Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 MAFT1996PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
'Türkçe, benim ük aşkmı
9
DUYGU DURGUN
Çağdaş Avusfurya yazınının
temsilcilennden Barbara Frischmuth,
3-17 mart tarihieri arasında Ankara,
Izmir'de konferanslar vermek ve 1.
lzmir TÜYAP Kitap Fuan'na katılmak
üzere Türkiye'deydi.
Konferans dizisinin sonuncusunu
Istanbul Oniversitesi'nde
gerçekleştiren Frischmuth, roman ve
öjkîü alanlannda verdiği ürünlerle
çağdaş Avusturya edebiyatının yetkin
isinılerinden biri.
Fnschmuth'un yazarlık uğraşını ilginç
kılan yönlerden biri de Bektaşi ve
Alevi kültürüne yönelen ilgisi.
Bektaşilik üzerine araştırma yapmak
üzere, burslu öğrenci olarak geldiği
Erzunım'da Türk dıli ve kültürûnü
yakından tanıma olanagını bulan yazar,
Avusturya'ya dönüşünde Türkiye'de
bulundugu süre içensinde edindiği
bilgi ve deneyimleri roman ve öykü
alanlannda verdiği ürünlerle aktarmış
okuyuculanna. Frischmuth'un
Türkçede yayımlanan yapıtlannı Prof.
Gürsel Aytaç dilimize kazandırmış.
'ÖykûJer', 'Güneşte Gölgenin Yok
Oluşu' gibı kıtaplanndan tanıdığımız
Frischmuth'un Avusturya 'daki Türk
işçılerinin yaşamlanna değinen romanı
'Kai und dk Liebe zu den Modeüen',
yine Gürsel Aytaç çevirisiyle 'Fembe
ve Avnıpalılar' adıyla Kültür Bakanlığı
yayınlan arasında yayımlanrruştı.
1941 doğumlu yazar, Türk dilıne
duyduğu ilgıyle başlayan ve Bektaşi-
Alevi kültürünü incelemeye dek
yönelen yazarlık serüveninde
rastlantılann beürlevici olduğunu
söylüyor: "Aslında fran ve Arap diDeri
okıunak istiyordum. Lisevi bitirdikten
sonra bu alanlara yönelik bir bilim daiı
obnadığutdan Tercümanlık
FakültesTndeki Türkçe dersJerine
gjrmemi önerdiler. Türk dili ile bu
şekikk tamşıklık kurdum." 1960
yılında. tez çalışması yapmak üzere
ıstanbul'a gelen Frischmuth, politik
çalkantılarla dolu, hareketli bir
donemde bulmuş kendisini. "Benim
A vusturyalı yazar
/\ Barbara Frischmuth,
-ZJL Türk diline ve bir
yazar olarak, çok zengin bir
içerik sunduğu için Alevi-
Bektaşi kültürüne büyük ilgi
duyuyor. Öğrencilik
yıllannda Türkçe'yle tanışan
yazar, 1960'ta Erzurum'da
tez çalışması yapmış.
Avusturya'ya dönüşünde
Türkiye'de bulundugu süre
içerisinde edindiği bilgi ve
deneyimleri roman ve öykü
alanlannda verdiği ürünlerle
aktarmış okuyuculanna.
Türk edebiyatını yakından
izliyor, Almanya'da gelişen
Türk yazını üzerinde de
okumalar yapıyor,
Almanya'da yaşayan Türk
yazarlan ile diyalog
kuruyor.
için adeta bir maceraydı o günler, iki
hafta boyunca kaklığım evden sokağa
adım atamamıstım*" diyen Frischmuth,
Istanbul'da bütün üniversiteler kapalı
olduğu ve bir an önce tezine başlaması
gerektiği için çareyı Erzurum'a
gitmekte bulmuş. Ö yıllann
Erzurumu'nu anlatırken, biraz da
aradan geçen yıllann getirdiği
değişikliklerden sıtemle söz ediyor:
'Erzurum o zamanlar daha uygar,
daha laik bir şehirdi. Genç bir kadın
olarak çok rahattım. 18 vaşında.
yabancı bir öğrenciydim ve hiç
tanımadığım bir kültür ortammda
yaşamakdurumunda\dım. Bugün,
yakın çevremden Erzurum'un aruk
çok farklı bir şehir olduğunu
duyu\orum. Bu beni oldukça üzüyor."
Bektaşı-Alevı kültürüne duyduğu ılgiyi
ise, "Bir yazar olarak, Alevi-Bektaşi
kültürü çok zengin bir içerik sunuyor
bana" diye açıklıyor. "Bu kültüriin
dinsel içeriğinden çok, edebivatı ilgimi
çekiyor. Semailer, nefesler- ve özeüikle
kadınlann sosval konumlan itibanyla
erkeklerle birlikte, hatta onlann bir
adım ötesindc oluşlan gercekten çok
ilgi çekici." Frischmuth'un Türkiye'ye
ilk kez geldiği yıllarda edindiği
gözlemlerden biri de, o dönemde
Alevilik üzerine kimsenin konuşmak
istemeyışi, hatta bu konuyu bir tabu
olarak görmeleri olmuş. Nitekim,
araştırma yaparken, büyük güçlüklerle
karş,ılaşmış Frischmuth. "Oysa, şimdi
çok sayıda kitap basılıyor Alevüik ve
Bektaşilik üzcrinc- Artık daha rahat
tartışıMığını görüyorum bu konuhnn.
Bence, Türkiye için de olumlu bir
gelişme bu, çünkü Alevi kültürii gerçek
bir hazine ve bu hazineden
yararlanılması gcrck."
Alevilığın son yıllarda kazandığı
politik kımliği ise 'yükselen dinci
akunlara karşı bir tür direnis" olarak
değerlendıren Frischmuth, bir yazar .
olarak dinlerin besleyip geliştirdiği
kültürel değerlerle ilgilendiğini,
Alevilik-Sünnilik ya da Müslümanlık-
Hıristiyanlık gibi aynmlann aslında
hiç de gerekli olmadığını düşünüyor.
"Aslına bakarsanız, rüm bu aynlıklar
ve aynlıklann getirdiği çatışmalar
dünyaya hükmetme isteğinden
kaynaklanıyor. Bu da benim
onaylamadığım bir çatışma biçimi. Ben,
ne denli farklı olursak olalım,
insanlann çok temel ortak değeıierde
birleştiğini düşünüyorum."
Türk edebiyatını yakından ızlediğını
belirten Frischmuth, çağdaş Türk
yazarlan arasında en çok Orhan
Pamuk \ e Adalet Ağaoğlu'nu
beğenıyle izliyor.
Almanya'da gelişen Türk yazını
üzerinde de okumalar yapıyor.
Almanya'da yaşayan Türk yazarlan ile
diyalog kuruyor. Viyana'da yaşayan
yazar, şu sıralarda günlük bir gazete
için, çeşitlı ülkelerden yazarian
kapsayan bir dizi yazısı hazırJıyor ve
bu yazılarda, yapıtlan bir yabancı dile
çevrilmiş, çağdaş Türk edebiyatının
temsilcilerinden birine yer veriyor. Ne
de olsa Türkçe, onun 'iîk aşkı'.
10 yıl aradan sonra Türkiye'ye ilk kez
gelen Fnschmuth'un kısa
yolculuğundan kalan izlenimler.
özellikle Istanbul'un çok farklı, çok
kalabaltk bir kent olduğu yönünde.
Araya giren on yıllık zaman dilımi
belki de değişiklikleri daha net olarak
görebilmesini sağlıyor, ama bir yandan
da büyük şaskınlıklara ugratıyor onu.
Modern bınalannın yanında çarpık
kentleşme ömekleri ve sayısı her geçen
gün artan nüflısuyla bambaşka bir
şehir Istanbul artık.
Bu yıl ilk kez gittiği Konya'da ise onu
en çok şaşırtan, yeni kurulmuş izlenimi
veren Konya gibi tarihi bir kentın
geçmişine ait bir ize rastlayamamış
olmak.
8 . U L U S L A R A R A S I A N K A R A F İ L M F E S T Î V A L İ
Kısa fîlm bombardımanı başlıyor
CUlVfHUR CANBAZOĞLU
, Yeni hafta ile birlikte 8, Ankara Ulusla-
rarası Fiim Festivaü Tiîn en zengin bölüm-
lennden kısa fılm programlan öne çıkma-
ya başlıyor.
Bugün VakıfBank Konferans Salo-
nu'ndaO9.3O'dan itibaren Ulusal Belgesel
Film Yanşması'nın lOyerli belgeseli gös-
terilecek; aralannda Ruhi Su Belgeseli'nın
de bulundugu dört film, öğleden sonra ye-
niden sinemaseverlere sunulacak. Alman
Kültür Merkezi'nde Ulusal Kısa fılm Ya-
nşması'nın 'Dramatik VTdeo' bölümüne
dahil yedi fılm, 09.30-13.00 arası gösten-
lecek.
Kısa filmlenn
bir göstenmı de
17.00- 18.00
arası Fransız
Kültür Merke-
zi'nde ızlenebi-
lir. Fransız Kül-
tür Merkezı'nde
Uluslararası
Canlandırma
Yarışması prog-
ramı da başlıyor.
Günün önemli programlanndan bın Türk-
Ingiliz Demeğı'ndekı 'Yanşma Dışı Bdge-
seller'. Sabah 10.00"da Ahmet Soner'm
Yılmaz Güney'in dostlanyla yaptığı söy-
leşilerden oluşturduğu ıki saatlik "Adana-
Paris"belgeseli var.
Daha önce şifreli televizyon kanalında
kısaltılarak yayımlanan bu belgesel, ilk
kez özgün haliyle geniş kitlelere sunulu-
yor. Öğleden sonra aynı programda "Rek-
lamtar" (Asım Süreja Ürez), "Ankara"
(Adnan Acar), "Gelibolu Yanmada" (Ta-
Macar Panoraması'nda Mildos Jancso
n
nun "Lmutsuzlar
T
'ı gösterilecek.
B U G ü N
KAVAKLIDERE
12J0AhÇeken
1530 Profesör Hannibal
1830101 Gece
21.00 Normal insanlann
Olağanüstü Hiçbir Şeyi
Yoktur.
MEGAPOL (Yeşil)
12.15 Sokaktaki Adam
15.15 Gerilla
18.15 OkuyanKız
21.15 Don Giovanni
\1EGAPOL (Kırmızı)
12.00 Umutsuzlar
15.00 Fiorile
18.00 Bak Adamlar
Düşüyor
21.00 Sevdalılar
rü Gökhan Tatarer), **Şems-IMusikimizdc
Bir Güneş" (Mehmet Eryılmaz) var.
Kısa filmın festıvaldekı seyn böyle;
uzun metrajda ise > ıne çok nitelikh yaban-
cı örnekleryeralıvor. 'Macar Panorama-
sı'nda bugün ıkı fılm göriinüyor 1994'te
ölen, Macar sinemasının dünya çapmda
en fazla tanınan ısmı Zoltan Fabri'nın
"Profesör Hannibal'"ı (1956) ile Miklos
Jancso"'nun
u
Umutsuzlar''ı (1965) izle-
nebılecek. Ulusal Uzun Film Yanş-
ması'na katılan yerlı uzun metrajlı fılmler-
den bugün "Gerilla' ve "Sokaktaki
Adam" var programda. Ayşegül .Aldinç'e
Adana Altın Koza Film Festivalı'nde en lyı
kadın oyuncu ödülünü getiren -Gerilla",
Osman Sınav'm TRT'ye çektığı iki saat-
lik bir TV filmi. 12 F.ylül öncesı örgütle-
re sılah pazarlayarak zengin olan bir tüc-
car (Fikret Hakan). güzel kansı (Ayşegül
Aldınç) ve tüccara "Gerilla" ımzalı mek-
tuplar gönderen karanlık kişıden onu ko-
ruyacak dedektıf (Mehmet Aslantuğ) ara-
sındakı üçlü bir oyun "Gerilla'" Osman
Sınav'm "Yalancı" adlı filmınde de çalış-
tığı Fikret Hakan'ın rakıpsiz öne çıktığı
"Gerilla"da Mehmet Aslantuğ'un yüklen-
diğı dedektif tıpı bu ülkede hiç yaşamadı...
Attillâ İlhan'ın romanını beyazperdeye
uyarlayan Biket İlhan'ın ilk filmı "Sokak-
taki Adam". üniversıte öğreniminı bıra-
kıp denıze açılan Kamarot Hasan'ın içine
düştüğü kaçakçılık olayını, 50'li yıllann en
ünlü fahışelerinden Meryem'le ilışkısıni.
eskı sevgılisı Ayhan'a duyduğu hasretı an-
latıyor. Filmın dili sağlam, ışığı ölçülü; an-
cak Biket tlhan romana sadık kalmak en-
dışesiyle uzun dıyaloglara manı olama-
!mış.,Günün 'kaçırilrnarnasıgereken' fılm-
lenridc ise Josepb Losey m "Don Giovan-
ni"si (1979) var. Losey'ın filmı Mozart'ın,
Da Ponte'nin librettosunu kullanarak yaz-
dıği Don Oıovanni operasının en başanlı
sınema versıyonlanndanbın. Hertürlüah-
laksal değere karşı gelip kendi zevkine gö-
reyaşamayı başaran Don Giovannı'ninya-
ramazlıklannı tiyatro ve edebıyata en ya-
kın yönetmenlerden bırinin yorumuyla ız-
lemek büyük zev k LorinMaazeTınyönet-
tiği Paris Opera Orkestrası'nın fılme kat-
kısı da unutulmamalı...
Agnes Varda'nın 1994 yapımı "Yüzbir
Gece" adlı filmi. festıvalin en önemli kart-
lanndan bın. De Niro, Delon, Belmondo,
Depardicu, Moreatı gıbı ünlülenn kısa kı-
sa göründüklen film. sinemayı sınema
ıçinde yaşatan, belleklere yerleşecek bır
yapıt. Son andaki Lumiere'in Çocukla-
n'nın yenne programa alınan Paolo ve
Vittorio Taviani kardeşlenn Fiorile filmı
günün sürprizı oldu. Pans'te Italya'nın
Toscana bölgesıni zıyarete gelen zengin
Benedettı (Mübarek) ailesinin bıreylen
atalannın köyünde adlannın Maladetti
(Lanetlı) dıye geçtığinı öğrenince ışın as-
lını araştınyorlar ve 700'lerde Napol-
yon'un Italya sefen sırasında atalarından
binnin Fransız subayını öldürüp onun al-
tmlanyla bu serveti yaptığını öğrenıyor-
lar. Tavianiler'ın paranm insanlan nerele-
re sürüklediğını metafonk bır dille anlat-
tığı Fıonle'yı de kaçınlmaması gereken-
ler lıstesine ekliyoruz.
PierreEtah'nın 'AhÇeken'ı (LeSoupi-
rant) ile Michael Deville'nın 'Okuvan Kı-
n'nı ızlemeyen varsa kaçırmasın.
Necati Cumalı'nm
75. yaşı kutlandı
İZMİR (Cumhuriyet Ege Büro-
su)- " 1 . TÜYAP tzmir Kitap Fu-
arT'nda Necati Cumah'nın 75. yaşı
düzenlenen panelle kutlandı.
Edebıyatçılar Derneği'nin düzen-
ledığı "Necati Cumalı'nın 75. Yaşı"
panelinde. KonurErtop. HuhaNut-
ku ve Efdal Soinçli yazann yapıtla-
n ve sanatı hakkmda bılgı verdiler.
Cumalı'nın da katıldığı panelde
yazarlar, sanatçılar ve Cumalı'nın
yakın dostlan da vardı. Panelde, çok
yönlü bir sanatçı olan Cumalı'nın şi-
ir, öykü, roman ve tiyatro oyunlan
hakkında bilgi verildi.
Şiirle başladığı sanat yaşamı, öy-
kü, roman ve tiyatro dalında verdiği
ürünlerle süren Cumalı, oyunlan en
çok sahnelenen yazar niteliğini de ta-
şıyor. Cumalı'nın şıirsel dilini ve ay-
nntılannı ustaca kullanmasıyla ken-
dini kolaycaokutturduğu vurgulanan
panelde, roman ve öykülerinde özel-
likle Ege yöresındeki kasaba ve kır-
sal kesımlennın sorunlanna yöneldı-
ği belirtıldi. Öykü ve romanlanna
avukat kimliğinın araştırmacı yönü-
nü kattığını belirten Konur Ertop.
"Makedonya'ya ait öykü ve roman-
lan için o topraklardâ araşnrma ya-
par. Bölücülük tohumlannın nasıl
kötü zararlan oMuğumı belirtir ya-
zıniannda. Irk ve aynmcılık konu-
sunda bizleri uyanr. Geçmis çağı an-
lanrkf n günümüze ışık tutar. O> kü-
lerindeşürsel birtad vanür. Diğerşa-
üierden aynlan yaJın. aydınlık anla-
ümlı, lirik şiirler yazar. Sevgi. scvinç,
özlem gibi biri'yin güncel kayuılannı
vetoplumsalsorunlan darieahr" de-
dı.
Yazma eğtlımını büyük coşkuyla
sürdüren Cumalı'nın tiyatro oyunla-
n hakkında bilgi veren Hülya Nutku
da Cumalı"nın bıre) den topluma yö-
nelen sanatçı oldugunu vurgufaya-
rak, "Hem ciddi hem de komedi tür-
de eserteryazmışûr. Kimi oyunlann-
da soyudamalar, kimi oyunlannda
köyün gerçeklerini yansıbr. İnsanın
dramını düz. duygu \üklü \v yalın
bir dille anlaür. Chıııilanndaki kişi-
likleri hayaün gerçeklerinden akta-
nr"dıye konuştu.
Yazann öykülerindeki cinselliğın
sevgiden kaynaklandığını belirten
Efdal Sevinçfi, öykülenni topladığı
kıtaplarda, Anadolu ınsanının sevgi-
ye dayalı cinsel tablosunu Türk top-
lumunun ahlak sınırlan ıçinde çızdı-
ğinı vurguladı. Sevinçli, yazann öy-
külennde sadece köy sorunlannın ol-
madığını behrterek. "Cumah'nın öy-
külerinde kö> >aşamuidan kasaba ve
kent vaşamına geçişin sancılan >e bu-
nalımlan var. Yasamındaki gerçek-
leri bir süre sonra hikayelerine ve
o\ unlanna yansıtan bir yazar. Oiay
örgüsünü \e kişilikleri çok iyi ku-
rar"dedı.
İ . İ Z M İ R T Ü Y A P K İ T A P F U A R I
Kitabın pahalılığı protesto edfldi
EBRU KAŞL1
tZMİR- Bu yıl ılkının gerçekleştınldıği TÜ-
YAP kitap fuannı 300 bin Egeli okur zıyaret
etti. 120 yayınevinm katılımıyla gerçekleştiri-
len kitap fuannda okur, kitaplar, yazarlar ve
birçok sanatçıyla bir araya geldı.
Edebiyat vedüşün dünyasının önemli isım-
lerinın katıldığı 40 panelde okurlar. yazarlarve
ünlü sanatçılarla düşüncelerini paylaştılar. Çok
geniş konu velpazesinde yapılan etkınlıklere
100'ün üzennde yazar. bilım adamı. gazetecı,
sanatçı ve araştırmacı konukoldu. Dokuz gün-
lük fuar boyunca, yaymevı standlan ile Türki-
ye Yazarlar Sendikası ve Edebiyatçılar Derne-
ğı Standlannda 170 yazar kitaplannı okurlan
ıçın imzaladı. Fuarda, TÜYAP tarafmdan
'Şükran Ödülü'nü alan Semih Balcıoğtu'nun
kankatür sergisi, "Nasreddin Hoca Figürteri
Sergisi". İsmail Güigeç ve Muhittin Köroğ-
hı'nun karma "Çevre Sergisi" \e Semih Poroy-
Kamil Masaracı'nın karikatür sergisi de büyük
ilgi gördü.
Kitap fuannı ziyaret edenlerin onak şikâye-
ti kitaplann pahalılığı oldu. Bu kitap pahalılı-
ğı ilkokul öğrencılennin ilginç protestosuna
da sahne oldu. Öğretmenleri Özen Oztufan'la
bırlıkte fuara gelen. ŞehitNazım Be\ tlkokulu
öğrencılen, "KJtapalamıvoru/.C, ünküçokpa-
hah" dıye bağırarak, seslenni yayınevi sahıp-
lenne duyuımaya calıştılar.
İstanbul ve Ankara TÜYAP kitap fuarlan-
nın coşkusuna alışmış yayınevleri yetkilılen
fuan değerlendinrken, kitaplann pahalı oldu-
gunu kabul ettiler ve buna karşın Egeli okurun
ılgisinden memnun olduklannı beiırttıler.
Ümit Yayınafak'ın sahibi CmitGürtuna. ye-
ni başlayan kitap fuannın, önümüzdeki sene-
lerde daha çok ilgi toplayacağmdan ümıtli ol-
dugunu belırttı. Ekonomık krizın okuyucuyla
kitaplann arasını açtığını vurgulayan Gürtuna,
"Kitaplann pahalı olduğumı biz de kabul edi-
yonu. Ama buna rağmen bilinçli okur kitlesi
var. Bu da bizi se\indiriyor. Yayıncılar Birli-
ği'nin kitap malryederini düsürücü girişiınJer-
de bulunması gereki>tır. Bundan sonraki fuar-
lann daha iyi olacağına inan;yorum. Kitap fu-
an yeterince duyurufmadı. Üniversite gençiiği
geüyor ama khap alamıyor"dıye konuştu. Ya-
yıncılar Bırlığı ve TÜYAP'ın kitap fuannı ye-
tennce tanıtmadığını belırten Alün Kitaplar' m
sahıbı Haluk Kuthık. "Ankara ve Istanbul'da
M81İ EjŞtim Müdüriükleri Beişbiriiğine girile-
rek, okullann fuara /iyareüeri sağlanıvordu.
Ama Izmir'de bu iş biraz eksik bırakılmış" de-
dı.
TÜYAP Genel Koordınatörü Deniz Kavuk-
çuoğlu, birincısınm gerçekleşırıldığı kitap fu-
annda Izmırli okurlann bılınçlı olarak flıara
geldıklerini behrterek, "hmir'dekibu ilk fuar-
da yoğun bir ilgiyle karşıiaştık. Beklentüerimi-
h karşıladı. Hafta sonunda zi>aretçi sayısında
bir patlama yaşandı. Gö/kmkrimi/e göre haf-
ta içi kitaplan inceleyen okurlar, ellerinde lis-
teleıie gelip seçtikkri kitaplan aldılar"dcdı.
Düşüncelennden dolayı mahkum edılen Yaşar
Kemal'e yazarlann destek vermesi, Yunanlı
yazarlann katılımı,'banş'çağnsının yapılma-
sı ve Nasreddin Hoca'nın süreklı gündemde
tutulması önemli etkınlıkleri arasında yeraldı.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Emin Tüpk Eliçin'e Saygı
Emin Türk Eliçin'i 16 Mart 1966'da yıtirdik.
Hasta yatağında yaşama savaşı verirken, Eylem der-
gisinde yayımlanan "Türk Devriminin Nitelıği" başlıklı
yazılan 142. maddeye aykırı görüldüğü için 7.5 yıl ha-
pis istemiyle yargılanıyordu.
Yaşam iki seçenek bırakmıştı önünde:
Ya hapishane, ya gömütlük...
60. yaşmdaydı ve gözlerindeki direnme ustalanna öz-
gü ışıklar kararmadan gitti.
Emin Türk, Nevşehir'in Gerezin bucağında doğmuş,
1927'de lzmir Muallim Mektebi'ni bitirmişti. O yıllar
"Cumhuriyetin yetiştirdiği, iliklenne kadar onun ilkele-
riyle dolu genç birhavari" gözüyle bakıyordu kendine.
Çağlar boyunca egemenlerin, sömürgenlerin saltana-
tından kurtulamayan köye "inkılapçı demokrasi'nin ışık-
lannı götürecekti.
Güvcncinde "Köylü efendimızdir.." ilkesi.
1927'lerin ötekı gençleri gibi dudaklannda amacını
ateşleyen iki sözcük:
"Mektepten memlekete.."
Bilirsiniz, evrim, Rönesanstan bu yana gerçeğin ört-
bas edilmesine karşı, bilimsel bilginin önünü açan ide-
olojilerin ürünüdür.
Bizde, II. Meşrutiyet, bilimsel bilgiye kapalı olmayan
iç dinamiği harekete geçirdiği için evrimin önemli bir hal-
kasıydı.
Erken cumhunyet döneminde bu evrimsel utkunun
açtığı kapılardan geçilmıştir.
Bilimsel bilginin öncü sayıldığı bir ideolojiye doğru.
"Maddı üretım araçlannı elinde bulunduran sınıf"\n
çıkartanna aykın bir eğitim eylemine doğru.
Bu eylemin yarattığı öteki cumhuriyet öğretmenleri gi-
bi sınrfsal çatışkının ortasında buldu Emin Türk kendi-
ni.
Bir yanda Osmanlı'dan kalma örgütlü harami düzen-
bazlığı..
öte yanda örgütsüz "dışardan bılinç.."
Emin Türk'ün 1929'da Sabiha Sertel'ın çıkardığı Re-
simli Ay dergisinde yayımlanan "Köyümde Neler Gör-
düm" başlıklı yazısı bu toplumsal çelişki karşısında ye-
ni savaşım yollan arama çabasıdır, diyebiliriz.
Ne var ki yazma eylemiyle "maddi üretim araçlannı
elinde bulunduran sınıf"ır\ egemenliğine duyduğu tep-
ki, Nâzım Hikmet'in de koğuşlanndan birinde yattğı
günler, Sultanahmet hapıshanesıne gönderilmesine yet-
miştir Emin Türk'ün.
•
Emin TünVü 1960'tan sonra tanıdım. Heybesi 30 yı-
lın biriktirdiği emek ürünleriyle doluydu. Olümünden
sonra yayımlanan "Yüzyıllar Boyunca lleri Geri Kavga-
sı"(2. cilt, 7.. bas. 1967) ve "Tün\ Devnml Ideolojisi"
(1970) yapıtlannın kültür yaşamımızdaki önemli yerini
koruduğu kanısındayım.
Ataç ve Eylem dergilerindeki yazılanyla 1960 kuşağt-
nın ilgi duyduğu yazarlar arasında yerini almıştı.
Okuyacağınız satırfan Eyiem'de çıkan bır yazısından
alıyorum:
"Gönlümüz yurt ve insan sevgısiyle ne denli şışkin
olursa olsun, düşünen beynımız için en yüce mutluluk,
duygulanmıza kapılmadan korkmadan, dış ve ıç baskı-
lar altında ezilmeden, yasaksız, tabusuz ve sansürsüz
alabildiğine özgür düşünebılmektedir. En korkunçmut-
suzluk da doğru, iyi, yaraıiı bildığin düşünceleri içine
gömerek çürütüp kokuşturarak yaşamak olduğu gibi!
Bizler bu acıyı fazlasıyla tatmış, bırçoklan bu yüzden
kahrolmuş bir kuşağın son temsilcileriyız. Onun için ey
bugünün mutlugençaydınlan, sizlere şöyle bıröğüt ve-
rebilınz:
27 mjayıstan bu yana kavuştuğunuz özgür düşünme
fırşatınm değerini biliniz! Dünya görüşünüz, politik yö-
nünüz bakımından hangı kanatta bulunvrsanız bulu-
nun, bırbınnıze karşı düşünce arenasında ne kadar
amansız olursanız olun, kimsenin ağzını tıkamaya ve tı-
katmaya kalkmayın! Tıpkı büyük Vorter gibi düşünün:
Hani ne demışti o büyük Fransız hasmı, J. J. Rousse-
au'ya 'Düşüncelennizi paylaşmıyor, hatta onlardan nef-
ret ediyorum, ama onlan serbestçe söyleyebilmenız için
gerekirse keltemi ortaya korum." (Nisan 1966),
Cumhuriyetimiz iyi ki öğretmen okulunda okuma ola-
nağı verdi size Emin Türk. Ceza yasalannın yasaklanna
karşın iyi ki yaratma özguriüğü tanıdınız kendinize.
2. Sanatçılar Kurultayı 1 nisanda
Sanatçılar
kendilerini
yönetecek
Kültür Servisi-2. Sanat-
çılar Kurultayı, 1-2 nısan
tarihlen arasında Istan-
bul'da AKM Konser Salo-
nu'nda gerçekleştırilıyor.
Kurultayda geçen yıl 27
martta toplanan "Sanatta
Özerk Yapılanma" kurul-
tayında temelleri atılan
"Türkiye Sanat Kunı-
mu"na ilışkın bugüne de-
ğin yapılan çalışmalar de-
ğerlendirilecek.
1995'te gerçekleştirilen
"Sanatta Ozerk Yapılan-
ma Kurultayı". Türkiye
Sanat Kurumu'nun oluştu-
rulabilmesi için, kendi
içinde özerk bir "Sanat
Konseyi Girişim Kurulu"
kurmuştu.
Girişim kurulunun çaJış-
malan sonucunda konuyla
ilgilı olarak donemin Kül-
tür Bakanı Fıkri Sağlar ile
bir protokol ımzalanmış,
protokolde yer alan şartlar,
ulusal sanat kurumunu
oluşruracak sanat dallan-
nın temsilcisi siv il örgütle-
rin delegeleri arasından ya-
pılan seçımlerle ilk Türki-
ye Sanat Kurumu'nun te-
mellen atılmıştı. İlk Ulu-
sal Sanat Kurulu, Türkiye
Sanat Kurumu'nun yasası-
nı oluşfurma çabalannı yü-
rüterek belli bir noktaya
gerirdi.
1-2 nısan tarihieri ara-
sında toplanacak sanatçı-
lar kurultaymda, sanat ala-
nının sivil toplum delege-
lerine, yapılan bu çalışma-
lar hakkında bilgi verile-
cek, kurultayın demokra-
tik işleyişı içerisinde yapı-
lan çalışmalar ve oluşumu
başlatılmış yasa çalışması
hakkında delegelerin gö-
rüşlerine başvunılacak.
Özerk Sanat Konseyi Giri-
şim Kurulu Başkanı Ta-
mer Levent'in yaptığı
açıklamada, Türkiye Sanat
Kurumu çaltşmalannın,
geçmiş yıllardan ben ülke-
mizde sanatçılar tarafmdan
eksıkliği hissedilen, zaman
zaman üzerinde çalışmalar
yapılarak girşımlerde bu-
lunulmasına karşın çeşitli
engeller yuzünden gelişe-
memiş bir tasan oldugunu
belirtti.
Levent, bu tasannın ve
sanatçılann kendi alanlan-
nı kendılerinin projelendir-
mesi tezinin ilk kez kalıcı
bir gelişme gösterdiğini
kaydetti.
Levent aynca "Bilindiği
gibi sanaün ve sanatçuıın,
demokrasi kültüründe ya-
şamı sanatsallaştırmamn
öncüleri olması gerekçesi
ile demokrasilerin geiişmiş
olduğu ülkelerde, benzeri
çauşmalann örnekleri çok
yıllar önce yapılmıştır. Ul-
kemizde sanat alanında
böylesi bir örgütlenmenin
gerekliliğinin davarması,
bu zamanın gelmiş olması,
sanatın küftürünün oluştu-
rulması ve yaygınlaştırıl-
ması açısından önemli ge-
lişmclerin işareti olmakta-
dır" şeklindekı sözleriyle,
konunun önemine dıkkat
çekti.
1-2 nisan tarihlerinde
AKM Konser Salonu'nda
yapılacak kurultay çalış-
malanna, kurultaya üye ol-
mak üzere başvuruda bu-
lunmuş sanatçı örgütleri
5'er delege ile katılacak.
Başvurulann Ankara'da
girişim kurulu dönem baş-
kanlıgını yürüten TOBAV
Genel Başkanlığı'na veya
tstanbul'da girişim kurulu
genel sekreterliğini yürii-
ten UPSD Genel Başkanlı-
ğı'na yapılması gerekiyor.