Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r*/IART1996PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Sînema, çağdaş ustalanndan Krzysztof Kieslowski'yi kaybetti
Mavi Beyaz Kırmızı ölüm...
filmleriyle değil, sinemayı sanattan saymayan, kendini sadece iyi bir
zanaatkâr olarak değerlendiren, aşın alçakgönüllülüğü, kalender filozofluğu
ve engin duyarlılığıyla da, sevilesi, aynksı biriydi Kieslovvski. Polonya
sincmasından yetişerek son 10 yıla damgasını vurmuş ve giderek efsaneye
dönüşmûş Kieslowski'nin ölümüyle, bizim de bir parçamızın öldüğü söylenebilir!
7
980'lerin ortasından başlayarak gitgide özgün, incelikli, yürekte ve
bellekte tortular bırakan, has bir üslubu geliştirdiği her yeni fılmiyle
hayran kitlesini çoğaltarak hep gündemde kalan bir görüntü ve anlatım
büyücüsüne dönüşmûş Krzysztof Kieslowski, aslında günümüzün genelgeçer
sinemacılannın yanında, adeta bir görüntü James Joyce'u gibi durur doğrusu.
SLNCU ÇAPA.N
Çarşamba öğleden sonrasının ilk
saatlennde AFP'den gelen bir teleks
haberi, son "Üç Renk: Mavi, Beyaz,
Kınnuzı" üçlemesinın ardından
sinemayı bıraktığını açıklayan,
günümüzün en önemli ve kendine
özgün sinema yaratıcılanndan,
Polonyalı "ermiş" yönetmen Krzysztof
Kkskmski'nın kalp krizinden
öldüğünü bildınyordu. Zaten çakmak.
kibnt filan kullanmasina gerek
bırakmayan bır şekilde
sigara içen. baca gibı tüten
yönetmenin kalbınden
sorunlan olduğu bilınıyordu
geçen ağustostan beri. Geçen
salı günü geçırdigi başanli bir
açık kalp ameliyatından sonra
çarşamba sabahında, erkenden
kapısını çalan Azrail'e yenık
düşmüştü, henüz daha 55
yaşındaki Kıeslovvski ustanın
yüreği.
Sadece fılmieriyle değil,
sinemayı sanattan saymayan,
kendini sadece iyı bir zanaatkâr
olarak değerlendıren, aşın
alçakgönüllülüğü, kalender
filozofluğu ve engin duyarlılığıyla
da, sevilesi, aynksı biriydi
Kieslowski. Vaktiyle \Yajda, Polanski.^
Skotimovvski, Zanussi'len dünyaya
armağan etmiş Polonya sinemasmdan
yetişerek son 10 yıla damgasını
vurmuş ve giderek efsaneye dönüşmûş
JCieslowski'nin ölümüyle, bizim de bır
parçamızın öldüğü söylenebilir!
1980'li yıllann başında Sinema
Günleri'nde gösterilen "Sonsuz",
"Amatör" gibi ilk dönem filmleriyle
tanıdığımız yönetmenm, 1988 Cannes
Festivali'nde de, tıpkı şımdı
sinemalarda afişe çıkan "Dead Man
VValking-Ölüm Yolunda" gibi idam
cezasını gündeme getinp tartışmaya
açan, çarpıcı (hatta allak bullak edicı)
"OMtirme Lzerine Küçük Bir
FUm"iyle bütün eleştirmenlerin ve
seyircinin resmen soluğunu kesmesine
tanık olmuştuk.
1980'lerin ortasından başlayarak
gitgide özgün, incelikli, yürekte ve
beltekte tortular bırakan, has bır
üslubu geliştirdiği her yenı filmıyle
hayran kitlesini çoğaltarak hep
gündemde kalan bir görüntü ve
anlatım büyücüsüne dönüşmûş
Krzysztof Kieslovvski, aslında
günümüzün "patlamış mısır"
tüketimini arttıran, genelgeçer
sinemacılannın yanında. adeta bir
görüntü James Joyce'u gibi durur
doğrusu. 1941 doğumlu. babasını genç
yaşta ince hastalıktan kaybetmiş
yoksul aile çocuğu Kieslovvski, ünlü
Lodz sinema okulundan mezun
olduktan sonra (1959), irili ufaklı
filmler ve belgeseller çekerek
başlattığı, 1966-96 arasındaki 30 yıllık
meslek yaşamına toplam, 13ü uzun
(televizyona çektiği 9 filmı "Dekalog-
On Emir" yaklaşık birer saatlık 10
bölümden oluşur) 50 kadar film
sığdırdı. Kendini Albert Camus gibi
iyimser bir kaderci sayan,
çocukluğunda HMer'den, sonrasında
da Stalin'den çok çekmiş, alınyazısına
çokça yer verdiği. hayatta rastlantılann
önemini vurguladığı. sonunda umuda
ve iyimserliğe de yeşil ışık yaktığı.
değişik okumalara açık, derinliklı
filmleriyle özel hayranlar edinmiş
sürekli aynı senarist (adaşı K.
Piesievvicz), müzikçi (Zbigisner
Preisner) ve kameramanlarla çalışmış
Kieslovvski'nin beklenmedik ölüm
haberi çıkageldi, tam da biz ustayı yeni
bir üçlemenın (Cennet, Araf,
Cehennem) hazırlıklanna girişmiş
zannederken... Cannes'da I988'de
keşfedilmesınden sonra Fransa'da
çalışabılme olanağına kavuşan ve
1991 "de yine Cannes Fılm
vazgeçilmez bazı kavramlann ışığında,
farklı mekânlarda (ülkelerde) çekilmiş
birtakım farklı öyküleri. farklı
kahramanlan ve ılişkilerini ele alıp
işlıyordu. Besteci kocasıyla 5
yaşındaki küçük kızını bir kazada
yitiren yaralı, acılı bır kadının,
Julie'nin (Juliette Binoche) bireysel
özgürlük girişiminı hikâye eden
"Mavir
'de, sağ kurtulduğu, ancak tüm
dünyasının tersyüz olduğu kazadan
sonra, her şeye karşı muhalif, çelişik
bir ruh haline bürünüp silinen
Fransa) karşıtlığını, kadın-erkek
çatışmasını vurgulayarak ıronık bir
tonda anlatan Kıeslovvski. müzik ve
renk öğesini "MavTdekı kadar yoğun
olmasa da, öne çıkanyordu >ıne de.
"!VIavi"nin öznelliğı yanında daha
nesnel bir bakışın ürünü
niteliğindeki "Beyaz",
demir perdenin
kalkmasından
sonra
değişim
Festivali'nde genç yıldız Irene
Jacob'a en ıyi kadın oyuncu
ödülünü kazandıran Veronkjue'in
Çifte Hayaö'yla, Hz. Musa'nm On
Emır'ini yorumladığı on filmden
oluşan "Dekalog" denemeleriyle
yaygınlaşan ününü pekiştiren
Kieslovvski. Dekalog'dan sonra
seri film.çekmeyi alışkanlık
edindı. \'e derken Fransız
devrimınden dünyaya
saçılmış. giderek yaşamın
vazgeçilmez evrensel
değerlenne dönüşmûş
özgürlük, eşitlik. kardeşlik
kavramlanna ilişkin bır üçlemeyle
karşımıza çıktı. Bu trilojiye son ikı
yılıaı hasreden Kieslovvski'nin, Fransız
bayragmın renklerinden esinlenen bu
"Üç Renk" denemesinin, gösterildiğı
1993 Venedik Fılm Festivali'nde en iyi
film, en iyi kadın oyunu (Juliette
Binoche) ve en iyi kameraman
(Shnvomir İdziak) Altın Aslan'lannı
kazanan ilk durağı, "Mavi"ydi.
68'in militan sinemacısı. günümüzün
becerikli yapımcısı, Romanya kökenli,
Yahudi Martin Kartmitz'in (MKZ)
"MavTnin Venedik, "Beyaz"m Berlin,
"KırmızTnın da 1994 Cannes
festivallerine katılmasıyla güzel bir
yapımcı düşünü de gerçekleştirdiği
"Uç Renk" sensini, Onat Kutlar
sayesinde izleyebildi. sinemaseverler,
1993-94 mevsimınde. Şimdiyedek
söze. dile pek sığınmayan ve ahlaki
tercihlerin ağır bastığı. hem gizemli
hem de berrak olabilen öykülerin
sınırlannı genişletip kamerasını bireyin
derinlikJerine salan keskin ve
düşündürücü filmleriyle zaman zaman
seyircinin solugunu kesen
Kieslovvski'nin adeta öncü bir
romancının imgeleminden doğma, son
denemesi "Trois CoııJeurs" üçlemesi,
geçmışini unutmak ya da alın yazısına
gömülmektense, kaybettığı kocasının
yardımcısının aşkına karşılık vermeyi
seçiyordu Julie. Dış dünyayla
dondurulmuş ıssızlığını, Avrupa
kentlerinde icra edilecek olan,
kocasının yanm kalmış senfonisini
tamamlamak isteyen Olivier'nin
(Benoit Regent) aşkı ısıtıyor ve finalde
bu aşk, kocasının başka bir kadından
doğacak çocuğunun simgeledıği
iyimserlikle birlikte bireysel özgürlük
temasının önüne geçıyordu. Her zaman
umudu ifade eden doğum olayı ve
hıçliğe karşı (özgürlüğünü yitirme
pahasına), aşkı kabullenmiş Julie'nin
belli belirsız gülümsemesi de,
"Mavi"nin fınalindeki iyimser mesajı ,.
vurguluyordu.Kocasını, çocuğunu
yitirmiş bir kadının toplumdan
soyutlanmasını estetize eden, benzersiz
Juliette Binoche'lu melankolik "Mavi"
başyapıtının ardından, Avrupa'nın en
büyük sinemacısı olduğuna iman
ettığimiz Kieslowski'nın gedıkii
senaristı Krysztof Piesiewicz'le birlikte
yazdığı senaryoya dayanan "Üç Renk:
Beyaz" hüzünle dengelenmiş, acı bir
humoru banndıran. "mizahi bir kara
fihn" denemesiydi. Yönetmenin aynntı
kaçırmayan gözlem ustalığı, keskin
humoruyla bezeli, kendine özgü kişisel
üslubunun bir kez daha belirginleştiği
"Beyaz", Fransız kansının (Julie Delpy)
yataktaki başansızlığı nedenıyle
bosadıgı, duygusal ve kınlgan bir
Polonyalı kuafÖrün. Karol Karol'un
(Zbignievv Zamachovvski) acıklı
öyküsünü görüntülüyordu.
Sembolik bır fable'dan hüzünlü bir
farce'a doğru kolon vuran. sankı
ölümsüz Şarlo'dan üstüne bir şeyler
sinmış. aşk kırgını, umarsız ve
Makyavelist. berber, işadamının
seriivenını, Doğu-Batı (Polonya-
rüzgârlannın
estığı, vahşi
kapıtalızmin saltanat
sürmeye koyulduğu,
üçkâğıtçılığın. >asadışılığın,
dolandıncılığın dümen suyuna
girmiş, ekonomık
darboğazdakı, çataş bir
Polonya panoraması
çiziyordu. Kieslouskı'nin
paletindekı beyaz renginın.
örneğin
orgazm ' t
anında.
beyazperdeyi boydan boya kapladığı,
ironinin doruğa çıktığı bazı hoş
sahneler içeren bu "neşeli kara fiüni",
"Kırmızı" izledı. Özgürlük üstüne
Juliette Bınoche'un solo döktürdüğü
"Mavi"ylc. Polonyalı koca Z.
Zamanchovski'nın kendısını boşayıp
sokağa atan Parisli kansı J. Deipy'den
intikamını alarak 1-1 'lik beraberliği
sağladığı. eşitlik temasını arkalayan
"Beyaz"ın ardından bu ilk ikı filmin
ağırlığını da yüklenen "Kırnua",
boş zamanlannda ona âşık bir
fotoğrafçıya poz vererek modellik
de yapan, Cenevre'de üniversite
öğrencisı genç bir kızın,
Valentıne'ın (Irene Jacob) ve
feleğin çemberinden geçerek 60
yaşı devırmiş. yalnız, mutsuz,
sinık, emeklı bir yargıcın (Jean
Louis Trintignant), birtakım
tesadüflenn sonucunda
kesişen ilişkilen üstüne
odaklanıyordu. "Kırmızj"nın
j finalındeyse birbirlenni
tanımaksızın. Manş
Denizı'nde patlak veren bır
kasırgayla batan fenbotlan denıze
dökülerek kurtulabılen yolcular
arasında, üçlemenin bütün
kahramanlannı biraraya getinyordu
Kieslovvski. Ve mavi-özgürlük, beyaz-
eşitlik, kırmızı-kardeşlik temalanyla
(ve bütün kanyeriyle) olan hesabını
temizleyerek noktayı
koyuyordu
üstat.
C. Atuf Kansu'yu andık
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ozan Ceyhun Atuf
Kansu, tlhanilhan Kitabevi'nde düzenlenen "İmza Günü
Gibi" adlı toplantıda anıldı. Ozan Kansu. yaşamdan aynlı-
şının 18. yılında sesiyle, "suretiyle", imzasıyla ve yeni ba-
sımı yapılan kıtaplanyla aramızdaydı.
Ceyhun Atuf Kansu adına her yıl verilen ödüllerin sahip-
leri şair Abdülkadir Budak ve Salih Bolat'tn da kitaplannı
imzalayarak katıldıklan anma buluşmasmda. Kansu'nun
şiirlerinden bestelenen şarkılar seslendirildi. Kansu, kendi
sesinden yaşamını ve şiiranlayışını anlattı. Kansu'nun kart-
postal fotoğraflan ve imzasının bulunduğu kitap ayTaçlan,
konuklara armağan edildi. Bilgi Yayınevi tarafından yeni ba-
sımı yapılan "Sakarva Meydan Savaşı", "Halk Albümü",
"Bir Kasabadan Resimler", "Güneş Salkımı", "SöyJev'i
Okurken", "Atatûrkçü Obnak" adlı Kansu kitaplan, anma
toplantısında satışa sunuldu.
Ceyhun Atuf Kansu Şör
Ödülü Gültekin Emre'ye
Ceyhun Atuf Kansu Şiır Ödü-
lü'nü, buyıl "TaşıSula"adlı dos-
yasıyla Gültekin Emre kazandı.
Emre, nısan ayı başında Anka-
ra'da düzenlenecek törenle ödü-
lünü alacak.
Gülten Akın, Müslim Çelik,
Refık Durbaş. Şükrü Erbaş, Ah-
met Erhan, Bahar Göklerve
Emin Özdemir'den oluşan Cey-
hun Atuf Kansu Şiir Ödülü Seçi-
ci Kurulu, bu yıl 41 yapıt üzerin-
de yaptığı değerlendirme sonu-
cunda ödülün "Taşı Sula" adlı
yapıtıyla Gültekin EmreVye "oyçokluğu" ile verilmesini ka-
rarlaştırdı. Kansu Şiir Odülü'nü kazanan Emre. 1951 \de
Konya'da doğdu. Ankara Üniversıtesi Dil ve Tarih Coğraf-
ya Fakültesi Rus Dilı ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. İlk
şiiri 1977'de "Türkiye Yazılan" dergisinde yayımlandı.
1980 yılından beri Berlin'de yaşayan Emre'nin şiir kitapla-
n şunlar: Kurşuni Bir Siperde, Bizsiz Gibi, Gece Düşleri,
Aşk ve Minyatürler, Düşkuyusu (1991 Orhon Murat An-
burnu Şiir Ödülü). Sıyaha Elvada.
Emrenın üç ciltlık "300 Yddır Türkler Berlin'de" baş-
lıkli belgesel çalışmasının ilkcıldı 1983'de yayımlandı. "Ya-
nm Damla-Almanya'daki Türk Şiiri Antolojisi" 1993 'te çık-
tı. "Parantez" şiir dergisinı yöneten Emre, bir süredirde "Şi-
ir-lik"i çıkanyor
PENALTI
Sermet'e yeni 'Altnı Diaposon' ödülü
Küitür Servisi - Fransa'da yaşayan
dünyaca ünlü Türk pıyanisti Hüseyin
Sermet, Maurice Ravel'in eserlenni
yorumladığı CD'sı ıle "Altın Diapo-
son" ödülü alarak başanlanna bir ye-
nısıni daha ekledı.
Dünyanın en tanınmış müzik der-
gıleri arasında yer alan Diaposon, pi-
yanıst Hüseyin Sermet'in yorumladı-
ğı Maunce Ravel'in "GaspardDeLa
Nuit", "Jeux D'Eau", "Le Tombeau
De Coraperin", "PreludeIMenuet Sur
Le Nom De Haydn" adlı eserlennın
yer aldığı CD'ye "Altın Diaposon"
ödülünü verdı.
Dünya basınında adından övgü ıle
söz ettıren Sermet'e Fransız basını da
genış yer ayırdı.
Le Monde De La Musıque dergı-
si, martsayısmda Hüseyin Sermet'ın
CD'si île ılgılı olarak: "Maurice Ra-
veCin pKano eseıierinin o kadar çok
kaydı var ki. sadece bütün imkânla-
nnı kuUanabUen ve guçiö bir kişiliğe
sahip biryorumcu yeni bir ka>ıt >ap-
mayıgözealabilir. Hüseyin Sermet da-
ha önce de Saınt-Saens'in, Alkan'ın
\e Reynold Hahn'ın daha az tanınan
eserlerini doldurmuştu. Eğer bugün
Ravei'e el aOyorsa bu, rekabetin iizeL
likle yoğun olduğu bir alanda söz sa-
hibi oiacak düze>de olduğumı göste-
riyor. Sermet'in "Gaspard De La Nu-
it' yonımu hayranlıkuyandıracakbir
berrakbkta. \orum. Ravei'in kendini
kaptırdığını itiraf ettigi romantizmi
fazla zorlamı>ı>r. Saf ve özümsenmiş
bir müziksunuluyor. Bu iztenim * Pre-
lude', "Menuet Sur Le Nom De
Haydn' ve "Jeux D'Eau' adlı eserler-
de de doğrulanıyor. Doaı ayarlama-
nın bunca güç olduğu "Tombeau De
Coupenn'e gelince. Hüseyin Sermet
burada da Ravel srili zekâsını kesin
bir şekilde ortava koyuvor. Ses denge^
si hep özenli, nüanslar büyük bir in-
celikte ayarlannuş. Bu kaydın ikinci
bölümünü güvenle bekleyebiliriz" yo-
rumunu yaptı
Hüseyin Sermet'ın şu ana kadar
yaptıgı 10 CD'sınden 6'sına "*Altın
Diaposon". 6'smdan 2'sıne "Yılın
Altın Diaposon Ödülü'"nü veren Di-
aposon dergısuse mart sayısmda Hü-
seyin Sermet'ı, Ravel tarafından ya-
zılmış olan eserin. en büyük duygu
karmaşalannın egemen olduğu, çok
zengın bır ıç dünyayı yansıttığını an-
lamış olan ender yorumculardan biri
olarak tanımladı.
Dergide ayrıca, hem olağanüstü
yetenekli hem de şaşmaz ıçgüdülere
sahıp bır sanatçı tarafından sunulan
Ravel'in yıllardır dınlenilen yorum-
lann en etkıleyıcısı olduğu görüşüne
yer venldi.
Başanlannı dünya çapında kanıtla-
van Sermet'e 1988 yılında Boğaziçi
Üniversıtesi tarafından fahri doktora.
1991 yılında ıse Devlet sanatçısı un-
vanı verildi. Hüseyin Sermet, aynca
uluslararası bırçok ödüle sahip.
Viyana Senfoni Orkestrası İstanbul'da
KüitürServisi- Viyana Senfoni Or-
kestrası; Cemal Reşıt Rey Konser Sa-
lonu. Avusturya Lıselıler vakfı ve
Avusturya Küitür Ofısı ışbırlığiyle.
"Avusturya'nın Kuruluşunun 100. VV
h" kutlamalan çerçevesinde. 25 ve 26
mart tarıhlerinde Cemal Reşıt Rey
Konser Salonu'nda ikı konser vere-
cek.
Orkestra, George Pretre yönetı-
minde vereceğı konserlenn ılkınde
Mozart'ın "Obua, Klamct ve Fagot
için Konçerto"su ıle Mahler'ın"5.
Senfoni"sını: ıkıncisınde ise Çay-
kovsld'nın "4. Senfoni"sını \e Ra-
vel'in "Ma Mere L'Oye" ile "Bole-
ro"adlı yapıtlannı seslendirecek.
Türkiye'de ilk konserini verecek
olan Viyana Senfoni Orkestrası. çey-
rek asırdan ben Türkiye'ye gelen en
büyük Avusturya orkestrası olma
özelliğini de taşıyor. 100 yıldan bu
yana varlığını sürdüren orkestra, ta-
nhi boyunca senfoni edebiyatının
bellı başlı eserlennın bır çoğunu ilk
kez yorumlama unvanını elde ettı
Bruckner'in 9. Senfoni si, Schönberg
Guerre Lıeder bunlann arasında sa-
yılabılır. Herbert Von Karavan
(1950-60), W. Sawallisch (1960-70)
gibi şef yönetıcilerin yanısıra L.
Bernstcin. Lorin Maazel gibi orkest-
ra şeflen de ilk Viyana sahnelenne çı-
kışlannı Viyana Senfoni Orke^trası
ıle yaptılar.
Yılda ortalama 200 konser veren
orkestra, birçok festıvale ve yurtdışı
konserlere de katılıyor. Orkestranın
Istanbul'dakı ikı konserini yönetecek
olan şef Georges Pretre, Paris Konscr-
vatuvan'nda eğıtım gördükten sonra
genç yaşta Paris Opera Komik ve
Grand Opera gibi kurumların orkest-
ralannı yöneten bır şef.
MEMET BAYDUR
Yedi Hikâye
1.(Rüya)
Su samuru gibi btr kadın, yanıbaşında çıplak sıga-
ra içen adama bakıyor gözünü kırpmadan. Okşuyor
adamı. Göğsünü, saçlarını okşuyor. Bazen göz gö-
ze geliyorlar. Seni çok seviyorum diyor kadın. Gemi-
ler diyor adam, buradan ne kadar küçük görünuyor.
Öyle değil mi diyor kadın. Ağzını adamın boynuna
bastırıyor. içine çekıyor kokusunu. Gözlerinı yumu-
yor. Odanın penceresi yok.
2. (Aşk)
Otobüste karnı burnunda genç bır kadın. Pırasa-
nın püskülü sarkıyor filesinden. Her yer dolu, ama ka-
labalık değil. Şişman, sanşın, neredeyse güzel bır
adam yerini veriyor kadına. Göz göze geliyorlar bir
an. Sevişmiş kadar oldular. Hiç kimse hiçbir şey an-
lamadı. Yalnızca ikisi utanıyor bu durumdan.
3. (Nilüfer Sınıf Kapısında)
Ne ince tannm, ne kadar narin! Yakışıklı bır iskelet
sanki. Sürekli bir karış surat. Bana baktığı zaman, en
az iki dakika bakıyor aralıksız. Anlar mı değeri mi?
Göründüğü kadar sevımlt mıdır? Anlamayacak ne-
yim var? Soluk almak ıstiyorum. YaJnızca onunla.
4. (Kahpe Dünya)
Ağır, güzel, muhteşem bir boz ayıya benziyor
adam. Avcunda sıktığı kehrıbar tespihe bakıyor. iki
dişı, tabakası, çakmağı altın. Gelmeyecek. biliyor.
Bohçası elinde, otobüs terminaline gitti yarım saat
önce. O uzun saçlı, ince bıyıklı orospu çocuğuyla ka-
çıyor. Terk ediyor onu. Adam tespihli elının tersıyle
burnunu, gözünün yaşını sıliyor. Köy onun, kasaba
onun. Terminal onun, otobüsleronun. Söğütler, saz-
lık, göl, balıklar, nergisler onun. Her şey onun. Yine
de biliyor onu durdurmayacağını. Terliğiyle oynayan
kedi yavrusuna bakarak gözü yaşlı gülümsüyor. Bur-
nunu çekiyor. Kahpe Dünya!
5. (Magdalena)
Koşarak geldim beni çağınmadığı halde. Ellerı ka-
nıyordu, bir de ayaklan. Saçlarından ayıkladım diken-
leri. Kanlıydı gözleri. Gözyaşlarını öptüm. Avcunun
içini, ayaklannı öptüm, bırde ağzını. Öptükçe iyıleş-
ti, öptükçe dirildı sanki. Gözlerinı açtı, benı gördü.
Gülümsedi ya da ben gülümsediğını sandım. Beni
neden terk ettin diye sordu. Ben de onu soracaktım,
beni neden terk ettiğini. Soramadan öldü kucağım-
da. Kuş gibi.
6. (Söz)
Zamanla sana
Her şeyimi vereceğim.
7. (Salıncak)
Tuhafîyeciyim ben. Akşamüstü oturuyordum pen-
cerenin kıyısında. Kızlar avluda sek sek oynuyorlar.
Oğlanlar bilye. Insanlar dolanıyor caminin çevresın-
de. Tekir ile Sarman tetikte. Canım sıkkın. Boşa git-
ti galiba bütün bir hayat. Bunlan düşünürken ben, bir
sade kahve getirdi. Yüzüme baktı gülümsedi. Koku-
sunu leylaklar gibi bıraktı, çıkıp gitti odadan Akşa-
müstü oturuyorum pencerenin kıyısında. Yarın ona-
racağım bahçedeki salıncağı.
•
Bu hafta yedı kısa hikâye çıktı torbadan. Adalet ba-
kanından Küitür bakanına kadar bırbırinden değerli
ınsanlann oluşturduğu yeni kabinemiz hakkında yaz-
mak ıstemedi canım. Sürekli haklı olduğu halde ya
da sürekli haklı olduğu için ha babam durmadan yar-
gılanan sevgili Yaşar Kemal'i düşündüm. Ereğli'ye
gitti aklım, kömür madenlerine. Sayın Korkut Bora-
tav'ın Dünya Bankası üstüne yazdıklannı dıkkatle
okumamız gerekiyor. Bunlan da yazmak gelmıyor
elimden. Türk Dil Kurumu, öztürkçe, boz Türkçe üs-
tüne yazmak da ıstemiyorum artık. Yüzlerce bırbıri-
ne benzeme nedenden ötürü severek yazdığım bu
köşe yazılanna bir süre için ara veriyorum. Yine bu-
luşmak üzere sevgili okur.
1. TÜYAP İZMİR KİTAP FUARI
12.00- Panel. Anadolu'da Sanatçı veya Yazar Olnıanın
Sorunlan Yöneten: Cem Ercıyes. Konuşmacılar.
Faruk Şüyun, Şükran Yücel, M. Mahzun Dogan. Ramiz
Dara. Düzenleyen: Dünya Kıtap
14.00 - Panel: Rıfat llgaz ve Mizah ' Metin Üstündağ,
Atilla Atalay, Vedat Özdemiroğlu, Sunay Akın
Düzenleyen: Çınar Yayınlan
16.00- Söyleşi: Gülmece Üzenne ' Muzaffer Izgü.
Düzenleyen: Edebiyatçılar Derneği
17.00 - Söyleşi: Türkiye'de Karikatür < Turgut Cevıker.
Düzenleyen: Güldıken Dergisi
ANKARA / TÜRK ALMAN
KARİKATÜR BLLUŞIVL4SI
14.00 - 17.00: Sempozyum Kankarürde Kadının Rolü
(Franziska Becker), Karikatür ve Mesaj (Eray Özbek).
Kadın Karikatürcüler(Pıyale Madra). Karikatür Üir
Sanat mıdır? (Rudı Hurzlmeier), Kankatürcünün
Toptumdaki Yeri (Erich Rauschenbach). Yer: Alman
Kültür Merkezi
BUGUN
MÜZtK
Judeo - Espanyol hamk müziğinin önde gelen
isimlerinden Erensya Sefaradi Müzik Topluluğu'nun
konseri saat 18.00'de AKM'de. Gıtarda Davit "
Yanarocak, vurmalı sazlarda Gery Erdemanar \e
vokalde Sara Yanarocak'tan oluşan topluluk Judeo -
Espanyol dilinin özgün şarkılannı seslendirecek.
TİYATRO
26. sanat yılını kutlayan Deneme Sahnesi, insan
ilişkilerini ve toplumdaki cınsiyet çatışmalannı ele alan
'Sürüklenme' ve 'Düşünceler' adlı atölye tarzı
oyunlarla saat 19.00'da Kadıköy Halk Eğitim
Merkezi'nde seyirci karşısına çıkıyor.
SÖYLEŞİ
Bülent Akkoç'un 'Dünyada ve Türkıye'de Bilim
Kurgu" üzerine söyleşisi saat 18.30'da Sahaf Cafe
Kültür Merkezi'nde ızlenebilir.
MÜZAYEDE
Koleksiyon A.Ş. tarafından düzenlenen 'Sanat Eserleri,
Tablo, Halı ve Tekstil Müzayedesi" saat 14.00'te
İstanbul Pnncess Otel Balo Salonu'nda
gerçekleştirilecek. Halil Paşa, Nazmı Ziya, Hoca Ali
Rıza gibi Türk resim sanatının ustalannın tabloları
teklif usulüyle satışa sunulacak.
Evita'nm çekimi Macanistan'da
BUDAPEŞTE(AA)- ABD'li ünlü pop yıldızı
Madonna, Eva Peron rolünü oynadığı "Evita' filminin
çekimlerinde bulunmak üzere Budapeşte'ye gidiyor.
Jeremy Irons \e Antonio Banderas'ın da rol aldığı
filmin Macaribtan'daki çekimlerinden sorumlu olan
TMA prodüksıyon merkezınin biryetkilısi, tngiliz
yönetmen Alain Parker'ın, Arjantin Devlet Başkanı
Juan Domingo Peron'un ikinci kansının yaşam
öyküsünü konu alan filmin Budapeşte'deki
çekimlerinin nisan ayı sonlanna dek süreceğini belırttı.
Macaristan Piskoposluğunun ise, film ekibinin Saint
Etienne Kilisesi'ne girişine izin vermeyeceği bildınldi.