Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 MART 1996 PAZAR
8 PAZAR KONUGU
TÜBA Başkanı Çavdar, amaçlannın üniversite öğrencilerinin sosyal bilimler alanına yönlendirilmesi için çaba göstermek olduğunu söyledi
'TBMM'de bilimkomisyonu kurulmalı'
& *^ •*• * *-^y Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), bilimsel konularda
önceliklerin belirlenmesi için inceleme ve danışmanhk yapmak, toplumda
bilimsel yaklaşım ve düşüncenin yayılmasını sağlamak amacıyla 2 Eylül 1993
yılında Erdal înönü'nün öncülüğünde biüm yaşamına katıldı. Kısıtlı bütçesine
karşın tüm organlannı tamamlayarak etkinliklerini hızla sürdüren TÜBA,
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'nun (TÜBÎTAK) fen bilimlerine
ağırhk vermesiyle sosyal bilimlerde önem kazandı. Üniversite öğrencilerinin
sosyal bilimler alanına yönlendirilmesi için yüksek lisans ve doktora burs
programı hazırlayan TÜBA, genç bilim adamlanna akademide yer verdi. TÜBA
Başkanı Prof. Dr. Ayhan O. Çavdar, bir toplumda bilimin yaygınlaştınlabilmesi
için yalnızca iyi niyetli bilim kuruluşlannın değil, yaptınm gücüne sahip
olanlann da bilime eğilmesi gerektiğini belirterek, TBMM'de "bilim
komisyonu" kurulmasını önerdi. Fen bilimleri ve sosyal bilimlerin birbirini
tamamladığmı vurgulayan Çavdar, "Eğer, sosyal bilimlerde özgün araştırmalar
yapılsaydı Türkiye'nin son 10-15 yılda karşılaştığı politik ve sosyo-ekonomik
sorunlan bir dereceye kadar azaltılmış olurdu" görüşünü savundu.
PPOÎ. DP.
AVDARAYHAN
SÖYLEŞİ EMİNE KAPLAN
TÜBA, bilim yaşamında çok genç bir
kurum. Akademinin luıruluş amacı nedir? Ne
gibi hedefleriniz var? Bize TÜBA 'yı biraz tant-
tabilir misiniz?
- TÜBA, 2 Eylül 1993 tarihinde yayımJanan
kanun hükmünde kararname ile kurulmuş ve
böylece Türk bilim hayatına katılmıştır. Ancak,
TÜBA'nın yasada öngörülen organlannı tamam-
layarak faaliyete geçmesi, gerçek olarak 7 Ocak
1994 tarihinde olmuştur. llk olarak TÜBlTAK ta-
rafından belirlenen ve Başbakanlık'ça atanan 10
kunıcu üyeyle kurulmuştur. Bu üyeler, ikinci 10
kişilik üyeyi seçmiş ve böylece oluşan genel ku-
rul, akademi konseyini ve başkanını seçmiştir.
Bilim hayatına girişimiz çok kısa bir sürede ta-
mamlanmıştır. Türkiye'de tüm bilim alanlann-
daki araştırmalan ve bu alanlarda emeği geçen-
leri onurlandırmak, gençleri bilim dünyasına
yönlendirmek, bilim adamlan ve araştıncılan-
nın toplum^al statülerini yükseltmek, bilim ve
araştırma standartlannın ıduslararası düzeye
ulaştınlmasına yardım etmek amacıyla TÜBA
kurulmuştur. Başbakana bağlı, tüzelkişilıği, bi-
limsel, idari ve mali özerkliği olan bilimsel bir ku-
ruluşrur. Görevlerimizin başında, bilimsel konu-
lann ve önceliklerin belirlenmesi amacıyla araş-
tırmalar ve incelemeler ile danışmanlık yapmak
geliyor. Dünyada yüzyıllar evvel kurulan bilim
akademilerinin esas görevleri, bilimsel danış-
manlık yapmaktır, buna ek olarak toplumda bi-
limsel yaklaşım ve düşüncenin yayılmasını sağ-
lamak. Hükümete, Türk bilim adamlan ve araş-
tırmacılannın, toplumsal statüleri, yaşam düzey-
len ve her türlü faaliyetlerinin gereği olan özel
kolaylık ve ayncalıklanna ilişkin mevzuat deği-
şikliklerini önermek. Bilimin öneminin ülke ka-
muoyunda yaygınlaşmasını ve kabulünü sağla-
mak amacıyla bilim adamlığını özendırmek, des-
tekJemek ve ödüller vermek şekJinde özetlenebi-
M i i M TÜBlTAK Uebirçokyönünüzbenziyor.
Aranızdaki fark nedir?
- TÜBA ile TÜBİTAK arasındaki en büyük
fark.. TÜBlTAK. 1963 yılında kurulmuştur ve
Türk bilim hayatında özellikJe fen bilimleri ve uy-
gulamalı bilimlerde atılımlaryapılmasına katkı-
larda bulunmuş önemlı bir kuruluşumuzdur. TÜ-
BlTAK, sosyal bilimlere açık değildir. Dolayısıy-
la bugüne kadar sosyal bilimlerdeki araştırrnala-
n destekleyen bir kuruluş olmamıştır. TÜBA,
tüm bilim alanlanna açıktır. TÜBlTAK, fen bi-
limler alanlannda yoğunluk kazandığı için biz
çahşmalanmızda doğal olarak sosyal bilimler
araştırma ve çalışmalanna ağırhk veriyoruz.
^ ^ • ^ TUBA'nın gerçek anlamda 7 Ocak
1994 tarihinde etkinliklerine başladığını söyle-
diniz. Şimdiye kadar negibi etkinlik ve çalışma-
larınızoldu?
- Sosyal bilimlerde 3 girişimimiz oldu. Sosyal
bilimlerde bilim, teşvik ve hizmet ödülleri hazır-
landı. Ve ilk ödüllerimizi geçen yıl verdik. Ulus-
lararası bilimsel yayrnlan özendirme ve geliştir-
me programını hazırladık. Türk bilim adamlan-
na uluslararası yayın yapmalannı teşvik etmek
için yaptıklan yayına göre parasal destek sağla-
mak için çalışmalaryaptık. Biz buna "ödül" di-
yoruz. Uluslararası dergilerde ve özgün bilim ki-
taplannda yayımlanmış makaleleriyle 74 başvu-
ru ödüllendirildi. Gençlere yönelik de bir çalış-
mamız var. Yurtiçi ve yurtdışı bütünleştirilmiş
doktora ve burs programını geliştirdik. Tüm ha-
zırhklan tamamlandı ve nisan ayından itibaren
sosyal bilimleralanındanseçilecekadaylarayük-
sek lisans eğitimı olanağı tanınacak. Aynca dü-
şünce özgürlüğü açısından bilimsel bir rapor ha-
zırladık. Düşünceleri ile o düşünceleri paylaşma-
sak bile bazı bilim adamlannın hapiste olmala-
nyla ilgili 3 bilim adammın bir çahşması oldu.
Aynca. genel kurulumuz, Tûrkiye'de cereyan
eden bazı olaylan da dikkate alarak kısaca "iaik-
lik bildirisi" de diyebileceğimiz, aslında insan
haklan, düşünce özgürlüğü ve laıklik konusun-
da bir bildiri hazırladı. Yine Anadolu konferans-
lanyla, merkezden uzak üniversitelere giderek
hem TÜBA'yı tanıtmalan ve kendi bilim alanla-
nnda konferanslar vererek, tartışmalar yaparak
uzak üniversitelerimizdeki genç bilim adamlan-
nı ya da bilim adamı adaylannı bilimsel yönden
uyarmak, canlandırmak ve yetişmelerine birneb-
ze olsun katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
•••••• Bir akademisyen gözüyle bilim adamı-
nı nasıl tanımlarsınız?
- Bilim adamı, gerçek anlamda, çalışmalannın
evrensel nitelikte olması nedeniyle kendisi de ev-
rensel niteliği olan kişidir. Bilim adamı, kendi ça-
ğına ve dünyaya karşı sorumluluk taşıyan kişidir
kanımca. Bilim adammın sorumluluğu laboratu-
vannın ve kütüphanesinin kapısında bitmemeli-
dir. Kendi ürettiği araştırmalann sonuçlannın da
sorumluluğunu taşıyabilecek kişi olmalıdır. Ge-
niş ve yaratıcı bilim gücüne sahip, tamamen nes-
nel yöntemlerle inceleyebilen, araştıran, soruştu-
ran, onlara tarafsız bir gözle bakabilen, hatta ken-
di araştırma sonuçlannı bile zaman zaman irde-
leyen, özeleştirilergetirebilen ve çevresindekiler-
den farklı sayılabilecek özel bir kişidir. Bilim
adamı, bağımsız karar verebilen, yansız düşün ve
fıkirlerini. gerektiği zaman başta bulunan yöne-
ticilerle bağdaşıp bağdaşmadığını gözetmeden
12 Ağustos 1930 tarihinde Adana 'da doğdu.
1953 yılında Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi 'nden mezun olduktan sonra ABD
Washington Üniversitesi 'nde çocuklarda kan
haslalıklan alanında ihtisasyaptı. Ankara
Üniversitesi 'nde 1961 yılında doçent ve 1966
yılında da profesör oldu. 1975 ve 1982yılları
arasmda TVBİTAK tarafından desteklenen
"Pediatrik Onkoloji ve Hemotoloji Üniteleri ile
Çinko Eksikliği Üniteleri "ni kurdu. 1987 yılında
da Ankara Üniversitesi Rektöriüğü 'ne bağlı
olarak Pediatrik Hematoloji Ünitesi 'ni
olusturdu. 1976 ytlı TÜBlTAK Bilim Ödülüne
değer görülürken Dünya Çocuk Kanserleri
Cemiyeti 'nin ilk Türk üyesi seçildi. Yabancı
dilde 250yayını ile bir Ingilizce kitabı, 10
monograft ve 140 Türkçe yayını bulunuyor.
- Bilimler akademilerinin dünyadaki işlevleri
gibi Türkiye'de de en belli başlı işlevi danışman-
lık hizmeti vermektir. Bilimsel danışmanlık hiz-
meti istek üzerine olabileceği gibi TUBA'nın re-
sen yapabileceği bir hizmet de olabilir. Danış-
manlık, üniversitelere, bakanlıklara ve diğer ku-
rumlara da yapılabiliyor. Şu anda Danıştay ve
Milli Eğitim Bakanlığf na bu hizmeti sunuyoruz.
Ancak, bilimsel danışmanlık yapabilmenin 3 ön
koşulu var. Akademilerde bilimsel birikim, bilim-
sel tarafsızlık ve bilimsel kalitenin olması lazım.
Ancak, çalışmalanmız üzüntü vericidir ki, ka-
muoyuna pek yansıyamıyor. Zaman zaman bil-
dirilerimiz ve duyurulanmız olmasma rağmen,
Türkiye gıbı gelişmekte olan, özellikle politik
çalkantılann yoğun olduğu dönemlerde öncelik-
le birgündem maddesinin olmadığı aşikârdjr. Ça-
lışmalanmız yeterince medyatik bulunmadığı
için günlük basında hiç yer alamamış ya da kü-
çük haberlerle yer almıştır. Medyayı etkilemek
için biz TÜBA üyeleri, bilim adamlan olarak ger-
çekleri abartmaİc veya doğru bilgileri aşın duy-
gusal reaksiyonlarla ilgi çekici kılmak için çaba-
lar gösteremiyoruz, gösteremeyiz.
Üye seçimini hangi ölçûtlere göre ya-
pıyorsunuz, Bu konuda eleştirildiğiniz oluyor
- Üniversiteler, bilimin ve araştırmalann doğal
kaynağıdır. Ve bazı üniversite öğretım üyeleri,
"Niye akademive seçilmedik?" gibi birtakım so-
nılarla gelmektedır. Ancak, TÜBA kumlduğu za-
man, akademi yasasını ve akademıye seçilme il-
kelerini bütün üniversitelere gönderdik. Türkiye
Cumhuriyeri uyruklu, ulusal ve uluslararası say-
gın kuruluşlardan bilim ödülleri veya madalya-
lan almış olan, kendi adıyla anılan teoriler, icra-
atlar ya da modellere sahip olan, yaptığı araştır-
ma ve çahşmalar nedeniyle adı klasik kitaplara
ve derleme yaymlara geçmiş olan ve uluslarara-
sı dergilerde yayınlanna atıf almış olan bilim
adamlan seçiliyor. 3 üye kategorisi var. Asli üye,
şeref üyesi ve asosiye üye. Yasa, asli üyeler için
bir üst sınır getirmiştir. Üniversitelerdeki kadro-
lu profesörlerin yüzde 2'sinin geçilmemesi gere-
kiyor. Asosiye üyeler, asli üye olmaya aday ve TC
uyrukJu genç bilim adamlan arasından seçiliyor.
Şeref üyelerimiz de asli üye olma şartlannı yeri-
ne getiren ancak yas haddi nedeniyle asli üye ola-
mayan bilim adamlanndan seçilir. Şeref üyeleri
de aynı kriteleri taşıyan, Türkiye bilimine katkj-
da bulunan yabancı bilim adamlanndan seçil-
mektedir. Üyeler, asli üyelerden birinin önerisi ve
genel kurulun onayı ile seçilir. Yani herhangi bir
açıkça, uygarca ve özgürce tartışabilen kişidir.
Bilim adamı, esen rüzgârlarla ve yan etkileşim-
lerle fıkir, karar ve beyan değiştirmeyen sağlıklı
kafa ve ahlak yapısına sahip seçkin kişidir.
• • M ^ Türkiye'de bilim adamlannın durumu-
nu nasd değerlendiriyorsunuz?
- Bilim adamı tanımının üniversite öğretim
üyeliği ile tamamen eşdeğerde olmadığını belirt-
mek isterim. Son 10-12 yılda sayılan hızh bir
tempo içinde artan niteliksiz öğretim üyeleri,
yüksekögretimin geleceğıni karartmaktadır. Yü-
zeysellik, fırsatçılık, haksız kazanç, hızla köşe
dönme gibi yakışıksız kavram ve olgular toplu-
mumuzun her kademesinde nasıl egemen olmuş-
sa, toplumun bir kesiti olan üniversiteler de aynı
olumsuzluklardan etkilenmiştir. Nitekim bilim-
sel yöntemlerle yeterince incelenmemiş konular-
da üniversite öğretim üyesi sıfatıyla verilen çe-
lişkili beyanlar, toplu iletişim araçlanna da yan-
sıtılmakta ve kolay ün kazanma yollanna sapıl-
maktadır. Bu dunım, ne bilim adamı ne de aydın
sorumluluğuyla bağdaşmaktadır. Aslında böyle-
sine davranış bozukluklan, topluma yarardan çok
zarar getirmektedir.
Bugünkü ortam ve koşullar bir kez daha kanıt-
lamıştır ki, ülkemizdeki gerçek bilim adamlan-
na özgün ve uygun çalışma ortamlan yaratılma-
dıkça, devlet ve üniversite katında gerekJi yetki
ve saygınlık gösterilmedikçe maddi ve manevi
gönenç ve çalışma huzuru sağlanmadıkça onlar-
dan sağlıklı uyanlar beklenmesi çok zordur.
^^^^
m
TÜBA 'nut görevleri arasmda danış-
manhk hizmetini de sayduuz. Bu hizmet nastlyü-
rütülüyor?
kurum bize aday gösterememektedir. Bu konuda
bağımsızız. Bu da zaman zaman eleştirilere ne-
den oluyor.
Oysa ki üye seçimini büyük bir titizlikie ve
uzun bir zaman ayırarak yapıyoruz. 10 üyeyle
başladığımız bilim yaşamımıza, şuanda 87 üyey-
le devam ediyoruz. Bu üyelerin 19'u sağlık, 48"i
fen bilimleri, 20'si de sosyal bilimierden oluş-
maktadır. Burada fen bilimleri ağırhk kazanıyor,
ancak amacımız sosyal bilimlerdeki üye sayısını
arttırmaktır.
Sizce Tûrkiye'de bilimegereken önem
veriliyor mu? Dahafazlası için neyapüabilir?
- Aktivitelerimizin daha yaygınlaşması, bütçe-
mizle de paralel olan bir olaydır. Çok sınırlı bir
bütçeyle bugüne kadar olan etkinliklerimizi ger-
çekleştirdik. Halen çoğunluğunu tstanbul'daki
bilim adamlan teşkil ediyor üyeierimizin. Fakat
bunlann ne toplanabileceği, ne bilimsel konfe-
ranslannı verebileceği ne de özel akademiye ait
bir binaya kavuşmadık. Onun için bir akademis-
yen olan sayın Meclis başkanımızı ziyaret ede-
rek sorunlanmızı dile getirdik. Bundan daha da
önemlisi parlamentoda bir bilim komisyonu ku-
rulmasını önerdik. Çünkü bir toplumda bilimsel-
liğin yerleştirilmesi, yalnızca iyi niyetli bilim ku-
ruluşlannın değil, yaptınmcı bir gücün bu alanı
desteklemesiyle mümkündür. Yeni kurulan hükü-
metimizin gerek bütçe gerekse diğer konularda
akademimize maddi ve manevi daha bir ilgi gös-
termesini bekliyoruz.
m^K^ım Fen bilimlerinin desteklenmesi kadar
sosyal bilimler de büyük önem tanyor. Bu alan-
da Türkiye 'nin durumunu nasıl değerlendiri-
yorsunuz?
- Sosyal bilimler de bilimsel yöntemler kulla-
nılarak araştırmalar yapılması gereken bılım ala-
nıdır. Eğer Türkiye'de sosyal bilim alanlannda
çok etraflı özgün bazı araştırmalar yapılabilmiş
ve bunlar devlet büyüklerine yansıtılabilmış ol-
saydı, ekonomiden rutun hukuka, psikolojiye,
eğitime sosyal psikiyatnye kadar çok değişik
alanlarda yapılabilmiş olsaydı, belki de son 10-
15 yılda Türkiye'nin karşılaştığı çeşıtli politik,
sosyo-ekonomik sorunlar bir dereceye kadar
azaltılmış olunabilırdı. Sosyal bilimler alanında
araştırmalann özendirilmesine çaba sarf ediyo-
ruz. TÜBlTAK Enformasyon Hizmetleri Müdür-
lüğü'nün verilerine göre, dünyadaki sosyal bi-
limler alanında Türkiye'nin yerini gözden geçi-
recek olursak, 1995 yılı itibanyla sosyal bilim-
lerde Türkiye kaynaklı 103 yayın bulunuyor. Bu-
nun dünya sosyal bilimlerindeki yen yüzde
0.08'dir. Bu oran, oldukça düşüktur. Sanat ve be-
şeri bilimlerdeki yerimiz de 16 yayınla yüzde
0.019'tur. Fen bilımlennde ise 2 bin 812 yayın-
la, dünya fen bilimlen alanındaki yeri. yüzde
0.349 oranına ancak ulaşabilmıştir. Yani sosyal
bilimlere göre çok daha yüksek. TUBA'nın ku-
rulmasında aslında geç kalınmıştır. TÜBA, bü-
tün bilim alanlannı içinde banndınrken TÜBİ-
TAK'ın fen bilimlerini desteklemesı nedeniyle
sosya) bilimler bızim ıçın daha önem kazanmak-
tadır.
^mmmm Üniversiteleri, bilimin ana kaynağı
olarak tanımladımz. Son yıllarda üniversiteler-
deki gelişmeleri, üniversite sayısımn hızla arttı-
rılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Yeni ünıversıtelerin kurulmasının, yani hazır-
lıksız olarak kurulmasının Türkiye'ye yarar ge-
tireğine inanmıyorum. Şu anda merkez üniversi-
telerde bile, değişen üniversite yasalan nedeniy-
le ve dolayısıyla farklı kriterlerle seçilmiş, ol-
dukça heterojen bir öğretim üyesi kitlesi oluş-
muştur. Merkez ünıversitelerde bile öğretim üye-
lerinde bir heterojenlik söz konusu iken yeterin-
ce öğretim üyesi yetiştirilmeden kurulan üniver-
sitelerde bilimsel çalışmalann ve eğitimın değe-
ri, tartışmaya açıktır. Bunlann bazılannda dok-
tora derecelerinin elde edilmesi bile oldukça nsk-
lı ve Türk toplumuna zarar verici bir durumdur.
ErolBübiük'e
tlhan Baş hn açüdaması
Gazetenizin, 10 Mart 1996 tanhli nüshasının
8. sayfasında bir pazar söyleşisi olarak Em. Bnb.
Erol Bilbilik ile 12 Mart olayının yıldönümü üze-
nne bıryazı yayımlanmıştır. Bu yazıda, hiç ilgim
olmadığı halde yersiz biçimde adım zıkredile-
rek, kamuoyu önünde küçük düşürülmek isten-
mişımdir.
Kendisini olaylann merkezinde göstermeye
gayretli, kendisinden başka herkesi kusurlu gös-
termeye çaba gösteren, olaylar ile yerler ve za-
manlan birbirlerine kanştıran, rutarsız, fikır bü-
tünlüğünden yoksun açıklamalann sahibi Erol
Bilbilik'ın, birçok eksik ve yanlış açıklamadan
sonra sözü bana getirerek çamuratmaya çahşma-
sı son derece garip ve düşündürücü bir durum-
dur.
Sıyasal olay larda öne çıkan, güçlenen etkisi ile
konumu önem kazanan kişileri, çevrelerinden ko-
parmak ve ilişki kurduğu çevre içinde etkisizleş-
tiımek ve hakkında kuşkular yaratabilmek için,
gerçek ajanlann başkalannı ajan gıbi tanıtmala-
n eskiden beri bilinen birgerçektir. Şimdi, bu ki-
şinin, neden olayın gerçek suçlulan yerine bera-
ber hareket ettiği çevTesıni suçladığını düşünmek
ve değerlendirmek gerekir.
Hiçbir tanık ya da kanıt olmadan, başkalan
için suçlayıcı ifade kullananlar için çeşitli tanım-
lar yapılmaktadır. Cumhuriyet tarihımiz, bu tür
çeşitli olaylarla doludur. Düzenlenmesine karıl-
mış olduğum bir toplantıyı gizlice dinlemem gi-
bi bir iddia komiktir. Aynı gün benimle beraber
orada olan Sayın Hasan Cemal ve Ekrem Acuner
halen yasamaktadırlar ve gerekirse onlann tanık-
lıklanna da başvurulabilir. Her ıkisi de benim
kim olduğumu yakından bilirler.
İlhanBas
GöRÜŞ IZİYA HALİS(Eski Şehircilik ve Çalışma Bakanıl
Tûrkiye'de 1950'li yıllardan itibaren ta-
nmda gıttikçe artan 'mülksüzJeşme'ye ko-
şut, kentlere göç sûreci hizlanmış. sonraki
yıllarda merkezi hükümetlerın (bazı dö-
nemler dışında) göçün doğurduğu ekono-
mik ve sosyal sonınlarla ilgili gerekli ted-
birleri almamalan nedeniyle sorunlar git-
tikçe griftleşıp ağırlaşmıştır.
Cumhunyetın kuruluş tarihi ile 1945'e
kadarkı dönemde; tstanbul, Ankara ve lz-
miryanında birçok ı!de 'kentanayasası' sa-
yılan imar planlan u>gulanmış, gelişme
stratejısı olarak 'dcngeii kalkınma' benim-
senirİcen kamu sanayi tesisleri ağırlıklı ola-
rak Ege ve Marmara bölgeleri dışında ku-
rulmuştur.
1950-1960 döneminde kentlen 'rant me-
kânlan' olarak algılanırken dönemin at-
mosferini yansıtan, 'her mahallcdc bir mil-
yoner yaratma' türü 'pragmatik', 'iktisa-
di', 'faydacı' bir yaklaşım öne çıkmıştır.
1961 Anayasası ile bıdikte 'planh kai-
kınma' stratejısi benünsenırken 'kentplan-
lamasr düşüncesi de öne çıkmıştır. Ancak
bu durum uzun sürmemış, 1970'ierdeki
MC hükümetleri döneminde, 'rantadönük
imar' düzenlemelen. kentlerdekı olumsuz
yapılaşmayı daha da arttırmıştır. Hemen
Yeni hükümet ve ŞEKOB
belirtelim; Ankara, Istanbul ve tzmir'deki
gecekondulann yaklaşık yüzde 50'ye yakı-
nı 1970-1979 yıllan arasında yapılmıştır.
1980 sonrası dönemde ise 'pianb kalkın-
ma' anlayışı terk edilmiş, ekonomideki
kaynak tahsisi piyasa fiyatlanna (!) göre
düzenlenmeye çahşılmıştır. Piyasanın ade-
ta 'fetiş' olarak algılandıgı bu dönemde;
'reei' ekonomiden 'rant' ekonomisine yö-
nelinmış, bölgeler arası kalkınmadaki den-
gesizlıkler daha da artarak sermayeye ve
emek faktörleri büyük metropollere akmış-
tır. Denetımden yoksun hızh kentleşmenin
sonucu; başta altyapı olmak üzere konut,
ulaşım, çevre sorunlan gittikçe ağırlaşmış;
çağdaş yaşam mekânlan olması gereken
kentler. yaşamı zorlaştıran, kentte yaşayan-
ların kente yabancılaştıkları, 'Idmliksiz'
mekânlar ortaya çıkarmıştır.
Yukanda kısaca ıfade edilen gelişmele-
ri göz önüne alan SHP-DYP koalisyonu;
49. hûkümet protokolünde öngörülen ve
50. hükümet protokolünde de teyit edilen
'Şehirieşme ve Şehircilikten Sorumlu Dev-
let Bakanlığı'nın daha işlevsel olabilmesi
için hizmet bakanlığına dönüştürülmesı dü-
şünülmüş, bu bağlamda ŞEKOB' un(*)ku-
rulması çalışmalanna başlanmıştır.
Bakanlığın kunıluş amacı; "_. şehiıieş-
me, şehir ve şehir üsrü planlama. arsa. ko-
nut, şehir altvapısı ve ulaşımı ile ilgili genel
ilke ve politikalann oluşrurulması ve uygu-
lanması; merkezi vönetim ile şehirler ara-
sındaki ekonomik >e teknik koordinasyo-
nun saglanması: bu konulardaki idari, ma-
li ve hukuki girişimkrin desteklenmesL-"
şeklinde ıfade edılmıştir.
ŞEKOB'un yasalaşması konusunu, bir-
çok kez Sayın Başbakan'a, bir kez de Ba-
kanlarKurulu'nun bilgismesundum. Üzü-
lerek belırtmeliyim ki, yeni kurulacak ba-
kanlıkta CHP kadrolaşmasının olacağı kay-
gısıyla başta Sayın Başbakan olmak üzere,
diğer bakan arkadaşlarımdan da gerekli du-
yarlı yaklaşımı görememem nedeniyle ta-
sannın yasalaşması mümkün olmamıştır.
Kentleşme stratejıleri \e uygulamalan
ile ilgili birbakanlığın kurulması konusun-
da; Devlet Denetleme Kurulu'nca hazırla-
nan ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
onaylanan 9 şubat tanh ve 1995/3 sayılı in-
celeme raporunda şöyle denilmektedir: "_
ülkenin kentteşme stratcjilerini belirleve-
cek, uygulamasını yönlendirecek \e denet-
leyecek etkinliktc bir bakanlığın olustu rul-
ması zorunludur."
Yeni kurulan ANAP-DYP koalisyon hü-
kümetinde ŞEKOB ile ilgili hükümet pro-
tokolünde ve programında somut bir yak-
laşımın olmaması düşündürücüdür. Proto-
kolde; "kentleşme, arsa, konut ve kentsel
altyapı ile ilgili tüm uygulamalar bir büriin-
Ifik içinde ele alınacak ve merkezi vönetim
iie yerel yönetimler arasındaki koordinas-
yon ile gerçeldeşecektir_" ıfadesı yer alır-
ken, sorun; genel geçer bir çerçeve içerisi-
ne oturtulmuştur. Programda ise benzer te-
mennıler tekrar edilmıştir.
ŞEKOB'un hazırlanmasındaki temel
esaslardan bıri de yerel yönetimler ile de-
mokrasi arasında kurulan bağdır. Bakanlı-
ğın yerel yönetimler konusundaki temel
yaklaşımı, yerel yönerimlenn yetkilennin
ve inisiyatıflerinın güçlendirilmesı ve mer-
keze karşı bağımlılıklannı azaltan 'özerk'
bir yönetim anlayışıdır.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi sivil
toplum örgütlerinin ve bıreylerin yönetime
aktif katılımını getireceği için, demokrasi-
nin gelişmesine önemli katkılar sağlaya-
caktır. Ancak, burada unutulmaması gere-
ken; devlet yapılanmasınm katılımcı, de-
mokratik, buyurgan olmayan bir yapıya ka-
vuşturulmasının gerekliliğidir.
Sonuç
Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu
kent, konut ve yerel yönetimlerle ilgili so-
runlan, mevcut kurumsal ve hukuki yapıy-
la çözmesi olanaklı değildir. Bu bağlamda
ŞEKOB'un daha fazla zaman geçirilme-
den kurulmasında zaruret \ardır.
Yeni hükümet protokolünde ve progra-
mında bakanlık ile ilgili bir düzenlemeye
yer venlmemesine rağmen, konunun acili-
yeti nedeniyle hükümet ıcraatında öncelik-
le ele alınacak kanun tasanlan arasında ger-
çekleşmesinı umuyorum.
(*) ŞEKOB; Şehircilik ve Konut Bakanlı-
ğı nin hsaltılmış adıdır.
BOĞAZtÇİ ÜNİVERSİTESİ Meslek Yüksekokulu
OFİS YAZILIMLARI SERTİFİKA PROGRAMI (*)
Boğaziçi Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Bilgisayar
Programcılığı Programı öğretim elemanları tarafından sür-
dürulmekte olan programın amacı bılgısayarı ofis ışlem-
lerinde kullanabilecek elemanlar yetiştirmektır.
Bu amaç için gerekli olan yazılımlar, eğitim sırasında her
öğrenciye bir bilgisayar duşecek şekilde bilgisayar ağı or-
tamında öğretilmektedir.
Program 2.5 ay sürelı, hafta sonu (cumartesi, pazar
günleri 9.00-13.00) toplam 80 saat olup, 23 Mart 1996 ta-
rihinde başlayacaktır.
Ders Programı
Bilgisayara Gınş - Windows
Kelime Işlemcı - Word
Elektronik Tablolama - Excel
Haberieşme - Mail
Çizelgeleme - Schedule+
Proje
Programı başanyla tamamlayanlara sertrfika venlecektır.
Boğaziçi Üniversitesi MYO, Bilgisayar Programcılığı
Programı, Hisar Kampüs, Oda No: B228
Rumelihisanüstü - İSTANBUL
Tel: 263 15 40 / 1994 - 1306 -1307
* Sertifika Programı Boğaziçi Üniversitesi Vakfı Uygulama-
lı Eğitim ve Destek Hizmetleri Iktısati Işletmesı işbıriığı ile
yapılmaktadır.