06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 MART 1996 PAZARTESİ HABERLERIN DEVAMI ÖzeUeştirmenîn fatıırası SSK'ye • Baştarafı 1. Sayfada le de icra takiplerinin düşe- ceği hiikmfi getirilmiş du- nımda. İşverenler ödemez- se,prim borçlannı alamaya- cağız. Bu yasa çıktıktan son- ra kapsama giren kurumlar- da, primkri ödememe eğüi- mi arttı"değerlendirmesini yaptılar. Ozelleştirme Yasası'nın 23. maddesinde, ozelleştir- me uygulamalan sonucu tasfiye edilecek kuruluşlar- da sosyal yardım zammını hak kazanmış olan persone- le ödenen sosyal yardım zamlannın, "ödemenin ya- pılmasını müteakip SSK'nin yazüı talebi üzerine, idare ta- rafından Özelleştirme Fo- nu'ndan karşüanmak üzere, en çok iki ay içinde" kuruma ödenmesi öngörülüyor. Ya- sada, sosyal yardım zamla- nnın, süresınde kuruma ödenmesinin mümkün ol- madığı hallerde, Hazine'ce karşılanacağı belirtilıyor. Işten çıkanlan işçilerin si- gorta primlerinin, belirli bir süre Iş ve tşçi Bulma Kuru- mu tarafından karşılanaca- ğının hükme bağlandığı ya- sada. kurumlann devrinde prim borçlannın nasıl öde- neceğine ilişkin bir hüküm bulunmuyor. Yasanın geçici 15. mad- desinde ise ozelleştirme kapsamındaki kuruluşlann taşınır ve taşınmaz her türlü mal, hak ve alacakJannın, bu kuruluşlar ozelleştirme kap- samında kaldığı sürece hac- zedilemeyeceği hükme bağ- lanıyor. Geçici 15. maddededebu kurumlann borçlan nede- niyle konulmuş olan haciz- lerin kalkması öngörülüyor. Alacaklannı, 6183 sayılı Amme Alacaklannın Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyannca, icratakibi yaparak kendi icra memurlan aracı- lığıyla tahsil etmeye başla- yan SSK'nin, Ozelleştirme Yasası'ndaki bu hüküm ne- deniyle, prim alacaklannı tahsil etmesinin önünün tı- kandıgı kaydediliyor. ABD ve Rıısya ölüm satıcısı G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada yanıtı veriyor gibiydiler: - Öyle parti kaldı mı? Gazi olaylannın ardından açılan dava- larda, yaşamını yitirenlerin avukatlığını yürüten Cemal YüceJ'in verdiği bilgiler, "Türkiye bir hukuk devleti mi" sorusu- nu yeniden sormamıza neden oldu. Olaylardan sorumlu tutulan polislerin davası "güvenlik nedeniyle" Trab- zon'da görülüyor. Bugünlerde yeni bir gelişme yaşanmış. Adli Tıp Kuru- mu'ndan daha önce verilen balistik ra- por değiştirilmiş. Emniyet, "Yanlış silahlann raporu ve- rilmiş" demiş, yeni ve "masum" bir ra- por hazırlanmış... Çorum'dan katılan avukat Sadık Er- al, sadece "anma"larda birarayagelin- memesi gerektiğini vurgulayıp dinleyi- cilere güç veren bir konuşma yaptı. Koray Düzgören, Gazi olaylanndan yola çıkarak bugünkü Türkiye'nin duru- munu gözler önüne serdi. Şanar Yurdatapan, son günlerin, "yargı" dökümünü çıkardı. Çizdiği ka- ramsar tablonun ardından umutsuz ol- madığını vurguladı. Miyase llknur, gazeteci olarak izle- diği Gazi olaylanndayaşadıklarını anlat- tı. Ben de Gazi olayları sırasında de- mokratik güçlerce "sorumlu" tutulan- ların bugün bulundukları yeri anımsat- tım. Içişleri Bakanı Nahrt Menteşe, şimdi Başbakan Yardımcısı; Istanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu şimdi DYP Milletvekili; Emniyet Genel Müdürü Köln'de Alevilerle... Mehmet Ağar, DYP Milletvekiliv e Ada- let Bakanı; Emniyet Müdürü Necdet Menzir, DYP milletvekili... Benzer bir tablo TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyo- nu için de geçerli. TBMM Komisyo- nu'nun, faili meçhule giden raporunda sorumlu tutulanlar TBMM'ye girdi, ra- poru hazırlayanlar TBMM dışı kaldı... Cumartesi gününün bir dilimini AABF'de sohbet ederek geçirdik. Anla- tılanlar, verilen bazı örnekler ilginçti. Türkçe öğretmeni adı altında gönde- rilen öğretmenler, Türkçe dersi yerine din dersi işliyor. Alevi öğrencilerin bu- lunduğu okullarda da "Sünni" anlayışa dayalı din dersi veriliyor. Öğretmenlerden biri, kız öğrenciye başını niçin örtmesi gerektiğini anlat- mış: "Eğer başın açık gezersen ölünce saçlannın her teli yılan olup vücudun- da gezinir. Bir teli bile görünse o tel yı- lan olur..." llkokuldaki kız öğrenci, dersten son- ra soluğu annesinin yanında alıp heye- canla bağırmış: - Anne saç/annı ört yoksa yılan olur.. Görünen o ki akla gelebilecek her yöntem deneniyor... Şeriatçı kesimin bu saldınsının yanın- da bir de devletin "değişiyor gibi görü- nen" tavrı var. Seçimier öncesinde, "Alevilere cem eviyapmalan için üç tril- yon yardım yapıyoruz" demeciyle net- leşen, ardından giderek şekillenen bir yaklaşım gözleniyor. Anadolu'daki Alevi köylerinden za- man zaman gazetemize de ulaşan şöy- le bir yakınma var: - Köyümüze zorla cami yapıyorlar. Gelen yönetici ilk, 'Nerede bu köyün camisi, böyle köy mü olur' sorusunu soruyor. Almanya'daki AJeviler de aynı duru- ma dikkat çekiyorlar. Cem Vakfı Devlet cem evi inşa etmek için yanş- malar da düzenliyor. Anlaşılıyor ki cem evini camiye en iyi benzeten yanşmayı kazanacak. Önümüzdeki dönemde de, "Cem e- vi, cami ne farkı var. Ortak olsun" gibi bir politika sergilenecek. Alevilerin bu politikaya yaklaşımı şu: "Devlet kendi Alevisini yaratmak isti- yor..." Alevilere atılan bir diğer halka da Iran'dan. Iran; Çorum, Erzincan hattın- da "özelçalışma" yapıyor. Kabul ettiril- mek istenen çizgi şu: "Iran Şiileri ile Türkiye Alevileri öz- deştir. Allah, Muhammed, Ali demek- tedir. Humeynirejimindebiheşelim..." Benzer politika Almanya'da da yürü- tülüyor. Aleviler, bütün bu politikalara karşı kendilerini "d/n"tutmayaçalışıyorlar. Ne var ki şu sorunun yanıtını vermekte zor- lanıyorlar: - Hangi yöntemlehe, hangi kurum- laria?.. Alevileri Türkiye'nin içinde bulundu- ğu durumdan soyutlamak olanaksız. Türkiye'de demokrasi tam oturduğu gün Alevilere yönelik baskılar da gün- demde olmayacak. Bu nedenle günde- min ilk sırasında, "Alevilerin sorunu na- sıl çözülür" değil;, "Türkiye'de demok- rasi çarkı nasıl tam işler" sorusu olma- lı. AABF yöneticilerinin de bu yaklaşımı dikkate almış olduklannı gördüm ve se- vindim. Alevilik kültürü, hiçbir yozlaş- maya yer vermeksizin anlatılacak, yeni kuşaklara aktanlacak ve hedef, Türki- ye'nin demokratikleşmesi olacak. Son dönemde adı sıkça duyulan bir vakrf var. Adı Cem Vakfı. Başlangıçta, "Cem" adı dikkate alına- rak konmuş gibi görünüyor. Hedef Ale- viler; ama, vakfm açılmışı, Cumhuriyet- çi Eğitim Vakfı... Bu aynntıyı öğrendiğim gün aklıma nedense Bilkent Üniversitesi'ndeki bir durum geldi. Öğrenci temsilciliği seçi- mi sırasında bir kesim, "ATA grubu" olarak seçime katılmış. İlk bakışta Ata- türk'ten esinlenildiği izlenimi ortaya çı- kıyor. Ama Bilkent'te okuyan bir grup öğ- renci bana aktardı ki grup adını, "Al- parslan Türkeş'/n Askerleri" sözcük- İerinin baş harflerinden almış... • Baştarafı 1. Sayfada lar, Rusya'nın ise 7.6 milyar dolarlık silah sattığını orta- ya koyuyor. Silahta 2.1 mil- yar dolarlık yıllık ithalat ile başı çeken Hindistan'ı 1.7 milyar dolar ile Japonya, 1.6 milyar dolar ile Suudi Ara- bistan, 1.5 milyar dolar ile de Türkiye izliyor. Yunanis- tan, yılda ortalama olarak al- dığı 1.3 milyar dolarlık si- lahla, yanşta Türkiye'nin ar- dından beşinci sırada geli- yor. Körfez'in etkisi Dünyanm güvenlik açı- sından en kanşık bölgeleri arasında yer alan ve 5 yıl ön- ce bir savaşa sahne olan Or- tadoğu, silah ticaret hacmi- nin neredeyse dörtte birine alıcı oluyor. Körfez Sava- şı'nı da içine alan 1989- 1993 döneminde, Türkiye ile bölgedeki Suudi Arabis- tan, Mısır, İsrail, Iran, Birle- şik Arap Emirlikleri. Ku- veyt, Irak. Suriye ve Bah- reyn'in silah ithalatı için toplam 34 milyar 602 mil- yon dolar harcadığı hesapla- nıyor. K.arşılıklı anlaşmalar ve mal mübadelesi şeklinde gelişen silah alımı dışında. 1989-1993 arasındaki 5 yıl- lık dönemde, bazı ülkelerin gerçekleştirdiği silah ithala- tı harcamalan ise şöyle: 1989-1993 döneminde silah ithalatı ÜLKELER (Milyon Dolar) Hindistan Japonya S. Arabistan Türkiye Yunanistan Mısır İsrail Iran Birieşik Arap Emir. Kuveyt Irak Suriye Bulgaristan Bahreyn 10.478 8.256 8.039 ""•"- 7.729 6.257 4.614 3.132 2.582 2.492 2.308 1.945 1.145 1.121 616 Barolar • Baştarafı 1. Sayfada bul Barosu Başkaru Av. Tur- gut Kazan'a 85 oy çıktı. Seçimlerden sonra yaptığı teşekkür konuşmasında, ge- nel kurul çalışmalanrun dost- ça bir haya içindegeçtiğini belirten Özgen, "Ulkemizin demokratik, laik vesosyal hu- kuk devleti olması yolunda verdiğimiz mücadele\e, kal- dıgımız yerden el ele, kol ko- la devam edeceğiz" dedi. Özgen, mesleğin ve ülke sorunlannın çözümü için baskı gücü olmayı da sürdü- receklerini kaydederken bun- dan sonra yapacaklan ilk işin, yargı reformu konusun- da komisyonlar oluşturmak olacağmı bildirdi. TBB Başkanlığı, eskı baş- kan Önder Sav'm, CHP'den Ankara Milletvekili seçilme- si ûzerine geçen aralık ayın- da boşalmıştı. Özgen, TBB Başkanlığrnı 13 ay süreyle yürütecek. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Baş- bakan Mesut Ydmaz. TBB Başkanlığı'na seçilen Prof. Dr. Eralp Özgen'e bir kutla- ma mesajı gönderdiler. Konuralp 'Kurban kesme fidan dik' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Doğa ve Hayvan- severler Derneği Başkanı Nuran Konuralp, tüm mil- letvekillerine falcs çekilerek karşılama törenlerinde kur- ban kesilmemesinin istene- ceğini bildirdi. Konuralp, milletvekillerini karşılama törenleri yüzünden yüzlerce hayvanın kesildiğini vurgu- layarak u Lütfen kurfoan kes- tirmeyin, ağaç diktirin" çağ- nsında bulundu. Konuralp, eski Çevre Ba- kanı HamdiÜçpınarlar'abu çağnyı ilettiklennde, "Al- lah, hayvanlan biz yiyelim di>e yarattT yanıtını aldık- lannı ariımsattt. "* Konuralp, Üçpınarlar'ın konuya bakışının kendileri- ni çok saşırttığını kaydetti. Eski CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin'in karşılama törenlerinde kurban kestir- mediğini anımsatan Konu- ralp, Başbakan Mesut Yıl- maz'dan da benzer bir tavır sergilemesini istedi. 6 Türk basını komplocu!'I Baştarafı 1. Sayfada onay verecek. Iran Dışişleri Bakanlığı'mn karşı tavir ta- kınmasının zamaıu geunedi mi?" denildi ve Türk basını "yalancıhkla" suçlandı. Cumhuri tslami'de dün yayımlanan, "lranlı diplo- matlara karşı Türk basını- nın kompkwu" başlıklı ha- berde ise Türk basınının, Mısır'daki terör zirvesi ile koordineli olarak tranlı dip- lomatlann Türkiye'deki te- rör olaylanyla ilişkisi oldu- ğu şeklindeki "boş iddialarT ortaya atma konu- sunda çabalanna devam ettigi öne sürüldü. Haberde, "Türk basınının Demirel'in(tsrail'e) yolculuğu ile aynı zamanda. İran'a karşı olumsuz bir propaganda kampanyasına giriştiği'* de iddia edildi. Iran lstihbarat Bakanı Hüccetülislam Ali Fal- lahiyan hakkında Almanya'da bir mahkeme ta- rafından cinayet suçlamasıyla turuklama karan verîlmesinden sonra', tran basınındâ Almanya aleyhtan yazılar da görülmeye başladı. Tutucu kanadın sözcüsü Cumhuri tslami gaze- tesinde, Halepçe katliamında kimyasal silahlar- la yaralandığı belirtilen Hüse>1n Mahmudi im- zasıyla dün yayımlanan yazıda. "Ey özgür insan- lar bugün Almanya Cumhurbaşkanı'nı sizin önü- nüzde \-argilamak istiyorum. Onun, Alman şir- ketlerinin kimyasal silahlar üretmek için Bağdat celladr>la(Saddam Hüseyin)işbiriiğiyapbğından haberi vardı. O bir savaş suçlıısudur" denildi. Çağma Erzurum y da kaldı mı? ERZURUM (Cumhuriyet) - Gazeteci Çetin Emeç ve Turan Dursun'un katil zanlısı trfan Çağıncı'nın Erzurum'da da uzun süre kaldığı ve buradaki Iran Konşolosluğu'na gidip geldiği yönündeki iddialar poîisi alarma geçirdi. Bu konuyla ilgili çok yönlü soruşturma başlatan polis, lslami Hareket Örgütü'nün Erzurum'daki varhğını da araştırmaya başladı. Konuyla ilgili bilgi veren bir polis yetkilisi. "Bizim göre\imiz tüm iddialan araşbnnak. Bu yönde bir ihbar yapılmış. Çağıncı'nın Erzurunı'da kalıp kalmadtğını araştınyonız. Aynı şekflde tran Konsoioshığu'yla ilgili bağlantuanı da. Çünkü Erzurum'da da konsokısluk var ve Çağıncı bu koasolosluk aracıh^yla İran'a giriş çıkış yapmış otabiür'-dedı. "Bu kez Nurnberg mahkemelerini ona ve tüm savaş suçlulanna karşı kurmamız ve onlan yar- gılamamız ve cezalandırmamız lazım" ifadesı kullanılan yazıda, "Bölge Müslüman halklanna karşı savaşcinayetleri işleyen Alnıanlann kanlı el- leri hiçbir zaman unutulmayacakür" görüşüne yer verildi. Iran-Irak savaşı sırasında "Alman faşist hükü- metinm ve Alman şirketlerinin, Irak'ın kim\asal silah iiretmosine yardmı ettiğinüı" çok açık oldu- ğu, ancak siyonistlenn etkisi ile Alman basını- nın buna hiçbir tepki göstermediği savunulan ya- zıda, Iran hükümeti ve Irak Kürt halkının. "Baş- ta Almanya Cumhurbaşkanı olmak üzere Halep- çe'de binlerce kişinin ölümüne kanşan ve işbirli- ği yapan savaş suçlulannın interpoPcc tutuklan- masını ve savaş suçlusu olarak yarguanmasını is- temeleri gerektiğj" iddia edildi. Cumhuri İslami'de yer alan imzasızbiryorum- da ise Iran'ın Almanya ile ekonomik ilişkilerini gözden geçirmesi istendi. Iran'ın Buşehr kentinde ku- rulacak nükleer santral işini Alman Siemens firmasının yanda bırakıp gittiği halde Almanya'nın niçin hâlâ Iran'ın birnumaralı ticari or- tağı olduğu sorulan yorum- da. "Almanlara güvenilmez. Ama maalesef biz eskiden ders almadık ve boşuna Al- manlara güvendik" denildi. Yorumda, Almanya'da Iran lstihbarat Bakanı hakkında tutuklama karan çıkanlması ima edilerek. "Bu başka bir uyandır. Eğer btınu ciddive almazsak, yann kesin pişman olacağız" ifadesi kullanıldı. Iran, lstihbarat Bakanı Ali Fallahiyan hakkın- da Almanya tarafından tutuklama emri çıkanl- masını"üzüntüyle karşıladıgını'" bildirdi. Iran Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre. Dışiş- leri Bakanlığı Sözcüsü Mahmud Muhammedi. tranlı bakan hakkında adam öldürtme ve öldürt- meye teşebbüsten Alman adalet mercilerince tu- tuklama emri çıkanlmasının "üzüntü verici" ol- duğunu söyledi. Sözcü, lranlı bakan hakkındaki suçlamanın "dayanaksH" olduğunu ileri sürdü. Sözcü, bazı çevrelerin Iran'la Almanya arasındaki ilişkileri bozmaya çalıştıklannı da söyledi. Almanya federal savcılığı, 1992 yılında Ber- lin'de 4 Kürt militanını öldürtmekle suçladığı lranlı bakan hakkında önceki gün tutuklama em- ri çıkarmıştı. OLAYLAREV ARDENDAkT GERÇEK • Baştarafı 1. Sayfada değil, doğrudan temas kurarak iddialan netleştir- mek durumundayız. Su sorunu ise giderek Türkiye ile Suriye ve Irak arasındaki bir "paylaşım" anlaşmazlığı çerçevesin- den çıkıyor. Kahire'detop- lanan Arap Birliği zirvesin- den çıkan tablo, Türki- ye'nin, "Arap dünyasında" yalnız olduğunu gösteri- yor. Bu konudaki haklılığımı- zı, sorun uluslararası plat- forma taşınınca değil, bu- ralara taşınmadan kanrtla- mak ve kamuoyu oluştur- mak durumundayız. Yılmaz hükümetini kar- şılayan bu sorunlann bu- günden yanna çözümünü istemek olanaksız. Ancak, kamuoyu güvenebileceği, kararlı, tutarlı bir yönetim anlayışını özlüyor. Yılmaz'ın bu yönde ata- cağı adımlar, sorunlann çözümünü kolaylaştır- makla kalmayacak, hü- kümete tanınan kredinin de artmasını sağlayacak- tır. • • • Almanya PKK'ye tepkiler sürüyor BONN (AA) - PKK'nin Almanya'nın Dortmundken- tinde önceki gün yaptığı yü- rüyüşte meydana gelen olay- lara tepkiler sürerken Alman- ya Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel. Almanya'da PKK'li- lere karşı. yasalann tüm gü- cünün kullanılacağını söyle- di. PKK yandaşlan ve liderle- rinın davranışlannın, Alman- ya'nın hukuk prensiplerine savaş ilan etmekle aynı anla- ma geldiğini belirten Kinkel, PKK'nin Almanya'daki mül- tecı statülerini kötüye kullan- dığını bildirdi. Alman polis sendikası da PKK gösterilerinin süresfe yasaklanmasını ısteyerek olaylann polis gücünü aştığı- nı ve PKK örgütünün eylem- Ierinden politikacılann so- rumlu olduğunu açıkladı. Önceki gece Ahen, Dort- mund, Emmerich, Hamburg ve Berlin kentlerinde meyda- na gelen olaylarda, 30 polis ile yüzlerce PKK'li yaralan- mıştı. HABITAT için 'demokratik olgunluk' OKTAY EKt\Cİ Yeni hükümete bağlı olarak gerçekleştirilen yeni bürokratik örgütlenmenin hiç değilse Toplu Konut Idaresi'ne (TOKt) şimdilik yansıtılmama- sı ve özellikle TOKİ Başkanı Yiğit Gülöksüz'ün görevini sürdürmesi yönünde kamuoyunda yay- gın bir beklenti var. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de kişi- sel 'arzusu' olduğu konusundaki duyumlarla bir- likte basına yansıyan bu haklı beklentinin köke- ninde, yine haklı gerekçeler yatıyor. Birincisi TOKl ve Yığit Gülöksüz, yaklaşık i- ki yıldır Türkiye'yi 'HABITAT-Il Dünya Kent Zirvesi'ne hazırlıyorlar. Ulkemiz açısından her yönüyle dev bir 'amn firsat' olduğu konusunda artık hemen herkesin fikir ve bilinç birliği içeri- sine girdiği bu büyük uluslararası organizasyo- nun başanlı olup olmaması, aynı zamanda yine artık TOKİ'nin ve Gülöksüz ekibinin başanlı ol- malanna doğrudan bağlı. Yaklaşık 2.5 ay sonra. haziranın ilk yansında ıstanbul'da gerçekleşecek zirvede. 1993 yılı sonlanndan bu yana sürdürü- len yoğun çahşmalann 'semeresi' almacak. Bu büyük firsat, yine büyük bir 'sınava' dönüşecek ve eğer başanlı geçerse, bundan sadece Türkiye değil, bütün bir insanlık kazançlı çıkacak. Yigit Gülöksüz ve ekibinin TOKİ yönetimin- de görevlerinin başında kalmalan yönündeki ge- nel beklentinin ikinci haklı gerekçesi ise yine doğrudan Gülöksüz'ün kendi meslek alanındaki 'birikiminden' kaynaklanıyor. • TOKl Başkanı Yiğit Gülöksüz'ün bu görevinde kalması yönündeki yaygın beklentiler, Türkiye'nin yaklaşmakta olan büyük sınavı başanyla geçmesi gerektiğine inanan duyarlı tüm kesimlerin ortak ve haklı istekleri olarak önem kazanıyor. Aynı zamanda 'mimar' olan Yiğit Gülöksüz, bundan önceki hemen tüm yaşamında mimarlık, şehircilik, planlama. yerel yönetim, imar vb. ko- nularda sözcüğün tam anlamıyla 'Türkiye'ye ka- natgeren' hizmetlerde bulunmuş bir uzmanımız. Cumhunyet döneminin ülkesine ve halkına kar- şı "aydın sonunluluğu' duygulany la görev yapan bürokrat meslek adamı tipinin belki de 'son ku- şağını' oluşturan duyarlı genç kadrolan arasında yer alıyor. Zaten bu nedenle de farklı siyasal çev- reler arasında bile 'ortaklaşa güven duyulabilen' kamu yöneticisi olma kimliği, bilimsel kişiliğiy- le de bütünleşiyor. Yiğit Gülöksüz'ün yine TOKl Başkanı olduğu dönemde, özellikle 'konut kooperatifçfleri' ile ya- şadığı yoğun tartışma ortamının da şimdi bu gö- revini sürdürmesi yönündeki isteklere olumsuz yönde etki etmemiş olması, sanınm aynca dik- kate değer. Türkiye'deki konut üretiminde ve he- le dar gelir gruplannın konut gereksinimlerinin karşılanmasında en büyük paya ve potansiyele sa- hip olan kent kooperatifleri birliklerinin, TO- KTdeki Gülöksüz'le birlikte başlayan 1992 son- rasındaki döneme yönelik şiddetli eleştirileri bi- le böylesi bir aşamada yine TOKl'de bir 'yöne- tim dcgişikliği talcbi' söylemine pek dönüşmüyor. Çünkü kent kooperatifçileri de Türkiye'nin ge- nel çıkarlan açısından 'belli birikimlerin kesinti- ve uğraülmaması' gerektiğini düşünüyorlar ve bu sorumluluk içerisinde davranıyorlar... Aslında her zorlu görev hele Türkiye gibi ge- leneksel siyasal koşullann hep olumsuz ortamlar yarattığı bir ülkede, tepki ve eleştirilerin de oda- ğı oluyor. Örneğin yine HABITAT hazırlıklan sürecinde de gözlendiği gibi bir yandan Türkiye'de ilk kez 'hükümet dışı demokratik kesimlerin katilınu' sağlanmaya çalışıhrken öbür yandan bunun 'ye- terli düzeyde gercekleşemcmiş olması' da haklı bir tartışma ve gerilim yaratabiliyor. Bu zorlu ve duyarlı süreci yine ülke yaranna sonuçlar elde ederek aşabilmenin önkoşulunu ise hiç kuşkusuz 'demokratik olgunluk" oluşturuyor. Galiba şimdi bu olgunluğu gösterme şansı ve sırası 53. hükümette. Eğer TOKl'de ve buna ben- zer bilimsel-demokratik içerikli kamusal görev- lerde 'siyasal beklentiler' yerine 'uhısal çıkarlar' gözetilebilirse, bundan sadece Türkiye değil; yi- ne 53. hükümet de kazançlı çıkacaktır. Çünkü ül- kenin elde edebileceği her bir başan, aynı anda buna katkısı olan kadrolara "güven duyan" hü- kümete ait olacaktır... 6 F n U l î l r a Ö - Z O l İ r l l İ k ' Kanada'da cinsel gücü arttıncı bir sıvı sag- X U K l d l d. U Z ^ U I 111». ) a m a k i ç i n 3 ^ i k foklann öldürüldüğünü iddia eden Bağımsız Hayvan Koruma Platformu, Doğa Savaşçılan Çevre Komitesi ve Yeşil Parti Girişim Komitesi üyeleri, Kanada Konsolosluğu önünde bir protesto gösterisi yaparak binanın kapısına bir kavanoz mcsir macunu bırakülar. Gayrette- pe'deki konsolosluk irtibat bürosu önünde toplanan yaklaşık 30 kişilik grup, "Fok- İara özgürlük" sloganlan atarak Kanada'yı kınadıklarını açıkladılar. Grup adına konuşan Bağımsız Hay\an Koruma Platformu Başkanı Emel Yıldız, Uluslararası Adalet Divanı Çevre Mahkemesi'ne müracaat ederek Kanada'yı cezalandırmak is- tediklerini söyledi. Doğa Savaşçılan Başkanı Zafer Murat Çetintaş da "3 ayjık fok- lan, 20 gramlık bir sıvı alabilmek için katlediyorlar" dedi. (Fotoğraf: FİLİZ GÜMÜŞ) 9 günde 300 bini askın kişi gezdi OZAN CEYHUN ATUF KANSU, OLUMUNUIS 18. YILINDA ANILDI w ŞiiiTiıiiziıı cumhurbaşkam'yla bir buluşma 1. TÜYAP Kitap Fuan kapandı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - 1. TÜYAP tzmir Kitap Fuan dün kapandı. 9 martta açılan fuan 300 bini aşkın kişinin gezdiği bildirildi. Kapanış gününde tzmirli- lerin büyük ilgi gösterdiği fuarda, Gazetemiz Genel Yayın Koordinatörü HikmetÇetinka- son günü paneller ve söyleşiler yönünden de yoğundu. "Anadolu'da Sanatçı veya Yazar Olmanın Sorunlan", "Rıfat Ugaz ve Mizah", "Gülmece Üzerine" ve "Türkiye'de Karika- tür" konulu panel ve söyleşiler büyük katı- lımlarla izlendi. ECE TEMELKURAN ANKARA - Akasya bir kız ço- cugu. Cemal Süreya'ya sorsak. bir çay bardağı su yeter saçlannı ıslat- maya. Akasya, ozan Ceyhun Atuf Kansu'nun torunu, mevsimi hep bahar sanan bir fidan. Dedesini hiç görmemiş. İki şeyi çok iyi biliyor ama: "Kocaman bir şairmiş. Ço- cuklan çok seviyormuş." Akasya'ya göre "kocaman". Cemal Süreya'ya göre "şiirimizin cumhurbaşkanı": Ceyhun Atuf Kansu. önceki gün aramızdaydı. Yaşamdan aynlışının 18. yılında Kansu, sesini, "suretini" ve yine şiirlerini bize ulaştırdı. "Dünyanm Bütün Çiçekleri" ile mi tanırsınız onu, yoksa "Kızamık Ağıdı" ile mi? Ama mutlaka bel- leklerdeki adının yanında biraz köy ekmeği kokusu. gerçeğin çıp- laklığı. Kansu, cigaralı cumhur- başkanımız, hep çırağı olduğu Türkçeyi köylerin kilim tezgâhla- nnda dokudu. Çocuk hekimliği mesleğinin kendine tanıştırdığı gerçeği şiirin omzuna yükledi. boynunu incitmeden, ne gerçeğin ne şiirin. Ne kadar şiir yazdıysa, o kadar çocuk kurtuldu ölümden. Akasya bile söylüyor bunu: "Bir dolu çocuğu ölnîekten kurtarmış." Kansu için insana karşı duyulan sorumluluğun kanıtıydı şiir, süslü sözcüklerle allanıp pullanıp vitrin- lere kaldınlacak sözcük oyunu de- ğil, öfkenin akılla ve emekle der- lenip tarihe kazmmasıydı. Açlığa, ölüme. boşu boşuna çocuk ölüm- lerine karşı kocaman bir öfke. "Yalnız değil çoğul" sevinçler için birolanak. Tlhanilhan Kitabevi'nde Muzaffer Ilhan Erdost'un Kan- su'nun kitaplanndan hazırladığı panoda bu çaba \ ar işte. Kansu'nun yapıtlan arasındaki bir kitabın adı, gerçek uğraşının göz kırpması: "Turhal Dolaylannda Çocuk Bakırru Dunununa Ait Bazı Görüş- ler". Kitap paııosunun karşısında "eünden geleni yapmış'" bir şairin geniş oturuşu duruyor: "Bir Cigara İçimi Kansu'7 . Erdost'un bir cigara içimi bo- yunca Kansu'yu çektiği fotoğraf- lar. Mutlaka bir şeyleranlatıyor ol- malı; çocuklann, şiirin ve memle- ketin haline dair. Hemen yanında Dost dergisi bürosunda çekilmiş bir yaz fotoğrafı. Yıl 1965, Türk- çenin en sevdiği çocuklan bir ara- da: Bilge Karasu, Turgut Uyar, Il- han Berk, Orhan Dunı ve Ceyhun Atuf Kansu. Böyle oturduklanna bakmayın: Kansu. soyut şiıre kızıyor biraz. Yadsımadığını açıkça söylüyor, a- ma "azınlık" için şiir yazılmayaca- ğınıdaaçıklıyor. "Oyun"diyor so- yut şiir için: "Soyut şiir bizim dün- yamıza ters düşüyor." Neden? Çünkü Kansu. köy ilko- kulu yapılırken duvar altında kalıp ölen öğretmenin gerçeğiyle biley- leniyor. Şiirin görevini keyfıne yeğlemesi Anadolu gerçeğine yas- lanıyor. Kansu'nun sesi sürüyor. Bu kez de öğrenim sistemindeki yanlışlara kızmış: "Kemalizm okullarda ders gibi okutuluyor. Bugünkü duruma oturtuhnuyor. 'Mondros'ta müta- reke imzalandı' Mütareke ne? Bu- günkü koşullarda mütareke ne?» Onu bugüne getirmezsen bir anla- mı kalmıyor." Ama kızgınlığın hası kendine. Şiirlerini eleştirirken bir başkasıy- mış gibi nesnel: "Ben kendi üze- rimde özeleştiri yaptığunda zenaat yanımın çok eksik olduğunu anlıyo- rum... Şiire başladığım zaman her yazdığun şiirin ilk şiir olduğunu sa- nıyordum... İnsan. kendinden önce kendi dilinde \ azılmış büyük yapıt- lan okuvarak olgunlaşır. Şiire baş- ladığım zaman böylebir gelenekten yoksundum. Ustasız bir bakırcı gi- bi Türkçeyi dövdüm." Kansu'nun sesi bir yanda, onun adına verilen şiir ödülünü kazan- mış şair Salih Bolat ve Abdülkadir Budak bir yanda. Budak, "Leyla Desenli Gömleğim''i imzalıyor bir kız çocuğuna; Bolat, yaşlı bir ada- ma "Uzak ve EskTyi- Kansu'nun kitaplan, konuklara armağan edi- len cigaralı fotoğraflan ve imza kartpostallan tam bu olanlann ya- nında duruyor. "tmza Günü Gi- bPsinde Kansu, sevimli ve haklı öfkesiyle, büyük sevgisiyle solu- yor ve çoğalıyor. Bir çocuk daha ölümden kurtuluyor Anadolu'da, bir "Kızamık Ağıdı" susuyor. Akasya! Kansu Dede. sen dahil bütün çocuklan hâlâ çok seviyor. y yaokurlanyla söyleşip yapıt- lannı imzaladı. Cumhuriyet Kitap Kulübü Standı'nda sa- at 15.00'te başlayan etkinlik- te uzun süre kuynıkta bekle- mek zorunda kalan okurla.r Hikmet Çetinkaya ile söyleş- tiler ve kitaplannı imzalattı- lar. Türkiye Yazarlar Sendika- sı Standı'nda Mehmet Do- ğan, Veysel Çolak, Tuğrul Keskin, Adnan Özer, Seyit Nezir, Ruhan Mavruk, Yd- maz Yeşildağ, Zihni Anadol ve Hasan Öztoprak okurla- nyla buluştu. Edebiyatçılar Demeği 'nde de Erendiz Ata- sii, Kemal Ateş, Serap Etike. Koray Feyiz, Mevlüt Kaplan ve Zerrin Taşpuıar okurlany- la söyleşip yapıtlannı imzala- dılar. Yazar Ataol Behramoğ- lu ve karikatürist İsmai) Gül- geç de dün katıldıklan etkin- liklerde büyük ilgi gördüler. TÜYAP' Kitap Fuan'nın TURNIKE • Baştarafı 10. Sayfada maz, Paris'in yolunu tuttu. Firsat bu firsat, yeni zam- lar dolu gibi başımıza indi. TBMM'de yeni hükümet 50 oy fazlalıkla güvenoyu- nu sağladı. Olumsuz oy kullanan Refah ve CHP lider- leri, pişkin ve güler yüzlü, Mesut Yılmaz'ın boynuna sanlarak kendisini kutladılar. Bu jest, Gencay Gürün'ün içınden gelen sanat öpücüğü değil, bir demokrasi an- layışı gösterisi olmakla beraber aslında Juda'nın iha- net busesiydi. Güvenoyu zaferini Mesut Yılmaz'dan çok, mahirane taktiği ile Ecevit kazandı. ANAYOL'a giren kapının tek anahtan Ecevit'e teslim edilmiş ol- du. CHP bence yine hata etti. Çiller'in eski ortağı, 'ha- yır' oyu ile ne kazanç elde edecektir? Oylannı kulla- nırken Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın'ın yüzle- rinden düşen bin parçaydı. Galatasaray Samsun'a yenildi. Kupa finalisti oldu. Efes Pilsen, Milano'da kaybetti. Bir puan farkla kıl payı Koraç Kupası'nı aldı. Kaybeden kazanıyor. Taraftar çıldırdı, bayram edi- yor. Bu arada sessizce benzine yüzde yirmi zam gel- di. Helal olsun.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle