27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17MART1996PAZAR CUMHURİYET SAYFA 13 KİM KİME DIIM DUMA BEHIÇAK Deniz SOM fcttrnet: bttp://www^o«t^o«.tr/Xn Eiektrotft postc [email protected] T«fc &212JS12 05 05 Fdks: 0.212.512 44 97 Hükümet savurganlığı önleyecekmişuy da inanma... Başbakanlık savurganlığı önlemek için kol- ları sıvamış... 120 eski bakana tahsis edilen özel otomobil, makam şoförü ve koruma polisi uygu- laması kaldırıhyormuş... Bakan eskıleri artık telefon faturaları- nı da kendilen ödeyecekmiş... Zırhlı otomobillerde gezen yeni ba- kanlann önüne-arkasına "saltanat ala- yı" gibi polis konvoyları da eşlik etme- yecekmiş... Avantadan para alan işsiz güçsüz ba- kanhk danışmanlan, bürokrasideki asli görevlerine iade edilecekmiş... Zamların birbıri ardına yağdığı şu günlerde, hukümet üyelen bizim için ne büyükfedakâriıklargösteriyor, görüyor musunuz! Her ne kadar Turizm Bakanı Işılay Saygın, makam odasındaki koltuk ta- kımını beğenmeyip 400 milyon liraya yeni takım almış olsa da artık havaalan- lannda uğurlama ve karşılama törenle- ri istemeyen Mesut Yılmaz'ın başkan- lığındaki yeni hükümetimizin kıymetini bilmeliyiz... Milliyetçı, muhafazakâr ve de aynı za- manda reformcu hükümetimizin tutum- luluğu insanın gözünü yaşartıyor... Zaten "israf günahtır", öyle değil mıy- di? Öyle ise şöyle buyrun; elektrik ener- jisinde sıkıntının kapıya dayandığı şu günlerde camilere venlen bedava elekt- rik konusunu bır araştınn bakalım... Eğer samimi iseniz! Tarihi hiç bir özelliğı olmayan mahal- le aralarındaki onbinlerce caminin dışı SESSÎZ SEDASIZ geceleri aydınlatılıyor, içleri şıkırşıkır, imamların hemen hepsi lojmanlannda elektrik sobası yakıyor; fatura devlete kesıliyor... Günah değıl mi? Nejat Oğuzertan Heybelıada'da oturuyor ve "Adada bır cami, bır sina- gog, birkaç da kilıse var... Camı ne ta- rihi, ne de mimari bir özelliğe sahıp... Ama sabaha dek dışı aydınlatılıyor... Si- nagog ile tanhi değeri olan kiliselerde ise haham ve papazların tutumlu dav- ranışlan nedenıyle ibadet saatleri dışın- da gereksiz bir tek ampul yakılmıyor" diyor. israf günah ise eğer, Heybeliada'da- ki imam ahirette hesap verirtcen zorla- nacak demektır. Oolayısıyla savurganlığı önleme iddı- asındaki hükümet de! Seyii Saltoğlu Şubat1996tarihve 22550 sayılı Resmi Gazete'nin 76. sayfasındaki duyuru ile Milli Eğitim Bakanlığı, dışandan lise bitirme sınavlanna girerek usulsüz diploma aldıkları saptanan kişilerin, diplomalannın iptal edildiğini biidiriyor... 1988-1994 arası Ankara Keçiören Lisesi'ndeki dışandan bitirme sınavlarından usulsüz diploma aldığı saptananlardan biri de 84. sayfadaki listenin 93. sırasındaki, 1944Çelikanlı doğumlu, Ahmet oğlu Seyfi Saltoğlu. Acaba 9.9.1988'de verilen 1632 kütük sıra numaralı ve 248 sayılı bu usulsüz diplomanm sahibi, Ankara'da İ.Melih'in sağ kolu olarak bilinen ANAP'lı Büyükşehir Belediyesi Meclis üyesi ve Büyükşehir Imar Komisyonu Başkanı Seyfi Saltoğlu olmasın! Merî Ali Başanr'dan SÖZDEYİŞLER Arkadan gelen dalgalar, önden giden yorgun dalgalan geçer. Bu millet kıymet bilmez; CRR'de haline şükretmez! C emal Reşit Rey Konser Salo- nu'nda, ıslam üzerine konfe- rans ve panellerden kalan 1 boşlukta Franz Liszt Oda Or- kestrası'nın konseri vardı... Saat 19.30'da başlayan konser bir holdingin parasal desteğı ile gerçekleşiyordu... Ara verildiğınde izleyiciler gıriş katın- j Cihan Demirci'denj ^ Her başansız erkegin önünden mart azgınlığı yaşayan bir karakedi geçmiş midir? daki fuayeye çıktılar... Üst katta ise bir hareket gözleniyor- du... Kimi izleyiciter üst kata çıkmak için merdivene yöneldiklerinde geri çevrildi- ler... Üst kata çıkmak yasaktı... Çünkü üst katta, keşküllü muhallebi- li bir davet veriliyordu ve buna yalnızca holdingin özel konuklan katılabiliyor- du... Konser izleyicileri alışılmış sürenin so- nunda tekrar salona gırip koltuklanna oturdular... Beklemeye başladılar... Bekleme süresı yarım saati geçınce salondan alkışlaryükselmeye başladı... Bu arada üst kattaki özel davet de^ vamediyordu... Henüz salona girmemiş, fuayedeki bir izleyici Cemal Reşit Rey'ın genel sa- nat yönetmenı Arda Aydoğan'la karşı- laştı; üst kattaki davet nedeniyle bekle- nildiğini, salondan alkışlar yükseldiğini söyledi. Aydoğan yanıt verdi: - Aman hanımefendi halinize şükre- dın... Holding bınlerce dolar verdi or- kestrayıgetirdL.Üstelikhalkadaaçtı... Daha ne istiyorsunuz... Vatandaş... Turkiyeli, Kıbrıslı... TC'li, KKTC'li... B ildiğinız gibi artık Vaziyet de In- ternetli oldu... llk mesaj Oğuz Kösebay'dan geldi... KKTC uçağının kaçınlmasından son- ra basının olayı aktarırken yaptığı bir yanlışlığı gündeme getiriyor mesajın- da... Hemen hemen tüm gazetelenn ka- çınlan uçaktakı yolcuların kimliğinı ve- rirken "47 Türk ve 33 KKTC'li yolcu" ta- nımlaması yaptığını anımsatarak şöyle diyor: "Peki KKTC'li vatandaşlarTürk değil- ler mı? Onlar da Türk. Demek ki bu ta- nım yanlış. O halde '47 Turkiyeli ve 33 KKTC'li yolcu' tanımı kullanılmalıydı. Bu konuyu belkı hiç bir Turkiyeli fark etmı- yor, ama KKTC'li arkadaşlarım bu ko- nuda oldukça hassaslar ve böyle bir duaımla karşılaştıklannda uyarma ıhti- yacını 'doğal olarak' hissedıyorlar." Oğuz Kösebay doğru bır saptama yapıyor, ancak küçük bir yanlışla birlik- te... "TC'li vatandaşlar olamayacağı" gı- bı, "KKTC'li vatandaşlar" da o\maz... TC vatandaşı gibi, KKTC vatandaşı olur... Eğer "Turkiyeli" denıyorsa berabenn- de "Kıbrıslı" ya da daha özelinde "Ku- zey Kıbrıslı" denmeliydi... Yolculan ta- nımlarken "Kaçırılan uçaktaki yolcular- dan 47'si Türkiye Cumhuriyetı, 33'ü Ku- zey Kıbns Türk Cumhuriyeti vatandaşı" demek en doğrusu olmalı... Kaldı ki yolcular TC ya da KKTC va- tandaşı olabilirler, ama Türk olmayabi- lirler! llkel insanların Türkiye uygar topluluğunda varlığr c emaat... Cemaatin önderi... Müthiş güçlü... Hem de pres- tijli... Hoca... Cemaat lideri bir hoca... Geçenlerde Atatürk'ü övmüş... Tahammülü olmayanlar hoca efendiye tepkı göstemniş... Hoca efen- dinin kıymetı bilinmeliymiş... Anlaşılan "hoca"nın kıymetini eli eli- ne dedesi beyefendiler çok iyi biliyor... Elini kaptırmış, kolunu alamıyor; müridi mi olmuşlar ne? Atatürk'ü anlatırken bile sözü "ho- ca'fendi hazretlen"ne getiriyorlar artık! Oysa Atatürk'ün ne böylesi, ne öyle- si "hoca"lara hiç mi hiç ihtiyacı yok... Çünkü Atatürk yazıp bırakmış sözlerini, unutmak olası değil dediklerini: "Efendiler, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrımlenn amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tümden çağdaş ve bütün anlam ve bıçimlenyle uygar bir toplum aşamasına ulaştırmak... Bugün bilimin, tekniğin, bütün kapsamıyla uy- garlığm saçtığı ışıklar karşısında filan ya da falan şeyhin uyarılarıyla maddi ve manevi mutluluğu arayacak ölçüde il- kel insanlann Türkiye uygar topluluğun- da varlığmı asla kabul etmiyorum... Efendiler ve ey ulus, iyı biliniz ki Tür- kiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, mü- ritler, mensuplarülkesiolamaz. En doğ- ru, en gerçek tarikat, uygarlık tarikatı- dır. Uygartığın buyurdugunu ve istedi- ğini yapmak, insan olmak için yeterli- dir." Hoca'fendinın cemaati bellı; Nurcu... Nurculann saçtığı "ışık" aşıkâr! Bey'fendılerin de tarikatını öğrensek; hanı bıraz daha "aydın"lanmak için! Etliye sötlüyc karışmayan vejetaryen mi sayılır? Hakan Adanır, Giresun Yuvada seks eğitimi gören bebeler ve pipinin Latincesi elevizyonda gülmece/düşün- mece dizilerine imza atan ya- zar Necef Uğurlu, geçen haf- tayı da ekran başında "göz- cü"lükyaparakgeçırdı: "Reha Muhtar her geçen gün mizah dünyasında yeri- ni sağlamlaştınyor. Ekranlann en fiyaka- lı komedi sanatçılannı bile gölgede bı- rakan Reha Muhtar, 3-4 yaşındaki ço- cuklara yuvada seks eğitimi veren öğ- retmenleri ve öğrencilerini konuk etti. Öğretmenlenn iddialı konuşmalanna karşın bebelerin bu konuyla ilgili hiç de bilinçlenmediklenni gördük. Bütün ıs- rarlara rağmen bebekler seks konusun- da konuşmadılar. Bir ara Muhtar, bu suskunluğun nedenıni 'Siz çocuklara pipi yerine penis öğretiyorsunuz, Latin- cesi daha zor. Acaba ondan mı?' deme- si programdaki bebeleri bile güldürdü." "Bir paparazzi programında kulakla- nmıza inanamadık. Assolist Sibel Can Fransa'da bir müzayededen V. Louis dönemine ait 200 bin dolariık bır yüzük almış. Ancak kimin aldığı bellı değilmiş! Yahu evli barklı bir kadına eşinden baş- ka kım alır böyle bir hediyeyi? Eşi yeni askerden döndü, bravo vallahi. Eşine 14 mılyara yüzük aldıysa herhalde bu yıl en az bir o kadar vergi ödeyecek de- mektir. Yok Sibel Can kendi aldıysa ona da bravo, demek vergisi bu yıl hayli yük- sek olacak." 113. gün (Hıncal Uluç'un emekliliği ya da kokuşmuşluk) Sabah'ın kaçak bi- nasının belgelerine geçen hafta da yanıt veremedi Hıncal Uluç...Tam113gün oldu... Hıncal Uluç ya hatasını kabul edecek ya da emekli olup elinden ka- lemi bırakıncaya dek sürecek bu say- maca... Emeklilik deyince geçen hafta "En kokuşmuş kurum SSK" diye yazmış. Hıncal Uluç emekli olsa eline üç otuz para maaş verilecekmiş, aynı primleri özel bir sıgorta şirketine yatırmış olsa eline öyle paralar geçermiş ki... Uluç'a yanıtı aynı gün, gazetesinin bir başka sayfasında Almanya'da çalışıp 23 yıl Türkiye'dekı bir özel sigorta şirketine hiç aksatmadan 8 bin 500 mark yatıran Yakup Bey vermiş... 23 yılın sonunda özel sıgorta şirketinın emeklilik hakkın- dan yararlanan Yakup Bey'e tam tamı- na ve bir defada 95 bin 500 lira ödemiş- ler... 100 bin lira bile değil! "Yatırdığım 8 bin 500 markın karşılığı bu mu?" de- yınce de, "Eee, enflasyonu düşünüp primıni arttırsaydın" demişler... Ödediği para 8 bin 500 mark, eder 394 milyon lira... Aldığı ikramiye 94 bin 500 iira, 2 mark bile etmez! Hıncal Uluç'un savunduğu özel sigorta şirket- lerinin halı bu işte! ÇİZGİLİK KÂMtL mSARACI HARBİ SEMİH POROY GADDAR DAVUT MR/KLRTCEBE BULUT BEBEK MJRAYÇIFTÇÎ fcipıntıJamrmn yarısını MIRMIRLAR LĞURDURAK TARİHTE BUGÜN MLMTAZARJKAN / 7 Mart BALEDE OLAĞANÜSTÜ BİR USTA: NUREYEI/ (9S8'O£ BuGÜH, ÜNLÜ SALET KuDOLF NUKEYEV DOSHAUfTU CJJMHUKIYETLEKIMOEN SİK'NİN TÛKK KOKENU HALKI OiAN &4f- KlRTLAgOANDI. OAfJSA CHIYDUĞV 8ÜYÜK iUSl NEOeH/V- LE LSMİNGISAD 8AL£ OKULUNOA OİKEM/M Go/Z&UK - TEM SOM8A, ÛMUİ KIKOV BALBSİ'NE KAnLA&4K SOLO DAt/SÇf OLMUŞ7U- 1961 'P£, SU roPtUlMSUM 8f rufeuES/ s//e/ıc/A/o>4 p&A/s/i'y/i SIĞINAN MO/ZEVEVJAV- RUPA VE AME&KA 'OA ÇEÇİTU 8/UM GÖSTEt&t£&ME: KA- Ç DE, İNGIÜ^ K.K/>uyEr 8AL££İ'N&E ÛMUİ SALER/At M/4/BSor FONTEYN 't-£ UMUTUIJUMyAC^K J^/'* BİR İKİLİ OtMÇTUBMUŞTU. OLAĞANÜSTÜ DAKfS TE*:- ^C^l NiSl MEDENlYLE, ÇjOĞU K£Z,EFSANEVİ £U£ BA- ^7/]/ İ.E7-/ ISASLAV NİfİNSKY İL£ KiyASLANAN ^f( KAPAe, KO&£OSGAFl / \ DA BAÇAK'LI OLMUÇTUZ. {j gan Güzet'de. Galtna Panev ıle...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle