belirtilen Hüse>1n Mahmudi im-
zasıyla dün yayımlanan yazıda. "Ey özgür insan-
lar bugün Almanya Cumhurbaşkanı'nı sizin önü-
nüzde \-argilamak istiyorum. Onun, Alman şir-
ketlerinin kimyasal silahlar üretmek için Bağdat
celladr>la(Saddam Hüseyin)işbiriiğiyapbğından
haberi vardı. O bir savaş suçlıısudur" denildi.
Çağma Erzurum
y
da kaldı mı?
ERZURUM (Cumhuriyet) - Gazeteci
Çetin Emeç ve Turan Dursun'un katil
zanlısı trfan Çağıncı'nın Erzurum'da
da uzun süre kaldığı ve buradaki Iran
Konşolosluğu'na gidip geldiği
yönündeki iddialar poîisi alarma geçirdi.
Bu konuyla ilgili çok yönlü soruşturma
başlatan polis, lslami Hareket
Örgütü'nün Erzurum'daki varhğını da
araştırmaya başladı.
Konuyla ilgili bilgi veren bir polis
yetkilisi. "Bizim göre\imiz tüm iddialan
araşbnnak. Bu yönde bir ihbar yapılmış.
Çağıncı'nın Erzurunı'da kalıp
kalmadtğını araştınyonız. Aynı şekflde
tran Konsoioshığu'yla ilgili bağlantuanı
da. Çünkü Erzurum'da da konsokısluk
var ve Çağıncı bu koasolosluk
aracıh^yla İran'a giriş çıkış yapmış
otabiür'-dedı.
"Bu kez Nurnberg mahkemelerini ona ve tüm
savaş suçlulanna karşı kurmamız ve onlan yar-
gılamamız ve cezalandırmamız lazım" ifadesı
kullanılan yazıda, "Bölge Müslüman halklanna
karşı savaşcinayetleri işleyen Alnıanlann kanlı el-
leri hiçbir zaman unutulmayacakür" görüşüne
yer verildi.
Iran-Irak savaşı sırasında "Alman faşist hükü-
metinm ve Alman şirketlerinin, Irak'ın kim\asal
silah iiretmosine yardmı ettiğinüı" çok açık oldu-
ğu, ancak siyonistlenn etkisi ile Alman basını-
nın buna hiçbir tepki göstermediği savunulan ya-
zıda, Iran hükümeti ve Irak Kürt halkının. "Baş-
ta Almanya Cumhurbaşkanı olmak üzere Halep-
çe'de binlerce kişinin ölümüne kanşan ve işbirli-
ği yapan savaş suçlulannın interpoPcc tutuklan-
masını ve savaş suçlusu olarak yarguanmasını is-
temeleri gerektiğj" iddia edildi.
Cumhuri İslami'de yer alan imzasızbiryorum-
da ise Iran'ın Almanya ile ekonomik ilişkilerini
gözden geçirmesi istendi.
Iran'ın Buşehr kentinde ku-
rulacak nükleer santral işini
Alman Siemens firmasının
yanda bırakıp gittiği halde
Almanya'nın niçin hâlâ
Iran'ın birnumaralı ticari or-
tağı olduğu sorulan yorum-
da. "Almanlara güvenilmez.
Ama maalesef biz eskiden
ders almadık ve boşuna Al-
manlara güvendik" denildi.
Yorumda, Almanya'da Iran
lstihbarat Bakanı hakkında
tutuklama karan çıkanlması
ima edilerek. "Bu başka bir uyandır. Eğer btınu
ciddive almazsak, yann kesin pişman olacağız"
ifadesi kullanıldı.
Iran, lstihbarat Bakanı Ali Fallahiyan hakkın-
da Almanya tarafından tutuklama emri çıkanl-
masını"üzüntüyle karşıladıgını'" bildirdi.
Iran Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre. Dışiş-
leri Bakanlığı Sözcüsü Mahmud Muhammedi.
tranlı bakan hakkında adam öldürtme ve öldürt-
meye teşebbüsten Alman adalet mercilerince tu-
tuklama emri çıkanlmasının "üzüntü verici" ol-
duğunu söyledi.
Sözcü, lranlı bakan hakkındaki suçlamanın
"dayanaksH" olduğunu ileri sürdü. Sözcü, bazı
çevrelerin Iran'la Almanya arasındaki ilişkileri
bozmaya çalıştıklannı da söyledi.
Almanya federal savcılığı, 1992 yılında Ber-
lin'de 4 Kürt militanını öldürtmekle suçladığı
lranlı bakan hakkında önceki gün tutuklama em-
ri çıkarmıştı.
OLAYLAREV
ARDENDAkT
GERÇEK
• Baştarafı 1. Sayfada
değil, doğrudan temas
kurarak iddialan netleştir-
mek durumundayız.
Su sorunu ise giderek
Türkiye ile Suriye ve Irak
arasındaki bir "paylaşım"
anlaşmazlığı çerçevesin-
den çıkıyor. Kahire'detop-
lanan Arap Birliği zirvesin-
den çıkan tablo, Türki-
ye'nin, "Arap dünyasında"
yalnız olduğunu gösteri-
yor.
Bu konudaki haklılığımı-
zı, sorun uluslararası plat-
forma taşınınca değil, bu-
ralara taşınmadan kanrtla-
mak ve kamuoyu oluştur-
mak durumundayız.
Yılmaz hükümetini kar-
şılayan bu sorunlann bu-
günden yanna çözümünü
istemek olanaksız. Ancak,
kamuoyu güvenebileceği,
kararlı, tutarlı bir yönetim
anlayışını özlüyor.
Yılmaz'ın bu yönde ata-
cağı adımlar, sorunlann
çözümünü kolaylaştır-
makla kalmayacak, hü-
kümete tanınan kredinin
de artmasını sağlayacak-
tır. • • •
Almanya
PKK'ye
tepkiler
sürüyor
BONN (AA) - PKK'nin
Almanya'nın Dortmundken-
tinde önceki gün yaptığı yü-
rüyüşte meydana gelen olay-
lara tepkiler sürerken Alman-
ya Dışişleri Bakanı Klaus
Kinkel. Almanya'da PKK'li-
lere karşı. yasalann tüm gü-
cünün kullanılacağını söyle-
di.
PKK yandaşlan ve liderle-
rinın davranışlannın, Alman-
ya'nın hukuk prensiplerine
savaş ilan etmekle aynı anla-
ma geldiğini belirten Kinkel,
PKK'nin Almanya'daki mül-
tecı statülerini kötüye kullan-
dığını bildirdi.
Alman polis sendikası da
PKK gösterilerinin süresfe
yasaklanmasını ısteyerek
olaylann polis gücünü aştığı-
nı ve PKK örgütünün eylem-
Ierinden politikacılann so-
rumlu olduğunu açıkladı.
Önceki gece Ahen, Dort-
mund, Emmerich, Hamburg
ve Berlin kentlerinde meyda-
na gelen olaylarda, 30 polis
ile yüzlerce PKK'li yaralan-
mıştı.
HABITAT için 'demokratik olgunluk'
OKTAY EKt\Cİ
Yeni hükümete bağlı olarak gerçekleştirilen
yeni bürokratik örgütlenmenin hiç değilse Toplu
Konut Idaresi'ne (TOKt) şimdilik yansıtılmama-
sı ve özellikle TOKİ Başkanı Yiğit Gülöksüz'ün
görevini sürdürmesi yönünde kamuoyunda yay-
gın bir beklenti var.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de kişi-
sel 'arzusu' olduğu konusundaki duyumlarla bir-
likte basına yansıyan bu haklı beklentinin köke-
ninde, yine haklı gerekçeler yatıyor.
Birincisi TOKl ve Yığit Gülöksüz, yaklaşık i-
ki yıldır Türkiye'yi 'HABITAT-Il Dünya Kent
Zirvesi'ne hazırlıyorlar. Ulkemiz açısından her
yönüyle dev bir 'amn firsat' olduğu konusunda
artık hemen herkesin fikir ve bilinç birliği içeri-
sine girdiği bu büyük uluslararası organizasyo-
nun başanlı olup olmaması, aynı zamanda yine
artık TOKİ'nin ve Gülöksüz ekibinin başanlı ol-
malanna doğrudan bağlı. Yaklaşık 2.5 ay sonra.
haziranın ilk yansında ıstanbul'da gerçekleşecek
zirvede. 1993 yılı sonlanndan bu yana sürdürü-
len yoğun çahşmalann 'semeresi' almacak. Bu
büyük firsat, yine büyük bir 'sınava' dönüşecek
ve eğer başanlı geçerse, bundan sadece Türkiye
değil, bütün bir insanlık kazançlı çıkacak.
Yigit Gülöksüz ve ekibinin TOKİ yönetimin-
de görevlerinin başında kalmalan yönündeki ge-
nel beklentinin ikinci haklı gerekçesi ise yine
doğrudan Gülöksüz'ün kendi meslek alanındaki
'birikiminden' kaynaklanıyor.
• TOKl Başkanı Yiğit
Gülöksüz'ün bu görevinde kalması
yönündeki yaygın beklentiler,
Türkiye'nin yaklaşmakta olan
büyük sınavı başanyla geçmesi
gerektiğine inanan duyarlı tüm
kesimlerin ortak ve haklı istekleri
olarak önem kazanıyor.
Aynı zamanda 'mimar' olan Yiğit Gülöksüz,
bundan önceki hemen tüm yaşamında mimarlık,
şehircilik, planlama. yerel yönetim, imar vb. ko-
nularda sözcüğün tam anlamıyla 'Türkiye'ye ka-
natgeren' hizmetlerde bulunmuş bir uzmanımız.
Cumhunyet döneminin ülkesine ve halkına kar-
şı "aydın sonunluluğu' duygulany la görev yapan
bürokrat meslek adamı tipinin belki de 'son ku-
şağını' oluşturan duyarlı genç kadrolan arasında
yer alıyor. Zaten bu nedenle de farklı siyasal çev-
reler arasında bile 'ortaklaşa güven duyulabilen'
kamu yöneticisi olma kimliği, bilimsel kişiliğiy-
le de bütünleşiyor.
Yiğit Gülöksüz'ün yine TOKl Başkanı olduğu
dönemde, özellikle 'konut kooperatifçfleri' ile ya-
şadığı yoğun tartışma ortamının da şimdi bu gö-
revini sürdürmesi yönündeki isteklere olumsuz
yönde etki etmemiş olması, sanınm aynca dik-
kate değer. Türkiye'deki konut üretiminde ve he-
le dar gelir gruplannın konut gereksinimlerinin
karşılanmasında en büyük paya ve potansiyele sa-
hip olan kent kooperatifleri birliklerinin, TO-
KTdeki Gülöksüz'le birlikte başlayan 1992 son-
rasındaki döneme yönelik şiddetli eleştirileri bi-
le böylesi bir aşamada yine TOKl'de bir 'yöne-
tim dcgişikliği talcbi' söylemine pek dönüşmüyor.
Çünkü kent kooperatifçileri de Türkiye'nin ge-
nel çıkarlan açısından 'belli birikimlerin kesinti-
ve uğraülmaması' gerektiğini düşünüyorlar ve
bu sorumluluk içerisinde davranıyorlar...
Aslında her zorlu görev hele Türkiye gibi ge-
leneksel siyasal koşullann hep olumsuz ortamlar
yarattığı bir ülkede, tepki ve eleştirilerin de oda-
ğı oluyor.
Örneğin yine HABITAT hazırlıklan sürecinde
de gözlendiği gibi bir yandan Türkiye'de ilk kez
'hükümet dışı demokratik kesimlerin katilınu'
sağlanmaya çalışıhrken öbür yandan bunun 'ye-
terli düzeyde gercekleşemcmiş olması' da haklı
bir tartışma ve gerilim yaratabiliyor. Bu zorlu ve
duyarlı süreci yine ülke yaranna sonuçlar elde
ederek aşabilmenin önkoşulunu ise hiç kuşkusuz
'demokratik olgunluk" oluşturuyor.
Galiba şimdi bu olgunluğu gösterme şansı ve
sırası 53. hükümette. Eğer TOKl'de ve buna ben-
zer bilimsel-demokratik içerikli kamusal görev-
lerde 'siyasal beklentiler' yerine 'uhısal çıkarlar'
gözetilebilirse, bundan sadece Türkiye değil; yi-
ne 53. hükümet de kazançlı çıkacaktır. Çünkü ül-
kenin elde edebileceği her bir başan, aynı anda
buna katkısı olan kadrolara "güven duyan" hü-
kümete ait olacaktır...
6
F n U l î l r a Ö - Z O l İ r l l İ k ' Kanada'da cinsel gücü arttıncı bir sıvı sag-
X U K l d l d. U Z ^ U I 111». ) a m a k i ç i n 3 ^ i k foklann öldürüldüğünü
iddia eden Bağımsız Hayvan Koruma Platformu, Doğa Savaşçılan Çevre Komitesi
ve Yeşil Parti Girişim Komitesi üyeleri, Kanada Konsolosluğu önünde bir protesto
gösterisi yaparak binanın kapısına bir kavanoz mcsir macunu bırakülar. Gayrette-
pe'deki konsolosluk irtibat bürosu önünde toplanan yaklaşık 30 kişilik grup, "Fok-
İara özgürlük" sloganlan atarak Kanada'yı kınadıklarını açıkladılar. Grup adına
konuşan Bağımsız Hay\an Koruma Platformu Başkanı Emel Yıldız, Uluslararası
Adalet Divanı Çevre Mahkemesi'ne müracaat ederek Kanada'yı cezalandırmak is-
tediklerini söyledi. Doğa Savaşçılan Başkanı Zafer Murat Çetintaş da "3 ayjık fok-
lan, 20 gramlık bir sıvı alabilmek için katlediyorlar" dedi. (Fotoğraf: FİLİZ GÜMÜŞ)
9 günde 300 bini askın kişi gezdi
OZAN CEYHUN ATUF KANSU, OLUMUNUIS 18. YILINDA ANILDI
w
ŞiiiTiıiiziıı cumhurbaşkam'yla bir buluşma
1. TÜYAP Kitap Fuan kapandı
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - 1.
TÜYAP tzmir Kitap Fuan dün kapandı. 9
martta açılan fuan 300 bini aşkın kişinin
gezdiği bildirildi. Kapanış gününde tzmirli-
lerin büyük ilgi gösterdiği fuarda, Gazetemiz
Genel Yayın Koordinatörü HikmetÇetinka-
son günü paneller ve söyleşiler yönünden de
yoğundu. "Anadolu'da Sanatçı veya Yazar
Olmanın Sorunlan", "Rıfat Ugaz ve Mizah",
"Gülmece Üzerine" ve "Türkiye'de Karika-
tür" konulu panel ve söyleşiler büyük katı-
lımlarla izlendi.
ECE TEMELKURAN
ANKARA - Akasya bir kız ço-
cugu. Cemal Süreya'ya sorsak. bir
çay bardağı su yeter saçlannı ıslat-
maya. Akasya, ozan Ceyhun Atuf
Kansu'nun torunu, mevsimi hep
bahar sanan bir fidan. Dedesini hiç
görmemiş. İki şeyi çok iyi biliyor
ama: "Kocaman bir şairmiş. Ço-
cuklan çok seviyormuş."
Akasya'ya göre "kocaman".
Cemal Süreya'ya göre "şiirimizin
cumhurbaşkanı": Ceyhun Atuf
Kansu. önceki gün aramızdaydı.
Yaşamdan aynlışının 18. yılında
Kansu, sesini, "suretini" ve yine
şiirlerini bize ulaştırdı.
"Dünyanm Bütün Çiçekleri" ile
mi tanırsınız onu, yoksa "Kızamık
Ağıdı" ile mi? Ama mutlaka bel-
leklerdeki adının yanında biraz
köy ekmeği kokusu. gerçeğin çıp-
laklığı. Kansu, cigaralı cumhur-
başkanımız, hep çırağı olduğu
Türkçeyi köylerin kilim tezgâhla-
nnda dokudu. Çocuk hekimliği
mesleğinin kendine tanıştırdığı
gerçeği şiirin omzuna yükledi.
boynunu incitmeden, ne gerçeğin
ne şiirin. Ne kadar şiir yazdıysa, o
kadar çocuk kurtuldu ölümden.
Akasya bile söylüyor bunu: "Bir
dolu çocuğu ölnîekten kurtarmış."
Kansu için insana karşı duyulan
sorumluluğun kanıtıydı şiir, süslü
sözcüklerle allanıp pullanıp vitrin-
lere kaldınlacak sözcük oyunu de-
ğil, öfkenin akılla ve emekle der-
lenip tarihe kazmmasıydı. Açlığa,
ölüme. boşu boşuna çocuk ölüm-
lerine karşı kocaman bir öfke.
"Yalnız değil çoğul" sevinçler için
birolanak. Tlhanilhan Kitabevi'nde
Muzaffer Ilhan Erdost'un Kan-
su'nun kitaplanndan hazırladığı
panoda bu çaba \ ar işte. Kansu'nun
yapıtlan arasındaki bir kitabın adı,
gerçek uğraşının göz kırpması:
"Turhal Dolaylannda Çocuk
Bakırru Dunununa Ait Bazı Görüş-
ler".
Kitap paııosunun karşısında
"eünden geleni yapmış'" bir şairin
geniş oturuşu duruyor:
"Bir Cigara İçimi Kansu'7
.
Erdost'un bir cigara içimi bo-
yunca Kansu'yu çektiği fotoğraf-
lar. Mutlaka bir şeyleranlatıyor ol-
malı; çocuklann, şiirin ve memle-
ketin haline dair. Hemen yanında
Dost dergisi bürosunda çekilmiş
bir yaz fotoğrafı. Yıl 1965, Türk-
çenin en sevdiği çocuklan bir ara-
da: Bilge Karasu, Turgut Uyar, Il-
han Berk, Orhan Dunı ve Ceyhun
Atuf Kansu.
Böyle oturduklanna bakmayın:
Kansu. soyut şiıre kızıyor biraz.
Yadsımadığını açıkça söylüyor, a-
ma "azınlık" için şiir yazılmayaca-
ğınıdaaçıklıyor. "Oyun"diyor so-
yut şiir için: "Soyut şiir bizim dün-
yamıza ters düşüyor."
Neden? Çünkü Kansu. köy ilko-
kulu yapılırken duvar altında kalıp
ölen öğretmenin gerçeğiyle biley-
leniyor. Şiirin görevini keyfıne
yeğlemesi Anadolu gerçeğine yas-
lanıyor. Kansu'nun sesi sürüyor.
Bu kez de öğrenim sistemindeki
yanlışlara kızmış:
"Kemalizm okullarda ders gibi
okutuluyor. Bugünkü duruma
oturtuhnuyor. 'Mondros'ta müta-
reke imzalandı' Mütareke ne? Bu-
günkü koşullarda mütareke ne?»
Onu bugüne getirmezsen bir anla-
mı kalmıyor."
Ama kızgınlığın hası kendine.
Şiirlerini eleştirirken bir başkasıy-
mış gibi nesnel: "Ben kendi üze-
rimde özeleştiri yaptığunda zenaat
yanımın çok eksik olduğunu anlıyo-
rum... Şiire başladığım zaman her
yazdığun şiirin ilk şiir olduğunu sa-
nıyordum... İnsan. kendinden önce
kendi dilinde \ azılmış büyük yapıt-
lan okuvarak olgunlaşır. Şiire baş-
ladığım zaman böylebir gelenekten
yoksundum. Ustasız bir bakırcı gi-
bi Türkçeyi dövdüm."
Kansu'nun sesi bir yanda, onun
adına verilen şiir ödülünü kazan-
mış şair Salih Bolat ve Abdülkadir
Budak bir yanda. Budak, "Leyla
Desenli Gömleğim''i imzalıyor bir
kız çocuğuna; Bolat, yaşlı bir ada-
ma "Uzak ve EskTyi- Kansu'nun
kitaplan, konuklara armağan edi-
len cigaralı fotoğraflan ve imza
kartpostallan tam bu olanlann ya-
nında duruyor. "tmza Günü Gi-
bPsinde Kansu, sevimli ve haklı
öfkesiyle, büyük sevgisiyle solu-
yor ve çoğalıyor. Bir çocuk daha
ölümden kurtuluyor Anadolu'da,
bir "Kızamık Ağıdı" susuyor.
Akasya! Kansu Dede. sen dahil
bütün çocuklan hâlâ çok seviyor.
y
yaokurlanyla söyleşip yapıt-
lannı imzaladı. Cumhuriyet
Kitap Kulübü Standı'nda sa-
at 15.00'te başlayan etkinlik-
te uzun süre kuynıkta bekle-
mek zorunda kalan okurla.r
Hikmet Çetinkaya ile söyleş-
tiler ve kitaplannı imzalattı-
lar.
Türkiye Yazarlar Sendika-
sı Standı'nda Mehmet Do-
ğan, Veysel Çolak, Tuğrul
Keskin, Adnan Özer, Seyit
Nezir, Ruhan Mavruk, Yd-
maz Yeşildağ, Zihni Anadol
ve Hasan Öztoprak okurla-
nyla buluştu. Edebiyatçılar
Demeği 'nde de Erendiz Ata-
sii, Kemal Ateş, Serap Etike.
Koray Feyiz, Mevlüt Kaplan
ve Zerrin Taşpuıar okurlany-
la söyleşip yapıtlannı imzala-
dılar. Yazar Ataol Behramoğ-
lu ve karikatürist İsmai) Gül-
geç de dün katıldıklan etkin-
liklerde büyük ilgi gördüler.
TÜYAP' Kitap Fuan'nın
TURNIKE
• Baştarafı 10. Sayfada
maz, Paris'in yolunu tuttu. Firsat bu firsat, yeni zam-
lar dolu gibi başımıza indi.
TBMM'de yeni hükümet 50 oy fazlalıkla güvenoyu-
nu sağladı. Olumsuz oy kullanan Refah ve CHP lider-
leri, pişkin ve güler yüzlü, Mesut Yılmaz'ın boynuna
sanlarak kendisini kutladılar. Bu jest, Gencay Gürün'ün
içınden gelen sanat öpücüğü değil, bir demokrasi an-
layışı gösterisi olmakla beraber aslında Juda'nın iha-
net busesiydi. Güvenoyu zaferini Mesut Yılmaz'dan
çok, mahirane taktiği ile Ecevit kazandı. ANAYOL'a
giren kapının tek anahtan Ecevit'e teslim edilmiş ol-
du. CHP bence yine hata etti. Çiller'in eski ortağı, 'ha-
yır' oyu ile ne kazanç elde edecektir? Oylannı kulla-
nırken Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın'ın yüzle-
rinden düşen bin parçaydı.
Galatasaray Samsun'a yenildi. Kupa finalisti oldu.
Efes Pilsen, Milano'da kaybetti. Bir puan farkla kıl
payı Koraç Kupası'nı aldı.
Kaybeden kazanıyor. Taraftar çıldırdı, bayram edi-
yor. Bu arada sessizce benzine yüzde yirmi zam gel-
di. Helal olsun.